Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Avukatlık Kanunu'nun 11. Maddesinin Gerekçesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-01-2010, 21:33   #1
av.metinmso

 
Varsayılan Avukatlık Kanunu'nun 11. Maddesinin Gerekçesi

"Aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmıyan her türlü iş avukatlıkla birleşemez."

Sevgili meslektaşlarım, yukarıda yazdığım kanun maddesinin gerekçesine acil ihtiyacım var ve ulaşabilecek durumda değilim. Elinin altında bulunan varsa, yazabilirse çok müteşekkir olurum..

Saygılarımla..
Old 18-01-2010, 11:18   #3
av.metinmso

 
Varsayılan

Teşekkür ederim sayın ORATOR..
Old 18-01-2010, 11:36   #4
ali ekmekçi

 
Varsayılan

1136 sayılı Avukatlık Kanununun
Gerekçe Metni
Esas No: 1/113
T.B.M.M. Başkanlığına Geliş Tarihi : 23/01/1967


kanun metnini görmek için tıklayınız

GEREKÇE

I — Genel olarak

27 Haziran 1938 tarihinde Yasama Meclisi tarafından kabul edilerek 1 Aralık 1939 tarihinde yürürlüğe giren 3499 sayılı Avukatlık Kanununun, avukatlık meslekinin memleketimizdeki gelişmesinde Önemli tesirleri olduğu muhakkaktır. Gerçekten o zamanki şartlara ve adlî hayatın ihtiyaçlarına uygun bulunan ve zamanına göre ileri sayılabilecek birçok hükümleri ihtiva eden bu kanunun bazı hükümlerinin bugünün dahi uygulanma niteliğine sahibolduğunu kabul etmek gerekir.

Ancak 1938 yılından bu yana memleketimizin sosyal, iktisadi ve kültürel hayatındaki büyük gelişmelere paralel olarak, adlî sahada ve binnetice avukatlık meslekinin şekil ve muhtevasında geniş değişiklikler vukua gelmiştir. Her ne kadar Avukatlık Kanununu değişen bu şartlara uydurmak maksadiyle çıkarılan 4359, 5178, 6207, 6338, 7301 sayılı kanunlar ile son defa yayınlanan 28 Eylül 1962 tarih, 73 sayılı Kanunla, mezkûr kanunun birçok hükümleri değiştirilmiş, bazı hükümleri yürürlükten kaldırılmış ve kanuna bazı maddelerin ilâvesi zarureti hâsıl olmuş ise de, son yıllarda münferit hükümlerin bu şekilde değiştirilmesi suretiyle kanunun ihtiyaçlara yeteri gibi cevap verir hale getirilmesinin mümkün olamıyacağı an*laşılmış bulunmaktadır.

Avukatlık Kanununun, münferit hükümlerinin değiştirilmesi ile iktifa olunmıyarak tamamının yeni bir sistem ve esasa göre hazırlanmasını gerektiren sebeplerin başında, 334 sayılı Türkiye Cumhu*riyeti Anayasasının, birçok sahada olduğu gibi, avukatlık meslekinde de esaslı değişiklikleri zorunlu kılan yeni bir ruh ve anlayış getirmiş olması keyfiyeti üzerinde durmak icabeder. Filhakika işçilerin teşkilâtlanması konusunda sevk ettiği hükümlere muvazi olarak, Anayasa 122 ci maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları üzerinde de önemle durmuş, bunların kanunla meydana getirileceği, Tüzük, yönetim ve işleyişlerinin demokratik esaslara aykırı olamıyacağı gibi âmir hükümler sevk etmiştir. Her ne kadar barolar, meslek kuruluşları olarak bugüne kadar avukatların yöne*tim ve denetimi konusunda oldukça büyük bir rol oynamakta iseler de, Anayasanın sözü geçen 122 nci maddesinin kasdettiği mânada bir meslek kuruluşu niteliğini kazanabilmeleri, ancak bütün baroları ve avukatları görev ve yetki sahası içine alan bir birliğin kurulması suretiyle mümkün olabilir. Bu eksikliğin tamamlanması, artık geciktirilmesi caiz olmıyan bir zorunluluk halinde ortaya çık*mış bulunmaktadır.

Tasarıda Türkiye Barolar Birliği ismi ile teşkili öngörülen bu meslek kuruluşu, Avukatlık Kanununun bütün sistemine etkide bulunacak bir önem ve nitelik taşımaktadır. Gerçekten avukatlık meslekinin böyle bir üst kuruluşa sahibolması, bugüne kadar Adalet Bakanlığı tarafından yerine getirilen bazı görevlerin birliğe devrini ve avukatlık mesleki ile ilgili sorunlarda barolar arasında düzenleyici ve koordine edici yetkilerin prensib olarak Birlikte toplanmasını zorunlu kılmış, tasarının bütün hükümlerinin bu düşüncenin ışığı altında kaleme alınması gerekmiştir. Ancak şunun da hemen ilâve edilmesinde zaruret vardır ki, Barolar Birliğinin kurulmuş olması dahi, Adalet Bakanlığının barolar ve avukatlar üzerindeki yetkilerinin tamamen ortadan kalkmasını gerektirmiyecektir. Çünkü Adalet Bakanlığı, Barolar Birliğinin faaliyetini de içine alan geniş bir sahanın, yani adlî hayatın genel siyasetini yürüten ve bu itibarla adalet uzvunda doğrudan doğruya veya dolayısiyle faaliyette bulunan bütün elemanlar ile az veya çok irtibatı olan bir Bakanlıktır. Yargı yetkisinin kullanılması .bakımından idareden tamamen bağımsız olan hâkimlerin dahi hiç olmazsa mahkemenin idari işlemleri yönünden Adalet Bakanlığı ile bir ilgileri bulunduğu düşünülürse, Anayasanın 122 nci maddesi muvacehesinde idari hiyerarşiye tâbi olmaları tabiî ve hatta zaruri bulunan Türkiye Barolar Birliği ve baroların Adalet Bakanlığı ile hiçbir ilgileri olmamasını düşünmek caiz değildir. Esasen serbest meslek erbabından olsa dahi avukatın; bir kamu hizmeti yapması ve diğer Adalet personeli ile çok yakın ilgisi bulunması cihetlerinden, avukatlık meslekinin diğer adalet hizmetleri ile tam bir ahenk içinde olması da zaruridir. Birbirini tamamlıyan bu meslekler arasındaki ahenk de, muhakkak ki, müşterek bir merciin bütün bu meslek dallarına şâmil genel gözetimi ile temin edilebilir. Ancak bu gözetimin, yukarda işaret edilen zaruretlerin gerektirdiği haddi de tecavüz etmemesi icabedeceğinden, tasarıda Adalet Bakanlığının barolar ve avukatlar üzerindeki gözetim yetkisi dikkatle sınırlandırılmıştır.

Yeni bir Avukatlık Kanunu hazırlanmasını gerektiren ikinci önemli sebep, avukatlığın bir kamu hizmeti olduğu gerçeğinin kanunda daha açık hükümlerle ifadesini bulması zaruretidir. Her ne kadar yürürlükte bulunan kanunun bazı hükümlerinde, avukatlığın kamu hizmeti niteliğinde bir meslek olduğu ifade edilmiş ise de, avukatın bir kamu hizmetlisi olarak sahip bulunması gereken hak ve sorumluluk üzerinde gereği veçhile durulmamıştır. Tasarı bu noktayı önemle belirtmeyi, avukatlık meslekinin ana niteliklerinden birini ortaya çıkarması bakımından zaruri addetmiş ve avukatları hak ve sorumlulukları bakımından Devlet memurlarına, daha doğrusu Cumhuriyet savcılarına mümkün mertebe yakın bir statüye sokmuştur. Avukatlara karşı işlenen suçlar ile avukatların işlediği suçlara ilişkin hükümler yanında, avukatın dosya tetkiki, evraktan suret çıkarması, tebligat icrası gibi yetkileri üzerinde de önemle durulmuştur.

Yukarıda özetlenen başlıca özellikleri yanında, tasarı diğer hükümleri ile de yürürlükteki kanuna nazaran büyük farklar arz etmektedir. Prensip maddesi niteliğinde olmamakla beraber, bugüne kadar ki, uygulamada aksaklıkları görülen hükümler de yeni ve daha elverişli esaslara göre kaleme alınmıştır. Baroların kuruluş ve işleyişleri ile disiplin cezalarına ilişkin hükümlerde yapılan değişiklikler buna misâl olarak gösterilebilir. Keza avukatlık ücretine iliş*kin hükümler de, bugüne kadar aksıyan noktalar nazara alınarak değişikliğe tâbi tutulmuştur.

Tasarının getirdiği bir yenilik de, avukatları Sosyal Sigortadan faydalandırmasıdır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun işçi niteliğinde olmıyan serbest meslek erbabına mecburî şekilde uygulanmasına ilk misali teşkil edecek olan bu hükümler, avukatların uzun bir süreden beri çeşitli vesilelerle açıklanan bir arzularını gerçekleştirmek gayretleriyle kaleme alınmıştır.

Yukarıda işaret olunduğu üzere, 3499 sayılı Avukatlık Kanununun bugün dahi ihtiyaçlara tamamen cevap veren ve lüzumlu oldukları uzun bir uygulama sonunda ortaya çıkmış bulunan birçok hükmü mevcuttur. Yeni bir tasarı hazırlanması, bu çeşit hükümlerin de behemehal değiştirilmesini gerektirmiyeceğinden, bunlardan tasarının yeni sistemi ile bağdaşanların muhafazasında fayda ve hattâ zaruret mütalâa edilmiştir.

Tasarı mümkün mertebe öztürkçe kelimelerle kaleme alınmış ve özellikle yeni Anayasanın getirdiği öztürkçe terimlerin kullanılması konusunda dikkat gösterilmiştir.

Yürürlükteki Avukatlık Kanununun uygulamada önemli mahzurlar arz eden nisbeten karışık sistematiği yerine tasarıda kısım ve bölümler açık ve sade bir sıralamaya tâbi tutulmuş ve maddeler arasındaki ilişkileri tam olarak belirtmek maksadiyle her maddeye bir kenar başlığı konulmuştur.

II — Maddelerin gerekçesi

BİRİNCİ KISIM

Bu kısımda avukatlık meslekinin mahiyeti ve gayesini belirten hükümler yer almıştır.

Adaletin tedviri gibi kamu hizmeti olduğunda münakaşa edilemiyecek bir hizmetin ifası bahis konusu olduğu cihetle, avukatlık meslekinin kamu hizmeti sayılması tabiîdir. Serbest meslek olması da, gelir kaynağı ve icra tarzı itibariyledir.

Avukatlığın gayesi, meri kanundakinden farklı olmadığından 2 nci maddenin 1 ve 2 nci fıkraları hükmünün sevk maksadının izahına lüzum görülmemiştir.

Yeni hüküm olan 3 ncü fıkra, avukatın görevini yerine getirmesinde, kanun ve vicdanının sesinden başka hiçbir tesire tabi olmadığını belirtmek için getirilmiştir.

Avukat kamu hizmeti gördüğüne ve bu hizmetin yerine getirilmesinde kamu yararı bulunduğuna göre, adlî merciler ve sair resmî dairelerin, avukatlara görevlerinin ifasında yardımcı olmalarındaki zaruretle maddenin son fıkrası sevk edilmiştir. Bu yardımın mevzuatın müsaadesi nispetinde olacağı ve dairedeki araç ve gereçlerden avukatın faydalandırılmasına şamil bulunmıyacağı izahtan varestedir.

İKİNCİ KISIM

Bu kısımda avukatlığa kabul şartları ile istisnaları, kabule engel haller ve baroya kayıt isteminden, avukatlık ruhsatnamesi itasına kadar geçen işlemleri gösteren hükümler yer almış ve meri kanunda muhtelif fasıllarda dağınık halde yer alan hükümler, tasarının sistematiğine uygun olarak bir kısım altında toplanmıştır.

Avukatlığa kabul şartlarını gösteren 3 ncü maddeyle getirilen yenilik, meri kanundaki yaş şartının kaldırılması, Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu olup da, noksan kakın derslerden Hukuk Fakültesinde imtihan vermiş olmanın yeterli sayılmaması hususlarıdır.

Hukuk Fakültesi, yahut maddede sayılar diğer fakülteleri bitirmek ve tasarının öngördüğü bir senelik stajdan geçmek şartlarından başka muayyen bir yaşı doldurmuş bulunmanın da avukatlığın bir şartı olarak, muhafazasında hiçbir zaruret ve fayda düşünülemez. Bu itibarla, meri kanunda mevcut yaşla ilgili şart tasarıya alınmamıştır.

Meri kanun uyarınca, Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olan bir kimse, Hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden sınavla tasdikname almışsa, Hukuk Fakültesi mezunu gibi işleme tabi tutulmaktadır. Oysaki, Siyasal Bilgiler Fakültesinde çok az ders saati ayrılmak suretiyle, gayet muhtasar okutulan Medenî Hukuk, Ceza Hukuku, Ticaret Hukuku, Hukuk ve Ceza Muhakemleri Usulü ve İcra ve İflâs Hukuku gibi dersler, hukuk fakültelerinde gayet geniş olarak ve pek çok ders saati tahsisi sure tiyle okutulmaktadır. Avukat olmak için gerekli ilmî formasyon da, sayılan derslerin geniş surette etüdü ve okunmasiyle elde edilebilir. Bu itibarla; Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunlarının yalnız Hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan derslerden sınava girip, tasdikname almalarının avukat olmaları için yeterli bulunmadığına ve noksan okutulan derslerden de fark sınavına girerek, başarı sağlamalarının kabulünde azruret vardır. Bu zaruretledir ki, 3 ncü maddenin (b) bendi bu lâzimeyi kapsıyacak şekilde kaleme alınmıştır.

İstisnalara değinen 4 ncü maddede, staj kaydından vareste tutulacaklar sayılmış ve meri kanundaki; «Bakanlıklar ve katma bütçe ile idare olunan genel müdürlükler hukuk müşavirliği görevlerinde en az dört yıl süre ile hizmet etmiş olanlar»m staj kaydından vareste tutulmalarına dair olan hüküm; «Teşkilâtlarında avukat bulunan Bakanlıklar ve katma bütçe ile idare olunan genel müdürlükler hukuk müşavirliği görevlerinde en az dört yıl süre ile hizmet etmiş olanlar» şeklinde değiştirilerek tasarıya alınmış ve bu suretle teşkilâtında avukat bulunmıyan Bakanlıklar ve katma bütçe ile idare olunan genel müdürlükler hukuk müşavirliği görevlerinde bulu*nanların staj kaydından vareste tutulmaları hâli kaldırılmıştır.

Filhakika, anılan hukuk müşavirliklerine tâyin için Hukuk Fakültesinden mezun olmak prensip itibaryle yeterli olup, meslekî tecrübe bakımından başkaca hiçbir şart aranmamaktadır. Saniyen, bunların görevleri de, genellikle avukat olmak için gerekli bilgi ve tecrübeyi kazandıracak nitelikte değildir. Zira, hukuk müşavirleri, sadece çalıştıkları Bakanlık veya dairenin iştigal sahasına giren konularla ilgili mevzuatı tetkik ve bu konularda hukukî mütalâalarını bildirmek durumundadırlar ki, bu derecede hukukla meşguliyetin, avukatlık meslekini ifa için gerekli hukukî bilgi ve tecrübeyi kazandıracağından bahsetmek mümkün değildir. Bu itibarla, sırf unvanına bakıp, meşgalesinin mahiyeti ve müktesebatı nazan itibara alınmadan, hukuk müşavirliğinde 4 yıl süre ile hizmet edenlerin de staj kaydından vareste tutulmaları tasarının sistemine uygun müta*lâa edilmemiştir.

Teşkilâtında avukat bulunan tek Bakanlık Maliye Bakanlığı olup, katma bütçe ile idare olunan genel müdürlüklerden bu durumda olanlarda, Orman, Devlet Su İşleri, Topraksu, Karayolları ve Vakıflar Genel müdürlükleridir. Maliye Bakanlığı ile anılan genel müdürlükler teşkilâtlarında kadrolu olarak maaş veya ücret alan avukatlar ile daimi olmak kaydiyle mukaveleli durumda bulunan avukatlar da, «Teşkilâtlarında avukat bulunan» deyimi içinde mütalâa edilmiş ve her iki suretle teşkilâtlarında avukat bulunan Bakanlık ve katma bütçe ile idare olunan genel müdürlükler hukuk müşavirliği görevlerinde en az dört sene hizmet etmiş olanlar staj kaydından vareste tutulmuştur. Bunların staj kaydından vareste tutulmaları da, teşkilatlarındaki avukatların müşavere ve kontrol mercii olarak bilfiil avukatlık meslekinin içinde bulunmaları ve meslekin gerektirdiği bilgi ve tecrübeyi bizatihi ifa ettikleri görevde edinmiş olmaları sebebiyledir.

Maddede yeni olan diğer bir hususda, Anayasa Mahkemesi aslî ve geçici raportörlüklerin de 4 sene hizmet ifa edenlerin de staj kaydından vareste tutulması keyfiyetidir.

Filhakika, Anayasamızın üçüncü kısmının yargı bölümünde yer alan hükümlerde kuruluş, görev, yetki ve sair hususları düzenlenen Anayasa mahkemesinin fonksiyonun mahiyeti itibariyle, bu mahkemede görev ifa eden aslî ve geçici raportörlerin, avukatlığın gerektirdiği bilgi ve tecrübeyi edinecekleri tabiî bulunduğundan, bunların da stajdan vareste tutulanlar arasına alınmasında zaruret görülmüştür. Nitekim Anayasa Mahkemesi Yüce Divan olarak tam bir kazai fonksiyonda bulunduğu gibi kanunların iptali hususunda açılan davalardaki faaliyeti de avukatlık için gerekli bilgi ve tecrübeyi kazandıracak mahiyettedir.

Avukatlık meslekine engel olan hallerle ilgili 5 nci maddede yeni olan husus, hakkında aciz vesikası verilmiş olup da bunu kaldırmamış bulunmak keyfiyetidir ki, borçlarını ödemiyecek derecede acz içinde bulunan bir kimsenin, meslekin gerektirdiği huzur içinde ve gerekli itimadı telkin suretiyle görevini yerine getirmesi müm*kün olmadığı cihetle, anılan bendin eklenmesindeki zaruret, avukatta bulunmaması gereken olumsuz şartlar bakımından kendini gösterir.

6 ncı madddden 10 ncü maddeye kadar olan hükümlerde, avu*kat olarak levhaya kayıt istemi ile bu istemin tabi olacağı usul belirtilmiştr ki, istemin yazılı olması ve ikametgâhın bulunduğu baroya yapılması 6 ncı madde ile derpiş edilmiş ve mütaakıp maddelerde de, istemin kabulü veya reddi halinde yapılacak işlemler sıralanmıştır. Bu hükümlere göre kabul kararları doğrudan doğruya gönderilmek suretiyle Adalet Bakanlığının tasdiki ile tekemmül etmekte, ret karan ise ilgili tarafından itiraz üzerine Türkiye Barolar Birliğinden geçip, buranın da redde mütedair kararına vâki itirazdan sonra Adalet Bakanlığına intikal etmektedir. Bakanlığın verdiği kararların kesinliği beyan edilmiş, ancak kesinliğin Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 114 ncü maddesi hükmü uyarınca Danıştaya müracaata mâni olamıyacağı tabiî bulunduğundan, bu kararlar aleyhine yargı merciine müracaat yetkisi olanlar da ayrıca belirtilmiştir.

Gerek baroların ve gerekse Türkiye Barolar Birliğinin kararlarını muayyen süre içinde vermeleri ve bu süre içinde karar verilmemesi halinde talep ve itirazın reddedilmiş sayılması, adayın durumunun süratle tâyinini sağlamak gayesine matuf olup, zaruridir. Aksi halin kabulü keyfiliğe imkân verir. Adalet Bakanlığının rolü, yukarıda da işaret edildiği üzere, kamu hizmeti gören avukatların gözetimi hakkının tabiî neticesi olup, Baro ve Türkiye Barolar Birliği gibi kamu kurumu niteliğindeki meslekî teşekküllerin kanunları tatbikinde birliği sağlamaktan ibarettir.

Avukatlık meslekine ait işlerin, meslekî teşekküller tarafından görülmesi esası tasarının prensibi olduğuna göre, mesleke kabul işlemleri kesinleşenlere ruhsatname verilmesinin de, barolara bırakılması gerekir ki, 9 ncu madde ile bu husus sağlanmıştır. İsteğin reddi kararının kesinleşmesinden sonra keyfiyetin diğer barolarla, Türkiye Barolar Birliğine, ilgili baroca bildirilmesine dair 10 ncu madde hükmü de, yakardaki mantık silsilesinin zaruri bir sonucudur.

ÜÇÜNCÜ KISIM

Bu kısımda avukatlıkla birleşmiyen ve birleşebilen işlerle avukatlık yapmanın yasak olduğu haller belirtilmiştir.

Bu kısımdaki hükümlerden sadece 14 ncü maddenin son fıkrası yeni bir hüküm olup, görevleri icabı, anılan teşekküllerin yabancısı olan kimseler tarafından bilinemiyecek hususiyetlerine vâkıf bulunan ve çok defa kendisi tarafından yapılmış işleri mevcudolan bir teşekkül aleyhine muayyen süre içinde dava kabul eden avukat, diğerlerine göre rüçhanlı durumda olacağı gibi, bir davada iki tarafın da vekâletini alarak hakkın kötüye kullanılmasına yol açar bir duruma girmiş olacaktır. Bu hale mâni olmak için, böyle bir hükme ihtiyaç olduğu gibi, yasaklama süresi de aynı maddede yer alan diğer sürelerle eşit tutulmuştur.

DÖRDÜNCÜ KISIM

Bu kısımdaki hükümlerle avukatlık stajı düzenlenmiştir ki, yürürlükteki kanunda yer alan hükümler pek az değişikliklerle muhafaza edilmiştir.

Yürürlükteki kanunda bir yıl olan avukatlık stajı 15 nci maddede yine bir yıl olarak muhafaza edilmiş ise de, stajyerin hukukî bilgi ve tecrübesinin daha fazla artırılarak, avukat olması için, gerekli yeterliğinin sağlanması gayesiyle, yanında staj yapacağı avukatın hizmet yılı artırılmıştır.

16 ncı maddede stajın yapılacağı mahkeme ve adliye dairelerinin yönetmelikle belirtilmesi derpiş edilmiştir.

17 nci madde, avukat olmak için aranan olumlu ve olumsuz şartların, pek tabiî olarak stajyerlerde de aranacağını göstermektedir.

18-27 maddeler, staj için müracaatın şeklini ve bu müracaatın tabi olacağı işlemlerin nelerden ibaret olduğunu göstermektedir. Bu hükümlere göre stajyerliğe kabul veya istemin reddi hakkındaki baro yönetim kurulu kararlarına, yönetim kurulu üyeleri ile C. Savcısı ve ilgilinin belli süre içinde Türkiye Barolar Birliğine itiraz edebilecekleri ve bu merciin verdiği kararın da Adalet Bakanlığının tas*diki ile kesinleşeceği belirtilmiştir.

Tasarının 33 ncü maddesi, stajyerlere yapılabilecek yardıma dair olup, yeni bir hükümdür. Gayesi, avukat olmak istiyen fakat stajın devam edeceği bir yıl içinde maddî bakımdan kendine yeter geliri olmıyan fakülte mezunu, istidatlı kimseleri mesleke kazandırmak imkânını sağlamaktır.

BEŞİNCİ KISIM

Bu kısımda avukatın hak ve ödevlerini gösteren hükümler yer almıştır.

34 ncü maddede, avukatın görevini yerine getirmekle riayete mecbur olduğu hususlar ve hareket tarzı belirtilmiştir. Adaletin tedviri gibi kutsallığı üzerinde söz söylenemiyecek bir görevi yerine getiren avukatın, hareket tarzının maddede sayılanlardan başka tarzda olması düşünülemez.

35-42 maddeler mer'i kanundakilerin tekrarından ibaret olup, yeni hüküm getirmemektedir.

43 ncü maddenin 2 ve 3 ncü fıkraları yeni hükümleri ihtiva etmektedir. 2 nci fıkra hükmü mer'i kanunda mâni bir hüküm olmaması sebebiyle tatbikatta süregelen birçok uyuşmazlıklara son verecek nitelikte olup, avukatın birden fazla büro tesisi kati olarak menedilmektedir. 3 ncü fıkra avukata büro ve mesken adreslerinin değişikliğinin bir hafta içinde baroya bildirilmesi hususunda zorun*luluk yüklemektedir.

44 ncü madde, birden ziyade avukatın (Avukat bürosu) teşkiline imkân vermekte ve büronun mahiyeti ile avukatlar arasındaki münasebeti düzenlemekte olup, madde açıklama yapmayı gerektirmiyecek açıklıktadır.

46 ncı maddede getirilen yenilik, avukatların mahkeme ve icra dairelerindeki dava ve takip dosyalarını vekâletname ibraz etmeden tetkik edebilecekleri keyfiyetidir. Vekâletini alacağı bir iş hakkında dava veya takip dosyası avukata en doğru bilgiyi vereceği cihetle, avukatın bunları vekâletnamesi olmadan da tetkik etmesine imkân verilmesindeki zaruret aşikârdır.

48 nci madde ile mer'i kanundaki cezanın asgari haddi 3 aydan 6 aya çıkarılmış ve suçu işliyenlerin memur olması halinde de veri*lecek cezanın asgari haddi 6 aydan 1 seneye çıkarılmıştır. Bu suretle menedilen ve suç sayılan hareketin yapılmasına daha ağır cezai müeyyide ile mâni olunmak istenmiş ve avukatların sırtından tufeyli olarak geçinmek istiyeceklerin temizlenmesi ve meslekin tacir zihniyeti ile yürütülmemesi gayesi güdülmüştür.

52 nci madde ile, mer'i kanundan farklı olarak, avukatın tutacağı dosya ile duruşmaya çıkmak mecburiyetinde olduğu hükme bağlanmış ve müvekkille birlikte imzalama mecburiyeti kaldırılmıştır. Avukatın takibini üzerine aldığı bir davanın duruşmasına kendisi tarafından tutulan dosya ile çıkmasında, işin evveliyatına ait her hangi bir hususu cevaplandırmak için fuzuli talike sebebiyet vermemesi bakımından sağlıyacağı fayda açıktır. Avukata yüklenen, bizzat imzalama zorunluluğu, avukatın meslekî bakımından değer taşıdığı cihetle, müvekkille birlikte imzalamak zorunluluğu lüzumsuz bir külfetten başka birşey ifade etmez.

55 nci madde, mer'i kanunun 43 ncü maddesiyle konulan memnuiyeti daha açık şekilde ifade etmek üzere kaleme alınmış, reklâmın gazeteden başka vasıtalarla yapılması halini de şümulüne al*mıştır.

56 ncı maddenin 2 nci ve son fıkrası hükümleri bu tasarıyla getirilmiş yeni hükümler olup, ikinci fıkra ile, avukata şimdiye kadar tanınan, vekâletname örneğini çıkarıp kullanmak yetkisi genişletilmiş ve aslı kendinde bulunan her türlü evrak ve vesikanın örneklerini tasdik ederek yargı organları ile sair adlî mercilere ibraz edebilmek yetki ve hakkı tanınmıştır. Bu hal, tasarının avukata tanıdığı hak ve görevlerle, ona verdiği önem ve gösterdiği itimadın mantıkî bir sonucudur. Bu suretle avukatın örnek çıkarmak için başka mercilere müracaat ederek zaman kaybetmesi önlenmiş ve meslekin itibarı artırılmıştır.

Maddenin son fıkrası hükmü de, yukarda izah edilen anlayışın bir tezahürüdür. Bu suretle duruşma aralarında tebligat yapılması*na imkân verilmekle, duruşmaların bu sebeple uzamasının önüne geçmek ve davaları süratle sonuçlandırmak gayesi güdülmüştür.

3 ncü fıkra ile, mer'i kanundaki cezanın âzami haddinin 8 yıldan 6 yıla indirilmesi de, suç ile ceza arasında âdil bir nisbet kurma gayesine matuftur.

58 nci rnadde ile, mer'i kanunda Adalet Bakanının tensibedeceği makam tarafından yapılan soruşturmanın, suçun işlendiği yer Cumhuriyet Savcısı tarafından icrasının hüküm altına alınmasiyle Adalet Bakanının takdir ve yetkisi bertaraf edilmiş ve C.M.U.K. nün prensibine uygun bir yol ihtiyar edilmiştir.

Tasarının 59 ncü maddesi 2556 sayılı Hâkimler Kanununun 106, 107 ve 108 nci maddelerinden mülhem olmuş ve bu maddelerdeki usulün Avukatlar hakkında da uygulanması Öngörülmüştür. Bu suretle avukatlara da; hâkimler ve savcılar gibi ceza kovuşturması bakımından teminat sağlanmıştır. Gerçekten ilk soruşturmanın toplu mahkemede icrasının avukat için bir teminat olduğu münakaşa edilemez.

60 ncı madde dahi Hâkimler Kanununun 109 ncu maddesindeki usulün benimsenmesi, yukarda açıklanan gayeye matuftur.

Ağır cezayı müştekim meşhut suçların hazırlık ve ilk soruşturmasını umumi hükümlere tabi kılan 61 nci madde hükmü, bu kabîl suçların sosyal nizamı bozmaktaki önemi ile mütenasib olup, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun umumi prensiplerine de uygundur.

62 nci madde hükmü, avukatların kamu hizmeti gören kimseler olmasının tabiî sonucudur.

63 ncü maddenin 2 nci fıkrasında ağır para ve hapis cezaları miktarının artırılması sosyal ve ekonomik değişikliklerin icabıdır. Son fıkradaki ağır para cezasının artırılması da aynı sebebe dayanmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 122 nci maddesindeki mânada kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olan baroların, mensupları üzerindeki denetim görevlerini ifa ve geniş mânasiyle fonksiyonunu icra edebilmeleri için avukata bazı mükellefiyet yükletilmesi ve bunun ceza müeyyidesi altına alınması zaruretiyle 64 ncü madde sevk edilmiştir.

ALTINCI KISIM

Bu kısımda avukatlar listesi ve baro levhasının düzenlenmesi, bu konuda avukatın yükümlülüğü ve avukatın diğer bir baroya nakil işlemiyle, levhadan kaydın silinmesine ilişkin hükümler yer almıştır.

Mer'i kanunun, bu konuyla ilgili hükümleri, tasarı ile kurulan Türkiye Barolar Birliğinin fonksiyonu bakımından zaruri değişiklik ve ilâveler yapılmak suretiyle muhafaza edilmiştir.

Ezcümle nakille ilgili inceleme ve isteğin kabulüne dair 70 nci madde ile, mer'i kanunda Adalet Bakanlığına ait bulunan nakil işleminin uygun görülmesi keyfiyeti, Türkiye Barolar Birliğinin yet*kisi içine alınmış, 71 nci maddeye de nakil isteminin reddi halinde itiraz ve nihai karar mercii olarak Türkiye Barolar Birliği kabul edilmiştir.

72 nci maddede, levhadan kaydın silinmesi kararma itiraz mercii Türkiye Barolar Birliği ise de, nihai karar mercii Adalet Bakanlığıdır. Bu da, Adalet Bakanlığının gözetim yetkisinin tabiî sonucu olup, nedenleri genel gerekçede izah edilmiştir.

Keza 75 nci maddede, tasdik merciinin Adalet Bakanlığı olarak gösterilmesi de, yukarıdaki mülâhazalara istinad etmektedir.

YEDİNCİ KISIM

BİRİNCİ BÖLÜM

Bu bölümde baroların kuruluş ve nitelikleri baro kurulması için aranacak avukat sayısı ve görevlerin parasız görüleceğine dair hükümler yer almıştır.

76 ncı maddeyle, baroların tüzel kişiliği haiz Kamu Kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olduğu, kuruluş gayeleri belirtilmiş ve bu gayeler dışında her hangi bir iş ve siyasetle uğraşmaları menedilmiş, ayrıca maddedeki yeri gösterilmiştir.

Bu hususların kesinlikle belirtilmesindeki zaruretin anlaşılabilmesi için mer'i kanunda böyle bir hüküm bulunmaması sebebiyle uğranılan müşküllerin ve anlaşmazlıkların hatırlanması kifayet eder.

77 nci madde ile getirilen yemlik, Türkiye Barolar Birliğine tanınan yetki bakımındandır. Meslekî en yüksek kuruluş olan bu teşekküle böyle bir yetkinin tanınması tasarının sistemi icabıdır.

Barolar, tüzel kişiliği haiz Kamu Kurumu niteliğinde teşekküller olduklarına ve görevlerinin de mesleke hizmetle sınırlı bulunduğuna göre, 78 nci maddeyi görevlerin parasız görülmesi prensibinin kabulünde zaruret mütalâa edilmiştir.

İKİNCİ BÖLÜM

Bu bölümde baroların organları ile bunların teşekkül tarzları, görev ve yetkileri, seçme ve seçilme yeterliği ile seçimle ilgili hü*kümler yer almıştır.

79 ncu maddede, baloların organları sayılmıştır. Bu madde ile bağımsız Baro Disiplin Kurulu gibi yeni organlar Baro bünyesine ithal edilmiştir.

I — Baro Genel Kurulu

80-85 maddeler, açıklamaya lüzum göstermiyecek kadar açıktır.

86 ncı madde, avukatları genel kurul toplantılarına katılmakla yükümlü tutmuş ve bu yükümlülüğe uymıyanlar için disiplin işlemi derpiş etmiştir. Mer'i kanunda böyle bir hüküm olmaması sebebiyle genel kurul toplantılarının ekseriya çok az sayıda avukatla ve gecikmeyle yapıldığı nazarı itibara alındığında, maddenin sevk zarureti açıkça belirir.

87 - 88 nci maddeler toplantı yeter sayısı ile gündem dışı görüşmeyi düzenlemektedir. 87 nci maddenin ikinci fıkrasındaki nisbetler, tatbikattan edinilen tecrübelerden doğmuştur.

II — Yönetim Kurulu

89 - 95 maddeler, yönetim kurulunun teşekkülü, seçilme yeterliği ve engelleri, seçim dönemi, toplantı yeter sayısı, toplantıya çağırılma şekli ve yönetim kurulunun görevleri ile ilgili hükümler olup, esasta mer'i kanununun bu konuya ilişkin hükümleri de farklı bu*lunmamaktadır.

III — Başkanlık divanı

Bu divan, 96 ncı madde ile 50 den fazla üyesi olan barolar için öngörülmüş ve daha az sayıda üyesi bulunan barolarda ise böyle bir divan teşkiline lüzum görülmemiştir. 50 den az üyesi bulunan baroların iş hacmi itibariyle böyle bir divan teşkiline ihtiyaçları olamıyacağı düşünülmüştür.

97 nci madde başkanlık divanının, 98 nci madde baro başkanının ve 99 ncu madde de başkan yardımcısının görevlerini göstermektedir.

100 ncü madde, tasarı ile teşkil edilen Türkiye Barolar Birliğinin mevcudiyeti göz önünde tutularak sevk edilmiş, birliğin kendisini teşkil eden baroların başkan ve yönetim kurullarının çalışmaları hakkında bilgi edinmesi ve kendi çalışmalarım düzenlemesi bakımından lüzumlu bulunmuştur.

101 ve 102 nci maddeler genel sekreter ile muhasip üyelerin görevlerine dairdir.

IV — Disiplin kurulu

Tasarıda kabul edilen prensip, baro organları arasında, yönetim kurulundan ayrı bir disiplin kurulunun bulunmasıdır. Ancak avukat sayısı 25 ve daha az olan baroların diğer organlara seçilen üyeleri dışında bir de disiplin kurulu için üye ayırmaları çok defa mümkün olamıyacağından, bu halde prensibe bir istisna tanınması zarureti ortaya çıkmıştır. 103 ncü maddenin son fıkrasındaki hükmün gerektirici sebebi budur.

104 -107 maddeler disiplin kuruluna seçilme yeterliği ve engelleri, seçim dönemi, toplanma ve karar yetersayısı ile kurulun göre*vini belirten hükümleri ihtiva etmektedir.

Görevleri itibariyle, baro başkanlığı yönetim kurulu üyeliği ve denetçilikle, disiplin kurulu üyeliğinin birleşmesine de imkân gö*rülmemiştir.

V — Baro denetleme kurulu

Tasarı ile getirilmiş bir organ olup, tüzel kişiliği haiz olan baroların malî işlemlerinin, bu işlemlere iştirak etmiyen üyeler tarafından denetlenmesindeki fayda, bu kurulun teşkilini gerektirmiştir.

SEKİZİNCİ KISIM

BİRİNCİ BÖLÜM

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 122 nci maddesinde kanunla meydana getirileceği öngörülen kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşu olarak Türkiye Barolar Birliği, bu tasarı ile vücut bulmaktadır. Anayasanın bu hükmü uyarınca, tüzel kişiliği haiz olan baroların hepsini içine alan bir birliğin kurulmasındaki zaruret münakaşaya yer vermiyecek derecede açıktır. Bu zaruretle 109 ncu madde sevk edilmiştir.

110 ncu maddede, birliğin amaç, görev ve yetkisi belirtilmiştir. Maddede, birliğin amacı, yalnız avukatlık mesleki ve avukatlar yönünden değil, fakat hukuk alanında memleket yararı yönünden de ele alınmış ve bunu sağlayıcı hükümler vaz'edilmiştir. Bu suretle millî hukukun inkişafında, avukatların bilgi ve tecrübelerinin daha geniş çapta rol oynıyacağı muhakkaktır.

Barolar gibi birliğin de amacına aykırı işlerle ve siyasetle uğraşmaması tasarının prensiplerindendir ve ifadesini 111 nci maddede bulmuştur.

Birlikteki görevlerin kaideten ücretsiz yapılması 112 nci mad*dede kabul edilmiş ve bu halin birliğin kuruluş amacına ve niteliğine uygun olacağı düşünülmüştür.

İKİNCİ BÖLÜM

Bu bölümde birliğin organları ile bunların kuruluşu, toplantı*ları, görüşme ve karar yetersayısı ile görevlerine ait hükümler yer almıştır.

I — Birlik Genel Kurulu

Birlik Genel Kurulunun kuruluşuna dair 114 ncü maddede, Ge*nel Kurulun baroların üyeleri arasından seçecekleri ikişer temsilci ile teşekkül edeceği belirtildikten sonra, 100 den fazla üyesi olan baroların 100 den sonraki her 300 üye için ayrıca birer temsilci seçecekleri gösterilmiştir. Birliğin üyeleri barolar olduğuna göre, her baronun Genel Kurul için eşit sayıda üye göndermesi ile iktifa edilmesi akla gelirse de, baroların hepsinin aynı sayıda üyeye sahibolmadığı ve üye sayısı çok olan barolann biraz fazla temsilci göndermelerinin adalet ölçülerine daha uygun olacağı düşüncesiyle, madde yazılı şekilde kaleme alınmıştır. Mamafih temsilci sayılan arasında nisbetsizliğe yer vermemek ve böylece bir adaletsizliğe sebebolmamak için büyük baroların fazladan göndereceği temsilci sayısı çok mahdut tutulmuştur.

116 ncı maddede görüşme ve karar sayısının üyelerin en az dörttebiri olarak sınırlanması, Birlik Genel Kurulu görevinin önemi icabıdır. Bu miktardan az sayı ile yapılan toplantıda alınan karar ve yapılan işlerin görevin ehemmiyeti ile mütenasibolmıyacağı ve işin ciddiyetine uymıyacağı tabiîdir.

II — Birlik Yönetim Kurulu

Birliğin yürütme organı Yönetim Kuruludur. 118 nci madde ile kuruluşu ve 119 ncu maddeyle de üyeler arasındaki iş bölümü düzenlenmiştir. Böylece, barolardaki Başkanlık Divanına muvazi bir organ burada da fiilen teşekkül etmektedir.

120-123 maddeler, Yönetim Kurulunun üyelerinin seçim döne mi toplantıları, görüşme ve karar yeter sayısı ile görevlerini gösteren hükümleri ihtiva etmektedir. Bu hükümler açıklama yapılmasını gerektirmiyecek açıklıktadır.

III — Birlik Başkanlığı

124 ve 125 nci maddeler Birlik Başkanının seçim şekil ve seçim dönemi ile görevlerine dairdir. Birlikte Başkanlık Divanı bulunmadığı cihetle, barolarda bu divana tanınan bazı görevlerin başkana verilmesinde zaruret vardır. Ezcümle birlik adına iktisap ve iltizamda bulunmak gibi.

IV — Birlik Denetleme Kurulu

Barolardaki zaruretle, birlikte de böyle bir denetleme kuruluna olan ihtiyaç aşikârdır.

V — Birlik Yüksek Disiplin Kurulu

Mer'i kanundaki Yüksek Haysiyet Divanına tekabül eden bu kurul, avukatların meslekî kuruluşları içinde en yüksek disiplin organını teşkil etmektedir.

DOKUZUNCU KISIM

Disiplin işlem ve cezaları

127 nci maddede, disiplin cezalarının hangi hallerde uygulanacağı gösterilmiştir. Meslekin vakar ve şerefine yahut meslek nizam ve ananelerine riayeti sağlamak ve avukatların meslekî faaliyetlerinde görevlerinin icabettirdiği dürüstlükle hareketlerini temin için birtakım müeyyidelere ihtiyaç bulunduğu aşikârdır.

128 -129 ncu maddelerde disiplin cezalarının neler olduğu ve hangi hallerde kim tarafından verileceği belirtilmiş olup, mer'î kanundakilerin aynıdır. Ancak para cezasının miktarı şimdiki para değerine uygunluğu ve uyarma hassasını temin için artırılmış, keza işten çıkarma süresi de fiilin ağırlığı ile mütenasip hale getirilmiştir.

130 ncu madde, savunma hakkının önemine uygun olarak sevk edilmiştir.

131 nci maddenin ikinci fıkrası meslekin icrası sırasındaki fiillerden dolayı avukatlıktan ayrılanlar hakkında da disiplin kovuşturması yapılmasını derpiş etmiştir. Bu suretle meslekin yüksek menfaatlerinin ve itibarının korunması sağlanmış olacaktır.

132 nci madde, kovuşturmayı yapacak baro ve disiplin kurulu üyeleri ve Baro Başkanı hakkındaki şikâyetlerde Kurulun teşekkül tarzını düzenlemektedir.

133 ncü maddede, ceza kovuşturmasının disiplin cezalarına tesiri, muhtelif durumlara göre belirtilmiş ve baro yönetim kurullarının, disiplin kovuşturması açmaya mecbur oldukları hal maddenin son fıkrasında gösterilmiştir. Prensip, ceza kovuşturmasının disip*lin işlem ve kararlarının uygulanmasına engel olmıyacağıdır.

134 ncü maddede, disiplin kovuşturmasının, yönetim kurulu tarafından bir kararla açılacağı belirtildikten sonra, ikinci fıkrada bu konuda ne suretle harekete geçileceği ve üyelerden birine karar*dan önce soruşturma yaptırabileceği derpiş edilmiştir.

Son fıkra, işin sürüncemede bırakılmasına mâni olmak gayesiyle sevk edilmiştir. Konulan müddetin de, soruşturma ve karar için yeterli olduğu düşünülmüştür.

135 nci madde, soruşturmaya memur tâyin edilen üyenin yapacağı işleri göstermektedir.

136 nci madde, baro yönetim kurullarının disiplin kovuşturmasına yer olmadığına dair kararlarına, Cumhuriyet Savcısı ve müştekinin itirazı ile Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığının itiraz üzerine yapacakları işlem ve verecekleri kararlarına dairdir. Adalet Bakanlığının buradaki rolü de gözetim yetkisinin tabiî sonucudur.

137 nci madde de, disiplin kovuşturması açılmasına yer olma*dığına dair kararın kesinleşmesinden sonra aynı fiillerden dolayı be*lirtilmiş ve yeniden inceleme için üç senelik bir süre zamanaşımı olarak kabul edilmiştir. Böyle bir sürenin kabulü, gecikmiş adale*tin, adaletsizlik olacağı fikrinden mülhemdir.

138, 139, 140, 141 ve 142 nci maddeler, disiplin kurulunun yapacağı duruşma ve delillerin toplanmasına dair olup, usul hükümleri karakterindedir.

İstinabe yoliyle verilen talimatın kimler tarafından yerine getirileceğine dair 144 ncü madde, baro disiplin kurullarına ait istinabe yoliyle verilen talimatların, istinabe olunan yerdeki aynı kurullar tarafından yerine getirilmesi gerektiği fikrinden mülhemdir.

145 nci madde, tanıklar ve bilirkişilerin ne suretle çağırılacağını ve çağrıya icabet etmeme halindeki müeyyideyi ve buna benzer karar verecek mercii göstermektedir. Maddedeki para cezası disipliner, olup, 162 nci maddenin hükmüne tabidir.

146-147 maddeler disiplin kurulu üyelerinden reddi ile kararların tebliğini düzenlemektedir. Maddeler açıklamaya muhtacolmıyacak derecede sarihtirler.

148 -152 nci maddeler, işten menedilme ile bunun hüküm ve neticelerine dair olup, mer'i kanundan farklı hükümler getirmemek*tedir.

153 ncü madde, disiplin kurulu kararlarına karşı kimlerin itiraz edebileceğini göstermektedir.

Birlik Yüksek Disiplin Kurulunda inceleme kaideten evrak üzerinde yapılacak, ancak maddede sayılan işten veya meslekten çıkarma cezasiyle, işten menedilmeye dair kararlar gibi neticeleri ağır olan cezalar ve kararların incelenmesinde, ilgili avukatın isteği üzerine veya kendiliğinden duruşma yapılmasına karar verebilecektir.

157 nci madde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 114 ncü maddesindeki (hiçbir idari işlem yargı denetimi dışında bırakılamaz) hükmünün icabı olarak sevk edilmiştir.

159 ncü madde de, disiplin kovuşturması açılmasının zamanaşımı üç yıl olarak belirtilmiş ve bu müddetin yönetim kurulunca disiplin kovuşturması açılmasına karar verilmiş olması halinde işlemiyeceğine işaret etmek suretiyle de, zamanaşımının disiplin kuruluna işin intikalinden sonra hiçbir zaman bahis konusu olmıyacağı açıklanmıştır.

Disiplin cezalarının kesinleşmedikçe uygulanamıyacağına dair olan 160 nci madde hükmü, ceza hukukunun genel prensiplerine uymak zaruretinin tabiî bir sonucudur.

Tanık ve bilirkişiye tazminat ödenmesi, yol ve ikâmet giderinin karşılanmasiyle, bu giderlerin müşteki veya avukat tarafından evvelden yatırılması, avukat veya üçüncü bir kişiye yükletilmeyen veya borçludan alınma imkânı kalmıyan masrafların da baroya yükletilmesine dair olan 161 nci madde hükmü usul hukuku esaslarının tabiî bir sonucudur.

162 nci madde ile para cezasının veya masrafların ödenmesine dair olan kararların ilâm mahiyetinde sayılacağı ve para cezalarının baroya gelir yazılacağı öngörülmüştür.

ONUNCU KISIM

Mer'i kanunda avukatlık ücreti, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda vekâlet ücreti olarak adlandırılan ve avukatın vekâlet hizmetine karşılık teşkil eden meblağ, bu tasarıda da (Avukatlık ücreti) adı ile tanımlanmış ve 163 ncü maddenin ilk fıkrasında bu ka*nundaki manada (Avukatlık ücretinin) tarifinin yapılmasında zaruret mülâhaza edilmiştir.

Anılan maddede de avukatlık ücretinin avukatla müvekkil arasında serbestçe kararlaştırılacağı kaide olarak kabul edilmiş, tarifedeki en az ücretin altında kalan ücret karşılığında iş ve dava kabul edilmesi yasak edilerek, aksine hareket disiplin cezası müeyyi*desi altına alınmıştır.

Ücret anlaşmalarının yazılı şekilde olması da muteberlik şartı olarak kabul edilmiştir. Nitekim bu konudaki davalarda yazılı sözleşmeden başka delilin getirilemiyeceği ve dinlenemiyeceğine maddenin 5 nci fıkrasında işaret edilmiştir.

Son fıkra ücret sözleşmesi olmıyan hallerde asgari ücret tarifesinin uygulanacağına dairdir.

Ücret sözleşmelerinin muhtevasına dair olan 164 ncü maddenin 1 nci fıkrasında, ücret sözleşmesinin kaide olarak belli bir miktarı ihtiva etmesine işaret edilmiştir. Bu hususun kanunda gösterilmesine, bilhassa sözleşmeden doğan davalar bakımından ihtiyaç vardır.

İkinci fıkra, avukatı girdiği davada başarı sağlamaya sevk eden bir hüküm olup, başarıya prim vermek suretiyle teşvik edici rol oynıyacağı inkâr edilemez.

3 ncü fıkra, avukatın hasılı davaya iştirakini meneden bir hü*kümdür ki, sevk gayesi metinden kolayca anlaşılmaktadır.

Son fıkra, kaideten müvekkile aidolması gereken bir meblağ için bu kaidenin teyidinden başka, aksine yazılı sözleşmenin de caiz bulunduğuna işaret etmektedir.

165 ve 166 nci maddeler avukatlık ücretinin teminatını teşkil eden hükümler niteliğindedir. Nitekim anılan maddelerle ücret borçları bakımından müteselsil mesuliyet esası kabul edilmiş avukata hapis hakkı tanınmış ve avukatlık ücreti alacağının imtiyazlı olması Öngörülmüştür.

167 nci madde Baro Yönetim kurullarının görevi bakımından sevk edilmiş bir hükümdür. Gerektiğinde yönetim kurulunun aracılığının istenmesiyle yetinilip, dava yolundan vaz geçilmesini sağlamak gayesine matuftur.

168 nci madde, avukatlık ücret tarifesinin hazırlanmasına mütedair usuli bir hükümdür.

169 ncü madde, yargı mercilerinin karşı tarafa yükletecekleri avukatlık ücretinin sınırlarını belli etmekte ve 170 nci madde de, avukatlık ücret tarifesini uygulayacak diğer mercileri göstermektedir.

171 nci maddenin 1 nci fıkrası, avukatın, üzerine aldığı işin kanun hükümleri ve yazılı sözleşme şartlarına göre sonuna kadar takip mecburiyetinde olduğunu hüküm altına almıştır. Mütaakıp fıkralar da avukatın diğer bir avukatla birlikte veya başka bir avukata, üzerine aldığı işi takibettirebilmesi şartiyle bu halin sonuçlarını düzenlemektedir.

172 nci madde avukatlık ücretinin belli bir işe hasredilmesine dairdir.

173 ncü madde, avukatın deruhte ettiği işi haklı bir sebebolmaksızın takipten vazgeçmesi veya azlinin doğuracağı sonuçlar belirtilmiştir.

ONBİRİNCİ KISIM

174-179 ncü maddeler adlî müzaharet bürosunun, büronun çalışması, görevleri, adlî müzaharet için delil gösterme zorunluluğu, gider ve geliri ile yıllık çalışma raporuna dair olup, mer'i kanunun bu konudaki hükümlerinin aynen muhafazasından ibarettir.

ONİKİNCİ KISIM

Bu kısımda, Yönetmelik hazırlanması, Cumhuriyet savcılarına yapılacak tebligat, avukatlık kıdemine sayılacak hizmetler, dava vekilleri hakkında uygulanacak hükümler ve yürürlükten kaldırılan hükümlere dair 180-184 ncü maddeler yer almaktadır.

Tasarıda, avukatların sosyal güvenliğinin, topluluk sigortasına girmelerinin mecburi tutulması suretiyle sağlanması öngörüldüğünden, 6207 sayılı Avukatlar Yardımlaşma Kanununda da buna paralel olarak değişiklik yapılması zaruri görülmüş ve bu kısımda yer alan 185 nci madde ile sözü edilen Kanunun 1, 4 ve 5 nci maddeleri değiştirilmiştir.

Birinci maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarında yapılan değişiklikle, Avukatlar Yardımlaşma Sandığı kurulmuş olan baroların mensubu olan avukatların bu sandıklara üye olmaları mecburi iken ihtiyarî hale getirilmiş ve ihtiyarî olarak üyeliğini devam ettirenlerin sandığa olan duhuliye, aylık aidat ve maktu aylık iştirak hisselerini ödememeleri halinde uygulanacak esasların yönetmeliklerde gösterilmesi derpiş edilmiştir. Filhakika, topluluk sigortasına girmesi mecburi kılınan ve bu suretle sigorta primi ödemek zorunda kalacak olan bir avukatın, isteği haricinde bir de Avukatlar Yardımlaşma Sandığına duhuliye, aylık aidat ve iştirak hissesi ödemek mecburiyetinde bırakılması hem adalet ilkesine aykırı olacak ve hem de aynı gaye için iki ayrı yere para ödenmesi zorunlu kılınmak suretiyle ağır bir külfet altına sokulacaktır. Ancak, Yardım sandığında hastalık, yaşlılık, malûllük ve ölüm yardımı görecek durumda olup da, yaşının ileriliği sebebiyle topluluk sigortasından, anılan yardımları görebilmesi için geçmesi gereken asgari süreyi tamamlama*sı şüpheli olanların da sandıktan sağlıyacakları bu yardımlardan yoksun kalmamaları için sandık üyeliğini devam ettirmelerinde menfaatlerinin olduğu da aşikârdır.

Bu sebeple yardım sandıklarının toptan tasfiyesi yoluna gidilmiyerek, üyeliği ihtiyari hale getirmek suretiyle, sandıkların devamında da fayda mülâhaza edilmiştir.

Dördüncü madde de, üyeliğini ihtiyari olarak devam ettirenlerin durumuna uygun olarak yeniden kaleme alınmış ve birinci maddede yapılan değişikliğe paralel olarak açıklığa kavuşturulmuştur.

Beşinci maddede yapılan değişiklik, sadece ikinci fıkranın kaldırılmasından ibarettir. Tasarıda, mer'i kanunun 80 nci maddesinin yerini tutan bir madde bulunmadığı ve sandık üyelerinin mükellefiyetlerini yerine getirmemeleri halinde uygulanacak esasların da, birinci maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle yönetmeliğe bırakıldığından bu fıkranın uygulama yeri kalmamış ve hayatiyetini kaybetmiştir.

186 nci madde ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 61 nci maddesi değiştirilmektedir. Davaya vekâlet deruhde etmeye kanunen yetkili bulunan kimseler 1086 sayılı Kanundan sonra yürürlüğe giren 3499 sayılı Avukatlık Kanununda gösterilmiştir.

Halen yürürlükte bulunan Avukatlık Kanununun 19, 23 ve mu*vakkat IV ncü maddeleri bu meyanda sayılabilir. Tasarının, 32, 35 ve geçici 9 ncü maddeleri de aynı konuyu düzenlemektedir. Bu itibarla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 61 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan hükümler maddeleri çıkarılmıştır. Nitekim, tasarının geçici 13 ncü maddesi hükmü muvacehesinde de sözü edilen kanunun 61 nci maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları, lüzumsuz kalmıştır. Zira geçici 13 ncü maddede, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 61 nci maddesinin, bir üç ve dördüncü fıkralarında yer alan hükümler daha etraflı ve detaylı olarak hüküm altına alınmış bulunmaktadır.

1086 sayılı Kanunun 61 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmüne vuzuh verilmek suretiyle ve yukardaki izahatın ışığı altında yeni 61 nci madde vücuda getirilmiştir; mahkeme, kanuna göre vekâlet deruhde etmesi kaabil olmıyan bir vekille kendisini temsil ettiren tarafın, o vekilini gerek oturuma, gerekse mahalinde yapılacak olan tahkikat ve inceleme işlemine kabul etmiyecektir. Bu takdirde müvekkile, re'sen ve üzerinde keyfiyeti işaret edeceği bir davetiye gönderecektir. Davetiye gideri, bilâhara o tarafa yükletilmek üzere, evvelemirde Hazineden ödenir. Bu davete rağmen gelmiyen veya usulen kendisini temsil ettirmiyen şahıs hakkında gıyap kararı çıkarılacağı tabiîdir.

GEÇİCİ HÜKÜMLER

Geçici 1 nci madde, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı veya Sosyal Sigortalar kanunları kapsamına girmiyen ve halen sosyal güvenlikten mahrum bulunan avukatların Sosyal Sigortalardan faydalanmalarını sağlıyacak hükümlerin, ya hazırlanacak (yalnız avukatlar) için özel bir kanunla, yahut diğer serbest meslek sahiplerini de kapsamına alacak bir kanunla düzenlenmesini derpiş etmektedir. Esasen Birinci Beş Yıllık Plânın (toplumun genci kuruluşu) bölümünün (sosyal güvenlik) kısmında da, serbest meslek erbabının sosyal güvenlik düzeni içine alınması ve bu konuda tedbir olarak serbest meslek erbabı için ihtiyarlık ve ölüm sigortası kurulması öngörülmüştür. (Başbakanlık Devlet Plânlama Teşkilâtının yayınladığı birinci beş yıllık kalkınma plânı, sayfa 110 ve 112).

Geçici iki ve üçüncü maddelerde yer alan hükümler, avukatların sosyal güvenliğini sağlıyacak esasları ihtiva etmektedir. Bu maddelerin sevk sebeplerini izah etmeden önce avukatlık meslekinin özelliğinden ve avukatların sosyal güvenliği konusunda alınan kanuni tedbirlerin geçirdiği gelişmelerden bahsetmek faydalı olacaktır.

3499 sayılı Avukatlık Kanununun 2 nci maddesinin birinci fıkrasında; avukatlığın kamu hizmeti mahiyetinde bir meslek olduğu belirtilmiş ve tasarının birinci maddesinde de doğrudan doğruya «kamu hizmetidir» diye tanımlanmıştır. Ancak, sözü edilen yürürlükteki kanun ve tasarıda ayrıca, kamu hizmeti olan bu meslekin serbest bir meslek olduğu da beyan edilmiştir. Bizatihi serbest meslek olmakla beraber, avukatların bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına veya Sosyal Sigortalar Kanununa tâbi olarak mesleklerini icra etmektedirler. Bu iki kategorideki avukatlar için sosyal güvenlik, emeklilik veya sigorta ile sağlanmış bulunmaktadır. Bu itibarla Avukatlık Kanunu veya sair kanunlarla sosyal güvenliğinin sağlanması gereken avukatlar, tamamen serbest çalışan ve yukarıdaki iki kategoriye de girmiyenlerdir.

Başlangıçta, 3499 sayılı Avukatlık Kanununun 7 nci babında, 135 -138 nci maddeler ile meslek sigortası müessesesi düzenlenmiş ve avukatların meslek sigortası yaptırmaları mecburi kılınmıştır. Ancak, bu sigorta tesbit edilecek bir sigorta şirketine sigortalanmak suretiyle temin edilmek istenmiştir. Uygulamada umulan sonucun alınmaması üzerine de 21.12.1953 tarih ve 6207 sayılı Avukatlar Yardımlaşma Kanunu çıkarılarak Avukatlık Kanununun meslek sigortalarına ait 135 -138 nci maddeleri kaldırılmıştır. Bu kanun, her baro merkezinde baro genel kurulu kararı ile (Avukatlar Yardımlaşma Sandığı) kurulabileceğini ve kurulan barolarda da, avukatların bu sandığın üyesi olacaklarını derpiş etmiştir. Şu suretle, sandığın kurulması ihtiyari ve fakat kurulan bu sandıkların belli barolardaki avukatları içine alması, gelir kaynaklarının geniş bulunmaması ve gelirin esas itibariyle nemalandırılmasının da söz konusu olmaması sebepleriyle üyelerine sağladıkları menfaatler de sembolik denebilecek dereceyi geçememiştir. Bu kadarcık yardımın sağlanmasını ise, günümüzün ekonomik koşullan karşısında avukatlann kâmil mânada sosyal güvenliğe kavuşmasını ifade edemiyeceği izahtan varestedir.

Bu itibarla, serbest meslek olarak kamu hizmeti ifa eden avukatların tamamını içine alacak bir sosyal güvenlik sisteminin kurulması bir zaruret olarak tezahür etmektedir. Bu sosyal güvenliğin, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına bağlanması suretiyle sağlanması düşünülebilir ise de, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 12 nci maddesi hükmü muvacehesinde buna imkân bulunamamıştır. Zira sözü edilen kanunun 12 nci maddesi gereğince Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına tabi olacakların memur statüsünde olmaları gerekmektedir. Serbest avukatlar ise, memur statüsünde bulunmadıklarından, bu Sandığa tabi kılınmaları mümkün olamamıştır. İkinci hal, serbest avukatların 17 Tem*muz 1964 tarih ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa bağlanmaları suretiyle Sosyal Sigortalardan faydalanmalarını sağlamaktır. Ancak, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 2 nci maddesi hükmü gereğince sigortalı sayılabilmek için «Bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılmak» gerekmektedir. Oysa ki, serbest avukatlar bakımından böyle bir durum söz konusu değildir. Bu yüzden de bunların doğrudan doğruya 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre sigortalı sayılmaları mümkün olamamaktadır.

Bu suretle, serbest avukatların sosyal güvenliğini, Türkiye Cum*huriyeti Emekli Sandığına bağlanmaları veya 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre sigortalı sayılmaları mümkün olamayınca, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 86 nci maddesinde hüküm altına alınan topluluk sigortasına girmelerinden başka bugünkü halde çözüm yolu kalmamaktadır. Tasannın geçici 2 nci maddesinde de, bu yola gidilmiş ve 5434 sayılı Kanunla, 506 sayılı Kanunun kapsamı dışında kalan avukatların hepsinin topluluk sigortasına girmeleri mecburi kılınmıştır. Topluluk sigortası, bütün sigorta kollarına şâmil olarak düzenlenmiştir. 506 sayılı Kanunun 86 nci maddesinde söz konusu edilen Çalışma Bakanlığınca onanacak genel şartlar da, tip sözleşme haline getirilerek, bunun Çalışma Bakanlığı, Sosyal Sigortalar Kurumu ve Türkiye Barolar Birliği arasında yapılacak görüşmelerde tesbit edilmesi derpiş edilmiştir. Topluluk sigortasını yapacak birlikler de barolardır. Yani her baro ayrı ayrı fakat tip sözleşmeye uygun olarak topluluk sigortası yaptıracaktır.

Geçici üçüncü madde, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa istisna getirmekte olup, topluluk sigortasına giren avukatların, önceden sigortalılıkları söz konusu olmadığı halde, avukatlık hizmet süreleri esas alınarak, sigortalılıklarının başladığı tarihten önceki on yıl içinde en az 70 ay baro levhasında kayıtlı bulunan, sigortalılık süresince her yd en az 7 ay sigorta primi ödiyen ve en az 5 yıl sigortalı olan avukatlara, sigortalılık süresi 15 yılı doldurmuş olanlar gibi Sosyal Sigortalar Kanununun 61 nci maddesindeki esaslara göre yaşlılık aylığı bağlanması derpiş edilmiştir. Bu hüküm, yukarda söylendiği gibi 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun geçici 8 nci maddesinin (C) fıkrası hükmüne istisna teşkil etmekte ise de, avukatların kamu hizmeti ifa etmeleri bakımından ve hizmetlerinden cemiyet müstağni kalamıyacağı cihetle, yarınlarından emin olarak hizmetlerini yapabilmelerini sağlamak gayesiyle bu istisnanın getirilmesi zaruri görülmüştür.

Sosyal Sgortalar Kanunu hükümlerinin serbest meslek erbabına mecburî olarak uygulanması durumunun ilk misalini teşkil edecek bu hükümlerde, mezkûr kanunun geçici 8 nci maddesinin kıyasen avukatların faydasına da arz edilmesi sigortadan gereği veçhile istifade edebilmek noktasından kaçınılmaz bir zaruret olarak mütalâa edilmiştir.

Geçici üçüncü maddenin diğer hükümleri, 506 sayılı Sosyal Si*gortalar Kanununun geçici 8 nci maddesinin istisna dışında kalan hükümlerinin aynı olduğundan ayrıca izahına lüzum görülmemiştir.

Geçici 4 ncü madde, topluluk sigortasına giren avukatların, Avukatlık Yardımlaşma Sandığındaki kayıtlarını sildirerek, ilişiklerini kesmelerini düzenliyen hükmü ihtiva etmekte olup, usule mü-taalliktir ve kısmî bir tasfiyenin şekil ve şartlarını tesbit etmektedir.

Geçici 5 nci madde kazanılmış hakların korunması gayesine matuftur. Makbul mazerete istinaden staja ara vermiş olanların da bu madde kapsamına girdiği izahtan varestedir.

Geçici 6 nci madde, Türkiye Barolar Birliğinin kuruluş hazırlıklarında Ankara Baro Başkanına yükletilen görevi belli etmektedir ki, Birliğin merkezi Ankara olduğuna göre hazırlığın başkası tarafından yapılması düşünülemez.

Geçici 7, 8 ve 9 ncu maddeler mer'i kanundaki muvakkat, 3 ve 4 ncü maddelere tekabül etmektedir.

Geçici 10 ncu madde baroların görevlerine devamlarım sağlamak gayesine matuftur.

Geçici 11 nci maddede, asgari avukatlık şerefiye tarifesinin yapılma süresi ile eski tarifenin uygulanmasına devam müddeti belirtilmiştir.

Geçici 12 nci maddede, yeni kanuna göre kurulacak Birlik Yüksek Disiplin Kurulu teşekkül edinceye kadar Yüksek Haysiyet Divanındaki dosyaların Ankara Baro Başkanlığında muhafaza edilmesini hüküm altına almaktadır.

Geçici 13 ncü madde, Tasarının 186 nci maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 61 nci maddesinde yapılan değişikliğin tabiî sonucu olarak sevk edilmiş bulunmaktadır. Zira 186 nci madde ile değiştirilen 1086 sayılı Kanunun 61 nci maddesinden «Baro teşekkül etmiyen ve birinci fıkra veçhile dava vekili bulunmıyan mahallerde herkes dilediği kimseyi tevkil edebilir.» hükmünü ihtiva eden son fıkrasiyle, bu fıkranın atıfta bulunduğu birinci fıkrası çıkarılmıştır. Bu fıkraların maddeden çıkarılması sonucunda, tasarının 32, 35 ve geçici 9 ncu maddeleri hükümleriyle iktifa edilmesi ve bu maddelerle kendilerine davaya vekâlet deruhde etmek yetkisi tanınan kimseler (Avukat stajiyeri, baroda kayıtlı avukat ve davavekili) dışındakilere, mezkûr yetkinin tanınmaması düşünülebilir ise de, memleketimiz gerçekleri karşısında bunun birden yapılması mümkün görülmemiş ve bir intikal devresinin tanınması zaruri görülmüştür. Her ne kadar, memleketimizdeki avukat ve davavekili sayısı ve bunların memleket içindeki dağılışı 1086 sayılı Kanunun kabul edildiği 18 Haziran 1927 tarihine göre, lehe önemli derecede farklı ise de, bugün dahi bir hayli ilçemizde üç avukat ve davavekili bulunmamakta ve buradaki vatandaşlarımızın büyük kısmı bizzat davasını takibedebilecek kültür seviyesine henüz erişmiş değildir. Bu itibarla daha bir süre üç avukat ve davavekili olmıyan yerlerde, avukat veya davavekili olmıyan kimselerin de hukuk mahkemeleri icra ve iflâs dairelerinde dava ve iş takibedebilmek üzere vekâlet deruhte etmeleri faydalı ve zaruri mülâhaza edilmiştir. Ancak, bu kimselerin hukukun tamamen yabancısı olmama*ları ve gördükleri hizmetin önemi ile orantılı bir disipline bağlanmaları da gerekir.

Maddenin birinci fıkrasında; üç avukat ve dava vekili bulunmıyan yerlerde, hukuk mahkemeleri ve cra ve iflâs dairelerinde dava ve iş takibetmek üzere vekâlet deruhte edeceklerin, belli görevlerde 4 sene bulunmaları, avukatlığa kabul için üçüncü maddede aranan, tahsil ve staj dışındaki olumlu şartlan haiz olmaları ve beşinci maddedeki olumsuz şartların da kendilerinde bulunmaması aranmıştır. Bu suretle, hiçbir hukukî formasyondan geçmemiş ve mânevi nitelikleri itibariyle de, kanun hizmeti görecek ehliyette olmıyan kimselerin vekâlet görevlerini ifa etmeleri önlenmiş olacaktır. Fıkrada sayılan görevlerde 4 sene hizmet etmiş olmak hali de, görevlerin mahiyeti icabı bu kimselere az da olsa hukukî formasyon sağlıyacaktır. Bunların baroca tutulan listeye kaydolunmaları, vekâlet görevini yapacakları yeri sınırlamak gayesine matuftur.

İkinci fıkra, birinci fıkra gereğince vekâlet görevini ifa edeceklerin listeyi kayıt tarihinden itibaren üç ay içinde görev ifa edecekleri yerde büro tahsis etmek mecburiyetini ve bunun müeyyidesini hüküm altına almaktadır.

Üçüncü fıkra, müktesap hakların korunması gayesiyle getirilmiştir. Filhakika, birinci fıkradaki şartları haiz olmıyan, fakat kanunun yürürlüğe girmesinden önce vekâlet görevini meslek ittihaz etmiş de geçimini buna bağlamış bulunan kimselerin, bu imkândan birden mahrum edilmemesi de hakkaniyet icabıdır. Ancak, bunlarda da mânevi niteliklerin mevcudiyeti aranmış ve vekâlet görevini ifa edebilmeleri birinci fıkradaki listeye kaydolunmaları şartına bağlanmıştır. Listeden her hangi bir suretle kayıtları silindiği takdirde, birinci fıkradaki şartlan tamamen haiz olmadıkça yeniden listeye kaydolunmıyacaklannın derpiş edilmesi de tasfiye gayesine matuftur. Fıkranın son iki cümlesi, bu şahısların müktesep haklarının tanınması için listeye kayıt zamanında başvurma süreleri île büro açmak mecburiyetlerini ve müeyyidesini düzenlemektedir.

Dördüncü fıkra, önceki fıkralarla vekâlet görevini ifa etmek haklarının, o yerdeki avukat ve davavekili sayısının üçe yükselmesiyle sona ermesi halinde başka yere naklin ne suretle yapılacağına dairdir.

Beşinci fıkra, listeye kayıt işleminin usulünü, baroların belli süre içinde karar verme zorunluğuna, baroların kayıt kararının kesin olup, ret kararı aleyhine itiraz süresini ve Adalet Bakanlığının bu konudaki fonksiyonunu düzenlemektedir. Fıkranın son cümlesi Anayasanın 114 ncü maddesindeki prensibinin icabıdır.

Altıncı fıkra, yönetmelikle düzenlenecek hususları göstermektedir.

Yedinci fıkra, bunlar hakkındaki disiplin işleminin, davavekilleri, hakkındaki hüküm çerçevesinde yürütüleceğini derpiş etmektedir.

Son fıkra, maddenin yürürlük süresini göstermektedir.

Geçici 14 ncü madde, bir zorunluğun sonucu olarak sevk edilmiştir.

Filhakika, 23 Aralık 1969 günü itibariyle, 375 olan hâkini stajiyeri kadrosu tamamen dolu olup erkek ve hanım olmak üzere 631 kişi de stajiyerliğe tâyin için sıra beklemektedir. Ayrıca Aralık 1966 sonunda iki senelik stadını bitirecek olan 123 hâkim stajyerinin, hâkim veya C. Savcı yardımcılıklarına tâyini, bu kadroların dolu bulunması sebebiyle Mart 1967 ye kadar mümkün olamıyacak ve Bakanlıkça hazırlanan bir tasarı ile istenen 450 kadro verilmediği tak*dirde de stajını bitirdiği halde tâyin edilemiyeceklerin miktarı artacaktır. Bu durum muvacehesinde iki senelik stajını bitirdiği halde kadro bulunmaması sebebiyle tâyin edilemiyen hâkim stajiyerlerinin, tâyin için uzun müddet bekliyerek mağduriyetlerinin devam etmemesini sağlamak amacı ile, bu stajiyerlere, hâkim stajiyerliğinde geçen süreleri avukatlık stajında geçen sürelere tam karşılık tutulmak suretiyle avukat olmak imkânı geçici 14 ncü madde ile verilmiş olacaktır.

Son iki madde kanunun yürürlük tarihi ile kanunu yürütecek, makama dairdir .
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Anayasa Mahkemesi İş Kanunu'nun 14.maddesinin Anayasaya aykırı olmadığına karar verdi Av.Cengiz Aladağ Kadın Hakları Çalışma Grubu 4 27-11-2008 09:24
1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun Geçici 21. maddesi ile ilgili Anayasa Mahkemesi Kara Av.Yüksel Eren Hukuk Haberleri 0 01-07-2008 07:47
Avukatlık kanununun 1. maddesinin ilk hâli hakkındadır. 8xy Meslektaşların Soruları 1 24-06-2007 22:13


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06432199 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.