Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
Haber Ekleyin

Yazan : av.seenerb, Tarih : 18-12-2023 12:44
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,

Müvekkilimiz bir şirkette tır şoförü olarak 9 ay çalışmıştır.Sefer başı ücret olarak 1500 dolar artı asgari ücret olarak anlaşma yapılmıştır. Ancak herhangi bir sözleşme, bordro vs. bulunmamaktadır. Müvekkil işçiye sefer başı ödenen primler bazen dolar cinsinden bazen TL cinsinden parça parça banka aracılığıyla ödenmiş ancak açıklama olarak sadece yol avansı yazılmıştır.Gittiği ülkelerin birinde araç arıza yapmış ve müvekkil o ülkede 3 ay kalmak zorunda kalmıştır. Bu nedenle ödenenen araç masrafları da yol avansı açıklaması ile gönderilmiştir. Şirket birlikte 2 tır çalıştırmaktadır. Ve diğer şoföre yapılacak ödemelerde bazen müvekkile gönderilmiş müvekkil de diğer şoföre gönderim yapmıştır.Ancak yaptığımız emsal araştırmalarına göre gidilen ülkelerde sefer primi 900-1000 dolar civarıdır. Herhangi bir sözleşme ve bordro olmaması ödenen primlerin her seferde 1500 dolar ödenmeyip parça parça ödenmesi ve bazen tl cinsinden ödenmesi bizi çıkmaza sokmaktadır. Asgari ücret ödemesi ise yapılmamıştır. Bu durumda asgari ücret alacağı ispatlanamaması durumunda fazla ödeme yapıldığı iddiası ile fazla ödemenin geri alınması söz konusu olabilir mi?
BU olayda nasıl bir yol izlememizi önerirsiniz?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1916, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukat1005, Tarih : 18-12-2023 12:07
Merhaba sayın meslektaşlarım,

X belediyesi y taşınmazının satışı için kapalı teklif usulü ile bir ihale açıyor ve taşınmaz müvekkile ihale ediliyor. İhale edildikten sonra müvekkil taşınmazı görmeye gittiğinde taşınmazın işgalcili olduğunu öğreniyor. İşgalci müvekkile 'Buradan ölümü bile çıkaramazsınız." gibi cümleler söyleyip bir de müvekkili tehdit ediyor. Bunun üzerine müvekkil taşınmazı almaktan vazgeçip ihale bedelini ödemiyor. Bu süreçte Belediye'ye de taşınmazın işgalcili olduğu ve işgalci tarafından tehdit edildiği için bedeli ödemediğini, teminatın tarafına iade edilmesi gerektiğine dair bir dilekçe ile müracaat ediyor. Belediye ise ihale için yatırılan teminatı irat olarak kaydediyor ve iadeye yaklaşmıyor.

Bir de ihale şartnamesinde "Taşınmaz üzerinde fuzuli işgal var ise ihaleyi kazanan yüklenici işgali kaldırmakla yükümlüdür. Belediyemizin bu konuda herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır." maddesi bulunmakta olup bağlayıcılığı konusunda tereddütlerim bulunmaktadır.

Kısacası bu aşamada teminatımızı alabilmek için Belediye'ye karşı bir hukuki süreç başlatacağız ancak nasıl bir yol izlemem gerektiği hususunda sizden fikir almak istedim.

Yardımcı olabilirseniz çok sevinirim.
Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1710, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : tlny, Tarih : 18-12-2023 12:02
Yürütmeyi durdurma talebim İdare Mahkemesinde OY ÇOKLUĞUYLA (Başkan lehime karşı oy kullandı) reddedildi. Ardından yaptığım itiraz üzerine Bölge İdare Mahkemesinde yürütmeyi durdurma talebim incelendi. Yine ret kararı aldım. Daha sonra dosya BİM tarafından İdare Mahkemesine geri gönderildi. İdare Mahkemesi de bana duruşma davetiyesi gönderdi. Duruşmaya katıldım. Duruşmadan sonra karar tarafıma tebliğ edildi. Söz konusu kararla idari işlemin iptaline karar verildi. Bölge İdare Mahkemesine 30 günlük istinaf yolu açık olmak üzere. Sorum şu ki böyle bir durumla karşılaşan hiç oldu mu ? YD talebi reddedilen ancak dava konusu idari işlemin iptaline karar verilen ? Böyle bir durumda BİM den de lehime bir karar çıkması halinde yani karar kesinleşecek olursa doğrudan ilgili kuruma atamam gerçekleşir mi yoksa yeniden mülakata mı tabi tutulurum? Nasıl bir yol izlememi önerirsiniz dava sürecinde şimdiden ilginiz için teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1503, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 16-12-2023 14:10
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil mülkündeki işyerinin bir odasını doktora kiralıyor ancak doktor gerekli izinleri almadığı için kira sözleşmesinden 1 yıl sonra belediye gelip doktorun kiraladığı odanın kapısını mühürlüyor. Bu mühürleme sebebiyle olağanüstü fesih yapıp kiracıyı çıkarabilmek için de yine tahliye davası açmamız gerekli mi? Fesih bildirim süresine uyarak olağanüstü fesih bildirimi yaptıktan sonra buranın mühürünü kaldırıp kendimiz girebilir miyiz? Nasıl bir yol izlememiz gerekir acaba? Teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :1710, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avfatosay, Tarih : 07-06-2024 12:28
Meslektaşlarım merhabalar.

İhtiyaç sebebine dayalı olarak kira döneminin sonundan itibaren 1 aylık süre içerisinde davamızı ikame ettik. Bugün yapılan duruşmada hakim hanım, dava tarih itibari ile süresinde açılmış ancak taraflar arasında akdedilen kira sözleşmesinin fesih başlığı altında yer alan bir madde nedeni ile karşı tarafa ihtarda bulunulması gerektiğini söyledi ve çekilmiş olan bir ihtarnamenin bulunması halinde dosyaya ibraz edilmesi için tarafımıza süre verdi. Bahsi geçen madde "Sözleşme her ne kadar bir yıl süre için yapılmış olsa da kiraya veren gerekçe göstermeksizin sözleşme başlangıç tarihinden itibaren başlamak üzere 1 ay önce ihtarda bulunmak şartıyla kira akdine son verebilir. Kiracı, kira akdinin bir yıldan önce kiraya veren tarafından feshedilmiş olması nedeniyle kiraya verenden herhangi bir hak ve alacak talebinde bulunamaz.Bu hüküm taraflarca kabul,beyan ve taahhüt edilmiştir. şeklindedir. Bu madde, TBK uyarınca geçersiz olacaktır. Bu geçersiz sayılacak madde kapsamında müvekkilden kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren 1 ay içerisinde ihtar çekmesinin beklenmesi doğru bir karar mıdır ? Yardımcı olursanız sevinirim. Elinizde somut olayla benzerlik gösteren Yargıtay kararı varsa paylaşırsanız memnun olurum. Yanıtlarınız için şimdiden çok teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :395, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Yasemin9999, Tarih : 06-06-2024 15:54
Güncel kararlara ve uygulamaya baktığımda icra hukuk mahkemesi tarafından tahliye taahhüdüne dayalı verilen tahliye kararlarında tehiri icra prosedürünün işlemeyeceği görülüyor. Benim dosyamda ise imzaya itiraz edildi ve sulh hukuk mahkemesi tahliye taahhüdündeki imzanın kiracı müvekkilime ait olduğuna karar vererek tahliye kararı verdi. Sulh hukuk mahkemesince verilen bu karara karşı tehiri icra prosedürü işletmemde bir sakınca var mı? Tecrübelerinizi paylaşırsanız memnun olurum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :256, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avosk, Tarih : 06-06-2024 12:24
Meslektaşlarım selamlar,

Örnek 14 icra takibine itirazlar halinde sulh hukuk ve icra hukukta dava açma süreli nelerdir?

İmzaya, borca itirazlarda süreler nasıl etkilenir?

Yardımcı olursanız sevinirim. Herkese iyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :263, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Burçin Yılmaz, Tarih : 05-06-2024 15:02
Müvekkil şirkete SGK tarafından maaş haciz müzekkeresi gönderildi. Müzekkerede AATUHK m.71 "Aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emeklilik aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirler kısmen haczolunabilir. Ancak haczonulacak miktar bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamaz." hükmüne dayanarak işçinin maaşının 1/3'ünün haczedilmesini talep etmektedir. Hatta eğer işçinin maaşı üzerinde daha önceden konulmuş bir haciz var ise 1/4'ü ile 1/3'ü arasındaki farkın SGK'ya ödenmesi gerektiğinden bahsedilmektedir.

Madde 35 - İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez veya başkasına devir ve temlik olunamaz. Ancak, işçinin bakmak zorunda olduğu aile üyeleri için hakim tarafından takdir edilecek miktar bu paraya dahil değildir. Nafaka borcu alacaklılarının hakları saklıdır.

İş Kanunu madde 35 hükmü nedeniyle bunun mümkün olmadığını, alacaklarının sıraya alındığını bildiren bir cevap SGK'ya gönderilmiştir. Ancak SGK tarafından maaşın AATUHK m.71'e göre 1/3'ün işveren tarafından gönderilmesi gerektiği aksi takdirde aynı kanunun 58/5 maddesi gereğince borçtan işverenin sorumlu olacağı cevap olarak gönderilmiştir.

SGK'nın bu uygulaması yanlış değil midir ? Maaş hacizlerinde daha yeni tarihli ve özel kanun olan İş Kanunu m.35 hükmü dikkate alınması gerekmez mi ? Bu konuda gelinen aşamada neler yapılabilir ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :327, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 04-06-2024 18:16
Merhaba meslektaşlarım,
Alacağımızı tahsil etmeye çalıştığımız bir borçlu var. Bir Ltd şirketinde işe girmiş .Maaş haczi için sorgulama yaptığımda şirketin UYAP sisteminde görünen 2 adet adresi bulunmaktaydı. İlk adrese tebligat çıkarttığımda öyle bir sokak bulunmaması sebebiyle iade döndü. İkinci adrese çıkarttığımda da komşuları taşındıklarını söylediği için tebligat iade döndü. Şirket, ilk tebligatın iade dönmesinin ardından sistemdeki ilk adresini, ikinci adrese çevirdi. İkinci adrese yaptığım tebligatın iadesinden sonra da şuanda sistemde sadece ilk adresleri görünmektedir.
Tebligatlar ile şirkete ulaşamayacağımı anladım. Peki bu aşamadan sonra maaş haczi talebini ilgili şirkete nasıl iletmem gerekli?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :388, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : buraki, Tarih : 04-06-2024 09:43
Sayın meslektaşlarım merhabalar. Aşağıda izah edeceğim konuda değerli görüş ve yardımlarınızı almak isterim.

Müvekkilin murisinin üzerine kayıtlı taşınmazda murisin ölümünden sonra 1975 kadastrosuyla kamu adına tespit yapılmış ve müvekkillerde yurt dışında yaşadığı için bu husustan haberdar olamamışlar. Şimdi bu tespite itiraz süresi ve dava zamanaşımı süresi olan on yıllık süre geçmiş durumda. Fakat Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli 2009/4-383 E., 2009/517 K. sayılı kararı ile önceki içtihatlardan dönülerek kadastro tespitleri sırasında yapılan hataları da devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan sorumluluğu kapsamında TMK'nın 1007. maddesi uyarınca değerlendirilebileceğini ifade etmiştir. Böylelikle Anayasa mahkemesinin muhtelif kararlarında da belirtildiği üzere kadastro tespitlerine karşı artık yeni bir başvuru yolu tanınmıştır. Fakat araştırdığım kadarı ile 2009 yılında verilen bu karar öncesi bu başvuru yolu olmadığından hak kaybına uğrayan kişilerin nasıl bir yol izlemesi gerektiğine ilişkin bir netlikte mevcut değil.
Gelinen noktada 1975 yılında kadastro tespiti ile kamu ve 3. şahıs adına yazılan taşınmazlar için dava açmak istiyoruz. Fakat tapu iptal davası için davanın zamanaşımına uğradığını fakat devletin TMK m.1007 kapsamındaki sorumluluğu gereği tazminat davası açılabileceği kanaatindeyim. Bunda da zamanaşımı konusunda tereddütlerim var.
Bu konuya ilişkin güncel bir yargıtay kararı, görüş ve düşüncesi olan meslektaşlarım yardımda bulunabilirseniz çok sevinirim. İyi günler dilerim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :395, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Tuba A., Tarih : 03-06-2024 21:16
Merhaba sayin meslektaslarim,

Kat karsiligi insaat sozlesmesinden yani eser sozlesmesinden kaynaklanan zararlarin tazmini icin acilacak davada arabuluculuk dava sarti midir?

Simdiden degerli yorumlariniz icin tesekkur ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :331, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : av.bilall, Tarih : 03-06-2024 12:59
Meslektaşlarım merhaba. Davacı tarafından mahkeme ara kararına binaen birikmiş tedbir nafakası vekil marifetiyle icraya konuldu. Dosya kapak hesabına göre (asıl alacak, faiz, tahsil harcı ve diğer harçlar, masraflar ve vekaletname ücreti) ödememizi yaptık. Tahakkuk eden her ay için tahsil harcı hariç nafaka ödemelerimizi yapmaktayız.
Alacaklı vekilinin dosya hesap raporu talebi üzerine icra müdürlüğü dosya hesabında yeniden vekaletname ücreti belirledi.
Sorum şu;
aynı icra dosyasında tahakkuk eden her ay için 2. defa vekalet ücreti belirlenir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :337, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avelifaydn, Tarih : 02-06-2024 00:27
Meslektaşlarım merhaba,
Bir müvekkilim yedek parça işi ile uğraşıyor ve kendisiyle aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirket sahibinden o şirkette stokta bulunan yedek parçaları ve mobiyaları satın alarak aynı mülk üzerinde ( müvekkilimin yedek parçaları almak istediği şahıs mülk sahibi değil kiracı) farklı bir şirket kurarak yedek parça alım satımı yapmak istiyor. Yalnız tarafımızca öğrenilen bilgilere göre şirket sahibi şahsın piyasaya borcu fazla olup malvarlığı değerleri üzerinde de hacizler bulunmaktadır. Bu durumda müvekkilimin sadece şirket sahibinin sattığı tüm yedek parça ürünlerini ve mobilyaları satın alması iş yeri devri olarak mı kabul edilmelidir yoksa mal varlığı devri olarak mı kabul edilmelidir ? Müvekkilimin ileride şirket sahibinin borçlarından sorumlu olmasını engellemek amacıyla nasıl tedbirler alabilirim ?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :393, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukatt2121, Tarih : 01-06-2024 10:59
Merhaba meslektaşlarım,
Açılan kısıtlama davasında mahkeme,
Tensip zaptında talebin vesayete ilişkin olduğuna ve bu nedenle HMK 316,385 uyarınca iş bu talebin basit yargılama usulünün uygulanmasına çekişmesiz yargı işi olduğundan ön inceleme yerine kaim olmak üzere tahkikata geçilmesine ve tahkikat için duruşma günü verilmesine karar vermiştir.
-Kısıtlaması istenen kişiye cevap dilekçesi sunması için süre verilmeyişi doğru mudur?
-Kısıtlaması istenen kişi kendisini avukat ile temsil ettirir sonucunda davanın reddini sağlarsak tarafıma karşı vekalet ücreti kararlaştırılır mı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :573, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Avosk, Tarih : 31-05-2024 15:48
Meslektaşlarım selamlar,

Bilinçli taksirle yaralama (trafik kazası) dosyasında uzlaştırma aşamasında anlaşılırsa daha sonrasında mağdur tarafından maddi manevi tazminat davası açılabilir mi?

AYM’nin verdiği iptal kararı neticesinde açılabilir olduğu çıkarımına vardım fakat uygulamadaki durumlar nedir? Yardımcı olursanız sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :404, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.A.F.Artun, Tarih : 30-05-2024 19:55
Sayın Meslektaşlarım, Alacaklı şirket vekiliyim ve borçlu belediyeye karşı faturalardan kaynaklanan bakiye borç miktarınca icra takibi başlattım. Belediyece takibe itiraz edildi ve itirazin iptali davası açacağım. Fakat; icra takibine konu faturaların bir tanesi verilen konser hizmeti karşılığında kesilmiş iken bir diğeri eşya kiralaması karşılığında kesilmiş. (ayrı zamanlarda kesilen faturalar, aralarında bir bağlantı yok) Konser hizmetine ait faturadan kaynaklanan itirazin iptali davası Asliye hukukta açılması gerekli iken; eşya kiralamasından kaynaklanan itirazin iptali Sulh hukukta açılması gerektiği kanaatindeyim. Her iki faturanın da aynı takibe konu edilmesi sebebiyle eşya kiralamasına ait faturanın da davasını Asliye hukukta açabilir miyiz, Yoksa ayrı olarak sulh hukukta açılması zorunlu mu? Zorunlu olsa dahi tek takipten 2 farklı dava açmak nasıl olacak? Aynı zamanda kira ilişkileri arabuluculuğa tabi, Asliyede açılsa dahi arabuculuk şartı nasıl olacak? Kendi fikrim; yalnız kira faturasına ilişkin arabuluculuk şartını yerine getirilerek, Usul ekonomisi ve HMK 110 gereği, Asliye Hukuk mahkemesinde davayı yürütülebileceği yönünde. Sizler ne düşünürsünüz?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :489, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : norrinradd, Tarih : 30-05-2024 13:49
Meslektaşlarım merhaba. Bir dosya tahkikat aşamasında ve davalı vekili istifa edince dosyadan bize dosya yeni geldi. Cevap dilekçesinde ödemezlik def'i ileri sürülmemiş. Ödemezlik def'i şu an ileri sürebilir miyiz? Eğer süremezsek ıslah yolu ile ileri sürebilir miyiz yani ödemezlik def'i ileri sürebilmek için ne yapmamız gerekir? Çok teşekkürler.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :600, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : Mr. Kök, Tarih : 30-05-2024 11:58
Meslektaşlarım merhabalar, müvekkilin dedesinin X bölgesinde yer alan tapusu bulunmayan taşınmazı baraj yapımı sebebiyle kamulaştırılmıştır. Ancak dedesi zamanında kamulaştırma kadastro işlemleri sırasında Araziyi kendi adına göstermeyip bir oğlu adına göstermiştir. Bu nedenle kamulaştırma bedeli tapuda ismi gözüken oğlu adına yatırılmıştır. Dede halihazırda muris konumundadır. Somut olayda diğer kardeşlerin bu taşınmazın kamulaştırma bedeline miras hakkı uyarınca iktisap hakkı bulunmakta mıdır? Var ise hangi hukuki yol tercih edilmelidir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :472, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : av_fikret, Tarih : 29-05-2024 10:54
Müvekkil Muris muvazaasına dayalı Tapu iptal ve tescili veya tenkis davası açmak için annesinin Tapuda sağlığında devrettiği taşınmazlarını öğrenmek istiyor. Tapudan ada parsel numarası vermesi istenmiş. Ancak bu taşınmazları kendisi bilmiyor.
Nasıl öğrenebiliriz.

Yardımcı olursanız sevinirim. İyi çalışmalar.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :421, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]

Yazan : yuzuak, Tarih : 28-05-2024 17:35
Sayın meslektaşlarım merhaba.

Paket tur sözleşmesi nedeniyle hakem heyeti sınırlarında kalan bir miktarda (100.000,00TL) tüketici lehine manevi tazminat talebinde bulunmadan önce hakem heyetine başvuru yapsak da hakem heyetleri manevi tazminata karar vermiyor.

Bu halde dava açmadan önce miktarı bu sınırın üstüne çekip arabulucuya mı başvurmalı yoksa yine 100.000,00TL talep ile doğrudan dava mı açmalıyız.

Şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :807, Yanıtlar : 1   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05169296 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.