Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : gecelerin_yargıcı, Tarih : 13-08-2024 07:45
Herkese merhaba,

Müvekkil şirket aleyhine sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili ve teminat mektubunun iadesi talepli dava açılmış ve dava, davacı lehine sonuçlanmıştır. Teminat mektubunun iadesi talebinin niteliği itibariyle menfi tespit davası hükmünde olduğunu düşünüyorum. Menfi tespit davaları da kesinleşmeden icra edilemeyecek dava türlerinden olduğu için icra takibi için kesinleşme aranır mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :2793, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Oğulcan Aydın, Tarih : 11-08-2024 13:15
Merhaba Sayın Meslektaşlar.

Müvekkile icra takibi peşine de itiraz üzerine itirazın iptali davası açılıyor.

Davacı ile dava dışı kişi arasında bir anlaşma yapılıyor anlaşmaya göre bir miktar para karşılığında dava dışı kişi davacıya hisse verecek davacıda ödeme yapacaktır. Bu anlaşma bir kağıt üzerine yazılıyor 2 şahit huzurunda imzalanıyor.

Davacı ise üzerine düşen parayı şahitlerden birinin hesabına taksitler halinde gönderiyor. Gönderdiği paraların açıklamasına emanet yazıyor.

Davalı müvekkil ise parayı çekerek dava dışı kişiye veriyor. Bunun nedeni dava dışı kişinin hesaplarında icra olması.

Daha sonra davacı taraf bu paraları borç olarak verdim diyerek icra takibi açıyor daha sonra ise itiraz üzerine itirazın iptali.

Yaptığım araştırma sonucunda elle tutulur bu olayla ilgili bir Yargıtay kararı bulamadım bu konuda görüşü olan meslektaşlarımızın yardımlarını bekler teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3054, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. İbrahim Cem GÖKDUMAN, Tarih : 09-08-2024 14:39
Merhabalar Meslektaşlarım.

17/08/2021 tarihinde müvekkilin tarlasında bulunan sebzeler, DSİ'ye ait ana sulama kanalında meydana gelen su taşkını neticesinde tahrip olmuştur.

19/08/2021 tarihinde müvekkil konu ile ilgili Savcılık şikayetinde bulunmuş ve Savcılık soruşturma dosyasında bilirkişi raporu ile zarar tespit edilmiş ise de "oluşan zararın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu" denilerek takipsizlik kararı verilmiş ve bu karar müvekkile 06/03/2023 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Takipsizlik kararı tebliğ edilmeden evvel 11/03/2022 tarihinde müvekkil, DSİ'yi davalı taraf göstererek Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış ve yargı yolu caiz olmadığından davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiştir. RET kararı bugün yani 09/08/2024 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Müvekkil USULDEN RET kararı tebliğ edilmeden evvel 09/06/2023 tarihinde ise bu kez DSİ yerine Sulama Birliği davalı taraf göstererek yine Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış, yargı yolu caiz olmadığından davanın USULDEN REDDİNE karar verilmiştir. RET kararı bugün yani 09/08/2024 tarihinde tebliğ edilmiştir.

İYUK 9.madde de görevsizlik ile verilen ret kararının kesinleşmesinden itibaren otuz günlük süre içerisinde dava açılabileceği belirtilmiş ise de müvekkil Asliye Mahkemelerinde dava açmadan önce idareye yazılı başvuruda bulunmamıştır.

Sorular: 1- İlk USULDEN RET kararı sonrası taraf değiştirilerek gene Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış olması görevsizlik kararının tebliğ edildiği ve otuz günlük ek sürenin zamanaşımına sonucunu doğurur mu?

2- İdareye zarar tarihinden itibaren 1 yıllık süre içerisinde başvuru yapılmaması dikkate alınarak; görevsizliğe ilişkin USULDEN RET kararı ile yazılı başvuru yönünden de otuz günlük ek bir süremiz olur mu?

3- Kararın kesinleşmesi beklenilmeksizin idareye yazılı başvuru yahut idare mahkemesine başvuru yapılabilir mi?

Değerli vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ediyorum...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3177, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukatmüzisyen, Tarih : 09-08-2024 13:07
iyi çalışmalar sevgili meslektaşlarım.


Aile konutu , eşten habersiz olarak (şerh yoktur) , 3.kişiye satılmış ve satıştan 2ay sonra eşe karşı boşanma davası açılmıştır.
Satışı yapan eş, yeni malik ile kira sözleşmesi yapmıştır. Davalı eş çocuklarıyla birlikte konutta oturmaya devam etmektedir.

Aile konutu şerhi olmasa dahi, konut bu vasfı taşıdığından 3. kişiye karşı tapu iptal ve tescil davası açabileceğimi düşünüyorum. Ancak bu durumda boşanma davası erken sonuçlanır ise , konut aile konutu vasfını yitireceğinden, tapu iptal tescil davasında karar verilmesine yer olmadığı hükmü verilecektir .

MK 229 ' a göre tasarrufun iptali davası açılması halinde ispat hususunda bir sorun yaşar mıyız? iki davayı terditli açabilir miyim ?

yanıtlayan herkese teşekkür ediyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3159, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.bozkara, Tarih : 09-08-2024 10:50
Herkese İyi Çalışmalar Dilerim.

Müvekkilim Arsa Maliki olup üzerinde kargir bir ev bulunan arsasını, ayrı bir tapusu olan yan parsel komşusu ile birlikte tevhit işlemi ile bina tesisi için kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile bir müteahhite veriyorlar. Ancak özellikle belirtmem gerekir ki SÖZLEŞMENİN YAPILDIĞI TARİHTE BAHSE KONU PARSELLER BİRBİRLERİNDEN BAĞIMSIZ TAPULARI OLAN AYRI PARSELLERDİR. Daha sonra müteahhit 3. bir parsel daha bulup onunla da ayrı bir kkis yapıp tevhit işlemini gerçekleştiriyor. Ancak geçen uzun zamana rağmen inşaata hiç başlamıyor.

Müvekkilin birlikte sözleşme imzaladığı parsel maliki geçen zaman içerisinde vefat ediyor. Mirasçılardan bir tanesi muvafakat vermeye ve dava açmaya yanaşmıyor.

Bu durumda sözleşmenin yapıldığı tarihte kendisine ait parseli bulunan müvekkilim kendi bakımından tek başına sözleşmenin feshi için dava açabilir mi? (paylı mülkiyet olmadığı için)

Yoksa paylı mülkiyet olmasa da iki parsel maliki tek bir sözleşme yaptıkları için sözleşmenin feshi için vefat eden parsel malikinin mirasçılarının tamamının muvafakati mi gerekir?

Bu sorularıma bir cevap bulamadığım için sizlerin değerli görüşlerine ihtiyacım var. Şimdiden çok teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3170, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : AVUKAT43, Tarih : 08-08-2024 15:44
Nitelikli dolandırıcılık suçundan tutuklanmış biri hakkında 20'ye yakın kişinin ifadesi alınmış,bu şahısların çoğu şüpheliye küçük meblağlar ödemişler(dolandırılmışlar) ancak ifadelerinde şikayetçi olmadıklarını söylüyorlar.TCK 168.madde kapsamında etkin pişmanlıkta bulunurken şikayetçi olmayan kişilerin zararlarının da giderilmesi gerekiyor mu ? Olumlu veya olumsuz cevap halinde dayanağımız ne olacak ? Bu konuda bir makale veya Yargıtay kararı paylaşabilecek olan var mı ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3189, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. NurK, Tarih : 06-08-2024 11:44
Merhabalar,

5 mirasçı (kardeş) anneleri vefat ettikten sonra 1990 yılında kendi aralarında muhtar senedi düzenleyerek bir adet taşınmazı 1 kardeşlerine devrediyorlar. Toplamda 4 tane devreden kardeş, 1 tane de devralan kardeş var. Devredenlerin tamamı vefat ediyor ve 3 tanesinin mirasçısı taşınmazı tapuya imza vermek suretiyle devralana vereceklerini söylüyorlar. Ancak devredenlerden bir tanesinin mirasçıları taşınmazı devretmeyeceklerini söylüyorlar. Yaptığım araştırmalara göre söz konusu muhtar senedi mirasçılar arasında akdedildiğinden miras sözleşmesi niteliğinde olup tapu iptal ve tescil açmamız da mümkün.

Sormak istediklerim;

1- Devredenlerden bir tanesi muhtar senedine parmak basıyor. Senette, muhtarın isim imzası var ancak tanık olarak yazılanların sadece isim ve soy ismi yazmakta. Tanıkların imzası yok. Tanık, ispat yönünden önemli olduğu için bu durum sözleşmenin geçerliliğine etki etmez diye düşünüyorum. Emin olamadım. Ayrıca, parmak basan devredenin mirasçıları zaten sorunsuz şekilde taşınmazı devredeceklerini söylüyorlar. Onların dava aşamasında veya ihtara verecekleri cevaplarında açık kabulü, işimizi kolaylaştırır mı?

2- Taşınmazın devri için dava öncesinde tüm devredenlere ( vefat halinde mirasçılarına) ihtarname göndermek gerekir mi? Sadece, devretmeyeceğim diyenlere karşı göndermek mantıklı mı?

3- İhtarın içeriği tam olarak nasıl olmalıdır? Devir için süre verilerek, devredilmemesi halinde hukuki yollara başvuracağız demek yeterli midir?

4- 4 devreden 3ü tapuda imza verebileceklerini söylüyor. Ancak taşınmaz elbirliği mülkiyete konu olduğu için oy birliği sağlanamayacak. 3 devredenin (mirasçıları) önceden tapuda imza vermeleri mümkün olur mu? davayı tek bir devredene karşı açabilir miyiz? Bence mümkün değil ama belki yapan olmuştur...

5- Tapu iptal ve tescil ile sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak davamızı terditli olarak açmak mümkün müdür? Müvekkil, taşınmazı almak istiyor.

Teşekkürler,
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3355, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : karacannn, Tarih : 05-08-2024 20:04
Merhaba sayın meslektaşlarım. Bir konu hakkında fikrinize ihtiyacım var. Ortaklığın giderilmesi davası sonucu satış kararı verilen bir taşınmazda satış kararında ilanın; yerel bir gazetede yayımlanmasına ve belediye aracılığıyla ilanına karar veriliyor. Belediyede ilan edilmiş ancak basın ilan kurumuna yazı yazılmasına rağmen masrafı alamadıkları için gazetede ilan edilmemiş. Bu ihalenin feshi sebebi midir? Konuyla alakalı yargıtay kararı bulamadım. Muhammen bedelin üzerinde bir alım olmuş. 8 bin nüfuslu ilçede E ihalede 17 bin kişi görmüş ilanı. Burda hukuki yarardan söz edebilir miyiz
Ayrıca ihalenin feshi aslında bir dava değil şikayet yolu. İhalenin feshine karar verildiğinde ihale alıcısına yargılama gideri vekalet ücreti yansıyor mu
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3340, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukat1005, Tarih : 31-07-2024 13:57
Merhaba sayın meslektaşlarım,
Maliye Hazinesi Artvin'de bulunan x taşınmazı için 2001 yılında taşınmazın 6831 sayılı Kanun'un 2/b uygulamasının kaldırılması ve 2/b şerhinin terkini ve taşınmazın Maliye Hazinesi adına tapuya tescili için tapu iptal ve tescil davası açmış. Akabinde dava kabul edilmiş ve x taşınmazının tapu kaydına "kesinleşmiş mahkeme kararı vardır" şerhi işlenmiş. (Sorumu kısa tutmak için aradaki detayları geçiyorum) Gelinen son noktada x taşınmazı imar görmüş ve bambaşka bir yere taşınarak y taşınmazı ismini almış. Ancak y taşınmazının tapu kaydına da yukarıda bahsettiğim "kesinleşmiş mahkeme kararı vardır" şerhi işlenmiş. Bugün biz bu "kesinleşmiş mahkeme kararı vardır" şerhini kaldırmak istiyoruz zira taşınmazın ormanla hiçbir alakası bulunmamakta. Orman idaresine yaptığımız başvuru cevabında da taşınmazın ormanla ilgisi olmadığını, mahkemenin talimatı üzerine şerhin kaldırılacağı tarafımıza bildirildi. Şimdi mahkemeden y taşınmazı üzerindeki "kesinleşmiş mahkeme kararı vardır" şerhinin kaldırılması için tavzih mi talep etmeliyim? Ya da farklı bir yol mu izlemeliyim? Kısacası tapu kaydına işlenen bu "kesinleşmiş mahkeme kararı vardır" şerhi imar uygulamaları neticesinde konusuz kaldı. Ama bildiğiniz gibi tapu Mahkemeden bir talimat gelmeden şerhi kaldırmıyor. Sizce ne yapmalıyım? Yardımcı olursanız çok sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3699, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Enis Behiç koçak, Tarih : 31-07-2024 10:43
Tüm meslektaşlarıma merhabalar,
Saygıyadeğer meslektaşlarım, bir arsa üzerinde iki blok halinde apartmanlar mevcut, 1999 gölcük depremi sonrası, iki apartmandan biri yıkılıyor. Diğeri ise halen ayakta. ortaklığın giderilmesi davası bu durumda açılabilir mi? Müvekkilin halen tapuda evi var gibi gözüküyor ancak 25 senedir ev yok.
Tüm araştırmalarıma rağmen bir soruma cevap bulamadım. Bilgisi olan meslektaşım var ise bizimle paylaşabilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3692, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Actio06, Tarih : 26-07-2024 21:21
Merhabalar. Bir müvekkilin yakınına ilişkin Uluslararası Koruma Statü Belirlemeye İlişkin Bilgi ve Tebliğ Formu ile il göç idaresi, korumadan yararlanmak için gerekli kriterlere uymadığından başvurunun reddi kararı verilmiş. Esasen bu hiç ilgilenmediğim bir konu ancak ısrarla bakmamı istediler. Anılan formu incelediğimde il göç uzmanı tercüman ve başvuru sahibinin imzası var. Ancak formun dava açmaya yeter yürütülebilir bir işlem olup olmadığı konusunda tereddüt yaşıyorum. Bu tarz kararlarda valilik onayı olması gerektiği yönünde kanun maddesi var ancak getirilen belgede böyle bir onay yok. Bu forma dayanarak dava açabilir miyiz? Bu konuda bilgi verecek meslektaşlara şimdiden çok teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3877, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Naeryndam, Tarih : 26-07-2024 18:39
Meslektaşlarım merhaba. Borçlular ve lehdarın senet üzerinde ihtilaf halinde yetkili kıldıkları yerde kambiyo takibini yaptık. Borçlular tacir olsa da müvekkil tacir olmadığı için sanırım bu itiraza ilişkin davayı kazanacaklar. Dosya üzerinden yapılacak inceleme sonucunda hakim karar verirken dosyada iki borçlu için ayrı ayrı mı vekalet ücretine hükmedecek? Davayı kabule ilişkin beyan verirsek yarıya düşer mi? Teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3904, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Burçin Yılmaz, Tarih : 26-07-2024 16:13
İrtifak hakkı şerhli parsel ile tüzel kişiye ait kamulaştırılmamış parsel imar uygulaması sonucunda birleştirilmiş ve tek bir parsel haline getirilmiş. Müvekkilin de hissedarı olduğu bu yeni parsel üzerinde de irtifaklı parsellerden de oluştuğu için irtifak hakkı şerhi var. Müvekkilin bu şerh dolayısıyla kamulaştırmasız el atma hakkı mevcut mudur ? Konu hakkındaki görüş ve önerilerinizi rica ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3910, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avfatosay, Tarih : 26-07-2024 14:09
Meslektaşlarım merhabalar,
10 örnek icra takip dosyasında alacaklı vekiliyim. Borçlu ödeme emrini tebliğ aldığı gün icra dairesine giderek borca itirazı olmadığını, borca itiraz süresinden feragat ettiğini ve emekli maaşından kesinti yapılmasına muvafakat ettiğini, maaşından her ay 3000 TL kesinti yapılmasını istediğini beyan eden dilekçesini dosyaya ibraz etmiş. Borçlunun muvafakati ile birlikte her ay emekli maaşından 3.000TL kesinti yapılmış ve son birkaç taksit kalmıştır. Ancak borçlu, 11.07.2024 tarihinde icra hukuk mahkemesine başvurarak memur muamelesini şikayet yoluna giderek, takibin kesinleşmeden muvafakatin verildiğini ve sonuç doğurmayacağını iddia etmiştir. İcra hukuk mahkemesi tedbiren dosyaya ödenen paraların alacaklıya ödenmemesine karar vermiştir.

Borçlu vermiş olduğu dilekçede borca itirazı olmadığını ve itiraz sürelerinden feragat ettiğini bildirdiği için takibin kesinleştiğini düşünmekteyim. Bu nedenle, her ne kadar aynı dilekçede bu beyanlar yer almaktaysa da muvafakatinin geçerli olduğunu, yaklaşık 1.5 yıl sonra yapılan bu şikayetin iyiniyet kurallarına uygun olmadığı kanaatindeyim. Bu hususa ilişkin bilgisi olan ve elinde Yargıtay kararı bulunan meslektaşlarımın yardımını beklemekteyim. Saygılarımı sunarım.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3916, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : hukuki_mülahazalar, Tarih : 25-07-2024 14:07
Merhabalar meslektaşlarım,

Sorudan önce olay ile ilgili kısaca bilgi verecek olursam;

2021 yılında yaşanan bir olay sebebiyle müvekkilin özel hayatının gizliliğini ihlal eden ve bu nedenle görevi kötüye kullanan memuru savcılığa şikayet ettik. Soruşturma aşamasında olaya karışan birkaç memur daha olduğu ortaya çıktı. Memur suçları olduğu için soruşturma biraz uzadı, henüz iddianame de yazılmadı.

Şimdi esas sorum şu; biz bu olay sebebiyle bir tazminat davası açmak istiyoruz. Sanıklar memur olduğu ve görev sebebiyle yaşanan bir olay olduğundan davayı idare mahkemesinde açmalıyız diye düşünüyorum. İdare mahkemesinde açılacak tam yargı davasında zamanaşımı " zarara uğrayanların haksız ve hukuka aykırı eylemi öğrenmelerinden başlayarak (1) yıl ve herhalde eylem gününden başlayarak (5) yıldır."

Bu durumda biz olayı her ne kadar olayın yaşandığı 2021 yılında öğrenmiş olsak da, henüz iddianame yazılmadığı için dolayıyla memurların bu suçu işlediği konusunda bir iddia (bizim dışımızda) olmadığından ve yine suça karışan diğer memurları da bilmediğimizden bu 1 yıllık öğrenme süresinin aslında başlamadığı, yani iddianamenin tarafımıza tebliği ile başlayacağı düşünülebilir mi? Veya dava açılıp ceza aldıklarında?

Yoksa zamanaşımı süresi geçmiş midir? Bu durumda başka bir öneriniz var mıdır?

Cevap verenlere şimdiden çok teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3938, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Kübra Elif AYDIN, Tarih : 24-07-2024 12:03
Sayın meslektaşlarım, idari yargıda süre kuralını aşabileceğim ya da tespit davası açabileceğim bir yol var mıdır?

Bir müvekkilim reşit değilken doğum gerçekleştirdi, akabinde çocuk devlet korumasına alındı. Öğrendiğime göre kurumun bunu yapabilmesi için mahkeme kararı gerekiyor. Olayda bu kararın mevcut olup olmadığı ile ilgili henüz bilgi sahibi değilim. Bununla birlikte, çocuk kurumdayken sürekli hastalık geçiriyor ve yaklaşık 3-4 ay sonra hayatını kaybediyor. Çocuğun kurumda kaldığı bu kısa süre içerisinde müvekkilimin çocuğunu görme talebi çeşitli bahanelerle (örneğin çocuğun hasta olması) kabul edilmiyor ve müvekkilim çocuğunu yalnızca bir kez görebiliyor. Gördüğünde çocuğunun kirli ve üstünün ıslak olduğunu farkediyor. Birlikte olduğu bu kısa sürede emzirmesine izin verilmiyor ve bunun gibi birkaç davranış daha mevcut. Özetle çocuğa iyi bakılmadığı ortada.

Çocuğun ölüm tarihi 22.02.2023. İYUK 13. hükmüne göre idare aleyhine tam yargı davası açmak için idareye başvurma süresi zararın öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl. Zararın öğrenildiği tarih için açıklama olarak zararın ve sebebinin öğrenilmesi (yani idareden kaynaklandığının) yapılmış. Ölüm tarihinin üzerinden 1 yıldan fazla geçti ancak sebebin idareden kaynaklandığını ispatlamak adına tespit davası gibi bir imkan olup olmadığını öğrenmek istiyorum. Tespit halinde 1 yıllık süre tekrar işlemeye başlar mı? Bilgileriniz ve yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4015, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : AVUKAT2549, Tarih : 23-07-2024 22:03
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,
Bir arsa var. Arsada 2 tane malik var. Bu malikleri A ve B olarak isimlendiriyorum. A'nın 3/4 payı var. B'nin 1/4 payı var. Bu arsa 20.000 Metrekare. Bu arsanın üzerinde iki tane yan yana yapı var. Bir tane yapının olduğu yer tahliye ediyor. Biz burasını kiraya vermek istiyoruz. Bu sebeple pay ve paydaş çoğunluğunu yakalamamız gerekiyor. Fakat tapuyu incelediğimde bu arsanın üzerindeki yapılara ilişkin ise bir bilgi yok. Kiraya vermek istediğimiz yapının tapusu olmaması bir sorun teşkil eder mi ? Bu üzerindeki yapılar fabrika bunların ayrı bir tapusu olmuyor mu ?

Yardımcı olursanız memnun olurum. İyi çalışmalar
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4024, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.tugcekk, Tarih : 23-07-2024 19:38
Ülkesi İran'dan siyasi sebeplerle Almanya'ya sığınan müvekkilim şu an geçici pasaporta sahip. Türkiye'de hastane kayıtlarına ulaşabilmemiz için acil bir şekilde tarafıma vekaletname çıkarması gerekiyor.

TC vatandaşı olmadığı için Türk konsolosluğu'na başvuramıyor. Henüz Alman vatandaşı olmadığı için ve vatandaşlık süreci devam ettiği için noter aracılığıyla vekaletname çıkarması da kabul edilmiyor.

Türkiye'ye vize alarak gelebiliyor, fakat daha önce Türkiye'de yasa dışı bulunmasından kaynaklandığını tahmin ettiğimiz şekilde başvurusu reddedildi. Bu durumda vekaletname çıkarabileceğimiz bir yöntem var mıdır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :3987, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : av.tugcekk, Tarih : 23-07-2024 19:13
Ülkesi İran'dan siyasi sebeplerle Almanya'ya sığınan müvekkilim şu an geçici pasaporta sahip. Türkiye'de hastane kayıtlarına ulaşabilmemiz için acil bir şekilde tarafıma vekaletname çıkarması gerekiyor.

TC vatandaşı olmadığı için Türk konsolosluğu'na başvuramıyor. Henüz Alman vatandaşı olmadığı için ve vatandaşlık süreci devam ettiği için noter aracılığıyla vekaletname çıkarması da kabul edilmiyor.

Türkiye'ye vize alarak gelebiliyor, fakat daha önce Türkiye'de yasa dışı bulunmasından kaynaklandığını tahmin ettiğimiz şekilde başvurusu reddedildi. Bu durumda vekaletname çıkarabileceğimiz bir yöntem var mıdır?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4033, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : merdogan, Tarih : 23-07-2024 16:33
Sayın meslektaşlarım merhaba sorum şu şekilde,
Müvekkil 1991 işe başlangıç tarihli olarak SGK kaydı olan birisi..1365 gün ödenmiş prim günü Fakat o zamanlar SGK kartına bilgileri yazan memur müvekkilin adını yanlış yazmış.. Müvekkilin adı Nadire iken memur Basiret yazmış müvekkil o zamanlar işten çıkınca tazminatını bu isim yanlışlığı nedeniyle alamamış şu an ise SGK ya ödenmiş 1365 günlük primin iadesini talep ediyor bu durumda iki isim var sigorta kayıtlarında biri doğru olan diğeri yanlış yazılan isim..Bu durumla ilgili olarak ne yapılabilir müvekkilin primlerinin iadesini alabilmesi için? Şimdiden yanıtlayan meslektaşlara teşekkür ederim..
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :4047, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03820705 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.