Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
İyi çalışmalar,
Müvekkilin apartmanında yıllık olağan kurul yapılmış ve müvekkilin de olduğu apartman sakinlerinin yarısından fazlası bu toplantıya katılmış. Karar defterine "otoparkta her iki garaj da numaralandırılacak" şeklinde karar yazılmış.
Numaralandırma sonrasında müvekkile kalan alan, arabasının girmesinin mümkün olmadığı oldukça dezavantajlı bir bölüm olmuş. Sonrasında fark edildiği üzere apartmandaki herkese yetecek bir otopark alanı olmadığı için müvekkil gibi bazı kişilere bu küçük alanlar laf olsun diye tahsis edilmiş.
Sorum ise şu; müvekkilin karar defterine imzası bulunmakta (toplantıya katıldığı için) ancak numaralandırma kararı özelinde bir onayı gösterir imzası yok. Ayrıca karar defterinde de salt çoğunluk ya da oy birliğinden bahsedilmiyor. Müvekkilin aleyhte oy kullandığı beyanıyla İptal davası açmamızda bir engel var mıdır?
|
|
|
Yazan : öz87,
Tarih : 23-01-2025 20:23
|
Meslektaşlarım merhaba ;
2024 yılında ihtiyaç sebebiyle tahliye ve kira bedelinin tespiti istemli davamızı açtık. Tahliye kararı verildi , kira tespiti davamız başka esas numarası ile devam edecek tefriki istendi.
Sorum şu; o zamanın emsal kararları doğrultusunda çok afaki olmayan 25.000 bin gibi bir rakam belirlemiştik. Şuan ki ekonomik koşullara baktığımızda bu miktar çok azami kaldı şuanda 40-45 binlere kadar emlak piyasası yükselmiş. Daha devam edecek dava ve süre uzayacak zarar daha da katlanmış olacak.
Nasıl bir yol izleyebilirim bu durumda ? Dava dilekçesinde ki miktar değiştirebilir mi? Bilirkişi incelemesinde zaten haklı durumumuz ortaya çıkmış olacak yahut ikinci bir tespit davası açma hakkımız var mıdır? Dava devam ederken, süre olarakta kaçırdık bu seneyi sözleşme tarihine göre.
|
|
|
Yazan : buraki,
Tarih : 23-01-2025 14:53
|
Sayın meslektaşlarım merhabalar. Bir kamulaştırma dosyamızda " dava tarihi olan 24/04/2023 tarihinden itibaren kamu alacaklarına uygulanan en yüksek faiz ile birlikte davalıya DERHAL ÖDENMESİNE," yönünde karar verildi. Bu kapsamda UYAP ta faiz hesabı yapmak istediğimde ü farklı faiz türü arasında tereddütte kaldım. Şöyle ki; 6183 Sayılı kanunun 51.maddesine göre gecikme faizi, Bankalarca 1 yıl ve daha uzun vadeli mevduatlara fiilen uygulanan azami faiz ve Bankalarca 1 yıla kadar mevduatlara fiilen uygulanan azami faiz olmak üzere üç farklı faiz türü var. Kamulaştırma bedeline istinaden on dört aylık bir faiz alacağı söz konusu. Her bir tür arasında da ciddi farklar mevcut. Ayrıca Faizin bitim tarihini idarece kamulaştırma bedelinin bankaya yatırıldığı tarih mi yoksa karar tarihi mi almak gerekir bunda da tereddüte düştüm. Bu hususlarda değerli görüşlerinizi paylaşmanızı rica eder iyi günler dilerim.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım;
Müvekkil araç kiralama işi yapan bir kişiden araç kiralıyor.
1 yıllık sözleşme ile ayda 20 bin TL'den yıllık toplamda 240 bin TL'ye araç kiralıyor. Ancak sözleşmenin 8. ayında olmamıza rağmen toplamda müvekkil aracı sadece 3 ay kullanabiliyor. Aracın arızası var, borcu var, yakalaması var gibi türlü bahanelerle araç müvekkilden geri alınıyor ve sürekli olarak yenisinin getirileceği söyleniyor. Bu arada müvekkil sürekli ödeme yapmaya devam etmiş. Toplamda 300 bin TL'yi aşmış yaptığı ödeme.(Banka kanalı ile) Yani 1 yıllık kira parasından daha fazla para ödemiş. Bunun sebebi de müvekkile " sen şu kadar daha ver ben sözleşmeni uzatacağım, gerekirse 1 yıl daha kullan aracı.." gibi söylemler. Müvekkil aracı 1 yıl daha kullanacağını düşünerek paraları göndermiş. Müvekkili kandırmışlar açıkçası. Müvekkil şimdi 3 aylık kiralama bedeli olan 60 bin TL tutar haricindeki parayı geri almak istiyor ancak hangi hükümlere dayanabilirim? Tüketici hukukuna mı kiralama sözleşmesine mi yoksa sebepsiz zenginleşme hükümlerine mi? Kiralama sözleşmesinden doğan ayıplara dayalı fesih yapsak geçmişe etkili olur mu?
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım;
Müvekkil şirket işyerinde, 3.kişi borçlunun borcu için hacze gelinmiş (müvekkilin müşterilerinden biri), haciz ve muhafaza baskısı ile ihtirazi kayıtla ödeme yapılmıştır.
Akabinde de istihkak davası açılmıştır.
İstihkak davamızın kabulüne karar verilmiştir, dosya istinaf aşamasında.
Ödenen bedelin iadesi sağlanabilir mi?
İstirdat için 1 yıllık süre geçti (istihkak davası 2 yıldan fazla sürdü ve henüz kesinleşmedi)
Bedelin tahsili için sebepsiz zenginleşme hükümlerine mi dayanmalıyız?
Zamanaşımı vb. sorularda sıkıntı yaşıyorum.
Yardımlarınızı rica ediyorum.
İyi çalışmalar.
|
|
|
Yazan : Yağmurb,
Tarih : 20-01-2025 13:07
|
İyi günler meslektaşlarım. Beraat kararı sonrasında tazminat komisyonuna başvuracağım bu hususta dikkat edilmesi gerekenler nelerdir (eklenecek evraklar vs.). Bir de avukat vekalet ücretine hükmediliyor mu. Daha önce tazminat komisyonuna başvurmuş bir meslektaşım var mıdır ortalama ne kadar maddi manevi tazminata hükmediliyor? (suç: çocuğun nitelikli cinsel istismarı )
|
|
|
|
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkilim resmiyette adi ortak olarak görünmüyor, ortaklığa emeğini koymuş ve döner ustası olarak çalışıyor. Adi ortaklık sözleşmesinde, müvekkilimin hissesine düşen miktardan 300.000 TL'yi adi ortaklığa borçlandığını, ve bu miktarın kar payı alacağından mahsup edileceğine dair hüküm var. Müvekkil, adi ortakların kendisi ile hiçbir bilgi paylaşmaması, çalıştığı 3 yıl boyunca zarar ettiklerini iddia edip kendisine kar payı da vermemeleri üzerine 2020 yılında çalışmayı bırakıyor ve başka bir işte sigortalı olarak çalışmaya başlıyor, fakat feshe ilişkin ihtar vs. çekmiyor. 2022 yılında kar payı alacağına ilişkin arabuluculuğa başvuruyor ve olumsuz sonuçlanıyor. Bu durumda adi ortaklığın feshi ve kar payı alacağına ilişkin dava açarsak kar payı alacağını sözleşmenin kurulma tarihinden dava tarihine kadar talep edebilir miyiz?
|
|
|
Yazan : av.aysse,
Tarih : 16-01-2025 16:06
|
Merhabalar, müvekkile ait arazinin etrafında olup kesinleşen orman kadastrosu mevcuttur. İlgili arazi okyanusun ortasındaki ada gibi bırakılmış ve çevresiyle orman alanı harici bağlantısı yoktur. Ayrıca kadastro sırasında orman sayılmayan yer olarak belirlenmiştir. Kadastro iptali talebi vb hariç bu durumda ne gibi bir yol izlememi önerirsiniz, sevgilerle..
|
|
|
|
Bir inşaat all risk sigorta poliçesinde iş makineleri teminat altına alınmış ancak parantez içinde (Liste Şartı İle) şeklinde ibare düşülmüş. Poliçenin başka bir yerinde liste verilmesi veya ek makine listesi ile ilgili hiçbir hüküm yok.
Müvekkil de makine listesi teslim etmemiş. İş makinesi kazası sebebiyle sigorta şirketinin makine listesi verilmedi şeklinde iddiasına karşılık olarak günlerdir araştırma yapıyorum ancak ne bir karar bulabildim ne de akademik bir çalışma.
Bu noktada bu konuyu Sigorta ettirenin beyan yükümlülüğü hükümleri kapsamında mı değerlendirmek gerekir? Elinde karar veya fikri olan meslektaşların yardımını rica ederim.
|
|
|
Yazan : dermez,
Tarih : 11-01-2025 17:00
|
Meslektaşlarım, 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanunu Geçici Madde 84 ile 50/d'den 33/a ya geçiş için 6 aylık bir süre verildi biliyorsunuz. Ama bu süreden sonra atanan araştırma görevlileri bu haktan yararlanamadı. Ben bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ve hakkaniyetsiz olduğunu düşünüyorum.
Bir müvekkil üniversiteye kendi için 2023 eylül sonu gibi başvurduğunda sürenin geçtiğinden bahisle red kararı verildi. İptal davası açmak istiyorum ama halihazırdaki kanuni düzenlemeye göre kabul verilmesi pek olası da görünmüyor.
Ayrıca aklıma gelen bir husus da bu geçici maddeye dayanmadan direkt olarak şartların sağlandığından bahisle 33/a'ya geçmek için başvuruda bulunulması. Bu durumda 2020 öncesi çeşitli kabul kararları buldum.
Sorum, bu şekilde 50/d'den 33/a'ya geçiş için başvuru yapıp iptal davası açan meslektaşımız var mıdır? Veya bu konuda elinde emsal karar olan, konu hakkında detaylı bilgisi olan varsa biraz aydınlatabilirse çok sevinirim.
Herkese İyi Çalışmalar Dilerim.
|
|
|
Yazan : avhanim,
Tarih : 10-01-2025 17:54
|
Merhaba meslektaşlarım, zamanaşımı yaklaşırken elimdeki bir dosya hakkında sizlerden fikir almak istedim.
Kahramanmaraş depreminde 131 m2’lik taşınmazı orta hasarlı hale gelen müvekkilime DASK 94823₺ ödeme yapmış, poliçe bedeli normalde 197548₺. Müvekkilin taşınmazına güçlendirme yapıldı, yıkılmadı. Bu takdirde sizce sigorta tahkime gidip metrekare bedeli 1508 TL yerine 3016 TL olmalı şeklinde başvuruda bulunmak arabuluculuğa gitmekten daha mı mantıklıdır? Elinde bu hususta örnek dosya mevcut olan var mı acaba?
Sigorta tahkime gidildiğinde, ödenen miktarın zararını karşılamadığına dair deliller yoksa eğer 3016 TL üzerinden ek tazminat ödemesi yapılmasına karar verilir mi?
Değerli görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim...
|
|
|
|
Kira alacağına ilişkin tahliye ihtarli takip başlattık borçlu itirazında " borca,takip dayanağı belgeye, imzaya itiraz ederim" demiş ,sizce bu itiraz kira akdine ve kira akdindeki imzaya açıkça itiraz sayılır mı? İcra mahkemesine itirazın kaldırması ve tahliye yoluna başvurulabilir mi?
Konu ile alakalı emsal karar varmıdır?
|
|
|
|
Feto Teror Orgutune Uye Olma davalarinda Emniyet Mudurlugunun veri inceleme raporlarindaki A5,say gibi kodlamalar baskaca delillerle desteklenmedikce mahkumiyete esas alinmamaktadir. Yerel Mahkemelerin beraat kararlarini onayan Yargitay 3. Ceza Dairesinden,
Ornek İctihatlar:
Yargitay 3. CD.2022/1072 Esas 2023/2055 Karar
Ayni Daire 2023/18605 esas
Ayni Daire 2024/2009 karar
Ayni Daire 2024/5914 karar
|
|
|
Yazan : nisanur,
Tarih : 03-01-2025 16:22
|
merhabalar,
bir simsar alıcıdan aldığı kaporayı satıcıya gönderdikten sonra aralarındaki alım-satım ilişkisinin bitmesiyle ödenen kaporadan sorumlu mudur? kendisinde olmayan, satıcıya gönderdiği kaporadan sorumluluğunun bulunmadığına ilişkin bir karar var mıdır?
teşekkürler..
|
|
|
Yazan : av_yda,
Tarih : 02-01-2025 12:36
|
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım,
Müvekkil aleyhine açılan kamulaştırma bedel tespit ve tescil davasında kamulaştırma bedeli müvekkilin hesabına depo edildi, müvekkile derhal ödenmesi için bankaya mahkemece yazı yazıldı ve gerekçeli kararlar da sunuldu. Fakat buna rağmen banka şubesi sorumluluğu genel merkeze atıp yüklü bir meblağı 20 gündür ödemiyor. Bu 20 günün faiziyle ilgili hukuken ne yapılabilir? Ve ayrıca ödemeyi sağlamak için nasıl bir yola başvurabilirim?
|
|
|
|
Herkese merhaba,
Alacaklı vekili olduğum kambiyo takibinde, artış hacizli taşınmazların satış aşamasına geldik. Bu noktada borçlu vekili icra müdürlüğüne reddedilecek hani tabiri caizse uyduruk bir talep atıyor ve icra müdürlüğü bu talebi reddiyor. Bunun üzerine borçlu taraf icra muamelesini şikayet yoluna başvuruyor. Buradan da 2 gün içinde ret kararı veriliyor (talebin ne uyduruk olduğunu ve hukuki olmadığını buradan anlayın).
Bunun üzerine borçlu taraf bu kararı istinafa taşıyor ve icra müdürlüğünden de iik 363 gereği satışın durdurulmasını talep ediyor.
Şimdi sorum şu, satış günü verilecek aşamaya gelmiş bu dosyada bu şekilde satışı durdurmak mümkün mü ? Çünkü mantığım almıyor eğer mümkünse hiç bir icra dosyasından satış yapılamaz.
Cevaplarınızı büyük bir merakla bekliyorum. Herkese kolay gelsin mutlu yıllar dilerim.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım. Müvekkil emlakçı ile alıcı arasında emlak ücret sözleşmesi imzalanıyor. Sözleşmede taşınmazın satın alma bedeli olarak tutar yazılıyor. Devamında da: "Satın alma olayı emlakçı saf dışı bırakılarak gerçekleştirilirse satın alma bedelinin %4'ü oranında komisyon alıcı tarafından emlakçıya ödenecektir." maddesi sözleşmede yer alıyor ve alıcı, müvekkil emlakçıyı saf dışı bırakarak başka bir emlakçı aracılığıyla aynı taşınmazı satın alıyor.
Sormak istediğim soru ise şu: Alıcı bu taşınmazı noterde yaptığı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile alıyor ve oturuyor şu an içerisinde, ikamet adresi de orası. Henüz tapu kendisine geçmemiş ancak proje tamamlandığı için tapular henüz çıkarılmasa da anahtar teslimi müteahhit tarafından yapıldığı için dairede oturuyor. Sözleşmede ise %4 komisyon ödemesi için "satın alma olayı gerçekleşirse" dendiği için, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi imzalanarak taşınmazda oturulması satın alma olayı kabul edilir mi yoksa tapuda mülkiyetin devri mi gerekir satın alma olayının gerçekleştiğinin kabul edilmesi için? Teşekkürler şimdiden.
|
|
|
|
Değerli Meslektaşlar,
Öncelikle sorum biraz uzun olacak, bu nedenle okuyup cevap veren tüm meslektaşlara şimdiden teşekkür ederim.
Müvekkil ev sahibinin taşınmazını 3 yıldır ailesiyle (anne, baba ve 2 çocuk) birlikte kullanan kiracı ile 2 ay önce arabuluculuk aşamasında tahliye konusunda Tahliye tarihi 30 ARALIK 2024 olacak şekilde anlaşmaya varmıştık.
Başlangıçta belirtmek isterim ki yazılı bir kira sözleşmesi bulunmamaktadır.
Dün, müvekkilim kiracı ile önce gündüz saatlerinde anahtar teslimi konusunda konuşmuş, ancak kiracının gecikmesi sebebiyle teslim saati 18.30 olarak belirlenmiştir. Müvekkilin taşınmaza gitmesi ile birlikte yaklaşık saat 19.00 civarında kiracının kendisi değiş kardeşi gelerek anahtarı teslim etmiştir. Taşınmazda elektrik aboneliği sonlandırıldığı için müvekkil ancak telefon kamerasının flaşıyla evi gezebilmiştir.
Taşınmazdaki Durum:
14 yaşındaki taşınmazda, olağan kullanım dışında olduğuna kanaat getirdiğimiz ciddi hasarlar mevcuttur:
-3+1 evdeki dış kapı dahil 6 kapının 2’sinde yumruk izine bağlı göçükler vardır. (Kiracı, bu kapıları değiştireceğini belirtmiştir.)
-Diğer 4 kapı ise son derece kirli ve kilitleri bozuktur.
-İki odanın duvarları çift taraflı bantlarla kaplıdır.
-Duvarlarda yağ lekeleri ve kir izleri mevcuttur.
-Prizlerin tamamı hasarlıdır.
-Alaturka tuvaletin kapısı kilitlidir ve açılamamıştır; içerisi bilinmemektedir.
-Taşınmazın iki yerinde, biri 3 parmak diğeri 1 parmak genişliğinde, karşı duvarı gösterecek şekilde delikler bulunmaktadır.
-Elektrik duyları sökülmüş ve sarkar vaziyettedir.
-Duşakabin ve klozet oldukça kötü durumdadır, temizlenerek kullanılabilir hale getirilmesi mümkün görünmemektedir.
-Lavabo taşında kırıklar vardır.
-Mutfak dolapları diğer hasarlara kıyasla nispeten olağan kullanım içinde değerlendirilebilir, ancak yine de kötü durumdadır.
Bunlara ek olarak, başka irili ufaklı hasarlar da tespit edilmiştir.
Müvekkil, taşınmazı kiracıya teslim ederken boyalı ve düzgün bir şekilde teslim ettiğini iddia etmektedir. Ancak kiracı, bu durumu reddetmekte ve taşınmazdaki hasarların büyük kısmının zaten taşınmaz kendisine teslim edildiğinde mevcut olduğunu savunmaktadır.
Bu noktada, taşınmazdaki “hor kullanım” iddiasını ispatlama yükümlülüğü bizdedir. Evin bu şekilde teslim edilmediğini ortaya koymamız gerekmektedir.
Yarın sabah taşınmaza giderek apartman yöneticisi ve komşulardan birini de yanımıza alarak detaylı bir video kaydı yapmayı ve bir tutanak hazırlamayı planlıyorum. Akabinde, delil tespiti talebinde bulunmayı düşünüyorum.
Sorularım:
1)Taşınmazın bu şekilde teslim edilmesi, “hor kullanım” gerçekleştiğine dair yeterli bir ispat olarak değerlendirilebilir mi?
2)Yetişkin bireylerden oluşan bir ailenin 3 yıl boyunca bu şekilde bir ortamda yaşadığını kabul etmek, sizin kanaatinize göre mümkün müdür?
3)Eğer imkân oluşursa, taşınmazın eski kiracısının tanık olarak dinlenmesi, diğer hususlarla birlikte ispat açısından yeterli olur mu?
4) Konuyla ilgili başka önerileriniz varsa memnuniyetle değerlendirmek isterim.
Şimdiden teşekkür eder, iyi çalışmalar*dilerim.
|
|
|
|
Merhaba. Ben stajyer avukatım. Bir hükümlüye vasi olarak atanmışım. Daha önce kayyım olarak atanmıştım duruşmaya beni çağırmamışlardı fakat ben kendim gitmiş ve davaya küçükler adına katılmıştım.
Burada vasi oldum ergin birine ve ne yapmam gerekiyor açıkçası bir fikrim yok. Kişinin infazının olduğu yer benim yaşadığım yere çok uzak. Ben bu vasilikle ne yapacağım? Daha önce vasi olanlar olayı çok da gözümü korkutmadan anlatabilirse sevinirim.
|
|
|
|
Merhaba, müvekkile ait iş yerinin bulunduğu site yönetimi tarafından aidat borcuna ilişkin icra takibi başlatılmış. Bir kira dönemi içinde iki defa aidat borcundan dolayı icra takibi başlatılması halinde mülk sahibi site yönetimin yaptığı bu icra takiplerine dayanarak iki haklı ihtar nedeniyle tahliye davası açabilir mi? Yardımlarınızı rica ederim.
Not: Aidat borçları icra dosyasına ödenmiştir.
|
|
|