Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yargıtay İçtihatı Birleştirme Genel Kurulu, Esas: 1943/21-1944/7, Karar: 1945/9 İçtihat

Üyemizin Özeti
"Görevsizlik" veya "yetkisizlik" kararı verilmesi halinde, kararı veren mahkemece, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de hüküm altına alınması gerekir.
(Karar Tarihi : 25.04.1945)
Mahkemece görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle davanın reddi ve dava dosyasının görevli mahkemeye tevdii halinde müddeialeyh lehine vekalet ücreti hükmedilip edilmeyeceği hususunda Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesinin 4.4.942 tarih ve 4319 sayılı ilamı ile 3.7. 942 tarih ve 6154/5251 sayılı ilamı arasında hasıl olan aykırılığın Tevhidi İçtihat yoluyla halli Bursa İkinci Sulh Hukuk Hakimliğinin 9.6.943 tarih ve 108 sayılı tezkeresi ile istenilmiş olmakla ihtilafın konusunu teşkil eden ilamlar çoğaltılarak Genel Kurul Üyelerine dağıtılmıştı.

Müzakere için tayin olunan 25.4.945 tarihine rastlıyan Çarşamba günü saat 9.30 da toplanan Genel Kurul Birinci Başkan Halil Özyörük'ün başkanlığı altında müzakereye başlıyarak ihtilafı teşkil eden noktalar hulasaten Birinci Başkan tarafından izah edildikten ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra söz alan:

Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Şemsettin Temizer: Efendim, müsaadenizle evvela Hukuk Genel Kurulu'nun kararından bahsedeyim ki bu kararla ısrar kararı tasdik edilmiştir. Israr kararı şu mülahazaya istinat ediyordu: Davanın görev ve yetki noktasından reddi o davanın o mahkemede reddi demektir. Hükme iktiran etmeyen davalar masarifi muhakemesinden bahseden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 425. maddesi şöyle der (okudular) : Mahalli mahkemesince bu maddeye istinaden ve harç alınmayacağına dair bir kayıt bulunmamasına dayanılarak ısrar olunmuş. Bir kere harç alınmayacağına dair sarahat bulunmadığı mülahazası yanlıştır. Hukuk Usulü Mukameleri K.nun yirmi yedinci maddesi şöyle der: "Mahkeme vazifedar veya salahiyattar olmadığından dolayı dava arzuhalinin reddine karar verdiği takdirde arzuhali ve dava dosyasını ait olduğu mahkemeye gönderir ve yeniden harç alınmaz". Demek oluyor ki vazifesizlik, salahiyetsizlik veya nakli dava gibi hususlarda kanunda yeniden harç alınacağına dair bir sarahat yoktur; kanun bilakis yeniden harç alınmasını amirdir. Harç bir resim ve vergidir ve mutlaka sarahatı kanuniyeye istinaden alınması icap eder. Harç tarifesi kanununda vazifesizlik veya salahiyetsizlik sebebiyle davanın diğer mahkemeye nakli halinde harç alınacağına dair bir sarahat yoktur. Zira dava henüz hükme bağlanmamıştır ki harç alalım. Vazifesizlik veya selahiyetsizlik sebebiyle dava istidası mahkemece reddolununca dosya vazifeli veya salahiyetli mahkemeye gönderilir. Binaenaleyh bu durumda dava durmuş demektir; bu itibarla bu evraktan harç alınmaz; vazifeli veya salahiyetli mahkemede dava devam ediyor demektir. Yirmi yedinci maddenin nassı da bunu gösteriyor. (Okudular). Görülüyor ki madde "arzuhali ve dava dosyasını ait olduğu mahkemeye gönderir" diyor. Gönderince ne olacak? Bu sorunun cevabını verebilmek için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 193. maddesini gözönüne almamız lazımdır (193. maddenin ilk fıkrasını okudular). Bu birinci fıkra mahkemeye verilen dava arzuhalinin noksanlığından dolayı iptaline karar verilmesi halinden bahseder. Böyle bir dava dilekçesine istinaden yargılama yapılamaz diye itiraz edilir ve arzuhalin iptaline karar verilirse iptaline karar verilen bu istida yerine tabii bir ikincisi verilecektir. Bu maddenin ilk fıkrasıdır ve münakaşa konusunu ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren ikinci fıkra şöyledir: (okudular). Görülüyor ki vazifesizlik veya salahiyetsizlikten arzuhal reddedilirse müddeinin diğer tarafa salahiyettar olan mahkemede tebligat icra ettirmesi kafi görülmüştür. Binaenaleyh vazifesizlik veya salahiyetsizlik sebebiyle davanın bir mahkemeden ötekine nakli halinde dava ikinci mahkemede devam edecektir; yani dava bitmiş ve reddedilmiş değildir. Şu hale göre Hukuk Genel Kurulu'nun ısrar kararını tasdik etmesi zuhule müstenit olsa gerektir. Emsali işlerde bu kabil şeylerden harç, masarifi muhakeme alınmamaktadır.

Vekalet ücretine gelince : vekalet ücreti de masarifi muhakeme kabilindendir. Binaenaleyh masarifi muhakeme nerede alınıyorsa ücreti vekalete de oralarda hükmedilmek gerekir.

Ticaret Dairesi Başkanı Fuat Hulusi Demirelli: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun yirmi yedinci maddesi gereğince verilen kararlar nihaidir. Onun için aynı kanunun 427. maddesine göre bunlar temyizi kabil kararlardandır. Borçlar Kanunu'nun kaldırılmamış olan, bu gün de yürürlükte bulunan 137. maddesinden de anlaşılır ki bunlar bir mahkemece davanın reddi demektir. Bu kararların bağlandıkları ilamlardan bu sebeple Adliye Harç Tarifesi Kanunu'nun yirmi birinci maddesinde tayin edilen 400 kuruş ilam harcı alınır. Temyiz halinde de temyiz isteyenden aynı tarife kanununun dokuzuncu maddesi gereğince 100 kuruş peşin harç alınmakta ve kararın onanması halinde 400 kuruş harç alınması aynı kanunun kırk üçüncü maddesine uygun bulunmaktadır. Yargılama masraflarına gelince bunlar tabiidir ki davacının üzerinde bırakılır. Şayet müdafaa şahitlerinin ücretleri gibi davalı tarafından yapılmış masraflar ve davalı usulü dairesinde istemişse avukatlık ücret tarifesinin on beşinci maddesi ve Avukatlık Kanununun 131. maddesinin ikinci fıkrası hükümleri dairesinde takdir edilecek avukatlık ücreti de davacıya yükletilir. Böyle yapılması usul kanununun 417. maddesine de tamamiyle uygundur. Çünkü görevsizlik yahut yetkisizlik kararı tabiidir ki davacının lehinde değil, aleyhindedir. Böyle yapılmaması için hiç bir sebep yoktur. Usul Kanununun 193. maddesinin kolaylık için konmuş olan istisnai hükümleri o maddede yazılı olduğu kadardır. Kıyas yoluyla genişletilip prensipleri çiğnemek derecesinde ileri götürülemez. Mesela hukuk hakimi şahit dinleyemeyeceği bir işte görevsiz ticaret mahkemesinin şahit dinlenmesi hakkındaki kararını kendi mahkemesinde yürütemez. Şahit dinleyebileceği hallerde de onları kendisi dinlemelidir. Görevsiz mahkemenin tutanağındaki ifadeleriyle yetinemez. Keşif filan lazım gelirse kendisi bunu yaptırır. Hulasa onun yapacağı iş davanın görevsiz mahkemede yapılmış olan işlemlerden sonrasına devam etmek değildir, muhterem Cevat beyefendi hazretlerinin dedikleri gibi davayı yeni baştan yargılamaktır.

Fakat bazı sayın arkadaşların düşündükleri bir an için kabul edilir ve vazifesizlik kararı veren mahkemeye yargılama masrafları ve davalının istediği avukat ücretleri hakkında karar vermek hakkı tanınmazsa ne olur? Bir kere davacının Usul Kanununun 193. maddesinden istifade etmek isteyip istemeyeceği, hatta, davasından vazgeçip geçmiyeceği belli olmadığı için davalının yapmış olduğu muhakeme masrafları davacıdan alınamaz. Avukatlık ücreti için de onun bir dava açması lazım gelir. Dava görevli, yetkili mahkemeye arz edildiği takdirde ise bunun sonu davanın reddi olabileceği gibi davalının hüküm giymesi de olabilir. Davalı tamamen yahut kısmen mahkum olursa yetkisiz mahkemede yapılmış olan masrafların da yetkili mahkemede yapılan masraflarla birlikte ona yükletilmesi doğru bir şey olmaz. Çünkü davacının görevsiz yahut yetkisiz mahkemeye başvurmuş olmasında davalının bir kusuru yoktur. Bu sırf davacının kendi kusurudur. Davacının kusurundan ileri gelen masrafların davalıya yükletilmesi nasıl haklı görülebilir? Sayın Kemal beyefendi arkadaşımızın dedikleri gibi iş idari yargıya tabi olduğundan dolayı mahkemece görevsizlik kararı verilmesi halinde ne olacaktır? Mahkemede yapılmış olan masraflar ve hükme bağlanmamış olan avukatlık ücreti istemi hakkında Danıştay mı karar verecektir? Yoksa bunlar bütün bütün açıkta mı kalacaktır?

Her halde görevsizlik ve yetkisizlik kararları onları veren mahkemelerin nihai kararları olduğu ve davanın bir daha başka bir mahkemede görülüp görülmiyeceği kestirilemeyeceği için davalının masraf ve avukatlık ücreti hakkındaki dileklerini de bir karara bağlamalıdır.

Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Şemsettin Temizer: Efendim bendeniz teksiri zevattan ihtiraz ettiğim için maruzatımı anlatamamışım. Ben tezimi kıyasa değil metne, sarahate istinat ettirdim. Vergi mükellefiyeti de ceza vermek gibi kanunun nassına istinat etmek lazımıdır. Kanunlar müzakeremizin konusu olan meselede o kadar açıktır ki onun için fazla maruzatta bulunmaktan çekindim. Bir kere harç tarifesi kanunu hükme bağlanan davalardan ne suretle harç alınacağını göstermiştir. Vazifesizlik veya salahiyetsizlik kararı verildiği surette şu harç alınacaktır diye bir hükmü ihtiva etmemektedir. Bir vasiyet iptali davasında veya bir izalei şüyuda veya şu, şu kararlarda ne miktar harç alınacağını ayrı ayrı gösteren kanun vazifesizlik veya salahiyetsizlik kararları hakkında neden sakit kalmıştır? Ve madem iki sakittir, bu nevi kararlardan neye istinaden harç alacağız? Mesela hukuk mahkemesine yüz bin liralık bir dava açtık; rubu harcını verdik. Mahkeme işi ticari mahiyette gördü ve vazifem dahilinde değildir diyerek dosyanın ve arzuhalin ticaret mafkemesine nakline karar verdi. Bu ilamdan ne harç alacağız? Rubu mu? Ne kadar? Bu kararın davanın reddi kararı olmadığına işaret etmiştim. Şayet öyle olsaydı davacı yeni bir dava açmak mecburiyetinde bulunacaktı. Bir kaç oturum evvel. Tevhidi içtihat Genel Kurulu'nda da bu kararın davanın reddi mahiyetinde olmadığı yolunda konuşmalar geçmişti. Esasen 943 yılına ait bir tevhidi içtihat kararında bu nokta açıkça belirtilmişti.

Takdir buyrulur ki nihai karar başka, esası davayı halleden karar yine başkadır; yani her nihai karar davanın esasını halleden karar olmaz. Vazifesizlik veya salahiyetsizlik hakkında verilen şu nihai karar esas hükmü halletmez; ara kararı gibi bir karardır. Ve "vazifem dahilinde olmayan bu davaya ben bakmam" demektir ki o mahkemede davanın yürütülmesine bu yönden nihayet veren bir karardır. Nihaidir amma esas davayı halletmiyor. Avukatlık Kanununun 131. maddesinde mahkum aleyhine tahmil olunacak ücreti vekaletten bahsolunmaktadır. Binaenaleyh davanın esasına hüküm verilmiş olmadan ücreti vekalet mevzuubahis olamaz. Mevcut şüpheleri izale için Harç Tarifesi Kanununun ilam harçlarına dair olan maddesini okuyacağım (okudular). Bahsimizin konusu olan vazifesizlik veya salahiyetsizliğe dair olan ilamda nakden kıymetlendirilmesi mümkün bir mahkumunbih mevcut değildir ki binde yirmi nispetinde harç alalım. Harç tarifesi kanununa göre davanın reddi halinde 400 kuruş harç alınacaktır. Vazifesizlik veya salahiyetsizlik kararı verilmesi davanın reddi değildir, ki maktu harç alalım, biraz evvelki maruzatımda yirmi yedinci maddeden 193. maddeye atlamıştım. Yirmi yedinci madde gerçi İsviçre'de yoktur; fakat 193. madde İsviçre Kanununun 168. maddesidir. Eğer mevzuubahs ettiğimiz kararla dava reddolundu demekse sırf bir tebligat icra ettirmekle dava salahiyetli mahkemede yürür mü? Hayır. Usul buna imkan vermez 193. maddenin son fıkrasında davanın ikame olunmamış addolunacağı haller zikredilmiştir. Bu takdirde mesele mahluldür; yani bu halde dava terk olunmuştur. O halde davanın terkine ait hususlarda masarifi muhakemeyi (gösteren Usul maddesini açalım; 425. madde (okudular). Dava vazifeli mahkemeye havale edildiği surette davacı o günde müracaat etmezse işte o zaman dava ikame edilmemiş addolunur. Bu durumda müddeialeyh müracaat eder; vaziyeti anlatır ve yaptığı masrafları ister. Yerinde bir ata sözüdür: bir koyundan iki post çıkmaz, iki defa ücreti vekalet, masarifi muhakeme almaya imkanı kanuni yoktur.

Gelelim ücreti vekalete ne zaman hükmolunacağı bahsine: Vazifesizlik veya salahiyetsizlik kararı verilince ücreti vekalet hükmolunur mu? Asıl konu budur. Bu hususta, esasını Avukatlık Kanunu'nun 131. maddesinden alan, avukatlık ücret tarifesi izahnamesi vardır. Bunun on beşinci maddesini tamam olarak okumama müsaade buyurunuz (okudular). Birinci fıkra avukatla müvekkili arasındadır. Vazifesizlik kararı alan hasmına karşı müddei avukatını uzaklaştırır ve başka avukat tutacağım derse vereceği ücreti vekaleti bu on beşinci maddenin ilk fıkrası gösterir. Hasım taraf hakkındaki durumu gösteren de ikinci fıkradır (okudular). Zannederim ki şu izahat meselemizin hallini kolaylaştırmıştır. Talimatname Vazifesizlik veya salahiyetsizlik sebebiyle davanın diğer mahkemeye nakli halinde alınacak ücreti vekalet hakkında sakittir.

Y. Kemal Aslansan : Salahiyet ve vazifesizliğe dair verilen kararlarda avukatlık ücretine hükmolunmak icap edip etmiyeceği hususunun halli evvelemirde mahiyeti itibarile bu kararların nihai olup olmadığının tayinine bağlıdır. Salahiyet ve vazifesizliğe dair verilen kararlar ile iş o mahkemeden kati surette çıkmış olması itibarile bu kararlar kanunen nihai sayılmak lazım geldiği gibi Yüksek Kamutay'dan Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 193. maddesinin yorumuna dair çıkan 171 sayılı kararda bu maddede yazılı on günlük müddetin ret kararının kesinleştiği tarihten hesap olunmak lazım geleceğinin gösterilmesi bu gibi kararların nihai olduğunu ayrıca teyit etmektedir. Ret kararlarının da kesinleşebilmesi için ilam istihsal edip diğer tarafa tebliğ ettirmek usuli hükümler iktizasındandır.

Salahiyet ve vazifesizliğe mütedair ilamlardan Adliye Harç Tarifesi Kanunu'nun yirmi birinci maddesinde, davanın reddine mütedair kararlar için gösterilen maktu harç alınır. Bir iş sahibinin Ankara ve İstanbul mahkemeleri salahiyetli olduğu halde Van mahkemesine başvurması yüzünden umumi vekilini Van'a kadar göndermeye imkan (bulamıyan diğer tarafı davayı takip ettirmek için vekil tutmaya ve masraf etmeye (bırakması bir kusurdur ve kusuriyle sebebiyet verdiği masraflardan dolayı sorumludur. Salahiyetsizliğe karar veren mahkeme ilam harcından başkaca istem halinde avukatlık ücretine vesair masraflara hükmetmesi de kanun hükümlerine uygundur.

Binaenaleyh esas hakkında hüküm verilmeden ve salahiyet ve vazifesiz mahkemeye başvuran iş sahibinden, mahkeme ilam harcından başka istem halinde mahkeme masraflariyle avukatlık ücretine de hükmeder. Kaldı ki Adliye mahkemesinde açılan idari mahiyette bir dava vazifesizlik noktasından reddedilmiş olduğu takdirde esasa hüküm veren Danıştay'ın adliye mahkemesinde yapılan masraflara ve mahkemede geçen hizmetlere mukabil avukatlık ücretine hükmetmesine kanunen cevaz olabilir mi? Bu itibarla Yargıtay Genel Kurulu'nun kararı doğrudur düşüncesindeyim.

Birinci Hukuk Dairesi Başkanı Cevat Gücün : Herhangi bir mahkemeden çıkan hüküm veya karar ya ilzami kazayı yahut terki tazammun eder ilzami olanlar bir eda veya fiil ile mahkumiyeti havi olanlardır. Terki ihtiva eden hükümler ise davanın reddini ve davacının muarazadan menini havi olan kararlardır ki onda eski halin ipkası esastır.

İşte müzakere konusu olan vazifesizlik sebebiyle ret kararı da kazayı terk kabilindendir.

Ret kararı bir çok sebeplerden ittihaz olunur:

Ezcümle: Davacının ehliyetsiz olması, davanın kanunen istimaa şayan olmaması, dava olunana husumetin teveccüh etmemesi, dava için yapılması gereken merasimi mütekaddimenin yapılmaması, davada sukutu hak veya zamanaşımı bulunması, mahkemenin davayı rüyete yetkili veya görevli bulunmaması gibi.

Bunlardan birinin tahakkuku halinde mahkemece verilecek karar (davanın reddi) kararıdır. Bunların arasında netice itibariyle hiç bir fark yoktur.

Gerçi Bay Şemsettin Temizer'in dediği gibi harç bir mükellefiyettir. Ve bu mükellefiyet kanun sarahatiyle tahmil olunabilir; delaleten mükellefiyet tarh olunmaz. Doğrudur. Noktai meselemizde kanun sarahatsızlığı yok, açık sarahat vardır. Harç tarifesinde alelıtlak davanın reddi kararlarında 400 kuruş alınacağı açıkça yazılıdır. Vazifesizlik Sebebiyle ret kararı bu açıklama dışında nasıl kalabilir?

Vazifesizlik sebebiyle ret kararı hem nihai hem de katidir. Ve bunun kabiliyeti temyiziyesi vardır. 01 babtaki tefsir kararı da bunu müeyyittir.

Usulün 193. maddesi hükmü yalnız sulhten asliyeye veya asliyeden asliyeye tevdi hallerine münhasır değildir. Asliye mahkemesi bir davayı idari makama aidiyet karariyle reddederse mesela Devlet Şurası asliye mahkemesince yapılan muhakemenin mabadine mi bakacaktır? Buna imkan var mıdır? Ve Devlet Şurası asliye mahkemesinde geçen mahkeme için vekalet ücreti takdir edebilir mi? Vazife harici görülen bir işi asliye mahkemeleri veya sulh ile asliye mahkemeleri arasında da birinci davanın devamı olmak üzere, kabul etmek nasıl mümkün olur? Her birinin usulü başka her birinin bünye şekilleri ayrıdır. Sonra, bir hakim diğerinin kanaatına nasıl binayı hükmedebilir?

Tatbikatta Vazifesizlik sebebiyle ret harcı alındığına göre masarifi muhakeme kabilinden olan vekalet ücreti neden hükmolunmasın?

Bir işin vazife harici olup olmadığına dair celselerce yapılan iddia ve müdafaaların bir kıymeti yok mudur ki buna katlanan bir taraf vekiline vekalet ücreti hükmolunmasın?

Binaenaleyh nasıl ki tatbikatta da vazifesizlik sebebiyle ret kararında harç alınıyorsa masarifi muhakeme cümlesinden olan vekalet ücretinin de tahriri bir talep halinde tahsiline karar vermek iktiza eder.

Şefkati Özkutlu : Sayın Bay Cevat yirmi yedinci madde ile 193. madde mülgadır demek istiyorlar. Böyle düşünürsek kanaatları doğrudur. Mahkemelerden bu yolda kararlar çıkıyorsa bu eski itiyadın tesiriyledir. Bir dava bir mahkemeden diğerine nakledildiği zaman evvelki mahkemede yapılan bütün muameleler keenlemyekün değildir. Yirmi yedinci madde bulunmasaydı bile 193. madde onun vazifelerini ifade etmeye kafi gelirdi. Yirmi yedinci madde davanın değil (dava arzuhalinin) reddi der. Arzuhalle beraber dosya vazifeli mahkemeye yollanır. Bu, orada artık harç alınmaz demektir. Zira yeniden dava ikame edilmeyecektir. 193. madde bunu açıkça gösteriyor (193. maddeyi okudular). Görülüyor ki yalnız bir davetname çıkartmak kafidir; yeni bir dava açılmıyor. İlk mahkemede dava arzuhalinin reddolunduğu gün dava mevcuttur ve dava o davadır; kayıt tarihi odur. Müruruzamanın kesilmesi hususunda da bu kayıt tarihi nazara alınır. Hakim yeniden arzuhal ver, ben eski sözleri dinlemem diyemez. Dava nerede kalmışsa oradan devam eder. Usul kanununun masarifi muhakeme bahsinde bunun haksız çıkan taraftan alınacağını söyler. Şayet vazifesizlik kararını temyiz bozar da mahkemeye vazifelisin derse bu durumda o adamın verdiği paraları geri alması icap edecektir. Sayın Başkan Fuat Demireli orada hesap kesilmiştir diyor. Halbuki kanunda böyle bir şey mevcut değildir. Kanun mesela ıslah'ta bu noktayı tasrih etmiş, fakat vazifesizlik veya salahiyetsizlik kararlarında tasrih etmemiştir. Vazife ve salahiyet meselesi bize mahsus bir şeydir; biz de buna ait hükümlerin yarısını koymuş, yarısını koymamışız. Bu kararların kabili temyiz oluşu esas davanın da halledilmiş bulunduğunu tazammun etmez. Temyiz Mahkemesi masraflar hakkında "ilerde haksız çıkacak taraftan alınmak üzere" der. Henüz ortada katiyet yoktur; zira dava daha sonuca bağlanmamıştır.

Bir de Danıştay'ı buyurdular. Kanunumuza göre (madde yedi) mahkemenin idari ve adli oluşu bu noktada büyük farkları icap ettirmez. Borçlar Kanunu'nun 137. maddesini Danıştay da tatbik eder. Binaenaleyh bunu da kabul etmeli idi; Fakat etmedi. Lakin bu nihayet idari makamlar tarafından açılan davalar hakkındadır.

425 ve 426. maddelerin de harca taallukunu pek görmüyorum. Bir adam ölür de hakkı dava sakıt olursa başka. Davanın terki ise iki tarafın rızasiyledir ve burada dava ikame edilmemiş addolunur. Onlar isterlerse masarifi muhakeme hakkında mahkemeden bir karar alabilirler.

Bir de avukatın ücreti meselesi var: Ücreti vekalet avukatın şahsı için değil müddeialeyhten alınacak paradır. Dava henüz devam etmektedir. Müddeialeyh haksız çıkarsa o bunu zaten verecektir. Ve mahkeme buna hükmederken yapılan bütün muameleleri nazara alacaktır; binaenaleyh isticale sebep yoktur.

İcra ve İflas Dairesi Başkanı Abdullah Aytemiz: Dava, görevsizlik veya yetkisizlikten dolayı reddedildiğinde hasım lehine (vekil tayin etmiş ise) vekalet ücreti takdiri lazım gelip gelmiyeceği meselesi ihtilaf konusunu teşkil etmektedir. Mülga 460 sayılı Avukatlık Kanununun on beşinci maddesine göre hüküm verilmiş ise mahkumunbih meni muarazaya karar verilmiş ise müddeabih esas tutularak bin liraya kadar % 10 ve bu miktardan fazlası için de % 5 vekalet ücreti takdir edilirdi. Avukatlık Kanununun bazı maddelerini değiştiren 3499 Sayılı Yasanın 130. maddesi adı geçen kanunun on beşinci maddesi yerine tarife usulünü ihdas ve ikame etti. Ve asgari tarife tanzimini Baro Meclislerine ve onanma işini de Adalet Bakanlığı'na verdi. Bu hususta yapılan tarifede görevsizlik veya yetkisizlik kararları verildiği surette davalıya vekalet ücreti verilip verilmiyeceği hakkında bir şey denmemiştir. Her ne kadar bu tarifenin on beş ve on altıncı maddelerinde görevsizlik ve yetkisizlik hallerinde vekalet ücretinden bahsolunmakta ise de bu maddelerin davası reddolunan davacı müvekkil ile vekili arasında ücret mukavelesi olmadığı surette hasıl olan ihtilafı hal için mevzu bir hüküm olup davacı ile davalıya şümulü olmadığı, bu tarifeyi tanzim eden alakalı daireden alınan malumattan anlaşılmıştır

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun bu meseleyi halle medar olan doksan dört ve 418. maddelerini gözden geçirmek faideli ve hatta lüzumludur. Doksan dördüncü maddede davalı hal ve vaziyetiyle davaya sebebiyet vermemiş ve ilk celsede davayı kabul edip davacıyı ve hakimi yormamış ise masarifi muhakeme cümlesinden bulunan vekalet ücretiyle ilzam olunmaz. 418. maddede davacı davayı mahsus uzatmış veya vakit ve zamanında vesikalarını hazırlayıp vermemiş ise lehine hükmolunan kimse masarifi muhakemenin şumulünde dahil bulunan vekalet ücretile mahkum edilebilir. Usulün bu maddelerinden anlaşılıyor ki davacının mücerret davasında haklı olması hasmını vekalet ücretiyle mahkum etmeye kafi değildir. Böyle bir davaya davalının sebebiyet vermiş olması ve davacının bunda kusuru bulunmaması şarttır. Davayı hal ve fasledecek mahkemenin hangi mahkeme olduğunu iyice araştırıp ona göre vazifeli ve salahiyetli mahkeme de dava açmaya mecbur olan davacı mükellef olduğu ihtimam ve itinayı yapmıyarak rastgele dava açmış ise bu kusurunun cezasını kendisi çekmelidir. Görevli olmıyan bir mahkemede davası reddolunan davacı esas mahkemesine müracaatla dava açmamış veya ikame edip de reddolunmuş ise davalı birkere ve açtığı davayı, kazanmış ise biri haklı diğeri haksız yere iki kere zarara uğratılmış olacaktır. Borçlar Kanununun kırk birinci maddesi hükmünce ihmal, teseyyüp ve tedbirsizlikle aharı izrar eden kimse bu zararı zamindir. Bu umumi bir kaidedir; hususi hüküm bulunmıyan hadiselerde tatbik edilir.

Tarifede bir hüküm konulmamış ve davalının vekiline verdiği ücretin hiç olmazsa asgari haddinin telafisi zaruri bulunmuş olmasına göre takdir olunacak vekalet ücretinin de esası ne olmak lazımdır. Bunda iki yol var : Biri Avukatlık Kanunu'nun 131. maddesinin bir fıkrasında vekil ile müvekkil arasında ücret mukavelesi yok ise vekalet ücretinde bu tarifenin tatbik olunacağı zikir ve tasrih olunmuştur. Bu maddeye kıyasen hadisemizde de tarifenin tatbiki icap eder. Bu fıkrayla vekil ile müvekkil arasındaki ücreti vekalet ihtilafında öteden beri açık bulunan vukuf ehli marifetile ecrimisil takdiri yolu kapanmıştır. Diğeri de tarifenin umumi hükümlerinden yirmi birinci maddesi hükmü dairesinde halli lazım gelir. Buna göre bu tarifede yazılı olmıyan ve nisbi ücrete tabi bulunmıyan işlerde ücret, iki tarafın mali vaziyetleri, sarf olunan emek ve gayret derecesi ve işin mahiyet ve ehemmiyeti gözönünde tutularak mahkemece takdir olunacaktır. Bunlardan hangisinin muvafık olacağı meselesine gelince; ihtilaf konusuna girmiyen bu husus hakkında şimdiden mütalaa yürütülmesini muvafık görmüyorum. Çünkü sadet haricine çıkmak olacaktır.

Üçüncü Hukuk Dairesi Başkanı Şemsettin Temizer: Madde sarihtir. Sayın Bay Abdullah Aytemiz tarife izahnamesinin on beşinci maddesinin anlaşılamadığını, Sayın Başkan Fuat Hulusi ise kendi lehlerine bulunduğunu söylediler. Bu durumda müsaadenizle benim de söylemem icap ediyor. On beşinci maddeyi bir defa daha okursak hadisemize kabili tatbik olup davamızı hallettiğini göreceğiz. (Okudular). Birinci fıkra açık. Buna göre vazifesizlik veya salahiyetsizlik sebebiyle nakli dava halinde müvekkil vekilini naklolunan mahkemede davayı takipten geri çekerse ne ücret vereceği tespit olunmuş bulunuyor. Şimdi ikinci fıkraya geçelim (okudular). Müvekkil vekiline salahiyetsizlik dolayisiyle başka mahkemeye naklolunan davayı orada takip et deyince avukat takibe mecburdur. Bu durumda yazıhanesinden uzak bir mahalle gideceği için ona iki misli ücret verilmektedir.

Gelelim Sayın Bay Abdullah Aytemiz'in, aflarına mağruren, yanlış tefsir ettikleri fıkraya (Üçüncü fıkrayı okudular). Burada mesela adam Van'dan kalkıp İstanbul'a gelmiştir; tarifeler farklıdır. Bunda anlaşılmayacak ne var? On altıncı maddeyi okuyalım. (Okudular). Aflarına mağruren biraz hisle hareket ediyorlar. Maddeler o kadar sarihtir ki hisse galebe eder. Kendilerinin kuvvei iknaiyeleri fevkaladedir. Fakat biraz insaf buyururlarsa onlar da ayni fikirde bulunacaklardır.

Ücreti vekalet mahkumiyet halinde hükmolunur. Vazifesizlik veya salahiyetsizlik kararı verildiği zaman ortada bir mahkumiyet var mıdır?

Birinci Başkan Halil Özyörük : İçimizde hisle hareket eden yok zannediyorum. Evet on beş ve on altıncı maddelerde bir koyundan iki post çıkmaktadır. Şurasını da gözönünde bulundurmak lazımdır ki dava vazifesizlik veya salahiyetsizlik sebebiyle hemen yani hiç bir tahkikat yapılmadan reddolunmaz. Bazen iş uzayabilir, iki taraf da nokai nazarlarını çok güzel ifade etmiş bulunduklarından tekrar etmek istemem. Demeleriyle.

Sonuçta:

Bir dava hakkında mahkemenin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı vermesi davacıya karşı bir hüküm vermesi demektir. Esas hakkındaki hükümler davaya son verdiği gibi görevsizlik yahut yetkisizlik kararları da bunları veren mahkemelere göre son kararlardandır. Davayı bu sebeplerden biriyle göremeyeceğini ve yetkili mahkemece gördürülmesi lazım geleceğini bildiren mahkeme bir ret kararı vermiş demektir. Nitekim Borçlar Kanunu'nun 137. maddesinde davanın böyle bir sebeple reddolunmuş olmasından bahsedilmiştir. Usul Kanununun yirmi yedinci maddesinde arzuhalin reddi suretinde kullanılan terim de davanın reddi anlamından başka bir manaya yorulamaz. Çünkü kendini bir davaya bakmaya yetkisiz gören mahkeme böyle bir karar verince artık o davadan elini çekmiş olur. Mahkemenin bu kararı temyiz olunabilir. Fakat temyiz olunabilmek için davacı Adliye Harç Tarifesinin yirmi birinci maddesinde tayin edilen 400 kuruş ilam harcını ve bundan başka aynı tarifenin dokuzuncu maddesinde verilmesi lüzumu gösterilen dörtte bir yani 100 kuruş temyiz istemi harcını vermeye mechurdur. Bu ilam Yargıtay karariyle bozulmadıkca onu veren mahkemeye artık ayni dava için başvurulamaz.

Usul Kanununun yirmi yedi ve 193. maddeleri yetkisiz mahkemeye başvurmuş olan davacıların yararına istisna niteliğinde bazı hükümler kabul etmişse de, bu hükümler yorumlama yoluyla genişletilemeyip sıkı yorumlama kurallarına göre uygulanmalıdır. Hatta yirmi yedinci maddedeki "Yeniden harç alınmaz" sözü önce harç alınmış olacağını gösterir. Yoksa yetkisizlik kararının ilamı harçsız verilir demek değildir.

O gibi kararların niteliği böyle olunca dava öyle bir kararı bağlanıncaya kadar mahkemece yapılmış olan masraflardan şayet kendisine karşı o mahkemede dava açılmış olan tarafın istemiyle tanık veya bilirkişi dinlenmişse ve Usul Kanununun 414 ve 415. maddeleri gereğince bunları o taraf vermişse mahkemenin ilam harcından başka o gibi masraftan ve yine o taraf istemişse avukat ücretini de yararına yetkisizlik kararı vermiş olduğu taraf için davacıya yükletmesi aynı Usul Kanununun 417. ve 426. maddeleri hükümlerine uygun olur. Bunların ilerde 193. maddeden faydalanmak suretiyle yetkili mahkemeye başvurmak isteyip istemeyeceği önceden kestirilemiyen davacının gideceği yetkili mahkemenin takdir ve hükmüne bırakılması bazı hallerde ve mesela davacının on gün içinde yetkili mahkemeye başvurmayıp sonradan yeni bir dava açması yahut davadan büsbütün vazgeçmeği yahut da karar idari yargıya bağlı bir davaya mahkemece bakılmaması yolunda verilip işin Danıştay veya diğer bir idari yargı makamının görevlerinden bulunması hallerinde görevsiz mahkemede yargılanmaya çağrılmış ve bu yüzden bazı masraflar yapmak ve avukat tutmak zorunda bırakılmış olan tarafın haklarına ve kanun hükümlerine uygun görülemez. Her mahkeme kendi yargılama masraflarıyla tarafların avukat ücreti hakkında ona bildirdikleri istemleri kendisi takdir edip son karariyle birlikte karara bağlar, yoksa bunları başka bir mahkemenin takdir ve hükmüne bırakmaz.

Bundan dolayı yargılama masraflarıyla avukatlık ücretine dair olan istemlerin görevsizlik yahut yetkisizlik kararı veren mahkemece hüküm altına alınması gerekli olduğuna oyların üçde iki nisbetini geçen çokluğuyla karar verildi. 25.4.1945
İlgili Mevzuat Hükmü : (Eski) Hukuk Usulu Muhakemeleri Kanunu - Mülga MADDE 193 :(DEĞİŞİK MADDE RGT: 18.07.1981 RG NO: 17404 KANUN NO: 2494/15)
Davacı, iptaline karar verilen dilekçenin yerine yeni bir dilekçe düzenleyip vermek zorundadır.

Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine davacının karşı tarafa görevli veya yetkili mahkemede tebligat yaptırması zorunludur.

(DEĞİŞİK FIKRA RGT: 07.10.2004 RG NO: 25606 KANUN NO: 5236/13) (YÜRÜRL. TARH.: 01.06.2005)
Her iki halde kararın kesinleşmesi tarihinden itibaren on gün içinde yeniden dilekçe verilmesi veya yeniden çağrı kağıdı tebliğ ettirilmesi gerekir.

Aksi takdirde dava açılmamış sayılır. Kanunda belirtilen ayrık hükümler saklıdır.



 
Şerhi Ekleyen Üyemiz:
Av.Nevra ÖKSÜZ
Hukukçu
Avukat
Şerh Son Güncelleme: 30-06-2011

THS Sunucusu bu sayfayı 0,02679801 saniyede 8 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.