Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

YARGITAY HGK. 2004/4-306 ESAS- 2004/307 KARAR İçtihat

Üyemizin Özeti
Dava, dere yatağından izinsiz çakıl alınması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen Hazine zararının tazmini istemine ilişkindir.Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, dere yatağının zaman içerisinde özel mülkiyete konu taşınmazlara doğru genişlemesi sonucu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 708. maddesinin uygulama yeri bulup bulmadığı, eş söyleyişle, dere yatağının genişlemesi suretiyle sonradan oluşan dere yatağı kısmının anılan hüküm çerçevesinde Devlete ait olup olmadığı, dolayısıyla, davacı Hazine'nin eldeki dava yönünden aktif dava ehliyetinin bulunup, bulunmadığı noktasındadır.

Öncelikle, anılan hükmün bir olayda uygulanabilmesi için; yeni bir arazi oluşmalı, bu yeni arazinin oluştuğu yer sahipsiz olmalı, oluşan bu yeni arazi yararlanmaya elverişli bulunmalıdır.Öte yandan, dere yatağının özel mülkiyeti altındaki taşınmazlara doğru genişlemiş olması, dere yatağı haline gelen kısım üzerindeki mülkiyet haklarını kendiliğinden sona erdirmez.

Somut olayda, özel mülkiyete konu parsellerin içerisinde kalan alan bakımından davacı Hazine'nin herhangi bir talep hakkının doğmayacağı, dolayısıyla eldeki tazminat davası bakımından aktif dava ehliyetinin bulunmadığı çok açıktır. Davacı Hazinenin, özel mülkiyetin dışında, su kanalına tekabül ettiği saptanan 133 metrekarelik kısım bakımından hak talebinde bulunabileceği düşünülebilirse de; keşif sonucunda ziraat mühendisince düzenlenen bilirkişi raporunda, bu kanalın, batıdaki parsellerden artan suyu direne ettiği ve buradan çakıl alınmadığının saptandığı açıklanmıştır. Bu durumda davacı Hazine'nin doğmuş bir zararından da söz edilemez. Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı doğru olup, onanmalıdır.
(Karar Tarihi : 26.05.2004)
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin Asliye 2.Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.12.2001 gün ve 1999/1129-2001/1218 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.12.2002 gün ve 2002/9540-14661 sayılı ilamı ile; (...Dava, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerden kaçak çakıl alındığı iddiasına dayalı tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, malzeme alınan taşınmazların dava dışı özel şahıslar adına kayıtlı olduğundan davacının hakkı bulunmadığı gerekçesiyle istem reddedilmiştir. Karar, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, Deliçay dere yatağından davalının kaçak malzeme aldığının tutanakla tesbit edildiğini belirterek alınan çakıl bedelini istemiştir. Mahkemece yapılan keşif sonucu alınan Fenni bilirkişi raporunda "Deliçay'ın tapulama tespitlerinden bu güne kadar malzeme alınan (180) ve (1268) nolu parselle kuzey ve güney tarafında kalan parsellere doğru gelerek bu parsellerin doğu taraflarını teşkil eden yerlerini dere yatağı haline getirdiği ve krokide gösterilen hattın doğusunda kalan kısımların halen Deliçay yatağı haline geldikleri" belirtilmiştir.

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 708. maddesinde "birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da seviyesinde değişme gibi sebepler sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi devlete ait olur" denilmektedir. Anılan yasal düzenleme ve bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde Deliçay dere yatağının özel şahıs arazilerine doğru kayması sonucu gelen malzemeler üzerinde devletin yani hazinenin dava açma ve tazminat isteme hakkı bulunmaktadır. Şu durumda alınan malzeme bedelinin araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Anılan yön gözetilmeden yazılı gerekçeyle istemin reddi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Davacı Maliye Hazinesi vekili, davalının Mersin Merkez Dikilitaş Kasabası sınırları içerisindeki Deliçay deresinden kaçak olarak çakıl aldığının 10.1.1999 tarihli tutanakla tesbit edildiğini, yazıyla istenilmesine rağmen, davalının bu eyleminden kaynaklanan zararı tazmin etmediğini ileri sürerek, 750.000.000 TL. tazminatın zararın oluştuğu tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı S___N____davaya cevap vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.

Yerel Mahkemece verilen; davalının kum ve çakıl aldığı sahanın büyük bir kısmının, gerçek kişiler adına tapuya kayıtlı iki ayrı parselin sonradan Deliçay yatağına dönüşen bölümü ve bir kısmının da su kanalı içerisinde kaldığı, davacı Hazinenin bu parsellerde hakkının bulunmadığı gerekçesine dayalı, davanın reddine dair karar, Özel Dairece yukarıdaki gerekçeyle bozulmuştur.

Davalının çakıl aldığı ileri sürülen sahanın, 1 pafta 180 ve 1268 nolu parsellerin doğusundan geçen Deliçay'ın tapulama tespitlerinden sonra bu iki parsele doğru gelerek, onların doğu taraflarında oluşturduğu dere yatağının içerisinde kaldığı; çakıl alınan sahanın toplam alanının 2377 metrekare olduğu; bunun 1984 metrekaresinin dava dışı Abdüllatif B. adına tapuya kayıtlı 180 parsel içerisinde, 260 metrekaresinin yine dava dışı P___E___adına tapuya kayıtlı 1268 parsel tespit sınırları içerisinde, 133 metrekaresinin ise bu iki parselin arasından geçen su kanalı içerisinde kaldığı, toplanan delillerden ve özellikle keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporları ile krokiden açıkça anlaşıldığı gibi, bu yönler uyuşmazlık konusu da değildir.

Yerel Mahkeme ve Özel Daire arasında ortaya çıkan ve direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, gerçek kişilerin mülkiyeti altında bulunan anılan taşınmazların sınırındaki dere yatağının, tapulama tespitinden sonraki zaman içerisinde taşınmazlara doğru genişleyerek, onların bir bölümünü de dere yatağı haline getirmesi şeklinde cereyan eden somut olayda, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 708. maddesinin uygulama yerini bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak, dere yatağının genişlemesi suretiyle sonradan oluşan dere yatağı kısmının anılan hüküm çerçevesinde Devlete ait olup olmadığı, dolayısıyla, davacı Hazine'nin eldeki dava yönünden aktif dava ehliyetinin bulunup, bulunmadığı noktasındadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 708. maddesinin 1. fıkrası "Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi Devlete ait olur." şeklindedir.

Hükmün açık ifadesine göre, orada sayılan yollarla yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazinin Devlete ait olabilmesinin temel koşulu, bu arazinin oluştuğu yerin "sahipsiz" olmasıdır. Sahipli yerler, bu hükümle düzenlenen durumun tamamen dışında bulunmaktadır.

Bilindiği üzere, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 636. maddesinin 1. fıkrası da bütünüyle aynı düzenlemeyi içermekte idi.

743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nin 636/1. maddesindeki hükmün kapsamı ve içeriği öğretide ayrıntılı biçimde işlenmiştir. Buna göre, bir olayda bu hükmün uygulanabilmesi için; yeni bir arazi oluşmuş bulunmalı, bu yeni arazinin oluştuğu yer sahipsiz yerlerden olmalı, oluşan bu yeni arazi yararlanmaya elverişli bulunmalıdır. Sahipsiz yerlerden amaç, 641. maddede (4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 715. maddesinde) belirtilen, özel mülkiyete konu olmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdir. Eğer, yeni arazi, üzerinde özel mülkiyet kurulmuş olan yerlerde oluşmuşsa, bütünleyici parça ilkesine göre, içinde bulunduğu arazinin maliki, bu yeni arazinin de maliki olur (Prof. Dr. Kemal Tahir Gürsoy- Prof. Dr. Fikret Eren- Prof. Dr. Erol Cansel, Türk Eşya Hukuku, Sevinç Matbaası, Ankara 1978, sh: 542 ve devamı).

Öte yandan, söz konusu dere yatağının sonradan dava dışı gerçek kişilerin mülkiyeti altındaki taşınmazlara doğru genişleyip, onların bir kısmını dere yatağı haline getirmiş olması, bu parsel maliklerinin, dere yatağı haline gelen kısım üzerindeki mülkiyet haklarının kendiliğinden sona ermesi sonucunu da doğurmaz.

Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde: Belirtildiği üzere, davalının çakıl aldığı toplam 2.377 metrekarelik yerin 133 metrekarelik kısmı su kanalı, 2244 metrekarelik kısmı ise, dava dışı gerçek kişilerin mülkiyeti altındaki iki ayrı parselin tespit sınırları içerisinde kalmaktadır. Özel mülkiyete konu parsellerin içerisinde kalan alan bakımından davacı Hazine'nin herhangi bir talep hakkının doğmayacağı, dolayısıyla eldeki tazminat davası bakımından aktif dava ehliyetinin bulunmadığı çok açıktır. Davacı Hazinenin, su kanalına tekabül ettiği saptanan 133 metrekarelik kısım bakımından hak talebinde bulunabileceği düşünülebilirse de; keşif sonucunda ziraat mühendisince düzenlenen 9.5.2001 havale günlü bilirkişi raporunda, bu kanalın, batıdaki parsellerden artan suyu direne ettiği ve buradan çakıl alınmadığının saptandığı açıklanmıştır. Su kanalından çakıl alınmadığı keşif ve bilirkişi incelemesi yoluyla belirlendiğine göre, davacı Hazine'nin doğmuş bir zararından da söz edilemez.

Hal böyle olunca, Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararı doğru olup, onanmalıdır.

S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, Harçlar Kanunun değişik 13.maddesinin "j" bendi gereğince harç alınmamasına, 26.05.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
İlgili Mevzuat Hükmü : Türk Medeni Kanunu MADDE 708 :Birikme, dolma, toprak kayması veya kamuya ait suların yatağında ya da seviyesinde değişme gibi sebeplerle sahipsiz yerlerde yeniden oluşan yararlanmaya elverişli arazi Devlete ait olur.

Devlet, bu araziyi kamusal bir sakınca bulunmadığı takdirde öncelikle arazisi kayba uğrayana veya bitişik arazi malikine devredebilir.

Toprak parçalarının kendi arazisinden koptuğunu ispat eden malik, bunları, durumu öğrendiği tarihten başlayarak bir ve her halde oluşumun gerçekleştiği tarihten başlayarak on yıl içinde geri alabilir.

Gerekçesi için Bkz.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Mehmet KARAUSTA
Hukukçu
Şerh Son Güncelleme: 26-06-2013

THS Sunucusu bu sayfayı 0,03500509 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.