Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yanıt Bekleyen Hukukçu Meslektaşların Soruları
Kanallar : Lütfen Seçiniz

Hukuk Haberleri :
23.08. Takı Konusunda Önemli İçtihat Değişikliği - Av.Habibe YILMAZ KAYAR
Haber Ekleyin

Yazan : epsilon, Tarih : Bugün 21:37
Merhabalar;
Kiralayan A kişisi kiracı B ltd. şti.
“Taraflar yukarıda yazılı adreslerinin kanuni tebligat adreslerinin olduğunu adres değişikliği diğer tarafa noter aracılığıyla yazılı olarak beyan edilmediği sürece bu adreslere yapılacak bildirimlerin kanunen geçerli tebligatın bütün hukuki sonuçlarını doğuracağını kabul ve taahhüt etmiştir.”
Şeklinde sözleşmede madde var.
Ayrıca kiralayan kısmına şahıs ismi yazılmış ama diğer sayfalardan kiralayanın şirket olduğu anlaşılıyor.
İlk sayfada bulunan adresler
• kiralanan taşınmazın (işyeri) adresi ,
• kiracının ikametgahı
• kiracının işyeri adresi
Sözleşmeye göre tebligat adresi olarak hangisini kullanmam gerekiyor. (Not: şirketin adresleri ( mernis vs. ) yukarıda belirttiğim adreslerden farklı)
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :12, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Meltem K., Tarih : Bugün 14:08
Merhaba Meslektaşlarım, herkese iyi çalışmalar diliyorum.

Bir dosyamda müvekkil, evinde kendi oturmak istediği için ihtiyaç nedeniyle evi tahliye etmek üzere öncelikle zorunlu arabuluculuk yoluna başvurduk ve toplantı neticesinde 1 Eylül 2025'te kiracının tahliye edeceğine dair anlaşma tutanağını karşılıklı olarak imzaladık. Ancak kiracı, bu süreçte ev bulmuş ve 1 Eylül'den önce tahliye gerçekleşecek. Bu süreçte, müvekkilin durumunda değişiklik oldu ve artık kendi evinde oturmak değil yeniden kiralamak istiyor.

1. Sorum; Türk Borçlar Kanunu'nun 355. maddesi kıyasen arabuluculuk yolunda imzalanan belge için uygulanabilir mi? Yani, kiracı kendi isteğiyle arabuluculukta kararlaştırılan günden önce evi tahliye ederse, mülk sahibi, yeniden kiralama yasağına tabi olmaksızın dilediği gibi kiralama hakkını kullanabilir mi?

2. Sorum; Arabuluculuk tutanağına anlaşma hükümleri şu şekilde yazılmış; "1. Kiracı, 01.09.2005 tarihinde evi tahliye edeceğini kabul ve beyan eder. 2. Aylık kira bedeli tahliye tarihine kadar 10.000-TL olarak ödenecektir." Kira bedeli hali hazırda zaten 10 bin TL ve ev sahibinin zam yapmak için hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Yani, arabuluculuk metnine bu ifadenin yazılmamış olması hiçbir durumu değiştirmeyecekti. Bu durumda, Kira bedelinin arabuluculuk tutanağına yazılması tahliye taahhüdünün kayıtsız şartsız olmasına engel midir?

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :46, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.heren, Tarih : Bugün 13:20
Şirket adına ve şahsi olarak ayrı ayrı imzalanan, vade tarihi bulunmayan ancak ödeme tarihi bulunan, dolar miktarlı bono için icra takibi başlatacağım. Nelere dikkat etmeliyim?
1-dolar üzerinden takibi başlatıp yine faizi dolar asıl alacağı üzerinden mi hesaplamam gerekiyor yoksa türk lirasına çevirip o tutar üzerinden mi
2- her iki durumda da faiz türü ne olmalı
3-vade tarihi olmadığından ve ancak ödeme tarihi olduğundan takip öncesi faizi ödeme tarihinden itibaren mi işletmeliyim?

Başkaca dikkat etmem gereken husus varsa yardımcı olursanız sevinirim
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :47, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. ETB, Tarih : Bugün 13:05
sayın meslektaşlarım, trafik kazası dosyamda savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporu ile kusur yüzdesi belirtilmeden tarafların ikisine de çeşitli maddelerden kusur atfedildi ve basit yargılamaya geçildi, basit yargılamada adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesinden rapor aldırıldı ve müvekkil kusursuz bulunarak beraat etti, itiraz üzerine genel yargılamaya geçildi ve tensip ile bilirkişi raporu ve atk raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için ''İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsünden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden yeniden rapor aldırılmasına'' şeklinde hüküm kuruldu. Burada atk raporuna itibar edilerek tekrar beraat kurulması gerekmez midir? Yoksa bilirkişi raporuna itibar edilerek çelişkinin giderilmesinin istenmesi normal midir? Saygılar sunarım.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :50, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Sema Nur, Tarih : Dün 11:20
Meslektaşlarım merhaba,
Adi yazılı şekilde düzenlenen bir devre mülk sözleşmesi sonucunda müvekkilim adına tapu devri yapılmış. Ancak müvekkil devre mülkü hiç kullanmamış cayma hakkını kullanması için normalde gereken süre dolmuş ancak Yargıtay göre devre mülk hakkı hiç kullanılmadıysa sözleşme askıdadır ve cayma hakkı kullanılabileceği görüşündedir. Bu itibarla karşı tarafa noterden ihtarname çektim ancak ihtarnameyi otele gönderdim. İade geldi. ( Karşı taraf şirketlerin adreslerine güvenemediğim için ve ayrıca müvekkile o adreslerde değiliz otelin adresindeyiz dedikleri için) Daha sonra hem ihtar ulaşmadığı için hem de ticaret sicilinde yazan adres olmadığı için şirketlerden birinin UETS adresine ihtar gönderdim. Bu durumda devre mülk sözleşmesinin cayma hakkını kullanmak amacıyla çektiğim bu ihtar karşı tarafın UETS adresine çekilebilir mi? Ayrıca son bilinen adrese de ihtar çekmem gerekli mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :212, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.melke, Tarih : 12-07-2025 07:08
Herkese merhaba, vasiyetnamenin tenfizi davası açtım. Ancak vasiyet edilen mallar elbirliği mülkiyetine tabii olduğu için mahkeme bana paylı mülkiyete çevirmem için yetki verdi. 4 taşınmaz var 3’ünün tarafları aynı ancak bir tanesinde farklı bir tane taraf var. Arabulucuya başvurup dava açacağım. Tek bir arabuluculuk ve tek bir davada açsam taraf açasından sıkıntı yaşar mıyım? Yardımcı olursanız çok sevinirim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :481, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : sailor1981, Tarih : 11-07-2025 16:45
Kolay gelsin herkese

İİK 89/4 uyarınca açılan tazminat davasında verilen karar (sadece tazminat talebi var) kesinleşmeden icraya konu edilebilir mi?

İİK 89/4 uyarınca açılan tazminat davası kararları aleyhine İİK 36.madde uyarınca TEHİRİ İCRA prosedürü uygulanabilir mi?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :579, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : gny, Tarih : 11-07-2025 15:33
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil muvazzaf subay ve 15 yıllık mecburi hizmet süresini henüz tamamlamamış. Ancak artık bu görevi yapmak istemiyor. Bilindiği üzere istifa hakkı tanınmadığı için farklı usullerle meslekten ayrılmayı planlıyor.
1- disiplin ceza puanını doldurmak suretiyle
2- firar
Bu seçenekler arasına yoğunlaşmış olmakla birlikte firarın hüküm ve sonuçları daha ağır olacağından bahisle disiplin ceza puanını doldurması suretiyle olmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz. En kısa ve risksiz durumun 6+1 yaparak kısa süreli kaçma cezası almak suretiyle olacağını düşünüyoruz. Ancak bu hususta da iç işleyiş açısından bazı imkansızlıklar ve zorluklar yaşamaktadır. Kendisi şuan harekat alanında görevde ve kısa süreli kaçma yapması imkansız. Müvekkile nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda bu aşamadan sonra yardımcı olamadık. Şayet aranızda bu süreci bilen varsa yahut bu konularda çalışan birine yönlendirebilecek olan varsa yardımlarını bekliyoruz.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :585, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukato0206, Tarih : 11-07-2025 15:20
sayın meslektaşlar merhaba,
sorum şöyle: karşı tarafa kesinleşmiş bir ilam uyarınca ödenen tazminat bedeli mevcut.
bu bedel bir taşınmaza ilişkin değer kaybı tazminatıdır.
burada değer kaybında esas alınan eksiklik yargı sürecinin tamamlanmasından sonra giderilmiştir. yani sebep ortadan kalkmıştır aslında.
sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açılabilir mi düşüncelerinizi merak ediyorum
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :575, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : nisa.nur, Tarih : 11-07-2025 11:46
Merhabalar,
Müvekkilimiz Bir Maddi Hasarli Trafik Kazasina Karişiyor. Bu Kazada Kusurlu Olan Müvekkilimiz. Daha Sonra Karşi Tarafin Kasko şirketi Müvekkilimiz Aleyhine Trafik Kazasindan Kaynakli Tazminat In Rücu Bedeli Sebebiyle Icra Takibi Başlatiyor. Ancak Müvekkilimizin Sigortasi Olmasina Rağmen Sigorta şirketine Başvurulmadan Müvekkilimizden Talep Ediliyor. Müvekkilimiz Bu
Borcu ödüyor. Bu Aşamada Ne Yapmaliyiz Kendi Sigortamiza Rücu Mu Etmemiz Gerekir, Başvuru şart Midir Yoksa Direkt Dava Yoluna Mi Geçmemiz Gerekir?
Bilgisi Olan Meslektaşlarimizin Yardimini Rica Ediyorum. şimdiden Teşekkür Ediyorun.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :585, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av.Fatih23, Tarih : 10-07-2025 21:37
Merhaba sayın meslektaşlarım,
Bir boşanma davasında davacı-karşı davalı vekili bulunmaktayım. Yerel mahkeme karar duruşmasındaki kısa kararında;
-Davacı-karşı davalının davasının KABULÜNE,
Lehimize
150.000₺ maddi
150.000₺ manevi tazminata,
-Davacı-karşı davalının davasının REDDİNE, sair hususlar gerekçeli kararda açıklanmak üzere şeklinde karar verdi.
Yani sehven davalı-karşı davacının davasının reddi yazacağına davacı-karşı davalının davasının reddine yazdı.
Daha sonra gerekçeli kararda da aynı hatayı yaptı ancak gerekçe kısmında davacı-karşı davalının davasının kabulüne karar vermekle aşağıdaki hüküm kurulmuş,
Davalı-karşı davacının davasının reddine karar vermekle aşağıdaki hüküm kurulmuş, diyerek kısa karardaki metnin hatalı halini gerekçeli kararın hüküm kısmına aynen yazmış. Üstüne gerekçeli kararda gerekçe kısmında maddi tazminatı açıklarken 150.000₺ yazılmış, yine sehven manevi tazminat 95.000₺ yazılmış . Gerekçeli karar hükmünde maddi manevi 150’şer bin tl olarak hüküm fıkrasına yazılmasına rağmen gerekçe ile çelişki oluşmuş.
Bu durumda ne yapmam gerekir.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :77, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Mr. Kök, Tarih : 10-07-2025 14:26
Saygıdeğer meslektaşlarım merhaba, Geçirmiş olduğum trafik kazası sebebiyle hukuk yargılamasına konu dosyamda temyiz süresinden sonra temyiz dilekçesini sundum. Yargıtay her ne kadar tarafımca sunulan mazereti kabul etmiş olsa da dosya içerisine sunulan vekaletname de birden fazla vekile yetki verilmiş olması sebebiyle eski hale getirme talebimi reddetmiş bulunmaktadır.

İşbu vekillerin dosya içerisinde tek bir duruşmaya dahi girmişliği veya dilekçe yazmışlığı yoktur. Hal böyle iken eski hale getirme talebimizin bu sebeple red olmasının hukuka aykırı olduğu kanaatindeyim. Aynı konu ile ilgili uyuşmazlık yaşayan veya bilgisi olan meslektaşlarımdan hukuki yardım talep ediyorum. Şimdiden teşekkürler...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :697, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Griffin54, Tarih : 08-07-2025 22:10
Meslektaşlarım merhaba

müvekkil 2. el olarak mercedes marka araç alıyor. Bir müddet sonra kendisine aracının ithal edildiği süreçte gümrük vergilerinin eksik ödendiğinden bahisle gümrük bakanlığınca şerh koyulduğu bilgisi veriliyor. Müvekkil şuan aracı yed-i emin olarak zilyetliğinde bulunduruyor ancak satamıyor. Haliyle mülkiyet hakkı ihlal ediliyor ve araç müsadere tehdidi altında, müsadere kararı çıkarsa araç gümrük tarafından satılacak.

Şayet araç satılırsa nasıl yol izleyebiliriz. Bu konuda bilgisi veya tecrübesi olan, yol gösterebilecek bir meslektaşımız varmı?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :810, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Toy Avukat, Tarih : 07-07-2025 15:35
Meslektaşlarım merhabalar, iyi çalışmalar diliyorum. Elimizdeki bir boşanma dosyasında müvekkil anne ve müşterek çocuklar için tedbir nafakasına hükmedildi. Bu hususta icra takibi başlattık fakat davalı babanın tek malvarlığı tarafların aile konutu olarak kullandığı ve şu an için müvekkil ile müşterek çocukların ikamet ettiği konut. Üstelik davalı baba cezaevinde ve görünen uzun bir süre çıkamayacak. Dolayısıyla nafaka bedellerini tahsil edemiyoruz.

TMK 364 kapsamında anne değil fakat müşterek çocuklar için babanın ödeme gücü bulunmadığından bahisle üst soydan yardım nafakası talepli dava açmayı düşünüyorum. Araştırdığım kadarıyla miras sırasına riayet edilmesi gerekiyor ve babadan sonra dedeye dava açmamda herhangi bir sakınca yok. Fakat bu davayı somut olayda olduğu gibi tedbir nafakası tahsil edilemediğinde de açabilir miyim? Aciz vesikası vs. gerekiyor mu yoksa babanın cezaevinde olması, banka hesabında para olmaması, üzerine kayıtlı malvarlığının bulunmaması ve doğal olarak sigortalı bir işte çalışamıyor olması yeterli mi? Davacı olarak anne aracılığıyla çocukların vekaletini alıp doğrudan müşterek çocukları mı göstermem gerekir? Yardımcı olabilecek meslektaş varsa çok sevinirim. İyi çalışmalar diliyorum.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :667, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : gbahsi, Tarih : 04-07-2025 13:27
Meslektaşlarım merhabalar hiç tecrübemin olmadığı bir alanda yardımlarınız için yazıyorum. Müvekkilin hizmet karşılığında bir şirkete ciro ettiği çek bulunmakta. (Kendisine de başka şirketten ciro edilmiş) ne var ki bu şirket mal kaçırma amaçlı hareket edip piyasa yüklü miktarda borç bırakmıştır. Müvekkil de şirketle anlaştıkları üzere hizmet alamadığı gbi çeki de geri alamamıştır bu durumda en hızlı çözüm nasıl alınır, çek dayanak gösterilerek ihtiyati hacizle en azından çekin vadesi gelmeden işlem yapılmasını önlemek mümkün mü? Şimdiden*teşekkürler
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :738, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : avukato0206, Tarih : 04-07-2025 12:48
Sayın meslektaşlar merhaba,
konu şöyle:
bir taşınmaz konut satışında satış yapılan tüketiciler eksik işler nedeniyle (yapımı henüz tamamlanmayan ortak alanlar, spor merkezi vs) değer kaybına ve ayıplı ifa nedeniyle seçimlik haklarına yönelik tüketici mahkemesinde tazminat davası açıyor kazanıyor ve dosyalar kesinleşiyor.
bu doğrultuda davalılar davacılara tazminat ödemelerini gerçekleştiriyor.
ancak sonrasında, halihazırda yapım aşamasında olan bu eklentiler yani sosyal tesisler tamamlanıyor. yani burada şu mesele ortaya çıkıyor bu sosyal tesisin olmaması sebebiyle bir tazminat ödendi ancak bu tesisler zaten yapım aşamasındaydı ve sonrasında tamamlandı. yani ödenen tazminatın sebebi bir nevi ortadan kalktı bu da davalının zararına oldu. bu duruma katlanmak zorunda mıdır yoksa izlenebilecek herhangi bir hukuki yol mevcut mudur sizce?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :734, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukat1034, Tarih : 03-07-2025 21:26
Sayın meslektaşlarım öncelikle kolay gelsin. Müvekkilimin taşınmazı üzerinde kiralık olarak baz istasyonu kurulu fakat belediyeden gelen müzekkerede ruhsatı olmadığı anlaşıldı baz istasyonunun kaldırılmasını istiyoruz belediyeye dilekçe versek sonuç ne olur, müvekkil aleyhine bir sonuç doğurur mu?

Teşekkürler, saygılar...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :741, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Avukat1034, Tarih : 03-07-2025 21:12
Meslektaşlarım merhabalar müvekkilim yurt dışında hakkında ceza soruşturması başlatılmış ve ön ödeme kapsamında 10 gün içinde savcılık belirtilen tutarı ödemesi için süre vermiş tebligat çıkarılmış fakat eline ulaşmamış 12.05.2025 tarihinde çıkarılmış müvekkilin daha yeni haberi oluyor sizce süre geçse bile bu parayı yatırmak lehe olur mu? İyi çalışmalar, saygılar...
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :724, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : hukuki_mülahazalar, Tarih : 03-07-2025 20:25
Merhabalar,

Sigorta şirketi, müvekkilin işyerinde oluşan yangın sonrası müvekkile ödemesi gereken yangın tazminatını yaklaşık 6 ay sonra ödedi. Bu tazminatın geç ödenmesi sebebiyle oluşan zararlarımızı gecikme tazminatı veya müspet zarar adı altında talep edebilir miyiz? Sonuçta müvekkil bir tacir ve aldığı parayı ticaretinde kullanacaktı. Bunun ispatı nasıl olur?

Müvekkil dolar üzerinden ürün alıyor, yanan şeyler arasında ürünler, ham maddeler vs de vardı. Haliyle tazminat 6 ay önce ödenseydi daha az zarara uğrayacaktık çünkü doların 6 ay önceki haliyle şimdiki hali arasında fark var gibi bir dava açılabilir mi? veya başka hangi sebebe dayandırılabilir?
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :698, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]

Yazan : Av. Zeynep İlayda, Tarih : 03-07-2025 15:04
Merhabalar meslektaşlarım. Tüketici Mahkemesinde manevi tazminat talepli bir dava açmıştık. 2025 tarihli güncel Yargıtay kararı nedeniyle yargılama karar aşamasına kadar geldikten sonra,başta davayı açarken bu konuda herhangi bir içtihat olmamasına rağmen, davamız 'tüketici hakem heyetine başvuru olmadığı gerekçesiyle usulden' reddedildi. Usulden ret kararının zamanaşımı suresini kesmedigi, hakem heyetlerinin de çok yavaş karar verdiğini göz önüne alarak, kesinleşme şerhi henüz girmemiş olan yargılama dosyası mevcut iken Hakem Heyeti başvurusunu gerçekleştirdim. Karşı tarafın derdestlik itirazı olmasına rağmen hakem heyeti usulden ret kararı vermedi ve işin esasına girip bir inceleme yaparak ve aleyhimize olacak şekilde hakem heyetlerinin fiziki olarak yetersiz olduğu manevi tazminat değerlendirmesi yapamayacağı bahsiyle başvurunun reddi kararı verdi. Bu arada ilk yargılama dosyası olan ve usulden reddedilen dosya çoktan kesinleşti. Hakem heyeti kararının akabinde, süresi içerisinde, biz yeniden aynı davayı hakem heyeti başvurusu da yaptıktan sonra daha yüksek bir meblağ talep ederek tekrar açtık. Karşı taraf ise yeniden açılan bu ikinci davaya sunduğu cevap dilekçesinde, hakem heyeti basvurusuna cevabindaki gibi derdestlik itirazını tekrar gündeme getirmiş. ikinci yargılama devam ederken artık bu aşamada'tüketici hakem heyetine başvuru esnasında derdest bir yargılama dosyası var idi' şeklindeki itiraz yeni dosyada mahkemece değerlendirebilir mi, herhangi derdest bir dava bulunmazken dava açıldığı halde sırf yargılama öncesinde hakem heyetine başvuru esnasında kesinleşmemiş bir karar oldugu hususu bizim için bu aşamada tekrar bir usulden ret sebebi olabilir mi? Görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.
[Konunun Forumdaki Yeri]  Okuyucu :685, Yanıtlar : 0   [Yanıtlayın]


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06828690 saniyede 13 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.