Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Üstadlarım merhabalar,
İlk defa makbuz keseceğim bana yardımcı olabilirmisiniz?
Asliye ceza Mahkemesinde katılan vekili olduğum dosyada sanık hagb aldı. Bende bana hükmedilen 30.000 TL ilam vekalet ücretini ve 966,58-TL işlemiş faizi icraya koydum. Bugün borçlu toplam 30.966,58- TL icra dosyasına örme yapmış. Uyaptaki hesaba göre 6.964-TL bakiye borcu var. İcra dairesi de tahsil harcı ve cezaevi harcını keserek benim hesabıma 28.938,28-TL ödeme yaptı. Ben bu makbuzu nasıl keseceğim? Yani;
karşı taraf şahıs. Şahsa mı yoksa icra dairesine mi keseceğim?
Tahsilat makbuzunda yazan 30.966,58 Tl üzerinden mi yoksa cezaevi harcı ve tahsil harcı kesildikten sonra hesabıma yatan 28.938,28-Tl üzerindemi keseceğim? ve bu miktar brütmüdür netmidir?
%20 Kdv ile mi keseceğim? %20 Stopaj olacak mı?
Tevkifat varmıdır?
Şimdiden çok teşekkür ederim...
|
|
|
Yazan : gbahsi,
Tarih : Bugün 13:34
|
Merhabalar meslektaşlarım. Müvekkilin babası Almanya'da bir huzurevinde tam bakıma muhtaç, felçli şekilde yaşamaktadır. Babanın sağlık durumu nedeniyle Türkiye'ye gelmesi mümkün değil. Müvekkil, babasının Türkiye'deki yasal işlemlerini yürütebilmek adına vasi tayini için dava açtıysa da babasının yurtdışında yaşaması nedeniyle dava reddedildi. Bu durumda nasıl bir yol izlenebilir? Şimdiden teşekkürler
|
|
|
|
Merhaba,devlet hastanesinde eczacılık yapan müvekkil, amiri olan başhekim eczacının görev ve sorumluluğunun dışında emir veriyor ve görevleri yapmadığı için uyarıyor hukuken bunun önüne geçmek için ne yapılabilir
|
|
|
|
Değerli Meslektaşlarım merhaba,
Kafamı karıştıran bir konuda görüşlerinize başvurmak istedim. Şöyle ki; müvekkil evlilik öncesinde bir mağazadan mobilya almış ancak mobilya eve getirilip kurulduktan belli bir süre sonra ayıplı olduğu ortaya çıkmış. Bunun üzerine tüketici mahkemesinde dava açıldı ve söz konusu mobilyaların davalının iade alarak davacıya bedelini iade etmesine karar verildi.
Davalı mağaza sahibi, mobilyaları almak istemiyor veya bu yönde bir girişimde bulunmuyor. Müvekkil parasını alıp yeni mobilya almak istiyor ancak evdekileri çıkarması gerek. Malumunuz olacağı üzere mobilyanın bir noktaya taşınması ve saklanması ayrı bir masraf ve müvekkil bu masrafı yapmak istemiyor.
Gelinen noktada müvekkile daha fazla masraf yaptırmadan mobilyanın iadesi ve paranın alınması için nasıl bir icra yöntemi uygulanmalıdır?
Saygılarımla
|
|
|
Yazan : Av.Al,
Tarih : 28-11-2024 19:25
|
-
|
|
|
Yazan : Duygu35,
Tarih : 28-11-2024 18:05
|
Merhaba meslektaşlarım, müvekkiller kendi aralarında anlaşarak hisseli araziye çit çekmek istiyorlar. İleride uyuşmazlık yaşamamak adına ne yapılmalıdır? Daha önce Noter ve Tapu ile konuştum, rızai taksim sözleşmesi yapmıyorlar en azından İzmir içinde bu şekilde ağız birliği yapılmış.
|
|
|
|
Merhabalar, konut edinmek isteyen kişileri birleştiren, ortak bütçe oluşturan bir anonim şirket ile bir müvekkilim tasarruf finansman sözleşmesi akdetmiş. Tasarruf finansman sözleşmelerinde konut edinmek isteyen kişilerden organizasyon bedeli talep ediliyor. Belirli bir tutar ise sözleşme uyarınca belirli bir tarihe kadar taksitler şeklinde kişiler tarafından ödeniyor.
Öncelikle müvekkilin talebi organizasyon bedelinin kendine iadesi şeklinde.
6361 Sayılı Kanunun 2021 yılında eklenen 39/A maddesine göre fesih halinde organizasyon bedelinin ödenmeyeceğine yönelik hüküm bulunmakta.
2021 öncesi akdedilen sözleşmelerde organizasyon bedelinin iadesi gerçekleşen yargıtay kararları mevcut.
Yanılmaya, gabine dayanarak veyahut herhangi bir sebeple sözleşmenin iptali yoluna gidilebilir mi ?
|
|
|
|
Boşanma kararı kesinleştikten sonra iddet süresinde çocuk doğuyor. Ancak genetik baba müvekkilimiz. bunun için soybağının reddi davası açacağız çocuk üzerinden. Bu arada anne akıl hastalığı nedeniyle kısıtlanmış. Asıl sorum şu;
1- Müvekkil ile anne birlikte yaşıyorlar ancak anne yenidoğan çocuğa bakmıyor, süt ihtiyacını karşılamıyor,çocukla hiç ilgilenmyor. Bunun için her ne kadar müvekkil baba olarak gözükmese de ayrıca velayetin kaldırılması davası açıp çocuğa vasi atayabilir miyiz?
|
|
|
Yazan : GZMGLSN,
Tarih : 26-11-2024 13:22
|
Meslektaşlarım merhaba ;
Suriye uyruklu iki çocuk savaş anında Suriye sınırından geçerek dayılarının yanına geliyor. Ancak çocukların velisi olan anne ve babası Suriye'de kalıyor. Çocukların dayıları çocukları okula yazdırmak için çocuklara kimlik belgesi almak için başvuruda bulunsa da vasisi olmadığı için işlem yapamıyor. Sorum şu; Velayet kaldırılmadan çocuklara dayısının vasi olarak atanması mümkün müdür? Velayetin kaldırılması davası açılırsa süreç çok uzayacak ve çocuklar eğitim hayatından bu süreçte mahrum kalacak. Bu hususa ilişkin istisnai bir durum veya emsal karar var mıdır ?
Vereceğiniz cevaplar için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım; Toplu yapılarda yönetim planı değişikliği için genel kurulda 4/5 çoğunluk mu sağlanmalı yoksa toplu yapı temsilciler kurulu kat maliklerini temsilen yönetim planını değiştirebilir mi?
Yargıtay 18. Hd nin eski bir kararında temsilciler kurulu değiştirebilir gibi bir yorum varmış kararı bulamadım bilgisi olanlar cevaplayabilir mi? Teşekkürker
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Bir müvekkilim anlaşmalı boşanmak istemekte. Evlilik birliği içerisinde alınmış, kredisi devam eden bir taşınmaz mevcut. Bu evin maliki ve kredinin borçlusu koca olup müvekkilim ise bu krediye kefil olmuş durumda.
Önce boşanma kararı kesinleştikten sonra evin 1/2’sinin müvekkilime devredilmesi ve müvekkilimin taksit bedellerinin yarısını her ay kocasına ödemesi şeklinde bir bir plan yapılmıştı. Ancak banka tarafından kredi ödemeleri tamamlanmadan devir gerçekleşirse kredinin konut kredisi vasfından çıkarılıp tüketici kredisine çevrileceği, KKDF ve BSMV muafiyetlerinin iptal edileceği ve faiz oranlarının vs. yükseleceğine dair dönüş yapıldı. Biz kredinin vasfı bozulmadan devrin gerçekleşmesini istiyoruz, çünkü oranlar değişirse iki taraf için de zor bir durum oluşacak.
Kredinin vasfını değiştirmeden evin devredilmesinin tek yolu ise kredi ödemelerinin tamamlandığı 17/05/2038 tarihinden sonra (boşanma kesinleştikten 14 yıl sonra) devrin gerçekleşmesi olarak gözüküyor.
Devir için 14 yıl sonrasını protokole yazarsam fakat ileride koca boşanma protokolünün gereği olan devre yanaşmazsa açmam gereken dava "tescile zorlama davası" mı olacaktır? Ve zamanaşımı süresini on yıl olarak düşünüp TBK m. 146 hükmü gereğince on yıllık zamanaşımı süresinin, borcun muaccel olmasından itibaren (2038'den sonra) işlemeye başlayacağını, dolayısıyla bu hakkımızın zamanaşımına uğramayacağını söyleyebilir miyiz?
Ayrıca boşanma kararının kesinleşmesinden sonra fakat tescile zorlama davasının açılmasından önceki bir zamanda taşınmazın mülkiyeti devir borçlusu koca tarafından müvekkilim haricinde bir başkasına devredilirse, artık bu kişiye karşı boşanma protokolüne dayanarak tescile zorlama davası açma imkanımız kalmayacak. Böyle bir engelle karşılaşmamak adına ne yapabiliriz? Nasıl bir şerh koyabiliriz? Müvekkilim adına taşınmazın üzerine ikinci dereceden ipotek mi tesis ettirmeliyim? Arş. Gör. Dr. Feride DEMİRBAŞ 'ın bir makalesinde "Böyle bir engelle karşılaşmamak adına alacaklının, ihtiyati tedbir talep ederek taşınmazın sayfasına TMK m. 1010/I, b. 1 uyarınca çekişmeli hakların korunmasına ilişkin şerh konulmasını talep etmesi faydalı olur." şeklinde okudum, ancak bunu nasıl uygulayacağımı bilemedim, bu konuda daha önce tecrübesi olan meslektaşlarımız yardımcı olabilirse çok sevinirim.
Ayrıca kocanın kredi taksitlerini düzenli ödememesi durumunda müvekkilimin kefaletten kaynaklı sorumluluğu da gündeme gelebilir. Kredinin kefilinin değişmesi için bankayla görüştüm ancak sebebini anlamadığım şekilde kesinleşmiş boşanma kararını sunmamız halinde talebimizin değerlendirileceği söylendi. Dolayısıyla kefili değiştiremedik, müvekkilim kefil olarak kaldı, zaten kredi borçlusu eş de kefilin değişmesini kabul etmiyor. Protokole nasıl bir hüküm ekleyerek müvekkilimi kefalet yükümlülüğünden doğabilecek zararlara karşı koruyabilirim?
Daha önce böyle bir durumla karşılaşan meslektaşımız varsa bana yardımcı olabilirse çok sevinirim. Yardımlarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
Değerli Meslektaşlarım;
Benimde kat maliki olduğum toplu yapı niteliğinde bir sitede karşılaştığımız bir mesele hakkında bilgilerinize ihtiyacım var. Site 10 bloktan oluşuyor bloklardan birinin altında ana yola cepheli hizmet veren mağaza, süpermarket, lokanta, pastane ve ve kreş var. Sitede ortak alanda yüzme havuzu ve basket, futbol sahaları da var. İş yerleri KMK nun 20. Maddesine göre daire sahipleri gibi aidattan ortak alan giderlerinden sorumlu olmalı diye düşünüyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?. Ortak alandaki sosyal tesislerimizden faydalanma nasıl olacak.örneğin Zincir süpermarketin yada kreşin olduğu yerin sahibi yada kiracısı nasıl faydalanır bu hak kime ait çalışanlar da kullanmak istermi? Tüzel kişiler bu hakları nasıl kullanabilir işyerlerinin hak ve sorumlulukları nasıl olmalı?. Büyükşehirlerde olup benzer sitede oturan yada müvekkillerinizden benzer sorunlarla gelen oldu mu? İçtihat var mı? Yorumlarınız için şimdiden teşekkür ederim. Saygı ve selamlar.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım;
Borçlunun mirasen hissedar olduğu taşınmazların satışı için, aldığımız yetki üzerinde taşınmazların satış yoluyla ortaklığın giderilmesi davası açtım. Uzun yargılama neticesinde satış yoluyla ortaklığın giderilmesi kararı verildi ve karar kesinleşti. Dosya satış memurluğuna gönderildiğinde. Bu esnada borçlu, icra dosyasında ki borcunu ödedi ve dosya infazen kapandı. Dolayısıyla satış dosyasını takip etmemize gerek kalmadı.
Ancak ortaklığın giderilmesi davasında, yargılama masrafı ve tarafıma ödenecek vekalet ücreti için; taşınmazda hissesi olan davalıların hissesi oranında ödemesine kararı verildi. Bu durumda ilam vekalet ücreti ve yargılama masrafının tahsili için sadece borçlu hakkında ilamlı icra takibi mi, başlatmalıyım?
|
|
|
|
sevgili meslektaşlar sorum şöyle, tarım amaçlı olarak, birkaç tarım arazisi birden bir şahsa kiraya veriliyor. sözleşme 5 yıl süreli olarak düzenlenmiş. ancak tahliyeyi olabildiğince garanti altına almak istiyoruz tahliye taahhüdü son yıllarda özellikle konutlar için hep duyduğumuz bir kavram. peki bu sözleşme için geçerliliği ve gerekliliği nasıl olur?
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
Boşanma davası devam ederken karşı tarafın talebi üzerine iştirak nafakası miktarı arttırılmıştır.Ancak karar tarihi değil,bir önceki iştirak nafakasına hükmedilen tarihten itibaren arttırılmıştır.
Bu durum doğru mudur?Ayrıca da daha önce takdir edilmeyen tedbir nafakası da yine istem üzerine ara karar ile dava tarihinden itibaren takdir edilmiştir. Karar tarihinden olması gerekmez miydi?
Sonuçta önceki kararda tarafların mevcut koşullarına göre verilmişti. O zaman kadın çalışmaktaydı.Şuanda işssiz, bilgisi olan meslektaşlarım cevaplarsa çok sevinirim
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım,
2022 yılında işçi, işverene ait araçla kaza yapıyor ve ölüyor. İş güvenliği uzmanlarından oluşan heyet raporu kusur oranlarını %50 işverene, %50 işçiye verdi. Ölen işçinin ailesi ilgili kusur oranında destekten yoksun kalma tazminatı aldılar. Bu kazada işverene ait araç da hurda oldu. Sormak istediğim soru şu:
1) İşveren; hurda olan araç için ölen işçinin mirasçılarından kazada işçinin %50 kusur oranı var diye hurda araç bedelini isteyebilir mi? harici bir tazminat davası ile?
2)Eğer böyle bir dava açılıyorsa tazminat konusu iş sözleşmesinden kaynaklanan tazminat mıdır? ve zamanaşımı nedir?
|
|
|
Yazan : abuj,
Tarih : 21-11-2024 16:40
|
Sayın meslektaşlarım,
01/12/2019 tarihinde meydana gelen trafik kazası nedeniyle müvekkil felç kalmıştır. Şu an başkasının yardımı olmadan hayatını idame ettirememektedir. Kaza nedeniyle 2022 yılında manevi tazminat davası açtık ve 2023 yılında davayı kazandık. Akabinde icra takibi başlattık. İcra takibi sorgusunda borçlunun üstüne herhangi bir malvarlığı çıkmadı. Sigortalı çalışan olması nedeniyle maaş haczi talep ettik. Gelen cevabi yazıda; bizden önce bir icra takibi dosyası olduğu ve bu dosya için kesinti yapıldığı, bizim 2. sıraya alındığımız yazılmıştır. Muvazaalı olduğunu düşündüğümüz icra dosyasını incelediğimizde, 2019 Eylül yılında düzenlenmiş bir senede dayanarak 2021 yılında icra takibi açıldığını öğrendik. Senetleri için protesto çekilmemiş, takibi açan alacaklının avukatı yok yeni kendi başına icra takibini açmış, sorgulamalar yapılmış ve borçlunun üzerine herhangi bir taşınır veya taşınmaz mal olmadığı tespit edilmiştir. Muvazaalı olduğunu düşündüğümüz bu dosyadan fiili haciz işlemi de yapılmamıştır. Sadece maaş haczi müzekkeresi ile borçlunun maaşına haciz işlenmiş ve başkaca bir işlem bu zamana kadar yapılmamıştır. Muvazaalı açılmış icra takibinin iptali için dava açacağız ancak tasarrufun iptali davası şartlarında bizim alacağımızın doğduğu tarihin, muvazaalı açıldığını iddia ettiğimiz icra takibindeki alacaktan önce doğmuş olması ve kesin veya geçici aciz belgesi almamız gerektiğine dair şartlar mevcut.
1-Tasarrufun iptali davası ile muvazaalı icra takibinin iptali davası şartları birbirinden farklı mıdır?
2-Kesin veya geçici aciz belgesi almamız gerekir mi?
3-Eğer bu iki davanın şartları aynı ise senet üzerine her zaman geriye dönük şekilde tarih atılabileceğini düşünürsek, davayı açmamız halinde salt bu tarih hususu nedeniyle davanın reddi ile karşılaşır mıyız?
Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.
|
|
|
|
İyi günler ,
Kirasını ödemeyen kiracıya yönelik 2 haklı ihtar çekmiş bulunmaktayım.İleri ki safhada örnek13 takibi yapmam mümkün mü yoksa direkt Sulh Hukuk Mahkemisinde dava mı açılmalı?
|
|
|
Yazan : pati,
Tarih : 20-11-2024 18:32
|
Meslektaşlarım Merhaba,
Kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle kiracı aleyhine ilamsız icra takibi başlattım. Kira sözleşmesi 1 yıllık yapılmış ve kira ödeme dönemleri de 1. ayın ve 7. ayın sonu olarak belirlenmiş. İlk 6 aylık dönem için icra takibi başlatmıştım, bu sırada ikinci 6 aylık dönem içinde kiracı borcunu ödemedi. Açmış olduğum takip üzerinden ikinci 6 ayı da ekletebiliyor muyum yoksa yeni bir takip mi açmam gerekiyor?
Bu arada kiracıya ilk 6 ay kira dönemine dair ödeme emri tebligatları ulaşmadı, şuan adres araştırılması aşamasında, adresi bulunamazsa ilanen tebligat talep edeceğim. O yüzden takip talebime ikinci 6 ayı da ekletmem mümkün mü yardımcı olursanız sevinirim. Teşekkürler
|
|
|
|
Merhabalar.
3. Kişinin istihkak iddiasına dayalı olarak davayı açtık mahkeme eksik harcı tamamlamak için tarafımıza süre verdi ancak aklıma takılan bir husus var. Müvekkil , haciz mahallinde istihkak iddiasında bulunuyor ve yediemin olarak haczedilen mallar kendisine bırakılıyor. Mallar , küçükbaş hayvan. Akabinde müvekkil bu malları satıyor ve malları sattığını muhafaza işlemi için gelen memurlara söylüyor ve tutanak tutuluyor. Malları sattığı için malların tespit edilen değeri kadar icra dosyasına borçlu olarak ekleniyor. Akabinde icra mahkemesi takibin devamına karar veriyor ve istihkak davası açması için 7 gün süre veriyor. Biz davayı açıyoruz ama bu malların satıldığını dava açıldıktan sonra öğreniyoruz. Şimdi burada davadan önce hacizli mallar yediemin sıfatına sahip ve istihkak iddiasında bulunan müvekkil tarafından satılıyor yani istihkak davası açılmadan önce satılıyor. Bu durumda istihkak davamız konusuz kalma sebebiyle reddedilir mi? Şimdiden cevaplarınız için teşekkür ederim
|
|
|