Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bağışlamadan rücu-Muvazaa

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-01-2007, 15:05   #1
Avukat Kamer Akgül

 
Varsayılan Bağışlamadan rücu-Muvazaa

Merhabalar arkadaşlar;
Bahsedeceğim sorunla ilgili olarak hangi hükme dayanmam gerektiği konusunda görüşlerinize ihtiyacım var.

Müvekkilim evlenmeden önce kendisine bir ev yaptırıyor. Daha sonra evleniyor. Almanya'ya gelebilmek için eşinden anlaşmalı olarak ( ve formalite ) boşanıyor ve akabinde de Alman bir bayanla evlenerek Almanya'ya yerleşiyor. Bu evliliği esnasında ölürsem Türkiye'deki evde Alman eşi miras hakkı sahip olmasın düşüncesiyle, Türkiye'de boşandığı eşinin babasına vekalet çıkarıyor ve tapuda kendi adına kayıtlı olan evi boşanmış olduğu bu eşine bağışlamış gibi işlem yaptırıyor ( bağışlıyor). Almanya'daki oturumunu garanti altına aldıktan sonra Alman eşinden boşanıyor ve sonrasında da Türkiye'de boşanmış olduğu eşiyle tekrar evlenerek kendisini aile birleşim vizesi ile Almanya'ya getiriyor. Burda aralarında anlaşmazlık çıkıyor ve olay boşanma davası boyutuna varıyor. Fakat ikinci kez evlendiği bu Türk eşi ortak çocuklarını da yanına alarak şu an Türkiye'ye kaçmış durumda. Yukarıda da bahsettiğim gibi, müvekkilimin daha bekar iken yaptırmış olduğu evi halen bu eşinin üzerinde ve eşi bu evi kendisine geri vermeyeceğini söylüyor. Ben açacağım davada muvaza hükmüne mi yoksa bağışlamadan rücu hükmüne mi dayanmalıyım.

Muvazaa hükmüne dayanırken mahkemeye, Türkiye'deki boşanmanın formalite olduğunu, bağışlama işlemini yapmak için de kayınpedere vekalet çıkarılmış olduğunu, dolayısıyla açıkça muvazaanın ortada olduğunu söylememin davaya etkisi ne olur?

Katkılarınız için teşekkür ediyorum.
Old 18-01-2007, 20:40   #2
advokat34

 
Varsayılan

Sayın Akgül, davanızda muvazaaya dayanabileceğinizi zannetmiyorum. Çünkü tapudaki işlem satış olarak yapılmış olsaydı, gerçekte satış değil bağışladığı için görünürdeki satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle, altındaki gerçek iradeye dayalı bağış işleminin de şekil şartlarına uygun yapılmadığı nedeniyle iptalini isteyebilirdiniz. Ancak siz tapudaki işlemin bağış olduğunu söylüyorsunuz. Şekille ilgili herhangi br yanlışlık yoksa serbest iradeye dayalı olarak yapılan bağış geçerlidir bence. O halde bağışlamadan rücuu için yasanın aradığı anlamda bir kusuru varsa bayan eşin ve böyle bir kusur durumunu ispatlayacak güçte deliliniz de varsa eğer bu yola gitmeniz daha mantıklı olur diyorum. Kolay gelsin...
Old 18-01-2007, 21:44   #4
ibreti

 
Varsayılan

Vekaletnamedeki yetkileri incelediniz mi? "... şehrindeki bütün taşınmaz mallarımı.." vb. bir yetki ayrı bir talimat ile kullanılabilir.

Kayınpeder vekaletteki yetkilerini aşmış ve kötü niyetle hareket etmiş olabilir. Hem böylesi bir durumda vekil ile birlikte işlemin lehtarı da sorumludur değil mi?

Saygılarımla...
Old 19-01-2007, 18:27   #5
Avukat Kamer Akgül

 
Varsayılan teşekkür

Saygıdeğer meslektaşlarım;
Öncelikle ilginiz ve kıymetli katkılarınız için teşekkür ediyorum. Şu an tek düşünebildiğim şey, aile konutu şerhi hükmüne dayanarak en azından evin yarı hissesini kurtarabilmek ama. Bu noktada da fikirlerinizi merak ediyorum.
Bir de şu var;
Olayın mağduru koca der ki;
Almanya'ya gideceğim için karım boşanma esnasında bana koşul koydu. Bayan, bir nevi boşandığı eşinin kendisine geri dönüşünü garanti etmek için bu evi kendisinin üzerine geçirme koşulunu ileri sürüyor. Fakat sonrasında; koca tarafı kendisi ile tekrar evlenmesine ve kendisini Almany'ya götürmesine rağmen evin yarı hissesini bile kocanın üzerine geçirmeye yanaşmadığı gibi, tartışmalar sonrası ortak çocukları da yanına alarak Türkiye'ye kaçıyor. Bu durumu şahit beyanlarına da dayandırırsak yapabileceğimiz birşey olur mu?
Old 20-01-2007, 14:27   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

Sorudaki tanımlardan gidilerek ; iddianın "mutlak muvazaa" hükümlerine uyduğunu söyleyebiliriz. Mutlak (yalın veya adi) muvazaa " tarafların bir sözleşme yapmak istemedikleri halde , üçüncü kişileri (somut olayda Alman bayanı ) aldatmak maksadıyla aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan görünüşte bir sözleşme yapmaları " halidir.

(Av. Eylül)’ün tanımına yer verdiği muvazaa BK.nun 18.madddesinde öngörülen "nisbi (vasıflı) muvazadır" "Nisbi muvazaa tarafların gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları bir sözleşmeyi örneğin bağış sözleşmesini , iradelerine uygun olmayan görünüşteki bir sözleşme örneğin satış ile gizlemeleri "şeklinde tanımlanabilir ki; somut olay bu tanımlamaya girmemektedir.

Ayrıca ilişki " inanç sözleşmesi " olarak adlandırılabilir. İnançlı işlemler ; "inananın bir hakkını belirli bir süre veya amaçla inanılana geçirmeyi , inanılanın da , inananın emir ve talimatlarına göre kullanıp amaç gerçekleşince veya süre dolunca hakkı tekrar inanana devretmeyi öngören sözleşmelerdir."

Mutlak muvazaa veya inançlı işlem hükümlerine göre iptal davası açılabilir. Ancak bu durumda ispat şekli ortaya çıkar . 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatı Birleştirme kararına göre; gerek taraf muvazaası ve gerekse inanç sözleşmelerinden doğan davalarda iddia yazılı delille ispat edilebilir. Delil başlangıcı varsa tanık dinlenebilir. İkrar ve kabul beyanı karşı tarafı bağlar. Yemin deliline başvurulabilir. ( muvazaa vekil ile bayan arasında davacının bilgisi dışında gerçekleşseydi , davacı 3.kişi konumunda olacağından iddiasını her türlü delille ispatlayabilecekti. )

Vekil vekalet görevini kötüye kullanmış, davacının talimatına aykırı ve onun zararına hareket etmiş ve bağışlanan bayanla işbirliği içine girmiş veya muvazaalı işlem yapmışsa ise vekalet akdinin kötüye kullanılması nedeniyle iptal davası açılabilir. Her türlü delille ispatlanabilir.

Aile konutu sorunu; bu sorun yapılan ikinci evlilikle ilgilidir. Eğer bu ev ailenin birlikte sürekli olarak yaşadığı ortak konut iseaile konutu hükümlerine tabidir. Anlatıma göre ev Türkiye’dedir. Taraflar ise yaşamlarını Almanya’da sürdürmüşlerdir. Dava konusu edilecek ev pek aile konutu tanımına uymamaktadır. Kaldı ki; aile konutu olsa dahi, bu ev bağış nedeni ile davalının kişisel malı sayılır. Edinilmiş mal hükmünde olmadığından soru sahibinin ifade ettiği şekilde bu konutun yarı pay halinde paylaşılması diye bir kural mevcut değildir. Aile konutu ile ilgili haklar , konutun tapuya şerhi, rıza olmadıkca başkasına devir edilememesi, hakların sınırlandırılamaması (TMK 194) ve ölüm halinde sağ kalan eşe intifa, oturma veya mülkiyet hakkı tanınması şeklindedir.

Bağıştan dönme ; olayda en fazla bu durum olumlu olarak gözükmektedir. Tekrar evlenme halinde bağışın kalkacağı yönünde bir şart kararlaştırılmışsa ve bu şartın varlığı ispat edilirse bu durum BK.nun 244/3 maddesi uyarınca bağıştan dönme (rücu) nedeni olur. En önemlisi bağış şartsız yapılsa dahi. davalının evlilik birliği içindeki görevlerini önemli derecede yerine getirmemesi , evi haksız olarak terk etmesi de 244/ 2 maddeye göre bağıştan dönme nedeni sayılmaktadır.(aşağıdaki içtihat)
Saygılarımla.


T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 1977/2437

K. 1977/3877



DAVA : (....) ile (....) arasındaki alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda, verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davalı tarafından istenilmekle, duruşma için tayin olunan günde tebligata rağmen temyiz eden gelmedi. Aleyhine temyiz olunan adına vekili Av. (....) geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka güne bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Bağışlamadan yararlanan kişi, bağışlayana veya ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu görevleri önemli derecede ihlal eder ise, bağışlayan bağıştan dönebilir (BK. 244/2).
Kanun koyucu, aile görevlerine "önemli derecede" uyulmaması halini bağıştan dönme sebebi saymış, böylece mirastan iskat sebeplerini burada da tekrarlamıştır. (MK. m. 457/2). O halde BK.nun 244. maddesinin 2. bendi, MK.nun 547. maddesinin 2. bendinin özü ve kapsamı itibariyle bir tekrarından ibarettir. Bu görüş ilmi içtihatlarda da belirtilmiştir (Alfred Marten, Borçlar Kanunu Şerhi, 319, Prof. N. Feyzioğlu, 1962 Borçlar Hukuku Sh. 173). O halde bağıştan dönme sebebiyle mirastan iskat sebeplerinin bir arada incelenmesi zorunluluğu vardır.
Gerçekten basit olayları bağıştan dönme (rücu) sebebi kabul etmek, bağıştan yararlanan kişiyi, bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğurur. Aksini düşünmek, kanun koyucunun BK.nun 244. ve MK.nun 457. maddeleri ile izlediği amaca aykırı düşer; bununla da kalmaz hak duygularını zedeler, irade serbestisinin büyük ölçüde kısıtlanmasına yol açar. Onun için olayların nitelikleri, kapsamı ve özellikle vehamet dereceleri gözetilerek delillerin değerlendirilmesi gerekir. Bu ölçülere göre olayda, tam anlamı ile rücu şartları gerçekleşmiştir. Şöyle ki: Davalı kadın, MK.nun 132. maddesi gereğince yapılan ihtara rağmen haklı bir sebep olmadan birliğe dönmemiş, mahkemece boşanmalarına karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
Eşler birbirine yardım etmekle ve özellikle kadın, eşine ve çocuklarına bakmakla yükümlüdür (MK. m. 151, 152). Olayda davalı kadın birliği terketmiş, ihtara rağmen dönmemiş, böylece kadın bağışlayana karşı kanunen yükümlü olduğu görevleri yerine getirmekte önemli derecede kusurlu davranmış, öyle ki bu tutumu yüzünden boşanma kararı verilmiştir. O halde davacı koca için bağışlamadan dönme hakkı doğmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun görüşü de bu doğrultudadır (YHGK.nun 10/10/19662 günlü 2/103-67 sayılı kararı, Senai Olgaç, İçtihatlı Borçlar Kanunu, 1976, Cilt III, Sh. 457-458). Bu bakımdan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA onama harcının temyiz edene yükletilmesine ve duruşma için takdir olunan bindörtyüz lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine 09/05/1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 02-08-2009, 22:27   #7
altiokebru

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Eylül
Sayın Akgül, davanızda muvazaaya dayanabileceğinizi zannetmiyorum. Çünkü tapudaki işlem satış olarak yapılmış olsaydı, gerçekte satış değil bağışladığı için görünürdeki satış işleminin muvazaalı olması nedeniyle, altındaki gerçek iradeye dayalı bağış işleminin de şekil şartlarına uygun yapılmadığı nedeniyle iptalini isteyebilirdiniz. Ancak siz tapudaki işlemin bağış olduğunu söylüyorsunuz. Şekille ilgili herhangi br yanlışlık yoksa serbest iradeye dayalı olarak yapılan bağış geçerlidir bence. O halde bağışlamadan rücuu için yasanın aradığı anlamda bir kusuru varsa bayan eşin ve böyle bir kusur durumunu ispatlayacak güçte deliliniz de varsa eğer bu yola gitmeniz daha mantıklı olur diyorum. Kolay gelsin...

Sn.Av.Eylül, Sn.Akgül'ünkine benzer bir sorunu var bir müvekkilimin. Müvekkilim ikinci evliliğini yapıyor ve evlendikten hemen sonra da kendine ait evi tapudan satış suretiyle eşine devrediyor. Ancak aslında yapılan işlem satış değil, bağış ve kadının evi satın alabilecek durumda olmadığını ispatlayabiliriz. Bu satış işlemini yaparken de tapuya kendi lehine ölene kadar taşınmazda oturmak üzere intifa hakkı şerh ettiriyor. Evlendikten üç ay gibi kısa bir süre müvekkilim eşinin evli bir kadına yakışmayan hareketleri olduğunu, yabancı erkeklerle telefon görüşmeleri yaptığını farkediyor, Şimdi hem boşanmak ve hem de yaptığı satışı iptal ettirerek evini geri almak istiyor. Tapuda yapılan işlemin aslında bağış olduğu, bağıştan da dönmek istediğini ileri sürerek tapunun iptalini sağlayabilmesi mümkün müdür? Görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim. Sn.Kocabaş'ın eklediği kararlardan ikincisi benim olayıma uyuyor fakat iradeyi sakatlayan bir neden olmaksızın geçerli bir satış işlemi yapıldığından ve görünürdeki işlem bağış olmadığından bağıştan rücu edilip edilemeyeceği noktasında tereddüt ediyorum. Saygılar.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Muvazaa damista Meslektaşların Soruları 12 14-06-2022 19:03
Kanuna KarŞi Hİle Muvazaa Av.Selim HARTAVİ Miras Hukuku Çalışma Grubu 3 26-04-2013 11:59
alt işverene rücu ilgisiz Meslektaşların Soruları 9 20-10-2011 12:21
SSK rücu davaları nfb İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Çalışma Grubu 18 12-10-2009 15:43
muvazaa dark Hukuk Soruları Arşivi 1 27-12-2006 23:06


THS Sunucusu bu sayfayı 0,17722893 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.