Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hayat Kadının Açtığı Babalık Davası!

Yanıt
Konu Notu: 6 oy, 4,83 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-05-2009, 20:21   #31
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
Bo konuya ilişkin artı katkı yok ise, son noktayı yarın koyalım.. .çocuk babasız kaldı, ne dersiniz sayın Metin?

Saygılarımla..

Noktayı yarın koymayı vaad etmişsiniz, tam 7 yıl olmuş.
O çocuk şimdi ilkokula gidiyordur.
Old 13-05-2009, 20:44   #32
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Adli Tip
Noktayı yarın koymayı vaad etmişsiniz, tam 7 yıl olmuş.
O çocuk şimdi ilkokula gidiyordur.

Sayın Av. Hulusi Metin'i bekliyoruz. Son noktayı o koyacaktı...
Old 13-05-2009, 22:14   #33
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Konu ilginç gerçekten. Detaylı okumadım. Ama bence gerek de yok. Biraz eski siyasilerin deyimi gibi olacak ama benceee:

Ortada bir çocuk varsa; mutlaka bir baba da vardır

Saygılarımla...
Old 13-05-2009, 23:26   #34
Hasan Bahadır Büyükavcı

 
Varsayılan

Genelevler hususunda "hükümet izni" olduğu bilinsede burada yapılan "sözleşmelerin" batıl olduğu görüşündeyim. Para, doymak bilmeyen insan ihtiyaçlarını karşılamada bir "araç" vazifesindedir. Bu nedenle "para" herzaman araç statüsünde kalmalı, "emreden" konumuna yükseltilmemelidir.

Cinsellik, doymak bilmeyen insan ihtiyaçlarından sadece biridir. Tatmin yolu sevgi yelpazesindeki hoşlantı-aşk ekseninde gezinen bir duyguyla iki karşı cins insanın birbirine yanaşmasıdır. Hoşlantı ilişkinin temelidir, yani tapudaki işlemlerde borçlandırıcı işlem - tasarruf işlemi ilişkisi gibi düşünülebilir. Temel geçersiz olursa tasarruf batıldır. Bu nedenle cinselliğin temeline hoşlantı haricinde birşey oturtulmamalıdır hele hele "para" hiç oturtulmamalıdır. Aksi takdirde "paranın satın alamayacağı şey yoktur" yönündeki zikredilen şeytani söz haklılığını yüzümüze tokat gibi vuracaktır.
Ayrıca para ile ilişki tecavüzden farksızdır. Tecavüzde karşı cinsin iradesi maddi-manevi cebir kullanılarak kırılırken, bu olayda irade para ile kırılmaktadır.

Doğan çocuk hususunda çıkan test sonucuna itibar edilmelidir. Çocuğun babasını bilme hakkı temel bir haktır. Devletin hatası, genelev yönetiminin hatası, kadının hatası veya erkeğin hatası gibi tali hususlar asli bir hak olan "babayı bilme hakkını" ortadan kaldıramaz.
Old 14-05-2009, 14:31   #35
Av.Nevra BAŞKAL

 
Varsayılan

Öncelikle...

1) İlk cinsel deneyimlerini genelevlerde yaşayan / yaşamak durumunda kalanların çoğunluğu oluşturduğu bir ülkede, bedenlerini kiralayarak yaşamak zorunda kalan bu kadınlardan bahsedildiğinde, neden böyle "yukarıdan" ve "müstehzi" bir tavırla karşılandığını anlamakta zorlanıyorum.

2) "Ankara Ticaret Odası'nın yaptırdığı bir araştırmaya göre, Türkiye'deki seks işçilerinin sayısı 100.000 civarında. Bu sektörde bir yılda dönen para ise 3-4 milyar dolar civarında.
Türkiye'de faaliyet gösteren 56 genelevde kayıtlı yaklaşık 3 bin seks işçisi kadın çalışıyor. Türkiye'de tescilli kadın sayısı da 15 bini geçiyor. Genelevde çalışmak için gerekli olan vesika, taksi plakasından farksız. Çünkü bu vesikaya sahip olmak, yoksulluk karşısında garantili bir kazanç anlamına geliyor. Üç büyük ilde, yaklaşık 30 bin kadın genelevde çalışmak amacıyla vesika bekliyor." Kaynak: http://sosyalistisci.org/si/arsiv/234/234-8.htm

Bu haber 2005 yılına ait. O günden bugüne gelene kadar artan işsizlik, göç, ekonomik kriz vb. nedenler dikkate alındığında, bu rakamların ikiye katlanmış olabileceğini düşünmek yersiz olmaz sanırım... Kayıtlı / kayıt dışı, bu meslekten para kazanan kadınların sayısı düşünüldüğünde, sorunun "ilginç" olmadığını, aksine bu sorunun üstünün örtülerek tartışılmaktan kaçınıldığını da kabul etmemiz gerekir.

Hukuki açıdan yaklaşırsak...

1) Sözleşmenin "eser sözleşmesi" niteliğinde olabileceği fikrine ben de katılıyorum. Taraflar, genelev patronu ve babalık davasının davalısıdır.

2) Genelev patronuna karşı yöneltilebilecek tazminat davası bakımından BK 55. ve 100. md.leri uygulanabilir ancak, kadın doğum kontrolü yöntemlerinden birini kullanıyorsa, "kurtuluş beyyinesi" geçerliliğini koruyacaktır. Kaldı ki, cinsel ilişki varsa gebelik riski de her zaman vardır. Erkeğin, öngörülebilir bu riski göze almış olması, "mağdurun (!) rızası" nedeniyle tazminat sorumluluğunu ortadan kaldırır, diye düşünüyorum.

3) Erkeğin, DNA testiyle %99,9 oranında baba olabileceği kanıtlandığı takdirde, babalık davası kabul edilmeli ve "baba", iki kişinin -sebep para veya her ne olursa olsun- iradesiyle gerçekleşen bu ilişkinin maddi ve manevi sonuçlarına katlanmalıdır.

Saygıyla,

Av. Nevra Başkal
Old 16-05-2009, 14:35   #37
Gemici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan petroçelli
olayda mk ile bk arasında ilişki kurmak mk'nın ruhuna aykırıdır,

Gerekçe?

Saygılarımla
Old 18-05-2009, 11:24   #38
Kilimanjaro

 
Varsayılan

Kadın vücudu "mal" değildir, dolayısıyla herhangi bir sözleşmeye konu edilmesi ahlaka aykırı olduğu kadar kanaatimce en temel insan haklarına da aykırı bir durumdur. Karşılıklı rızanın bulunması da bu durumu değiştirmemektedir. Diğer türlü eroinin de serbest bir şekilde alınıp satılabilmesi gerekir. Ki bu durum eroin, vs. alım satımıyla bile kıyas kabul etmez. Genelevlerin yasal prosedür çerçevesinde kurularak işletilmesi de sonucu değiştirmez. Çaresiz insanları yerine göre kandırarak yerine göre de farklı şekillerde istismar ederek organlarını satın almak ve bu amaçla iş yerleri açmak ne kadar hukuka uygun ise, bir kısım bayanların vücutlarını "sermaye(!)" edinerek bu insanlık onurunu yerlere seren iğrenç duruma ön ayak olmak/izin vermek de o kadar hukuka uygundur. Kimse kimsenin insanlık onuruyla oynama hakkına sahip değildir. Ortada rıza olsa bile! Bu feci şekilde yanlış uygulamanın savunucularına da sormak gerekir: Kendi kızınızın, karınızın, vs. genelevde "çalışması(!)" ihtimali size neler düşündürürdü? Kendiniz için istemediğiniz bir şeyi başkası için istemek ne derece erdemli bir davranıştır?

Tüm bu gerekçelerle, sorumsuz/bencil ve en hafifinden "ahlaksız" bir erkeğin bu şekilde babalık davasına muhatap olması ve DNA testi neticesinde de "baba(!)" olduğunun anlaşılması neticesinde bu kişinin babalığına hükmederek çocukla bu kişi arasında nesep ilişkisini mutlaka kurmak gerekir diye düşünüyorum.

Son söz: Vah o çocuğa ki kader ona böyle bir baba (!) nasip etmiş!
Old 18-05-2009, 22:42   #39
Adli Tip

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Kilimanjaro
Kadın vücudu "mal" değildir, dolayısıyla herhangi bir sözleşmeye konu edilmesi ahlaka aykırı olduğu kadar kanaatimce en temel insan haklarına da aykırı bir durumdur. Karşılıklı rızanın bulunması da bu durumu değiştirmemektedir. Diğer türlü eroinin de serbest bir şekilde alınıp satılabilmesi gerekir. Ki bu durum eroin, vs. alım satımıyla bile kıyas kabul etmez. Genelevlerin yasal prosedür çerçevesinde kurularak işletilmesi de sonucu değiştirmez. Çaresiz insanları yerine göre kandırarak yerine göre de farklı şekillerde istismar ederek organlarını satın almak ve bu amaçla iş yerleri açmak ne kadar hukuka uygun ise, bir kısım bayanların vücutlarını "sermaye(!)" edinerek bu insanlık onurunu yerlere seren iğrenç duruma ön ayak olmak/izin vermek de o kadar hukuka uygundur. Kimse kimsenin insanlık onuruyla oynama hakkına sahip değildir. Ortada rıza olsa bile!

Tüm çalışanlar, ya vücütlarını (bu, insanların eli, ayağı, gözü, kulağı olacağı gibi maalesef cinsel organı da olabilmektedir) ya bilgi ve düşüncelerini ya da davranışılarını, sözleşmelerle kiralayarak hayatlarını kazanırlar.

İş sözleşmesi denen şey bence budur.

Bu iş sözleşmeleri her zaman tarafların tam bağımsız iradeleriyle akdedilmez, çalışanın çaresizliği sebebiyle akdedilmiş olması çok rastlanan bir durumdur. Keza hür iradeyle aktedilmiş bir sözleşmenin sonradan, tarafların eşitsizliği sebebiyle sözleşmeye ve hatta ahlaka aykırı şekilde sürdürüldüğü gözlemlenebilmektedir.

Hatta bence iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerin tamamında tarafların hür iradeleri söz konusu olamaz. Çünkü kimse, borçlanmayı istemez. Oysa bu sözleşmeler, iki tarafı da (alacaklı yapmakla birlikte) borçlu da yapmaktadır. Ama bir ihtiyacını gidermek için insanlar bir şey borçlanır. Hamal her gün yük taşımak istemez ama aç kalmamak için bunu yapar. Yükü olan da hamala para vermeyi istemez ama onun hizmetine muhtaç olduğu için bunu öder... Kiracı her ay bir kişiye para vermek istemez ama, sokakta kalmak istemediği için bunu öder...

Sözleşmenin ahlaka adaba aykırı olması hükümsüzlük sebebidir. Ancak yasaların ahlaka adaba aykırılığı apayrı bir tartışma konusudur. "Genelevlerin yasal prosedür çerçevesinde kurularak işletilmesi de sonucu değiştirmez." derken neyi kastediyorsunuz?

Kanımca konuyu sadece kişisel ve toplumsal ahak anlayışı çerçevesinde açıklamak daha yerinde olabilirdi. Genellemelerinizi açıkçası çok isbateli bulmadım.

Alıntı:

Bu feci şekilde yanlış uygulamanın savunucularına da sormak gerekir: Kendi kızınızın, karınızın, vs. genelevde "çalışması(!)" ihtimali size neler düşündürürdü? Kendiniz için istemediğiniz bir şeyi başkası için istemek ne derece erdemli bir davranıştır?
Asıl, önemle belirtilmesi gereken şudur ki, tasvip edilse de edilmese de para karşılığı cinsel ilişki yıllardır yaşanan bir olgudur. Meslektaşlarımız da yaşanan bu olguyu hukuken irdelemek istemişlerdir.

Alıntı:

Tüm bu gerekçelerle, sorumsuz/bencil ve en hafifinden "ahlaksız" bir erkeğin bu şekilde babalık davasına muhatap olması ve DNA testi neticesinde de "baba(!)" olduğunun anlaşılması neticesinde bu kişinin babalığına hükmederek çocukla bu kişi arasında nesep ilişkisini mutlaka kurmak gerekir diye düşünüyorum.

Son söz: Vah o çocuğa ki kader ona böyle bir baba (!) nasip etmiş!

Mesajınızdaki hukuki yanı ve sebep sonuç ilişkisini açıklayabilir misiniz? FARAZİ davadaki davalının babalığına hükmetmek, mesajınızın üst kısımlarındaki sorunlara çözüm olmakta mıdır?

Saygılar,
Old 21-05-2009, 22:51   #40
Gemici

 
Varsayılan Ex Nunc

Fahişelik dünyanın en eski mesleği olarak biliniyor. Meslek, bir işi profesyonel olarak yapmak, ve bu işe karşılık olarak aldığı ücretten geçimini sağlamaktır. Ahlaken kabul etsekte etmesekte bu işi meslek olarak yapan kadınlar veya erkekler vardır. Var olan ve insan toplumlarının ve tarihin bir gerçeği olan olguyu hukuk sistemleri değişik olarak değerlendiriyor.
Bazı hukuk sistemleri bu olguyu toplumun bir gerçeği olarak görüp belirli normlara göre değerlendirip kontrol etmeye çalışırken, diğerleri ahlak kurallarına aykırı olduğu gerekçesi ile görmemezlikten gelip fahişelik yapan kişileri kendi kaderlerine terk etmektedirler, veya yasaklayıp bu işi yapanları cezalandırmaktadırlar. Ama yasakçı ve cezalandırıcı zihniyet şimdiye kadar en ağır cezalandırmalara ve yasaklamalara rağmen fahişeliği ortadan kaldıramamıştır.

Alıntı: ‚Kadın vücudu "mal" değildir, dolayısıyla herhangi bir sözleşmeye konu edilmesi ahlaka aykırı olduğu kadar kanaatimce en temel insan haklarına da aykırı bir durumdur‘, yaklaşımı ile ne fahişelik olayına ne de fahişelik olayından doğan anlaşmazlıklara bir çözüm bulabiliriz. Olayımıza konu olan çocuğa da bir baba bulamayız bu düşünce tarzı ile.

Somut tartışma konusunu bırakıp Almanyanın fahişelik konusundaki düzenlemesini ve Hollanda, İsveç ve Avusturya’daki duruma kısaca değinmek istiyorum.

Prostitutionsgesetz( sözlük anlamı: fuhuş kanunu)
Kısaltılmış olarak fuhuş kanunu diye adlandırılan kanunun başlığı: ‘Das Gesetz zur Regelung der Rechtsverhältnisse der Prostituierten‘(Fahişelerin Hukuki İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun). Kanun 01.01.2002 tarihinden beri yürürlükte.
Aile, Yaşlılar, Kadınlar ve Gençlikten Sorumlu Bakanlığın kanun hakkındaki açıklamasında fahişelik bir iş ilişkisine(sözleşmesine)bağlı cinsel hizmet olarak tanımlanıyor. Kanunun amacı fahişelerle müşterileri arasındaki hukuki ilişkiyi ve bu ilişkiden doğan hak ve ödevleri düzenlemek.

Fahişelik Hollanda cinsel hizmetlerin satışı ve bir çeşit çalışma olarak tanımlanıyor. Hollanda fahişeliği gönüllü olarak yapılan fahişelik ve zorla yaptırılan fahişelik olarak ikiye ayırıyor. Birincisi kabul edilirken ikincisi örgütlü suç olarak tanımlanıyor.

İsveçte 01.07.1998 tarihinden beri yürürlükte olan kanun fahişeliği suç olarak kabul ediyor. Bu suçu işleyen müşteriler cezalandırılırken, fahişeler cezalandırılmıyor. Bunun gerekçesi İsveç’in fahişeliği kadınlara karşı şiddet olarak tanımlamasında yatıyor Müşteri kadının cinsel dokunulmazlığını ihlal etmekle suçlanıyor. Bu tanımlamayla İsveç fahişeliğin gönüllü olarak yapılan bir iş olmadığını vurgulamış oluyor. İsveç bu uygulamayla kadın ve erkek arasındaki eşitliği sağlamaya çalışırken, kadını erkeklerin şiddetinden korumaya çalışıyor.

Avusturya fahişeliği direk olarak yasaklamıyor ama, 01.01.2002 tarihine kadarki Alman uygulamasına uygun olarak, ahlaka aykırı olarak görüyor. Fahişenin parasını ödemeyen müşteriye karşı yasal yollardan bir zorlama olmuyor.
Hangi yasal uygulamanın doğru olduğu konusunda bir fikir birliği yok. Bazıları fahişeliği alınan ve satılan bir hizmet olarak görürken, diğerleri kadınların alınıp satılması olarak değerlendiriyor.

Somut olayda (forumda tartışılan olayda):
1. medeni kanun hükümlerine dayanılarak erkeğin babalığına karar verilmesi gerekir.
2. Erkekle genelev sahibi, erkekle kadın ve kadınla genelev sahibi arasındaki hukuki ilişkinin ve taraflar arasında söz konusu olabilecek sözleşmelerin bu babalık hükmüne herhangi bir etkisi yoktur. Çünkü çocuk sözleşmenin konusu değildir; Sözleşmenin konusu bir ücret karşılığında verilen seks hizmetidir. Çocuk bu seks hizmetinin neticesi olsa bile konusu değildir. Seks hizmetinin konusu olmayınca da çocuğun babasının medeni kanun hükümlerine göre belirlenmesi gerekir, sözleşmenin batıl olup olmadığına, cinsel ilişki karşılığı bir ücret ödenip ödenmediğine bakılmaksızın.

Fuhuş örf ve adetlere aykırıdır, aykırı olduğu içinde bu konuda yapılan anlaşmalar batıldır mantığından hareketle cinsel ilişki sonucunda başkasına bulaşıcı bir hastalık bulaştıran kimseninde hukuki bir sorumluluğunun olmaması gerekir.

Saygılarımla
Old 26-05-2009, 12:17   #41
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Saim
kanun icabı, genelevde hayat kadınının korunmasının asli ödev olduğu bir durumda, bay X’ in ilişkiye girerken olası riskin gerçekleşemeyeceğini düşünmeye hakkı vardır,ancak, hamile kalma ihtimalinin çok küçük de olsa mevcut bulunduğunu bilmesi gereği de açıktır.

Hayat kadınının korunmasının kanun icabı asli ödev olması sadece zührevi hastalıklar bakımından mümkündür. Doğum kontrol bakımından ne yapılacağına ilişkin düzenleme aşağıya alıntılanmıştır :



GENEL KADINLAR VE GENELEVLERİN TABİ OLACAKLARI HÜKÜMLER VE FUHUŞ YÜZÜNDEN BULAŞAN ZÜHREVİ HASTALIKLARLA MÜCADELE TÜZÜĞÜ

Yürürlüğe Koyan Bakanlar Kurulu Kararnamesi: No.5/984 - 30 Mart 1961

Resmi Gazete ile neşir ve ilânı: 19 Nisan 1961 - Sayı: 10786

4.t. Düstur, c.1 - s.2444

FUHUŞ YERLERİNE AİT MÜŞTEREK HÜKÜMLER KORUNMA TEDBİRLERİ

MADDE 75 - (Değişik: 7/5786 - 31.1.1973) Fuhuş yerlerinde alınması gerekli genel hijyen şartları yanında bir korunma aracı olarak prezervatif bulundurulur. Bu prezervatifler, ziyaretçilerden arzu edenlere bedeli mukabilinde verilir.

Bay X'in hamilelik riskini düşünmemeye hakkı olduğu görüşüne katılmıyorum. Bay X, ortalama zekalı bir insandan beklenecek özeni göstermek ve doğum kontrol tedbirlerini almak zorundadır. Bu anlamda bir "sözleşme" ilişkisi kurularak olaya çözüm aranacaksa, sözleşme taraflarının her ikisinin de özen borcunun kapsamı doğru belirlenmelidir. Bay X'in doğum kontrol tedbirlerini uygulaması gerekliliği bu özen borcunun içindedir. Bay X, bu borca uygun davranmamıştır ve kimse kendi hatasından faydalanamaz.

Bu konuyu hukuk içinde düşünmeye bizi mecbur eden yasal düzenlemelerin meşruiyetinin tartışılması hem önemli hem gereklidir. Bilinmelidir ki, fahişeliğin yasal düzenlemeye bağlandığı ülkelerde meşruiyet tartışmasının temel argumanı, fahişeliğin bir "meslek", fuhuşun bir "hizmet" olduğu savıdır.

Bu konunun detaylı tartışmasının Kadın Hakları Çalışma Grubuna alınmasını öneriyorum. Böylece, fuhuş hakkındaki mevzuatın politikasını farklı bakış açılarıyla tartışmaya açmış olabiliriz.

Saygılar.
Old 26-05-2009, 13:19   #42
AV ŞEYDA

 
Varsayılan

Arkadaşlar genelev sahibi ile hamile bayan arasındaki ilişkide ssklı çalıştırılması halini unutmamanızı tavsiye ederim. kaldı ki herhangi bri hizmete dayalı olsa dahi babalık davası açılmasında cinsel ilişkinin kanuni süre içeisinde varlığı yeterlidir. ve dna testindeki %99,9 babanın kim olduğunun belli olduğu sonucunu doğurur. benim kannatim baba olarak tayin olunacağı yönündedir.
Old 11-04-2014, 14:40   #43
Av.MFD

 
Varsayılan

743 sayılı Türk Kanunu Medenisi

Ananın kusuru :

Madde 302 - Ananın, gebe kaldığı zaman iffetsizlikle meluf olduğu sabit olursa; babalık davası, reddolunur.

"Çocuğun annesinin iffetsiz sayılabilmesi, gerek öğreti gerekse devamlılık kazanan yargısal kararlarda hemen tam bir görüş birliği içerisinde ifade edildiği üzere, kadının gebelik döneminde erkeklerle cinsel ilişki bakımından herhangi bir ahlaksal onur ve çekinme duygusu taşımaması ve cinsel davranışlarında aşırı derece hafiflik içerisinde bulunmasıdır (Prof. Bülent Köprülü-Prof. Selim Kaneti, Aile Hukuku, sayfa 278). Nitekim böyle bir yaşantı içerisinde bulunan ananın, açtığı babalık davasının reddolunacağı MK.nun 302. maddesinde hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekirki Hukuk Genel Kurulu'nun 2.6.1965 gün, 2/744-234 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere tek tük yanlış yola sapmalar kadının iffetsiz bir hayat sürdüğünün kabulüne yeterli değildir. "
(HGK 1992/2-55 E. 1992/129)
Old 14-04-2014, 13:46   #44
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.MFD
743 sayılı Türk Kanunu Medenisi

Ananın kusuru :

Madde 302 - Ananın, gebe kaldığı zaman iffetsizlikle meluf olduğu sabit olursa; babalık davası, reddolunur.

"Çocuğun annesinin iffetsiz sayılabilmesi, gerek öğreti gerekse devamlılık kazanan yargısal kararlarda hemen tam bir görüş birliği içerisinde ifade edildiği üzere, kadının gebelik döneminde erkeklerle cinsel ilişki bakımından herhangi bir ahlaksal onur ve çekinme duygusu taşımaması ve cinsel davranışlarında aşırı derece hafiflik içerisinde bulunmasıdır (Prof. Bülent Köprülü-Prof. Selim Kaneti, Aile Hukuku, sayfa 278). Nitekim böyle bir yaşantı içerisinde bulunan ananın, açtığı babalık davasının reddolunacağı MK.nun 302. maddesinde hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekirki Hukuk Genel Kurulu'nun 2.6.1965 gün, 2/744-234 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere tek tük yanlış yola sapmalar kadının iffetsiz bir hayat sürdüğünün kabulüne yeterli değildir. "
(HGK 1992/2-55 E. 1992/129)

O madde çoktan değişti sayın meslektaşım... Yukarıdaki mesajlarda bu husus yazılmıştı.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Kiracının Açtığı Kira Tesbit Davası Admin Meslektaşların Soruları 32 22-02-2010 15:40
babalık davası hsc22 Hukuk Soruları Arşivi 2 24-03-2006 13:48
Babalık Davası deniz75 Hukuk Soruları Arşivi 3 08-12-2003 11:01
Babalık Davası gülten Hukuk Soruları Arşivi 4 27-02-2002 19:38
Babalık Davası melike Hukuk Soruları Arşivi 2 18-02-2002 01:12


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06897807 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.