Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlar.
Belediye avukatlığı hakkında bilgisi olan tecrübeli meslektaşlardan bilgi almak istiyorum.
1-Belediye'de avukat olunduğunda barodan kayıt silmek gerekir mi?
2- Tam zamanlı çalışan avukat kadrolu, sözleşmeli çalışan yarı zamanlı mı olur?
3- Belediye avukatlığı yaparken serbest avukatlık yapılabilir mi ve vergi mükellefliği nasıl etkilenir?
|
|
|
Yazan : Ali Öz,
Tarih : 04-06-2025 13:36
|
Sıra cetveline şikayet yoluyla icra hukuk mahkemesinin önüne gelen olayda verilen karar istinaf yoluna açık mı kapalı mı? olay ise şu şekilde satış masrafları düşülmeden sıra cetveli oluşturulduğu için sıra cetveline şikayet yoluna gidiliyor. konuya ilişkin yaptığım araştırma ve görüşmeler de ortaya 2 husus ortaya çıkıyor.
1.si uyuşmazlık 40.000TL'dir ve istinaf yoluna kapalıdır.
2.si bu işlem memur muamelesinin şikayetidir ve istinafa açıktır.
|
|
|
|
Merhabalar kıymetli meslektaşlarım. Sahada sınırlı tecrübem olduğu için sık sık başınızı ağrıtıyorum kusura bakmayın. İşçinin tam kusurlu olduğu bir kaza mevcut ; fakat kaza tam olarak 2 sene önce yaşanmış. Hatta yarın 2. sene-i devriyesi. İşveren, kasko ve sigortasından karşılanmayan değer kaybı, kazanç kaybı gibi zararlarını bu işçiden talep etmek istiyor. Zamanaşımı konusunda kafam karıştı. Acaba bu davada 2 yıllık zamanaşımı mı uygulanır, yoksa akde aykırılıktan 10 senelik zamanaşımı mı söz konusu olur ? 10 senenin baz alınacağına dair birkaç karar okudum fakat emin olamadım.
Soruma ek olarak ; şayet işveren kendi aracını kaskodan değil de kendi cebinden karşılamışsa, işçinin aracın kaskosunun olduğu yönündeki itirazının hukuki mahiyeti ne olur ?
Şimdiden çok teşekkür ederim ..
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım;
Müvekkilimin Teaş genel müdürlüğünde sözleşmeli müdür yardımcısı unvanıyla görev yapmaktayken irticai faaliyetler içerisinde aktif rol aldığından bahisle 399 sayılı KHK'nin 10. Maddesi uyarınca sözleşmesi feshedilmiştir.
1- Müvekkilim yasal süresi içerisinde sözleşmesinin feshedilme işleminin iptali talebiyle açmış olduğu dava idare mahkemesi tarafından reddedilmiş ve verilen red kararı danıştay tarafından 13.05.2003 tarihinde onanmış ve karar kesinleşmiştir.
Müvekkilim sözleşmesinin feshedilme tarihine kadar bulunduğu kadame itibariyle yeşil pasaport kullanma hakkına sahipti. ancak sözleşmesinin feshedilme işlemi neticesinde müvekkilim emekli sandığına başvurarak emekli olmuştur. ve yeşil pasaport kullanma hakkı elinden alınmıştır.
Müvekkilim 12.09.2017 tarihinde '' Mülga TEAŞ Genel Müdürlüğünde 399 sayılı KHK 'ye tabi sözleşmeli müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken, 399 sayılı KHK 'nin 10. ve Personel sözleşmesinin 13. Maddesi gereğince 11/04/2000 tarih ve 557 sayıl Genel Müdürlük Olur'u ile 28 Şubat kapsamında sözleşmesi fesh edildiği için bulunduğu memuriyet derecesi itibariyle yeşil pasaport almaya hak kazanan ve bu sözleşme ile de memuriyetinin fesh edilmesi sebebiyle yeşil pasaport kullanma hakkı başvuruya rağmen İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yenilenmeyerek elinden alınan müvekkile ve kendisinde yararlanmakta olan aile yakınlarına bu haklarının tekrar iade edilmesi için anılan bu memuriyetin feshi kararının iptali istemiyle idare mahkemesinde dava açmıştır.
açılan bu dava ;
'' Dava dosyasının incelenmesinden; Mülga TEAŞ Genel Müdürlüğü'nde sözleşmeli müdür yardımcısı olarak görev yapmakta iken irticai faaliyetlerde aktif rol aldığı gerekçesi ile sözleşmesi yenilenmeyen davacı tarafından, 11/04/2000 gün ve 557 sayılı "Olur" işleminin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır. Olayda, TEAŞ tarafından davacıya gönderilen 12/04/2000 tarihli tebligat ile; irticai faaliyetler içerisinde aktif rol aldığından bahisle 399 sayılı KHK.'nin 10. Maddesi uyarınca hakkında işlem tesis edilmesi yönündeki Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı yazısına istinaden istinaden 11/04/2000 tarihli "onay" ile sözleşmesinin feshedildiğinin bildirildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, 2577 sayılı Yargılama Usulü Yasası'nın 7. Maddesi uyarınca 60 gün içinde doğrudan dava açılması ya da ayın süre içinde anılan Kanun'un 11. Maddesi uyarınca davalı idareye başvurularak talepte bulunulması, davalı idarece verilecek cevaba göre, kalan süre içinde dava açılabileceği anlaşıldığından yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve açıklamalar uyarınca
bakılmakta olan uyuşmazlığın süre aşımı nedeni ile inceleme olanağı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı Kanun'un 15/1-b maddeleri uyarınca davanın süre aşımı nedeniyle reddine'' şeklindeki gerekçelerle reddedilmiştir. ve Ankara İdare Mahkemesi tarafından verilen bu karar da kesinleşmiştir.
Ancak 2006 yılında Çıkarılan 5525 sayılı MEMURLAR İLE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN BAZI DİSİPLİN CEZALARININ AFFI HAKKINDA KANUN
Disiplin affının kapsamı
MADDE 1 - Devletin şahsiyetine karşı işlenen suçlarla basit veya nitelikli zimmet, irtikâp,rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı veya şeref ve haysiyet kırıcı suçlar veya istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık, resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, Devlet sırlarını açığa vurma suçları sebebiyle görevleriyle sürekli olarak ilişik kesilmesi sonucunu doğuran disiplin cezaları ile 2802 sayılı
Hâkimler ve Savcılar Kanununun 68 inci maddesinin ikinci fıkrasının (e) ve (f) bentlerine göre verilmiş yer değiştirme cezaları ve 69 uncu maddesine göre verilmiş meslekten çıkarma cezaları ile emniyet hizmetleri sınıfına dahil personel ile çarşı ve mahalle bekçileri hakkında verilen meslekten çıkarma cezaları hariç olmak üzere; kanun, tüzük ve yönetmelikler gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bu görevlerde bulunmuş olanlar hakkında 23/4/1999 tarihinden 14/2/2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş disiplin cezaları bütün sonuçları ile affedilmiştir.
23/4/1999 tarihinden 14/2/2005 tarihine kadar işlenen ve af kapsamına giren disiplin cezalarının verilmesini gerektiren fiillerden dolayı, ilgililer hakkında disiplin soruşturma ve
kovuşturması yapılmaz; devam etmekte olan disiplin soruşturma ve kovuşturmaları işlemden kaldırılır; kesinleşmiş olan disiplin cezaları uygulanmaz.
Disiplin cezaları affedilenlerin sicil dosyalarındaki bu disiplin cezalarına dair kayıtlar,ilgililerin müracaatı aranmaksızın hükümsüz kalır ve dosyalarından çıkarılır.Disiplin cezalarının affı ilgililere geçmiş süreler için özlük hakları ve parasal yönden herhangi bir talep hakkı vermez.
Disiplin cezalarına karşı açılan davalar
MADDE 2 - Bu Kanun kapsamına giren ve 23/4/1999 tarihinden 14/2/2005 tarihine kadar işlenmiş fiillerden dolayı verilmiş olan disiplin cezalarına karşı bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce idarî yargı mercilerine başvurmuş olanlardan, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz gün içinde dosyanın bulunduğu yargı merciine müracaat etmek suretiyle davaya devam etmek istediklerini bildirmeyenlerin davaları hakkında, görülmekte olan davalarda davayı gören mahkemece, karar temyiz edilmiş ise Danıştayca, karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yaptıkları masrafların üzerlerinde bırakılmasına karar verilir, vekâlet ücretine hükmedilmez.
şeklindeki düzenlemeler karşısında nasıl hareket etmeliyiz ?
1- Müvekkilimin sözleşmesinin feshedilmesi işlemine karşı açılan ve reddedilerek kesinleşen Mahkeme kararına karşı 5525 sayılı kanuni düzenlemeden sonra yeniden yargılama ya da kanun yararına bozmaya başvurabilir miyiz? ya da 5525 sayılı kanun kapsamında sözleşmeyi fesheden kuruma karşı doğrudan başvurabilir miyiz?
değerli görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar kıymetli meslektaşlarım. Ticaret bakanlığı tarafından şirkete tebliğ edilen bir gümrük vergisi cezası var. Bu cezaya karşı geçtiğimiz sene üst makama itiraz edilmiş. İtirazın reddi kararı ile birlikte ödeme emri tarafımıza tebliğ edildi fakat ödeme emrinde 15 gün içinde ilgili ödeme emrine karşı dava açma hakkı bulunduğu belirtilmişken itirazın reddi kararında ise 30 gün içinde Vergi Mahkemesinde dava açılabileceği belirtilmiş. Burada kafam karıştı. Ödeme emri ile itirazın reddi kararına ayrı ayrı mı dava yoluyla itiraz etmeliyiz ? Hangi süreyi esas almalıyız ? Açılacak dava da tedbir talep edilmesi halinde amme alacakları için ödeme emrinin yürütülmesi durdurulur mu ? İlk defa ilgilendiğim için yardımlarınızı talep ederim.
|
|
|
|
Merhabalar, kişisel eşyanın iadesi konulu aile mahkemesinde görülen davamız istinaf edilmemesi üzerine kesinleşti,ancak hükmün tamamlanması talebizde yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin nisbi değil maktu olması gerekir diyerek bir talepte bulunduk ve mahkeme de kabul etti. Şimdi sorum şudur ki,ilamlı icrada nispi yargılama giderlerine ilşkin takip başlatılşdı ve takip kesinleşti,hükmün tamamlanmasına ilişkin verilen ek karar ise gerekçeli karar yazılmadı. İcra takibinde haciz işlemleri başlatıldı.Normalde bu tip kararların kesinleşmeden icraya konması da mümkü.. Benim siz değerli meslektaşlarıma sorum şu, ilama aykırılıktan süresiz şikayet yoluna gidebilir miyiz ve bu kararın kesinleşmesini beklemeli miyiz? Başkaca çözüm önerisi olan meslektaşım varsa ve paylaşırsanız çok sevinirim,teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar, kişisel eşyanın iadesi konulu aile mahkemesinde görülen davamız istinaf edilmemesi üzerine kesinleşti,ancak hükmün tamamlanması talebizde yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin nisbi değil maktu olması gerekir diyerek bir talepte bulunduk ve mahkeme de kabul etti. Şimdi sorum şudur ki,ilamlı icrada nispi yargılama giderlerine ilşkin takip başlatılşdı ve takip kesinleşti,hükmün tamamlanmasına ilişkin verilen ek karar ise gerekçeli karar yazılmadı. İcra takibinde haciz işlemleri başlatıldı.Normalde bu tip kararların kesinleşmeden icraya konması da mümkü.. Benim siz değerli meslektaşlarıma sorum şu, ilama aykırılıktan süresiz şikayet yoluna gidebilir miyiz ve bu kararın kesinleşmesini beklemeli miyiz? Başkaca çözüm önerisi olan meslektaşım varsa ve paylaşırsanız çok sevinirim,teşekkür ederim.
|
|
|
Yazan : imsel,
Tarih : 27-05-2025 19:28
|
davacı büyükşehir belediyesinde taşeron şirekette 27.06.2015–01.04.2018 tarihleri arasında çalışıyor. iş sözleşmesi 01.04.2018 tarihinde 40 kodu ile "696 KHK ile kamu işçiliğine geçilmemesi"
sebebiyle çıkış olarak bildirilerek sonlandırılıyor. bu idari işlemin iptali için idare mahkemesinde eçılan dava iptal ile neticelenince davacı büyükşehir belediyesinin diğer bir A.Ş. alt işvereninde 19.12.2018 tarihinde işe başlıyor.bu kez taşeron şirket 24.11.2021 tarihinde işine son veriyor.işe iade davası sonrası işe iade edilmeyince işçilik alacakları için dava açtık.büyükşehir belediyesi zamanaşımı savunmasında bulundu.bilirkişi iki işin arasında 7 ay süre bulunduğundan kesintiye uğradığından devamı şeklinde düşünüşünülemez diye sadece 2.dönem açısından kıdem ve ihbar tazminatı hesaplamış? bu doğru mudur? davacının işe ara vermesi(bu arada başka bir işyerinde çalışıyor) davalıların onu işten çıkarması ve iptal davasından kaynaklanmıştır.önceki dönem hakkında tazminat davası açmamasının nedeni işe iade edileceğini düşünmesidir? bilirkişi tespiti doğru mudur?nasıl bir itirazda bulunula bilir?
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım, Azerbaycan vatandaşı olan kişiyle müvekkilim yaklaşık 3 senedir evli bulunmaktadır. Evlilik yoluyla vatandaşlık kazanmanın şartlarından biri en az 3 yıl boyunca evli olmak. müvekkilimin azerbaycan vatandaşı olan eşinin önceki evliliğinden de 16 yaşında bir çocuğu bulunmakta.
Bu koşullar altında müvekkilimin azerbeycan vatandaşı olan eşinin türk vatandaşı olabilmesi için başka hangi durumlara dikkat etmeliyiz, başvuruyu nasıl yapmalıyız?
değerli görüşlerinizi için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
CMK Uzlaştırma sürecinde edimli uzlaşma sağlanmış ve edimler takside bağlanmıştır. Şüpheli ilk taksidi süresi içeresinde ödemedi.
Uzlaşma tutanağına göre şüpheli aleyhinde ilamlı icra takibi yapmak istiyoruz. Böyle bir durumda tüm taksitler muaccel olmuş gibi tüm bedel üzerinden mi takip başlatmalıyız yoksa ödenmeyen ilk taksit üzerinden mi yapmamız gerekiyor ?
Değerli görüşleriniz için teşekkürler.
|
|
|
|
Sayın meslektaşlar merhaba,
Konu kısaca şöyle: taraflarasında bir enerji tesisine ilişkin bakım onarım ve devir sözleşmesi mevcut. yükleniciye aylık ödenen bedeller tl üzerinden ifade edilmekte. ancak sözleşmeye göre sözleşme süresinin bitiminden sonra bu tesis iş sahibi tarafından devralınacak.
1. öncelikle bu sözleşmenin niteliğinin bu anlamda karma olduğunu düşünmekteyim. görüşünüzü bekliyorum
2. bu devre ilişkin bedel dolar üzerinden belirtilmiş.
bu bedel dövizle sözleşme yapma yasağı kapsamında mıdır? dava sürecinde bu bedelin talebi nasıl olur hangi tarihli kura bakılır direkt dolar üstünden mi istenecektir..
desteğiniz için teşekkür ederim
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım, bir yakınım hakkında açılan icra takibinde yakınım mal beyanında bulundu, bu beyanda üzerine kayıtlı tek taşınmazın haline münasip ev olduğunu da belirtti. Sonrasında takip kesinleşti ve alacaklı banka tarafından taşınmaz üzerine haciz şerhi eklenmiş ve 103 davetiyesi tebligata çıkarılmış Daha önce başıma gelmediği için yardımlarınızı talep ediyorum. Bu aşamada 103 davetiyesi tebliğ edildikten sonra 1 haftalık süremiz sanırım başlayacak, haricen öğrenme acaba süreyi başlatır mı? Meskeniyet şikayetinde icra işlemlerinin durdurulmasını da talep edeceğiz, acaba kıymet takdiri işleminin de yapılmasını engeller mi bu talebimiz ?
Alacaklı banka, taşınmazın haline münasip ev olduğunu bilerek neden taşınmaz üzerine haciz koydurmuştur anlam veremedim? Şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım. Bir konuda bilgi ve tecrübelerinizi paylaşmanıza ihtiyacım var
Müvekkilim yaklaşık 2 yıl önce hobi bahçesi adı altında bir kooperatiften hisse satın almış. Noterde yapılan hisse devir sözleşmesinde, devre konu alan açıkça belirtilmiş (*** ada, *** parsel, *** nolu alan olarak) Ancak, daha sonra bu alanın aslında kooperatife ait olmadığı ortaya çıkıyor. Hisse devrinden önce bu taşınmaza ilişkin bir ortaklığın giderilmesi davası açılmış ve dava kapsamında ihtiyati tedbir kararı bulunmakta. ( dosya istinafta ) Buna rağmen noterde herhangi bir sorun yaşanmadan devir işlemi gerçekleşmiş. Ayrıca, Müvekkile başlangıçta çevre düzenlemesi, altyapı ve benzeri bazı imkanların sunulacağı vaad edilmesine rağmen bugüne kadar somut hiçbir faaliyet yapılmamış, müvekkil çeşitli bahanelerle bugüne kadar oyalanmış.
Nasıl ilerleyeceğimi bilemedim açıkçası. Bu durumda müvekkilin yaptığı ödeme bedelinin iadesi mümkün müdür?
İlamsız takip açmak uygun olur mu yoksa dava açmak mı gerekir?
Denkleştirici adalet ilkesi ya da TBK m.122 kapsamında değerlendirme yapılabilir mi ?
Geri ödeme talebi için mevduata uygulanan en yüksek faiz talep edilebilir mi?
Ayrıca Kooperatif yöneticilerinin taşınmazın kendilerine ait olmadığını bilmelerine rağmen bu kooperatif hisse satışını ada parsel belirterek gerçekleştirmiş olmaları sebebiyle suç duyurusunda bulunmak yerinde olur mu ?
Cevaplarınız için teşekkürler.
|
|
|
|
Merhaba,
Müvekkilin kiracı olarak ikamet ettiği binanın tamamı kiraya verene ait. Yaklaşık 50 dairelik bir apartman. Tek malik olması nedeni ile hiç bir şekilde toplantı yapmıyor ve bina sakinlerini bilgilendirmiyor. Malik keyfi davranarak aidatları artırıyor, ek ödemeler çıkartıyor vs.
Bunlara ek olarak binanın ortak fatura ile gelen sıcak su bedelini daire borçlarına göre belirleyerek panoya asıyor ve kiracılar da ödeme yapıyor. Ancak son dönemde kasten yaptığı düşünülerek fatura bedellerini son ödeme gününden sonra asmaya başlıyor. Kiracıların sözleşmelerinde de "faturaların geç ödenmesi halinde tahliye edileceğine" ilişkin hüküm var. Böyle bir durumda ne yapabiliriz? Tek malik olması nedeni ile keyfi uygulamalar yapmasının önüne nasıl geçilir?
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım;
Kira tespit davası açacağız ancak 2 sözleşme söz konusu
1. sözleşme müvekkillerimin vefat eden babaları ile kiracı arasında düzenlenmiş. Kira sözleşmesi 22.08.2012 başlangıç tarihli 5 yıl süreli ve aylık 600 tl kira ücreti olarak düzenlenmiş. Kira sözleşmesinde kira artış oranı da belirlenmiş.
2. sözleşme ise 2 müvekkilimden biri ile kiracı arasında 01.05.2019 başlangıç tarihli, 5 yıl süreli ve aylık 750 tl kira ücreti belirlenerek düzenlenmiş. bu kira sözleşmesinde artış oranı olup olmadığını bilmiyoruz. çünkü müvekkilimin elinde sadece kira sözleşmesinin ilk sayfası bulunuyor.
bu şartlar altında ben ilk sözleşmeye dayanarak zorunlu dava şartı olması nedeniyle arabuluculuk başvurusu gerçekleştirdim.
22.08.2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde kira artış oranının belirlenmiş olması nedeniyle açacağım dava da bu kira sözleşmesine dayanmam ve 22.08.2024 tarihinden itibaren yeni kira ücretinin belirlenecek ücret üzerinden tespitini istemem mümkün müdür?
|
|
|
|
Merhaba, senet meblağı takibe geçtiğim alacak tutarından fazla. Dosya borcu haricen veya icradan kapatılırsa senet aslı kime iade edilir? Borçlu ile anlaşma ihtimalimiz ve haricen tahsil etme imkanımız olabilir. Haricen tahsilde senet aslının borçluya iade edildiği yönünde bilgiler var. Ancak burada senet meblağı takip meblağından fazla olduğundan ve senet arkasında ciromuz olduğundan ciromuz iptal edilmeden senedin borçluya verilmesini istemiyoruz. Aynı zamanda ileride senedin kalan meblağı için takibe geçebilmek için senet aslını alacaklı olarak biz almak istiyoruz. Böyle bir durımda senedin tam tutarı takibe konulmadığından senet aslı alacaklıya verilir mi? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım, uzunca zamandır aklıma takılan bir husus hakkında görüşlerinizi talep etmek istedim. Bir yolcu taşıma firmasının bilet satış yazıhanesi başka bir şahıs tarafından işletiliyor, buna istinaden bir alt işletme sözleşmesi imzalanacak, sözleşmede personelin istihdamından alt işletmecinin sorumlu olduğu da hüküm altına alınacak. Böyle bir durumda firma ile işletmeci arasında alt işverenlik ilişkisi kurulmuş olur mu acaba? Alt işletmecinin sigortasız işçi çalıştırması durumunda uygulanacak idari yaptırımlar firmaya mı yoksa şahsa mı uygulanır, firma bu maddeye dayanarak katlanacağı idari yaptırımları alt işveren rücu edebilir mi ? Saygılarımla ...
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Hiç bilmediğim bir konu nedeniyle rahatsız ediyorum. Müvekkil zamanında yargılanmış olduğu dosya sebebi ile hekimlik belgesi elinden alınmıştı. Hekimlik belgesinin geri alınması için nasıl bir yol izlenebilir?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba,
Islah için son dört günüm ve çok sıkıştığım bir konuda yardım istiyorum.
Davayı açarken usuli hata yaptığımı uzun zaman sonra fark ettim. Bunun yanı sıra esasa ilişkin olarak da red kararı gelme durumu var. Detaylıca yazmak isterim, sabrınız ve yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
Müvekkil ile müteahhit arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenleniyor. Müteahhit inşaat ruhsatını 4 ay sonra alacağını taahhüt ediyor ve 70 metrekare dubleks daire taahhüt ediyor. Ancak inşaat ruhsatı 3 yıl sonra alınıyor ve müvekkile isabet eden daire 35 metrekare düz daire olarak yapılmış.
Dava sırasında belediyeden imar durum belgeleri geldi. Müvekkille sözleşme 2014 tarihinde yapılmış. Ancak belediye imar planı 2007 tarihli. Ve bu imar planına göre arsaya dubleks yapılması ve 70 metrekare daire yapılması mümkün değil.
Biz davamızı açarken neticei talepte şu taleplerde bulunmuşuz:
"1-) Binada müvekkile taahhüt edilen 2. Kat 70 metrekare dubleksin inşa edilmiş olması durumunda, söz konusu daire için nama ifaya izin verilmesine,
2-) 2. Kat dubleks inşa edilmemiş olması durumunda tadilat projesi kapsamında dairenin dubleks olarak tamamlanması mümkünse, nama ifaya iznin bu kapsamda verilmesine; Bu mümkün değil ise teslim edilecek daire metrekaresi emsal değer bakımından müvekkile taahhüt edilen 70 metrekare dubleks daireden düşük bedelli olması halinde, bu bedel farkının davalıdan tahsiline,
3-) Eksik ve kusurlu işlerin tamamlanması adına bilirkişi incelemesi sonrasında miktarı tam ve kesin olarak belirlendiği anda artırılmak üzere şimdilik 1.000,00 TL nin davalıdan tahsiline, bu işlerin tamamlanması için davalıya isabet eden bağımsız bölümlerden yeteri kadarının satışına izin verilmesine,
4-) Fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL kira alacağının ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, (kısmi dava)
5-) Fazlaya ilişkin tüm dava ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL cezai şart alacağının ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, (kısmi dava)"
SORULARIM ŞU ŞEKİLDE;
Birinci sorum usuli konuda;
2. maddede metrekare "bedel farkının davalıdan tahsiline" diye talep edip miktar belirtmemişiz. 3. maddeyi teselsül ettirip tek rakam bildirmişiz. Davayı ıslah için (kısmi talepler yönünden) süre aldık. Ancak 1 ve 2. taleplerimiz müddeabih arttırma olacağı için bu durumda tek miktarda toplam belirterek müddeabihi artırmamız mümkün olur mu? Yoksa hiç miktar belirtilmemiş ve talep miktarı yok denilerek red gelir mi?
İkinci sorum esasa dair;
Dosyada alınan bilirkişi raporunda iki kısımda tespit yapılmış. Birincisi, imar planının sözleşmeden önceki tarihli olması ve bu durumunda sözleşmeye uygun yapı ruhsatı alınması imar durumuna göre mümkün olmaması nedeniyle objektif imkansızlık vardır ve davacının taleplerinin reddi gerekir şeklinde. İkincisi ise, sözleşmenin imar planına aykırı olmasının basiretli tacir olma gerekliği nedeniyle müteahhitin sorumluluğunda olduğu ve davacının taleplerinin kabul edilmesi gerektiği TBK md 112 çerçevesinde açıklanmış.
Neticei talep kısmındaki hatalı anlatım nedeniyle red verilirse karşı vekalet ücreti çok yüksek çıkacak (yaklaşık 110 bin tl)
Bu yüzden o kısmı ıslah etmeyip ek dava açma fikri oluştu.
Diğer yandan esasa dair dava red kararı gelme ihtimali nedir?
Davayı tam ıslah etme fikri de var ancak dediğim gibi usuli nedenle de red gelirse üzücü olacak benim için.
Yardımlarınızı önemle rica ediyorum.
|
|
|
|
Sayın meslektaşlar merhaba, esasında konuya ilişkin öncesinde bir başlık açmıştım fakat daha çok detay vererek sorumu güncellemek istedim.
İdarenin tarafımıza bildirdiği evsel katı atık ücretine itiraz ettik itirazın reddiyle iptal davası açtık. halihazırda yargı yeri olarak idarede görülen iptal davasında görevsizlik itirazında bulundular. bu bedele ilişkin ödeme emri düzenlenmedi ya da tarafımızca ödeme de yapılmadı. uyuşmazlık mah. kararlarına baktığımda alacağın tahsilinin abonelik sözleşmesinden kaynaklı olduğu görüşüyle adli yargının görevli olacağına ilişkin kararlar verilmiş. ancak ben bu olayda konu itirazın reddi olduğundan idari yargının görevli olduğunu düşünmekteyim. yani direkt ödeme emrine ya da borç yazısına değil bu borca itirazın reddine yapıldığı hususunun fark yarattığını düşünerek. tecrübeli meslektaşların bu konuda görüşlerini merak ediyorum.
|
|
|