Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

tebligattan dolayı hukuki sorumluluk

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-06-2009, 10:14   #1
Av. Melik Şengül

 
Varsayılan tebligattan dolayı hukuki sorumluluk

usul ve yasaya aykırı yapılan tebligattan dolayı müvekkilimin uğradığı zararın telafisi memurun ve ptt kurumunun hukuki sorumluluığuna dair yargıtay kararı ve görüşlerineize başvurmak istiyorum şimdiden teşekkürler
Old 26-06-2009, 16:06   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

HUKUK BÖLÜMÜ

E. 2006/280

K. 2006/244

T. 11.12.2006

• PTT ŞUBESİNDEN GÖNDERİLEN İADELİ TAAHHÜTLÜ MEKTUPLARIN KAYBOLMASI ( Maddi ve Manevi Tazminat Talebi/Adli Yargı Yerinde Görüleceği - İdari İşlem Ya da Eylemden Doğmuş Bir Zarar Söz Konusu Olmadığı )

• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( PTT Şubesinden Gönderilen İadeli Taahhütlü Mektupların Kaybolması - İdari İşlem Ya da Eylemden Doğmuş Bir Zarar Söz Konusu Olmadığı/Adli Yargı Yerinde Çözümleneceği )

• ZARARIN İDARİ İŞLEM YA DA EYLEMDEN DOĞMUŞ OLMAMASI ( PTT Şubesinden Gönderilen İadeli Taahhütlü Mektupların Kaybolması - Maddi ve Manevi Tazminat Talebi/Adli Yargı Yerinde Görüleceği )

2577/m.2/1-c

406/m.1

5584/m.46,55

ÖZET : PTT Şubesinden gönderilen iadeli taahhütlü mektupların kaybolmasından dolayı uğranılan zarara karşılık, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle dava açılmıştır.
Olayda bir idari işlem ya da eylemden doğmuş bir zarar söz konusu olmayıp, posta göndericisinin uğradığı zarardan dolayı Kuruluşun tazmin yükümlülüğünün saptanmasına ilişkin bulunan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.
OLAY : Davacı, PTT Perpa Şubesinden 1.6.2004 günü 5. Asliye Ticaret Hakimliğine ve İstanbul Tüketici Mahkemesi Hakimliğine iadeli taahhütlü iki adet mektup gönderdiğini, ayrıca 28.6.2004 günü yine Perpa Şubesinden, alıcı Mehmet Nuri Kopuz'a iadeli taahhütlü mektup gönderdiğini, bu iadeli taahhütlü mektuplardan 5. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilene cevap alındığını, diğer iki adet iadeli taahhütlü mektupların alındığına dair iade belgelerinin tarafına iade edilmediğinden, 67,50 YTL. maddi; bu hadiselerle ilgili PTT bürolarında uğradığı kötü muamelelerden duyduğu üzüntüden bahisle de 1.000,00 YTL manevi tazminat ödenmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.
Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilince, birinci savunma dilekçesinde, davada idare mahkemesinin görevli olmadığı ileri sürülerek görev itirazında bulunulmuştur.
İSTANBUL 6. İDARE MAHKEMESİ TEK HAKİMİ; 27.10.2005 gün ve E:2005/2037 sayı ile dava konusu maddi ve manevi tazminat isteminin, davalı idarenin eyleminden kaynaklandığı, bu nedenle davanın eylemden kaynaklı maddi ve manevi tazminat talepli tam yargı davası olduğu anlaşıldığından,uyuşmazlığın görüm ve çözümünün İdare Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle Mahkemelerinin görevliliğine karar vermiştir.
Davalı PTT Genel Müdürlüğü vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki 17.2.2006 günlü dilekçesi üzerine dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına gönderilmiştir.
YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "İdari Dava türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin değişik ( 1/c ) bendinde, "Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar'ın idari davalar arasında sayıldığı, davanın; davacının, alıcısı Mehmet Nuri Kopuz'a gönderilmek üzere 28.6.2004 tarihinde davalı idareye teslim edilen taahhütlü mektup ile İstanbul Tüketici Mahkemesi Hakimliği'ne gönderdiği iadeli taahhütlü mektubun yerlerine teslim edilmemesi sonucu uğradığını ileri sürdüğü 67.50.- YTL maddi ve 1.000.00.- YTL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte tazmini isteminden ibaret olduğu, davanın çözümü için, sözleşmenin idari sözleşme mi yoksa özel nitelikte bir sözleşme mi olduğunun tespiti gerektiği, idari sözleşmelerin, konusu bir kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin bulunan ve hüküm ve koşulları itibariyle idareye üstün hak ve yetkiler tanıyan; dolayısıyla idarenin kamu gücüne dayalı, re'sen ve tek yanlı hareket edebilme yetkilerini içeren sözleşmeler olduğu, bu nitelikte olmayan diğer sözleşmelerin ise, genelde özel hukuk alanda özel hukuk kurallarına göre düzenlendiği; 6145 sayılı Kanun ile "Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi"nin kurulduğu; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetlerin Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce, telekomünikasyon hizmetlerinin ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırıldığı; 4502 sayılı Kanun ile de "Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü" adını aldığı, 22.2.2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü'nün 3. maddesinin 1 numaralı bendinde, bu Ana Statü ile Genel Müdürlüğün tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğunun belirtildiği ve ayni maddenin 2 numaralı bendinde de, 233 sayılı KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edildiği, buna göre, Posta ve Telgraf Teşkilatı, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu ise de, 233 sayılı KHK ve Ana Statü ile özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılındığının açık olduğu, bu durumda, posta hizmetini yürüten Kuruluş ile bu hizmetten ücreti karşılığında yararlananlar arasındaki hukuki ilişkinin, Kuruluşun günlük iktisadi faaliyetinden doğan bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığında kuşkuya yer bulunmadığı, 5584 sayılı Posta Kanunu'nun 46-55. maddelerinde posta faaliyetleri sırasında doğan zararların nasıl ödeneceği hakkında düzenlemeler getirildiği, PTT idaresinin gördüğü kamu hizmetinde, kurum ile kişi arasında bir akdi ilişki bulunduğu, kişinin ücret karşılığında idareden bir hizmetin yapılmasını istemekte olduğu, davalı idarenin de bu akit içinde yer aldığı, PTT'nin kamu kurumu ve görülen hizmetin kamu hizmeti olmasının, bu hukuki ilişkinin akdi olma niteliğini değiştirmediği, olayda, hizmeti gören kurumun idarenin fiilinden doğan bir zararın varlığı karşısında, özel hukuk alanını ilgilendiren bu davanın, adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle, adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarmış olup, 2247 sayılı Yasanın 10. maddesine göre görev konusunun incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinden istemiştir.
Başkanlıkça 2247 sayılı Yasanın 13. maddesinin 3. fıkrasına göre Danıştay Başsavcısı'nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.
DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü ( P.İ. ) Ana Statüsü'nün 3.maddesinin 1 ve 2. bentlerinde, Türkiye Cumhuriyeti Posta İşletmesi Genel Müdürlüğü'nün Tüzel Kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu, Kuruluşun KHK ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi olduğu kuralına yer verildiği, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname hükümlerine tabi bir kamu iktisadi kuruluşu olan PTT idaresince yerine getirilen posta hizmeti nedeniyle kurum ile vatandaş arasında bir akdi ilişki meydana geldiği, başka bir anlatımla kişinin bedeli karşılığında PTT idaresinden bir hizmetin yapılmasını istediği, muhatabın da sözleşme içinde yer almakta olduğu, PTT'nin kamu kurumu ve görülen hizmetin kamu hizmeti olmasının, bu hukuksal ilişkinin akdi olma niteliğini değiştirmediği, bu itibarla, söz konusu akdin gereklerinin yerine getirilmesi sırasında doğan zararın tazmini istemiyle açılan davanın, özel hukuk alanını ilgilendirdiğinde kuşkuya yer olmadığından, adli yargı yerinde çözümlenmesinin gerektiği ve sonuçta, 2247 sayılı Kanunun 13 ncü maddesi uyarınca, yapılan başvurunun kabulünün uygun olacağı yolunda yazılı düşünce vermiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün, Ahmet AKYALÇIN'ın Başkanlığında, Üyeler: M. Lütfü ÜÇKARDEŞLER, Ahmet VELİOĞLU, Serap AKSOYLU, Z. Nurhan YÜCEL, Levent ÖZÇELİK ve Celal IŞIKLAR'ın katılımlarıyla yapılan 11.12.2006 günlü toplantısında;
I-İLK İNCELEME : Başvuru yazısı ve dava dosyası üzerinde 2247 sayılı Yasanın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı PTT Genel Müdürlüğünün, anılan Yasanın 10/2 maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve 12/1. maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısınca 10. maddede öngörülen biçimde olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık bulunmadığından, görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oybirliği ile karar verildi.
II-ESASIN İNCELENMESİ : Raportör-Hakim Taşkın ÇELİK'in davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının adli yargı yararına olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve Danıştay Başsavcısının davada adli yargının görevli bulunduğuna ilişkin düşünce yazıları ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU'nun davada adli yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : Dava, davacının PTT Şubesinden gönderdiği iadeli taahhütlü mektupların kaybolmasından dolayı; uğradığını iddia ettiği zarara karşılık, maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi istemiyle açılmıştır.
1953 tarih ve 6145 sayılı Kanun ile "Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi" kurulmuş; 1924 tarih ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 10.6.1994 tarih ve 4000 sayılı Kanunla değiştirilen 1. maddesi ile, posta ve telgraf tesis ve işletmesine ilişkin hizmetler Posta İşletmesi Genel Müdürlüğünce ( P.İ ), telekomünikasyon hizmetleri ise Türk Telekomünikasyon A.Ş. tarafından yürütülecek şekilde yeniden yapılandırılmış; 27.1.2000 tarih 4502 sayılı Kanun ile de "Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü" adını almış olup, 22.2.2000 tarih ve 23972 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ana Statü'nün "Hukuki Bünye" başlıklı 3. maddesinin 1 numaralı bendinde, bu Ana Statü ile teşkil olunan Türkiye Cumhuriyeti Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğünün, tüzel kişiliğe sahip faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu belirtilmiş ve aynı maddenin 2 numaralı bendinde de, 233 sayılı KHK. ve bu Ana Statü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tabi bulunduğuna işaret edilmiştir.
Buna göre, Posta ve Telgraf Teşkilatı, tekel kapsamında kamu hizmeti yürüten, tüzel kişiliğe sahip bir kamu kuruluşu ise de, 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Ana Statü ile, özerk bir tarzda ve ekonomik gereklere uygun olarak karlılık ve verimlilik ilkeleri doğrultusunda yönetilmesi amacıyla, iktisadi faaliyetleri bakımından özel hukuk hükümlerine tabi kılındığı açıktır.
Bu durumda, posta hizmetini yürüten Kuruluş ile bu hizmetten ücreti karşılığında yararlananlar arasındaki hukuki ilişkinin, Kuruluşun günlük iktisadi faaliyetlerinden doğan bir özel hukuk ilişkisi niteliğini taşıdığında kuşkuya yer yoktur.
Nitekim, posta faaliyeti sırasında doğan zararlardan dolayı Kuruluşun sorumluluğu ve sınırları ile ödenecek tazminatın miktarları, 1950 tarih ve 5584 sayılı Posta Kanunu'nun IV. Bölümünde yer alan 46-55. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
Belirtilen durum karşısında, olayda bir idari işlem ya da eylemden doğmuş bir zarar söz konusu olmayıp, posta göndericisinin uğradığı zarardan dolayı Kuruluşun tazmin yükümlülüğünün saptanmasına ilişkin bulunan davanın, özel hukuk hükümlerine göre görüm ve çözümünde adli yargı yeri görevli bulunmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan başvurunun kabulü ile İdare Mahkemesinin görevlilik kararının kaldırılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının BAŞVURUSUNUN KABULÜ ile İstanbul 6. İdare Mahkemesi Tek Hakimi'nce verilen 27.10.2005 gün ve E:2005/2037 sayılı GÖREVLİLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 11.12.2006 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.



T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/880

K. 2003/5866

T. 5.5.2003

• HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Usulsüz Tebligat Nedeniyle İhalenin Feshinden Kaynaklanan Zararının Ödetilmesini İstemesi )

• TEBLİĞATIN USULSÜZ OLMASINDAN DOĞAN SORUMLULUK ( Dava Konusu Olayda Tebliğatın Usulsüzlüğünden Dolayı Davalının Sorumluluğunun Bulunmadığının Kabul Edilmesi )

• TEBLİĞATI YAPAN MERCİ ( Tebliğatın Usulüne Uygun Yapılmamasından Doğan Sorumluluğun Tebliğatı Yapan Mercie Ait Olması )

• MAHKEMENİN EKSİK İNCELEME YAPMASI ( Yerel Mahkemece Yetersiz ve Yanılgılı Gerekçelerle Davanın Kısmen Kabul Edilmesinin Hukuka Aykırı Olması )

818/m.41

7201/m.35


ÖZET : Temyiz eden davalı, takip alacaklısı olup; takibe ilişkin taleplerinde yasal haklarını kullanan durumundadır. Dava dışı borçlunun, gerek ipotek akit tablosunda yer alan ve gerekse de tapu müdürlüğü tarafından bildirilen adresleri aynıdır. Tebligat da bu adrese çıkarılmıştır. Takip alacaklısının, tebliğ usulsüzlüğünü denetim yükümü ve buna bağlı olarak da usulsüzlük nedeniyle sorumluluğu söz konusu değildir. Bu görev ve sorumluluk, tebliğ işlemini yapan mercie aittir. Mahkemece, yetersiz ve yanılgılı gerekçelerle temyiz eden davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Davacı Ali İhsan Ç. vekili Avukat Hakkı Akkaya tarafından, davalılar Merkez Sigorta A.Ş., Adalet Bakanlığı ve Başbakanlık Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü aleyhine 28/1/1998 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/5/2000 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalılardan Merkez Sigorta A.Ş. vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece,davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ile davalılardan Merkez Sigorta A.Ş. tarafından temyiz olunmuştur.
Yanlar arasında ve mahkemenin kabulü bakımından oluş sorunu çekişmesizdir. İpotek alacaklısı davalı Merkez Sigorta A.Ş. tarafından, dava dışı Hacı Ali Yücel hakkında yapılan takip sırasında, adı geçen borçlunun ipotek sözleşmesinde yer alan adresine ödeme emri tebliğ edilmiş ve adreste 22 numaranın bulunmadığı şerhi ile tebligat iade olunmuştur. Bunun üzerine, davalı takip alacaklısının isteği ile aynı adrese 7201 sayılı Yasa m.35 uyarınca tebligat yapılmış ve sonrasında dava dışı borçluya ait taşınmaz ihale ile davacı tarafından alınmıştır. Tebliğ usulsüzlüğüne dayalı olarak açılan ihalenin feshi davası kabul görmüş ve ihalenin iptaline karar verilmiştir. Davacı, usulsüz tebligat nedeniyle ihalenin feshinden kaynaklanan zararının ödetilmesini istemektedir.
Temyiz eden davalı, takip alacaklısı olup; takibe ilişkin taleplerinde yasal haklarını kullanan durumundadır. Dava dışı borçlunun, gerek ipotek akit tablosunda yer alan ve gerekse de tapu müdürlüğü tarafından bildirilen adresleri aynıdır. Tebligat da bu adrese çıkarılmıştır. Takip alacaklısının, tebliğ usulsüzlüğünü denetim yükümü ve buna bağlı olarak da usulsüzlük nedeniyle sorumluluğu söz konusu değildir. Bu görev ve sorumluluk, tebliğ işlemini yapan mercie aittir. Mahkemece, yetersiz ve yanılgılı gerekçelerle temyiz eden davalı hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenlerle temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden davalı şirketten peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 5.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2002/8860

K. 2003/344

T. 16.1.2003

• İCRA VE İFLAS DAİRESİ GÖREVLİLERİNİN KUSURU ( Usulsüz Tebligatla Kesinleştirilen Dosyadan Yapılan Taşınmaz Haciz ve Satışı Nedeniyle Uğranılan Zarardan Dolayı Tazminat Talebi - İcra Müdürünün Tebligatın Usulüne Uygun Olup Olmadığını Denetlemekle Yükümlü Olması )

• İCRA MÜDÜRÜNÜN TEBLİGATIN USULÜNE UYGUN OLUP OLMADIĞINI DENETLEME YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Usulsüz Tebligata Rağmen Takip Kesinleştirilerek Taşınmazın Haczedilmesi ve Satılması Nedeniyle Uğranılan Zarardan Dolayı Devletin Tazminat Sorumluluğu )

• TEBLİGATIN USULÜNE UYGUN OLUP OLMADIĞININ İCRA MÜDÜRÜ TARAFINDAN DENETLENMESİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Usulsüz Tebligata Rağmen Takip Kesinleştirilerek Taşınmazın Haczedilmesi ve Satılması Nedeniyle Uğranılan Zarardan Dolayı Devletin Tazminat Sorumluluğu )

• DEVLETİN TAZMİNAT SORUMLULUĞU ( Usulsüz Tebligata Rağmen Kesinleştirilen Takipte Yapılan Taşınmaz Haczi ve Satışı Nedeniyle - Tebligatın Usulüne Uygun Olup Olmadığının İcra Müdürü Tarafından Denetlenmesi Mecburiyeti )

• USULSÜZ TEBLİGATA RAĞMEN TAKİBİ KESİNLEŞTİREREK HACİZ VE SATIŞ YAPAN İCRA MÜDÜRÜ ( Devletin Doğan Zarardan Dolayı Tazminat Ödeme Yükümlülüğü )

2004/m.5

7201/m.21

ÖZET : Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir. Muhatabın adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat, Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde, davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK. nun 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı Fevziye A. vekili Avukat Metin Daşdelen tarafından, davalı Adalet Bakanlığı aleyhine 17.4.2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın husumet ve esastan reddine dair verilen 30.4.2002 günlü kararın Yargıtayda duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 16.1.2003 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat Metin Daşdelen ile karşı taraftan davalı vekili Avukat Aynur Sökmen geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tazminat istemine ilişkindir. Davacı uzun yıllar yurtdışında yaşamasına rağmen dava dışı Emir Otomotiv Ltd. Şti. tarafından Samandağ İcra Müdürlüğünde aleyhine yapılan icra takibi sırasında çıkarılan ödeme emrine ilişkin tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği gözetilmeksizin icra takibinin kesinleştirilerek İzmir Karşıyaka Şemikler Mahallesi 16 nolu parsel üzerindeki apartman dairesinin satışı nedeniyle uğradığı zararın İcra İflas kanunun 5. maddesi gereğince tahsilini istemiş, davalı İcra Müdürünün tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığını inceleme sorumluluğu bulunmadığından davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu icra takibinin yapıldığı Samandağ İcra Müdürlüğünün 1997/2335 sayılı dosyası içinde mevcut ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligatın "muhatabın dağıtım saatlerinde adreste bulunmaması nedeniyle Yalı Mahallesi muhtarına bırakıldığı, 2 nolu kağıt yapıştırılıp, komşusu bulunmadığından haber bırakılamadığından" şerhi ile tebliğ edildiği görülmektedir.
Tebligat Yasasının 21. maddesi ve Tebligat Tüzüğünün 28. maddesi birlikte değerlendirildiğinde; muhatabın adreste bulunmaması halinde, muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste bulunmazsa tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclis üyeleri, zabıta amir ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Anılan düzenleme ile PTT memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını tahkik etme görevi yüklenmiştir. Adreste bulunmama nedeni tevsik edilmeden yapılan tebligat Tebligat Yasasının 21. maddesine aykırıdır. İcra Dosyasında mevcut tebligat bu açıklamalar ışığında incelendiğinde davacının adreste bulunmama nedeninin tevsik edilmediği, dolayısıyla tebligatın Tebligat Yasası 21. maddeye aykırı olduğu görülmektedir. İcra Müdürü tebligatın Tebligat Yasası hükümlerine uygun olarak tebliğ edilip edilmediğini denetlemekle yükümlüdür. Tebligatın usulsüz olduğu yukarıda yapılan açıklamalar ışığında anlaşıldığı gibi Samandağ İcra hukuk mahkemesinin 1999/122 Esas dosyasında yapılan yargılama sonucunda verilen karar ile de sabit olmuştur. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek İİK. nun 5. maddesine göre sorumluluğun kapsamı belirlenerek hüküm kurulması gerekirken davanın reddedilmiş olması ve kısa kararda dava ispatlanamadığından reddedilmiş olmasına rağmen gerekçeli kararda hem husumetten ve hem de esastan ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve temyiz eden davacı vekili için takdir olunan 275.000.000 lira duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 16.1.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
vasinin nafakadan dolayı hukuki /cezai sorumluluğu olur mu? av.şeyda müjdeci Meslektaşların Soruları 7 13-02-2008 14:31
cezai ve hukuki sorumluluk var mı ali ekmekçi Meslektaşların Soruları 8 25-12-2007 12:09
Vekaleten çekte hukuki sorumluluk av. eriş Meslektaşların Soruları 8 10-10-2007 16:06
Hasta Hekim ilişkisinde Hukuki Sorumluluk yyyasemin Hasta Hakları Çalışma Grubu 0 25-08-2007 14:40


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04751301 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.