Kanallar : Lütfen
Seçiniz |
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım,
Tarafımızca açılan ortaklığın giderilmesi davasında 7 taşınmazın 6 tanesi alıcı buldu. Fakat 1 tane taşınmaz her iki ihalede de satılmadı. Bu taşınmaz yönünden tekrardan süreci başlatmak istiyorum. Fakat bu mümkün müdür ? Mümkünse nasıl bir yol izlemeliyim ve dayanağı nedir ?
Teşekkür ederim, iyi çalışmalar dilerim.
|
|
|
|
Merhabalar meslektaşlarım. Bugün bir müvekkilimden kısıtlı tecrübeme göre kendimce ilginç bulduğum bir soru aldım ve forumda bilgi sahibi olunsun diye düşünerek buraya da yazmak istedim.
Müvekkil evlenmeden önce kat irtifaklı bir tapu alıyor ve bu tapu evlilik birliği içerisinde kat mülkiyetine dönüyor. Ben kişisel mal yerine geçen değer olduğu kanaatiyle eşinin hak iddia edemeyeceğini söyledim ama sizlere de danışmak istedim. Herkese iyi çalışmalar diliyorum.
|
|
|
|
Merhabalar,
Öğrencilik döneminde bir dershanede öğretmen olarak ders veren müvekkilimin ödenmeyen ücretlerinin tahsili için uğraşıyorum. Bu konuda iki sorum olacak. Yapacağınız tüm yorumlar benim için değerlidir. Teşekkür ediyorum.
1) Dershaneler hakkında icra takibi nasıl yapılacaktır? Tüzel kişiliği var mıdır?
2) Henüz öğrenci iken sigortası ve iş sözleşmesi olmaksızın dershanede öğretmen olarak çalışan müvekkilim olası bir itirazın iptali davasında diploması olmadığı halde öğretmen olarak çalıştığı gözetildiğinde bu ücrete hak kazanacak mıdır?
|
|
|
|
sayın meslektaşlar merhaba,
sorum biraz ilginç olabilir ancak, daha öncesinde bir mahkeme ilamında kısa kararı imzalayan katip ile gerekçeli kararı imzalayan katibin farklı olmasının bir bozma nedeni olacağı bu farklılığın sebebinin açıklanması gerekliliğine ilişkin kararlar bulmuştum. hem cmk hem hmk açısından rastlamıştım bu kararlara. somut durumda kısa kararı imzalayan bir katip olmasına karşın gerekçeli kararı yazı işleri müdürü imzalamıştır. sizce bu kararlara paralel bir durum mu oluşmuştur? fikri olan var mıdır
|
|
|
Yazan : Horae,
Tarih : 17-07-2025 16:14
|
Merhaba Meslektaşlarım,
Müvekkil kira bedellerini sehven (ıbandaki bir kaç rakamı yanlış yazması nedeniyle) 6-7 ay boyunca üçüncü kişinin hesabına gönderiyor. Tarafımızca sebepsiz zenginleşme nedeniyle kişi hakkında icra takibi başlatıldı. İcra takibi başlatılmadan önce ilgili bankadan ıban numarası ve isim bildirilerek kişinin tc nosu istendi fakat size veremeyiz devlet dairesi istesin dediler. Takibi T.C. Numarasız açtık. İcra Müdürlüğü ıban bilgisini paylaşarak bankadan kişinin adres ve tc numarasını istedi. Banka da müzekkere cevabı olarak kvkk kapsamında veremem size bu bilgiyi diyor. Bu durumda banka hakkında ne yapılabilir, borçlunun t.c. numarası nasıl temin edilebilir.
|
|
|
Yazan : Ünlü8,
Tarih : 17-07-2025 15:20
|
Meslektaşlarım herkese iyi günler dilerim
Ayıplı araç satışına ilişkin olarak sözleşmeden dönme ve edimlerin iadesi talepli davamızı açtık. Mahkeme davamızın kabulüne karar verdi. Hüküm kısmı ise şu şekilde ‘’……..davacıda bulunan ….plakalı aracın davalıya iadesine …… satış bedelinin de davalılardan alınarak davacıya iadesine…’’ şeklinde. Dosya davalılarca istinaf edildi. Bahse konu bu kararın kesinleşmesine gerek var mıdır. Ben kesinleşmesi gerekmediğini düşünmekteydim ancak bir yargıtay kararı gördüm ve aklım karıştı.
Yargıtay kararı ise ;
…….HUMK'nun 443/4. maddesi (HMK'nun 367/2. maddesi) gereğince gayrimenkule ve buna ilişkin ayni haklara dair hükümler kesinleşmedikçe icra edilemez.
Somut olayda; takibe dayanak ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 08.02.2018 tarih, 2015/369 Esas-2018/56 Karar sayılı ilamı; araç satışına ilişkin sözleşmenin irade fesadı nedeniyle iptali, aracın iadesi ve tesciline ilişkin olup, temelde taşınmazın aynına ilişkin değil ise de, mahkemece sicilde değişiklik oluşturacak şekilde bir karar verildiği görülmekle, ilamın icrası için kesinleşmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesince takibin iptaline karar verilmesi yerine, istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
|
|
|
Yazan : Avec,
Tarih : 17-07-2025 13:39
|
Merhabalar,
İdari yargıda açtığımız bir davada, mahkeme adli yargı görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden davanın reddine karar verdi, bu karara karşı istinaf yolu açık. Ben bu aşamada kesinleşme beklemeden direkt adli yargıda dava açabilir miyim, kesinleşme beklersem de adli yargıdaki mahkeme, hak düşürücü süre doldu diye ret verir mi ?
Karar metni aşağıdaki şekilde;
Açıklanan nedenlerle; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15. maddesinin 1. fıkrasının a bendi uyarınca davanın görev yönünden reddine, davacının adli yargı yerinde dava açma konusunda serbest olduğuna, Mahkememizce görev ret kararı sonrası dava dosyasının adli yargı mercine kendiliğinden gönderilmeyeceği hususunun davacılara hatırlatılmasına,
|
|
|
|
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım. Müvekkilin annesi 1973 yılında, dedesi ise 1985 yılında vefat etmiştir. Müvekkile dedesinden mirasen taşınmazlar kalmış olup 1995 yılında yapılan tapulama işlemleri neticesinde taşınmaz maliki olarak müvekkilin annesi gösterilmiştir. Tapulama işlemi esnasında bizzat müvekkilin değil, bunun yerine müvekkilin annesinin gösterilmiş olması nedeniyle tapu iptal ve tescil davası açmayı düşünüyoruz. Ancak Kadastro Kanununun 12.maddesinde bu davalar için 10 yıllık hak düşürücü süre olduğu belirtiliyor. Farklı bir dava yolu ile tapu kaydının düzeltilmesi mümkün müdür?
|
|
|
|
Merhaba meslektaşlarım,
CMK kapsamında müdafii olarak görevlendirildiğim bir dosyamda sanık beraat etti, ilk derece mahkemesi beraat vekalet ücretini vermemesi üzerine 2025 tarihli Ceza Genel Kurulu kararına istinaden dosyayı istinafa taşıdım. BAM kararı düzelterek beraat vekalet ücreti verilmesine karar verdi.
Zorunlu müdafilik kapsamında verilen beraat vekalet ücretinin tahsilatını nasıl yapacağız? İcra takibi ve Savcılığa başvuru şeklinde iki ayrı yol izleyen meslektaşlarımız mevcut, dosyada vekaletname olmadığı için nasıl bir yol izlemek gerekir?
Bu konuda işlem yapmış olan veya bilgisi olan meslektaşımız var mıdır ?
|
|
|
|
Merhabalar Sayın Meslektaşlarım,
Bir Müvekkilin dayısı , dedesi ölmeden önce dedesinin evini ve arsalarını satış olarak bir kişiye satmış ve ardından o kişi 1 sene sonra Müvekkilin Dayısının eşine devir etmiş. Burada satışların muvazalı olduğu iddiası ile dava açacağız kafamda 3 tane soru var yardımcı olabilirseniz sevinirim.
1-) Dedesi satıştan 1 sene sonra şizofreni ilaçları kullanmaya başlamış ve satış yapıldığında 85 yaşındaymış. Satışın gerçekten parayla yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz bu nedenle bu hussustan ilerlemek muvazadan ilerlemekten daha faydalı olur mu ?
2-) Miras Muvazza Tapu İptal davası açarken harca esas değeri ne olarak belirlemeliyim evin değerini bilmiyoruz
3-) Dava açarken hem evin ilk satıldığı kişiyi hemde yengesini davalı olarak mı göstermeliyim
Teşekkürler şimdiden
İyi çalışmalar
|
|
|
Yazan : Av.heren,
Tarih : 15-07-2025 13:20
|
Şirket adına ve şahsi olarak ayrı ayrı imzalanan, vade tarihi bulunmayan ancak ödeme tarihi bulunan, dolar miktarlı bono için icra takibi başlatacağım. Nelere dikkat etmeliyim?
1-dolar üzerinden takibi başlatıp yine faizi dolar asıl alacağı üzerinden mi hesaplamam gerekiyor yoksa türk lirasına çevirip o tutar üzerinden mi
2- her iki durumda da faiz türü ne olmalı
3-vade tarihi olmadığından ve ancak ödeme tarihi olduğundan takip öncesi faizi ödeme tarihinden itibaren mi işletmeliyim?
Başkaca dikkat etmem gereken husus varsa yardımcı olursanız sevinirim
|
|
|
Yazan : Av. ETB,
Tarih : 15-07-2025 13:05
|
sayın meslektaşlarım, trafik kazası dosyamda savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporu ile kusur yüzdesi belirtilmeden tarafların ikisine de çeşitli maddelerden kusur atfedildi ve basit yargılamaya geçildi, basit yargılamada adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesinden rapor aldırıldı ve müvekkil kusursuz bulunarak beraat etti, itiraz üzerine genel yargılamaya geçildi ve tensip ile bilirkişi raporu ve atk raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi için ''İstanbul Teknik Üniversitesi Trafik Kürsüsünden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden yeniden rapor aldırılmasına'' şeklinde hüküm kuruldu. Burada atk raporuna itibar edilerek tekrar beraat kurulması gerekmez midir? Yoksa bilirkişi raporuna itibar edilerek çelişkinin giderilmesinin istenmesi normal midir? Saygılar sunarım.
|
|
|
Yazan : Sema Nur,
Tarih : 14-07-2025 11:20
|
Meslektaşlarım merhaba,
Adi yazılı şekilde düzenlenen bir devre mülk sözleşmesi sonucunda müvekkilim adına tapu devri yapılmış. Ancak müvekkil devre mülkü hiç kullanmamış cayma hakkını kullanması için normalde gereken süre dolmuş ancak Yargıtay göre devre mülk hakkı hiç kullanılmadıysa sözleşme askıdadır ve cayma hakkı kullanılabileceği görüşündedir. Bu itibarla karşı tarafa noterden ihtarname çektim ancak ihtarnameyi otele gönderdim. İade geldi. ( Karşı taraf şirketlerin adreslerine güvenemediğim için ve ayrıca müvekkile o adreslerde değiliz otelin adresindeyiz dedikleri için) Daha sonra hem ihtar ulaşmadığı için hem de ticaret sicilinde yazan adres olmadığı için şirketlerden birinin UETS adresine ihtar gönderdim. Bu durumda devre mülk sözleşmesinin cayma hakkını kullanmak amacıyla çektiğim bu ihtar karşı tarafın UETS adresine çekilebilir mi? Ayrıca son bilinen adrese de ihtar çekmem gerekli mi?
|
|
|
Yazan : Av.melke,
Tarih : 12-07-2025 07:08
|
Herkese merhaba, vasiyetnamenin tenfizi davası açtım. Ancak vasiyet edilen mallar elbirliği mülkiyetine tabii olduğu için mahkeme bana paylı mülkiyete çevirmem için yetki verdi. 4 taşınmaz var 3’ünün tarafları aynı ancak bir tanesinde farklı bir tane taraf var. Arabulucuya başvurup dava açacağım. Tek bir arabuluculuk ve tek bir davada açsam taraf açasından sıkıntı yaşar mıyım? Yardımcı olursanız çok sevinirim.
|
|
|
|
Kolay gelsin herkese
İİK 89/4 uyarınca açılan tazminat davasında verilen karar (sadece tazminat talebi var) kesinleşmeden icraya konu edilebilir mi?
İİK 89/4 uyarınca açılan tazminat davası kararları aleyhine İİK 36.madde uyarınca TEHİRİ İCRA prosedürü uygulanabilir mi?
|
|
|
Yazan : gny,
Tarih : 11-07-2025 15:33
|
Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil muvazzaf subay ve 15 yıllık mecburi hizmet süresini henüz tamamlamamış. Ancak artık bu görevi yapmak istemiyor. Bilindiği üzere istifa hakkı tanınmadığı için farklı usullerle meslekten ayrılmayı planlıyor.
1- disiplin ceza puanını doldurmak suretiyle
2- firar
Bu seçenekler arasına yoğunlaşmış olmakla birlikte firarın hüküm ve sonuçları daha ağır olacağından bahisle disiplin ceza puanını doldurması suretiyle olmasının daha uygun olacağı kanaatindeyiz. En kısa ve risksiz durumun 6+1 yaparak kısa süreli kaçma cezası almak suretiyle olacağını düşünüyoruz. Ancak bu hususta da iç işleyiş açısından bazı imkansızlıklar ve zorluklar yaşamaktadır. Kendisi şuan harekat alanında görevde ve kısa süreli kaçma yapması imkansız. Müvekkile nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda bu aşamadan sonra yardımcı olamadık. Şayet aranızda bu süreci bilen varsa yahut bu konularda çalışan birine yönlendirebilecek olan varsa yardımlarını bekliyoruz.
|
|
|
|
sayın meslektaşlar merhaba,
sorum şöyle: karşı tarafa kesinleşmiş bir ilam uyarınca ödenen tazminat bedeli mevcut.
bu bedel bir taşınmaza ilişkin değer kaybı tazminatıdır.
burada değer kaybında esas alınan eksiklik yargı sürecinin tamamlanmasından sonra giderilmiştir. yani sebep ortadan kalkmıştır aslında.
sebepsiz zenginleşmeye dayalı dava açılabilir mi düşüncelerinizi merak ediyorum
|
|
|
Yazan : nisa.nur,
Tarih : 11-07-2025 11:46
|
Merhabalar,
Müvekkilimiz Bir Maddi Hasarli Trafik Kazasina Karişiyor. Bu Kazada Kusurlu Olan Müvekkilimiz. Daha Sonra Karşi Tarafin Kasko şirketi Müvekkilimiz Aleyhine Trafik Kazasindan Kaynakli Tazminat In Rücu Bedeli Sebebiyle Icra Takibi Başlatiyor. Ancak Müvekkilimizin Sigortasi Olmasina Rağmen Sigorta şirketine Başvurulmadan Müvekkilimizden Talep Ediliyor. Müvekkilimiz Bu
Borcu ödüyor. Bu Aşamada Ne Yapmaliyiz Kendi Sigortamiza Rücu Mu Etmemiz Gerekir, Başvuru şart Midir Yoksa Direkt Dava Yoluna Mi Geçmemiz Gerekir?
Bilgisi Olan Meslektaşlarimizin Yardimini Rica Ediyorum. şimdiden Teşekkür Ediyorun.
|
|
|
|
Merhaba sayın meslektaşlarım,
Bir boşanma davasında davacı-karşı davalı vekili bulunmaktayım. Yerel mahkeme karar duruşmasındaki kısa kararında;
-Davacı-karşı davalının davasının KABULÜNE,
Lehimize
150.000₺ maddi
150.000₺ manevi tazminata,
-Davacı-karşı davalının davasının REDDİNE, sair hususlar gerekçeli kararda açıklanmak üzere şeklinde karar verdi.
Yani sehven davalı-karşı davacının davasının reddi yazacağına davacı-karşı davalının davasının reddine yazdı.
Daha sonra gerekçeli kararda da aynı hatayı yaptı ancak gerekçe kısmında davacı-karşı davalının davasının kabulüne karar vermekle aşağıdaki hüküm kurulmuş,
Davalı-karşı davacının davasının reddine karar vermekle aşağıdaki hüküm kurulmuş, diyerek kısa karardaki metnin hatalı halini gerekçeli kararın hüküm kısmına aynen yazmış. Üstüne gerekçeli kararda gerekçe kısmında maddi tazminatı açıklarken 150.000₺ yazılmış, yine sehven manevi tazminat 95.000₺ yazılmış . Gerekçeli karar hükmünde maddi manevi 150’şer bin tl olarak hüküm fıkrasına yazılmasına rağmen gerekçe ile çelişki oluşmuş.
Bu durumda ne yapmam gerekir.
|
|
|