Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Yan parsel sahibinin ön alım hakkı (5403 sk. m.8/1-i f.2'nin kaldırılması)

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-11-2020, 21:33   #1
av. aee

 
Varsayılan Yan parsel sahibinin ön alım hakkı (5403 sk. m.8/1-i f.2'nin kaldırılması)

Kolay gelsin hayırlı akşamlar
Bir hususta danışmak istedim.
6537 sayılı Toprak Koruma Kanununda 8/i maddesinde geçen Önalım hakkına dayanarak yan parsel Sahibinin açtığı şufa davasında dava konusu taşınmaz tek malik tarafından, yani paylı mülkiyet söz konusu olmayan bir taşınmazda malik tarafından yeğenine satılması halinde yan parsel sahibi ön alım hakkını kullanabilir mi?
Yani paylı mülkiyete konu olmayan bir taşınmazını malik yeğenine satarsa komşu parsel sahibi 6537 sayılı Kanuna dayanarak ön alım hakkını ileri sürebilir mi?

Bu konuda bir anaysa mahkemesi kararı var. çıkardığım sonuç yan parsel sahibi ön alım hakkını kullanabilir sonucunu çıkarıyorum ana emin olamadım. Belki bu hususu tecrübe eden vardır.
Bir diğer husus bildiğim kadarıyla akrabalar arasında yapılan devirde ön alım hakkı kullanılamaz. Bizim olayda devreden hala devreden yeğen olduğu için komşu parsel sahibi ön alım hakkını ileri sürülebilir mi???
Old 04-11-2020, 07:18   #2
Lord Mozart

 
Varsayılan

Değerli meslektaşım toprak koruma kanunu 8/i dayanan önalım hakkı bugün(04.11.2020) tarihinde resmî gazetede yayınlanan 7255 sayılı kanun 20.madde ile yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla artık sınırdaş tarım arazilerinin önalım hakkı kalmamıştır
Old 04-11-2020, 09:00   #3
av. aee

 
Varsayılan

değerli meslektaşım 5403 sayılı kanun yürürlükten kalktı. davacı dava dilekçesinde 5403 sayılı kanuna ek olarak getirilen 6537 sayılı kanuna dayanarak ön alım hakkını ileri sürmektedir. buna ilişkin görüşünüz nedir? bu durumda 6537 sayılı kanun hala yürürlüktedir. diyebilir miyiz?
Old 04-11-2020, 09:56   #4
Lord Mozart

 
Varsayılan

Cevap diyemeyiz. 5403 sayılı kanun ilk halinde zaten ön alım hakkının tanındığı 8/i yoktu.2014 yılında 6537 sayılı kanun ile bu hak tanındı.Zaten hüküm 5403 sayılı kanuna (Madde 8/İ - (Ek: 30/4/2014-6537/5 md.)şeklinde işlenmiştir.
Old 04-11-2020, 10:02   #5
av. aee

 
Varsayılan

demek ki 5403 ve 8-i kalktı dedik doğru teşekkür ederim. peki cevap dilekçesi için verilen 2 haftalık süre içinde bu kanun yürürlükten kalktı ise bizde cevap dilekçesinde bunu ileri sürersek davacının davası red olunur mu ve lehimize vekalet ücreti çıkar mı?
Old 04-11-2020, 23:09   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Yan parsel malikine önalım hakkı tanıyan 5403 sayılı kanuna 6537 sayılı kanunla eklenen 8/İ m.sinin 2. fıkrası 4.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren 7255 sayılı K.nun 20.m.si hükmü ile yürürlükten kaldırılmıştır. Kanunda yürürlükten kaldırma maddesinin geriye yürüyeceğine (açılan davalara da uygulanacağına) dair bir hüküm yer almış değildir. Kanunda açıkça aksi ifade edilmedikçe kanunların geriye yürümezliği kuralı bulunduğundan, kanundaki bu değişikliğin ,davanın daha önce açılması nedeniyle, sizin davada uygulamayacağı kanısındayım.

https://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=113145 'de yorumladığımız gibi, 5403 sayılı kanunun 8/İ m.sinin 2.fıkrası, taşınmazın tam pay olarak yada payların tamamının satılmasında komşu parsel malikine ön alım hakkı sağlamaktadır.

Yakın akrabalar arasında ( amca-yeğen gibi) yapılan satışın aslında bağış olduğu, formalite icabı tapuda satış olarak gösterildiği savunma olarak ileriye sürülebilir. Bu iddianın tanık dahil her türlü delille ispat imkanı vardır. Temlikin bağış amaçlı olduğu ispat edildiğinde önalım davası bu nedenle ret edilmiş olur.
Old 05-11-2020, 00:43   #7
Güngörr

 
Varsayılan

böyle bir dava ile karşılaşıp aşağıda paylaştığım İçtihatı Birleştirme Kararından faydalanarak davayı kazanmıştım. Kanun yoluna başvurmadıklarından karar o şekilde kesinleşti.

Bununla birlikte yargıtay kararlarını incelerseniz resmi şekilde yapılmayan ya da sözlü yapılan miras anlaşmaları da kabul görmekte. tanık dahil her türlü delil ile ispat yapabilirsiniz

İçtihatları Birleştirme BGK 1956/12 E, 1957/2 K.

"Özet"

MÜŞTEREK MÜLKÜN PAYDAŞI, PAYINI KARI VE KOCAYA EVLADA VEYAHUT AKRABAYA TEMLİK ETMESİ HALİNDE ŞEKLEN SATIŞ SÖZLEŞMESİ BULUNSA BİLE GERÇEKTE SATIŞTAN BAŞKA MİRAS HUKUKUNA MÜTEFERRİ MAKSATLARIN VEYA HİBE GİBİ DÜŞÜNCELERİN HAKİM OLDUĞU DURUMDA MEDENİ KANUNUN GERÇEK SATIŞLARDA KABUL ETTİĞİ ŞUF'A HAKKI CEREYAN ETMEZ

"İçtihat Metni"

(YİBK. 29.11.1939 g. ve E.1938/17, K.1939/57)

(YİBK. 01.11.1944 g. ve E.1944/9, K. 1944/30)

(YİBK. 03.04.1946 g. ve E. 1944/39, K. 1946/7)

(YİBK. 11.06.1947 g. ve E. 1947/5, K. 1947/18)

(YİBK. 20.06.1951 g. ve E. 1949/13, K. 1951/5)

(YİBK. 26.12.1951 g. ve E. 1951/1, K. 1951/6)

(YİBK. 09.03.1955 g. ve E. 1954/27 K. 1955/3)

(YİBK. 27.03.1957 g. ve E. 1956/12 K. 1957/2)

(YİBK. 01.04.1974 g. ve E. 1974/1, K. 1974/2)

Müşterek mülkün hissedarı onun şayi hissesini kendisine mirasçı olacak bir kimseye satması halinde dahi diğer hissedarların şufa hakkının tanınması öteden beri Altıncı Hukuk Dairesi'nce takarrür etmiş içtihat cümlesinden iken sonradan meşfu hissenin müstakbel mirasçıya vaki olacak satışlarında şufa cereyan etmeyeceğine dair hilafına bir içtihat tahassül etmiş olduğundan mesele hakkında Tevhidi içtihat Hukuk Kısmı Umumi Heyetinde yapılan münakaşa ve müzakere neticesinde aşağıdaki (karar ittihaz edilmiştir.

Şufa hakkı malikle üçüncü şahıs arasında vaki satış aktine yer tutmak hakkıdır. Medeni Kanunun 658 inci maddesi akte müstenit şufa münasebetini, 659 uncu madde ise bir gayrimenkulün şayi hissesini satın alan üçüncü şahsa karşı şerikin doğrudan doğruya kanundan doğan şufa hakkını tanzim etmektedir. Vazukanunun bu hükümle iki gaye takip ettiği görülmektedir.




1 - Gayrimenkulun parçalanmasını önlemek, yani hisselerin mümkün olduğu kadar hissedar elimde toplanmasını temin eylemek,

2 - Hissedarlar arasında öteden beri mevcut münasebeti idame ederek yabancı bir şahsın araya girmesine mani olmak,

Ancak esas hukuk kaidelerine göre mülkiyet serbestisini ve tasarruf muhtariyetini ana prensip olarak nazara alan vazu kanun, hissedarın temlik hakkını tahdit ederken bu esas kaideyi de gözden uzak tutmamış ve bu tahdidi, mücerret satış akti ile mukayyet kılmıştır. Bu itibarladır ki, gerek nazariyat ve gerek içtihatlar hibe, trampa, sermaye vaz'ı gibi tasarruflarda şufa hakkının cereyan etmeyeceğini kabul etmiş bulunmaktadır. Binnetice gayesinde hibe veya buna mümasıl maksatlar, mündemiç bulunan akitlerde zahiren satış şekli bulunsa bile akitin hakiki maksadı satış olmadığı halde satış hakkındaki hükümleri onlara teşmil ve tatbik etmek hem vazukanunun maksadına ve hem de esas hukuk prensiplerine aykırı olur.

İmdi bugün miras hukukuna müteallik kaidelere tevfikan veya sair mülahazalarla kendi evladına veya akrabasına satış yapması halinde de şufa cereyan edip etmeyeceği noktası yukarıda izah olunan kaidenin ışığı altında mülahaza olunmak icap eder. Bu gibi akrabaya satışta ortada, satış aktinin bir unsuru olan bedel zikredilmiş olsa bile bunu mücerret bir satış olarak kabul etmeye imkan yoktur. Çünkü burada mümellikin maksadı malının bedelini almak değil, belki akrabalık münasebeti dolayısıyla onu tesahüp etmek ve kendi yerine geçirmektir. Kaldı ki, bu gibi bir çok hadiselerde bedel tayini bir tenkis davasını önlemeye matuf bir tedbir olarak görüldüğü gibi her hangi bir muvazaalı muamele tarzında da tezahür etmekte bulunduğu müşahede olunmaktadır. Ancak bu konuda mühim ve tespiti zaruri bulunan husus akitin maksadını tayindir. Bunu da akti muhit olan ahval ve şerait tayin edebilir. Müşterinin bayiin mirasçısı olması, semeni mebiin dun bulunması veya kendisine temlik olunan şahsın ödeme kabiliyeti bulunması gibi haller aktin mahiyetini ve vasfını tayin ve takdire yardım eden amillerdir. Doktrin de bu mülahazayı teyit etmektedir. Nitekim isviçre Medeni Kanunu şarihlerinden Profesör Haab şerhinde şu mütalaada bulunmaktadır. (Şufa hakkının ne zaman kullanılacağı hakkında kanun sakıttır. Gerek nazariyat ve gerek tatbikatta hakim olan telakkiye göre her el değiştirme şufa hakkında istimaline esas olamaz. Şufa hakiki, ancak malikin meşfu hakkında üçüncü bir şahısla kendi arzusuyla bir hukuki muamelede bulunarak meşfuu paraya çevirmesi halinde dermeyan olunabilir. Şu şartla ki, temlik eden bakımından diğer akitin bir ehemmiyeti olmamak lazımdır. Yani temlik edenin esas maksadının ivaz elde etmek bulunması ve akitin de eda edebilecek durumda bulunmasıdır). Yine isviçre şarihlerinden Wieland (hakikate tenkis ve iadeye tabi tasarruflardan olduğu halde satış şeklinde yapılan temliklerde "malikin hemşiresinin çocuğuna gayrimenkulun kıymetinden aşağı bir surette az bedelle yaptığı satışlarda olduğu gibi" şufa hakkı iddia olunamaz. Mevcut içtihat ve doktrinlere göre satış mahiyetinde olmayan temliklerde şufa cereyan etmez; miras hakkı gözönünde tutularak kanuni mirasçıya temliklerde böyledir) demektedir.

İsviçreli şarih Tuor da Federal Mahkeme kararlarına göre "kanuni mirasçıya miras hissesine mahsuben vaki satışlarda da şufa hakkı cereyan etmez" mütalaasındadır. Aynı görüşe Rosel de iştirak ederek (vazukanun şefi'e yalnız meşfuun bir başkasına satılması halinde tercih hakkı .kabul ettiğine işaret etmek istiyor. Kelimenin kanuni manasında bey' olmayan intikal sebeplerinde şufa ihtimali ve binaenaleyh mezkur hakkın istimali de hadisenin, nevi itibariyle bertaraf edilmiş olur. İntikal maksadının akti maksada galip geldiği ahvalde şufa cereyan etmez) demektedir. Bundan başka şufa mevzuunu tetkik eden eserlerde ve resmi mukarrerat dergisinde neşredilmiş olan İsviçre Federal Mahkeme kararlarında bu görüş daha açık bir surette tebarüz ettirilmiştir. Scihmit eserinde (hakim telakkiye göre kanuni mirasçıya ve eşine müstakbel miras hakkı nazara alınarak yapılan temliklerde şufa cereyan etmeyeceğini) beyan eylemiştir. Bundan başka son bir kararında Federal Mahkeme (bir malikin kızına sattığı hisse hakkında açılan şufa davasında şufa hakiki meşfuun her türlü temlikinde bahis mevzuu olamayacağından zahiren ve müstakillen temlik olmasına ve bedel de tesmiye edilmiş bulunmasına rağmen hakikatte miras hakkı göz önünde tutularak kızına satış yapılmış olduğundan bahisle şufa cereyan etmeyeceği içtihadında bulunduğu görülmektedir. Bu mevzuu tetkik eden profesör, şarih ve müelliflerimiz de aynı görüşe iştirak etmektedirler. Netice :

Müşterek mülkün hissedarı, hissesini kan ve kocaya evlada veyahut akrabaya temlik etmesi halinde şeklen satış akti bulunsa hile hakikatte satıştan gayri miras hukukuna müteferri maksatların veya hibe gibi mülahazaların hakim olduğu ahvalde Medeni Kanunun hakiki satışlarda kabul eylediği şufa hakkının cereyan etmeyeceğine 27/3/1957 tarihinde ittifakla karar verildi.
Old 05-11-2020, 09:20   #8
av. aee

 
Varsayılan

kendi adıma verimli bir ortam oldu. teşekkür ederim sayın üstatlarım...saygılar...
Old 06-11-2020, 23:19   #9
av. aee

 
Varsayılan

Kişi kendi muvazasına dayanabilir mi peki? Aslında bağış olduğunu ancak düşük bedelle satış gösterildiğini ileri sürmek kişinin kendi muvazasına dayanmak değil midir?
Old 07-11-2020, 11:21   #10
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.aee
Kişi kendi muvazasına dayanabilir mi peki? Aslında bağış olduğunu ancak düşük bedelle satış gösterildiğini ileri sürmek kişinin kendi muvazasına dayanmak değil midir?

Belirttiğiniz gibi , "Kişinin kendi muvazaasına dayanamayacağı" şeklinde yerleşik bir hukuk kuralı mevcuttur. Güngörr'ün yazısında geçen İçt.Brl.Kararındaki düzenleme bu kuralın istisnasını teşkil eder. İçt.Brl.Kararları ise değindiği konularda (kanun hükmü gibi) herkesi bağlayıcı niteliktedir.

"20.03.1957 tarih 1956/12 E. 1957/2 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, sözleşmede taraf olan kişinin işlemde muvazaa savunmasında bulunamayacağı ve bunu her türlü delille ispat edemeyeceği kuralının istisnası olduğu görülmektedir. Anılan kararın uygulanabilmesi için öncelikle satışın, satış tarihi itibariyle doğrudan mirasçılar arasında yapılması gerekmeyip, temlikin taraflarının akraba olması yeterlidir. Temlikin akrabalar arasında satış şeklinde yapılmış olması halinde ise bu kez İçtihadı Birleştirme Kararının aradığı “hibe veya miras hukukuyla ilgili amacı” nın bulunup bulunmadığı hususunun, diğer bir ifade ile akrabalar arasında yapılan her temlikte somut uyuşmazlığın niteliğine göre temlikin hibe veya miras hukukuyla ilgili amaçlarla yapılmış olup olmadığının yöntemince ispatı aranmalı ve ispatı halinde temlikle önalım hakkının kullanılmasının mümkün olamayacağı gözetilmelidir."
Yargıtay 14.HD. 17.01.2019 T.2016/10930 E.2*19/498 K.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
2.satışa karşı ön alım hakkı av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 4 25-06-2018 20:55
muvazaalı satışlarda ön alım hakkı av.yağmur deniz Meslektaşların Soruları 12 17-12-2012 10:10
Ön alım hakkı kullanılabilir mi? mslmklvz Meslektaşların Soruları 42 10-12-2012 19:50
malikin geri alım hakkı kedam Hukuk Soruları 5 08-12-2012 06:04
Ön Alım Hakkı AV.ESR Meslektaşların Soruları 5 09-11-2012 16:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03401709 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.