Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Anayasa Mahkemesi 2012/37 E., 2012/148 K. İçtihat

Üyemizin Özeti
Türk Medeni Kanunu’nun 606. maddesindeki “Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine…bildirildiği tarihten ... başlar.” hükmünün Anayasa’ya aykırı olmadığına.
(Karar Tarihi : 11.10.2012)
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:

Esas Sayısı : 2012/37
Karar Sayısı : 2012/148
Karar Günü : 11.10.2012


İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesi

İTİRAZIN KONUSU : 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 606. maddesindeki "Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine … bildirildiği tarihten … başlar." hükmünün, Anayasa'nın 2., 10., ve 35. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.

I- OLAY

Mirasın reddi için açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa'ya aykırılığı iddiasını ciddi bulan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ

Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:

"AÇIKLAMALAR

Talep sahipleri vekili talep dilekçesinde müvekkili …. ve ….'nin babası …'nin 12/12/2004'te vefat ettiğini, babalarının 1. derecede mirasçıları olan müvekkillerinin ölüm tarihinde henüz reşit olmadığını, muristen intikal eden hak ve borçlar konusunda kendi fiil ve işlemleri ile kendi lehlerine hak ve aleyhlerine borç yaratabilme gücüne sahip olmadıklarından tereke üzerinde sorumluluk alıp almamayı, mirası red halinde doğacak sonuçları öngörecek yaşta olmadığını, mirası red haklarını mirasın hüküm ve sonuçlarını öğrenmeye yeterli hale geldikten sonra kullanmaları gerektiğini, müvekkili …'nin 29.06.2011 tarihinde reşit olduğundan, mirası red süresinin bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağını, diğer müvekkili ….'nin ise 19/01/2009 tarihinde reşit olmuş olsa dahi muristen kalan tereke borcundan İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2011/476 E.sayılı dosyası ile başlatılan ilamsız takibe ilişkin gönderilen ödeme emri ile haberdar olduğunu, müvekkilinin reşit olduğu tarihte tam ehliyetli sayılacağından müteveffanın mirasının 3 aylık yasal süresi içinde reddinin tescilini talep etmiştir.

Talep sahipleri vekili 25.10.2011 günlü duruşmadaki beyanında özetle; mirasın reddini isteyen mirasçıların ölüm tarihindeki yaşları dikkate alındığında bu haklarını 3 aylık gibi hak düşürücü sürede kullanmalarının mümkün olmadığını, bu nedenle TMK'nun 606. maddesinde düzenlenen hükmün Anayasaya aykırı olduğunu ve Anayasa Mahkemesine götürülmesi gerektiğini belirtmiştir.

Talep başlangıçta mirasın reddinin tescili olmakla birlikte daha sonra anılan TMK'nın 606. maddesinin Anayasanın 2, 10 ve 35. maddelerine aykırı olduğu iddiasına dayanmaktadır.

Anayasaya Aykırılık Sebepleri

Anayasa'nın 35. maddesi ile mülkiyet ve miras hakkı güvence altına alınmış olup özellikle miras hususu Mahkememizde mevcut talep açısından önemi haciz olduğundan Türk Medeni Kanununun Miras Hukuku kitabında mirasın kazanılması ve mirasın reddi kurumlarıyla incelenmesi gerekli görülmüştür.

TMK'nun 577. maddesinde mirasın edinilmesi bir hukuki işlem olmadığından, mirasçılık sıfatının kazanılabilmesi açısından fiil ehliyeti şartı aranmamış, mirasın kül olarak kazanılması mirasçının ihtimal dahilindeki tereke borcundan kişisel olarak sorumlu olması sonucunu doğuracağından TMK'nın 606. maddesinde mirasçıya red hakkı tanınmış ve bu hakkın kullanımı hak düşürücü süreye bağlı tutulmuştur.

Ancak bu sürenin başlangıç anlarını düzenleyen anılan maddenin 2. fıkrasında; "Miras bırakanın ölümünden haberdar" olmakla birlikte, ölüm anında mirasçı olduğunu bilmeyen yasal mirasçı için süre ispat edilmesi şartıyla mirasçı olduğunu öğrendiği andan itibaren başlayacağı düzenlenmiş olmakla birlikte miras bırakanın ölümü halinde mirasçının hukuki işlem ehliyetinde ehliyet türleri açısından bir sınıflandırmaya gidilmemiştir.

Sınırlı ehliyetsiz olarak adlandırılan grupta özellikle ayırt etme gücüne sahip küçükler kural olarak velayet, istisnai olarak vesayet altında olsalar dahi miras ret veya kabul gibi önemli nitelikteki hukuki işlemler açısından veli ya da vasilerinin irade beyanları ile tam fiil ehliyetini kazandıktan sonraki irade beyanlarının her daim uyuştuğundan söz edilemez.

1- Aksi durum küçüğün miras bırakanın malvarlığına sahip olma hakkını sınırlandırmak suretiyle Anayasa'nın 35. maddesine (mülkiyet ve miras hakkına) aykırılık teşkil edecektir.

2- Yine fiil ehliyetine tam olarak sahip olmayan kimsenin 3 aylık hak düşürücü sürede mirasın reddine ilişkin beyanda bulunmaması sonucu mirası red hakkının düşmesi AY'nın 10. maddesinde yerini bulan kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırıdır. Nitekim AYM içtihatlarında da belirtildiği üzere 10. maddede düzenlenen bu ilke ile eylemli değil hukuksal durumları aynı olanlar için "hukuksal eşitlik" amaçlanmıştır.

Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirmesine rağmen Türk Medeni Kanunu'nda mirasın reddi süresinin hangi andan başlayacağına ilişkin fiil ehliyeti türlerine göre değil, yasal mirasçılık - atanmış mirasçılık sıfatlarına dayalı bir sınıflandırma yapılmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin özellikle başvuru konusu talebimize temel teşkil eden sınırlı ehliyetsiz - tam ehliyetli kimselerin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmediğinden Anayasal ilke olan eşitlik ilkesine de aykırılık oluşturacaktır.

Ayrıca Anayasa'nın 2. maddesinde T.C. Devletinin nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesi de belirtilmiş olmakla birlikte bu ilkenin unsurlarından birisi de ülkede yaşayan herkese uygulanacak mevzuat açısından hukuki güvenlik ve belirliliğinin sağlanmasıdır.

3- Ancak TMK'nun 606. maddesinde belirtilen hukuki durumun hangi durum ve koşullarda, fiil ehliyeti açısından farklı ehliyet gruplarına nasıl, ne şekil uygulanacağına yönelik bir belirlilik içermediğinden bahsi geçen Yasa hükmü Anayasa'nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil etmektedir.


SONUÇ

01/01/2012 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun mirasın kazanılması başlıklı ikinci bölümünde düzenlenen 606. maddesindeki ‘miras üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe miras bırakanın ölümünü öğrendikleri, vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine bildirildiği tarihten başlar.' ifadesi Anayasamızın ikinci maddesinde ifadesini bulan ‘hukuk devleti ilkesi', onuncu maddesinde ifadesini bulan ‘eşitlik ilkesi' ve otuzbeşinci maddesinde düzenlenen ‘mülkiyet ve miras hakkına' aykırılık içerdiğinden talep sahipleri vekili tarafından aykırılık iddiası Mahkememizce de ciddi bulunduğundan sayın Başkanlığınıza itiraz yolu ile başvurma zarureti hasıl olmakla Anayasa'nın 152. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesince bu konuda karar verilinceye kadar davadan el çekildiğini bildirir, gereğinin yapılması talep olunur."


III- YASA METİNLERİ


A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı

4721 sayılı Kanun'un itiraz konusu kuralı da içeren 606. maddesi şöyledir:

" Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar."

B- Dayanılan Anayasa Kuralları

Başvuru kararında, Anayasa'nın 2., 10. ve 35. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME


Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI ve Erdal TERCAN'ın katılımlarıyla 18.4.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ

Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Hamit YELKEN tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Başvuru kararında, Kanun'da sınırlı ehliyetsiz olarak tanımlanan kişiler yönünden mirasın reddi beyanında bulunma yetkisinin bu kişilerin kanuni temsilcilerine tanındığı, oysa sınırlı ehliyetsiz grubu içinde yer alan ve özellikle ayırt etme gücüne sahip küçükler adına kanuni temsilcilerinin yapmış oldukları söz konusu irade açıklamaları ile sınırlı ehliyetsiz küçüklerin reşit olduktan sonraki iradelerinin her zaman uyuşmayabileceği, itiraz konusu kuralda bu hususun dikkate alınmayarak tüm ehliyet grupları yönünden mirasın reddi süresinin aynı şekilde belirlendiği, bu durumun tam ehliyetli olmayanların mülkiyet ve miras haklarının sınırlanması sonucunu doğurduğu ve bunlar yönünden bir eşitsizliğe neden olduğu, ayrıca mirası ret süresinin fiil ehliyeti açısından farklı ehliyet guruplarına nasıl ve ne şekilde uygulanacağına ilişkin kuralda bir belirliliğin bulunmadığı belirtilerek kuralın, Anayasa'nın 2., 10. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

İtiraz konusu kuralda, mirasın üç ay içinde reddolunabileceği, bu sürenin, yasal mirasçılar için, mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için ise mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacağı öngörülmüştür.

Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devleti olarak nitelendirilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan devlettir.
   
 Hukuk devletinin temel ilkelerinden biri "belirlilik"tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de gereklidir.  Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup birey, yasadan, belirli bir kesinlik içinde, hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal sonucun bağlandığını bilmelidir. Ancak bu durumda kendisine düşen yükümlülükleri öngörebilir ve davranışlarını ayarlar. Hukuk güvenliği, normların öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar.

Anayasa'nın 35. maddesinde, "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." hükmüne yer verilmiştir. Temel bir insan hakkı olan mülkiyet hakkı bireyin eşya üzerindeki hâkimiyetini güvence altına almaktadır. Eşya üzerindeki hâkimiyet bir yönüyle bireye devletin müdahale edemeyeceği özel bir alan yaratırken, diğer taraftan emeğinin karşılığını güvence altına almakla bireye kendi hayatını yönlendirme ve geleceğini tasarlama olanağı sunmaktadır. Bu nedenle birey özgürlüğü ile mülkiyet hakkı arasında yakın bir ilişki vardır. Temel bir hak olan miras hakkı ise iki yönlüdür. Miras bırakan yönünden mirasının kendinden sonrakilere geçmesini ve ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmeyi, mirasçılar yönünden ise murisin miras yoluyla bıraktığı malvarlığına sahip olma yetkisini kapsar.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 599. maddesi uyarınca mirasın mirasçılara intikalinde külli halefiyet ilkesi benimsenmiş olup bu ilke uyarınca mirasbırakanın ölümüyle başka herhangi bir işleme gerek olmaksızın miras mirasçılara geçmekte ve mirasçı mirasbırakanın borçlarından kendisine bırakılan mirasla sınırlı olmaksızın tüm malvarlığıyla sorumlu olmaktadır. Bu sorumluluğun mirasçılar açısından doğuracağı sakıncaları bertaraf etmek üzere öngörülen mirasın reddi, kişilere rızaları hilafına mirasın intikalini önleme imkânı tanıyan önemli bir haktır. Ancak, hem hukuki belirlilik ve istikrarı sağlamak hem de miras üzerinde hakları bulunan üçüncü kişileri korumak için bu hakkın kullanılmasının belli bir süreyle sınırlandırılması gerekmektedir.

İtiraz konusu kuralda, mirasın reddi hakkının kullanım süresi ve bu sürenin hangi tarihten itibaren başlayacağı kanuni ve atanmış mirasçılar yönünden ayrı ayrı belirlenmiştir. Bu kural, herkes için geçerli olup Kanun'un ilgili hükümleri uyarınca tam ehliyetli olmayanların bu haklarını kanuni temsilcileri aracılığıyla kullanmalarını gerektirmektedir. Tam ehliyetli olmayanların bu haklarını kanuni temsilcileri aracılığıyla kullanmaları gereği ise hem tam ehliyetli olmayanların hem de bunların hukuki ilişki içerisinde olduğu kişilerin haklarının korunması zaruretinden doğmuştur.

Diğer taraftan, medeni hukuk sistemi içerisinde, reddedilmesi gereken bir mirasın, kanuni temsilci tarafından süresinde reddedilmemesinin veya iktisap edilmesi gereken bir mirasın reddedilmesinin sakıncalarını önleyen hukuki müesseseler de öngörülmüştür. Bu çerçevede, Kanun'un 605. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, terekenin borca batık olduğu sabit ise miras hükmen reddedilmiş sayılmaktadır. Yine Kanun'un 615. maddesi uyarınca önemli sebeplerin varlığı hâlinde sulh hâkimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilmekte veya yeni bir süre tayin edebilmektedir. Bu hükümler, tam ehliyetli olmayanları da kapsayacak şekilde herkese reddedilmesi gereken (borca batık) bir terekeyi herhangi bir süre şartı olmaksızın reddetme imkânı sağlamakta ve kişilerin mülkiyet ve miras haklarının zedelenmesini önlemektedir.

Aynı şekilde, sistem içerisinde tam ehliyetli olmayanların menfaatlerine uygun olan mirasın, kanuni temsilci tarafından reddedilmesini önleyen hukuki müesseseler de kurulmuştur. Bu bağlamda, kanuni temsilci olan vasinin tek başına mirası reddetme yetkisi bulunmamaktadır. Mirası reddetmeyi düşünen vasinin, Kanun'un 463. maddesi uyarınca bunun için hem vesayet makamı olan sulh hukuk mahkemesinden hem de denetim makamı olan asliye hukuk mahkemesinden izin alması gerekmektedir. Ayrıca, eğer vesayet altında bulunan kişi, görüşlerini oluşturma ve açıklama yeteneğine sahipse, Kanun'un 450. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, onun da görüşünün alınması icap etmektedir.

Kaldı ki, tam ehliyetli olmayan kişilere yönelik mirasın kabulü ve reddi sorumluluğu kanuni temsilciye ait olup Kanun'da zarar görmüş tam ehliyetsizin zararın giderimi için kanuni temsilcisine rücu etme imkânı tanınmıştır.

Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 35. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.


Kuralın, Anayasa'nın 10. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.

VI- SONUÇ

22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 606. maddesindeki "Miras, üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine…bildirildiği tarihten…başlar." hükmünün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 11.10.2012 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan
Haşim KILIÇ
Başkanvekili
Serruh KALELİ
Başkanvekili
Alparslan ALTAN






Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
Üye
Mehmet ERTEN
Üye
Serdar ÖZGÜLDÜR







Üye
Osman Alifeyyaz PAKSÜT
Üye
Zehra Ayla PERKTAŞ
Üye
Recep KÖMÜRCÜ







Üye
Burhan ÜSTÜN
Üye
Engin YILDIRIM
Üye
Nuri NECİPOĞLU








Üye
Hicabi DURSUN
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
Üye
Erdal TERCAN








Üye
Muammer TOPAL
Üye
Zühtü ARSLAN
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 606 :Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Cengiz ALADAĞ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 10-12-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02568197 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.