Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Ödeme yeri ya da keşide yeri yazılması çekin geçerlilik unsurlarından biliyorsunuz. Ortadan ikiye yırtılıp bantlanmış bankanın karşılıksız ibaresi basmış olduğu bir çek elimde bulunmaktadır.Sağ üstte Keşide yeri yazmamaktadır.Düzenleyen şirkettir .Düzenleyen ad soyadı olarak Şirketin adının yanında da bir adres bulunmamaktadır. Ancak sol üstte banka ve banka şubesi yazmaktadır. Araştırmalarıma göre muhatap bankanın ticaret ünvanının yanında yazan yer ödeme yeri kabul edilebiliyormuş.Banka şubesini ödeme yeri olarak kabul edebilir miyiz?
1-Sizce bu şartlarda çek geçerli midir? Kambiyo senedine mahsus yol ile icra takibi başlatabilir miyim?
2-Geçerli olmaması durumunda Çek örnek -7 icra takibi yolu ile icraya konabilir mi?
3-Bir de çeki 4-5kişi cirolamış bulunmakta icra takibinde borçlu olarak bütün cirolayanları gösterebilir miyim ?
4-Çekin alacaklısı olduğunu söyleyen müvekkilimin adı çekte geçmemektedir. Sadece şirketinin adı 3. Cirolayan olarak arkada bulunmaktadır .Şirketinden sonra bir şirketin daha cirosu bulunmaktadır.
5-Müvekkilimin kendi adına vermiş olduğu vekalet çeki icraya koymam için yeterli midir? Yoksa Ciroladığı şirketinin vekaleti mi gerekmektedir ?
|
|
|
|
Kiracı TBK m.316'ya aykırı olarak komşuları rahatsız ediyor, ödemelerini düzenli yapmıyordu. Komşuların yoğun şikayeti üzerine kiracıya ihtar gönderildi ancak kanunen verilen 30 günlük süre içerisinde de ev sahibi müvekkil yoğun şikayet almaya devam etti. Bunun üzerine 30 günlük süre henüz dolmamışken tahliye davası açmak için zorunlu olan arabuluculuk başvurusunda bulundum. Son tutanak 30 günlük süre dolduktan sonra kiracının imzadan imtina etmesi ile anlaşamama olarak tutuldu. Söz konusu 30 Günlük sürenin beklenmeden arabuluculuğa başvurulmuş olması davayı red sebebi oluşturur mu ? Meslektaşlarımın görüşlerini bekliyorum.
|
|
|
|
Herkese merhaba..
Araç değer kaybı konulu bir davada, dava açıldıktan 1 hafta sonra tarafımıza sigorta şirketi tarafından ödeme yapıldı.
Devam eden yargılama sürecinde bilirkişi raporunda gelen tutar sigorta şirketinin yapmış olduğu ödemeden az hesaplandı.
Bu kapsamda
1-Islah edilecek tutar hakkında fikirlerinizi ve tecrübelerinizi paylaşırsanız memnun olurum.
2-Vekalet ücreti ve yargılama giderleri hakkında fikirlerinizi ve tecrübelerinizi paylaşırsanız memnun olurum.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım. Boşanma ilamında, müvekkil lehine 10 bin TL yoksulluk nafakasına hükmedildi ve her yıl TÜFE oranında artışa hükmedildi. Bu şekilde 10 bin olarak ödenen yoksulluk nafakası her yıl Mayıs ayında TÜFE artışı yapılarak ödenmeye devam etti.
Akabinde geçen sene Şubat 2023 yılında nafaka artırım davası açtık ve mahkeme bugün şöyle hüküm kurdu: "yoksulluk nafakasının dava tarihi olan Şubat 2023'den itibaren 30 bin TL'ye çıkarıltılmasına, işbu artırılan nafakaya kararın kesinleştiği tarihi takip eden yıldan başlamak üzere her yıl geçmişe dönük 1 yıllık TUİK'in belirlediği ÜFE oranında artış uygulanmasına" karar verildi.
Sorum ise şu şekilde olacak: Bu karara göre karar kesinleşene kadar yıllarca 30 bin TL nafaka mı ödenecek ve karar kesinleştikten sonra mı artış yapılacak? Yoksa, nafaka dava tarihinden itibaren 30 bin TL olduğu için karar kesinleşene kada boşanma ilamındaki gibi artırılan 30 bin TL nafakaya Mayı aylarında TÜFE artışı mı uygulayacağız? Çünkü karar kesinleşene kadar mahkemenin belirlediği ÜFE artışı uygulayamıyoruz ama boşanma ilamındaki TÜFE artışını Haziran aylarında yine yeni nafakaya uygulayacağız diye düşünüyorum aksi takdirde karar kesinleşene kadar 5 yıl boyunca 30 bin TL ödenmesi anlamı çıkıyor. Çok teşekkürler.
|
|
|
|
Herkese merhaba, kanunda çok net olmayan ve emsal karar bulamadığım bir konuda tavsiyelerinize başvuruyorum.
Müvekkillerim bir taşınmaza paylı olarak ortaklar. Müvekkillerin bir akrabası ( taşınmazda payı yok, A kişisi diyelim) bahsi geçen taşınmazda 10 yılı aşan bir süre bu taşınmazda hiçbir bedel ödemeden yaşıyor. Müvekkiller bu kişi pek tekin olmadığı için çıkarmaya veya hukuki yollara başvurmaya pek cesaret edememiş diyebiliriz. Geçtiğimiz 2023 yılında ise taşınmazı işgalinin sonlandırması için noter aracılığıyla A'ya ihtar çekiyorlar. Bu akraba işgali yine sonlandırmıyor, hatta bu taşınmazı bir başkasına kiraya veriyor. Müvekkiller bu durumu öğrenip kiracıyla iletişime geçtiklerinde tabiki tahliye talepleri sonuçsuz kalıyor.
Halihazırda taşınmazın tahliyesi için müdahalenin meni ve ecrimisil davası açmayı düşünüyorum. Fakat emin olamadığım birkaç husus var.
Öncelikle, ecrimisil talebimi yalnızca yeni kiracıya mı yöneltebilirim? A bu yerden kira geliri alarak belirli bir kazanç sağlıyor. Müdahalenin meni ve ecrimisil talepli bu davada ecrimisilden asıl kim yükümlü? Şu anki kiracı da kira dekontlarını sunarsa ecrimisil sorumlusu A kişisi olabilir mi?
A kişisi 2023 yılına kadar bu taşınmazı kendi kullanıyor. 2023'te kendisine müvekkiller tarafından ihtar çekilip işgali sonlandırılması isteniyor. A'nın buradan ayrıldığı döneme kadar ( kanuna göre 5 yıl sınırla) olan ecrimisil talepli bir dava ikame edebilir miyim ve bu davanın önce bahsettiğimden tamamen ayrı yalnız ecrimisil talepli ve konulu olması mı gerekir?
Konu biraz değişik, umarım açıklayabilmişimdir. Her türlü görüş ve yardımınız için şimdiden teşekkürlerimi sunarım.
|
|
|
|
Bilindiği üzere makbuzların ayrı ayrı kesilmesi durumunda 5/10 kdv tevkifatı uygulanmayacak her bir hizmetin 6.900,00(2024 kdv tevkifat sınırı) altında kalması sebebiyle. Vergi hukukuna göre durum nedir bilenler aydınlatabilir mi? Bazı barolar toplu makbuz kesilmesi gerektiği yönünde duyurularda bulunmuşlar. Fakat biz avukatlar olarak her bir cmk hizmetinde ayrı şahısların hukuki hizmetlerini üstleniyoruz en nihayetinde ve her bir hizmet için ayrı makbuz kesilmesi kadar doğal bir durum yok diye düşünüyorum. Siz üstatlar ne dersiniz ?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar. Müvekkil 6 villadan oluşan bir sitede 2 villanın sahibidir. Bu villalar 2 cadde arasında kalmakta 3 villa yan yana bir caddeye 3 villa yan yana diğer caddeye bakmakta ortalarında 1 büyük havuz bulunmakta, tek bir bahçe içerisinde aralarında herhangi bir tel veya çit vs bulunmamaktadır. Müvekkil komşularının kendisini ve misafirlerini rahatasız etmesinden rahatsız olduğu için kendi villalarına çit çekmek istemektedir ancak ortada bulunan havuz buna imkan vermemektedir. Müvekkil havuzun kaldırılmasını ve herkesin payları oranında bahçeden yer almasını istemektedir. Burada sormak istediğim konu şu: Bu mevcut durum ortaklığın giderilmesi davası açmak için uygun mudur? Ortadaki havuz belli bir duruma özgüllenmiş ortak yapı niteliğinde sayılır mı? Ne gibi bir yol izlenebilir teşekkürler.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım, geçen gün yaşanan bir hadiseyi sizlerle paylaşmak ve önerilerinizi almak istiyorum.
Kolluk görevlileri, kişinin kaçakçılık suçu isnadıyla evine gidip kapısını çalıyor, kişi de hiç direnmeden, yakalama emri vs. var mı diye sormadan delilleri de rızaen veriyor ve yakalanarak emniyete götürülüyor. Söz konusu yakalama tutanağına ise sanki kapısı çalınıp evinden alınmamışçasına "sokakta şüpheli hareketler sergilemesi üzerine yanına yaklaşıldı, elinde bulunanları bize teslim etti" şeklinde yalan ifadeler yazılmış. Şahıs bu durumu anlamlandıramayıp sorduğunda ise geçiştirilip önemli olmadığını imzalamasını istemişler. Anladığım kadarıyla yakalamayı hukuka uygun hale getirmek için suçüstü yapılmış gibi lanse edilmiş. Tüm bunlar bana sonradan intikal etti. Kolluk görevlilerinin bu gibi usulsüz davranışları hakkında tavsiye verebilecek var mı, suç duyurusunda bulunmak mantıklı olabilir mi?
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Serbest meslek erbabı olan müvekkil, işi nedeniyle pazarlık yaptığı karşı tarafa telefondan: "Sen ödemeyi banka hesabıma yolla. Açıklama yazma. Ben faturalandırmayacağım. Resmiyete dökmeyeceğim." şeklinde konuşmuş.
Daha sonra whatsapp görüşmesinde ise müvekkil tam tersi şekilde: "parayı hesabıma yolla, açıklamaya ... iş sebebiyle ödeme yaz. Ben işlemi faturalandırıp sana faturayı göndereceğim. Elinde resmi olarak benim ödemeyi aldığıma ve işi yaptığıma dair belge olsun." mesaj atmış.
Karşı taraf, müv.'in önceki konuşmasını ses kaydına almış bunu da müv'e yollamış. Müv.'in ise elinde kendi yolladığı mesajları var.
Aralarında ne iş akdi ne de ödeme gerçekleşmemiş. Bu durumda fatura düzenlenme-düzenlememe aşamasına dahi gelinmemiş.
Müv., pazarlık için böyle bir yalan söylemde bulunduğunu, aslında fatura keseceğini bunu da sonra karşı tarafa hem sözlü hem de mesajında yazdığını söylüyor.
Bende, ödemeyi almadığını bu nedenle faturalandırma aşamasına gelinmediğini sadece sözlü bir söylem olduğunu, mesajla kendisinin fatura keseceğini beyan ettiğini, karşı tarafın tanıkları dahi olsa suça veya cezaya tabii işlemi gerçekleştirmediği için yani fatura kesmeme işlemini yapmadığı için bir sorun olmayacağını söyledim.
Müvekkile söylediğim şekilde ilerliyor değil mi?
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
Müvekkilin aracı 24.08.2023 tarihinde trafik kazasına karışmış. Ancak karşı taraf hemen kaza yerinden kaçmış.
Müvekkilde polisin tuttuğu tutanak ve elindeki görüntülerle aracını tamirciye götürüp kaskosundan yaptırmış. Karşı tarafla ilgili bir işlem yaptırmamış.
Şimdi değer kaybı bedeli talebinde bulunmak istiyor. Bu durumda nasıl bir yol izlemeliyim?
Şikayetçi olup işbu trafik kazası ile ilgili kazaya karışan diğer araca göre yeniden rapor düzenlenmesini ve Kusur oranının yeniden belirlenmesini mi talep etmeliyim?
Bu şikayet hakkının zamanaşımı süresi ne kadardır?
6 ay mı 1 yıl mı*yoksa*2*yıl*mı?
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkilimin eşi 2.7.2024 tarihinde vefat etti ve vefat eden kişi SSK emeklisi. Müvekkilimin babası da BAĞ-KUR emeklisi ve 8.5.2002 tarihinde vefat etmiş. İkisinden de maaş bağlanabilir mi bunu öğrenmek istiyorum. Eş SSK emeklisi baba da BAĞ-KUR emeklisi olması durumunda eğer ölen kişilerden biri 8.8.2001 ile 1.8.2003 arasında vefat etmişse iki maaş birden bağlanamayacağı ancak aldığı dul maaşı asgari ücretin altında kalırsa kalan kısmın yetim maaşı olarak bağlanabileceğine dair çok eski bir yazı bulabildim sadece. Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
|
|
|
Yazan : serdar30,
Tarih : 04-07-2024 15:22
|
merhaba meslektaşlarım
Asliye ceza mahkemesinde yargılanan müvekkilim için vekaletname sunduk.
Mahkeme tarafından müvekkilimin beyanının alınması için talimat yazıldı ancak adrese ulaşılamadığı için beyan alınmadı.
Duruşmada sanığın ifadesinin alınmasına gerek görülmeden beraat kararı verilmiş ancak gerekçe belirtilmeden beraat vekalet ücretine hükmedilmemiştir.
Dosyada usulüne uygun vekaletname olmasına rağmen vekalet ücreti verilmemesi nedeniyle istinaf etmeyi düşünüyorum. Yargıtay kararı bulunan meslektaşlarımın yardımlarını bekliyorum.
İyi çalışmalar.
|
|
|
|
Merhaba;
1- İki borçlu hakkında kambiyo senedine göre icra takibi yapılıyor.
2- Borçlulardan biri yetki itirazında bulunuyor, bunun üzerine bu borçlu açısından dosya tefrik ediliyor ve yetkili yerde yeni esas numarası ile kaydoluyor.
3- Daha sonra ilk icra takibi başlatılan dosya haricen tahsil ile kapanıyor.
4- Ben yetkisizlik ile gönderilen icra dosyasının da kapatılması gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple talep atacağım ama talebimin bir sağlam olmasını istiyorum.
SORU:
Bu konuda sizin düşünceniz nedir? Konu ile ilgili Yargıtay kararı paylaşacak meslektaş olursa sevinirim.
|
|
|
Yazan : Zamane,
Tarih : 03-07-2024 16:47
|
Merhabalar araç yakalama avansını dosyaya avans yatırıldıktan sonra bunu borçludan talep edebiliyormuyuz dosyaya ekleniyormu yoksa daha sonra takip baslatmamızmı gerekiyor
Ayrıca eşya hacizi için dosya araç ücreti nakliye ve yediemin ücretini aynı dosya üzerine ekleniyormu ayrı bir talepmi gerekiyor
|
|
|
|
Merhaba
İhtiyaç sebebi ile tahliye davası açtık ve kazandık, Tahliye için on gün bekledik ve akabinde İcra takibi başlattık.
Tahliyeye ilişkin örnek no:2 , alacak kalemlerine ilişkin örnek no: 4-5 İcra emri olmak üzere iki tane icra emri düzenlendi ve kiracıya tebliğ edildi
Kiracı taraf bugün tahliye yönünden Mehil vesikası almış ve üç aylık kira bedelini dosyaya depo etmiş.
Sorum şu bizim ; alacak kalemlerimiz (vekâlet ücreti ve yargılama giderleri) için bu alınmış olan mehil vesikası takibi durdurur mu ?
yoksa Alacak kalemlerimiz için de bir teminat yatırılması gerekir mi?
Bizim burada alacaklı taraf olarak nasıl bir Yol izlememiz gerekir?
|
|
|
Yazan : pati,
Tarih : 02-07-2024 15:46
|
Merhaba Meslektaşlarım,
Tüketici Hakem Heyeti Kararı tebliğ edilmeden, red kararı e- devlet üzerinden öğrenilmek suretiyle dava açılması mümkün müdür?
|
|
|
|
2886 ve 4734 sayılı Kanunlar uyarınca yapılan ihaleler sonucunda akdedilen bir milli parkta bulunan işletmecilik sözleşmesi bulunuyor. Sözleşmede öngörülen fesih maddelerinde işletmecinin sadece mücbir sebep halinde kesin teminat ve güvence bedellerini geri alarak sözleşmeyi feshedebileceği düzenlenmiş. Sözleşme 2021 yılında akdedilmiş. O günden bugüne değişen ekonomik koşullar nedeniyle ziyaretçi sayısının azalmasıyla gelir azalmış ve ödenen işletme bedeli çok yüksek kalmıştır. Bu sebeple işletme bedelinden indirim talep etme yolu sözleşmeye eklenen bir madde ile kapatılmış. Müvekkil işletmeci teminatlarını geri alarak bu sözleşmeyi feshetmek istiyor. Bilgisi olan meslektaşlarımın bu hususta önerilerini rica ediyorum.
|
|
|
|
Değerli meslektaşlarım;
Konu 2015 yılında sorulmuş davası açılmış neticesi foruma yaZılmamış benzer bir durum ben de var,
Muris ve eşinin ortak oldukları arsa üzerine bina yapılması için müteahhit ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmış bir dükkan 3 daire arsa sahiplerine bırakılmış, inşaat bitmiş müteahhit dairelerden birini daha almak istemiş karşılığında kendisine ait başka bir adresteki dubleks meskeni vermeyi kabul etmiş ek sözleşme ile bu istekler imza altına alınmış müteahhite ait dubleks meskenin arsa sahiplerinin kızı adına tescil edilmesi de kabul edilmiş imzalanmış adi yazılı belgesi de var . Arsa sahibi de kızına vekil olup tapuda dubleks meskeni müteahhit ve diğer hissedarlardan satın almış. (Aslında bir nevi takas)
Yıllar sonra arsa sahipleri ölünce çocuklardan biri kızkardeşi aleyhine dava açıp muris muvazaası nedeniyle tapu iptali istiyor. Burada muvazaa davalarında uygulanan içtihadı birleştirme kararındaki şartlar oluşmuyor gibi. Tapu iptali istenen taşınmaz öncesi murise ait değil. Belki gizli bağış sayılabilir tenkise tabi olabilir diye düşünüyorum.
Konuyu bilen elinde içtihat olan , bu konuda tecrübeli ve önceki çiğdem isimli meslektaşımın açtığı davanın sonucunu bilen varsa paylaşabilir mi?
Teşekkür ederim saygılarımla…
|
|
|
|
Herkese merhabalar,
2011 yılından bu yana Türkiye de yaşayan Özbekistan vatandaşı vatandaşlık almak istiyor. İsyanbulda evi olduğu için daha önce oturma izni almış. Vatandaşlık alabilir mi nasıl bir yol izlemeliyiz? Bilgisi olan meslektaşlarım cevaplarsa çok sevinirim
|
|
|
Yazan : tegese,
Tarih : 30-06-2024 12:16
|
Sayın Meslektaşlarım
Bakma sorumlusu kişinin aynı zamanda saklı pay sahibi olduğu ölünceye kadar bakma vaadi sözleşmesine konu taşınmaz 3. Kişiye bağışlanırsa ne yapılabilir?
|
|
|