Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Sohbetleri Hukuki yorumlar, görüşler ve tartışmalar.. Soru niteliği taşımayan her türlü hukuki sohbet için.

Boşuna Beklemenin Gittikçe Boşunalaşması

Yanıt
Konu Notu: 7 oy, 4,29 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 26-01-2003, 16:39   #1
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan Boşuna Beklemenin Gittikçe Boşunalaşması

· Çok kalabalık bir otobüs durağında bekliyorsunuz.
(avukat yazıhanesi ile dolu bir işhanının bir yazıhanesinde de siz bekliyorsunuz)

· Beklemekten başka çareniz yok. Gideceğiniz yere metro, dolmuş çalışmıyor. Taksiler dolu geçiyor.
(Beklemekten başka çareniz yok. Hukukçusunuz, başka iş bilmiyorsunuz. Hakim savcı noter sayısı sınırlı tutuluyor, sizi bu mesleklere almıyorlar)

· Siz bekledikçe durak yeni gelenlerle kalabalıklaşıyor. Okul çıkış saatinde iyice kalabalıklaşacak.
(Yeni işhanları avukat yazıhaneleri ile doluyor. 38 hukuk fakültesinden mezun olacak binlerce yeni meslektaşınız var)

· Neden beklediğinizi bilmiyorsunuz. Ama yine de beklemeyi sürdürüyorsunuz. Kendi kendinize bile söyleyemediğiniz bir umudunuz var :beş otobüsün birden arka arkaya gelmesi mucizesi.
(Neden beklediğinizi bile bilmiyorsunuz. Ama yine de bekliyorsunuz. Kendi kendinize bile söyleyemediğiniz bir umudunuz var: beş davanın birden arka arkaya gelmesi mucizesi)

* Sorunu zamana bırakmışsınız. Kendi çözemediğiniz sorunu zamanın çözeceğini biliyorsunuz. Elbet durakta yaşlanıp gitmeyeceksiniz. Birkaç saat sonra da olsa bir otobüs gelecek.

(Sorunu zamana bırakmışsınız. Kendi çözemediğiniz sorunu zaman çözeceğini umuyorsunuz. Yazıhanede yaşlandıkça işler çoğalacak. On yıl sonra da olsa dava gelecek)

* Dayanabilirsiniz. Sırtınız ağrısa da birkaç saat daha bekleyebilirsiniz.

(Dayanabilirsiniz. Sıkıntılı olsa da on yıl daha bekleyebilirsiniz)

· Aynı kaderi paylaştığınız için durakta diğer bekleyenlere bir yakınlık duyuyorsunuz. Ama gelecek otobüste onlar da hak sahibi olduğundan kalabalıktan hoşlanmıyorsunuz.
Bazılarının durağı bırakıp gitmesini istiyorsunuz. Özellikle sizden sonra gelenlerin gitmesini daha çok istiyorsunuz. Ama bu isteğinizi kimselere söyleyemiyorsunuz.

(Aynı kaderi paylaştığınız için baronuzdaki diğer avukatlara bir yakınlık duyuyorsunuz. Ama gelecek davalarda onlar da pay sahibi olduğundan kalabalıktan hoşlanmıyorsunuz.
Bazılarının mesleği bırakıp gitmesini istiyorsunuz. Özellikle sizden sonra mesleğe başlayanların gitmesini daha çok istiyorsunuz. Ama bu isteğinizi kimselere söyleyemiyorsunuz.)

· Duraktaki diğer yolculara neden beklediklerini soruyorsunuz. Onlar da çaresizlikten beklediklerini söylüyorlar. Hep birlikte bu çaresizliğe neden olanları kınıyorsunuz. Ama eyleminiz bundan ibaret kalıyor. Çaresizliğe neden olanların cezası kınama düzeyinde kalıyor.
(Baronuzdaki diğer avukatlara neden beklediklerini soruyorsunuz. Onlar da çaresizlikten beklediklerini söylüyorlar. Hep birlikte bu çaresizliğe neden olanları kınıyorsunuz. Ama eyleminiz bundan ibaret kalıyor. Çaresizliğe neden olanların cezası kınama düzeyinde kalıyor.)


· Kendi kendinize ürettiğiniz bir çözümü çevrenizdekilere sunuyorsunuz. ‘’Her durakta sıraya girilmeli ve belli bir yolcu sayısından fazlası boşuna beklememeli. ‘’ Kimse bu fikre karşı çıkmıyor ama kimse de sıraya girmiyor.
(Kendi kendinize ürettiğiniz bir çözümü çevrenizdekilere sunuyorsunuz. ‘’Her baro belirleyeceği bir sayıda avukattan fazlasını kabul etmemeli. Avukat sayısı sınırlandırılmalı’’ Kimse bu düşünceye karşı çıkmıyor ama kimse de desteklemiyor.

· Bu sırada aklınıza Godot geliyor. Çevrenizdekilere Godot’u soruyorsunuz. Herkes biliyor ama kimse görmemiş.
(Bu sırada aklınıza Godot geliyor. Çevrenizdekilere Godot’u soruyorsunuz. Herkes biliyor ama kimse görmemiş.)


GODOT’U BEKLERKEN : (En attendant Godot) Samuel Beckett’in iki perdelik oyunu. 1952 de yayınlanmış. 1953 den beri oynanmakta. Orijinal adı Waiting For Godot ‘dur. Lord Dunsany’nin Glittering Gate (1909) adlı oyunundan (bu oyuda cennetin kapısında umutla bekleşen iki serseri görülür) esinlenen bu saçma tiyatronun başyapıtı: tiradlarının bitmez tükenmezliği ile, eylemin kesin durağanlığı ile, Tanrı’yı, anlamı ve ilişkiyi beklemenin boşunalığını ortaya koyar. Her şey, aşk, sadizm, intihar, birbirinden kopamayan iki berduşun tadını çıkarttıkları ve nefret ettikleri bir vakit öldürmeden başka bir şey değildir. (Büyük Larousse Ansiklopedisi)
Old 05-02-2003, 13:57   #2
tipik

 
Varsayılan

Ne demiş Beckett:Hep denedin,hep yenildin.Olsun.Gene dene,gene yenil.DAHA İYİ YENİL!
Old 18-02-2003, 10:32   #3
Sibel

 
Varsayılan

Sayın Hamdi Sırrı DUYGUSELİ;
Umutların tükenmeye yüz tuttuğu bu günlerde, umutsuzluğa sürüklenmek beni fazlasıyla gerginleştirdi.. Yaşamımın uzun bir döneminde umutla gelecek otobüsleri bekledim. Tavsiyem beklediğiniz durağı değiştirmek olacak... Hem yeni umutlara kapı açmış olursunuz, hem de yeni durağın yeni yolcuları ile kader birliğine devam edersiniz..... Saygılarımla....
Old 18-02-2003, 21:16   #4
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Sibel,

Beni başka durağa göndermekte geleneksel olarak haklısınız:
Doğru söyleyeni dokuz duraktan kovarlar.

Ne var ki, ben umutsuzluk değil, umut veriyorum: Çözüm öneriyorum. Çözüm umuttur. Umutsuzluğu arttıranlar çözüme yanaşmayanlardır.

Piyasa kuralları ile avukat sayısının azalması çok daha vahim bir sonuçtur. Yalnız avukatlığı değil, adaleti de yok eder. Asıl umutsuzluk serbest avukatlık ile ticaretteki serbestiyi karıştırmaktan doğmaktadır. Adaletin ölçüleri ile ticaretin ölçüleri aynı olmamalı.

Adaletin terazisi ile tartınız: avukat sayısı sınırlandırılmazsa terazi kırılacaktır. Umut, bu gidişi 'durdurmak' için çaba göstermektir. Umutsuzluk, gidişe engel olmamaktır.

Sizin gibi mesleğe henüz başlamamış gençlerin çözümü herkesten fazla istemeleri gerekir. Bizim mesleğimiz yakında sizin çiçeğiniz olacak. Sitenin bir başka alanındaki sevgililer günü ile ilgili bir mesajınızı okudum; çiçeği emin ellere bıraktığımızı anladım.
Koruyacağınıza eminim.

Sevgi ve umutlarımla

Hamdi Sırrı
Old 19-02-2003, 10:29   #5
Sibel

 
Varsayılan

Sayın Hamdi Sırrı;

Köşe yazınızı bir kez daha ve daha da dikkatlice okudum. Sizi, anlatım stilinizi ve çözüm önerilerinizi anlayabiliriyorum. Belirtmiş olduğunuz çözüm önerisinin bir benzerini Türk Eczacılar Birliği şu anda kendi meslekleri için uygulamaya koymak üzere... Bildiğim kadarı ile hukuki çalışmalarına devam ediyorlar.. Umarım bu tip sorunlar hukukçuları ilgilendiren meslek odalarınca da dikkate alınır.

Ama yineliyorum "umutların tükenmeye yüz tuttuğu bu günlerde umutsuzluğa sürüklenmek" te ısrar etmek durumunda bırakıldığımı düşünüyorum. Henüz öğrenciyim ve bir umutla hukuk fakültesinde okumaya gayret ediyorum. Ama görüyorum ki asıl mücadele okulu bitirdikten sonra başlayacak... Ben ise yolun yarısı denilen o izafi zamanı bitirmiş durumdayım ve siz " on yıllar"dan söz ediyorsunuz....

Şimdi sormalıyım; "On Yıllar" gibi bir zaman dilimini beklemek yerine acaba ben tekrar otobüs beklediğim durağı mı değiştirmeliyim ?

Yoksa ben ve benim gibiler durak değiştirmekte bile geç mi kaldılar ?

Bu arada "Mesleğe henüz başlamamış gençler " sözünüzü üzerime alınıp onurlandığımı da ifade etmeliyim.

Ancak şunu da ilave etmekten kendimi alıkoyamayacağım: Emanet etmeyi düşündüğünüz çiçeği sizin emin ellerinizde bırakarak, ardınızdan gelmeye devam eden bahçıvan ordusu ile beraber büyütmek umuduyla....

Saygılar sunuyorum....
Old 19-02-2003, 19:11   #6
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Sibel Erol ve diğer öğrenciler,

Konuyu kişiselleştirmemek gerek. Sizin sorunuza yanıt vermek başkalarına düşmez. Ama daha geniş bir açıdan bakıldığında, şunu diyebilirim ki, hukuk okumanız çok iyi olmuş:

Hukuk okumasaydınız hukuk sitesine girmeyecektiniz. Sitemiz sizin gibi duygu sellerinden yoksun kalacaktı.

Saygılarımla

Hamdi Sırrı
Old 20-02-2003, 12:17   #7
Sibel

 
Varsayılan

Sayın Hamdi Sırrı DUYGUSELİ;

Belirtmeliyim ki şu anda mevcut olan sorunlar , yarın mezun olacak olanları da ilgilendirmekte.. Bu nedenle tümevarım mantığı ile kendimi örneklemiştim. Eminim diğer öğrenci arkadaşlarımdan da benim fikrime katılanlar olmuştur. Bu nedenle sorunu kişileştirdiğimi düşünmenize açıkçası üzüldüm.

Bu arada gerçek bir Duyguseli mevcut iken ben sadece kötü bir taklit olurum düşüncesindeyim.

Hoş düşüncelerinize ve öngörülerinize teşekkürler ediyorum.

Biliniz ki, sizler yürüdüğünüz yolu aydınlattıkça ardınızdan gelenler size müteşekkir olacaklardır...

Saygılarımla....
Old 20-02-2003, 18:23   #8
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Sibel,

Üzülmenize çok üzüldüm. Benim yazdıklarım nedeni ile üzülmenize daha çok üzüldüm. Yanlış anlaşılabilecek bir ifade kullandığım için özür dilerim. Okumaktan sıkılmazsanız açıklaması aşağıda bilgilerinize sunulmuştur:

Konuyu sizin kişiselleştirdiğinizi iddia etmedim. Benim kişiselleştirmekten kaçındığımı belirtmek istedim. Çünkü sorunuza verilecek yanıt her öğrenci için ayrıdır. Her müstakbel avukatın ekonomik desteğine, sabrına, çalışma isteğine ve azmine, psikolojik dayanıklılığına, kalp sağlığına, insan sevgisine, kendine güvenine, yaşamdan beklentilerine ve hedeflerine göre ayrı yanıt ve karar vermek gerekir. Bu da göstermektedir ki, doğru karar ilgilisince bizzat verilmelidir.

Ben yanlışa düşmemek için sizin açınızdan değil, sitemizin üyeleri açısından bir sevincimi belirtmekle yetindim. Elbette sizin sorunuzun doğru yanıtı değildi ama kendi başına doğruydu.

Umarım üzüntünüzün nedeni olan yanlış ifademi unutursunuz.

''Unutmak insanın en yararlı becerisidir; aşk dahil, sınavlar hariç''

Saygılarımla

Hamdi Sırrı
Old 11-04-2003, 10:37   #9
jurista

 
Varsayılan

Sayın Hamdi Sırrı Bey
Ben daha Yeni Avukatlık mesleğine atılmış bir meslektaşınız olarak avukatlık sorunlarının bir kısmını çok güzel özetlediğinizi söylemeliyim ancak çözüm önerileriniz konusunda size katılamayacağım, Avukat sayısının sınırlandırılması amacı ile çıkarılan Avukatlık sınavından son anda muaf olarak bu işe başlayan ben ve arkadaşlarım bu sınavı
Old 11-04-2003, 10:39   #10
jurista

 
Varsayılan

Sayın Hamdi Sırrı Bey
Ben daha Yeni Avukatlık mesleğine atılmış bir meslektaşınız olarak avukatlık sorunlarının bir kısmını çok güzel özetlediğinizi söylemeliyim ancak çözüm önerileriniz konusunda size katılamayacağım, Avukat sayısının sınırlandırılması amacı ile çıkarılan Avukatlık sınavından son anda muaf olarak bu işe başlayan ben ve arkadaşlarım bu sınavın yanlışlığını kanıtlamak için çok uğraştık ama bizler dışında kimseye bir yararı olmadı... aslında Bana kalırsa Sorun Avukatlık sayısının sınırlanması ile değil Hakim Savcı noter Vb. Hukuk Fakülteleri Mezunlarının girebileceği mesleklere girmenin daha serbest ve kolay hale getirilmesi ile çözülebilir...
Adliyelerde Hakim Ve Savcı sayısının gerekenden ne kadar az olduğunu, bir çok hakimin duruşmada bir dosyaya 10-15 Dk dan fazla zaman ayıramadığı da hepimizce bilinen bir gerçektir.
Ayrıca şu an Avukatlık yapan Bir çok tanıdığım bu mesleklere giremediği için son seçenek avukatlık yapıyorlar... Şimdi bu kimselerin ellerinden kalan son meslek olan Avukatlık Mesleğide alınırsa 38 Tane diye belirttiğiniz (-ki bir problemde bu fakülte ve öğrenci sayısının gerekenden fazla olması ve bu sebeblerle yeterli eğitim verememeleridir.) bu Fakülte Mezunları Hukuk Fakültesini bitiren işşizler ordusuna mı katısın ve o kadar emekleri boşa mı gitsin?
Özetle ben mesleklere dağılım saglansın avukatlığı Zorlaştırmak yerine Diğer seçeneklerin önü açılmalı bence...
saygılarımla
Old 11-04-2003, 21:42   #11
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Jurista,

Demişsiniz ki :

Ayrıca şu an Avukatlık yapan Bir çok tanıdığım bu mesleklere giremediği için son seçenek avukatlık yapıyorlar... Şimdi bu kimselerin ellerinden kalan son meslek olan Avukatlık Mesleğide alınırsa 38 Tane diye belirttiğiniz (-ki bir problemde bu fakülte ve öğrenci sayısının gerekenden fazla olması ve bu sebeblerle yeterli eğitim verememeleridir.) bu Fakülte Mezunları Hukuk Fakültesini bitiren işşizler ordusuna mı katısın ve o kadar emekleri boşa mı gitsin?

Diyorum ki:

Bu Fakülte mezunları avukatlığa başlarsa, avukatlık işsizlikten daha beter bir meslek olacak. İşsiz sıfırda bekler; halbuki işsiz avukat sürekli eksiye gider ve diğer meslektaşlarını da eksiye çeker.

Bir hukuk mezunu işsizler ordusuna katılsın ve emekleri böylece boşuna gitsin. Çünkü avukatlığa başlarsa emekleri de, zamanı da, parası da boşa gidecek.

Hukuk Fakültesinden mezun olanların mutlaka avukatlık yapması gerekmez. Gazetecilik, sanayide yöneticilik, pazarlamacılık, ticaret gibi pek çok iş yapabilirler. Avukatlık, çaresizlerin istemeden yaptıkları bir meslek olmamalı.

Noter sayısının arttırılması projen de çok tehlikeli. Avukatlık mesleği kalabalığa boğuldu, gitti; hiç olmazsa noterlik sağlam kalsın.

Hakim savcı sayısının olması gereken sayının çok altında olduğu belli. Ama olması gereken sayıda hakim savcı kadrosu açılsa bile bunca hukuk mezununa yine de yetmez.

Sayılarla düşünürsek durumun ne denli korkutucu olduğu anlaşılacaktır.

Yazıma gösterdiğiniz ilgiye ve yanıtınıza teşekkür ederim.

Saygılarımla
Old 11-04-2003, 22:39   #12
Av. Adil Giray ÇELİK

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşlarım;

Sayın Duyguseli'nin yazısı "Köşe Yazıları" bölümünde olmakla birlikte konunun tartışılmaya devam etmesi nedeniyle katkıda bulunma gereksinimi duydum.

Sayın Duyguseli, uzun zamandır çeşitli yazılarında avukat sayısının sınırlandırılması konusunu işlemektedir. Bu hususta karşı değişik görüşlerinde zaman zaman yer aldığını izlemekteyiz. Son olarak Samsun Barosu Avukatlarından değerli meslektaşımız Av. Çiğdem Süne de görüşlerini iletmiştir.

Öncelikle bir çok meslektaşımız tarafından savunulsa bile avukat sayısının sınırlandırılması görüşüne katılmadığımı belirtmek isterim. Avukat sayısının sınırlandırılması bence temel hak ve özgürlüklere uygun değildir. Belirli eğitimi alan ve belirli yeterliliği olan insanların bir mesleği almasının belirli sayı ile sınırlanmaması gerekir.

Hukuk Fakülteleri genel anlamda hukuki düşünme yeteneği (NOTİON) kazandıran hukukçular yetiştirir. Hukuki kültür ve bilgiyi edinen öğrenciler Hukuk Biliminin tüm değerlerini kavrarlar. Ancak Hukukçunun, Avukat, Savcı, Yargıç, Noter olabilmesi ayrı bir mesleki eğitimi gerektirir. Okul sonrası mesleki eğitime, biçimleme (FORMATİON) eğitimi denilmektedir.

Hukuk Fakültelerinde biçimlenemeyen, tamamlanamayan üniversite eğitimi savunma mesleğinin uygulanmasında yeterli değildir. Hukuk Fakültelerinden mezun olan öğrenciler çalışma sahalarına göre mesleki eğitime, biçimlenmeye, Formation a tabi tutulurlar. Notionun tamamlanması, Avukatlık mesleğinde ayrı bir değer kazandırır.

Biçimlenme "Formation" denilen hukuk fakültelerinden sonraki meslek öncesi eğitim, avukatlık mesleğinde meslek öncesi staj olarak belirlenmektedir. Fransa ve ABD de avukatlık okullarının bulunduğu bilinmektedir. Fransa da avukatlık okulu daha sonra 2 yıl staj vardır. Avukatlık mesleği öncesi yapılan staj sonrasında genelde bir sınav bulunmaktadır.

Değerli meslektaşlarım öncelikle bir hukuk mezunu AVUKAT DAHİ OLAMAYACAK MI? düşüncesinden kendimizi arındırmalıyız. Kıta Avrupasında hukuk mezunları ve hatta diğer meslekler arasında en zor edinilen meslek avukatlık mesleğidir. Hukuk Fakülteleri mezunlarının ancak % 20 sinin avukatlık yaptıkları bilinmektedir. Avukatlık yapamayanlar ise temel hukuk eğitimine gereksinim duyan tüm mesleklerde çalışmaktadırlar.

Çağdaş hukuk devletlerinde avukatlık mesleği çok zor edinilmesine rağmen yapılan en küçük hata da en kolay yitirlebilen bir meslektir.

Yurtdışından izleyen ve ilişkisi olan değerli meslektaşlarımız bilirler. Hukuk mezunlarına genel olarak "LAWYER" denilmektedir. Ancak o ülkenin anlatımı ile Advocat, Advocaat yani bizim isimlendirmemiz ile avukat olmak çok zor ve zahmetlidir.

Konuyu stajın içeriği, sınavın staj sonrası ve öncesi yapılması, ve sınav biçimi ve içeriği şeklinde de tartışabiliriz.

Konuyu daha fazla dağıtmamak için avukat sayısının belirli bir sayı ile sınırlandırılmasının doğru bulmadığımı, avukatlık mesleği öncesi alınacak verimli bir staj eğitiminden sonra yapılacak bir sınav görüşünü ise desteklediğimi belirtmek isterim.

Selam ve saygılarımla
Av. Adil Giray Çelik
Old 12-04-2003, 13:38   #13
jurista

 
Varsayılan

Değerli Mesletaşlarım
Öncelikle Yazdığım Yazıdan çıkan ve HukukFakültesi Mezunlarının elinde kalan son meslek olan Avukatlık mesleği ifadesi için özür dilerim orada kastedmek istediğim şey diğerlerine göre daha özgür şartlarla girilebilen meslekti ayrıca da Diğer mesleklere İmkansızlık yüzünden giremeyip Avukat olmayı seçen birçok tanıdığım insanda Mesleği inanın geriletmiyorlar Sırrı bey ... O kişiler Hakim- savcı Vb olsalar nasıl çalışacaklarsa Avukatlık yapınca Bu alandada Mesleğin gereğini yerine getirecek disipline sahip insanlardırilk amaçları Avukatlık olmasada Avukat İsmini taşımayı bilen birçok dostum olmadığını da belirtmeliyim..
Bu şekilde bir düzeltmeyi yaptıktan sonra Sevgili Adil Beyin Önerilerine çok sıcak baktığımı söylemeliyim. Avukat sayısının sınırlandırılması yerine böyle bir eğitim çok daha faydalı olurdu. Benim Stajım sırasında Samsun Barosu ve O dönem Başkanı Av. Arif Yılmaz Üney ve çok Değerli Avukatlar Kendi Uzmanlık Alanlarında Bizlere sıkı bir ders marotonu düzenlediler... Aslında hem uygulamaları hemde mesleki tecrübelerini hiç bir maddi karşılık almadan bizimle paylaştılar... bunlar kısa bir dönemde gerçekleşti ama inanın yararını halen görüyorum ve göreceğime eminim ...
Bu çalışma tamamen Samsun Barosunun Emekleri ile gerçekleşti ama keşka bu eğitim Türkiye genelinde daha düzenli bir uygulama alanına sahip olsaydı...bende bu konuda yapılan tüm girişimlere katılmak isterim.
saygılarımla
Av. Çiğdem Süne
Samsun Barosu
Old 12-04-2003, 13:43   #14
jurista

 
Varsayılan

Avukatlık olmasada Avukat İsmini taşımayı bilen birçok dostum olmadığını da belirtmeliyim..
kısmını olduğu şiklinde düzeltiyorum orada sadece bir yazım hatası mevcut
Old 13-04-2003, 13:29   #15
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşlarım;
Sayın ÇELİK'in görüşlerine katılıyorum. Avukatlık mesleğinini son çare olarak görmek hatasından uzaklaşmakla işe başlayabilriz. Avukat sayısının sınırlandırılması şeklindeki görüş "dünyanın merkezine kendini koymanın" bir başka şekilde ifade edilmesidir. Sadece daha erken doğduğumuz için yeni mezun olanlara veya mezun olacaklara yer bırakmama hakkına sahip olmadığımızı düşünüyorum. Bu nedenle avukat sayısının sınırlandırılması fikri açıkçası itici geliyor bana.
Ama bunun yanısıra mesleğe daha nitelikli ve donanımlı olarak başlanması gerektiğine inanıyorum. Şu anda yürürlükte bulunan mevzuat ile bunun sağlanması mümkün değil elbette.
Ancak bir şeyi daha gözden kaçırıyormuşuz gibi geliyor bana;
Hukuk Fakültesi mezunlarının tamamen hukukla ilgli meslekler yapması bir zorunlulukmuş gibi algılanıyor. Kişinin eğitimini aldığı alanda çalışması elbette daha doğrudur ancak elzem değildir. Sonuçta üniversite bitirmiş bizlerin hayata sadece bir tek gözlüke bakması da doğru değildir. Kendi adıma ülkemdeki işsizlerin ortaokul veya lise mezunu olmasındansa Üniversite mezunu olmasını yeğ tutarım. Daha somuta inersek lise mezunu bir işsiz olmaktansa Hukuk Fakültesi Mezunu bir işsiz olmayı seçerim.
Selam ve saygılarımla
Old 13-04-2003, 15:17   #16
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Av. Fahri Alimoğlu,

Demişsiniz ki:
''''' Avukat sayısının sınırlandırılması şeklindeki görüş "dünyanın merkezine kendini koymanın" bir başka şekilde ifade edilmesidir.

Diyorum ki:
Dünyanın merkezine herkes birlikte giderse, kimse ulaşamaz. Ancak sırayla gidersek ulaşabiliriz.

Avukat sayısının sınırlandırılması konusu ''şimdi avukatlık yapanlar'' için o kadar önemli değil. Asıl ''on yıl sonra avukatlık yapacak olanlar'' için önemli. Dünyanın merkezine kendimi yerleştirmenin değil, benden sonra gelenleri ulaştırmanın yollarını arıyorum. Bu çabamın aşağılanacak bir yanı olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca, sorunu ''avukatların sorunu'' olarak değil, ''avukatlığın sorunu'' olarak düşünüyorum. Korumaya çalıştığım belli bir yaştaki avukatlar değil, mesleğin ta kendisi. Ve dolayısıyla ADALET.

Önce birbirimize karşı adil olalım. Haksız yargılarla birbirimizi yerin dibine (hatta dünyanın merkezine) sokmayalım.

Demişsiniz ki:
'''Sadece daha erken doğduğumuz için yeni mezun olanlara veya mezun olacaklara yer bırakmama hakkına sahip olmadığımızı düşünüyorum.'''

Diyorum ki:
Yer yok. Yer var da, ben mi bu hakkı tanımıyorum?

'Sadece daha erken doğduğum için' bu düşünceyi ileri sürmüyorum. 'Sadece yersizliği daha önce gördüğüm için' sınırlamayı savunuyorum. Bu savunmam da kendi adıma değil, gelecek kuşak avukatlar adına. Meslek adına.

Bir kentte belli sayıda taksinin çalışması taksici esnafına tanınmış bir haksa, böyle hakkı avukatlık mesleğini koruma adına barolar da kullanabilir. Örneğimi beğenmedi iseniz, Noterlik sayısının da denetim altında tutulduğunu bir başka örnek olarak anımsatırım.

Sınırlamaya ne çalışma hakkı, ne de başka bir hak engel oluşturmaz. Tam tersine, sınırlama getirilmezse çalışma hakkından söz etmek olanaksız olacaktır.

Saygılarımla

Hamdi Sırrı
Old 13-04-2003, 22:14   #17
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Merhaba,

Konu daha önce de enine boyuna, hatta ileri geri tartışılmıştı. çözümü değişken bir husus. Bana kalırsa da yer yok. Yer açmak lazım.

1- Önce; yaşlısı- genci demeden ''tüm mevcudu'' bir bir eleyecek bir sınav yaratılsın. Yer açılınca, bir müddet idare edip, yeniden sınav açılsın..Kalanlara afferim densin.
2- 10 yıl avukatlık yapanlar mecburi Hakim-savcı olarak Şırnak ve benzeri yerlere tayin edilsin.. Kurdu, kuşu, dağı toprağı öğrensin. Hukukun öncelikle 'hukukçu' kıymetini bilsin..

Sonra bakalım, bu meslekte yer var mı, yok mu?

Selam ve saygılarımla..
Old 14-04-2003, 00:00   #18
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan Bir kaç öneri

Sayın Duyguseli;
Öncelikle kimseyi aşağılama niyeti ile yazmadığımı bilmenizi isterim. Dünyanın merkezi şeklindeki tanımlamada böyle bir kasıt söz konusu değildir.
Sonuçta meslekte avukat sayısının sınırlanması konusundaki görüşlerimizi paylaşmaya çalışıyoruz. Ve ben verdiğiniz tüm örneklere rağmen avukat sayısını sınırlama çabasının hukuki olmadığını, adil olmadığını düşünüyorum.
“Yer yok ve ben yersizliği önceden gördüğüm için sınırlamayı savunuyorum” diyorsunuz. Taksiler ve noterliklerle ilgili örnekleriniz de problemimizin özü ile ilgili değil. İstanbul’da taksi sayısındaki sınırlama sadece yolların kapasitesi ile ilgilidir. Serbest bırakılsa önce kaos sonra düzen geleceğinden şüpheniz olmasın. Çünkü gözün gördüğü her araç sarı taksi olursa bunların ekonomik olarak bir değer ifade etmeleri mümkün olmaz. Ve sonuçta ekonominin kuralları çalışarak doğal eliminasyonunu tamamlar. Şehirde yine bir taksiciyi geçindirecek kadar para kazanmasını sağlayacak sayıda taksi kalır.
Noterlikteki sınırlamaya gelince; buyrun Yedisu, Yayladere, Solhan, Karlıova (sadece Bingöl) ve daha sayabileceğim bir çok noterlik boş. Neden kimse gitmiyor. Çünkü ekonomik değiller.Ayrıca o sınırlamada hiçbir şekilde mantıklı değil. Avukatlık bürolarında yapılması gereken işlerin sınırlandırılmış bir meslek gurubu oluşturularak adeta ayrı bir sınıfa havale edilmesi de yine ülkemizdeki binlerce yanlıştan sadece biri. Oysa hukuk fakültesi mezunu her avukat kendi bürosunda belge düzenleme ve onaylama hakkına sahip olmalı. Avrupanın bir çok ülkesinde ayrıca noterlik diye bir kurum sözkonusu değil.Bu işleri orda avukatlar yapıyor.
10 yıl sonra mesleğe girecek olanlara gelince hiç şüpheniz olmasın bu gidiş içersinde 10 yıl sonra hukuk fakültesini seçecek insan sayısı etraflarında gördükleri avukatların ekonomik durumları ile orantılı olacaktır. Avukatlığın sorunu sayı sorunu değildir, daha çok niteliktir. Sayı problemini aşmanın yolu kaliteden geçer.
İstanbul’da 45 binden fazla avukat çalışamaz şeklinde bir karar almanın İstanbul’a artık kimse gelip yerleşemez bu şehrin nüfusu 10 milyondan bir fazla artamaz demekten farkı nedir? Hatta mümkünse artık bu şehirde doğum yapmakda yasaktıra gider bu işin sonu.
Sevgili Meslektaşlarım;
Sınırlama bizim savunmamız gereken bir görüş değil.
Ama her görüşe saygı duymak ve dinlemek işimiz. Avukatlık mesleğinin sıkıntı içinde olduğunu söylüyorsunuz sonuçta. Ve söylediğiniz doğru. Sıkıntımız var. Çözüm önerilerimiz farklı sadece.
Ve sevgili Tikici;
Keyifli önerilerin için teşekkürler.
Birkaç öneride benden;
1- İlki yukarıda belirttiğim Noterlik Kanunu değiştirilmeli ve noterlerin yaptığı işler avukatlara devredilmeli. (İstanbulda bir noterlik alt gelir düzeyinde para kazanan 500 avukattan fazla kazanıyor)
2- Hukuk şirketi şeklinde örgütlenmek özendirilmeli (vergi ve haklar açısından) Ancak mevcut avukat ortaklığından sözetmiyorum. Yani yasal düzenleme çerçevesinde olmalı bu. Şimdi düşünelim İstanbul için ortalama 50 avukattan oluşacak hukuk şirketleri şeklindeki örgütlenme 50 bin kişilik orduyu bir anda bin şirkete dönüştürür. Daha önemlisi meslekte uzmanlaşma aslolur
3-Hukuk sigortası tıpkı sağlık sigortası gibi yaygınlaştırılırsa daha çok yer açılır.
Kim yapacak bunları?
Elbette barolar birliği ve meclis. Unutmayın her dönem mecliste hukukçular çoğunluktadır.
Sevgi ve saygılarımla
Old 14-04-2003, 18:45   #19
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Av.Fahri Alimoğlu,

Demişsiniz ki:
'''Ve sonuçta ekonominin kuralları çalışarak doğal eliminasyonunu tamamlar. Şehirde yine bir taksiciyi geçindirecek kadar para kazanmasını sağlayacak sayıda taksi kalır.'''

Demiştim ki:

(Yine bu köşe yazısı altında 18.2.2003 tarihli yanıtımdaki görüşümü aşağıda yineliyorum: )

''Piyasa kuralları ile avukat sayısının azalması çok daha vahim bir sonuçtur. Yalnız avukatlığı değil, adaleti de yok eder. Asıl umutsuzluk serbest avukatlık ile ticaretteki serbestiyi karıştırmaktan doğmaktadır. Adaletin ölçüleri ile ticaretin ölçüleri aynı olmamalı. ''

Serbest Avukatlık kavramı avukatın bağımsızlığının ifadesidir. Her hukuk mezununun serbestçe avukatlık yapabileceği anlamına gelmez. Bağımsızlık, özgürlük avukatlık mesleğinin en temel özelliğidir. Bu bağımsızlığın piyasa kuralları ile sağlanması mümkün değildir.

Adaletin üç köşesinden biri olan savunma mesleğinin geleceği piyasa kurallarına bırakılırsa önce adalet çöker ki, sonradan dengeye gelmesi, yine piyasa kuralları ile mümkün olmaz; ancak yeni bir devlet kurulması ile mümkün olur.

Bu önemli konudaki anlaşmazlığımız çözülmeden diğer yazdıklarınıza yanıt vermeye gerek görmüyorum.

Saygılarımla

Hamdi Sırrı
Old 14-04-2003, 19:25   #20
Hamdi Sırrı Duyguseli

 
Varsayılan

Sayın Av. Adil Giray Çelik,

Çizdiğiniz avukatlık yol haritası uygulanırsa zaten sınırlamaya gerek kalmayacaktır. Yazdıklarınızı bir 'cennet tasviri' okur gibi okudum.

Ancak, bu yolu izlemeyen ülkelerde, sayısız hukuk fakültesi açarak tarih boyunca mensuplarına itibar kazandırmış bir mesleği kolayca onbinlerce gence vaad eden bir ortamda ben derdimi ancak uzun cümleler kurarak anlatmaya çalışıyorum. Cümlenin sonu gelmiyor. Dertlerin sonu gelmiyor.

Ya sizin dediğiniz ''avukatlık yolunu'' kullanalım ya da her gelen onbinlerin geçeceği yolu kullanacaksak, girişine Deli Dumrul'u dikelim.

Temel hak ve özgürlükler bir mesleğin düzenlenmesine engel oluşturmaz kanısındayım.

Katkılarınız için teşekkür ederim.

Saygılarımla

Hamdi Sırrı
Old 27-04-2003, 17:38   #21
Av.Fahri ALİMOĞLU

 
Varsayılan

Sayın Duyguseli;

Cevap olarak geçmiş dönemdeki yazılarınıza atıf yaptıktan sonra diğer yazılanlara yanıt vermeye gerek görmediğinizi belirtmişsiniz. “Her taklit aslına övgüdür” diyerek sizi taklit ediyorum:

Demişsiniz ki;

Alıntı:
“Adaletin üç köşesinden biri olan savunma mesleğinin geleceği piyasa kurallarına bırakılırsa önce adalet çöker ki, sonradan dengeye gelmesi, yine piyasa kuralları ile mümkün olmaz; ancak yeni bir devlet kurulması ile mümkün olur.”

Demiştim ki;

(Yine bu sitede yargıç ve avukat ilişkileri konulu forumda)

Alıntı:
Üçlü sacayaklarının aralarındaki mesafenin eşit olması, doğanın denge kuralının gereğidir. Ancak aynı denge kuralı boylarının da birbirine eşit olması gerektiğini söyler.
Sacayaklarının diğer iki unsuru olan Hakim ve savcılar arasında olmayan mesafeye bakınca dengenin en başından beri tepetaklak olduğunu görebiliyoruz. Aynı binayı, aynı kısıtlanmış yaşamı, çoğunlukla evlenerek aynı evi, aynı yatağı, aynı çocukları, aynı arkadaşlıkları, aynı çekişmeleri paylaşarak sonuçta “AYNILAŞAN” hakim ve savcılar arasında bir mesafenin olduğunu söylemek mümkün değilken, sacayağı üçlemesine takılıp kalmanın bir mantığı olmadığını düşünüyorum.

Sacayaklarının boyları konusunda uzun cümleler kurmanın gereksizliğinin farkındayım. Ki yasalarımız bile çok yeni zamanda avukatlara delil araştırma ve toplam yetkisini sınırlı bir biçimde tanıyarak boylarımız arasındaki mesafe farkını birazcık kapatma yolunu seçmiş ancak bu farkı ortadan kaldırmayarak yasal koruma ve kabul sağlamıştır

Diyorum ki;

Avukatın hukuk sistemimizde özellikle ceza yargılaması içindeki konumunu gereğinden fazla abartıyorsunuz. “Savunma Mesleğinin” geleceği piyasa kurallarına göre belirlenirse önce adalet çöker ve yeniden kurulması ise ancak yeni bir devlet kurulması ile mümkün olur şeklindeki çook iddialı cümlede bu abartının kelimelere dökülmüş hali.
Gerek usul yasalarımız ve gerekse yerleşik uygulamalar karşısında nerdeyse yargılamanın etkisiz elemanı konumuna getirilen avukat’ın yargılamanın mütemmim cüzü olmadığını unutarak piyasa kuralarının adaleti çökerteceğinden bahsetmenizi ve bu yargınızı yanılmaz bir doğru bir kesinlik olarak ortaya koymanızı ilginç bulduğumu belirtmeme izin verin.
Avukatsız yapılan yargılamada hakimin ulaştığı sonuçta ortaya çıkan karar adil değildir deme şansınız var mı?
Ceza davasında sanığın veya tanığın gözlerinin içine bakarak direkt soru soramayan bir mesleğin mensubu olarak önce yargılama içinde varlığımızı asgari oranda hissettiren bu kurallardan kurtulmamız gerekmiyor mu?
Bu cümlelerden hemen mesleğimizi küçümsediğim gibi yanlış bir kanıya varmamanızı rica ediyorum. Bu sadece bir durum tesbiti.
Söylemeye çalıştığım şu; Avukatlık sonuçta ekonomik bir faaliyettir. Bu tespiti benden önce siz yapmış durumdasınız. İçi boşaldığı için Avukat kavramını kullanmak yerine “SAVUNMA MESLEĞİ” deyimini bilinçli olarak seçiyorsunuz ve ancak;
Alıntı:
-MESLEK ; Geçim temin etmek maksadıyla yapılan iş (Büyük Türkçe Sözlük D.Mehmet Doğan Shf 762)-
bu seçiminiz avukatlığın ekonomik bir faaliyet olduğunu söyleyen beni ve sizi aynı noktaya getiriyor.
Avukatın bağımsızlığı, özgürlüğü piyasa veya başka sınırlama kurallarına dayalı değildir. Avukat olmanın, hukukçu olmanın doğası ile ve sayın ÇELİK’in bir yazısında belirttiği gibi avukatın NOTİON’u ve FORMATİON’u ile ilgilidir. Hukuk mezunlarının avukatlık yapmalarını engelleyerek bağımsızlığımızı koruyamayız. Bağımsızlık, özgürlük kafamızda, yüreğimizde, eğitimimizde, günlük yaşantımızın her anında ve hatta rüyamızda olmalıdır. Başkalarının gelmesini engellemiş olmanın verdiği rahatlık duygusu ile beslenemez bağımsızlık.
Sayı sınırlamasından önce toplam kaliteyi arttırmanın ve mesleğe daha nitelikli ve donanımlı olarak başlamanın yollarını bulmak durumundayız.
Bütün bunlardan önce yapılması gereken ise bence Avukat’ı yargılama faaliyeti içersinde daha önemli bir konuma getirmektir. Adaletin diğer iki köşesi arasındaki birlikten, güçten, yakınlaşmaktan, aynılaşmaktan kaynaklanan zayıflığımızı gidermemiz gerekiyor.
Bunlarda benim doğrularım. Bir başkası için doğru gelmesi gerekmiyor. İki hukukçunun olduğu yerde üç görüş çıkar ortaya demiş bizden öncekiler. Bir çok hukukçunun olduğu THS’de aynı konuda farklı bir çok görüşün olmasından daha doğal ne olabilir ki?
Gördüğünüz gibi anlaşmamız mümkün değil. Ama bunu dert etmeyin. Zaten anlaşmamızda gerekmiyor.
Saygılarımla
Old 28-04-2003, 17:27   #22
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Merhaba dostlar,

Avukatlık mesleği fıstık gibi meslektir. Dışında kabuğu, içinde meyvesi vardır. Kabuğu serttir, kırılgandır. Meyvesi; tatlıdır, lezizdir,azizdir.

Bu meslek gerçekten fıstık gibidir. Kazanırsan, eroin tüccarı gibi kazanırsın. Kaybedersen, kumarbaz gibi yok olursun.

Fıstık gibi meslektir. Bir çuvala, poşete yahut keseye konulduğunda birbirine çarparak ses çıkarır. Çat..Çut.

Fıstık gibi meslek.

Selam ve saygılarımla.

P.S. Sayın Duyguseli,
Alanınızı kullandığım için lütfen mazur görün. Yazınızı, sevgili Alimoğlu'dan farklı olarak çok beğendim. Teşekkür ederim.
Saygılarımla.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04143596 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.