Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

çırağın iş kazası neticesi tazminat davası

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-12-2007, 17:51   #1
leyla güngör

 
Varsayılan çırağın iş kazası neticesi tazminat davası

merhaba çıraklık sözleşmesine tabi olan 17 yaşında bir gencin iş kazası sonucu parmağı kesilmek zorunda kaldı. Asliye hukuk mahkemesinde maddi tazminat davası açacağım. İş hukukuna tabi değil.3308 sayılı yasaya tabi. Davalı olarak işyerini göstereceğim. Bu davada dikkat edeceğim hususlar ne olabilir, çırağın eğitim gördüğü alan torna iken pres makinalarında çalıştırılması, ustanın denetiminde çalıştırılmaması her halde önemli etken. İşyeri şirket olup, alacağımızı garanti altına almak için araç ve gayrımenkul yok ne gibi bir tedbir alabilirim bir fikir verebilirseniz sevinirim.
Old 18-12-2007, 18:01   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/10137
K. 2006/14661
T. 14.11.2006
• SİGORTA BAŞLANGIÇ TARİHİNİN BELİRLENMESİ ( Çalışmanın Eğitim Nitelikli mi Üretime Katılarak mı Gerçekleştiği Belirlenmeli Böylelikle Davacının Çırak Olarak Kabul Edilip Edilemeyeceği Saptanması Gereği )
• SİGORTALILIĞIN TESPİTİ ( Çalışma İlişkisi Aydınlatılarak Çalışmanın Eğitim Nitelikli mi Üretime Katılarak mı Gerçekleştiği Belirlenmeli Böylelikle Davacının Çırak Olarak Kabul Edilip Edilemeyeceği Saptanması Gereği )
• ÇIRAKLIK İLİŞKİSİ ( Çalışmanın Eğitim Nitelikli mi Üretime Katılarak mı Gerçekleştiği Belirlenmesi Gereği - Çalışmanın Tespiti )
506/m.1,3,6,108
ÖZET : Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde bir gün süreyle hizmet akdine dayalı çalıştığının ve bu çalışmanın sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.

506 sayılı Kanun'un 108. maddesinde, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcı olarak ilk defa çalışmaya başlanılan tarih kabul edilmiştir. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir.

Öte yandan; 506 sayılı Kanun'un 3/II-B maddesinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda; sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin çalışma yerine sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci planda tutulması durumlarında çıraklık ilişkisinin sözkonusu olamayacağı benimsenmelidir.

Olayda, öncelikle davacının davalı işyerinde hüküm altına alınması istenilen tarihte çalışıp çalışmadığı belirlenmeli, çalışmanın varlığı durumunda bu kez çıraklık sözleşmesi düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, çalışma ilişkisi aydınlatılarak, çalışmanın eğitim nitelikli mi, üretime katılarak mı gerçekleştiği belirlenmeli, böylelikle davacının çırak olarak kabul edilip edilemeyeceği saptanarak sonuca göre karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.07.1977 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Dava, 20.01.1962 doğumlu olan davacının davalı işverene ait işyerinde 01.07.1977 tarihinde bir gün süreyle hizmet akdine dayalı çalıştığının ve bu çalışmanın sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir. Dosya içeriğinden; davacının 03.10.1977 tarihinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesinde 01.07.1977 tarihinde çırak olarak işe alındığının, işverence sunulan dönem bordrosunda 01.07.1977-26.07.1977 tarihleri arasında çırak olarak çalıştığının yazılı bulunduğu, anılan bordroda sigortalı dışında gösterilen oniki kişinin de çırak olduğunun belirtildiği, davacının 2089 sayılı Kanun hükümlerine göre çırak olarak çalıştırıldığı yönünde işverence davaya cevap verilmiş ise de, yöntemince araştırma ve inceleme yapılmadan, eylem ve çalışmanın niteliğinin saptanması açısından tanık dahi dinlenmeksizin yapılan yargılama sonunda mahkemece istemin reddi yönünde hüküm kurulmuştur.

Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanun'un 108. maddesinde, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanun'lara veya bu Kanun'a tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olarak kabulü öngörülmüştür. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanun'un 2. maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6. madde gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Sigortalılığın zorunlu, kişiye bağlı, devredilemez niteliği gereğince, bu tür davaların kamu düzenine ilişkin olduğu açık ve özel bir duyarlılıkla çözümlenmesi zorunludur. Yöntemince düzenlenip süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, fiili çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanun'un 2., 6. ve 108. maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık sözkonusu olamaz. Bu kapsamda, işe giriş bildirgesi Kuruma verilmesine karşın yasal diğer belgelerin bulunmadığı durumlarda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun konu ile ilgili 16.06.1999 gün ve 510/527, 30.06.1999 gün ve 549/555, 05.02.2003 gün ve 35/64, 15.10.2003 gün ve 634/572, 24.11.2004 gün ve 538/621, 01.12.2004 gün ve 629/641 sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği gibi ve özellikle inceleme konusu dava yönünden, işyerinde tutulması gerekli dosya, puantaj kayıtları ve ücret bordroları ile kurumdaki belge ve kayıtlardan yararlanılmalı, müfettiş raporları olup olmadığı araştırılmalı, aynı dönem bordrosunda kayıtlı sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde komşu işyeri sahipleri ile çalışanlarının da bilgi ve görgülerine başvurularak gerçek çalışma olgusu somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanmalıdır.

Öte yandan; 506 sayılı Kanun'un 3/II-B maddesinde, özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında, çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile bu Kanun'un 35. maddesi hükümlerinin uygulanmayacağı belirtilmiştir. Bu kapsamda; sigortalı ile işveren arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve sigortalının çırak olup olmadığı belirlenirken çalışma ilişkisi irdelenmeli, çıraklık sözleşmesinde akdi ilişkinin üstün niteliğinin çalışma yerine sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesi olduğu hususu gözetilmeli, sigortalının işyerinde üretimle ilgili çalışmalara eylemli olarak katılması ve meslek ve sanat eğitiminin ikinci planda tutulması, bir başka anlatımla sigortalının emeğiyle işyeri ve işverene katkıda bulunması durumlarında çıraklık ilişkisinin sözkonusu olamayacağı benimsenmelidir.

Bu açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; öncelikle davacının davalı işyerinde hüküm altına alınması istenilen tarihte çalışıp çalışmadığı belirlenmeli, çalışmanın varlığı durumunda bu kez çıraklık sözleşmesi düzenlenip düzenlenmediği araştırılmalı, yukarıda anılan çalışma ilişkisi aydınlatılarak, çalışmanın eğitim nitelikli mi, üretime katılarak mı gerçekleştiği belirlenmeli, böylelikle davacının çırak olarak kabul edilip edilemeyeceği saptanarak elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.

Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular gözönünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.11.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 18-12-2007, 18:03   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan leyla güngör
İş hukukuna tabi değil.3308 sayılı yasaya tabi.

Konuyu araştırdığınız belli. Ancak yukarıdaki kararın koyulaştırdığım bölümüne dikkat çekmek istiyorum. İşinize yarayabilir mi? Daha sonra diğer sorulara yanıt aramak kolay olur.

Saygılarımla
Old 18-12-2007, 18:19   #4
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/10-629
K. 2006/669
T. 18.10.2006
• HİZMET TESPİTİ ( Taraflar Arasında Çıraklık Sözleşmesi Bulunup Bulunmadığı ve Sigorta Primlerinin Kim Tarafından Ödendiği Araştırılarak İşyeri Çalışma Düzeni Çalıştırılan Kişinin Yaşı Aldığı Ücret ve Mesleği Öğrenme Gibi Unsurlar da Dikkate Alınması Gereği )
• ÇIRAKLIK SÖZLEŞMESİ ( Taraflar Arasında Bulunup Bulunmadığı ve Sigorta Primlerinin Kim Tarafından Ödendiği Araştırılarak İşyeri Çalışma Düzeni Çalıştırılan Kişinin Yaşı Aldığı Ücret ve Mesleği Öğrenme Gibi Unsurlar da Dikkate Alınması Gereği )
• SİGORTA PRİMLERİ ( Taraflar Arasında Çıraklık Sözleşmesi Bulunup Bulunmadığı ve Sigorta Primlerinin Kim Tarafından Ödendiği Araştırılarak İşyeri Çalışma Düzeni Çalıştırılan Kişinin Yaşı Aldığı Ücret ve Mesleği Öğrenme Gibi Unsurlar da Dikkate Alınması Gereği )
506/m.60/G,79/10
ÖZET : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece, taraflar arasında çıraklık sözleşmesi bulunup bulunmadığı ve sigorta primlerinin kim tarafından ödendiği araştırılarak, işyeri çalışma düzeni, çalıştırılan kişinin yaşı, aldığı ücret ve mesleği öğrenme gibi unsurlar da dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile çıraklık ilişkisi olduğundan bahisle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

DAVA : Taraflar arasındaki "hizmet tespiti" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ödemiş Asliye 1. Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 16.5.2005 gün ve 2001/482-2005/254 sayılı kararın incelenmesi taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23.10.2006 gün ve 2005/10582-2006/78 sayılı ilamı ile;

( ... Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalılar Sosyal Sigortalar Kurumu ve SNS Elektronik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinin tüm, davacı Mehmet Vural'ın, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

1- Davacı, 01.12.1983-21.01.2001 tarihleri arasında davalı şirkete ait işyerinde sigortalı olarak çalıştığının tespitini talep etmiş, mahkemece, davanın kısmen kabul ve kısmen reddi ile; 01.12.1983-25.04.1988 tarihleri arasındaki çalışmanın çıraklık niteliğinde olduğu ve sigortalı çalışma olarak nazara alınamayacağı, 26.04.1988-15.09.1994 tarihleri arasındaki çalışmanın hak düşürücü süre nedeniyle; bu dönemlere ilişkin istemin reddine, 15.09.1994-31.01.2000 tarihleri arasında ise; Kuruma bildirilmeyen 104 gün çalışma olduğunun tespitine karar verilmiştir.

2- Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır.

3- Davacının işyerine 01.12.1983 tarihinde girdiği, 30.09.1988 tarihinde işyerinden ayrıldığı, 15.03.1989 tarihinde girip, 30.04.1989 tarihinde ayrıldığı, 14.07.1989 tarihinde girip 30.08.1989 tarihinde ayrıldığı, 01.11.1991 tarihinde girdiği, 01.09.1994 tarihinde ayrıldığı, son olarak 15.09.1994 tarihinde girdiği, 31.01.2000 tarihinde ayrıldığı, 02.10.1989-31.10.1991 tarihleri arasında Serpil Kırlı'ya ait inşaat işyerinde çalıştığı, dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durum, davacının 01.12.1983-31.01.2000 devresinde kesintili çalıştığının karinesidir. Davacının çalıştığı dönemlerde, ücret ödemelerini ve sigorta primi kesintilerini gösterir bir kısmı imzasız, bir kısmı imzalı olan hizmet erbabı ücret ödeme bordrolarını, işveren ibraz etmiştir.

4- Dosyadaki bilgi ve belgeler ile tanık anlatımlarına göre, İstemin niteliği itibariyle, davacı ile işveren arasında çıraklık sözleşmesinin mevcut olduğunun iddia ve ispat edilmemiş olmasına, davacının, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara katıldığının, böylece işverene bağımlı olarak emeğiyle işyeri faaliyetlerine ve işverene maddi biçimde katkıda bulunduğu, o nedenle de hizmet ilişkisine bağlı olarak sigorta primi kesintisi de yapılmak suretiyle ücret aldığının belirgin olması karşısında; 01.12.1983 tarihinden davacının 18 yaşını ikmal ettiği 29.04.1988 tarihine kadar hizmet akdine dayalı çalışmanın mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan 506 Sayılı Kanunun 60/G maddesi; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları uygulanmasında 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi olanların sigortalılık sürelerinin 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edileceği, ancak bu tarihten önceki sürelerin ise prim ödeme gün sayısına dahil edileceği hükmü gözetildiğinde, aynı Kanunun Geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmayan ve 29.04.1970 doğumlu olan davacı sigortalının, hizmet tespiti davasına konu 18 yaşını ikmal ettiği tarihten önceye ilişkin çalışma sürelerinin prim ödeme gün sayısı olarak değerlendirilmesi gereğinin göz ardı edilerek bu döneme ilişkin çıraklık ilişkisi olduğundan bahisle, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

5-506 Sayılı Kanunun 79. maddesinde yer alan hak düşürücü süre "yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar" için geçerli olup, 15.03.1989, 14.07.1989, 01.11.1991 tarihinde işe girişi gösteren, işe giriş bildirgelerinin varlığı karşısında, artık işe giriş bildirgesi verilen dönemlerden sonrasına ilişkin çalışmalar açısından hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceği cihetle, davacının 18 yaşını ikmal ettiği tarih ile, en son işe giriş tarihi 15.09.1994 tarihi arasındaki dönemde geçen çalışmaların hak düşürücü süreye uğradığından bahisle, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

6- Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; davacının işe girdiği tarihler ile işten ayrıldığı tarihler arasındaki Hizmet Erbabı Ücret Bordrolarındaki davacının imzasını taşıyan aylarda mevcut çalışma günü aynen, imza olmayan aylarda ise 30 çalışma günü çalışılmış olduğu dikkate alınarak, 01.12.1983-29.04.1988 tarihleri arasında, prim ödeme günü olarak gözetilmesi gereken 1505 gün, 30.04.1988-30.09.1988 tarihleri arasında 150 gün, 01.11.1991-01.09.1994 tarihleri arasında 105 gün, 15.09.1994-31.01.2000 tarihleri arasında 58 gün, davacının Kuruma bildirilmeyen çalışması olduğunun tespitine karar vermektir.

Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular doğrultusunda karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır... ) ,

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin 01.12.1983-21.01.2001 tarihleri arasında davalı Şirkete ait işyerinde sigortalı olarak çalıştığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Şirket vekili, davacının müvekkiline ait işyerinde sürekli çalışmadığını, 18 yaşından küçük olduğu 29.4.1988 tarihinden önceki çalışmalarının sigortalılık süresinde hesaba katılamayacağını ve tespit davalarının beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerektiğini savunmuş; davalı Sosyal sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili ise, beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, "davacının 01.12.1983-25.04.1988 tarihleri arasında çırak sigortalı niteliğinde çalıştığı ve 18 yaşın ikmalinden önceki çalışmanın sigortalı çalışma olarak nazara alınmayacağı, 18 yaşın ikmalinden sonra 26.04.1988-15.09.1994 tarihleri arasındaki çalışmalarının ise hak düşürücü süreye uğradığı" gerekçesiyle "bu dönemlere ilişkin talebin reddine, 15.09.1994-31.01.2000 tarihleri arası Kuruma bildirilmeyen 104 gün çalışma olduğunun tespitine" dair verdiği karar Özel Daire'ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece "İzmir Valiliği Ödemiş Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nün cevabi yazısından davacının 4.11.1985-25.4.1988 tarihleri arasında çırak sigortalı niteliğinde kaydı bulunduğunun bildirildiği anlaşıldığından 18 yaşın ikmalinden önceki dönemin sigortalılık başlangıcı olarak değerlendirilemeyeceği; davacının en son işe girdiği 15.9.1994 tarihinden önce aynı iş yerinde muhtelif tarihlerde işe giriş ve ayrılışları olduğu anlaşıldığından, 18 yaşın ikmalinden sonra 15.9.1994 tarihine kadar olan dönem çalışmalarının hak düşürücü süreye uğradığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, 29.04.1970 doğumlu olan davacının davalı işyerine 01.12.1983 tarihinde girdiği ve 30.09.1988 tarihinde ayrıldığı, 15.03.1989 tarihinde yeniden girip, 30.04.1989 tarihinde ayrıldığı; bundan sonra 17.07.1989 tarihinde girip 30.08.1989 tarihinde ayrıldığı, ardından 01.11.1991 tarihinde girip 01.09.1994 tarihinde ayrıldığı ve son olarak da 15.09.1994 tarihinde işyerine girip, 31.01.2000 tarihinde ayrıldığı anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlık, davacının 18 yaşını ikmal ettiği 29.04.1988 tarihi ile en son işe giriş tarihi olan 15.09.1994 tarihi arasındaki çalışmalarının hak düşürücü süreye uğrayıp uğramadığı; 18 yaşından önceki döneme ilişkin çıraklık ilişkisi bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.

1 ) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 79/10. maddesinde "Yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları nazara alınır" hükmü öngörülmüştür.

Bu açık hüküm karşında, yönetmelikle tespit edilen belgelerin ( işe giriş bildirgesinin ) verilmesi durumunda 5 yıllık hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği açıktır. Eş söyleyişle, yönetmelikle tespit edilen belgeler kapsamında işe giriş bildirgesinin verilmesi durumunda, bildirgede öngörülen işe başlama tarihinden sonrası için hak düşürücü süreden bahsedilemez.

Somut olayda; davacı ile ilgili olarak 15.03.1989, 17.07.1989 ve 01.11.1991 tarihli işe giriş bildirgelerinin verildiği dosya kapsamından anlaşıldığından, davacının 18 yaşını ikmal ettiği 29.04.1988 tarihi ile 15.09.1994 en son işe giriş tarihi arasındaki dönemde geçen çalışmaları için hak düşürücü sürenin geçmediği kuşku ve duraksamadan uzaktır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen ve davacının 18 yaşını ikmal ettiği 29.04.1988 tarihi ile en son işe girdiği 15.09.2004 tarihi arasındaki dönemde geçen çalışmaları için hak düşürücü süreden söz edilemeyeceğine işaret eden Özel Daire bozma gerekçesine uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

2 ) 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 3/II ( B ) maddesine göre, özel Kanunda nitelikleri belirtilen çırakların, çıraklık devresi sayılan süre içerisinde malullük, yaşlılık, ölüm sigortaları hükümlerine tabi olmayacakları ve bu hükmün sonucu, belirtilen sürelerin sözü edilen Kanunun 108. maddesinde de gösterilen sigortalılık başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği hükme bağlanmıştır.

Gerçekten çıraklık ilişkisinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak, işyerinde üretimle ilgili çalışmalara katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyeceği açıktır.

Dava konusu olayda, İzmir Valiliği Ödemiş Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğü'nce, davacının merkeze 04.11.1985 tarihinde kaydı yapılıp, 25.04.1988 tarihinde merkezle ilişiğinin kesildiğini bildirilmiş ise de; Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, davacının 01.12.1983-25.04.1988 tarihleri arasında çırak sigortalı niteliğinde çalıştığının kabulü için yeterli değildir.

O halde Yerel Mahkemece, taraflar arasında çıraklık sözleşmesi bulunup bulunmadığı ve sigorta primlerinin kim tarafından ödendiği araştırılarak, işyeri çalışma düzeni, çalıştırılan kişinin yaşı, aldığı ücret ve mesleği öğrenme gibi unsurlar da dikkate alınarak sonuca gidilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile çıraklık ilişkisi olduğundan bahisle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, bu yöne ilişkin Özel Daire bozma gerekçesi değiştirilmek suretiyle bozulmalıdır.

SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 18-12-2007, 18:20   #5
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/3518
Karar: 2006/5644
Karar Tarihi: 01.06.2006
ÖZET: Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
(506 S. K. m. 3, 35, 79)
Dava: Davac
ı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.05.1981 tarihinden bir gün süre ile çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi S.N. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
Karar: Davacı, 114815801 işyeri nolu davalıya ait radyo tamir işyerinde 01.05.1981 tarihinde çalışmaya başladığını, bir müddet çalıştıktan sonra ayrıldığını, işverence işe giriş bildirgesi verilmesine rağmen davalı kurumca dönem bordrosu verilmediğinden bahisle hizmetinin kabul edilmediğini bildirerek 01.05.1981 tarihinde bir gün süre ile sigortalı olarak asgari ücretle çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, işverence davacıya ücret ödenmediği, yol harçlığı, simit parası şeklinde ödemeler yapıldığı, hizmet akit ilişkisinin kurulmadığı, çırak olarak çalıştığı kabul edilerek istemin reddine karar verilmiştir.
Davalı işveren N., işyerinin üzerine kayıtlı olduğunu, eşi tarafından işletildiğini, davacının işyerinde çalıştığını kabul etmiş, eşi İ. ise bildirgedeki imzanın kendisine ait olduğunu, bildirgeyi kendisinin düzenlediğini, ancak davacının askere gidene kadar yanında çırak olarak çalıştığını beyan etmiştir.
Bu davada çözümlenmesi gereken hukuki sorun, hangi durumda gerçek bir çıraklık ilişkisinden söz edileceği, çırakların Sosyal Sigortalar Kanunu açısından sigortalı sayılıp sayılmayacağı ile davacının davalıya ait işyerinde 01.05.1981 tarihinde fiilen çalışıp çalışmadığıdır.
506 Sayılı Yasanın 3/II-B maddesine göre özel kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan ile bu kanunun 35. maddesi hükümleri uygulanmaz. Yasanın bu hükmüne göre çıraklar belirli sigorta kolları ile sınırlı olarak sigortalı sayılmışlardır ki bunlarda hastalık, iş kazası ve meslek hastalığı sigorta kollarıdır.
Davada tespiti istenen dönemde yürürlükte bulunan 2089 sayılı Çırak, Kalfa ve Ustalık Yasası'nın 4. maddesinde, bu kanuna tabi bir sanatı o sanat için düzenlenen tarih ve pratik öğrenim programına göre o işyerinde öğrenmek amacıyla bir çıraklık sözleşmesi ile bir işyeri sahibinin hizmetine giren kimseye çırak deneceği, 5. maddesinde çırak olabilmek için 18 yaşından büyük olmamak gerektiği, 16. maddesinde ise işyeri sahibi veya temsilcisinin çırak adayını çalıştırmaya başlamadan önce velisi veya kanuni mümessili ile üç örnek yazılı bir çıraklık sözleşmesi yapmaya mecbur olduğu, 20. maddesinde sözleşmenin bir örneğinin mahalli Çıraklık Eğitimi Komitesi'ne, derneğe kayıtlı ise ilgili derneğe veya odaya vermek ve sicil numarasını alarak sözleşmeye yazmak zorunda olduğu bildirilmiştir. Öncelikle bir kimseye çırak denebilmesi için o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tarife ve nitelendirmeye uyması gerekir.
Dosyadaki belgelerden davacının işe giriş bildirgesinin verildiği tarihte ondokuz yaşını doldurduğu, bildirgede çırak olarak çalıştığına dair bir açıklama bulunmadığı, davalı işverence de çıraklık sözleşmesi yapıldığına ilişkin bir iddiada bulunulmadığı gibi bu konuda yazılı bir belgede ibraz edilmediği görülmektedir. Çıraklıkta akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Davacı tanığı S'nin beyanlarından davacının işyerindeki çalışmalara bilfiil katıldığı, emeğiyle işyerine ve işverene katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda davacının çırak olarak çalıştığından söz etmek mümkün değildir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 Sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Yapılacak iş; davalı işverence dönem bordrosu verilmediği de gözetilerek komşu işyeri sahiplerinin veya komşu işyerlerinin kayıtlarına geçmiş kimseler tespit edilerek bu kişilerin bilgilerine başvurularak davacının eylemli çalışmasının olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin özellikle hizmet ilişkisinin oluşmasında davacıya ödenen ücretin miktarının etkili olamayacağı düşünülmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 01.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 18-12-2007, 18:27   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan leyla güngör
Bu davada dikkat edeceğim hususlar ne olabilir, çırağın eğitim gördüğü alan torna iken pres makinalarında çalıştırılması, ustanın denetiminde çalıştırılmaması her halde önemli etken. .

Bu yazdıklarınız bence de önemlidir. Sunduğum kararlara göre, çıraklık sözleşmesi mevcut olsa bile;
Alıntı:
akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir

Eğitim gördüğü alan torna iken, pres makinalarında çalıştırılması; kişinin üretimle ilgili alanlara eylemli katıldığını ve eğitimin ikinci plana itildiğini göstermektedir.

Kanaatimce iş kanunu uygulanmalıdır.

Saygılarımla
Old 19-12-2007, 00:05   #7
yaşar

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. Hukuk Dairesi
Esas : 1996/7475
Karar : 1996/7804
Tarih : 01.10.1996
ÖZET : İşverenin rücu alacağımdan sorumlu tutulabilmesi için; kasti veya işçilerin sağlığım konuma ve işgüvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareket etmesi yahut suç sayılır eylemin bulunması gereklidir.
Staj gören Endüstri Meslek Lisesi öğrencisinin; iş-yerinde, iş kazası geçirmesi halinde, kusuru bulunmazsa okul idaresi sorumlu tutulamaz.
Tazminat davasında usulüne uygun olarak alman rapor, rücu alacağı davasının taraflarını bağlar. Tazminat davasında taraf olmayan kişi, ceza davasında kusurlu bulunarak mahkum edilirse, rücu alacağı davasında, uygun görülecek oranda kusurlu kabul edilmelidir.
Rücu alacağı davalarında, her gelir için, ayrı ayrı onay gününden başlayarak faiz uygulanmalıdır.
(506 sayılı SSK. m. 26) (3308 sayılı ÇMEK. m. 25/2-4) (818 sayılı BK. m. 53) (1086 sayılı HUMK. m. 275)
KARAR METNİ :
İş kazasında malul kalan sigortalı işçi için yapılan harcamalar üzerine uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı sebeplerle davanın kısmen kabulüne ait hükmün süresi içerisinde temyizen tetkiki taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davalılar tarafından da duruşma talep edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davanın kanuni dayanağı 506 s. Yasanın 26 ve 3308 s. Yasanın 25/2. maddesidir.
506 s. Yasanın 26. maddesi hükmüne göre işveren ve üçüncü kişilerin rücu alacağından sorumlulukları kasdi veya işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ile yahut suç sayılır eylemleri halinde mümkündür. 3308 s. Yasanın 25/2. maddesinde de, 26. maddedekine koşut bir kural getirilerek; aday çırak, çırak ve öğrencilerin eğitimi sırasında, işyerinin kusuru halinde meydana gelecek iş kazası ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur denmiştir. Bu çevrede, eğitim görülen işyerine ait bir kusur iş kazasına yol açmışsa bundan o işyerinin işverenin sorumlu tutulması doğaldır.
Dava konusu olayda da; sigortalı Suat’ın Z......... Endüstri Meslek Lisesi’nde 27.9.1988 günlü sözleşme uyarınca stajyer öğrenci olup, 23.11.1988 gününde davalı şirkete ilişkin işyerinde çalışırken iş kazasına uğramıştır. Sigortalının eğitim gördüğü işyeri işverenin iş kazasının vukuunda kusurunun varlığı ise, sigortalı tarafından adı geçen davalı aleyhine açılıp kesinleşen tazminat davasında saptanmıştır. Giderek tazminat davasında alınarak hükme esas kılınmış kusur raporu halefiyet ilkesi gereğince işyeri işvereni bakımından işbu rücu davasında bağlayıcıdır. Giderek mahkemenin buna yönelik kabulü yerindedir.
............
...
Old 21-12-2007, 23:11   #8
ali ekmekçi

 
Varsayılan

sayın erginin tespiti çpk önemli şu karar da değişik bir yaklaşımı içeriyor meslektaşım başarılar dileğiyle...demekki çıraklık sözleşmesi var mı ya da yok mu önemli.sorunuz bu konuda açık olmadığı için bu kararı gönderiyorum
T.C.
YARGITAY
Yirmibirinci Hukuk Dairesi
E: 2001/5268
K: 2001/5325
T: 5.7.2001

MADDİ MANEVİ TAZMİNAT
SİGORTALILIKTA YAŞ KOŞULU
GÖREVSİZLİK
ÖZET : Bir kimsenin sigortalı olarak kabulü için yaş koşul olmayıp hizmet aküne dayalı çalışması yeterlidir. Yasalarımızda, sah 18 yaşın altında olan kişilerin çırak olarak kabulünü gerektiren bir hüküm de olmadığından davaya iş mahkemesi sıfatıyla bakılmak gerekirken görevsizlik kurun verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
(818 s. BK. m. 318)
(1475 s. İş. K. m. 5/6)
(5521 s. İMK. m. 1)

Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde görevsizliğe karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Davacı, 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu kapsamında olmadığı gibi, Borçlar Kanununun 318. maddesinin öngördüğü koşullara uygun alarak düzenlenen çıraklık sözleşmesine dayanarak işyerinde çalışmadığı, dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan salt 18 yaşın altında olan kişilerin çırak olarak kabulünü gerektiren Yasalarımızda açık ya da üstü örtülü bir hükümde mevcut değildir. Kaldı ki bir kimsenin sigortalı olarak kabulü için yaş koşul olmayıp hizmet akdine dayalı çalışması yeterlidir. Bu bakımdan davacı hakkında 1475 sayılı Kanunun 5/6. maddesinin uygulama olanağının da olmadığı ortada olup, Dairemizin yerleşik kararları da bu doğrultudadır.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve özellikle 5521 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince İş Mahkemesi sıfatıyla davaya bakmak gerekirken görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle (BOZULMASINA), temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 5.7.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Trafik Kazası - tazminat davası mnokay Meslektaşların Soruları 7 20-06-2014 11:31
Trafik Kazası Sonrası Tazminat Davası lawyer_denizsari Meslektaşların Soruları 7 07-04-2010 01:40
Trafik Kazası - Kusur Oranı - Manevi Tazminat Davası Gamze Manay Meslektaşların Soruları 7 17-05-2007 11:27
Trafik Kazası Sonucu Açılacak Tazminat Davası G.T. Hukuk Soruları Arşivi 1 04-03-2002 20:51
Yaralamalı Trafik Kazası Tazminat Davası Gülçin Türker Hukuk Soruları Arşivi 2 27-02-2002 17:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06159806 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.