Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bilirkişi Raporları Arasındaki Çelişki

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 21-11-2012, 13:28   #1
Av.İlker DOLGUN

 
Karar Bilirkişi Raporları Arasındaki Çelişki

İcra takibine konulan bonoya borçlusu imza itirazında bulundu, İcra Mahkemesinde görülen davada alınan bilirkişi raporları şu şekildedir:

1) Grafolofi Uzmanı tarafından düzenlenen Rapor; İmzanın borçlunun eli ürünü OLDUĞU kanaatine varılmıştır.

2) ATK tarafından düzenlenen Rapor; İmzanın borçlunun eli ürünü OLMADIĞI kanaatine varılmıştır.

3) İki rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için düzenlenen ATK Kurul Raporu; 7/4 Oy çokluğu ile İmzanın borçlunun eli ürünü OLMADIĞI kanaatine varılmıştır.

Rapora 4 üye muhalefet şerhi koymuş ve gerekçesinde “İmzanın borçlunun eli ürünü OLDUĞUNUN KABULÜ GEREKTİĞİ” şeklinde kanaat bildirmişlerdir.

Borçlunun itiraz ettiği senet üzerindeki imzalar ile gerek itiraz dilekçesi ve gerekse incelemeye esas olmak üzere sunduğu diğer evraklardaki imzalar bakıldığında birbirinin aynısıdır. Müvekkilin beyanı da imzaların kendi huzurunda ve bizzat borçlu tarafından atıldığı yönündedir.

7/4 düzenlenen kurul raporu sonrasında yapılacak bir şey (itiraz/inceleme) varmıdır, nasıl bir yol izlenebilir?
Old 21-11-2012, 17:30   #2
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Bence bu dosyada yapılacak bir şey kalmamış.
Genel Mahkemelerde temel ilişkiden yola çıkarak alacağınızı ispatlamaya çalışabilirsiniz. Orada da imza itirazı söz konusu olacaktır. Ancak İcra Mahkemesi'nde yapılan imza itirazı takip hukukuna yönelik bir itiraz olduğundan, genel mahkemelerde görülecek bir davada engel yahut kesin delil teşkil etmemektedir.
Old 21-11-2012, 17:42   #3
Av.Duygu Işık Behrem

 
Varsayılan

Kararlara bakınırken aşağıdaki karara da rastladım. Belki işinize yarayabilir, esasen 3. rapor çelişkinin giderilmesini amaçlamakla birlikte orada da farklı görüşler mevcut olduğundan, son kez Güzel Sanatlar Fakültesi'nde inceleme yapılması yönünde talebinizi sunarak şansınızı deneyebilirsiniz. Ancak ben talebin kabul görmeyeceğini düşünüyorum.


T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/4600
K. 2005/10238
T. 16.6.2005
• ALACAK DAVASI ( Dayanılan Senetteki İmza İtirazı Sonucu Bağlandıktan Sonra Sonucuna Göre Karar Verilmesinin Gerekmesi )
• İMZA İTİRAZI ( Tetkik Mercii Tarafından Alınan Rapora Davacı Tarafından İtiraz Edilmiş Olmakla Adli Tıp Kurumunun İmza İncelemesinde Üst ve Son Mercii Olmaması )
• ADLİ TIP KURUMU ( İmza İncelemesinde Üst ve Son Mercii Olmaması )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Adli Tıp Kurumunun İmza İncelemesinde Üst ve Son Mercii Olmaması Nedeniyle Üniversitelerin Güzel Sanatlar Bölümünden Oluşturulacak Bilirkişi Heyetinden Yeniden Rapor Aldırılmasının Gerekmesi )
2004/m.168
ÖZET : Rapora davacı tarafından itiraz edilmiş olup, Adli Tıp Kurumu imza incelemesinde üst ve son mercii olmadığı gibi, esasen rapor sonuç doğrucu ve hüküm kurmaya elverişli değildir. Öyle olunca mahkeme üniversitelerin güzel sanatlar bölümünden oluşturulacak bilirkişi heyetinden senetteki imzanın davalı Dursun Ali eli ürünü olup olmadığına ilişkin Tetkik Mercii içerisindeki medarı tatbik imzalar ve 3.7.2001 tarihli oturumdaki imzaları incelenerek yeniden rapor aldırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenedir.

DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı 35 parseldeki payını amcası olan Dursun Ali’nin ısrarı ile onun oğlu olan davalı İsmail’e 19.11.1996 tarihinde 20.000 DM.a satıp devrettiğini, 1760 DM peşin ödenip 18.250 DM.lık bono verildiğini, bononun süresinde ödenmediğini, icraya konulduğunda imzaya itiraz edildiğini, imzanın amcası tarafından değiştirilerek atılması nedeniyle Adli Tıp tarafından davalı eli ürünü olduğunun tam olarak tesbit edilemediğinin bildirildiğini, ancak alacağın varlığının sabit olduğunu ileri sürerek 18.250 DM karşılığı 15.968.750.000 TL.nın dava tarihinden faizi ile tahsilini istemiştir.

Davalılar, zamanaşımının dolduğunu, senedin sahte olduğunu, davalı İsmail’in 4400 DM ödemek suretiyle payı satın aldığını borcu olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı tapudaki pay satış bedeli karşılığı verilen bononun ödenmediğini ve imzaya itiraz edildiğini, davalının imzasını kasten değiştirerek attığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalılar senedin sahte olduğunu pay bedelinin ödendiğini savunarak davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece arada resmi satış senedi olduğu, aksinin tanıkla ispatlanamayacağı ve yemin teklifinde de bulunulmadığına dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı tarafından ibraz edilen senedin Samsun İcra Tetkik Mercii Hakimliği 2000/596 esas sayılı dosyasında Adli Tıp incelemesinin yapıldığı, inceleme sonucunda dikkat çekici kısmı benzerlikler görülmekte ise de imzaların bitiriliş özelliğinin mukayeselerde yer almaması nedeniyle davalı eli ürünü olup olmadığı konusunda kesin bir kanaate varılamadığı bildirilmiştir. Rapora davacı tarafından itiraz edilmiş olup,Adli Tıp Kurumu imza incelemesinde üst ve son mercii olmadığı gibi, esasen rapor sonuç doğrucu ve hüküm kurmaya elverişli değildir. Öyle olunca mahkeme üniversitelerin güzel sanatlar bölümünden oluşturulacak bilirkişi heyetinden senetteki imzanın davalı Dursun Ali eli ürünü olup olmadığına ilişkin Tetkik Mercii içerisindeki medarı tatbik imzalar ve 3.7.2001 tarihli oturumdaki imzaları incelenerek yeniden rapor aldırılıp sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenedir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.6.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak: Kazancı
Old 21-11-2012, 18:16   #4
feyzaday

 
Varsayılan

21 milyonluk senette de bu durum yaşandı, borçlu imza bana ait değildir dedi, İcra mahkemesi 'ben bu işi çok araştıramam ' dedi takibi devam ettirdi, genel mahkemede ise dava sürüyor. Bu bağlamda şu soruyu sormak isterim. Genel olarak tek bir senette borçlanılan borç miktarının şahıslar açısından bir hududu olmalı bana göre C. Savcılığına giden senet, olay hukuki mahiyettedir denilerek kestirilip attırılmış, kamu davası açılmamış. Şahıs olan borçlu, tek kalemde bu kadar borç altına girebilir mi? Yasaların yasaklamadığı bilinerek, hukuki görüş bağlamında sorulmuştur.
Old 22-11-2012, 07:38   #5
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan feyzaday
21 milyonluk senette de bu durum yaşandı, borçlu imza bana ait değildir dedi, İcra mahkemesi 'ben bu işi çok araştıramam ' dedi takibi devam ettirdi, genel mahkemede ise dava sürüyor. Bu bağlamda şu soruyu sormak isterim. Genel olarak tek bir senette borçlanılan borç miktarının şahıslar açısından bir hududu olmalı bana göre C. Savcılığına giden senet, olay hukuki mahiyettedir denilerek kestirilip attırılmış, kamu davası açılmamış. Şahıs olan borçlu, tek kalemde bu kadar borç altına girebilir mi? Yasaların yasaklamadığı bilinerek, hukuki görüş bağlamında sorulmuştur.

Forum konusunu fazla dağıtmadan şöyle değinmek isterim:

Aslında bu sorularınızın karşılığının hukukta yeri vardır ve açıkçası doktrinde de derin tartışmalara yol açan bir konudur. Her ne kadar kısıtlı olmayan bir kişi, sebepten mücerret istediği kadar borçlanabilir ise de, taahhüt ettiği borcu ödemesi başlangıçta imkansız olan bu kişi için o borcun "Bir akdin mevzuu gayrı mümkün olursa o akit batıl olur." şeklindeki EBK.20. (TBK.27). madde kapsamında hiç doğmadığı, batıl olduğu ileri sürülebilir. Bunun dışında biraz daha adil sonuç doğuracağını düşündüğüm ve doktrinde OĞUZMAN'ın savunduğu, "Borçlunun Sorumlu Olduğu İfa İmkansızlığı" temelinde de olaya yaklaşılabilinir, bu imkansızlık nedeniyle karşı yanın uğrayacağı (tali) zararların EBK.96 (TBK.112) dairesinde giderimi de düşünülebilir.

Örneğin bir memur (A olsun), 50 katrilyon liralık bono imzalayıp, Vatandaş (B)'ye teslim ederse, bu senet zorunlu unsurları taşıdığı müddetçe aslında görünürde hukuken geçerlidir. Lakin borçlunun memur olduğu ve senette yer alan ve bir devlet bütçesi büyüklüğünde bulunan mevcut borcun tamamını malvarlığı ile ödemesinin akdin kurulduğu sırada ve sonrasında imkansız olduğu tespit edildikten sonra, bu taahhüt nedeniyle "EBK.20, (TBK.27) temelinde borçlu olamayacağı, akdin konusunun ifasının gayri mümkün olduğu..." ileri sürülebilir.

Keza Oğuzman'ın savunduğu "Borçlunun sorumlu olduğu ifa imkansızlığı" kavramına dayanılarak sadece bu imkansız taahhüt nedeniyle karşı yanın uğradığı yan zararlar bakımından EBK.96 (TBK.112) uygulanabilir.
Old 13-12-2012, 23:21   #6
Av.İlker DOLGUN

 
Varsayılan

Genel Kural; İcra mahkemesi uyuşmazlığın çözümünde yemin teklif edemez taraflara da yemin teklif ettiremez.

Doktrinde bu kuralın bazı istisnalarının olduğu belirtilmektedir. Acaba olayımızda yemin teklifi yapılabilirmi?
Old 14-12-2012, 18:24   #7
Av.İlker DOLGUN

 
Varsayılan

Yemin teklifimiz kabul edilmedi, dava neticelendi:
Açılan davanın kabulü ile davalının yüzde 20 tazminat ödemesine ve ilaveten yüzde 10 para cezasına mahkum edilmesine karar verildi.

İmzaların aidiyeti şüpheye ve tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tespit edilememiştir. Buna rağmen kötü niyet tazminatı ile ayrıca para cezasına hükmedilmesi doğrumudur, bu ağır bir karar değilmidir?
Old 16-06-2014, 11:40   #8
Av.İlker DOLGUN

 
Varsayılan

Mahkemenin gerek kısa kararında ve gerekse gerekçeli kararında kararın temyiz yolu açık olmak üzere verildiği yazılıdır. Bizde açıkça hukuka aykırı olduğunu düşündüğümüz bu kararı temyiz ettik fakat Yargıtay uyuşmazlık konusu değerin temyiz sınırının altında kaldığından bahisle dilekçemizi reddetti. Tüm bu gelişmeler sonucunda karşı taraf kötü niyet tazminatı ve yargılama giderlerinin tahsili için kesinleşen kararı icraya koydu.

Cevabını aradığım soru; şu aşamada yapılabilecek herhangi bir şey varmıdır, menfi tespit davası açmanın (tekrar rapor istemenin) bir yararı olurmu?

Siz olsanız ne yapardınız, görüş ve önerilerinizi sabırsızlıkla bekliyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bilirkişi Raporları Arasında Çelişki Olursa... morenostrum06 Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 24-02-2010 22:27
ateşli silahlar kanunu ile yönetmelik arasındaki çelişki BaharB Meslektaşların Soruları 4 24-08-2008 15:06
TCK'nın 222.Maddesi İle Şapka Kanunu Arasındaki Çelişki YASEMİN Hukuk Soruları 8 13-09-2007 15:55
Adli tıp Kurumu bilirkişi raporları mustafaaladag Meslektaşların Soruları 1 30-11-2006 01:10
bilirkişi raporları hakkında olcsvl Meslektaşların Soruları 2 19-11-2006 17:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05889201 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.