Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hak Düşürücü süre

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 25-06-2012, 18:58   #1
kerimo

 
Varsayılan Hak Düşürücü süre

Sayın Meslektaşlarım,Kök Muris 1940 yılında ölmüş.Tapusuz bir evi kalmış.Ev 1959 tarihinde adına tescil edilmiş.Müvekkilim 1953 tarihinde diğer mirasçıların paylarını satın alımış.O tarihten beri de zilyettir.Sorum şu;diğer mirasçılar aleyhine açacağım Tapu iptali ve tescil davası hak düşürücü süre engeli ile karşılaşır mı?Mirasçılar arasında zamanaşımı işlmez biliyorum ama tereddütlerim var.yardımcı olursanız sevinirim.Cevap veren meslektaşlarıma şimdiden teşekkürler...
Old 30-06-2012, 22:54   #2
kazimdeniz

 
Varsayılan

Olaydan anladığım kadarıyla bu kimse köy veya muhtar snedi ile diğer varislerin hisslerini satın almış ancak diğer malikler tapuya tescil talebinde bulunmadığından yıllardır zilyed sıfatı değişmemiş bildiğim kadarıyla bu tür davalarda zamanaşımı işlemez.Bu davanın da ismi zaten tapu iptal ve tescil davası değil tescile icbar davasıdır.
Old 01-07-2012, 20:47   #3
av.buğra

 
İnceleme

Alıntı:
kerimo
Ev 1959 tarihinde adına tescil edilmiş
kök muris öldükten sonra, 1959 yılındaki tescil kimin adına yapılmış, (Kök muris adına mı?) böyle ise , diğer mirasçıların hisselerini satın aldığını şahitle ispatlanabilir....kolay gelsin...

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2005/6-223
Karar Numarası: 2005/238
Karar Tarihi: 06.04.2005

SENETLE İSPAT KURALININ İSTİSNASI
1086 s. HUMK/288, 293
ÖZETİ: HUMK m. 293/1’de belirtilen yakın akrabalar arasındaki hukukiişlemlerin miktar ve değeri ne olursa olsun tanıkla ispatı mümkündür.
Taraflar arasındaki “itirazın iptali-tahliye” davasından dolayı yapılanyargılama sonunda; İpsala Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen26.2.2004 gün ve 2003/296-2004/63 sayılı kararın incelenmesi davalı vekilitarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 6.7.2004 gün ve5449-5601 sayılı ilamı ile;
(.....Dava iki haklı ihtar nedeniyle kiralananın tahliyesi, itirazın iptaliisteğine ilişkindir. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiş, hüküm davalı vekilitarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının 17.07.1997 tarihli şifahi kira sözleşmesine istinaden davakonusu yerde kiracı olduğunu, 01.07.2002-01.07.2003 kira döneminde iki haklıihtara sebebiyet verdiğini ileri sürerek kiralananın tahliyesi ile icratakibine yapılan itirazın iptalini istemiştir. Davalı, davacı ile aralarındabir kira ilişkisi bulunmadığını, babadan kalma evde miras nedeniyle oturduğunu,davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının bu yerde akdi bir ilişkiye dayalıolarak oturup oturmadığı hususundadır. Akdi ilişkinin bulunduğunu iddia edendavacının bu iddiasını yazılı delillerle ispat etmesi gerekir. İddia ikameedilen delillerle ispat edilememiştir. Delilleri arasında yer alan vs.delillerden olan yemin delili olduğu dikkate alınarak davacı tarafa bu konudayemin hakkı olduğu hatırlatılması ve sonucuna göre bir karar verilmesigerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır....)
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılamasonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiğianlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldüava, iki haklı ihtar nedeniyle kiralanın tahliyesi ve itirazın iptali istemineilişkindir.
A- DAVACININ İSTEMİNİN ÖZETİ


davacı, davalı ile 17.07.1997tarihinde sözlü (şifahi) kira sözleşmesi yaptığını, aylık kira bedelinin60.000.000 TL. olduğunu, davalının Mart 2002’den beri kira bedelleriniödemediğini, davalı kiracıya önce 12.05.2003 tarihinde noter aracılığıylaihtarname gönderdiğini, daha sonra da biriken borcun tahsili ve kiralananıntahliyesi için icra takibi başlattığını, davalının itirazı nedeniyle takibindurduğunu ileri sürerek, haksız olarak yapılan itirazın iptaline, %40 icrainkar tazminatına hükmedilmesine ve taşınmazın tahliyesine karar verilmesiniistemiştir.
B- DAVALININ CEVABININ ÖZETİ: Davacı, taşınmazın babalarından kalma bir yerolduğundan elbirliği ortaklığının söz konusu olduğunu, aralarında bir kirasözleşmesinin bulunmadığını, bu yerde kendisinin de hakkının bulunduğunusavunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C- YEREL MAHKEMENİN KARARININ ÖZETİ: Mahkemece; taşınmazın taraflarınbabalarından kalma bir yer olduğu, davacının içinde davalının da bulunduğudiğer tüm mirasçıların noterden verdikleri muvafakate dayanarak ev yaptığı,önce davacının kendisinin bu evde oturduğu, tayini çıkınca kardeşi olandavalıya kiraya verdiği, taraflar arasında sözlü kira sözleşmesinin varlığınıntanık beyanları ile sabit olduğu, kira sözleşmesinin geçerli olması içinkiralayanın malik olmasının da gerekmediği, davalının icra takibine haksızolarak itiraz ettiği anlaşılarak, davalı kiracının icra takibine yaptığıitirazın iptaline, %40 icra inkar tazminatı hükmedilmesine ve taşınmazıntahliyesine karar verilmiştir.
D- TEMYİZ EVRESİ BOZMA VE DİRENME: Davalı vekilinin temyizi üzerine ÖzelDairece; yukarıda açıklanan biçimde kira sözleşmesinin yazılı delillekanıtlanması gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, mahkeme; yanların kardeşolmaları nedeniyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 293/1 maddesi gereğincekira ilişkisinin tanıkla kanıtlanabileceği gerekçesi ile önceki hükümdedirenmiştir.
E- UYUŞMAZLIK: Kardeşler arasındaki kira sözleşmesinin tanıkla kanıtlanıpkanıtlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
F- GEREKÇE: Kural olarak, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 17.4.2004 tarihve 5219 sayılı Kanunun 2.maddesi ile değişik 288.maddesine göre; yapıldıklarızamandaki miktar ve değeri 400.000.000 TL.yi geçen hukuki işlemler ancaksenetle ispat olunabilir.
Ne var ki, kural böyle olmakla birlikte Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun293/1.maddesinde yazılı yakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin tanıklaispat edilebileceği kabul edilmiştir. Anılan maddede yazılı yakın akrabalararasında senet (yazılı belge) alınmasındaki manevi imkansızlık kanun ilevarsayılmış ve böyle bir istisnai düzenlemeye gerek görülmüştür.
Yakın akrabalar arasındaki hukukiişlemlerin tanıkla ispat edilebilmesi için miktar ve değer bakımından birsınırlandırma getirilmediği gibi, manevi imkansızlığın da ayrıca iddia ve ispatedilmesine de gerek yoktur.
Ancak, yakın akrabalar arasındaki birhukuki işlem senede bağlanmış veya yazılı delil sözleşmesi yapılmışsa, artıkmanevi imkansızlıktan söz edilemeyeceğinden, senedin aksinin tanıkla ispatlanmasınaimkan tanınmamaktadır. Bunun dışında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’ nun 293/1 maddesinde belirtilenyakın akrabalar arasındaki hukuki işlemlerin miktar ve değeri ne olursa olsuntanıkla ispatı olanaklıdır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun istikrar kazanmış uygulaması da bu yoldadır.(Y.HGK.nun 19.3.2003 gün 2003/13-174-181 sayılı ilamı, YHGK.nun 9.10.1985 günve 1984/13-255 E. 1985/797 K.sayılı ilamı; YHGK.nun 23.1.1985 gün ve 1983/3-25E. , 1985/34 K. sayılı ilamı).
Somut olayda, davacı ile davalı kardeş olup, davacı aralarında şifahi(sözlü) kira sözleşmesinin varlığını iddia etmiş ve bu iddiasını destekleyentanık beyanlarına dayanmıştır.
Açıklanan nedenlerle davacının iddiasını tanıkla kanıtlayabileceğindenmahkemenin bu yöne ilişkin direnmesi yerindedir.
Ne var ki, işin esasına yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarıincelenmediğinden dosyanın Özel Dairece gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnme kararı yerindeolup, davalı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesiiçin dosyanın YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine 6.4.2005 günündeoybirliği ile karar verildi.



Old 01-07-2012, 21:24   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Kadastro K.nun 12/3 maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü süre gerçekleştiğinden kadastrodan önceki satın alma işlemine dayanılamaz. Diye düşünüyorum.
Old 01-07-2012, 23:13   #5
Av.Nazife Eytemiş BAŞAR

 
Varsayılan

Olayda mirasçılara karşı tapu iptali ve tescil davası açma sebebiniz yok,alacak davası düşünmelisiniz,kolay gelsin...
Old 02-07-2012, 08:59   #6
av.buğra

 
İnceleme

T.C.
Y A R G I T A Y
Sekizinci Hukuk Dairesi
E. 1991/3200
K. 1991/12837
T. 30.9.1991
* MİRAS
* ZAMANAŞIMI

ÖZET : Mirasçılar arsında zamanaşımı işlemez. Murisin ölümünden sonra mülkiyet gibi zilyedlikle diğer mirasçılara intikal eder. Taksim olmadığı taktirde bir mirasçının zilyedliği diğer mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır.
(743 s. MK. m. 517)
Osman ve müşterekleri ile Fidiş ve müşterekeleri aralarındaki mülkiyetin
tesbiti ve alacak davasının reddine dair, (Samsat Asliye Hukuk Hakimliği)nden
verilen 18.12.1990 gün ve 173-1055 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi
davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi,
gereği düşünüldü:

Dava konusu taşınmazların, tarafların dip murisi Hasan'a ait olduğu bilirkişi
ve tanıklar tarafından ifade edilmiştir. Her ne kadar davalılar taksim
neticesinde taşınmazların dedeleri Mustafa'ya isabet ettiğini, Mustafa'nın
ölümü ile de kendi yakın murisleri Mehmet'e kaldığını, Mustafa adına
taşınmazların vergide kayıtlı olduğunu savunmuşlar ise de, taksim durumunu
kanıtlayamamışlardır. Bir kısım tanıklar taksim olmadığını, diğer bir kısmı
taksim hakkında bilgileri olmadığını ifade etmişlerdir. Bu durumda,
taşınmazların dip muris Hasan'dan kaldığını kabul etmek icabeder. Bir
taşınmazın özel idarece düzenlenen vergi kayıtlı olması sonucu değiştirmez.
Vergi kaydı daha ziyade vergi mükellefini belirler. Zilyetlik veya diğer
mülkiyeti kazandırıcı sebeplerle birleşmediği takdirde özellikle olayımızda
taksim sonucu Mustafa'ya geçtiği belirlenmemiş olduğuna göre, bu vergi kaydı
bir değer taşımaz. Esasen mirascılardan yalnız Mustafa'nın uzun süreden beri
gayrimenkulü tasarruf etmiş olması neticeyi değiştirmez. Zira, mirascılar
arasında zamanaşımı işlemez. Murisin ölümünden sonra mülkiyet gibi zilyetlik
de diğer mirascılara intikal eder. Taksim olmadığı takdirde bir mirascının
zilyetliği diğer mirascılar adına sürdürülmüş sayılır. O itibarla, olayda
bağımsız zilyetlikten ve bunun mülkiyeti kazandırdığından söz edilemez.
Mevcut delil durumuna göre taşınmazların ortak miras bırakan Hasan'dan
kaldığı belirlendiğine göre, davacıların miras hisseleri oranında davanın
kabulü yönüne gidilmesi gerekir. Temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde
olduğundan kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), ve 7700 lira peşin harcın istek
halinde temyiz edene iadesine, 30.9.1991 tarihinde oybirliğiyle karar
verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
hak düşürücü süre, muvazaa msahinparlak Meslektaşların Soruları 1 22-04-2010 15:03
basın yasası madde 14teki 15 günlük süre hak düşürücü süre midir? Av.HandeSahici Meslektaşların Soruları 2 08-05-2009 15:58
hak düşürücü süre avhalit Meslektaşların Soruları 6 20-03-2007 11:02


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05372095 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.