Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, Esas: 2012/17736, Karar: 2013/9814 İçtihat

Üyemizin Özeti
Anayasa'nın 48. maddesi uyarınca herkes çalışma hürriyetine sahip olup davalının daha önce çalıştığı ilçede sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile mesleğini icra edememesi bir rekabet etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bu hüküm ve dolayısıyla da buna dayalı cezai şart koşulu da geçersizdir.
(Karar Tarihi : 13.05.2013)
"Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 15.2.2012 tarih ve 2010/424-2012/71 Sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında R____ müşteri temsilciliği sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 4. maddesi gereğince davalının sözleşmenin geçerli olduğu süre ve bitmesinden itibaren 2 yıl içinde aynı ilçe sınırları içinde bu sözleşme konusu işi yapması halinde 20.000 USD cezai şart ödemesinin kararlaştırıldığını, davalının 2009 yılında müvekkile ait iş yerinden ayrıldığını, "T____ Gayrimenkul" ismi altında kendisinin şirket kurduğunu ve aynı ilçe sınırları içinde emlak komisyonculuğu yapmaya başladığını, bu durumun sözleşmeye aykırı olduğunu ve cezai şartı ödemesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000 USD cezai şart alacağının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, R____ müşteri temsilciliği sözleşmesinin geçersiz olduğunu, sözleşme sayfalarının davacı şirket yetkilisi tarafından imzalanmadığını, sadece son sayfasının kim olduğunu bilmedikleri dava dışı Ö____ A____ isimli bir kişi tarafından imzalandığını, davacının imzalamadığı bir sözleşmeye dayanarak dava ikame edemeyeceğini, ayrıca müvekkilinin davacının müşterilerini tanımak veya işlerin esrarına nüfuz etmek gibi bir davranışta bulunduğunun davacı tarafça ispatlanması gerektiğini, cezai şartın müvekkilini ekonomik yıkıntıya uğratacak kadar ağır ve fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırlarının, taraflarca sözleşme çerçevesinde açıkça belirlenmediği, dolayısıyla cezai şarta dair bu hükmün uygulanmasına olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dava, cezai şart bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 4-9. maddesinde "işbu sözleşmenin geçerli olduğu süre ile sözleşmenin taraflarca sona erdirilmesinden itibaren 2 yıl içerisinde müşteri temsilcisi işbu sözleşme çerçevesinde yürüttüğü işe benzer ya da rekabet halinde R____ Franchise Alan'ın işi ile bir başka şekilde bağlı işi bu sözleşmenin geçerli olduğu ilçe sınırları dahilinde yapamayacaktır" hükmü yer almakta ve maddenin devamında ihlal halinde, davalının cezai şart ödeyeceği öngörülmektedir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere, her ne kadar madde metninde geçen "ilçe"nin hangi ilçe olduğu belirtilmemiş ise de, tarafların, davacının faaliyet gösterdiği yerin bulunduğu ilçe sınırlarını kastettikleri açık olduğundan mahkemenin bu yöndeki gerekçesine itibar edilemez. Anayasa'nın 48. maddesi uyarınca herkes çalışma hürriyetine sahip olup uyuşmazlığa uygulanması gereken 818 Sayılı Kanunun 19, 20, 155, 161 ve TMK'nın 23. maddeleri karşısında davalının daha önce çalıştığı ilçede sözleşmenin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile mesleğini icra edememesi bir rekabet etmeme koşulu değil, kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olup, davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bu hüküm ve dolayısıyla da buna dayalı cezai şart koşulu da geçersizdir. Bu nedenlerle, mahkemece davanın reddine dair verilen karar sonucu itibariyle doğru bulunduğundan, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile HUMK'nın 438/ son maddesi uyarınca, sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün ONANMASINA karar vermek gerekmiştir.

KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlere, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile HUMK'nın 438/son maddesi uyarınca, sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 13.05.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi."
İlgili Mevzuat Hükmü : Türkiye Cumhuriyeti Anayasası MADDE 48 :Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 10-06-2014

THS Sunucusu bu sayfayı 0,05706811 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.