Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : sebastian, Tarih : 23-08-2024 07:59
Merhaba,

Miras bırakan (baba) 2 evlidir. İlk evliliğinden 3 çocuğu bulunmakta. 2. evliliğinden 2 çocuğu bulunmakta. İlk eşinden olan çocuklarının vekiliyim. Muris olan baba, 87 yaşında ölmüştür ve çok yüksek miktarda maaşı olan, maddi durumu iyi biridir. Ölmeden 3 ay önce sahip olduğu 2 taşınmazda ki miras payını, 2. eşten olmak çocuklarına satış adı altında devir ediyor. Sahip olduğu en değerli taşınmazını, oturduğu villayı ise, Ölmeden 2 buçuk ay önce, 2. eşten olma erkek çocuğuna, ölünceye kadar bakma vaadi ile devir ediyor. Miras bırakanın başka taşınmazı yok ve 1. eşten olma çocuklarına maddi destek olmadı. Miras bırakan adına sadece maddi değeri pek olmayan 15 yaşında bir araba kaldı. Miras bırakan yatalak, felçli değildi. Ölmeden bir ay önce kanser oldu ve 2. eşten olma çocuğunun yanında kaldı.



1- Bu hususlara göre mal kaçırma ispat edilir mi?

2-Tapu iptal ve tescil davası, satış yapılan taşınmazlardaki miras payının iptali ve ölünceye kadar bakım karşılığı devir edilen taşınmazın tapu kaydının iptali olarak ayrı ayrı dava edilir mi? ayrı ayrı dava açılması muvazaanın ispatı için lehime olur mu?

Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6254, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.edanurakinci, Tarih : 22-08-2024 21:58
Meslektaşlarım iyi çalışmalar. İki bloklu sitede,iki çatının da akması sebebiyle evleri zarar gören 7 dubleks sahibi müvekkil adına,diğer kat maliklerinin ortak gidere katılmayı reddetmeleri sebebiyle, delil tespitine başvurmak gerekmekte.Ancak toplam 40 dairelik bir sitede her bir maliki davalı göstermenin maliyetinin çok fazla olması sebebiyle delil tespitini ve gerekli görülürse sonrasında açılacak davayı site yönetimini temsilen site yöneticisine yöneltme kanaatindeyiz.Örnek,benzer bir durum yaşayan meslektaş var mıdır,husumet konusunda sıkıntı yaşanır mı? Şimdiden cevabınız için teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6227, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.eneskyler, Tarih : 22-08-2024 11:22
Saygıdeğer meslektaşlarım merhabalar.

Bir aile dostum araç satın almak için birkaç gün öncesinde altın bozdurmuş ve kapora atmış satıcıya. Daha sonra aracı alacağı kişi satıştan vazgeçtiğini söyleyerek aldığı kaporayı iade etmiş.

Bu dostum da bana danışarak altınları bozdurduğu ve altın piyasası değiştiği için şu anda 25-30 bin civarı zarara uğradığını söylüyor. Bu zararın menfi zarar olduğunu ve karşı taraftan tazmin edilmesi gerektiğini savunuyor. Benim aklıma çok yatmadı sizlerden bir görüş almak istedim. Böyle bir şey mümkün mü? Altını daha önce bozdurduğu için altın kaynaklı zararın tazmini satıcı tarafından gerçekleştirilebilir mi? herhangi bir sözleşme kurulmamış kapora verilmesi dışında, ben çok zor olduğunu düşünüyorum ama arkadaşımı da kırmamak adına sizlerin fikirlerini duymak isterim. Teşekkürler, saygılar.

düzenleme: bildiğim kadarıyla satıcı bir tacir değil yani iki taraf da gerçek kişi
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6274, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Can2022, Tarih : 21-08-2024 18:01
Merhabalar meslektaşlarim, müvekkil adayı a ve b isimli iki ayrı konut sitenin fayans işlerini yapıyor ve yalnızca A sitesi adına 300 bin TL fatura kesiyor. A ve b siteleri toplam 260 bin TL ödeme yapıyor anca bakiye kalan kısım hala ödenmemiş. İcra takibi yapmayı düşünüyorum. Ancak ücret her iki siteden talep edilmesine rağmen tüm işin faturasi yalnızca A sitesi adına kesilmiş bu bir sıkıntı yaratır mı? İs tamamlanmış ve elimizde yalnızca bu fatura var. Faturayı ihtar etmeden direkt ilamsız icra düşünüyorum. Değerli görüşlerinize açığım. Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6353, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : hukuki_mülahazalar, Tarih : 20-08-2024 17:53
Merhabalar,

X kişisi satıcı inşaat firması ile adi gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapıyor. (Tüketici işlemi olduğu için TKHK m. 41 gereğince sözleşme geçerli diye düşünüyoruz). Satıcı firmanın davaya konu taşınmazın inşaatını sözleşmede belirtilen sürede bitirip teslim edemezse cezai şart ödeyeceği konusunda da sözleşmede hüküm var. Ancak sözleşme imzalandıktan sonra taşınmaz sözleşmeyi yapan X kişisine değil 3. bir kişi olan Y kişisine devroluyor. Sözleşmeyi yapan X, satıcı ve 3. kişi olan Y'nin de dahil olmak üzere hepsinin bu konuda onayı ve bilgisi var. Yani gizli saklı bir durum yok.

Bu durumda henüz tamamlanmayan ve sözleşmede belirtilen teslim süresi geçen taşınmazdan kaynaklı mahrum kalınan kar
(kira vb.) anlamında bir tazminat davası açmayı düşünüyoruz. Davayı tapuda taşınmazın sahibi olan Y adına açmalıyız diye düşünüyorum ?

1-Bu davada sözleşmeyi yapan X in sözleşme sebebiyle sahip olduğu cezai şart hakkı, taşınmazı devralan Y için geçerli olur mu?

2-Şayet cezai şartın ve dolayısıyla sözleşmenin Y açısından geçerli olmadığı düşünülürse, bu sefer geç teslimden kaynaklı yalnızca TBK'da belirtilen gecikme tazminatını talep etsek, sonuçta bu tazminat kanunda yer aldığı için talep edilebilmesi için herhangi bir sözleşmeye ihtiyaç yok, bu noktada da inşaatın teslim tarihini nasıl ispatlayacağız? X'e veya diğer alıcılara belirtilip vaat edilen teslim tarihi sözleşme yapmadan direkt tapuda taşınmazı devralan Y için de geçerli olur mu? Veya başka mail mesaj teslim tarihine kanıt oluşturur mu?

3-Dava sözleşmeyi yapan X için açılabilir mi?

4-X ve Y arasında sözleşmeden kaynaklı alacağın temlikine ilişkin bir sözleşme yapılabilir mi? (bu noktada sözleşme şartları Y için geçerli olur diye düşünüyorum dolayısıyla teslim tarihi cezai şart ve kanundan kaynaklı gecikme tazminatı yani mahrum kalınan kar istenebilir) Ancak sözleşmede devir ve temlike ilişkin "sözleşmeye konu bağımsız bölüm tapuda gerekli devir işlemlerine müteakip satıcının satışları tamamlamadan devir veya temlik edemez" şeklinde bir hüküm var. Bu hüküm alacağın temlikine engel olur mu?

Sabırla cevap veren herkese şimdiden çok teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6321, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat.fks, Tarih : 20-08-2024 17:20
Merhaba meslektaşlarım, müvekkilin taşınmazının yakınında bulunan yolda boruların patlak olması nedeniyle su kaçağı bulunmakta. Bunun sonucu olarak da toprak kaymaya başlamış müdahale edilmemesi halinde müvekkilin taşınmazı ve içerisindeki konutu da zarar görecek göçükşer oluşacak. Arıza bildiriminde bulunduk fakat ilgilenen olmadı. Hangi hukuki yollara başvurabiliriz, bu yollar adli yargıda mı idari yargıda mı olmalı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6313, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukat.fks, Tarih : 20-08-2024 16:19
Merhaba meslektaşlarım, halihazırda görülen bir davaya asli müdahale talebinde bulunduk ve ilk duruşmada hakim asli müdahilliğimize karar verdi. Dilekçemizde tanık deliline de dayandık fakat tanık listesi sunmadık. Duruşmada da buna ilişkin herhangi bir süre verilmedi. Herhangi bir süreye tabi miyiz, bir sonraki celsede kadar tanık listesi sunabilir miyiz?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6268, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 20-08-2024 12:37
Merhaba meslektaşlarım. Müvekkil öğrenci, psikolojik nedenlerle üniversiteden kaydını geçen sene sildiriyor. Tedavi de görüyor şimdi ise daha iyi. Sağlık sebebiyle kaydını sildirdiği için tekrardan kayıt için başvuru yapabilir mi? Bu dilekçeyi üniversite rektörlüğüne mi yoksa YÖK'e mi yazacak? Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6196, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Büçkün Canatik, Tarih : 19-08-2024 16:24
Sayın Meslektaşlarım merhabalar,
Kiracımızın evi olası satıcılara göstermemesi sebebiyle Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığımız davayı kazandık. Gerekçeli kararı icraya koyacağız. Vekalet ücretine de hükmedildi.
İlk sorum kesinleşme gerekip gerekmediği ve ikinci olarak da Örnek kaç ile icraya koyacağımızdır? İlginize teşekkürler Cevaplarınızı bekliyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6155, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : EksikHususlarGiderilsin, Tarih : 19-08-2024 10:32
Müvekkil ve işyeri ortağı arasında sözlü ve fiziki tartışma yaşanmış ve ilişkileri sona ermiştir. Daha sonra müvekkilim işyerindeki ortak sermaye ile alınan organizasyon malzemelerinin tutarının kendi payına düşen kısmını ve kişisel eşyaları olan bilgisayar,fotoğraflar gibi eşyalarını almak istediğinde ortağının işyerinin kilidini değiştirdiğini öğrenmiş ve kendisine dükkandan herhangi bir şey alamayacağı bildirilmiştir. Bu durumda müvekkilin kişisel eşyalarını hukuki yollarla nasıl alabiliriz? Bilgisi olan meslektaşım yardımcı olursa çok sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6178, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Adalet1903, Tarih : 17-08-2024 16:42
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,


Müvekkilimin oğlu 2016 yılında müvekkilimi tehdit ederek üzerinde bulunan 4 taşınmazın kendine devredilmesini istiyor. Müvekkilimin bu durumu reddetmesi üzerine '' şimdi eve gideceğim ve annemi öldüreceğim'' diyor. Durumu haber alan müvekkilimin eşi evi terk ediyor. Ancak müvekkilimin oğlu elinde bulunan baltayla evdeki bütün eşyaları dağıtarak parçalıyor. Bunun üzerine birkaç gün içerisinde müvekkilim aile dostlarından birine vekalet vererek üzerinde bulunan 4 taşınmazın devrini oğlunun üzerine gerçekleştiriyor. Bu süreçten sonra müvekkilim zaman zaman taşınmazların kendisine devredilmesini istiyor ancak oğlu '' bu sefer durum daha kötü '' olur şeklinde sürekli tehdit etmeyi sürdürüyor. 2023 yılının mayıs ayında müvekkilimin diğer oğlu bu durumun peşine düşünce konunun tekrar gündeme geleceğini düşünen şahıs kardeşinin iş yerini basarak ona baltayla saldırıyor. Baltalı saldırıdan saldırıya uğrayan kardeş şans eseri kurtuluyor. Ancak hızını alamayan saldırgan baltayla iş yerinde ne var ne yoksa parçalıyor. Neticede gerçekleştirmiş olduğu eylemlerden dolayı tutuklanıyor. Adam öldürmeye teşebbüs suçundan hakkında iddianame düzenleniyor. Ancak Ağır Ceza Mahkemesi tarafından eylemin yaralamaya teşebbüs olduğu belirtilerek bu suçtan hüküm kuruluyor. Saldırgan çocuk cezaevinde bulunduğu süreçte de tehditlerine devam ediyor.


Bu koşullar altında korkutmanın bu süre boyunca devam ettiğini dolayısıyla 10 yıllık sürenin de dolmadığını belirterek yapılan devir işlemlerinin iptalini sağlamamız mümkün mü?

2016 yılında gerçekleştirmiş olduğu eylemlerle ilgili olarak herhangi bir kanuni müracaat yapılmamış. Ancak saldırı sonrası eve ait görüntüler mevcut. Müvekkilimin 6 çocuğu var diğer 5 kardeş ve eşi bu durumlara tanık olarak bulunmakta. Ancak Müvekkilimin vekalet vererek taşınmazların devrini yaptırdığı kişi müvekkilimin oğlunun gerçekleştirmiş olduğu eylemleri bilmiyor. Ancak devirlerin bedelsiz olarak gerçekleştirdiğini biliyor. Bu koşullar altında davamızı ispatlamaya yarar delillerin elimizde bulunduğunu kabul edebilir miyiz ?


değerli görüşleriniz için şimiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6118, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : petunya, Tarih : 17-08-2024 12:08
Merhaba meslektaşlarım,

Müvekkil vefat eden annesinin araç kredi borcu(tüketici kredisi) kapsamında başlatılan icra takip dosyasına ödeme yaparak dosyayı infaz ederek rücu belgesi almış. Şimdi rücu belgesi kapsamında diğer mirasçılar olan müvekkilin babası ve kardeşine karşı icra takibi başlattık, itiraz edildi. İtirazın iptali davasında görevli mahkeme neresidir ? Yargıtay'ın Asliye hukuk olarak belirttiği veya asıl borç ilişkisine bakarak Tüketici mahkemesinin görevli olması gerektiğine dair çelişkili kararlar mevcut. Yardımcı olursanız çok sevinirim
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6039, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avckaracor, Tarih : 16-08-2024 20:04
Müvekkil kanser hastası olan annesi ölmeden önce Ötv indiriminden yararlanmak adına onun adına araç alıyor. Ancak annesi geçtiğimiz günlerde vefat etti. Aracın tüm ödemeleri Müvekkilin bizatihi kendisi tarafından yapılıyor banka dekontları ve açıklamalar mevcut, ancak araç annesinin adına tescilli ve doğal olarak araç üzerinde tüm mirasçılar el birliği ile malik olacak.Şimdi kendisinin kullandığı ve ödemelerini de kendi yaptığı araçtan diğer mirasçıların istifade etmemesini istiyor. Yani araç üzerindeki miras payından diğer mirasçıları mahrum bırakmak için nasıl bir yol izlenmelidir. DİĞER mirasçılara karşı sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı tazminat davası açılabilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6145, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Furkan Mücahit Öztürk, Tarih : 15-08-2024 19:04
Merhaba sayın meslektaşlarım,

2023 yılının Ağustos ayında yetkili bayiden sıfır kilometre otomobil satın aldım. Araç henüz 3000 km de iken 2024 yılı Ocak ayında aracın çalışmaması üzerine yetkili servise götürdüm. Aracın aküsünü değiştirdiler. Kontrol ettiğimde bu kez de radyonun çalışmadığını farkettim. Yapılan incelemede telematik beynin hasar gördüğünü söyleyip parçayı sipariş ettiler. Parçanın gelmesi 6 ay sürdü. Parçayı değiştirmek için aracı götürdüm bu kez de parça yanlış geldi, sorun bundan değilmiş dediler ve başka parça sipariş verdiler. O parça 15 gün sonra geldi. Aracı servise bıraktım yaklaşık 20 gündür araç serviste bu kez de araca yanlışlıkla hibrit araç yazılımı yüklediklerini söylediler. Şuan aracın kliması, devir göstergesi, yakıt göstergesi ve birçok elektronik parçası çalışmıyor. Araç bu hali ile kullanılması çok zor. Aracı bu hali ile teslim almayacağımı söyledim. 20 gün oldu araç hala serviste ve onarımını yapamıyorlar. Bugün satılan aracın ayıplı olduğunu, ücretsiz onarım için makul sürenin geçtiğini, bu sebeple artık ücretsiz onarım talep etmediğimi ayıpsız misli ile değişimini talep ettiğime dair ihtarname çektim ve sulh hukuk mahkemesinden delil tespiti istedim.

Sizce burada aracın ayıplı mal olduğu kabul edilir mi? TKHK dan kaynaklı misli ile değişim konusunda tüketici mahkemesinde dava açsam lehime sonuçlanır mı? Bunlar olmazsa nasıl bir yol izlemeliyim? Bu konuda elinde yargıtay kararı olan meslektaş var mıdır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :6226, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Sezgin Aydın, Tarih : 14-08-2024 16:19
Merhaba, Tereke dosyasında Bilirkişi Raporu düzenlendi ve bu rapor ile müvekkil tereke borçlusunun X TL kira borcu olduğu tespit edildi. Tereke Temsilcisi de bu raporu dayanak göstererek Haciz ve Tahliye talepli icra takibi başlattı. Borca itiraz edildi. Ben bu süreden sonra devreye girdim. Alacaklı Tereke İtirazın Kaldırılmasını talep etti. Ancak bize göre tereke dosyasından alınan Bilirkişi Raporu İİK 66/a anlamında belge mahiyetinde değildir. Bu nedenle İtirazın kaldırılmasının istenilmesi hatalıdır diye düşünüyoruz. Sanki mahkeme de aksini düşünüyor. Fakat bu hususta emsal karar bulamıyorum. Meslektaşlarımın görüşleri ile varsa bu yönde emsal karar değerlendirmesi yapmak isterim.

Teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5802, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : osmmdr, Tarih : 14-08-2024 12:00
değerli meslektaşlarım bir sorum olacak yardımcı olursanız çok sevineceğim.

müvekkil trafik kazası sonrası burnundan yaralandı. kazadan 1,5 yıl sonra bir üniversite hasatanesinden heyet raporu aldım. rapora göre müvekkilin malüliyeti %2 denildi. buna göre arabulucuya başvurdum anlaşamadık. STK da dava açtım. sigorta şirketi adlığımız raporda plastik cerrah imzası yok diye itiraz etti. hakem de dosyayı bilirkişiye yolladı. bilirkişiye müvekkilin önden çekilmiş fotoğraflarını yolladım ve bilirkişi kalıcı malüliyet doğmaz diyerek malüliyet oranı %0 dır dedi. ben davamı %2 malüliyete göre ıslah ettim ve davam reddedildi. itiraz hakemine başvurdum. orası da reddetti. şimdi tek yol temyiz etmek.

siz meslektaşlarıma sorum şu. ben itiraz ederken muayeneyi yapan üniversite heyet raporunun hükme esas olması gerektiğini salt fotoğraf üzerinden alınan hakem heyeti bilirikişi raporunun dikkate alınmaması gerektiği kanaatindeyim. lehime bir yargı kararınız varsa benimle paylaşmanızı rica ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5589, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : tigris, Tarih : 13-08-2024 10:37
Türkiye de evlenmiş Türk vatandaşı ile alman vatandaşı Almanya da uzun süredir yaşamaktadır. Türkiye de türk hukukuna göre boşanmak istemektedirler. Tarafların Türkiye de açılacak boşanma davasında uygulanacak hukuk Möhük md 14 gereği belirlenecek olursa müşterek mutat mesken hukuku yani alman hukuku olacak diye düşünüyorum.

Türk hukukun uygulanması için tarafların talebi ve kabulü yeterli olur mu? Bu hususta tecrübesi olan meslektaşlarımız yardımcı olursa sevinirim
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5511, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : gecelerin_yargıcı, Tarih : 13-08-2024 07:45
Herkese merhaba,

Müvekkil şirket aleyhine sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili ve teminat mektubunun iadesi talepli dava açılmış ve dava, davacı lehine sonuçlanmıştır. Teminat mektubunun iadesi talebinin niteliği itibariyle menfi tespit davası hükmünde olduğunu düşünüyorum. Menfi tespit davaları da kesinleşmeden icra edilemeyecek dava türlerinden olduğu için icra takibi için kesinleşme aranır mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5537, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Oğulcan Aydın, Tarih : 11-08-2024 13:15
Merhaba Sayın Meslektaşlar.

Müvekkile icra takibi peşine de itiraz üzerine itirazın iptali davası açılıyor.

Davacı ile dava dışı kişi arasında bir anlaşma yapılıyor anlaşmaya göre bir miktar para karşılığında dava dışı kişi davacıya hisse verecek davacıda ödeme yapacaktır. Bu anlaşma bir kağıt üzerine yazılıyor 2 şahit huzurunda imzalanıyor.

Davacı ise üzerine düşen parayı şahitlerden birinin hesabına taksitler halinde gönderiyor. Gönderdiği paraların açıklamasına emanet yazıyor.

Davalı müvekkil ise parayı çekerek dava dışı kişiye veriyor. Bunun nedeni dava dışı kişinin hesaplarında icra olması.

Daha sonra davacı taraf bu paraları borç olarak verdim diyerek icra takibi açıyor daha sonra ise itiraz üzerine itirazın iptali.

Yaptığım araştırma sonucunda elle tutulur bu olayla ilgili bir Yargıtay kararı bulamadım bu konuda görüşü olan meslektaşlarımızın yardımlarını bekler teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5796, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. İbrahim Cem GÖKDUMAN, Tarih : 09-08-2024 14:39
Merhabalar Meslektaşlarım.

17/08/2021 tarihinde müvekkilin tarlasında bulunan sebzeler, DSİ'ye ait ana sulama kanalında meydana gelen su taşkını neticesinde tahrip olmuştur.

19/08/2021 tarihinde müvekkil konu ile ilgili Savcılık şikayetinde bulunmuş ve Savcılık soruşturma dosyasında bilirkişi raporu ile zarar tespit edilmiş ise de "oluşan zararın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu" denilerek takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar müvekkile 06/03/2023 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Takipsizlik kararı tebliğ edilmeden evvel 11/03/2022 tarihinde müvekkil, DSİ'yi davalı taraf göstererek Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış ve yargı yolu caiz olmadığından davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiştir. RET kararı bugün yani 09/08/2024 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Müvekkil USULDEN RET kararı tebliğ edilmeden evvel 09/06/2023 tarihinde ise bu kez DSİ yerine Sulama Birliği davalı taraf göstererek yine Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış, yargı yolu caiz olmadığından davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiştir. RET kararı bugün yani 09/08/2024 tarihinde tebliğ edilmiştir.

İYUK 9.madde de görevsizlik ile verilen ret kararının kesinleşmesinden itibaren otuz günlük süre içerisinde dava açılabileceği belirtilmiş ise de müvekkil Asliye Mahkemelerinde dava açmadan önce idareye yazılı başvuruda bulunmamıştır.

Sorular: 1- İlk USULDEN RET kararı sonrası taraf değiştirilerek gene Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış olması görevsizlik kararının tebliğ edildiği ve otuz günlük ek sürenin zamanaşımına sonucunu doğurur mu?

2- İdareye zarar tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde başvuru yapılmaması dikkate alınarak; görevsizliğe ilişkin USULDEN RET kararı ile yazılı başvuru yönünden de otuz günlük ek bir süremiz olur mu?

3- Kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin idareye yazılı başvuru yahut idare mahkemesine başvuru yapılabilir mi?

Değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :5919, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06214404 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.