14-04-2004, 17:33 | #1 |
|
Yoksulluk Nafakası Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2002/5950 K. 2002/6428 T. 4.6.2002 • BOŞANMA ( Hükmedilen Yoksulluk Nafakasının Kaldırılması - Asgari Ücretle İşe Girmenin O Kişiyi Yoksulluktan Kurtarmayacağı ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanma Nedeniyle Hükmedilen - Asgari Ücretle İşe Girmenin O Kişiyi Yoksulluktan Kurtarmayacağı ) • ASGARİ ÜCRETLE İŞE GİRMEK ( Boşanma Nedeniyle Hükmedilen Yoksulluk Nafakası Alan Eş - O Kişiyi Yoksulluktan Kurtarmayacağı ) • İŞE GİRMEK ( Boşanma Nedeniyle Hükmedilen Yoksulluk Nafakası Alan Eşin Asgari Ücretle - O Kişiyi Yoksulluktan Kurtarmayacağı ) 743/m.144, 145 4721/m.176 ÖZET :Sözleşme veya hüküm ile kendisine maddi tazminat veya nafaka olarak bir irat tahsis edilmiş eşin, yoksulluğunun zail olması, haysiyetsiz hayat sürmesi, bir evlenme akdi olmadan fiilen karı ve koca gibi yaşaması, yeniden evlenmesi veya eşlerden birinin ölmesi halinde, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça bu irat kesilir. İrat şeklinde maddi tazminat veya nafakayı gerektiren sebep ortadan kalkar ya da önemli ölçüde azalır veya borçlunun mali gücü önemli ölçü de eksilirse iradın indirilmesine veya kaldırılmasına karar verilebileceği gibi değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa iradın artırılması da istenebilir. DAVA : Taraflar arasında görülen "nafaka" davasının yapılan yargılaması sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. KARAR : Davada davalının asgari ücretle çalışarak gelir temin ettiği, böylece yoksullaktan kurtulduğu ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılması istenilmiş mahmemece iddia sabit görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir. 743 sayılı Medeni Kanunun ( 4721 sayılı yasa 176 mad. ) 145. maddesinin üçüncü fıkrasına göre "sözleşme veya hüküm ile kendisine maddi tazminat veya nafaka olarak bir irat tahsis edilmiş eşin yoksulluğunun zail olması haysiyetsiz hayat sürmesi, bir evlenme akdi olmadan fiilen karı koca gibi yaşaması yeniden evlenmesi veya eşlerden birinin ölmesi halinde, aksi taraflarca kararlaştırılmadıkça bu irat kesilir. İrat şeklinde maddi tazminat veya nafakayı gerektiren sebep ortadan kalkar ya da önemli ölçüde azalır veya boçlunun mali gücü önemli ölçüde eksilirse iradın indirilmesine veya kaldırılmasına karar verilebileceği gibi değişen durumlara göre ve hakkaniyet gerektiriyorsa iradın artırılması da istenebilir." Somut olayda boşanma nedeniyle yoksulluğa düşen eşe aylık 50.000.000 lira yoksulluk nafakası verilmiş olup, davalının nafaka dışında hiçbir malvarlığı bulunmadığı gibi, daha sonra avukat yanında işe girerek elde ettiği ( 210.000.000 lira ) asgari ücret günün ekonomik koşulları ve paranın alım gücü değerlendirildiğinde O'nu yoksulluktan kurtarmaz. Kaldı ki davalının elde ettiği iş ve gelir her an için sona erebilecek nitelikte olup sabit ve güvenceli de değildir. Davanın reddi yerine delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 4/6/2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:56 | #2 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2004/2-223 K. 2004/225 T. 14.4.2004 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Eşit Kusur/Kadının Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceğinin Anlaşılması - Uygun Miktarda Takdir Edilmesi Gereği ) • EŞİT KUSUR ( Kadının Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceğinin Anlaşılması - Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakasına Takdir Edilmesi Gereği ) • BOŞANMA ( Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakasına Takdir Edilmesi Gereği - Eşit Kusur/Kadının Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceğinin Anlaşılması ) 4721/m. 175 ÖZET : Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda taraflar eşit kusurludur. Davalının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanununun 175.maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Kadın yararına uygun yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1.Aile Mahkemesince boşanma davasının kabulüne, davalının yoksulluk nafakası talebinin reddine dair verilen 26.12.2002 gün ve 2002/311 E.-1158 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 02.06.2003 gün ve 2003/7038-7980 sayılı ilamı ile; ( ...Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda taraflar eşit kusurludur. Davalının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği de anlaşılmıştır. Türk Medeni Kanununun 175.maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Kadın yararına uygun yoksulluk nafakası takdir edilmemesi bozmayı gerektirmiştir. Davalının maddi tazminat ve manevi tazminat istekleri konusunda ( TMK.174 ) karar verilmemesi de usul ve yasaya aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz Eden : Davalı vekili Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, yoksulluk nafakası yönünden Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. Maddi manevi tazminat yönünden ise bozmaya uyularak yeni hüküm oluşturulduğundan davalı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazları incelenmek üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir. SONUÇ : 1-Davalı vekilinin yoksulluk nafakası yönünden temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 2- Davalı vekilinin maddi-manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 14.04.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 14:59 | #3 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2004/1827 K. 2004/1802 T. 9.3.2004 • DUL VE YETİM MAAŞI ( Yoksulluğu Ortadan Kaldıracak Miktarda Sayılamacağı ) • YOKSULLUK NAFAKASININ KALDIRILMASI TALEBİ ( Boşanmayla Birlikte Davalının Dul Ve Yetim Maaşındanda Yararlanacağı Bilinerek Nafakaya Hükmedilmesi - Talebin Reddi Gereği ) • MADDİ DURUMUN DEĞİŞMESİ ( Dul Ve Yetim Maaşının Yoksulluğu Ortadan Kaldırmayacağı - Yoksulluk Nafakasının Devam Etmesi Gereği ) 4721/m. 176/3,4 ÖZET avalı kadına 24.4.2002 tarihinden geçerli olarak aylık 50.000.000 TL yoksulluk nafakası verilmiş, bu tarihten çok önce ( 24.9.2000 ) ölen babasından intikal eden aylık 194.593.622 TL yetim maaşı almaya başlamıştır. Dolayısı ile boşanma ile birlikte davalının bu maaştan yararlanacağı bilinerek yoksulluk nafakasına hükmedildiği gibi, dul ve yetim maaşının miktar itibariyle yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ( HGK.nun 21.2.2001 gün 2-162 E, 185 K. Sayılı ilamında da kabul edilmiş olup ) böylece istemin reddi gerekir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, yoksulluk nafakası kararından sonra davalının baba ve annesinin ölümü üzerine emekli maaşı aldığı böylece yoksulluktan kurtulduğu ileri sürülerek yoksulluk nafakasının kaldırılması istenilmiş; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. TMK'nun 176/3-4.maddesine göre: "İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksullluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir." Somut olayda, davalı kadına 24.4.2002 tarihinden geçerli olarak aylık 50.000.000 TL yoksulluk nafakası verilmiş, bu tarihten çok önce ( 24.9.2000 ) ölen babasından intikal eden aylık 194.593.622 TL yetim maaşı almaya başlamıştır. Dolayısı ile boşanma ile birlikte davalının bu maaştan yararlanacağı bilinerek yoksulluk nafakasına hükmedildiği gibi, dul ve yetim maaşının miktar itibariyle yoksulluğu ortadan kaldırmadığı ( HGK.nun 21.2.2001 gün 2-162 E, 185 K. Sayılı ilamında da kabul edilmiş olup ) böylece istemin reddi gerekirken delillerin yanılgılı şekilde değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetli bulunmamıştır. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-03-2005, 15:05 | #4 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/3267 K. 2004/4569 T. 8.4.2004 • BOŞANMANIN EKİ ( Maddi Manevi Tazminat Ve Yoksulluk Nafakası Talepleri ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanmanın Ferileri Olması Nedeniyle Ancak Dava Kesinleşinceye Kadar İstenebileceği - Davanın Kesinleşmesi Halinde Müstakil Dava İle İstenebileceği ) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Boşanma Davası - Daha Az Kusurlu Olunması Halinde İstenebileceği ) 4721/m. 174,175 ÖZET : Türk Medeni Kanununun 174. ve 175.maddesinden kaynaklanan maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası talepleri boşanmanın eki olması nedeniyle ancak boşanma davası kesinleşinceye kadar istenebilir. Boşanma davasının kesinleşmesinden sonra ise ancak müstakil bir dava ile istenebilir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Türk Medeni Kanununun 174. ve 175.maddesinden kaynaklanan maddi, manevi tazminat ve yoksulluk nafakası taleplerinin boşanmanın eki olup ancak boşanma davası kesinleşinceye kadar, boşanma davası kesinleşmesinden sonra ancak müstakil bir dava ile istenebileceğinin tabii bulunmasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davacı Türk Medeni Kanununun 24, Borçlar Kanunun 49. maddelerinden kaynaklanan manevi tazminat davası açmış peşin nisbi harcını da 4.7.2003 tarihinde tamamlamıştır. Mahkemece yapılacak iş bu konuda delillerin toplanarak birlikte değerlendirilip sonucuna göre karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde harcı ödenerek yöntemine uygun bir dava bulunmadığından bahisle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 08.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
04-05-2005, 21:46 | #5 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/15855 K. 2005/768 T. 26.1.2005 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davacının Çalıştığı ve Aylık 900 Milyon Lira Gelir Elde Ettiği - Koşulları Oluşmadığından Talebinin Reddi Gereği ) • VELAYET HAKKI ( Baba İle Küçük Arasında Her Hafta Cumartesi Günü Kişisel İlişki Tesisi ve Anne Gözetiminde Yapılması Koşulunun Doğru Olmadığı ) • KİŞİSEL İLİŞKİ ( Baba İle Küçük Arasında - Her Hafta Cumartesi Günü Anne Gözetiminde Yapılması Koşulunun Doğru Olmadığı/Koşulsuz ve Uygun Düzenlenmesi Gereği ) 4721/m.175,182 ÖZET : Davacının çalışıp gelir elde ettiği anlaşıldığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekir. Velayet hakkı kendisine verilmeyen ile küçük arasında koşulsuz ve uygun kişisel ilişki düzenlenmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm yoksulluk nafakası ve kişisel ilişki yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Davacının çalıştığı ve aylık 900 milyon lira ortalama gelir elde ettiği toplanan delillerle belirlenmiştir. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları oluşmadığından yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekirken kabulü ve yazılı şeklide hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 2-Velayet hakkı kendisine verilmeyen taraf ile küçük arasında ilişkinin amacına uygun baba evlat ilişkisini gerçekleştirecek şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Baba ile küçük arasında her hafta Cumartesi günü kişisel ilişki tesisi ve kişisel ilişkinin anne gözetiminde yapılması koşulu doğru değildir. Mahkemece ayın belirli hafta sonları milli ve dini bayramlarda daha uygun süreli ve koşulsuz olarak kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Temyiz olunan hükmün l. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.01.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
09-07-2005, 19:45 | #6 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2001/5519 K. 2001/6977 T. 3.5.2001 • BOŞANMA ( Yoksulluk Nafakasına Hükmedilebilmesi İçin Miktarı da Belitilerek Açıkça İstenmesi Gereği - Mahkemenin İstek Olmadan Bu Konuda Karar Veremeyeceği ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Miktarı Açıkça Belitilmeden Son Oturumda Yoksulluk Nafakası İstenmesi Talebinin Reddi Gereği - Hakim İki Taraftan Birinin Söylemediği Şeyi veya İddia Sebebini Hatırlatacak Hallerde Bulunamayacağı/Boşanma ) • TALEPLE BAĞLILIK ( Boşanma - Miktarı Açıkça Belitilmeden Son Oturumda Yoksulluk Nafakası İstenmesi Talebinin Reddi Gereği - Hakim İki Taraftan Birinin Söylemediği Şeyi veya İddia Sebebini Hatırlatacak Hallerde Bulunamayacağı ) 743/m.144 1086/m.74,75 ÖZET : Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için miktarı da belirtilerek açıkça istenilmesi gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm tazminat ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının temyiz itirazları yersizdir. 2-Kocanın yoksulluk nafakasına yönelik temyizine gelince; Medeni Kanunun 144. maddesinde ifadesini bulan yoksulluk nafakasına hükmedebilmesi için miktarı da gösterilerek açıkça istenilmesi zorunludur. Son oturumda yoksulluk nafakası istediğinden söz etmiş ise de miktarı belirtilmediğinden Medeni Kanunun 144. ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 74. maddesine uygun bir isteğin varlığından söz edilemez. Mahkeme istek olmadan bu konuda karar veremez. ( Y.H.G.K.nun 02.02.1994 tarihli 2/745-27 sayılı 22.02.1995 tarih 2/876-95 sayılı ve Y.2.H.D.nin 27.04.2001 5340-6689 sayılı, 13.4.2000 tarihli 2942-4712 sayılı, 9.11.1998 tarihli 10498-11998 sayılı, 03.03.1997 tarihli 1114-2288 sayılı kararları )Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 75. maddesi uyarınca hakim iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya iddia sebebini hatırlatacak hallerde bulunamaz. Bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün ikinci bentte gösterilen sebeple yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran davacıya geri verilmesine, 3.5.2001 gününde oyçokluğuyla karar verildi. MUHALEFET ŞERHİ : Davalı son oturumda, boşanmaya karar verilmesi halinde yoksulluk nafakası bağlanmasını istemiştir. Medeni Kanunun 144. maddesi gereği kusuru daha ağır olmayan eş, mali gücü oranında taktir edilmek üzere yoksulluk nafakası isteyebilir. Yasa isteği ön koşul olarak belirlemiştir. İstenilen yoksulluk nafakasının miktarının belirtilmesini zorunlu kılan bir anlatıma yer verilmemiştir. Medeni Kanunun 143-144-145-146-147-148-149 maddelerindeki olguları boşanmanın eki ( fer'i )ve aile birliğinin sona ermesiyle karı-koca ve çocukların korunmasına yöneli önlemler olarak değerlendirilmiştir. Nafaka, nafaka alacaklısının gereksinimi nafaka borçlusunun ödeme gücü dikkate alınarak hakim tarafından takdir edilir. Olayımızda da alacaklı nafakanın miktarının taktirini hakime bırakmıştır. Hakimin nafaka taktirinde yasal kurallara aykırılık bulmuyorum. İşin esasının incelenmesi gerekir. MUHALEFET ŞERHİ : Davalı son oturum yoksulluk nafakası istediğine göre miktarının açıklattırılması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. ( HUMK.m.75 ) Açıklanan sebeple de değerli çoğunluğun bozma kararlarına iştirak edilmemiştir. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
03-09-2005, 22:03 | #7 |
|
.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/1903 K. 2005/2822 T. 24.2.2005 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davalı Tam Kusurlu Koca Yararına Hükmedilemeyeceği ) • BOŞANMA ( Neden Olan Olaylarda Davalının Tam Kusurlu Koca Yararına Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği ) • TAM KUSURLU KOCA ( Yararına Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği - Boşanmaya Neden Olan Olaylarda ) 4721/m.175 ÖZET : Toplanan delillere göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı tam kusurludur. Türk Medeni Kanunun 175. maddesi koşulları oluşmadığı halde davalı koca yararına yoksulluk nafakası verilmesi doğru olmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının tedbir nafakasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2- Yoksulluk nafakasından temyize gelince; anlaşmalı boşanmanın şartları gerçekleşmemiştir. Toplanan delillere göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı tam kusurludur. Türk Medeni Kanunun 175. maddesi koşulları oluşmadığı halde davalı koca yararına yoksulluk nafakası verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen kararın 2.bentte gösterilen sebeplerle yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, hükmün temyiz edilen diğer bölümlerinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- Av.Habibe Yılmaz Kayar İstanbul Barosu |
16-11-2005, 21:16 | #8 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/495 K. 2005/1721 T. 10.2.2005 • BOŞANMADA KUSUR ( Boşanma Sonucu Kadının Yoksulluğa Düşeceği Sabitse Uygun Bir Yoksulluk Nafakası Takdiri Gereği - Nafaka Yükümlüsünün Kusurunun Aranmadığı ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanma Sonucu Kadının Yoksulluğa Düşeceği Lehine Takdiri Gereği - Nafaka Yükümlüsünün Kusurunun Aranmadığı ) • NAFAKA YÜKÜMLÜSÜ ( Kusurunun Aranmadığı - Boşanma Sonucu Kadının Yoksulluğa Düşeceği Sabitse Uygun Bir Yoksulluk Nafakası Takdiri Gereği ) 4721/m.175/2 ÖZET : Boşanma sonucu kadının yoksulluğa düşeceği sabittir. Türk Medeni Kanununun 175/2. maddesi "nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz" kuralı dikkate alındığında, kadın yararına uygun bir yoksulluk nafakası takdiri gerekir. DAVA : Yukarıda tarihi, numarası, konusu ve tarafları gösterilen hükmün; Dairenin 4.11.2004 gün ve 11640-13067 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Sözü geçen Dairemiz kararının düzeltilmesi istenilmekle, evrak okundu, gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Temyiz ilamında yer alan açıklamalara göre davacının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan karar düzeltme istemleri yersizdir. 2- Dairemizin onama kararının 1. bendinde açıklandığı gibi, kocanın davacıyı dövme hadisesinden sonra eşlerin barıştıkları, bir süre daha evliliklerini devam ettirdikleri anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu kadının yoksulluğa düşeceği sabittir. Türk Medeni Kanununun 175/2. maddesi "nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz" kuralı dikkate alındığında, kadın yararına uygun bir yoksulluk nafakası takdiri gerekir. Bu yönün, temyiz incelemesi sırasında gözden kaçtığı görülmekle, davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile onama kararının bu yöne ilişkin bölümünün kaldırılması, hükmün yoksulluk nafakası yönümden, yukarıda yapılan açıklamalar gereği bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. SONUÇ : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440-442. maddeleri gereği 2. bentte gösterilen sebeple davacının yoksulluk nafakasına yönelik karar düzeltme isteminin kabulüne, dairemizin bu yöne ilişkin onama kararının kaldırılmasına, hükmün yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, davacının diğer karar düzeltme isteminin ise 1. bentte açıklanan nedenle REDDİNE, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 10.02.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. --------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- |
04-12-2005, 18:37 | #9 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2002/1104 K. 2002/1667 T. 11.2.2002 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanma Kararı Kesinleştikten Sonra da Bu Nafakanın İstenemsini Engelleyen Bir Kanun Hükmünün Olmaması-Boşanma Tarihinde Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşüldüğünün İspatlanmasının Gerekmesi ) • ANLAŞMALI BOŞANMA ( Anlaşarak Boşanma Halinde Yoksulluk Nafakası İsteği Olmadığını Açıklayan Tarafın Bu Beyanının Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşmeyeceğini Göstermesi ve Kendisini Bağlaması ) 743/m.144 1086/m.236 ÖZET : Anlaşarak boşanma halinde yoksulluk nafakası isteği olmadığını açıklayan tarafın bu beyanı boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyeceğini gösterir ve kendisini bağlar. ( HUMK.236 ) Bu hal dikkate alınmadan davacı için yoksulluk nafakası tayini doğru bulunmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre sair temyiz itirazları yersizdir. 2- 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin 144. maddesi uyarınca boşanma kararı kesinleştikten sonra da yoksulluk nafakası istenmesini engelleyen bir kanun hükmü yoksa da, yoksulluk nafakası isteyenin boşanma tarihinde boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün ve bu yoksulluğunun istek tarihinde devam etmekte olduğunun ispatlanması gerekir. Anlaşarak boşanma halinde yoksulluk nafakası isteği olmadığını açıklayan tarafın bu beyanı boşanma yüzünden yoksulluğa düşmeyeceğini gösterir ve kendisini bağlar. ( HUMK.236 ) Bu hal dikkate alınmadan davacı için yoksulluk nafakası tayini doğru bulunmamıştır. SONUÇ : Hükmün 2. bentte açıklanan sebeple BOZULMASINA, çocuk için tayin olunan nafakaya ilişkin temyiz itirazının reddi ile hükmün bu bölümünün ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 11.02.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi. -------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- |
04-12-2005, 19:13 | #10 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/6970 K. 2005/9240 T. 15.6.2005 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Koca Bedeni ve Fikri Kabiliyetine Göre Çalışmıyor Gelir de Temin Etmiyorsa Sonuçlarına Katlanmak Zorunluluğu - Koşulların Gerçekleştiği/Kadın Yararına Uygun Miktarda Takdiri Gereği ) • BOŞANMAYA NEDEN OLAN OLAYLARDA TARAFLARIN EŞİT KUSURLU BULUNMASI ( Koca Bedeni ve Fikri Kabiliyetine Göre Çalışmıyor Gelir de Temin Etmiyorsa Sonuçlarına Katlanmak Zorunluluğu - Yoksulluk Nafakası Koşullarının Gerçekleştiği ) 4721/m. 175 ÖZET : Davalı-davacı kocanın bedeni ve fikri kabiliyetine göre çalışmıyor gelirde temin etmiyorsa sonuçlarına katlanmak zorundadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Kadın yararına uygun miktar yoksulluk nafakası takdiri gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve özellikle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 417/son maddesi gereğince yargılama giderlerine hükmedilmiş olmasına, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu bulunmasına göre davalı-davacı kocanın tüm, davacı-davalı kadının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Toplanan delillere göre davacı-davalı kadının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği anlaşılmıştır. Davalı-davacı kocanın bedeni ve fikri kabiliyetine göre çalışmıyor gelirde temin etmiyorsa sonuçlarına katlanmak zorundadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi koşulları gerçekleşmiştir. Kadın yararına uygun miktar yoksulluk nafakası takdiri gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün 2. bentte gösterilen nedenlerle kadın yararına BOZULMASINA, tarafların sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Barış'a yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna, temyiz peşin harcının yatıran Gülşah'a geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi. -------------------------------------------------------------------------------- Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr ---------------------------------------------------------------------------------- |
16-04-2006, 09:27 | #11 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2004/4694 K. 2004/5483 T. 28.4.2004 • YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİ ( Boşanma Hükmü Kesinleştikten Sonra Ayrı Bir Dava Konusu Olup Ayrıca Başvurma Ve Peşin Nisbi Harca Tabi Olduğu ) • BAŞVURMA VE PEŞİN NİSBİ HARCA TABİ DAVA ( Boşanma Hükmü Kesinleştikten Sonra Yoksulluk Nafakası Talebi ) • BOŞANMANIN KESİNLEŞMESİ ( Halinde Yoksulluk Nafakası Talebi Ayrı Bir Dava Konusu Olup Ayrıca Başvurma Ve Peşin Nisbi Harca Tabi Olduğu ) 4721/m.175 ÖZET : Boşanma hükmü kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası talebi ayrı bir dava konusu olup ayrıca başvurma ve peşin nisbi harca tabidir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, bozmaya uygun işlem ve araştırma yapılmış olmasına, delillerin takdirinde bir yanlışlık bulunmamasına göre sair temyiz itirazları yersizdir. 2- Boşanma hükmü 3.7.2003 tarihinde kesinleşmiştir. Kadın 22.09.2003 günlü dilekçesiyle yoksulluk nafakası istemiştir. Kesinleşmeden sonra istenilen yoksulluk nafakası talebi ayrı bir dava konusu olup ayrıca başvurma ve peşin nisbi harca tabidir. Kadının harcı yatırılarak açılmış bir davası yoktur. Bu nedenle yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken kabulü isabetsizdir. 3- 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere ( MK. md. 118-395, 5133 SK. md.2-3 ) kaynaklanan bütün davaların Aile Mahkemesinde bakılacağını, geçici 1. maddesi de; sonuçlanmamış davaların yetkili ve görevli aile mahkemesine devredileceğini hükme bağlamıştır. Karar bozulmakla sonuçlanmamış hale gelmiştir. Bu açıklama karşısında işin görev yönünün de düşünülmesi zorunludur. SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin 1. bentte yazılı nedenle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 28.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
07-07-2006, 10:44 | #12 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2005/16447 K. 2006/2471 T. 28.2.2006 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Gelecek Yıllarda Artışına İlişkin İstemin Dikkate Alınmadan Hüküm Kurulmuş Olması Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu ) • GELECEK YILLARDA ARTIŞI İLE İLGİLİ DE BİR KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ ( Yoksulluk Nafakası ) 4721/m. 176/son ÖZET : Kadının yoksulluk nafakasına gelecek yıllarda artışına ilişkin istemin dikkate alınmadan hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen murafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden BS vekili Av. AT ve temyiz eden FS vekili Av. AKA geldi. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara. kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların malvarlığı ve gelir durumları dikkate alınarak yoksulluk nafakası takdir edilmiş olmasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davalı kadının yoksulluk nafakasının gelecek yıllarda artışına ilişkin istekle ilgili bir karar verilmemesi ( HUMK. md. 74 ) usul ve yasaya aykırıdır. SONUÇ : Hükmün 2. bentte gösterilen nedenle BOZULMASINA, temyize konu diğer hususların 1. bentte gösterilen nedenle ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine aşağıda yazılı harcın davacıya yükletilmesine peşin harem mahsubuna temyiz peşin harcım yatıran davalıya geri verilmesine işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.2.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. Karar Kazancı Bilişim Teknolojileri İçtihat Bilgi Bankasından alınmıştır. www.kazanci.com.tr |
05-01-2008, 23:08 | #13 |
|
Emsal Kararlar
Konu ile ilgili birkaç yargıtay kararı eklemek isterim.
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2007/2-275 K. 2007/275 T. 16.5.2007 • BOŞANMA ( Davacının Aldığı Aylık 469 Milyon TL. Yaşlılık Aylığının Davalıyı Yoksulluktan Kurtarmasının Mümkün Görünmemesi Karşısında Davacıya Makul Bir Miktarda Yoksulluk Nafakası Verilmesi Gerektiği ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davacının Aldığı Aylık 469 Milyon TL. Yaşlılık Aylığının Davalıyı Yoksulluktan Kurtarmasının Mümkün Görünmemesi Karşısında Davacıya Makul Bir Miktarda Verilmesi Gerektiği ) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Davacının Aldığı Aylık 469 Milyon TL. Yaşlılık Aylığının Davalıyı Yoksulluktan Kurtarmasının Mümkün Görünmemesi Karşısında Davacıya Makul Bir Miktarda Yoksulluk Nafakası Verilmesi Gerektiği ) • YAŞLILIK AYLIĞI ( Davacının Aldığı Aylık 469 Milyon TL. Yaşlılık Aylığının Davalıyı Yoksulluktan Kurtarmasının Mümkün Görünmemesi Karşısında Davacıya Makul Bir Miktarda Yoksulluk Nafakası Verilmesi Gerektiği ) 4721/m.174,175,185,186 ÖZET : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine davalı boşanma, maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Her ne kadar davacının asgari ücret düzeyinde bir geliri olduğu, SSK'dan 469 milyon TL. yaşlılık aylığı aldığı ve bu nedenle yoksulluğa düşeceğinin kabul edilemeyeceği ileri sürülmüşse de, davacının davalıya ait evde oturması, davacının her an onu evden çıkarabilecek olması, davacının gelir durumu ile davalının geliri arasında anormal sayılacak bir farkın bulunması, davacının aldığı aylık 469 milyon TL. yaşlılık aylığının davalıyı yoksulluktan kurtarmasının mümkün görünmemesi karşısında, davacıya makul bir miktarda yoksulluk nafakası verilmesi gerekmektedir. DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Karşıyaka 1. Aile Mahkemesince davanın davalı-k.davacı davasının reddine, davacı-k.davalı davasının kabulüne dair verilen 7.9.2005 gün ve 2004/612, 2005/783 K. sayılı kararın incelenmesi davacı-k.davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 17.4.2006 gün ve 2005/21283 E, 2006/6034 K. sayılı ilamı ile; ( ... 1- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına ( TMK.m. 186/1 ), geçimine ( TMK.m. 185/3 ) ilişkin önlemleri kendiliğinden almak zorundadır. Yerel mahkeme önce davacı kadın yararına tedbir nafakası hükmetmişken, daha sonra emekli maaşı bulunduğu gerekçesiyle bu nafakayı hükmedildiği tarihten itibaren kaldırmıştır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumları, davacının emekli maaşının miktarı karşısında bu karar yerinde değildir. Davacı kadın yararına dava tarihinden itibaren uygun bir tedbir nafakasına karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir. 2- Yerel mahkeme davacı kadının emekli maaşı bulunduğu gerekçesiyle yoksulluk nafakası isteğini reddetmiştir. Boşanmaya neden olan olaylarda; başka kadınla yaşayan davalı kocanın tam kusurlu olduğu, davacı kadının Sosyal Sigortalar Kurumundan aldığı aylık 469 YTL yaşlılık aylığı dışında başka bir geliri ve malvarlığı bulunmadığı, davalı kocanın ise fabrika sahibi olup ayrıca çok sayıda taşınmaz malları bulunduğu dosya kapsamıyla sabittir. Davacı kadının 1949, davalı kocanın 1943 doğumlu olduğu, evliliğin 1966 yılında gerçekleştiği ve tarafların ergin olan çocukları bulunduğu da nüfus kaydından anlaşılmaktadır. Boşanma halinde "yoksulluğa düşme" durumu değerlendirilirken tarafların ekonomik ve sosyal durumları yanında; yaşları, evlilik süreleri, evlilik boyunca ve boşanma sonrası yaşam düzeyleri hep birlikte değerlendirilmeli, ulaşılan sonucun yasanın amacına, sosyal gerçekliğe ve hakkaniyete uygun olmasına özen gösterilmelidir. Öte yandan davacı kadın yararına hükmedilen tazminatların hukuksal dayanağı, yoksulluk nafakasından farklıdır. Türk Medeni Kanunun 175. madde koşulu davacı kadın yararına oluşmuştur. Davacının aldığı yaşlılık aylığı miktarı da gözönünde bulundurularak uygun bir yoksulluk nafakası hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle isteğin reddi doğru değildir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine davalı boşanma, maddi ve manevi tazminat ile yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Davacı kadın, davalının sadakatsizce bir yaşam sürdüğünü, başka bir kadınla karı koca hayatı yaşadığını, hatta bundan bir çocuğunun olduğunu, uzun zamandır davalı ile ayrı yaşadıklarını, bu nedenlerle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına, davalı kocanın fabrikası, arsası, evleri ve arabalarının olduğunu, toplam servetinin 30 trilyon TL.'yi geçtiğini iddia ederek 5 trilyon TL maddi, 5 trilyon TL. manevi tazminat ile aylık 5 milyar TL. yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir. Mahkemece, davalının başka bir kadınla yaşadığı, bir de çocuğunun bulunduğu, bu nedenle tam kusurlu olduğu anlaşıldığından tarafların boşanmalarına, davacı kadının kişilik haklarının ağır şekilde ihlal edilmiş olması, yaşı itibariyle ikinci evlilik yapma şansının çok azalmış bulunması dikkate alınarak; 150 milyar TL. maddi 150 milyar TL. manevi tazminata hükmedilmiştir. Bununla birlikte, her ne kadar davacı lehine 2 milyar TL. tedbir nafakasına hükmedilmiş ve 5 milyar TL. yoksulluk nafakası talebinde bulunulmuşsa da, davacının SSK. emeklisi olduğu, aylık 469 milyon TL. maaşı bulunduğu, kira vermeden davalıya ait evde oturduğu bu suretle davacının düzenli bir gelirinin mevcut olduğu, asgari ücretin üzerinde olan bu gelire göre yoksulluk durumunda bulunmadığı anlaşılarak, tedbir nafakasının hükmedildiği tarihten itibaren kaldırılmasına, yoksulluk nafakası ile ilgili istemin reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı tarafından yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, Özel Dairece yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuş, yerel mahkemece ilk hükümde direnilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174. maddesine göre, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür. Yine aynı kanunun 175. maddesinde ise, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı açıklanmıştır. Görüleceği üzere davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatların hukuksal dayanağı ile yoksulluk nafakasının hukuksal dayanağı birbirinden farklıdır. Biri diğerinin yerine ikame edilemeyeceği gibi, birini alanın diğerini alamayacağının ileri sürülmesi yasal mevzuat karşısında mümkün görülmemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1988 gün ve 1998/2-656-688 sayılı ilamı ve 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95 sayılı ilamlarında kabul edildiği gibi; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtelim ki, Yargıtay'ın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir. ( YHGK.nun 07.10.1998 gün ve 1998/2-656-688 sayılı kararı, 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158-1185 sayılı kararı, 01.08.2002 gün ve 2002/2-397-339 sayılı kararı, 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95 sayılı kararı ). Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki, bilimsel öğretide; evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olduğu" belirtilmektedir. ( Akıntürk Turgut: Aile Hukuku 2.Cilt İstanbul 2002 s.294 ). Her ne kadar davacının asgari ücret düzeyinde bir geliri olduğu, SSK'dan 469 milyon TL. yaşlılık aylığı aldığı ve bu nedenle yoksulluğa düşeceğinin kabul edilemeyeceği ileri sürülmüşse de, davacının davalıya ait evde oturması, davacının her an onu evden çıkarabilecek olması, davacının gelir durumu ile davalının geliri arasında anormal sayılacak bir farkın bulunması, davacının aldığı aylık 469 milyon TL. yaşlılık aylığının davalıyı yoksulluktan kurtarmasının mümkün görünmemesi karşısında, davacıya makul bir miktarda yoksulluk nafakası verilmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı İftadiye Küçükbay vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 16.05.2007 gününde oyçokluğu ile karar verildi. KARŞI OY : Tarafların karşılıklı olarak evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açtıkları; kocanın boşanma davasının reddine, kadının boşanma davasının kabulüne karar verildiği, boşanmaya sebep olan olaylarda kocanın tam kusurlu olduğu, davacı kadına 150.000 YTL maddi tazminat ( TMK. m. 174 f. I ), 150.000 YTL manevi tazminat ( TMK. m. 174 f. II ) verildiği boşanma kararı ile birlikte tazminat hükmünün de temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği ve davacı kadının yoksulluğa düşmeyeceği gerekçesiyle yoksulluk nafakası ( TMK. m. 175 ) isteminin reddedildiği konusunda değerli çoğunluk ile aramızda görüş birliği vardır. Çekişme nedir? Değerli çoğunluk tarafından davacı kadın yoksulluğa düşüncemize göre düşmediği halde davacı kadına uygun bir yoksulluk nafakası verilmelidir görüşü sergilenmiştir. Davacı kadın gerçekleşen ekonomik durumu şöyledir: 23.7.2005 tarihi itibariyle 469,91 YTL yaşlılık aylığı alır ( =Bu rakam boşanmanın kesinleştiği tarih itibariyle bir miktar artmıştır ) 150.000 YTL maddi tazminat verilmiş ve bu miktar kadın tarafından yeterli bulunarak temyiz dahi edilmeyerek kesinleşmiştir. 150.000 YTL manevi tazminat verilmiş ve bu miktar kadın tarafından yeterli bulunarak temyiz dahi edilmeyerek kesinleşmiştir. Bir gıda ve temizlik ambalaj ve inşaat sanayi ticaret A.Ş'de küçük hissesi vardır. Kocanın 30 Trilyon malvarlığı karşısında en azından yoksulluğunu ortadan kaldıracak miktarda katılma alacaklısı ( TMK. m. 231 ) olduğu resmi kayıtlarla ( =Tapu kaydı ve dosyada mevcut diğer belgeler ) anlaşılmaktadır. Yoksulluk nafakası isteyen davacı kadın bu kadar akçalı gerçeğe rağmen yoksulluğa düşmüş sayılabilir mi? Düşüncemize ve bilimsel öğretide ( Türkiye ve İsviçre ) yer alan görüşlere göre her bir şık tek başına bile kadının yoksulluğunu kaldırmaya yeterlidir. Şöyle ki; A- SSK'DAN YAŞLILIK AYLIĞI ALAN KİŞİ YOKSUL SAYILIR MI? Davacı kadının 23.7.2005 tarihi itibariyle 469,91 YTL yaşlılık aylığı aldığı çekişmesizdir. Bu rakam elbette boşanmanın kesinleştiği tarih itibariyle bir miktar daha artmıştır. Yoksulluk nafakası isteyenin SSK'dan yaşlılık aylığı varsa kendisine yoksulluk nafakası verilebilir mi? Dairem yoksulluk nafakası isteyenin SSK'dan yaşlılık aylığı varsa kendisine yoksulluk nafakası verilemeyeceği konusunda benimle aynı görüşü paylaşmaktadır: "....Davacının SSK'dan 1.12.2001 tarihinden itibaren "yaşlılık aylığı bağlandığı ve aylık gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Emekli olup, bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alan kişinin yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. Davacının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir." ( Y2HD, 22.06.2004, 5201-8240 ) Öyledir ki Daireme göre bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alan kişinin yoksulluğa düşeceği kabul bile edilemeyeceği için kocanın zengin oluşu da bu bağlamda hiç bir anlam taşımamaktadır. Zengin kocaların eşleri de bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı alıyorsa diğer kadınlar gibi onların da yoksulluğa düşeceği kabul bile edilemez. Davacı kadın bir sosyal güvenlik kurumundan emekli aylığı almakta mıdır?: Evet almaktadır. Sadece bu sebeple bile Dairem uygulamasına göre davacı kadına yoksulluk nafakası verilemez. B- YÜKLÜ MİKTARDA TAZMİNAT ALAN EŞ YOKSUL SAYILIR MI? Yaşlılık aylığı kenarda kalsın davacı kadın temyiz edilmemek suretiyle kesinleşen karara göre 150.000 YTL maddi tazminat ve 150.000 YTL manevi tazminat olmak üzere toplam 300.000 YTL tazminat almaya hak kazanmıştır. 300.000 YTL ( =300 milyar lira ) miktarındaki para ülkemin ezici çoğunluğunun benzetme olarak söylemek gerekirse; rüyasında bile göremeyeceği kadar gerçekten de yüklü bir miktardır. Ülkemde öğretmen emeklisine, işçi emeklisine ve hatta hakim emeklisine verilen miktarlar dikkate alındığında benzetmemizin hiç de abartı taşımadığı inkar edilmez toplumsal bir gerçekliktir. B-I KESİNLEŞEN 150.000 YTL MADDİ TAZMİNAT YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRMAZ MI? Peki davacı kadın kendisine verilen 150.000 YTL maddi tazminat hükmü kesinleştiği halde yoksulluk nafakası alabilir mi? Bu konuda da değerli çoğunluk ile farklı düşündüğümüz anlaşılmaktadır. Davalı koca 150.000 YTL maddi tazminat ödemeye mahkum edilmişse bu durum hiç dikkate alınmayacak mıdır? Bu konu tartışılmayacak mıdır? Bilimsel öğreti bu gerçeğin dikkate alınmasına işaret etmektedir. Yükümlü eş maddi tazminat ödemeye mahkum edilmişse bu durum dikkate alınmak zorundadır. ( Mustafa DURAL, Tufan ÖGÜZ, Alper GÜMÜŞ, s. 150 ). Başka bir anlatımla maddi tazminata rağmen yoksulluğa düşme durumunun var olup olmadığı araştırılmalıdır. ( Ebru CEYLAN, Türk ve İsviçre Hukukunda Boşanmanın Hukuki Sonuçları, İstanbul-2006, s. 112 ) OĞUZMAN/DURAL: Eğer yoksulluk nafakası isteyen taraf lehine maddi tazminata hükmedilmişse bu tazminat hesaplanırken kaybedilen nafaka menfaati nazara alınacağına göre lehine bir maddi tazminata hükmedilen kimse için artık yoksulluğa düşme şartı gerçekleşemez ve ayrıca bir de yoksulluk nafakasına hükmedilmemek gerekir. ( Kemal OĞUZMAN, Mustafa DURAL, Aile Hukuku, İstanbul-1994, s. 145 ) 150.000 YTL maddi tazminat ülkemiz koşullarında örnek olarak üç hakimin emekli ikramiyesi toplamı olmakla davacı kadının aylığına rağmen yoksul kabul edilse bile yoksulluğunu ortadan kaldıran miktardır. Nitekim TEKİNAY, maddi tazminat istemek olanağı varken yoksulluk nafakası ( TMK. m. 175 ) istemini gereksiz bile bulmaktadır. ( Selahattin Sulhi TEKİNAY, s. 275 ) ÖZTAN ise yoksulluk nafakası ( TMK. m. 175 ) hükmünün maddi tazminatın ( TMK. m. 174 f. I ) talep edilemediği durumlarda ortaya çıkabileceğini düşünmektedir. ( Bilge ÖZTAN, Aile Hukuku, Ankara-2004, s. 497 ) Bilindiği üzere maddi tazminatın maddi koşulları arasında yer alan zarar unsuru kocanın desteğini yitirmekten dolayı hem var olan hem de beklenen yararları kapsamaktadır. Oysa yoksulluk nafakası var olan yararlardan sadece zorunlu gereksinimleri kapsar. Başka bir anlatımla yoksulluk nafakası ( TMK. m. 175 ) kadının zorunlu gereksinimlerini karşılamak içindir. Yoksa onun evli olduğu zaman ki hayat seviyesini sürdürmesini temin için değil! ( DURAL/ÖGÜZ/GÜMÜŞ, s. 150 ) Koca yeni eşi dururken bir de eski eşine aynı hayatı/alıştığı hayatı yaşatmak zorunda değildir! Aksi durumda yeniden evlenen kocayı iki eşli duruma sokarız. Bu statüye ( =İki eşli gibi olmak statüsü ) bir örnek vermek gerekirse: Kocanın yen karısını tiyatroya götürmesi yanında eski karısının da tiyatro bileti bedelini karşılamak zorunda kalması gibi. Maddi tazminatın içeriğinde yoksulluk nafakasının kapsamına giren çıkarlar zorunlu olarak yer alır. Üstelik hakim maddi tazminatı belirlerken kadının ortalama yaşama süresini de, bu zorunlu gereksinimlerin de yer aldığı karşılığı belirlemek için dikkate almak zorundadır. Nitekim Dairem maddi tazminatın kapsamını bakın şu şekilde açıklamaktadır: Maddi tazminat irat şeklinde verilmeyip peşin olarak verildiğinde bu paranın peşin sermaye değerini göz önünde tutmak ve somut verilere dayanmak zorundadır. Kadının kocası ile oturduğu sırada kocanın temin ettiği hayat düzeyine yakın geçim koşullar yaratılmasına da özen gösterilmelidir ( Y2HD, 18.12.1996, 11110/13467 ) Kocanın temin ettiği hayat düzeyine yakın geçim koşulları yaratılmasına da özen, maddi tazminat için/hatırına gösterilir, yoksulluk nafakası için değil! Dairem, maddi tazminatı belirleyecek olan hakime üzeri örtülü olarak kadına kocası ile oturduğu sırada kocasının temin ettiği hayat düzeyine yakın geçim koşullarını yaratacak şekilde maddi tazminat vermek zorunda olduğunu söylediğine göre yoksulluk nafakasının unsuru olan zorunlu gereksinimler kendiliğinden karşılanmış olur. Nitekim davacı kadın, kocanın desteğini yitirmekten dolayı hem var olan hem de beklenen yararları için 5.000.000 YTL ( =5Trilyon TL ) maddi tazminat istemesine karşılık kendisine verilen 150.000 YTL ( =150 milyar lira ) miktarı istekleri ( =var olan ve beklenen yararları ) tatmin edildiği için yeterli bulunarak temyiz dahi etmemiştir. Davacı kadın, kocanın desteğini yitirmekten dolayı hem var olan hem de beklenen yararlarının yerel mahkeme tarafından karşılandığı düşüncesindedir. B-Il KESİNLEŞEN 150.000 YTL MANEVİ TAZMİNAT YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRMAZ MI? Peki davacı kadın kendisine verilen 150.000 YTL ( =150 milyar lira ) manevi tazminat hükmü kesinleştiği halde yoksulluk nafakası ( TMK. m. 175 ) alabilir mi? Bu konuda da değerli çoğunluk ile farkı düşündüğümüz anlaşılmaktadır. Davalı koca 150.000 YTL ( =150 milyar lira ) manevi tazminat ödemeye mahkum edilmişse bu durum hiç dikkate alınmayacak mıdır? Yükümlü eş manevi tazminat ödemeye mahkum edilmişse bu durum dikkate alınmak zorundadır. ( DURAL, ÖĞÜZ, GÜMÜŞ, s. 150 ). Başka bir anlatımla manevi tazminata rağmen yoksulluğa düşme durumunun var olup olmadığı araştırılmalıdır. ( CEYLAN, s. 112 ) 150.000 YTL manevi tazminat ülkemiz koşullarında örnek olarak üç hakimin emekli ikramiyesi toplamı olmakla davacı kadının aylığına ve 150.000 YTL ( =150 milyar lira ) maddi tazminat verilmesine rağmen yoksul kabul edilse bile yoksulluğunu ortadan kaldıran miktardır. C- KATILMA ALACAĞI YOKSULLUĞU ORTADAN KALDIRIR MI? Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda kural mal rejimi ( =yasal mal rejimi ) edinilmiş mallara katılma rejimi olarak kabul edilmiştir.Kural mal rejiminde ( yasal mal rejimi=edinilmiş mallara katılma rejimi ) ( =TMK. m. 202 f.I, 218-241 ) rejim süresince edinilen mallara ilişkin artık değerin paylaşımı ilkesi ( =TMK. m. 219 f.I, 236 f.I ) ile karşılığı verilerek edinilen mallara ilişkin artık değerin paylaşımı ilkesi ( =TMK. m. 219 f.I ) geçerlidir. Mal rejiminin tasfiyesi sonunda, yoksulluğa düşen esir yoksulluğu ortadan kaldıran uygun bir meblağ elde edip edemeyeceği yoksulluk durumu belirlenirken dikkate alınmak zorunda mıdır? Bilimsel öğreti ve İsviçre Hukuku bu konuda benimle aynı görüşü paylaşmaktadır. Şöyle ki; Mal rejiminin tasfiyesi sonunda, yoksulluğa düşen eşin yoksulluğu ortadan kaldıran uygun bir meblağ elde edip edemeyeceği yoksulluk durumu belirlenirken dikkate alınmak zorundadır. ( ÖZTAN, s. 503 ) Kaynak Kanun ( =İsviçre ) uygulaması da bu yöndedir. ( BGE 5C. 20/2001, BGE 117 II 16 E. lb., ÖZTAN, s. 503 ) Taraflar arasında seçilebilir mal rejimlerinden birinin seçildiği ileri sürülmediğine göre eşler arasında kural mal rejiminin ( yasal mal rejimi=edinilmiş mallara katılma rejimi ) ( =TMK. m. 202 f.I, 218-241 ) geçerli olduğu duraksamasızdır. Artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. ( TMK. m. 231 ) Her eş ( =davacı kadın ) diğer eşe ( =kocasına ) ait artıl değerin yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. ( TMK. m. 236 ) Davalı kocanın malvarlığı davalı kadın tarafından 30 Trilyon lira olarak açıklanmıştır. Davacı kadın, kocasından 5.000.000 YTL ( =5 Trilyon TL ) maddi tazminat ve 5.000.000 YTL ( =5 Trilyon TL ) manevi tazminat istemiş olduğu, 31 yıllık evli olup kocanın 30 Trilyon lira malvarlığı göz önüne alındığında en azından yoksulluğunu kaldıracak miktarda katılma alacaklısı ( TMK. m. 231 ) olduğu sadece dosyadaki resmi kayıtlarla bile açık seçik bellidir. SONUÇ : Yoksulluk, toplumun yaşam standardının mutlak veya göreli olarak belirlenmiş minimum düzeyinin altında kalan kişinin statüsü şeklinde tanımlanabilir. ( Şebnem GÖKÇEOĞLU BALCI, Yoksulluk-Hukuk İlişkisi Bağlamında Güvenceli Asgari Gelir, Güncel Hukuk Dergisi, Şubat-2007, s. 8 ). Başka bir anlatımla yoksulluğa düşme toplumdaki anlayışa göre şekillenebilir. ( DURAL, ÖĞÜZ, GÜMÜŞ, s. 149 ). O halde yoksulluk tanımı yapılırken ülkenin gerçeklerinin de ayırdında olunması gerçeğe ulaşma bağlamında belirleyici bir unsur olarak hukuk uygulamacıları tarafından göz önünde bulundurulması gereken önemli bir argümandır. Türkiye İstatistik Kurumu'nun 2005 tarihli yoksulluk araştırması sonuçlarına göre ülkemizdeki nüfusun yüzde 20, 51 yani 14 milyon 681 bin kişi yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı ( UNDP ) 2006 verilerine göre ise Türkiye'de nüfusun yüzde 27'si yoksulluk sınırının altındadır. ( BALCI, s. 8 ) Diğer veriler kenarda kalsın sadece 30 trilyon liralık malvarlığında katılma alacağı bulunan bir kadına bile yoksul demek ülke nüfusunun yüzde 99 bölümünün yoksulluğunun tescili anlamını taşır. Bütün bu gerçeklere bakıldığında kendisine 300 milyar lira tazminat verilen, SSK aylığı bulunan, şirket hissesi olan ve üstelik 30 trilyon liralık malvarlığında katılma alacağı bulunan bir kadına yoksul demek toplumdaki yoksul anlayışına uygun mudur? Ayrı ayrı olarak; A veya B veya C bentlerinde yer alan sebeplerle bile yoksulluk nafakası verilemeyeceği gibi A+B+C= toplamında ise hiçbir şekilde davacı kadına yoksulluk nafakası verilemez düşüncesindeyim. Açıkladığımız gerekçelerle yoksulluk nafakasının reddedilmesi konusunda yerel mahkeme hakimi ile aramızda görüş birliği olduğu için değerli çoğunluğun farklı düşüncesine katılmıyorum. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2004/10323 K. 2004/10219 T. 30.9.2004 • YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİ ( Davacı Kadının Asgari Ücret Düzeyinde Gelire Sahip Olmasının Yoksulluk Nafakası Bağlanmasına Engel Teşkil Etmemesi ) • ASGARİ ÜCRET DÜZEYİNDE GELİRE SAHİP OLAN KADIN ( Yoksulluk Nafakası Talep Edebileceği ) • NAFAKA TALEBİ ( Davacı Kadının Asgari Ücret Düzeyinde Gelire Sahip Olmasının Yoksulluk Nafakası Bağlanmasına Engel Teşkil Etmemesi ) • HAKKANİYET PRENSİBİ ( Yoksulluk Nafakası Tayin Edilirken Gözönünde Bulundurulması Gereken Hususlar ) 4721/m.4,175 ÖZET : Eşler, boşanma kararı kesinleştikten sonra yoksulluk nafakası talep edebilirler. Ancak sonradan talep edilen yoksulluk nafakasında, boşanma anındaki şartlara göre değerlendirme yapılmalıdır. Asgari ücret düzeyinde gelir sahibi olmak yoksulluk nafakası bağlanmasına engel teşkil etmez. Dosya kapsamından davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Uygun yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi isabetsizdir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davacı dilekçesinde, davalının eski eşi olup, 26.06.2001 tarihinde mahkeme kararı ile boşandıklarını ancak bu boşanma kararı ile birlikte nafakaya hükmedilmediğini beyan ederek aylık 700.000.000.- Lira yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, yoksulluk nafakasına karar verilebilmesi için yoksulluğa düşme ile boşanma arasında illiyet bağının bulunması, yoksulluğun boşanma sonucu olması gerektiği, yoksulluk nafakasının koşullarının boşanma hükmünün kesinleştiği ana göre belirleneceği ve davacı kadının yoksul olmadığı, terzilik yaptığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, yoksulluk nafakası verilmesi talebine ilişkin bulunmaktadır. Eşler, boşanma davası kesinleştikten sonra da yoksulluk nafakası isteyebilir. Ancak, sonradan talep edilen yoksulluk nafakasında, nafakaya karar verirken, boşanma anındaki şartlara göre değerlendirilip bir karar verilmesi gerekir. Davacı kadının boşanma davası sırasında terzilik ile geçimini sağladığı ve aylık gelirinin 50.000.000 - 60.000.000.- Lira civarında olduğu anlaşılmaktadır. Önceki dava 10.04.2000 tarihinde açılmış ve 26.06.2001 tarihinde boşanmaya karar verilmiştir. Toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı kadının, boşanma nedeni ile yoksulluğa düşeceği görülmektedir. Hemen belirtmek gerekir ki, Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret düzeyinde gelire sahip olunması yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. Davacı kadının mevcut ekonomik durumu davanın açıldığı tarihteki şartlara göre onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. O halde mahkemece, davacı kadının zorunlu ihtiyaçları ile ülkedeki ekonomik yapı ve enflasyon nedeni ile, paranın satın alma gücünün düşmesi hususları göz önünde bulundurularak MK'nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de nazara alınarak uygun miktarda yoksulluk nafakasına karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.09.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2003/12590 K. 2003/12224 T. 14.10.2003 • NAFAKA DAVASI ( Dava Tarihi İtibariyle Tarafların Ne Kadar Maaş Aldıkları Tespit Edilmediği Gibi Asgari Ücret Düzeyinde Bile Olmayan Dul ve Yetim Maaşının Yoksulluğu Ortadan Kaldırmadığı da Dikkate Alınmadan Hüküm Kurulmasının Hatalı Olduğu ) • TARAFLARIN NE KADAR MAAŞ ALDIKLARININ TESPİT EDİLMEMESİ ( Asgari Ücret Düzeyinde Bile Olmayan Dul ve Yetim Maaşının Yoksulluğu Ortadan Kaldırmadığı da Dikkate Alınmadan Hüküm Kurulmasının Hatalı Olduğu - Nafaka Davası ) • DUL VE YETİM MAAŞI ( Yoksulluğu Ortadan Kaldırmadığı - Yoksulluk Nafakası Davası ) 4721/m.175,176 ÖZET : "Dava tarihi itibariyle" tarafların ne kadar maaş aldıkları resmi kurumlarından sorularak tespit edilmediği gibi asgari ücret düzeyinde bile olmayan dul ve yetim maaşının yoksulluğu ortadan kaldırmadığı da dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetli bulunmamıştır. Ayrıca, davalının gelirinin işgal ettiği mevkiin gerektirdiği yaşam düzeyini gerçekleştirmekte yetersiz kalması onu nafaka yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, nafakanın "hakkaniyet" ölçüsünde artırılmasını engelleyici nitelikte yasal bir gerekçe de değildir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, önceki yoksulluk nafakasının artırılması istenilmiş, mahkemece, davacının ölen babasından annesi ile birlikte dul ve yetim maaşı aldığı, davalının ise emniyet müdürü olup işgal ettiği mevki itibariyle aldığı maaşın yeterli olmadığı bu hususun tüm memurlar için geçerli olduğu böylece nafakanın artırılması halinde davalının ödeme imkanı kalmayacağı gerekçeleriyle istemin reddine karar verilmiştir. TMK.nun 175. maddesine göre; "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir" Aynı şekilde 176/4. maddesinde irat biçiminde ödenmesine karar verilen nafakanın tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde artırılıp azaltılabileceği kabul edilmiştir. Yoksulluğun ortadan kalkması halinde ise mahkeme kararı ile nafakanın kaldırılabileceği öngörülmüştür ( TMK. md. 176/3 ). Somut olayda, taraflar 29.05.1998 tarihinde boşanmış ve davacı lehine 10.000.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiştir. Davacı ev hanımı olup 3 ayda bir annesi ile birlikte dul ve yetim maaşı almaktadır. Davalı ise 1. sınıf emniyet müdürü ve APK Başkanıdır. İşbu dava boşanmanın kesinleşmesinden yaklaşık 3 yıl geçtikten sonra açılmıştır. Buna göre tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının değiştiği sabittir. Ne var ki "dava tarihi itibariyle" tarafların ne kadar maaş aldıkları resmi kurumlarından sorularak tespit edilmediği gibi asgari ücret düzeyinde bile olmayan dul ve yetim maaşının yoksulluğu ortadan kaldırmadığı da dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi isabetli bulunmamıştır. Ayrıca, davalının gelirinin işgal ettiği mevkiin gerektirdiği yaşam düzeyini gerçekleştirmekte yetersiz kalması onu nafaka yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi, nafakanın "hakkaniyet" ölçüsünde artırılmasını engelleyici nitelikte yasal bir gerekçe de değildir. O halde mahkemece eksiklikler giderilip, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, günün koşullarındaki paranın alım gücü, dul ve yetim maaşının miktarı dikkate alınıp "hakkaniyete" uygun ölçüde nafakaya hükmedilmelidir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2007/3-84 K. 2007/95 T. 28.2.2007 • NAFAKANIN ARTIRILMASI ( Davacı Kadının Boşandıktan Sonra Bir Şirkette Çalışmaya Başladığı ve de Davalının Gelir Durumunun da Gözetilerek Reddedilmesi İsabetli Olduğu ) • NAFAKANIN KALDIRILMASI DAVASI ( Davalının ( Kadının ) Çalışarak Elde Ettiği Gelir İle Aldığı Nafaka Miktarı Toplamının Davalıyı Yoksulluktan Kurtaracak Nitelikte Bulunmadığından Reddi Gereği ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Günün Ekonomik Koşulları İle Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları ve Yaşam Tarzları Değerlendirilerek Takdir Edileceği - Ahlaki ve Sosyal Düşüncelere Dayandığı ) • BOŞANMADAN SONRA NAFAKA ALACAKLISININ İŞE GİRMESİ ( Nafakanın Arttırılması Talebinin Reddini Gerektirirken Yoksulluktan Kurtaracak Nitelikte de Bulunmadığından Nafakanın Kaldırılması Talebinin de Reddini Gerektirdiği ) 4721/m.176 ÖZET : Dava nafakanın artırılması ve nafakanın kaldırılması talebidir. Davacı kadının boşandıktan sonra bir şirkette çalışmaya başladığı ve de davalının gelir durumunun da gözetilerek; yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebin reddi gerekir. Birleştirilen davada davalının ( kadının ) çalışarak elde ettiği gelir ile aldığı nafaka miktarı toplamının, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmamaktadır. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davalının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, davacının nafakanın kaldırılmasına yönelik davasının reddine karar verilmesi gerekir. Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. DAVA : Taraflar arasındaki "nafakanın artırılması ve nafakanın kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A... 10. Aile Mahkemesince asıl dava olan nafakanın artırılması davasının reddine, birleşen dava olan nafakanın kaldırılması davasının ise kabulüne dair verilen 30.12.2005 gün ve 2005/393-1477 E.K. sayılı kararın incelenmesi davacı ( birleşen davada davalı ) vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 3.4.2006 gün ve 3196-3451 sayılı ilamı ile; ( ... Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkili ile davalının 21.10.2003 tarihinde verilen kararla boşandıklarını ve müvekkili lehine aylık 100.000.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiğini; takdir edilen nafakanın, aradan geçen zaman içerisinde müvekkilinin ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda olduğunu iddia ederek; aylık nafaka miktarının 300.00 YTL'ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Birleştirilen davada ise; davalının boşandıktan sonra bir şirkette çalışmaya başladığı ve yoksulluğun ortadan kalktığı iddia olunarak, nafakanın kaldırılması istenilmiştir. Mahkemece; "TMK'nun 176/3.maddesine göre irat biçimde ödenmesine karar verilen yoksulluk nafakası, nafaka alacaklısının yoksulluğunun ortadan kalkması halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davacı G. vekilinin duruşmadaki kabul beyanı ve tanık beyanlarında davacı G.'nin boşandıktan sonra Uzmanlar Tıp Merkezi adlı özel bir işyerinde asgari ücretle çalıştığı ve yoksulluğunun ortadan kalktığı kabul edilmiştir. Her ne kadar davacı vekili davacının asgari ücretle çalışmasının yoksulluğunu ortadan kaldırmayacağını ileri sürmüşse de ülkenin genel ekonomik şartları davalının geliriyle davacının geliri arasında anormal sayılacak bir fark bulunmaması sebebiyle davacı vekilinin bu beyanına itibar edilmemiştir, gerekçesiyle" davacının yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebinin reddine, birleştirilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına ilişkin davanın ise kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ( k.davalı ) vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının boşanmadan sonra asgari ücretle işe girip çalıştığının anlaşılmasına ve de davalının gelir durumunun da gözetilerek; yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin talebin reddiyle ilgili verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamakta olup, davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi ile artırma ilişkin verilen hükmün ONANMASINA, 2- TMK'nun 176/3.maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır. Davalı ( birleşen davanın davacısı ); yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davacının ( k.davalının ) yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür ( eğitim ) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir ( HGK.07.10.1998 gün, 1998/2656 E, 1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları ). Davalı ( kadın ) boşanma sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 100.000.000 lira yoksulluk nafakası bağlanmıştır. Boşanmadan sonra asgari ücretle ( aylık 350 YTL maaşla ) işe girmiştir. Aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görünmediğine göre; işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. Aldığı nafaka miktarı ile, çalışarak elde ettiği asgari ücret miktarı toplamı ise, onu, yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Zira yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası, ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Onun içindir ki bilimsel öğretide; "Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğindedir" şeklinde açıklamalara yer verilmiş bulunmaktadır ( Akıntürk, Turgut; Aile Hukuku, 2.cilt, 151.2002, sh.294 ). Davacının aylık ( 1100 YTL ) gelir durumuna göre değerlendirme yapıldığında; davalının ( kadının ) çalışarak elde ettiği gelir ile aldığı nafaka miktarı toplamının, davalıyı yoksulluktan kurtaracak nitelikte bulunmadığının.kabulü gerekir. Mahkemece, dava tarihindeki şartlara göre; davalının yoksulluğunun zail olmadığı gözetilerek, davacının nafakanın kaldırılmasına yönelik davasının reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir . Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davacı ( Birleş.en davada davalı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2005/12929 K. 2005/12075 T. 21.11.2005 DAVA : Taraflar arasında görülen nafakanın kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. KARAR : Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların protokole dayalı anlaşmalı boşandıklarını, davalının müşterek çocuğa bakacağı ve çalışmayacağı düşünülerek, aylık 200.000.000 TL yoksulluk nafakası öngörüldüğünü; ancak, davalının boşanmadan hemen sonra çalışmaya başladığını, bu nedenle yoksulluk nafakasının koşullarının ortadan kalktığını iddia ederek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; boşanma kararının verildiği tarihte de davalının çalıştığını, bu durumu davacının bilmesine rağmen protokolle nafaka ödemeyi kabul ettiğini, nafaka kararının kesinleştiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, davalının 02.06.2004 tarihinden itibaren özel bir şirkette çalıştığından bahisle, nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Taraflar arasında yapılan protokol gereğince davalı eş için aylık 200.000.000 TL yoksulluk nafakasına hükmedilmiş, karar temyiz edilmeyerek 12.4.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasına göre; davalı, 2.6.2004 tarihinden itibaren bir şirkette asgari ücretle (aylık 318 YTL) çalışmakta, davacı ise; bir ilaç şirketinde çalışmakta ve aylık 2000 YTL maaş almaktadır. Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanamayacak ölçüde bozulmuşsa taraflar artık akitle bağlı tutulmamak için Türk Medeni Kanunun 2.maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler. Nitekim davacı da bu konuda dava açmıştır. Ancak, mahkemece; davalının işe girmesi gerekçe gösterilerek nafakanın kaldırılmasına karar verilmiştir. Oysa, davalının aldığı nafaka miktarı 200 YTL olup, davalının başkaca geliri de bulunmamaktadır. Bu miktar parayla davalının, Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998/656;688 sayılı ilamında belirtilen ihtiyaçlarını karşılaması mümkün görünmemektedir. O halde davalının geçimini temin etmek için çalışması zorunluluk arzetmektedir. Öte yandan, Hukuk Genel Kurulunun yerleşik kararlarında, "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK.07.10.1998 gün ve 1998/2-656 E-1998/688 K,26.12.2001 gün -2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün -2002/2-397-339 sayılı kararları). Mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar çerçevesinde, davalının yoksulluk durumu değerlendirilip, taraflar arasında yapılan sözleşme ve bu sözleşmeye bağlılık ilkesi de gözetilerek, sonucu dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2005/11406 K. 2005/10194 T. 17.10.2005 DAVA : Taraflar arasında görülen nafakanın kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. KARAR : Davacı boşanma kararı ile davalı lehine yoksulluk nafakasına hükmedildiğini, halen 105 YTL nafaka ödediğini; ancak, davalıya boşandıktan sonra babasından gayrimenkuller kaldığını, yoksulluk durumunun kalktığını iddia ederek; nafakanın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, "Davacının SSK emeklisi olduğu ayda 472 YTL civarında maaş aldığı, kendine ait dairede oturduğu, oturduğu dairesi dışında iki dairesinin daha olduğu, birisinin kirada olduğu anlaşılmaktadır. Tarafların boşanmaları 1999 yılında gerçekleştiği; davalının miras kalan araziler ve yetişen çocukları nedeniyle ve azda olsa almakta olduğu ayda 92 YTL emekli maaşı ile birlikte yoksulluk çekmediği, davacı tarafından ekonomik durumunun çok iyi olmadığı, toplanan delillerden anlaşıldığından boşanma davası sırasında bağlanan ve sonradan artırılan yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren kaldırılması uygun görülmüştür, gerekçesiyle" davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. TMK'nun 176/3.maddesine göre, "İrat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evlenmiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır." Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1998 gün, 1998/656;688 sayılı ilamında; "... yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların" yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki; Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK 07.10.1998 gün ve 1998/2-656-688 sayılı kararı ve 26.12.2001 gün-2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün ve 2002/2-397-339 sayılı kararları) Somut olayda; davalı (kadın), aylık 92 YTL maaş ile, aylık 105 YTL yoksulluk nafakası olmak üzere toplam: aylık 197 YTL gelire sahip olup, bu miktar, davanın açıldığı tarihteki ekonomik şartlara göre; onu, yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Davalıya babasının ölümü ile bir kısım gayrimenkullerin intikal ettiği anlaşılmaktadır. Bu gayrimenkullerin üzerinde Ziraat Bankası lehine rehin hakkı mevcuttur. Davalının, taşınmazlardan ne şekilde yararlandığı elde ettiği gelirin miktarı araştırılıp onu yoksulluktan kurtaracak nitelikte olup olmadığı tartışılmamıştır. Davalının geliri tam ve sağlıklı olarak tespit edilmeli, bundan sonra yukarıda bahsedilen Hukuk Genel Kurulu kararları çerçevesinde yoksulluk durumu değerlendirilmeli, sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.10.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C. YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2003/14060 K. 2003/14386 T. 16.12.2003 • YOKSULLUK NAFAKASININ ARTIRILMASI TALEBİ ( Davacının Asgari Ücretle Çalışmakta Olmasının Nafakanın Artırılmasına Mani Olmaması ) • NAFAKANIN ARTIRILMASI TALEBİ ( Davacı Eşin Asgari Ücretle Çalışmakta Olmasının Yoksulluk Nafakasına Mani Olmaması ) • ASGARİ ÜCRET ORANINDA GELİRİ BULUNAN EŞ ( Yoksulluk Nafakasının Artırılması Talebi ) 4721/m.175 ÖZET : Yargıtay'ın yerleşmiş kararlarına göre, asgari ücret seviyesinde geliri olmak, yoksulluk nafakasına hükmedilmesine engel bir olgu değildir ( HGK. 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158-1185 sayılı kararı ). Nafakanın arttırılması talebi ile açılan bu davanın yargılaması sırasında yapılan incelemede davacının asgari ücret civarında ( 250.000.000 TL. ) bir ücret ile özel bir şirkette çalıştığı anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece yukarıda anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında benimsenen ilkeler uyarınca özellikle davacının boşanma davası sırasında da çalıştığını beyan etmiş olmasına rağmen yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olması da göz önünde bulundurularak, tarafların gerçekleşen mali ve sosyal durumları dikkate alınarak hakkaniyet gereğince nafakanın uygun miktarda arttırılmasına karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli Mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmişi. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Dava dilekçesinde daha önce hükmedilen yoksulluk nafakasının arttırılması istenilmiş; Mahkemece, davacının sabit gelirli bir işte, asgari ücret seviyesinin üzerinde gelir elde ederek çalıştığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir. MK'un 175. maddesi ""Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir."" hükmünü getirmiştir. Her ne kadar yoksulluğun tanımı yasamızda yapılmamış ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 7.10.1998 tarih ve 2-656/688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Yargıtay'ın yerleşmiş kararlarına göre de asgari ücret seviyesinde geliri olmak, yoksulluk nafakasına hükmedilmesine engel bir olgu değildir ( HGK. 26.12.2001 gün ve 2001/2-1158-1185 sayılı kararı ). Tarafların Ankara 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/565-2000/519 sayılı kararı ile boşandıkları, davacının çalıştığını o dava sırasında da beyan ettiği ve lehine olarak yoksulluk nafakasına hükmedildiği anlaşılmaktadır. Nafakanın arttırılması talebi ile açılan bu davanın yargılaması sırasında yapılan incelemede davacının asgari ücret civarında ( 250.000.000 TL. ) bir ücret ile özel bir şirkette çalıştığı anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece yukarıda anılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında benimsenen ilkeler uyarınca özellikle davacının boşanma davası sırasında da çalıştığını beyan etmiş olmasına rağmen yoksulluk nafakasına hükmedilmiş olması da göz önünde bulundurularak tarafların gerçekleşen mali ve sosyal durumları dikkate alınarak hakkaniyet gereğince nafakanın uygun miktarda arttırılmasına karar verilmesi gerekirken yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi. |
21-11-2008, 11:52 | #14 |
|
T.C.
[b] YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ E. 2006/2077 K. 2006/10737 T. 4.7.2006 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davalı Kadının Emekli Olduğu Kira Geliri İle Otomobilinin Bulunduğu Kendi Evinde Oturduğu - Yoksulluğa Düşeceğinin Kabul Edilemeyeceği/Nafaka İsteğinin Reddi Gereği ) • BOŞANMA ( Yoksulluk Nafaka İsteğinin Reddi - Davalı Kadının Emekli Olduğu Kira Geliri İle Otomobilinin Bulunduğu Kendi Evinde Oturduğu/Yoksulluğa Düşeceğinin Kabul Edilemeyeceği ) • MANEVİ TAZMİNAT ( Boşanma - Cevap Dilekçesindeki İlk İsteğin Davalı Kadını Bağlayacağı/Daha Sonra Açtığı Davada Bunu Arttıramayacağı ) 4721/m. 174, 175 1086/m. 74 ÖZET : Davalı kadının S.S. Kurumu'ndan emekli olduğu, kira geliri ile otomobilinin bulunduğu, kendi evinde oturduğu anlaşılmaktadır. Bu mal varlığı ve gelire sahip kadının boşanma sonucu yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. Yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Davalı ( kadın ) cevap dilekçesinde 50.000 YTL. manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Daha sonra açtığı davada bunu 750.000 YTL. olarak belirtmiştir. İlk istek davalıyı bağlayacak niteliktedir. İstek aşılarak karar verilmesi de yerinde değildir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden M.vekili Av. Ö.S. ve karşı taraf Ül. geldiler. Gelenlerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının ( kocanın ) maddi tazminata yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2- Toplanan delillerden davalının Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli olduğu, kira geliri ile otomobilinin bulunduğu, kendi evinde oturduğu anlaşılmaktadır. Bu mal varlığı ve gelire sahip kadının boşanma sonucu yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. Yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. 3- Davalı ( kadın ) cevap dilekçesinde 50.000 YTL. manevi tazminat isteğinde bulunmuştur. Daha sonra açtığı davada bunu 750.000 YTL. olarak belirtmiştir. İlk istek davalıyı bağlayacak niteliktedir. İstek aşılarak karar verilmesi de yerinde değildir. ( HUMK. md. 74 ) SONUÇ : Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre de manevi tazminatın miktarına yönelik temyizin incelenmesine yer olmadığına, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 450 YTL. vekalet ücretinin Ülkü'den alınıp Melih'e verilmesine, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
14-03-2009, 15:57 | #15 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2008/2-51 K. 2008/87 T. 30.1.2008 • BOŞANMA DAVASI ( Davacı Kocanın Açtığı Dava Kabul Edilmiş ve Kusurun Tamamının Davalı Kadında Olduğu Kabul Edilmiş ve Karar Boşanma Yönünden Kesinleştiği - Kadın Yararına Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davalı Kadın Yargılamanın Hiçbir Aşamasında Yoksulluk Nafakası Talebinde Bulunmamış Olup Talep Olmadığından Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği ) • KUSURLU OLAN EŞİN NAFAKA TALEBİ ( Davacı Kocanın Açtığı Dava Kabul Edilmiş ve Kusurun Tamamının Davalı Kadında Olduğu Kabul Edilmiş ve Karar Boşanma Yönünden Kesinleştiği - Kadın Yararına Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği ) • HAYATA KAST PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ ( Nedeniyle Boşanma Kararı Verilmiş ve Karar Kesinleştiği - Kusurun Tamamının Davalı Kadında Olduğundan Yararına Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği ) • TALEPLE BAĞLILIK İLKESİ ( Davalı Kadın Yargılamanın Hiçbir Aşamasında Yoksulluk Nafakası Talebinde Bulunmamış Olup Talep Olmadığından Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği ) 4721/m.162, 175 ÖZET : Davacı-karşı davalı kadın, yargılamanın hiçbir aşamasında yoksulluk nafakası talebinde bulunmamış olup, talep olmadığından yoksulluk nafakasına hükmedilmesi mümkün değildir. Kaldı ki Türk Medeni Kanunu'nun 162 maddesi uyarınca “Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış “ nedeniyle boşanma kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir, bu durumda ayrıca kusur değerlendirilmesi yapılamaz. Zira davacı kocanın bu hususta açtığı dava kabul edilmiş ve kusurun tamamının davalı kadında olduğu kabul edilmiş ve karar boşanma yönünden kesinleşmiştir. Bu durumda da yoksulluk nafakasına hükmedilemez. DAVA : Taraflar arasındaki “Tedbir Nafakası ve Boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda;Antalya 2. Aile Mahkemesince tedbir nafakası davasının kısmen kabulüne, birleşen boşanma davasının kabulüne dair verilen 02.02.2006 gün ve 2003/1258 E.,2006/66 K. sayılı kararın incelenmesi davacı-karşı davalı Alime K. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 27.11.2006 gün ve 2006/9613-16440 sayılı ilamı ile; ( ... 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir. 2-Kadının düzenli ve sürekli bir gelirinin olmadığı, boşanmakla yoksulluğa düşeceği anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. madde koşulları oluşmuştur. Bu yönler dikkate alındığında kadın yararına uygun yoksulluk nafakası takdiri gerekirken bu talebin reddi doğru olmamıştır.... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Davacı-karşı davalı Alime K. vekili, davalı kocanın 3-4 ay önce evi terk ettiğini, ailenin infak ve iaşesi ile ilgilenmediğini ileri sürerek 300.000.000 TL. tedbir nafakasına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı Bekir K. vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde, tedbir nafakası davasının reddine, taraflar arasında evlilik birliğinin davacı kadının davranışları nedeniyle temelinden sarsıldığı iddiasıyla tarafların boşanmalarına karar verilmesini cevaben bildirmiştir. Birleşen davada ise davacı Bekir K. vekili “Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış” nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yerel Mahkeme; davacı-karşı davalı kadının tedbir nafakası isteminin kısmen kabulüne, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına dayalı olarak karşı dava ile açılmış olan boşanma davasının reddine, bu dosya ile birleşen cana kast ve pek fena muameleye dayalı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına karar vermiş, davacı-karşı davalı kadının temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuş, yerel mahkeme davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası isteği olmadığı, olsa bile davacı-karşı davalı kadının eylemlerinin “cana kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış” olarak kabul edildiğini bu husustaki kararın onanarak kesinleştiğini bu durumun boşanmaya neden olan olaylarda kadının tam kusurlu olarak kabul edilmesi anlamını taşıdığını, boşanmaya neden olan olaylarda ağır ya da tam kusurlu olan kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilemeyeceği gerekçesi ile kararında direnmiştir. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık davacı-karşı davalı kadının yoksulluk nafakası talebi olup olmadığı noktasındadır. Somut olayda; davacı-karşı davalı kadın, yargılamanın hiçbir aşamasında yoksulluk nafakası talebinde bulunmamış olup, talep olmadığından yoksulluk nafakasına hükmedilmesi mümkün değildir. Kaldı ki Türk Medeni Kanunu'nun 162. maddesi uyarınca “Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış “ nedeniyle boşanma kararı verilmiş ve karar kesinleşmiştir, bu durumda ayrıca kusur değerlendirilmesi yapılamaz. Zira davacı kocanın bu hususta açtığı dava kabul edilmiş ve kusurun tamamının davalı kadında olduğu kabul edilmiş ve karar boşanma yönünden kesinleşmiştir. O halde, yukarıda açıklanan maddi ve yasal olgular dikkate alındığında, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ : Davacı-karşı davalı Alime K. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30.01.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
26-07-2009, 18:29 | #16 |
|
Asgari ücretle çalışmaya başlama/ ancak indirim yapılabileceği..
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi Esas: 2008/262 Karar: 2008/3969 Karar Tarihi: 10.03.2008 ÖZET: Davalı kadın boşanma davası sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine yoksulluk nafakası bağlanmış, daha sonra yükseltilmiştir. Boşanmadan sonra asgari ücretle sürücü kursunda sekreter olarak işe girmiştir. Aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görünmediğine göre, işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. Aldığı nafaka ile çalışarak elde ettiği asgari ücret miktarı toplamı ise, davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Mahkemece dava tarihindeki şartlara göre davalının yoksulluğunun zail olmadığı, asgari ücret sınırındaki gelirinin varlığının yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına neden olmayıp indirmeye karar verilmesi gerektiği, davacının dava dilekçesindeki kaldırma talebi içinde indirme talebinin de olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekir. (4721 S. K. m. 175, 176) (YHGK. 07.10.1998 T. 1998/2-656 E. 1998/688) (YHGK 26.12.2001 T. 2001/2-1158 E. 2001/1185 K.) (YHGK 01.05.2002 T. 2002/2-397 E. 2002/339 K.) Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: Karar: Davacı, boşanma kararı ile davalı eski eşine bağlanan aylık 100,00 YTL yoksulluk nafakasının daha sonra 130,00 YTL 'ye yükseltildiğini, davalının boşandıktan sonra çalışmaya başladığını, yoksulluktan kurtulduğunu ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı, sekreter olarak asgari ücretle çalışıyor olmasının yoksulluktan kurtarmadığının bildirerek, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulü ile davalı lehine verilen aylık 130,00 YTL yoksulluk nafakasının kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı, dava dilekçesinde nafaka alacaklısının düzenli gelir getiren bir işte çalışması halinde yoksulluk halinin ortadan kalkacağını ileri sürerek, yoksulluk nafakasının kaldırılmasını istemiştir. Yargıtay HGK. nun 07.10.1998 tarih ve 2-656-688 sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. HGK. nun yerleşik kararlarında <asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması,> yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmemiştir. (HGK. 7.10.1998 gün 1998/2-656 E.,1998/688 K. 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 sayılı ve 01.05.2002 gün 2002/2-397-339 sayılı kararları). Davalı kadın boşanma davası sırasında bir işte çalışmamaktadır. Kendisine aylık 100,00 YTL yoksulluk nafakası bağlanmış, daha sonra 130,00 YTL'ye yükseltilmiştir. Boşanmadan sonra asgari ücretle (aylık 400,00 YTL maaşla) sürücü kursunda sekreter olarak işe girmiştir. Aldığı nafaka ile geçinmesi günümüz ekonomik koşullarında mümkün görünmediğine göre, işe girip çalışması zorunluluk arzetmektedir. Aldığı nafaka ile çalışarak elde ettiği asgari ücret miktarı toplamı ise, davalıyı yoksulluktan kurtaracak düzeyde değildir. Zira yoksulluk durumu, günün ekonomik koşulları ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. Yoksulluk nafakası ahlaki ve sosyal düşüncelere dayanır. Mahkemece dava tarihindeki şartlara göre davalının yoksulluğunun zail olmadığı, asgari ücret sınırındaki gelirinin varlığının yoksulluk nafakasının tamamen kaldırılmasına neden olmayıp indirmeye karar verilmesi gerektiği, davacının dava dilekçesindeki kaldırma talebi içinde indirme talebinin de olduğu gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davanın kabulü doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.03.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
26-07-2009, 18:36 | #17 |
|
gelecek yıl artışları/ kesin hüküm teşkil etmeme
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi Esas: 2008/9857 Karar: 2008/13986 Karar Tarihi: 09.09.2008 ÖZET: Hükmolunan nafakaların gelecek yıllardaki artırımına ilişkin olarak kurulan ve bu konuda kesinleşen önceki hükümler, sonraki davalarda kesin hüküm teşkil etmezler. Zira, sonraki zamanlarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, ihtiyaçlarında, ülkenin ekonomik yapısında vs. hallerde önemli değişiklik olması hallerinde, önceki ilamlardaki hükmolunan gelecek yıllardaki artışa ilişkin değerler veya oranlar sonradan yetersiz kalabilir. Şartların değişmesi halinde nafaka her zaman artırılabilir. (4721 S. K m. 176, 330, 365) Dava: Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Karar: Davada, tarafların daha önce boşandıkları, kesinleşen boşanma ilamına göre davacı kadın için 100 YTL yoksulluk, müşterek çocuk için 100 YTL iştirak nafakasına hükmolunduğu ve hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da DİE'nin yayınladığı TÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, ancak aradan geçen zaman içerisinde nafaka alacaklılarının ihtiyaçlarının artması nedeniyle önceki sabit artışın (TÜFE oranındaki) yetersiz kaldığı ileri sürülerek yoksulluk nafakasının aylık 250 YTL'ye, iştirak nafakasının ise aylık 225 YTL'ye çıkartılması talep ve dava edilmiştir. Mahkemece, önceki davaya konu kesinleşen ilama göre hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da TÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, bu gelecek yıllardaki artırımın kesin hüküm teşkil edeceği ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında da önceye nispeten değişiklik olmadığı gerekçesiyle, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hükmolunan nafakaların gelecek yıllarda da artırımına ilişkin TMK'nın 176/4, 330/4, 365/5. maddeleri nazara alındığında, madde gerekçelerinde de belirtildiği gibi, bu hükümler, ekonomik yönden güçsüz olan nafaka alacaklılarının her yıl dava açmak suretiyle emek sarfından ve masraf yapmaktan kurtarılmaları amacıyla getirilmiştir. Hükmolunan nafakaların gelecek yıllardaki artırımına ilişkin olarak kurulan ve bu konuda kesinleşen önceki hükümler, sonraki davalarda kesin hüküm teşkil etmezler. Zira, sonraki zamanlarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarında, ihtiyaçlarında, ülkenin ekonomik yapısında vs. hallerde önemli değişiklik olması hallerinde, önceki ilamlardaki hükmolunan gelecek yıllardaki artışa ilişkin değerler veya oranlar sonradan yetersiz kalabilir. Şartların değişmesi halinde nafaka her zaman artırılabilir. Somut olayda ise, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları, nafakaların niteliği, ülkemizdeki son yıllardaki ekonomik göstergelerdeki değişim (TÜİK'in yayınladığı ÜFE, TÜFE artış oranları) nazara alındığında, önceki ilamdaki gelecek yıllardaki artış (TÜFE) hükmüne göre otomatik olarak artan nafaka miktarları şimdilik uygundur. Nafakaların artırılmasını ve önceki ilamdaki artış hükmünün günün koşullarına uyarlanmasını gerektirir olağanüstü değişiklik yoktur. Davanın reddedilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır. Sonuç: Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 09.09.2008 günü oybirliği ile karar verildi. (¤¤) Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları |
15-08-2009, 13:21 | #18 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2009/2-73 K. 2009/118 T. 11.3.2009 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanmaya Sebep Olan Olaylar Yüzünden Kişilik Hakkı Saldırıya Uğrayan Tarafın Kusurlu Olan Diğer Taraftan Manevi Tazminat Olarak Uygun Miktarda Bir Para Ödenmesini İsteyebileceği ) • MANEVİ TAZMİNAT ( Boşanmaya Sebep Olan Olaylar Yüzünden Kişilik Hakkı Saldırıya Uğrayan Tarafın Kusurlu Olan Diğer Taraftan Manevi Tazminat Olarak Uygun Miktarda Bir Para Ödenmesini İsteyebileceği ) • KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI ( Manevi Tazminatın Miktarının Belirlenmesinde Kişilik Haklarına Yapılan Saldırının Niteliği ve Tarafların Ekonomik Sosyal Durumu Nazara Alınması Gerektiği ) 4721/m.174,175 818/m.44,49 ÖZET : Dava; karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür. Manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilmiş bir telafi şekli olup boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde manevi tazminata hükmedilir. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde ise kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve tarafların ekonomik sosyal durumu nazara alınmalıdır. Tüm dosya kapsamından davalı-k.davacı kocanın eşini başka bir kadınla aldattığı sabit olup evlilik birliği bu nedenle sona ermiştir. Davacı-k.davalı kadına boşanmaya neden olan olaylar sebebiyle kusur izafe edilemez. DAVA : Taraflar arasındaki “Karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 1.Aile Mahkemesince davacı-kaşı davalının açmış olduğu boşanma davasının kabulüne, maddi-manevi tazminat ve nafaka davasının kısmen kabulüne, davalı-karşı davacının açmış olduğu davanın reddine dair verilen 13.07.2006 gün ve 2005/672 E., 2006/768 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 13.11.2007 gün ve 2006/19890 E.,2007/15584 K. sayılı ilamı ile; ( ... 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacı-davalı kadının tüm, davalı-davacı kocanın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Tarafların tesbit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına, paranın alım gücüne, kişilik haklarına, özellikle aile bütünlüğüne yapılan saldırının ağırlığına, manevi tazminat isteyenin boşanmaya yol açan olaylarda ağır ya da eşit kusurlu olmadığı anlaşılmasına nazaran davacı-davalı kadın yararına hükmolunan manevi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanununun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile, Borçlar Kanununun 44. ve 49. maddeleri nazara alınarak daha uygun miktarda manevi tazminat ( TMK.174/2 ) takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. 3- Toplanan delillerden davacı-davalı kadının geliri ve malvarlığı olduğu ve bunların onu yoksulluktan kurtaracağı sabittir. Bu sebeple kadın yararına yoksulluk nafakası takdiri doğru bulunmamıştır. ) gerekçesi ile temyiz edilen kararın 2 ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, hükmün diğer bölümlerinin ise 1. bentteki nedenlerle ONANMASINA... ) karar verilerek dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda;manevi tazminat ve yoksulluk nafakası yönünden mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava; karşılıklı boşanma, maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. Davacı-k.davalı vekili, tarafların 1983 yılında evlendiğini, müşterek iki çocuklarının olduğunu, tarafların evliliğinin ilk yıllarının uyum içerisinde geçtiğini ancak 2002 yılından sonra davalının davranışlarında değişiklikler olduğunu, eve ilgisinin azaldığını, kocalık vazifelerini yapmamaya başladığını ve eşini başka bir kadınla aldattığını ileri sürerek 250.000 YTL.manevi, 2.000.000.000 YTL maddi tazminata ve aylık 5.000 YTL yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı-k.davacı vekili, müvekkilinin tüm özverilerine rağmen davacının geçimsizlik yarattığını, davacının müvekkilinden maddi menfaat temin etmeye çalıştığını, müvekkilinin başka bir kadınla beraber olduğu iddiasının yerinde olmadığını, davacının maddi-manevi tazminat ve yoksulluk nafakası isteme hakkı bulunmadığını, malvarlığı ve emekli maaşı olduğunu, davacının dava dilekçesindeki haksız ve gerçek dışı beyanları nedeni ile müvekkilinin güveninin sarsıldığını, müvekkili için ortak yaşamın çekilmez hale geldiğini, boşanma kararı verilmesini, davacının haksız ve yersiz talepleri nedeni ile müvekkilinin uğradığı zararların telafisi için 250.000 YTL. manevi tazminata, 250.000 YTL. maddi tazminata hükmedilmesini, davacının davasının reddine karşı davalarının kabulüne karar verilmesini cevap ve karşı dava dilekçesinde belirtmiştir. Mahkemenin davacı-karşı davalının açmış olduğu boşanma davasının kabulüne, maddi-manevi tazminat ve nafaka davasının kısmen kabulüne, davalı-karşı davacının açmış olduğu davanın reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozulmuş, mahkemece” Davacı üst refah seviyesinde yaşarken hiç kusuru olmadan, davalının ağır kusuru nedeni ile bu refah seviyesinden mahrum kaldığı, alıştığı yaşam standardının altında bir duruma düştüğü, sadece sosyal güvenlik kurumundan aldığı emekli maaşı ve aylık 100 YTL civarında bir özel sigorta emekliliği olduğu, kira getiren bir mülkü ve malvarlığı olmadığı” gerekçesi ile manevi tazminat ve nafaka yönünden önceki kararda direnilmiştir. Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık davacı-k.davalı kadın yararına yoksulluk nafakası takdirinin yerinde olup olmadığı, manevi tazminat miktarının ise fazla bulunup bulunmadığı noktalarındadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 175.maddesinde, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı açıklanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.10.1988 gün ve 1998/2-656-688, 28.02.2007 gün ve 2007/3-84-95, 16.05.2007 gün ve 2007/2-275-275 sayılı ilamlarında da kabul edildiği gibi; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir, asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması yoksulluk nafakasının bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir. Yoksulluk durumu; günün ekonomik koşulları ile birlikte tarafların sosyal ve ekonomik durumları, yaşam tarzları, evlilik süreleri, evlilik boyunca ve boşanma sonrası oluşacak yaşam düzeyleri birlikte değerlendirilerek takdir edilmelidir. Her ne kadar davacı kadının SSK’dan 449,76 YTL. yaşlılık aylığı, özel sigortadan yıllık 1.324 YTL.geliri olduğu ve hükmedilen maddi tazminat miktarı gözetildiğinde yoksulluğa düşmeyeceği ileri sürülmüşse de, hükmedilen maddi ve manevi tazminatların hukuksal dayanağı ile yoksulluk nafakasının hukuksal dayanağı birbirinden farklı olup biri diğerinin yerine ikame edilemeyeceği gibi, birini alanın diğerini alamayacağının ileri sürülmesi yasal mevzuat karşısında mümkün görülmemektedir, Ayrıca; davacının davalıya ait evde oturması, davacının her an onu evden çıkarabilecek olması, davacının gelir durumu ile davalının geliri arasında anormal sayılacak bir farkın bulunması, davacının aldığı yaşlılık aylığı ve özel sigorta miktarının davacıyı yoksulluktan kurtarmasının mümkün görünmemesi karşısında, davacıya uygun miktarda yoksulluk nafakası verilmesi gerekmektedir. Manevi tazminat yönünden ise, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesine göre, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür. Manevi tazminat, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilmiş bir telafi şekli olup boşanmaya sebep olan olayların kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi halinde manevi tazminata hükmedilir. Manevi tazminatın miktarının belirlenmesinde ise kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ve tarafların ekonomik sosyal durumu nazara alınmalıdır. Tüm dosya kapsamından davalı-k.davacı kocanın eşini başka bir kadınla aldattığı sabit olup evlilik birliği bu nedenle sona ermiştir. Davacı-k.davalı kadına boşanmaya neden olan olaylar sebebiyle kusur izafe edilemez. O halde dosyadaki belgelerden ekonomik durumunun çok iyi olduğu anlaşılan koca aleyhine verilen manevi tazminat miktarı ve davacı lehine hükmedilen yoksulluk nafakası yerinde olup, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir. SONUÇ : Davalı-Karşı Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 11.03.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Kazancı |
03-11-2009, 14:57 | #19 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas No. 2005/16288 Karar No. 2006/315 Tarihi 25.01.2006 İLGİLİ MEVZUAT 4721-TÜRK MEDENİ KANUNU (MK)/174/175 KAVRAMLAR BOŞANMA DAVASI KUSURLU EŞİN TAZMİNAT TALEBİ ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİK YOKSULLUK NAFAKASI MANEVİ TAZMİNAT ÖZET BOŞANMAYA NEDEN OLAN OLAYLARDA TAMAMEN KUSURLU OLAN DAVACI KADIN YOKSULLUK NAFAKASI VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEMEZ Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü. Davalı (koca) tarafından açılan K. 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/724 esas, 2004/428 karar sayılı şiddetli geçimsizlikten kaynaklanan boşanma davasında kadın tam kusurlu kabul edilerek, tarafların boşanmalarına karar verilmiş, bu karar 14.09.2004 tarihinde kesinleşmiştir. Anılan dosya ile bu davanın davacısı kadının tamamen kusurlu olduğu belirlenmiştir. Boşanmaya neden olan olaylarda tamamen kusurlu olan davacı kadın yoksulluk nafakası (TMK. md. 175) ve manevi tazminat (TMK. md. 174/2) isteyemez. Türk Medeni Kanununun 174/2. maddesi ve 175. maddesi koşullan oluşmadığından davacının davasının reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. |
21-01-2011, 16:16 | #20 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2009/2-500 K. 2009/557 T. 25.11.2009 • BOŞANMA/NAFAKA ( Maddi ve Manevi Tazminatların Hukuksal Dayanağı İle Yoksulluk Nafakasının Hukuksal Dayanağı Birbirinden Farklı Olduğu - Biri Diğerinin Yerine İkame Edilemeyeceği Gibi Birini Alanın Diğerini Alamayacağının İleri Sürülemeyeceği ) • MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Hukuksal Dayanağı İle Yoksulluk Nafakasının Hukuksal Dayanağı Birbirinden Farklı Olduğu - Biri Diğerinin Yerine İkame Edilemeyeceği Gibi Birini Alanın Diğerini Alamayacağının İleri Sürülemeyeceği ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Maddi ve Manevi Tazminatların Hukuksal Dayanağı İle Yoksulluk Nafakasının Hukuksal Dayanağı Birbirinden Farklı Olduğu - Biri Diğerinin Yerine İkame Edilemeyeceği ) • YOKSULLUK DURUMU ( Günün Ekonomik Koşulları İle Birlikte Tarafların Sosyal ve Ekonomik Durumları ve Yaşam Tarzları Değerlendirilerek Takdir Edileceği ) 4721/m.174, 175 ÖZET : Maddi ve manevi tazminatların hukuksal dayanağı ile yoksulluk nafakasının hukuksal dayanağı birbirinden farklıdır. Biri diğerinin yerine ikame edilemeyeceği gibi, birini alanın diğerini alamayacağının ileri sürülmesi mümkün değildir. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( Kadıköy Birinci Aile Mahkemesi )'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 09.10.2007 gün ve 2007/290 E., 2007/672 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay İkinci Hukuk Dairesi'nin 15.07.2008 gün ve 2008/6424 E., 2008/10579 K. sayılı ilamı ile; ( ... 1- Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre davacının tüm, davalının ise aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacının, emekli olup sürekli ve düzenli gelirinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bozmadan sonra yapılan inceleme ve araştırma, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğini kabule yeterli değildir. Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesi koşulları davacı kadın yararına gerçekleşmemiştir. O halde davacının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır... ), Gerekçesiyle kısmen bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava; boşanma, yoksulluk nafakası, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup, yoksulluk nafakası dışındaki hususlar kesinleşmiştir. Yerel mahkemece boşanma davasının kabulüne, maddi-manevi tazminat ve nafaka davasının kısmen kabulüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıda açıklanan nedenle yoksulluk nafakası yönünden bozulmuş, yerel mahkeme kararında direnmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174. maddesine göre, mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebileceği öngörülmüştür. Yine aynı Kanun'un 175. maddesinde ise, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek tarafın kusuru daha ağır olmamak koşuluyla, geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği, nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağı açıklanmıştır. Görüleceği üzere davacı kadın yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminatların hukuksal dayanağı ile yoksulluk nafakasının hukuksal dayanağı birbirinden farklıdır. Biri diğerinin yerine ikame edilemeyeceği gibi, birini alanın diğerini alamayacağının ileri sürülmesi yasal mevzuat karşısında mümkün görülmemektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun yerleşmiş içtihatlarında da kabul edildiği gibi; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir. Hukuk Genel Kurulu'nun 16.05.2007 gün 2007/2-275 E., 2007/275 sayılı kararında da benimsendiği gibi yaşlılık aylığı alınması nafakaya hükmedilmesine engel teşkil eden bir durum değildir. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir. İlkeler bu olmakla birlikte, tüm dosya kapsamından davalının %98 oranında özürlü olmakla birlikte boşanmaya sebep olan olaylarda kusurlu olduğu ve her iki tarafın emekli oldukları anlaşılmaktadır. Somut olayın açıklanan özelliği dikkate alındığında, tarafların ekonomik sosyal durumuna, karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK'nın 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.11.2009 gününde, oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
09-07-2011, 16:28 | #21 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/6706 K. 2011/7565 T. 3.5.2011 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davalı Kadının Sadakatsiz Davranışlarda Bulunduğu/Boşanmaya Neden Olan Olaylarda Daha Ağır Kusurlu Olduğu - Lehine Takdir Edilmesinin Usul ve Yasaya Aykırılığı ) • BOŞANMA ( Sadakatsiz Davranışlarda Bulunan Kadının Boşanmaya Neden Olan Olaylarda Daha Ağır Kusurlu Olduğu - Lehine Yoksulluk Nafakası Takdir Edilemeyeceği ) 4721/m. 175 ÖZET : Davalı kadının sadakatsiz davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olan davalı kadın lehine yoksulluk nafakası takdir edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kadının sadakatsiz davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Boşanmaya neden olan olaylarda daha ağır kusurlu olan davalı kadın lehine yoksulluk nafakası takdir edilmesi usul ve yasaya aykırıdır. ( TMK.md.175 ) SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
14-08-2012, 14:16 | #22 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/12751 K. 2011/18564 T. 15.11.2011 • EVLİLİK BİRLİĞİNİN FİİLEN KURULMAMASI ( Evliliğin Nikah Akti İle Kurulduğu - Nikah Akti Yapıldıktan Sonra Eylemli Olarak Kurulmasa Bile Eşlerin Evlenmenin Hükümlerine Tabi Olduğu) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşecek Tarafın Kusuru Daha Ağır Olmamak Koşuluyla Geçimi İçin Diğer Taraftan Mali Gücü Oranında Süresiz Olarak İsteyebileceği - Kadın Daha Ağır Kusurlu Olmadığından ve Herhangi Bir Geliri Malvarlığı Bulunmadığından Hükmedileceği) • BOŞANMA ( Evlilik Birliği Eylemli Olarak Kurulmasa Bile Nikah Akti Yapıldıktan Sonra Eşlerin Evlenmenin Hükümlerine Tabi Olduğu - Evlilik Birliğinin Fiilen Kurulmadığından Söz Edilerek Kusur Belirlemesi Yapılmayarak Kadının Maddi ve Manevi Tazminat Taleplerinin Reddinin İsabetsiz Olduğu) • NİKAH AKTİ ( Yapıldıktan Sonra Eylemli Olarak Evlilik Birliği Kurulmasa Bile Eşlerin Evlenmenin Hükümlerine Tabi Olacağı) 4721/m.142, 175 ÖZET : Nikah akti yapıldıktan sonra eylemli olarak evlilik birliği kurulmasa bile, evlenme aktinin tarafları evlenmenin hükümlerine tabi olur. Evlilik birliğinin fiilen kurulmadığından söz edilerek; kusur belirlemesi yapılmayarak, kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi isabetsizdir. Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. Kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kocanın boşanma davası, kusur, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 15.11.2011 günü temyiz eden davalı-davacı S. U. Ü. vekili geldi. Karşı taraf davacı-davalı T. Ü. vekili gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı-davacı kadının, kocanın boşanma davasına yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2- Davalı-davacı kadının kusur, tazminatlar ve yoksulluk nafakasından temyizine gelince; Evlilik nikah akti ( TMK. md. 142) ile kurulur. Nikah akti yapıldıktan sonra eylemli olarak evlilik birliği kurulmasa bile, evlenme aktinin tarafları ( eşler) evlenmenin hükümlerine tabi olur. Toplanan delillerden; davalı-davacı kadının, davacı-davalı eşinin ekonomik gücünü aşan eşyalar istediği, kayınvalidesine "şizofren" dediği, davacı-davalının da eşini sürekli aşağıladığı, hakaret ettiği, kolunu çekip bileğini kıvırdığı, güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, nikahtan sonra yapılması kararlaştırılan düğünü iptal ettiği, böylece evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda davalı-davacı kadın da kusurlu olmakla birlikte davacı-davalı kocanın daha ağır kusurlu olduğu anlaşılmaktadır. Bu husus göz önüne alınmadan evlilik birliğinin fiilen kurulmadığından söz edilerek; kusur belirlemesi yapılmayarak, davalı-davacı kadının maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. 3- Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ( TMK. m. 175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle kusur tespiti, tazminatlar ve yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, duruşma için taktir olunan 825.00 TL. vekalet ücretinin T.'dan alınıp S.'e verilmesine, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
14-08-2012, 14:20 | #23 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2010/16468 K. 2011/17524 T. 31.10.2011 • BOŞANMAYA DAYALI TAZMİNAT ( Kadının Eşine Fiziksel Şiddette Bulunması Kocanın da İşyerinde Çalışan Kadına Cinsel Tacizde Bulunarak Güven Sarsıcı Davranışta Bulunması - Tarafların Boşanmaya Sebep Olaylarda Eşit Kusurlu Olduğunun Kabulüyle Tazminat İsteminin Reddi Gereği) • GÜVEN SARSICI DAVRANIŞ ( İşyerinde İş Arkadaşlarıyla Çekilmiş Fotoğrafların Güven Sarsıcı Davranış Olarak Kabul Edilemeyeceği - İşyerinde Çalışan Kadına Cinsel Taciz Davranışının Güven Sarsıcı Davranış Olduğunun Kabulü Gereği) 4721/m. 174 ÖZET : Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve boşanmaya sebep olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği düşünüldü: KARAR : 1-) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-) Toplanan delillerden; davalı kadının eşine basit nitelikte fiziksel şiddet uyguladığı , buna karşılık davacı kocanın da işyerinde çalışan bir kadına cinsel tacizde bulunarak güven sarsıcı davranışta bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı kadının güven sarsıcı davranışları olduğu ileri sürülmüş ve bunu dair fotoğraflar sunulmuşsa da, bu fotoğrafların işyeri ortamında iş arkadaşlarıyla çekilmiş fotoğraflar olduğu, güven sarsıcı davranışı olarak kabul edilemeyeceği değerlendirilmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ve boşanmaya sebep olan olaylarda her iki taraf da kusurlu olmakla birlikte tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Bu nedenle; mahkemenin davalı kadını ağır kusurlu kabul etmesi ve bu kusur belirlemesine bağlı olarak davacı koca lehine manevi tazminata hükmetmesiyle aynı sebeple davalı kadının ise yoksulluk nafakası isteminin reddine karar vermesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle kusur belirlemesi ve buna bağlı olarak davalı koca lehine verilen manevi tazminatla davalı kadının reddedilen yoksulluk nafakası yönlerinden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
13-11-2012, 15:43 | #24 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2012/331 K. 2012/18546 T. 4.7.2012 • BOŞANMA DAVASI (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılmış Olduğu - Kadının Talebi Olmadığı Halde YOksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği/Yoksulluk Nafakası/Kocanın Eşine Fiziksel Şiddet Uyguladığı ve Kadının da Kusurunun Bulunduğunun Kabulü) • YOKSULLUK NAFAKASI (Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması Nedeniyle Boşanma Davası - Kadının Talebi Olmadığı Halde Yoksulluk Nafakasına Hükmedilemeyeceği/Hakimin Tarafların Talepleriyle Bağlı Olduğu/Talebine Aşılamayacağı/Boşanma Davası) • VEKALET ÜCRETİ (Nafaka Davalarında Reddilen Kısım İçin Avukatlık Ücretine Hükmedilemeyeceği) 4721/m. 166/2 1086/m. 74 6100/m. 26 ÖZET : Taraflar arasındaki boşanma davasında, davalı-davacı kocanın, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, evden kovduğu, bu eve giremezsin diyerek eve almadığı; davacı-davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve birlik görevlerini yerine getirmediği, boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının az da olsa kusurunun olduğu ve evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı anlaşılmıştır. Davacı-davalı kanının talebi olmadığı halde kadın yararına yoksulluk nafakası hükmedilmesi hatalıdır.Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemeyeceğinden kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davasında, davalı-davacı koca yararına reddedilen kısım için vekalet ücreti takdiri de doğru olmamıştır. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı-davalı kadın tarafından; davalı-davacı kocanın boşanma davası, kusur belirlemesi, velayet, nafakalar ve vekalet ücreti yönünden, davalı-davacı koca tarafından ise kadının nafaka davası, kusur belirlemesi ve yoksulluk nafakası yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle mahkemeninde kabulünde olduğu gibi davalı-davacı kocanın, eşine fiziksel şiddet uyguladığı, evden kovduğu, bu eve giremezsin diyerek eve almadığı; davacı-davalı kadının da eşine hakaret ettiği ve birlik görevlerini yerine getirmediği, boşanmaya neden olan olaylarda davacı-davalı kadının az da olsa kusurunun olduğu, Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının oluştuğunun anlaşılmış bulunmasına göre davacı-davalı kadının ve davalı-davacı kocanın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2- Davacı-davalı kadının istemi tedbir nafakasına yönelik olup yoksulluk nafakasına ilişkin bir talebi bulunmamaktadır. İstek olmadığı halde davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır (HUMK. md. 74, HMK md. 26). 3- Nafaka davalarında reddedilen kısım için avukatlık ücretine hükmedilemez (AAÜT md. 9/2). Bu durumda kadın tarafından açılan bağımsız nafaka davasında, davalı-davacı koca yararına reddedilen kısım için vekalet ücreti takdiri doğru olmamıştır. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerin ise 1. bentte açıklanan sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.07.2012 güünde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
13-11-2012, 15:45 | #25 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2012/12707 K. 2012/17521 T. 25.6.2012 • BOŞANMA DAVASI (Karı ve Kocanın Eşit Kusurlu Bulunduğu - Kadının Boşanmaya Neden Olan Olaylarda Eşit Kusurlu Bulunması ve Ev Hanımı Olması Nedeniyle Yoksulluğa Düşeceğinin Gözetilerek Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakası Takdir Edilmesi Gerektiği) • YOKSULLUK NAFAKASI (Boşanma Davası - Kadının Boşanmaya Neden Olan Olaylarda Eşit Kusurlu Bulunması ve Ev Hanımı Olması Nedeniyle Yoksulluğa Düşeceğinin Gözetilerek Uygun Miktarda Yoksulluk Nafakası Takdir Edilmesi Gerektiği/Tedbir Nafakası) • TEDBİR NAFAKASI (Davanın Devamı Süresince Tarafların Ekonomik ve Sosyal Durumları Gözetilerek ve Dava Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Davalı Kadın Lehine Uygun Miktarda Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gereği - Yoksulluk Nafakası/Boşanma Davası) 4721/m. 175,185,186 ÖZET : Taraflar arasındaki boşanma davasında, Davalı-davacı kadının yukarıda 1. bentte açıklandığı gibi, boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu bulunmasına ve ev hanımı olarak boşanmakla yoksulluğa düşeceğinin de gerçekleşmiş olması karşısında uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmesi gerekir.Ayrıca, davanın devamı süresince, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmelidir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı kocanın boşanma davasının kabulü ve fer'ileri ile ziynetler yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kadının ziynetlere yönelik temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı-davacı kadının boşanma davası ile fer'ilerine ilişkin temyizinin incelenmesine gelince; a-Toplanan delillerden; davalı-davacı kadının eşine tokat atması olayından sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettikleri, böylece bu davranışın davacı-davalı koca tarafından affedildiği en azından hoşgörü ile karşılanmış sayılması gerektiği; ancak daha sonra taraflar arasında gerçekleşen olaylarda eşini istemediğini sevmediğini söyleyen, eşine ve yakınlarına hakaret eden, ev işleri ile ilgilenmeyen davalı-davacı kadın ile eşinin bağımsız konut isteğine karşılık vermeyen, hamile olan eşinin annesi tarafından hakaret edilerek evden ayrılmasına sessiz kalan, eşinin babasına hakaret eden davacı-davalı kocanın evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşit oranda kusurunun bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece boşanmaya hükmedilmesi isabetlidir. Ancak; mahkemenin davalı-davacı kadının ağır kusurlu olduğuna ilişkin gerekçesi yerinde değilse de; belirlenen bu kusur durumuna göre de boşanma kararı verilebileceğinden, boşanma kararı sonucu itibarıyla doğru olmakla, boşanma hükmünün kusur belirlemesine ilişkin gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle (HUMK.md.438/son) onanmasına karar verilmesi gerekmiş ve buna bağlı olarak davalı-davacı kadının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. b-Davalı-davacı kadının yukarıda 1. bentte açıklandığı gibi, boşanmaya neden olan olaylarda eşit kusurlu bulunmasına ve ev hanımı olarak boşanmakla yoksulluğa düşeceğinin de gerçekleşmiş olması karşısında; Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince uygun miktarda yoksulluk nafakası takdir edilmemesi de doğru değildir. c-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1), geçimine (TMK md.185/3), malların yönetimine (TMK.m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.m.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.m.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda (2/b) ve (2/c) bentlerinde gösterilen sebeplerle tedbir ve yoksulluk nafakaları yönünden BOZULMASINA, boşanma davasının temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (2/a) bendinde gösterilen sebeple boşanma hükmünün kusura ilişkin gerekçesinin değiştirilmesi suretiyle, ziynet alacağına ilişkin bölümünün ise, yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
13-11-2012, 16:21 | #26 |
|
T.C.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ E. 2012/11876 K. 2012/16507 T. 2.7.2012 • YOKSULLUK NAFAKASININ YÜKSELTİLMESİ (Nafaka Alacaklısı Davacının İhtiyaçları İle Nafaka Yükümlüsü Davalının Gelir Durumunda Nafakanın Takdir Edildiği Tarihe Göre Olağanüstü Değişiklik Olmadığı Takdirde ÜFE Oranında Artırılacağı - Önceki Nafaka Takdirinde Sağlanan Dengenin Korunacağı) • NAFAKANIN TAKDİR EDİLDİĞİ TARİH (Nafaka Alacaklısı Davacının İhtiyaçları İle Nafaka Yükümlüsü Davalının Gelir Durumunda Bu Tarihe Göre Olağanüstü Değişiklik Olmadığı Takdirde Yoksulluk Nafakasının TÜİK'in Yayınladığı ÜFE Oranında Artırılacağı) • ÜFE ORANINDA YOKSULLUK NAFAKASININ ARTTIRILACAĞI (Nafaka Alacaklısı Davacının İhtiyaçları İle Nafaka Yükümlüsü Davalının Gelir Durumunda Nafakanın Takdir Edildiği Tarihe Göre Olağanüstü Değişiklik Olmadığı Takdirde Yoksulluk Nafakasının Bu Oranda Artırılacağı) • TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMUNUN YAYINLADIĞI ÜFE ORANINA GÖRE NAFAKANIN ARTTIRILMASI (Önceki Nafaka Takdirinde Sağlanan Dengenin Korunacağı - Tarafların Ekonomik ve Sosyal Durumlarına Uygun ÜFE Artış Oranından Az Olmamak Kaydı İle Karar Verileceği) • HAKKANİYET İLKESİNE AYKIRI NAFAKA TAKDİR EDİLEMEYECEĞİ (Boşanmadan Sonra Gerçekleşen Sosyal ve Ekonomik Durumları İle Özellikle Ekonomik Göstergelerdeki Değişim İle TÜİK'in Yayınladığı ÜFE Artış Oranı Nazara Alındığında Takdir Edilen Miktarın Çok Olduğu) 4721/m. 4, 176 ÖZET : Dava, yoksulluk nafakasının yükseltilmesine ilişkindir. Nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Boşanmadan sonra gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları ile özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK'in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktar çok olup, hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına (ilk nafaka tesisi dava tarihini takip eden her yıl TÜİK'in belirlediği ÜFE artış oranından az olmamak kaydı ile) uygun nafakaya karar verilmesi gerekirken, fahiş oranda nafakaya hükmedilmesi hukuka aykırıdır. DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü: KARAR : Davada, 25.05.2010 tarihinde kesinleşen boşanma ilamı ile birlikte 150,00 TL olan yoksulluk nafakasının 500,00 TL'ye yükseltilmesi istenilmiştir. Mahkemece, aylık nafaka miktarı 400,00 TL olarak belirlenmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak, 28/11/1958 tarih 15/15 sayılı İçtihatı Birleştirme Kararına göre nafaka ile ilgili davaların kabulüne ilişkin kararlarda ayrıca nafakanın dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere hüküm kurulması gerekirken, mahkemece; bu konuda karar verilmemesi (infazda da güçlük yaratacağından) doğru değildir. Yine, TMK. nun 176/4. maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir. Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK'in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, boşanmadan sonra gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları ile özellikle ekonomik göstergelerdeki değişim ile TÜİK'in yayınladığı ÜFE artış oranı nazara alındığında takdir edilen miktar çok olup, TMK.nun 4.maddesinde vurgulanan hakkaniyet ilkesine uygun bulunmamıştır. Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek yapılacak yargılama neticesinde, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına (ilk nafaka tesisi dava tarihini takip eden her yıl TÜİK'in belirlediği ÜFE artış oranından az olmamak kaydı ile) uygun bir nafakaya karar verilmesi gerekirken, fahiş oranda nafakaya hükmedilmesi bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
25-01-2013, 17:15 | #27 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2012/988 K. 2012/18322 T. 2.7.2012 • YOKSULLUK NAFAKASI ( Davacının Mevcut Gelirinin Onu Yoksulluktan Kurtarmayacağı - Lehine Takdir Edileceği ) • GELİRİ OLAN KİŞİYE YOKSULLUK NAFAKASI BAĞLANMASI ( Davacının Mevcut Gelirinin Onu Yoksulluktan Kurtarmayacağının Gözetileceği ) 4721/m.175 ÖZET : Davacının mevcut gelirinin onu yoksulluktan kurtarmayacağı dikkate alınarak lehine yoksulluk nafakası takdir edilmesi hukuka uygundur. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR VE SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davacının mevcut gelirinin onu yoksulluktan kurtarmayacağı dikkate alınarak lehine yoksulluk nafakası takdir edildiğinin anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna ve 90.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.07.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi. KARŞI OY : Davacının 500 TL. aylık geliri ve evinin olduğu davalının da 500 TL. geliri ve evi olduğu tarafların ekonomik durumlarının birbirine yakın olduğu anlaşıldığından kadın lehine yoksulluk nafakası verilmemesi gerektiği düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun bu yöndeki onama düşünce ve gerekçesine katılamıyorum. Kazancı |
17-05-2013, 17:40 | #28 |
|
T.C.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ E. 2013/1654 K. 2013/4402 T. 21.2.2013 • YOKSULLUK NAFAKASI TALEBİ OLMAMASI ( Kadının Yoksulluk Nafakası Talebi Olmadığı Halde Kadın Lehine Yoksulluk Nafakası Takdir Edilemeyeceği - Hakimin Talepten Fazlasına Hükmedemeyeceği ) • TALEPTEN FAZLASINA HÜKMEDİLEMEYECEĞİ ( Davalı Kadının Yoksulluk Nafakası Talebi Olmadığı - Kadın Lehine Yoksulluk Nafakası Takdir Edilemeyeceği ) • YOKSULLUK NAFAKASINA HÜKMEDİLEMEYECEĞİ ( Davalı Kadının Yoksulluk Nafakası Talebi Olmadığı/Kadın Lehine Takdir Edilemeyeceği - Hakimin Talepten Fazlasına Hükmedemeyeceği ) 4721/m.175 6100/m.26 ÖZET : Hakim talepten fazlasına hükmedemez. Davalı kadının yoksulluk nafakası talebi olmadığı halde kadın lehine yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı tarafından; kusur belirlemesi ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü: KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Hakim talepten fazlasına hükmedemez ( HMK md. 26 ). Davalı kadının yoksulluk nafakası talebi olmadığı halde kadın lehine Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince yoksulluk nafakası takdiri doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, hükmün bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. Kazancı |
11-02-2014, 15:50 | #29 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2012/3-1706 K. 2013/814 T. 12.6.2013 • YOKSULLUK NAFAKASI İSTEMİ ( Boşanma Davası İçinde İstenebileceği Gibi Boşanma Hükmünün Kesinleşmesinden İtibaren Bir Yıl İçinde Bağımsız Bir Dava İle de İstenebileceği - Yoksulluk Nafakasına İlişkin Orta Yerde Bir Hükmün Bulunmaması Nedeniyle Kesin Hükmün Varlığından Söz Edilemeyeceği ) • BOŞANMA HÜKMÜNÜN KESİNLEŞMESİNDEN SONRA İSTENİLEN YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanmaya İlişkin Davada Davalı Kadının Buna İlişkin Talebinden Feragat Etmediği - Boşanma Hükmünün Kesinleşmesinden İtibaren Bir Yıl İçinde Bağımsız Bir Dava İle de İstenebileceği/Kesin Hükmün Varlığından Söz Edilemeyeceği ) • KESİN HÜKÜM ( Boşanmaya İlişkin Davada Davalı Kadının Yoksulluk Nafakası Talebinden Feragat Etmediği - Yoksulluk Nafakasına İlişkin Orta Yerde Bir Hükmün Bulunmaması Nedeniyle Kesin Hükmün Varlığından Söz Edilemeyeceği ) 4721/m.178 ÖZET : Dava, yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Boşanmaya ilişkin davada davalı kadın yoksulluk nafakası talebinden feragat etmiş değildir. Davalı kadın yoksulluk nafakası isteğini boşanma davası içinde isteyebileceği gibi, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde bağımsız bir dava ile de isteyebilir. Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, “yoksulluk nafakasına ilişkin orta yerde bir hükmün bulunmaması nedeniyle kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği” gerekçesiyle önceki kararında direnmesi yerindedir. DAVA : Taraflar arasındaki “yoksulluk nafakası” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Balıkesir 2.Aile Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.2011 gün ve 2011/86 E-2011/1025 K. sayılı kararın incelenmesi davalı F. B. vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3.Hukuk Dairesi'nin 04.04.2012 gün ve 2012/5468 E- 2012/8973 K. Sayılı ilamı ile; ( ... Davada, tarafların daha önce boşandıkları, kesinleşen boşanma ilamında davacı kadın için yoksulluk nafakasına hükmedilmediği, ancak davacının halen üniversitede okuması nedeniyle çalışma imkanı olmadığından yoksulluğa düşmesi nedeniyle, davalıdan aylık 1400 TL yoksulluk nafakası talep ve dava edilmiştir. Davalı, davanın reddini dilemiştir. Mahkemece, davacının boşanmakla yoksulluğa düştüğü, nafakaya ihtiyacı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava dosyası içinde bulunan Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2008/1037 E-2008/324 K. sayılı boşanma dava dosyası içeriğine göre tarafların boşanmalarına karar verilmiş, ancak davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmemiş, hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmiş, fakat Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 2008/10081 E-2010/11129 K. sayılı ilamı ile “Eşlerin eşit kusurlu bulunduklarının anlaşılmasına göre” temyiz itirazları reddedilerek onama kararı verilmiş, yerel mahkeme hükmü 04.11.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Kesin hüküm hem kişiler, hem de devlet için hukuksal durumda istikrar sağlar. Hukuksal güvenlik ve yargı erkine güven, kesin hüküm kurumu ile sağlanır. O halde mahkemece, açılan nafaka davasının kesin hükümden dolayı reddedilmesi gerekirken, kesin hükmün varlığı dikkate alınmadan, kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece, önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, yoksulluk nafakası istemine ilişkindir. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçelerle bozulmuştur. Yerel mahkemece, “Karşıyaka 3.Aile Mahkemesi'nin 06.04.2009 tarih ve 2008/1037 esas, 2008/324 karar sayılı dava dosyasında davalı kadının yargılama sürecinde yoksulluk nafakası talebinde bulunmadığı, boşanmaya ilişkin hüküm kurulurken talep olmadığından yoksulluk nafakası hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, yoksulluk nafakasına ilişkin ortada bir hükmün bulunmaması nedeniyle kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği” gerekçesiyle önceki kararda direnmiştir. Hükmü temyize, davalı vekili getirmiştir. Karşıyaka 3.Aile Mahkemesi'nin 2008/1037 esas ve 2009/324 karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde; davacı F. tarafından davalı M. aleyhine boşanma davası açıldığı, davalı kadın vekili davaya verdiği cevap dilekçesinde tedbir nafakası isteğinde bulunduğu, ancak ne cevap dilekçesinde ne de yargılamanın diğer aşamalarında yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat istemlerinde bulunmadığı, yapılan yargılama sonunda mahkeme, kusurun tamamının davalı kadında olduğu gerekçesiyle tarafların boşanmalarına; davalı kadın yararına tedbir nafakasına hükmedildiği, davalı kadın vekilinin, boşanmada kusur yönüyle ve yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat istekleri hakkında mahkemece olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle hükmün temyizi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi'nin 2008/10081 esas ve 2010/11129 karar sayılı ilamı ile hükmün onandığı; yoksulluk nafakası ile maddi ve manevi tazminat istekleri hakkında, mahkemece, olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği gerekçesiyle onama ilamına karşı karar düzeltme isteminde bulunulduğu, Daire'ce karar düzeltme isteminin reddine ile kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararının içerikleri itibariyle Hukuk Genel Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; Karşıyaka 3.Aile Mahkemesi'nin 04.06.2009 tarih ve E:2008/1037, K:2009/324 sayılı boşanmaya ilişkin dava dosyasında, yoksulluk nafakasının istenmemiş olması mahkemece de bu konuda olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması, bu hususun daha sonra temyiz ve karar düzeltme nedeni olarak ileri sürülmesi, Yargıtay'ca bu istemlerin reddine karar verilmiş olmasının, yoksulluk nafakası bakımından görülmekte olan davada kesin hüküm oluşturup oluşturmayacağı noktasında toplanmaktadır. Dava şartları, mahkemece davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan “kamu düzeni” ile ilgili zorunlu koşullardır. Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, incelemek durumunda olup; bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartları, dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar var olmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda, mahkemenin davayı mesmu ( dinlenebilir ) olmadığından reddetmesi gerekir. Dava şartlarından bazıları olumlu ( davanın açılması sırasında var olması gerekli ); bazıları ise olumsuz ( davanın açılması sırasında bulunmaması gereken ) şartlardır. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hükmün amacı kişiler arasındaki uyuşmazlıkların kesin bir biçimde çözümlenmesidir. Bu amacın gerçekleşmesinde, hem kişilerin hem de Devletin yararı vardır. Çünkü kişiler, arasındaki uyuşmazlığın kesin bir biçimde sonuçlanması için dava sırasında bütün olanaklarını kullanırlar ve dava sonucunda verilecek kararla artık, bu uyuşmazlığın sona ermesini isterler. Bu açıdan, Devletin de menfaati söz konusudur. Çünkü Devlet, mahkemelerin sınırsız bir biçimde aynı uyuşmazlık ( dava ) ile sürekli ve yinelenerek meşgul edilmesini istemez. Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile [1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ( HUMK ) madde 237; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK ) madde 114/1-i] çözümlenmemiş olması da dava şartıdır. Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır. Keza hak düşürücü süre de olumsuz dava şartlarından olup davanın esastan görülmesine engel olup, yanlışlıkla işin esası incelenmiş ve herhangi bir nedenle ( davanın ispatı, kabul, feragat vs. ) esastan karar verilmiş olsa bile, hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşıldığı takdirde, davanın bu nedenle reddi gerekir. Dava konusu uyuşmazlık hakkında bir kesin hüküm bulunuyorsa, aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz. Kesin hüküm itirazı, davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de; ( Yargıtay’ın da ) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden ( dava şartı yokluğundan ) reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay'da ( temyiz veya karar düzeltme aşamasında ) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir. Bu bakımdan usulü kazanılmış hakkın istisnasıdır ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez ( Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt:V, 6. Baskı, İstanbul 2001, s.4980 vd.; Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 gün ve E:1991/5-215, K:342 sayılı ilamı ). Kesin hüküm, şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm, olmak üzere ikiye ayrılır. Şekli anlamda kesin hüküm, sözü edilen karara karşı artık bütün olağan yasa yollarının kapandığı anlamına gelir. Yasa yolu açık olan bir karar, yasa yoluna başvurma süresi geçmekle de kesinleşir. Öte yandan, temyiz yolu açık olan bir karar temyiz edilip sonuçta onanmış ve karar düzeltme süresi geçirilmişse, ya da karar düzeltme yoluna gidilip de bu istem reddedilmişse veyahut yasa yoluna başvurmaktan feragat edilmişse verilen hüküm şekli anlamda kesinleşir. Bir hüküm bir kere şekli anlamda kesinleşirse, artık bu hükme karşı, olağan yasa yollarına başvurulamaz. Bir kararın maddi anlamda kesinleşmesi için öncelikle şekli anlamda kesinleşmesi gerekir. Maddi anlamda kesin hükmün koşulları 1086 sayılı HUMK’nun 237. maddesinde açıklanmıştır. Birinci dava ile ikinci davanın müddeabihlerinin ( konusunun ), dava sebeplerinin ( vakıaların ) ve taraflarının aynı olması maddi anlamda kesin hüküm oluşturur. 6100 sayılı HMK’nun 303/1. maddesi de; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” şeklinde benzer bir tanımı içermektedir. Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; ikinci koşulu, müddeabihin aynılığı; üçüncü koşulu ise, dava sebebinin aynı olmasıdır. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabih; dava konusu yapılmış olan hak, yani dava ile elde edilmek istenilen sonuçtur. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin ( konularının ) aynı olup olmadığını anlamak için, hakimin eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler, fiziki bakımdan aynı olsa bile, bu şeyler üzerinde talep olunan haklar farklı ise, müddeabihler aynı değil demektir. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise; dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebep olmayıp, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise; her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar ( olaylar ) aynı ise, diğer iki koşulun da bulunması halinde kesin hükmün bulunduğundan söz edilebilir. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 05.02.2003 gün ve E:2003/21-30, K:2003/57; 23.02.2005 gün ve E:2005/21-66, K:2005/93; 03.03.2010 gün ve E:2010/11-75, K:2010/121; 08.12.2010 gün ve E:2010/1-602, K:2010/643 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir. Kesin hüküm, ilk önce ( hükmü veren mahkeme de dahil diğer bütün ) mahkemeleri bağlar. Yani mahkemeler, aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında verilmiş olan bir kesin hüküm ile bağlıdırlar. Aynı davayı bir daha ( yeniden ) inceleyemezler ( kesin hüküm itirazı ) ve aynı konuya ilişkin yeni bir davada, önceki davada verilmiş olan kesin hüküm ile bağlıdırlar ( Baki Kuru, age., C.V, s.5051-5053; HGK'nun 28.03.2012 gün ve E:2011/2-890, K:2012/239; HGK'nun 14.11.2012 gün ve E:2012/20-583, K:2012/789 sayılı ilamları ). Önceki boşanmaya ilişkin davada yoksulluk nafakası isteğinin bulunmaması nedeniyle mahkemenin bu konuda olumlu olumsuz karar vermemesi doğaldır ( HUMK m.74 ). Bu hususun temyiz konusu yapılması ve temyiz isteğinin reddi ile hükmün onanması; keza aynı yönündeki karar düzeltme isteğinin reddi, bu isteklerin yerinde bulunmaması anlamında değil, kadının yoksulluk nafakası konusunda isteğinin olmamasındandır. Sonuç olarak ifade etmek gerekir ki; boşanmaya ilişkin davada davalı kadın yoksulluk nafakası talebinden feragat etmiş değildir. Davalı kadın yoksulluk nafakası isteğini boşanma davası içinde isteyebileceği gibi, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde bağımsız bir dava ile de isteyebilir ( TMK. m.178 ). Nitekim, Hukuk Genel Kurulu'nun 26.05.1993 gün ve E:1993/2-107, K:1993/205 sayılı ilamı da, aynı yöndedir. Hal böyle olunca; yerel mahkemenin, “yoksulluk nafakasına ilişkin orta yerde bir hükmün bulunmaması nedeniyle kesin hükmün varlığından söz edilemeyeceği” gerekçesiyle önceki kararında direnmesi yerindedir. Ne var ki, bozma nedenine göre, diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesi gerekir. SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı F. vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 3.HUKUK DAİRESİ’NE GÖNDERİLMESİNE, 1086 sayılı HUMK'nun 440/III- ( 1 ).maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.06.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi. Kazancı |
10-03-2014, 12:17 | #30 |
|
T.C.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2013/2-231 K. 2013/1370 T. 18.9.2013 • BOŞANMA DAVASI ( Davalının Boşanmak İstediğini Ayrıca Davacıdan Aylık Nafaka Talep Ettiğini Bildirdiği - Bu Beyanın Talep Edilen Nafakaların Tedbir Nafakası Olduğu Açıkça Belirtilmedikçe Boşanmadan Sonraki Yoksulluk Nafakası İsteğini de Kapsadığı ) • YOKSULLUK NAFAKASI ( Boşanma - Davalının Davacıdan Aylık Nafaka Talep Ettiğine Dair Beyanının Talep Edilen Nafakaların Tedbir Nafakası Olduğu Açıkça Belirtilmedikçe Boşanmadan Sonraki Yoksulluk Nafakası İsteğini de Kapsadığı/Yoksulluk Nafakası İsteği Hakkında Bir Karar Verilmesi Gerektiği ) • TEDBİR NAFAKASI ( Davalının Oturumdaki Beyanının Talep Edilen Nafakaların Tedbir Nafakası Olduğu Açıkça Belirtilmedikçe Boşanmadan Sonraki Yoksulluk Nafakası İsteğini de Kapsadığının Gözetilmesi Gerektiği - Boşanma Davası ) • NAFAKA TALEBİNDE NAFAKA ÇEŞİDİNİN BİLDİRİLMEMESİ ( Davalının Boşanmak İstediğini Ayrıca Davacıdan Aylık Nafaka Talep Ettiğini Bildirdiği - Bu Beyanın Talep Edilen Nafakaların Tedbir Nafakası Olduğu Açıkça Belirtilmedikçe Boşanmadan Sonraki Yoksulluk Nafakası İsteğini de Kapsadığı ) 4721/m.175 ÖZET : Dava, boşanma, tazminat ve nafaka istemlerine ilişkindir. boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eşin, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak yoksulluk nafakası isteyebilmesi için öncelikle bu konuda bir talebin bulunması gerekir.Talep yazılı şekilde ve hatta sözlü olarak da yapılabilir. Ancak hukuki sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanağına geçirilmesi zorunludur. Davalı oturumda "boşanmak istediğini, ayrıca davacıdan aylık 250 TL nafaka talep ettiğini" bildirmiştir. Bu beyan, talep edilen nafakaların tedbir nafakası olduğu açıkça belirtilmedikçe boşanmadan sonraki yoksulluk nafakası isteğini de kapsamaktadır. Bu durum dikkate alınarak davalının yoksulluk nafakası isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken istek olmadığından bahisle karar verilmesi doğru bulunmamıştır. DAVA : Taraflararasındaki “boşanma, tazminat ve nafaka” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 12. Aile Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 18.11.2011 gün ve 2009/900 E. 2011/1050 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 17.09.2012 gün ve2012/1781 E. 2012/21391 K. sayılı ilamı ile; ( … 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir. 2-Davalı 10.02.2010 tarihli oturumda "boşanmak istediğini, ayrıca davacıdan aylık 250 TL nafaka talep ettiğini" bildirmiştir. Bu beyan, talep edilen nafakaların tedbir nafakası olduğu açıkça belirtilmedikçe boşanmadan sonraki yoksulluk nafakası isteğini de kapsamaktadır. Bu durum dikkate alınarak davalının yoksulluk nafakası isteği hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken istek olmadığından bahisle yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır... ), Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk GenelKurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiğianlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü: KARAR : Dava, boşanma, tazminat ve nafaka istemlerine ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, tarafların evlenmelerinden sonra davalının aile dışındaki konuşmalarda davacı kocasını küçük düşürücü ve onurunu kırıcı sözler sarfetmesi nedeniyle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığını, müşterek hayatın davalının kusurlu davranışları nedeniyle çekilmez hale geldiğini beyanla, tarafların boşanmaları ile davalının onur kırıcı sözleri nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı asil duruşmadaki imzalı beyanında özetle, açılan boşanma davasını kabul ettiğini ancak dilekçe içeriğini kabul etmediğini, davacının evine ve ailesine bakmaması nedeniyle geçimsizlik meydana geldiğini, boşanmak istediğini ayrıca, aylık 250 TL nafaka ile maddi ve manevi tazminat talep ettiğini beyan etmiştir. Yerel mahkemece, tarafların eşit kusurlu davranışları nedeniyle evlilik birliği temelinden sarsıldığından tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, talep edilmediğinden yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, mahkemece, yoksulluk nafakasının açıkça ve miktar belirtilmek suretiyle talep edilmesi gerektiği belirtilerek önceki kararda direnilmiştir. Direnme hükmü, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık,davalının usulüne uygun olarak yoksulluk nafakası talebi bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175.maddesidir. Anılan madde uyarınca, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Belirtilmelidir ki, yoksulluk nafakası talebi ile dava açılması, mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi'nde bir süreye tabi tutulmamış iken, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 178. maddesinde ise, bir yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür. Maddeye göre, evliliğin boşanma ile sona ermesinden doğan dava hakları, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde zamanaşımına uğrar. Buna göre,yoksulluk nafakası boşanma kararının kesinleşmesinden sonra hüküm ifade eden, boşanmaya bağlı fer'i bir hak olduğundan ve 4721 sayılı TMK'nda boşanmadan sonra talep edilemeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, boşanma davası içerisinde istenebileceği gibi, o dava devam ederken ya da sonuçlandıktan sonra, boşanma hükmünün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde bağımsız bir dava ile de istenebilir. Bu bağlamda,yoksulluk nafakası takdiri için önce, boşanmaya hükmedilmesi ve sonrasında diğer üç şartın gerçekleşmiş olup olmadığı araştırılarak sonucuna göre karar vermek gerekmektedir. Bu üç unsur ise şunlardır. a )Bu konudahüküm tesisi için öncelikle istek olması gerekmektedir. b )İstekte bulunanın, boşanmaya sebep olan olaylarda diğer eşten daha ağır kusuru olmaması gerekmektedir. Başka bir anlatımla nafaka isteyenin boşanmada kusursuz olması veya en azından kusurunun diğer eş ile eşit düzeyde bulunması gerekmektedir. Şayet boşanma istek sahibinin tam yada baskın kusuru ile kesinleşmiş ise kendisine yoksulluk nafakası takdiri mümkün değildir. c )Üçüncü koşul da nafaka isteyenin, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin kanıtlanmasıdır. Görüldüğü üzere, boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eşin, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak yoksulluk nafakası isteyebilmesi için öncelikle bu konuda bir talebin bulunması gerekir.Talep yazılı şekilde ve hatta sözlü olarak da yapılabilir. Ancak hukuki sonuç doğurabilmesi için sözlü isteklerin mahkeme tutanağına geçirilmesi zorunludur. Hukuk GenelKurulu’nun 22.02.1995 gün 1994/2-876 E. 1995/95 K.; 09.04.2003 gün 2003/2-280E. 2003/274 K. ve 12.06.2013 gün 2012/2-1706 E. 2013/814 K. sayılı kararlarındada aynı ilkeler benimsenmiştir. Somut uyuşmazlıkta davalı kadın, 10.02.2010 tarihli oturumda “...boşanmak istiyorum, ayrıca davacıdan aylık 250 TL nafaka talep ediyorum...” şeklinde beyanda bulunmuş, 03.01.2012 tarihli temyiz dilekçesinde de bu talebinin yoksulluk nafakasına ilişkin olduğunu belirtmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle davacı vekilinin 03.01.2012 tarihli temyiz dilekçesinde taleplerinin yoksulluk nafakasına ilişkin olduğunu belirtmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usulve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca hükmün tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. Kazancı |
Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk) | |
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Yanıt | Son Mesaj |
Tedbir Nafakası Yargıtay Kararları | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 34 | 06-01-2024 11:10 |
İştirak Nafakası Yargıtay Kararları | Av.Habibe YILMAZ KAYAR | Aile Hukuku Çalışma Grubu | 32 | 13-10-2023 00:08 |
Yargıtay Kararları | adıge | Hukuk Sohbetleri | 5 | 28-07-2007 15:24 |
Yoksulluk Nafakası | A. B. KILIÇCAN | Hukuk Soruları Arşivi | 1 | 27-02-2002 17:43 |
Yargıtay Kararları | onur | Hukuk Soruları Arşivi | 6 | 27-02-2002 03:44 |
Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir. |