Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Merhaba,
Müvekkillerin taşınmazlarına atalarından beri, 700 metre uzakta bir kaynaktan bir çok taşınmazdan geçerek küçük bir ark halinde akan suyun içine hayvan ölüleri düşmesi ve açıktan akması nedeniyle sağlıksız olmasından kaynaklı içme suyu olarak kullanılamaması, zaman zaman traktör geçtiğinde dahi kapanarak akıntının kesilmesi nedeniyle toprağın altından boru hattı döşenmiş, aynı köyden olmayan kişilerin sırf bu kişileri bölgelerinde istememesi nedeniyle boruları kırması sonucu karar alınması amacıyla açtığımız mecra irtifakı davasında, bilirkişilerce daha önce döşenen hat krokide aynen gösterilerek ve su ihtiyacının varlığı tespit edilerek, açıktan geçmesinin sağlıklı olmayacağı da belirtilerek rapor verilmiş ve mahkemece dava kabul edilerek kesin olarak karar verilmişti. Bizim de gözümüzden kaçan şekilde mahkemece hüküm bölümünde yalnızca"su arkı" kelimesi yazılarak boru hattı eksik bırakılmış. Karşı taraflar bu açıktan yaralanarak hem müvekkili şikayet ediyor hem de boruları kırarak kaldırıyor. Kararı veren hakim değiştiğinden yeni hakim tavzih talebimizi reddetti. Tavzih talebinin reddine dair karara karşı istinaf yoluna gitsek tüm taraflara tebliğ edilmeden olur mu? Taraf sayısının çokluğu nedeniyle dava zaten 5 yıl sürmüştü. Tekrar dava açmak ta hem çok masraflı, hem su ihtiyacının ivediliği karşısında uzun sürmesi sorun. Her ne kadar istinaf imkanı olsa da; taraf sayısının karar verildiği tarihte dahi 150 civarı olması, aradan geçen sürede yine birçok ölen olmasından taraf sayısının artacağı, davanın uzayacağı, mecra iritifakı davalarında zaten tüm masrafın davacı tarafça karşılanıp, yargılama giderine de hükmedilmediği dikkate alındığında istinaf vaya dava müvekkil için hem çok maliyetli hem de süreç uzun olacak. Karar verilen davada dava dilekçesi ve bilirkişi raporundan boru hattı ile geçirilmesi talebi olduğu, davanın zaten açıktaki suyun sağlıksız olmasından dolayı içme suyu amaçlı açıldığı, mahkemenin de bu yönde karar verdiği ortada olduğundan yeni bir dava açarak taraf teşkili ve yeni keşif-bilirkişi işlemi yapılmadan, bir nevi tespit şeklinde mecra irtifakının boru hattı olması gerektiği şeklinde karar alabilir miyiz? Bu duruma karşı nasıl bir yol izlenebilir? Yardımcı olabilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler.
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım.Bir konu hakkında bilgilerinize ihtiyacım var.
Müvekkilim taşınmazın 1/2 hissesini satın alıyor.Diğer hissedara şufa hakkını kullanması hakkında ihtar göndereceğiz fakat diğer hissedarın bilgilerini tapu ve diğer kurumlardan kişisel bilgilerin korunması kanun uygulaması nedeniyle vermiyorlar.Bu bilgileri nasıl alabilirim veya bu nedenle Sulh Hukuk Mahkemesinde tespit davası açabilirmiyim.Hukuki yararımız var bence.
teşekkür ederim
|
|
|
|
Merhaba Sayın Meslektaşlarım,
Bir konuda fikirlerinize ihtiyacım var.
Müvekkil,kısıtlı babasına vasi olarak atanmış.Kısıtlı babanın kendisine ait taksi durağı var.Kısıtlı baba, kısıtlanmadan önce taksi durağında çalıştırabilmek için bedelsiz bir şekilde araba devralıyor.Arabayı devreden kişi soför olarak çalışmak ve ayrılırken arabasını geri almak şartıyla bedelsiz olarak devri gerçekleştiriyor. Ancak sonrasında baba hastalanarak kısıtlanıyor. Müvekkil arabayı bedelsiz olarak devraldıkları kişiye aracı geri devredip yeni bir araç alarak durakta çalıştırmak istiyor.Bunun için nasıl bir yol izlenmesini tavsiye edersiniz?
Şimdiden teşekkür ederiz.
|
|
|
|
Meslektaşlarım; merhaba.
Müvekkile ve 2 kardeşine zeytinlik vasfında tarım arazisi miras olarak intikal etmiştir. Taşınmazın büyüklüğü 3.500m2’dir.
Bölünemez nitelikte tarla vasfındadır. Müvekkil hissesini satmak istemektedir. Miras intikali yapılmış fakat el birliği ile mülkiyet sona erdirilmemiştir.
Noterden satış vaadi yapmak istenildiğinde noter tarla vasıflı taşınmazlarla ilgili işlem yapmamakta, tapu satışı yapmak istendiğinde ilçe tarım muvafakat vermemektedir.
Adi yazılı sözleşme ile satış yapılmak istendiğinde mahkemelerce adi yazılı sözleşme kabul edilmemektedir.
Farklı bir fikri olan Meslektaşlarımın yardımına ihtiyacım var.
Şimdiden değerli katkılarınız için teşekkür ediyorum
|
|
|
|
Meslektaşlarım iyi günler. Konu itibariyle Limited Şirkettin iki ortağı var. Müvekkilin ortaklık payı yüzde %40 olmakla beraber haklı sebeplerden mütevellit ortaklıktan çıkma davası açacağım. Lakin sorun olan nokta arabuluculuğa tabi midir?
Çünkü gerek TTK ve getirilen arabuluculuk şartlarından ötürü davaya ilişkin yaptığım araştırmalar neticesinde şirketten ayrılırken alacağı bedelden ötürü arabuluculuk yolu gözükmekte.
Ancak arabulucu noktasında UYAP sistemi üzerinde Ortaklıktan çıkma ve çıkarılma davası olaya uygun düşse de UYAP sistemi üzerinden arabulucu dosya türlerinden böyle bir dava gözükmemekte ve dava açma masrafları ise maktu olup dava esas değeri tanzim edilemediğini gördüm. Bu sebeplerden ötürü de arabuluculuğun olmadığını direkt dava açmak suretiyle açılabildiğini anlamış olsam da dava dilekçemde de dayanacağım üzere belirsiz alacak olarak itibari bir dava değeri girmiş bulunmaktayım.
Sorum şu'dur ki: Arabuluculuğa tabi midir? Tabi ise açılacak dava türü UYAP sistemi üzerinden ne olabilir? Yardımcı olunabilirse çok sevinirim çünkü kitaplar ve internet üzerinde olaya ilişkin belirsizlikler arasında kaybolmuş durumdayım.
|
|
|
Yazan : mstdrsn,
Tarih : 25-09-2023 14:10
|
Meslektaşlarım merhabalar, bildiğiniz gibi 7343 sayılı kanun ile İİK madde 106 ve 110 maddelerinde de değişiklikler yapıldı. Yeni düzenleme ile taşınmaz satışlarında satış giderinin satış talebiyle çıkarılacak tarifeye göre peşin ve tam yatırılması gerektiği, aksi halde satış talebinin vaki olmayacağı düzenlendi ve Türkiye'de değişik tarihlerde yürürlüğe girdi. Somut olayda yürürlüğe ilişkin problem bulunmamaktadır.
Somut örnekte; X dosyasından satılan taşınmaz üzerinde Y dosyasından haczimiz bulunmakta. Sıra cetveli yapıldı, cetvelde X dosyası 1. sırada, Y dosyası 2. sırada olup Z dosyasının güncel haczi bulunmadığından cetvele sokulmamıştır.
Z dosyası alacaklısı, kendi hacizlerinin 2022 Mart tarihli olduğunu, 2023 Ocak ayında 200,00-TL satış avansı yatırdıklarını, kendilerine tarifeye göre yatırmaları gereken 5.780,00-TL'nin yatırılması için tebligat yapılmadığını, bu nedende hacizlerinin ayakta olduğunu, cetvelde 2. sırada olmaları gerektiğini iddia ederek sıra cetveline karşı şikayette bulundu.
İlk derece mahkemesi Z dosyası alacaklısını haklı bularak icra müdürlüğünce 200,00-TL'nin 5.780,00-TL'ye tamamlanması için tebligat yapılmadığından dolayı 200,00-TL satış avansı yatırılarak talep edilen satış talebini geçerli ve haczi ayakta saydı. Sıra cetvelinde Y dosyasının önünde alınmasına karar verdi.
7343 sayılı kanun değişikliği ile satış avansının tam ve peşin olarak tarifeye göre yatırılması gerektiği düzenlenmekteyken 7343 sayılı değişiklik öncesi içtihatlar doğrultusunda çıkan bu ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunu düşünüyorum. 7343 sayılı kanun ile İİK madde 106 ve 110'da yapılan değişikliklerin bizzat 200,00-TL gibi küçük paralar ile haczi devam ettirmenin engellenmesine yönelik olduğu kanaatindeyim.
7343 sayılı değişiklik sonrası tarifeye göre yatırılmayan ve kendisine de tebligat yapılmayan alacaklının haczinin devam etmediğine ve düştüğüne ilişkin karar bulamadım, zira sanıyorum Yargıtay henüz bu dosyalara bakmaya başlamamış. Elinde bu konuya ilişkin ilk derece yahut Bölge Adliye Mahkemesi kararı olan meslektaş varsa paylaşmasından büyük mutluluk duyarım. Herkese iyi çalışmalar dilerim.
|
|
|
Yazan : nerminn,
Tarih : 25-09-2023 13:48
|
Merhabalar önemli bir sorum var meslektaşlarım. Pandemi döneminde müvekkilin oturum izni almak için konsolosluğa başvurması gerekiyormuş. O dönemde randevu süreleri uzak tarihe verilmesi ve müvekkilin eşinin hamile olması sebebiyle müvekkil daha hızlı sonuçlansın istemiş. Arkadaş ortamında birilerinin vize işlemlerini en hızlı şekilde halledebileceğini öğrenmiş. Söz konusu kişilerle euro üzerindan anlaşarak vize işlemlerini halletmişler ancak yurt dışına çıkış işlemleri sırasında VİZE PULUNUN SAHTE olduğu anlaşılarak müvekkil hakkında RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK SUÇUNDAN iddianame düzenlenmiş.
1-) Haklarında yurtdışı çıkış yasağı olmamasına rağmen pasaportların mahkemede delil olarak saklanmasına karar verildiği için müvekkilin eşi yurt dışına çıkamıyor. Ama asıl nokta şu ki müvekkil sürekli giriş çıkış yapabiliyor. Eşinin de ailevi problemlerden dolayı acilen çıkması gerekiyor ama konsolosluk pasaport istiyor. Yurtdışına çıkabilmesi için bir yol var mıdır?
2-) Müvekkil iyiniyetli olduğunu ispatlayaarak beraat alma şansımız var mıdır?
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlar.
Müvekkil belediye ile yaptığı anlaşma gereği çevre düzenlemesi ve mimari tasarım kapsamında işlemler yapmış ve bu işlemleri tamamlayarak belediyeye teslim etmiştir.
Fakat belediye tüm taleplere rağmen ödeme yapmaktan kaçınmaktadır.
Bu durumda doğrudan belediyeye karşı alacak davası açarak alacağımızı temin edebilir miyiz?
Dava Ön Şartı Bulunmakta mıdır ?
Şimdiden bilgilerini aktaran meslektaşlara teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhaba;
Muris kat irtifakına tabi 4 katlı binadaki daireleri mirasçıları arasında paylaştırmıştır. Binanın çatı katına kaçak olarak yaptığı 3 daireden bir tanesini( müvekkilimin gidişatının iyi olmadığı ve yolda kalma ihtimaline karşılık ) paylaşma niteliğinde müvekkilime vasiyet etmiştir.
Zaman içinde murisin öngörüsü gerçekleşmiş ve müvekkilim dışarıda kalmıştır. Müvekkilim ilgili dairenin mirasçı kardeşlerden kendisine teslimini talep etmiştir. Fakat buna yanaşmamaları üzerine bu dairenin teslimini talep etmektedir.
1-Miras nedeniyle istihkak davası sonunda olumlu sonuç alınabilirmi? Veya bu konuda izlenmesi gereken farklı bir yol varmı?
2-Müvekkilimi mirasçı kardeşleri binaya sokmadıklarından noter aracılığı ile yapılan ihtar ve taleplere rağmen kendisine bu dairelerin hangi mirasçı veya mirasçılar tarafından kullanıldığı veya kiraya verilmiş ise kim tarafından verildiği konusunda bilgi verilmediğin edinme ihtimali de olmadığından davayı kim ve kimlere karşı açması gerekir?
3-Dairelerde kiracı varsa kiracılarda davada taraf olarak gösterilmesi gerekirmi?
teşekkür ederim.
|
|
|
|
Merhabaşar, boşanma davamızda ziynet eşyalarına yönelik bilirkişi raporları tamamlandı başta ziynetlere yönelik formalite olarak belirttiğimiz miktar içni ıslah yapmayı düşünüyoruz ama ilk kez yapacağız. Hakim ziynetlere yönelik yemin teklif etmişti tanıklar fotoğraflar vs olmasına rağmen. Biz de yemin delilinden vazgeçtik. Bunun aleyhe karar çıkacağı anlamına geldiğini söyleyenler var yine de ıslah yapmalı mıyız tavsiyeleriniz neler teşekkür ederiz.
|
|
|
Yazan : Actio06,
Tarih : 19-09-2023 23:04
|
Merhaba sayın meslektaşlarım. Çok ilginç bir olayı paylaşacağım. Fikirlerinize açığım. Müvekkil aleyhinde alacaklı vekili tarafından kira borcunun ödenmesi için ilamlı takip yapılıyor. Ekine kira sözleşmesi, tahliye taahhütnamesi, ihtarname ekleniyor. İcra müdürlüğü talebi kira borcu için örnek 13, tahliye taahüdü için örnek 14 yapılması gerektiği, bu takipte kira borcu için örnek 13 talebi gönderilirse örnek 13 ödeme emri düzenleneceği gerekçesiyle reddediyor. alacaklı vekili örnek 13 takip talebi düzenleyip, açıkça da örnek 13 ödeme emri gönderilmesi talebinde bulunuyor. Bundan yaklaşık 10 gün sonra da adi yazılı tahliye taahhüdüne dayalı olarak ayrıca ilamlı takip yapıyor. Yaptığı ilamlı takip ilam olmaması nedeniyle şikayetimiz üzerine duruyor. Örnek 13 için başlayan takipte kira borcu süresi içinde ödeniyor. Bu defa alacaklı vekili aynı takipte aslında örnek 13 talep etmediği, ekine tahliye taahhüdü eklediği gerekçesiyle örnek 14 tahliye emri düzenlenmesini talep ediyor. Bu defa icra müdürlüğü örnek 14 tahliye emri düzenliyor. henüz müvekkile tebliğ edilmedi. ancak açıkça örnek 13 talebiyle başlayan takipte borç dahi ödendikten sonra örnek 14 gönderilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu bu konuda da şikayet yoluna gidilmesi gerektiğini, bunun itiraza konu edilemeyeceğini düşünüyorum. Dediğim gibi fikir ve görüşlere açığım. Şimdiden tüm meslektaşlara teşekkür eder, iyi forumlar dilerim
|
|
|
Yazan : av.cv,
Tarih : 19-09-2023 14:56
|
Değerli meslektaşlarım, müvekkilin paydaşı olduğu bir vasıta söz konusu. Ancak bu vasıta üzerinde toplamda 10 paydaş var ve bir paydaşın borçları yüzünden vasıta üzerinde haciz var. Tüm paydaşlar anlaştı ve bu aracı müvekkile satmak istiyor ancak müvekkil satış sonrası vasıta üzerinde haciz ve yakalama kalmasın istiyor. Tüm paydaşların ortak kararı ile ortaklığın giderilmesi yoluyla bu araç müvekkile satılabilir mi? Satılırsa haciz nasıl kalkar? Yada bu haczi borçlu üzerine bırakarak aracı satın almanın bir yolu var mıdır?
|
|
|
|
İyi akşamlar diliyorum. Müvekkilimiz bir bağımsız bölüm alacağını üçüncü bir şahsa devretmiş. Buna karşın kendisi de aynı alacağı aynı üçüncü şahsa devretmek için aynı kişiye dava açmış. Bunu ise başka bir sözleşme ile yükümlü kılındığı için yapmış. Yükümlü kılındığı sözleşmeyi, alacağı temlik ettiği sözleşmeden daha sonra yapmış. Davalı olan taraf husumet itirazında bulundu. Alacağın temlik edildiğini ve dava açma hakkının bulunmadığını ifade etti. Burada izlenecek herhangi bir yol, karşıt geliştirilebilecek bir savunma var mıdır? Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ediyorum.
|
|
|
Yazan : tegese,
Tarih : 18-09-2023 14:25
|
Sayın Meslektaşlarım
Resmi şekilde yapılması gereken mirastan feragat sözleşmesinin, mirasçı tarafından tek taraflı bir beyan ile vasiyetnamenin açılması dosyasına beyan yazmak suretiyle yapılmış olması şekil şartının gerçekleştiği sonucunu doğurur mu?
Özetle resmi şekil kesinlikle noter huzurunda yapılmak suretiyle mi sağlanmış olur?
|
|
|
|
Merhaba,
Müvekkilin hisseli tapusunda malik hanesinde 0/1 paylı iki adet malik bulunmakta. Bu kişiler payları olmamasına rağmen, sırf malik hanesinde isimleri olması nedeniyle ortaklığın giderilmesi davasına dahil edilmeli mi?
Teşekkürler.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım, 1994 yılında Belediye tarafından bir bölgede düzenleme yapılıyor. Müvekkilin de bu yerde bulunan arsa üzerinde bir taşınmazı mevcut. Belediye müvekkilden taşınmaz yerine o tarihte düzenleme ortaklık payı karşılığında para ödenmesi için tebligat gönderiliyor. Şuan için dop kesintisi %45 oranına çıkartılmış ve hali hazırda 300.000 TL civarında bir meblağ isteniyor.
İlk olarak Belediye tarafından 1994 tarihindeki dop oranı günümüze yönelik olarak %45 oranına çıkartılabilir mi?
Ayrıca şuan için uygulanan yeniden değerleme oranı çok yüksek. Buna yönelik verilen herhangi bir Yüksek Mahkeme kararı var mıdır? İlgilenen olduysa daha önce yardımcı olabilirse çok sevinirim.
|
|
|
Yazan : Defi-Def,
Tarih : 15-09-2023 16:02
|
Usulüne uygun olarak güçlendirme kararı alınmış ve güçlendirme işlemlerine fiilen başlanmış bir apartmandan kat maliklerinden biri güçlendirme işlemlerini aksatmakta ve dairesine giriş izni vermemektedir. Bu durumda ilgili kat malikine karşı nasıl bir yaptırım ve dava yoluna gidilebilir?
|
|
|
|
Merhaba arkadaşlar , bir fatura takibim vardı itiraz edildi. Daha önce anlaşılan işle ilgili ödemeler yapilmis ancak hepsi ödenmemiş. Ödenmeyen kısım için fatura kesmiş müvekkil. Yapılan ödemelerde bir açıklama yok. Dava yoluna gitsek kazanma şansimiz nedir?( Yapılan iş eve yapılan demir doğrama işlemleridir.)
|
|
|
|
Ortaklığın giderilmesi davası kesinleştikten sonra davacı satış talep etmezse, tüm masrafları satış talep eden davalı mı karşılar? Gazete ilan masraflarını satış talep eden karşılıyor bildiğim kadarıyla. Ancak sonrasında keşif, bilirkişi, vb diğer masraflar da davalıya mı aittir? Yoksa davacı mı karşılar?
Teşekkürler
|
|
|
Yazan : nerminn,
Tarih : 14-09-2023 19:40
|
Sayın meslektaşlarım bir çıkmazın içerisindeyim yardımınıza ihtiyacım var. Dayım 2014 yılında Yalova Termal Akköyden devremülk sözleşmesi imzalamış, bedeli peşin ödeyerek tapuyu almış. Tapuda şu an 7/3650 oranında hisseye sahip ancak sözleşme çıkan bir yangında yok olmuş. Tanzim tarihi aynı gün ve vade tarihleri ise 2018-2019 arasında olan 10-15 senede dayalı aleyhine icra takibi başlatılmış. Miktarlar düşük olduğu için aidat borcu olduğunu düşünüyorum. Benzer konularda tapu iptal ve tescil davası açıldığını duydum ama hepsi de sözleşmeye dayanmış. Ben sözleşmeye nasıl ulaşabilirim onu bile bilmiyorum. Bir yerde sözleşmenin verildiğinin ispat yükü satıcıdadır diye gördüm ama bu benim için ne kadar faydalı olur bilemedim. Bu arada dayım, devremülkü hiç kullanmadığını söylüyor. Asıl sorum ise şu ki ELİMİZDE SÖZLEŞME OLMAMASI DURUMUNDA TAPU İPTAL TESCİL DAVASI İLE SENETLERİN İPTALİ DAVASI AÇABİLİR MİYİM?
|
|
|