Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

menfi tespit ve itirazın iptali ve hukiki yarar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-07-2011, 14:08   #1
ALAMUT

 
Mesaj menfi tespit ve itirazın iptali ve hukiki yarar

Merhabalar

Faturaya dayalı bir icra takibine itiraz sonucu açılan itirazın iptali davası temyizin ardından onanarak kaybedildi.
Bu dosya için, yani bu borç için menfi tespit davası açmayı düşünüyorum. Hukiki yarar var mıdır yok mudur?
Old 20-07-2011, 08:41   #2
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Hukuki yarar

Sayın meslektaşım,

Takibe itirazın ardından, siz menfi tespit davası açmış olsa idiniz,sonuç değişecek mi idi?

Aşağıdaki kararın incelenmesi yararlı olabilir:

"Tespit davası hakkında Usul Yasamızda bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, var olan bir özel hukuk ilişkisinin inkar edilmesi veya bir özel hukuk ilişkisinin varlığının iddia edilmesi hallerinde başvurulabilecek bir dava türü olarak bu davaların açılabileceği Yargıtay İçtihatları ile kabul edilmektedir.

Tespit davasının konusu; maddi olayların değil, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitidir.

Hukuku ilişkinden amaç, bir kimse ile diğer bir kimse veya bir eşya arasında mevcut olan ve somut bir olaydan doğan ilişkidir. Öte yandan, tespit davasının dinlenebilmesi için davacının hukuki yararının bulunması da şarttır.

Diğer dava şartlarında olduğu gibi hukuki ilişki ile hukuki yarar koşullarının (bu iki koşulun) var olup olmadığı davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden (re’sen) gözetilmesi gerekir"
(4.HD.E.1994/4053,K.1994/7231,T.19.9.1994).

Saygılarımla
Old 20-07-2011, 09:05   #3
ALAMUT

 
Varsayılan

Fatura şirkete kesilmiş. Şirket ise müvekkilin Muduru ve ortağı. Alınan Mali müvekkil şahsına almış. Yani kendine ait bir arazide kullanmak için bir malzeme alıyor ki bu malzemenin şirket için kullanılmadığı açık. Ancak o malzemeyi kullanacak olan müvekkilin Iscisi teslim aldığında irsaliyeli faturaya imza atıyor. Ekinde de normal faturayı teslim ediyorlar. Isci sigortalı değil. Sadece o ısı yapmak için teslim alıyor. Fatura muhasebe muvekkilce işlenmemiş. Ancak fatura tebliğ edildi itiraz olmadı diyerek mahkeme davayı kabul
Ediyor ve itirazın iptaline karar veriyor. Yargıtaya yazılan temyizde sadece faturanın Tebliği'nin usulsüz tebliğ olduğu belirtilmiş. Yargıtay da kararı
Onadi bu durumda ben şirket ile alacaklı arasında bir Borc iliskisinin olmadıgı yönünde dava acmak istiyorum. Saygilar
Old 20-07-2011, 09:29   #4
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan

Sayın Alamut ve Sayın Metin, bu olayda hukuki yarara değil kesin hüküm olup olmadığına bakmak gerek. Eğer ilk davada itirazın iptali değilde İcra Mahkemesinde itirazın kaldırılması davası açılmış olsa idi İİK gereği bu karara karşı genel mahkemelerde dava yolu vardı. Ancak borçlunun itirazın iptaline (genel mahkemelerde)ilişkin karar Yargıtay onamasından geçip kesinleşmiş ise bence "kesin hüküm" nedeniyle davanız reddedilir. Yukarıdaki tespite ilişkin Yargıtay kararı menfi tespit değil tespit davasıyla ilgilidir.
Old 20-07-2011, 09:36   #5
Levent Cirit

 
Varsayılan

Benim de kanaatim kesin hüküm nedeniyle davanın reddedileceği yönünde. Zira borcunuz olmadığına dair yaptığınız itiraz üzerine mahkeme, borcun bulunduğunu tespit etmiş ve itirazınızı iptal etmiştir.
Bundan sonra tekrardan borçlu olmadığınızın tespit edilmesi (yeni deliller mevcut değil ise) mümkün değildir.
Old 20-07-2011, 09:40   #6
Av.Evran KIRMIZI

 
Varsayılan koyulaştırdığım bölüm sorunun cevabıdır

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2007/19-159
Karar: 2007/220
Tarih: 18.04.2007

ÖZET: İtirazın iptali davası açılmadan önce borcun kısmen ödenmesi halinde, alacaklının ödenen kısım için dava açmakta hukuki yararı yoktur. Kısmi ödeme düşülerek karar verilmelidir.

Ödenen kısım için icra inkar tazminatına hükmedilemez.

(2004 sayılı İİK. m. 67)

KARAR METNİ:
YARGITAY İLAMI

Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 5. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.6.2004 tarih ve 2002/602-2004/314 s. kararın tetkiki davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 15.05.2005 tarih ve 2004/10346-2005/5549 s. ilamı ile; (...Dava, taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturalar bedelinin ödenmemesi üzerine alacağın tahsili için girişilen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davalı vekili, davacı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediğinden, ödeme konusunda sorunlar yaşandığını, davacının ihtarına cevap verdiklerini, gönderilen malların bir kısmının ayıplı olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulüne, itirazın 17.141.889.740.-TL asıl alacak ve 380.179.198.-TL işlemiş faiz toplamı 17.522.068.938.-TL üzerinden iptali ile %40 inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.

1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davadan önceki ödemeler düşülerek sorumluluğa karar verilmesi gerekirken, bunların icraca infazda gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle davadan önceki ödemelerin faizleriyle davalının sorumluluğuna yol açacak şekilde hüküm oluşturulması usule aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, İcra ve İflas Yasasının 67. maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.

Davacı/alacaklı vekili; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı şirkete teslim edilen ve faturası kesilen malzeme bedellerinin ödenmemesi üzerine müvekkili tarafından keşide edilen 08.05.2002 gün ve 10915 yevmiye numaralı ihtarname ile asıl alacak ve faizinin ödenmesinin istenildiğini, davalının değişik vadeli on beş fatura bedeli ve faizi toplamı 36.064.400.000 TL'yi vadelerinde ödemeyerek temerrüde düştüğünü, davalı tarafça ödeme yapılmaması üzerine girişilen ilamsız icra takibinde davalının borca haksız biçimde itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı/borçlu vekili; müvekkilinin sözlü ikazlarına rağmen davacının yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmediğini, bu sebeple taraflar arasında ödeme miktarı ve şeklinde sorunlar doğduğunu, taraflar arasında işin yapımında kullanılan malzeme sözleşmeye aykırı olduğundan ayıplı malzeme miktarı kadar eksik iş yapılmasının söz konusu olduğunu; müvekkili tarafından davacıya değişik tarihlerde belgeli ödemede bulunulduğu durumda bu ödemelerin davacı talebinde dikkate alınmadığını savunarak, davanın reddi ile %40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunu benimsemek suretiyle ve "davalının toplam 17.141.889.740 TL alacağa itirazının haksız olduğu, takip gününden sonra yapılan 8.000.000.000 TL ödemenin infaz sırasında icra müdürlüğünce nazara alınması gerektiği" gerekçesiyle, dava gününden önce yapılan ödemeler düşülmeden, "Davanın kısmen kabulüne, 17.141.889.740 TL asıl alacak ve 380.179.198 TL takip gününe kadar işlemiş faiz olmak üzere, toplam 17.522.068.938 TL üzerinden takibin devamına" dair verdiği karar, Özel Dairece yukarda açıklanan gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece "itirazın iptali davalarında haklılık durumunun takip tarihi itibariyle belirlenmesi gerektiği, takip ve dava gününden sonra yapılan ödemelerin icra müdürlüğünce infaz sırasında nazara alınıp asıl borçtan mahsup edilmesi gereğine hüküm fıkrasında işaret edildiğinden, davalı aleyhine bir uygulamanın da söz konusu olmadığı" gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Davacının, taraflar arasındaki ticari ilişki sonucu düzenlenen faturalar bedelinin ödenmemesi üzerine 18.6.2002 tarihinde; 26.305.530.000 TL asıl alacak, 8.173.336.000 TL ihtar gününe kadar işlemiş faiz, 1.585.600.000 TL 16.5.2002 gününden itibaren işlemiş faiz olmak üzere, toplam 36.064.400.000 TL alacağın tahsili için davalı aleyhine ilamsız icra takibine giriştiği, davalı vekilinin borca itirazı üzerine, 11.9.2002 gününde görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davalı/borçlu tarafından davacı/alacaklıya banka havalesi ile; 18.6.2002 takip gününde 2.000.000.000 TL, takip gününden sonra 5.7.2002 günü 2.000.000.000 TL ve 25.7.2002 günü 1.000.000.000 TL ödemeler yapıldığı; yine eldeki davanın açılmasından sonra, 5.11.2002 gününde banka havalesi ile 5.000.000.000 TL ödemede bulunulduğu konusunda uyuşmazlık mevcut değildir.

Uyuşmazlık; borç miktarının takip tarihindeki duruma göre mi, yoksa itirazın iptali davasının açıldığı tarihteki durum itibariyle mi belirlenmesi gerektiği; bir başka ifadeyle mahkemece, icra takibinden sonra ve davadan önce yapılan ödemelerin borçtan düşülmesinin gerekip, gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki; itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, normal bir eda davasıdır.

Mahkemenin davanın reddi yada kabulü yönünde verdiği karar, maddi anlamda kesin hüküm teşkil edeceğinden; davanın reddi halinde alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamayacağı gibi; davanın kabulü halinde borçlu da, alacaklıya karşı bir menfi tesbit veya istirdat davası açamayacaktır.

Bu nedenledir ki mahkeme itirazın iptali davasında; tarafların iddia ve savunmalarını genel hükümlere göre inceleyerek, borcun varlığını ve miktarını araştırmak zorundadır.

Şu açıklamalardan anlaşıldığı üzere; itirazın iptali davası, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabi olduğundan (İİK. m.67/1); alacaklı, alacağının varlığını Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa göre caiz olan her türlü delil ile ispat edebilir. Burada borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirmiş olup olmamasına bakılmaksızın, tüm itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden; mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi halinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki; alacak miktarının, takip yada dava tarihindeki koşullara göre belirlenmesinin, itirazın iptali davasında hükmolunan miktar üzerinden tahsiline karar verilebilecek bir tazminat türü olan ve bağımsız bir dava konusu yapılamayan icra inkar tazminatının miktarına da etkili olacağı açıktır. Henüz alacaklı tarafından itirazın iptali davasının açılmadığı bir evrede, borçlunun, itiraza konu borcu kısmen veya tamamen ödemesi mümkündür ve bunu engelleyen herhangi bir kanun hükümü yoktur. Borçlu, itirazın iptali davası açılmamış iken, itirazına konu borcu tamamen öderse, alacaklının itirazın iptali davası açmasına gerek kalmayacak ve böyle bir davayı açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır. Zira, itirazın iptali davası açılmasında amaç, itiraz sebebiyle yasa gereğince kendiliğinden durmuş olan takibin devamını sağlamaktır. Takibin devamı yoluyla elde edilecek olan sonuç (alacağın tahsili), borçlunun bütün borcu ödemesiyle zaten gerçekleşmiş olacağına göre; gerçekleşmiş olan bu sonucu sağlamak üzere bir dava açılmasında hukuki yarar bulunmayacaktır. Bunun gibi, takibe konu borcun kısmen ödendiği durumlarda; ödenmeyen borç tutarına yönelik itirazın iptali davasında, itirazdan sonra ödenmiş olan miktar bakımından da itirazın iptalinin istenilmesinde hukuki yararın mevcut olmayacağı kuşkusuzdur.

Dolayısıyla, itirazın iptali davası açılmadan önce borcun kısmen ödendiği hallerde, alacaklının ödenen kısım yönünden dava açmakta hukuki yararı olmayacağından, ödenen miktar gözönüne alınmaksızın bu kısım için de icra inkar tazminatına hükmedilemeyecektir. Alacağın varlığının dava tarihi gözetilerek belirlenmesi ve alacaklının dava tarihi itibariyle haklılık durumuna göre icra inkar tazminatına hükmedilmesi, dava ekonomisi ve yararlar dengesine de uygun düşecektir.

Şu da eklenmelidir ki; takip konusu alacak için borçlunun icra dairesi dışında yaptığı ödemeler, takip konusu alacaktan İcra Müdürlüğünce kendiliğinden mahsup edilemeyeceğinden; eş söyleyişle, harici ödemelerin İcra Müdürlüğünce kabulü için, alacaklının muvafakati gerektiğinden; itirazın iptali davasında mahkemece kısmi ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğuna dair bir karar verilmesi gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.

Sonuç olarak; icra takibinden sonra ve itirazın iptali davası açılmadan önce borçlu tarafından kısmi ödeme yapılmış olması halinde mahkemece, kısmi ödemeler düşülerek, dava gününe göre belirlenecek bakiye alacak tutarı üzerinden karar verilmesi gerekir.

Nitekim; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 30.03.2005 gün, E:2005/19-200 K:2005/210 ve 08.06.2005 gün, E:2005/19-270 K:2005/365 s. kararlarında da aynı ilke benimsenmiş; 20.10.2004 gün, E:2004/9-508-2004/562 s. kararında ise aynı ilkeden hareketle, itirazın iptali davası açıldıktan sonra dahi yapılan kısmi ödemelerin, takip ve dava konusu alacaktan mahsup edildikten sonra bakiye alacak için hüküm kurulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyularak, dava gününden önce borçlu tarafından yapılan kısmi ödemeler düşülmek suretiyle, dava gününe göre belirlenecek bakiye alacak tutarı üzerinden karar verilmesi gerekirken; yanılgılı gerekçeyle önceki kararda direnilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda gösterilen sebeplerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istem halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 18.04.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Kaynak: YKD Eylül-2007 Sf : 1637

[Copyright © Ced Dağıtım Medya Yazılım - Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı]
Old 20-07-2011, 10:44   #7
ALAMUT

 
Varsayılan

peki sebepsiz enginleşme yoluyla açılacak bir davada sonuç alabilir miyiz?
Old 20-07-2011, 14:10   #8
Levent Cirit

 
Varsayılan

Siz borcunuz olmadığını ispat edebilseydiniz zaten mahkeme itirazınızı iptal etmeyecekti. Dolayısıyla mahkemenin kanaati, alacaklının SEBEPLİ OLARAK ZENGİNLEŞTİĞİ yönündedir.

Haliyle sebepsiz zenginleşme iddianız da aynı nedenlerle reddedilecektir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
menfi tespit davası - hukuki yarar therainmaker Meslektaşların Soruları 5 13-06-2012 15:40
itirazın iptali,menfi tespit av.ismailcelik Meslektaşların Soruları 1 22-02-2010 21:13
itirazın iptali ve menfi tespit fozyilmaz Meslektaşların Soruları 2 24-12-2008 19:41
menfi tespit çek iptali avmuhammet25 Meslektaşların Soruları 2 19-11-2008 09:07
menfi tespit davası- hukuki yarar ISTANAZ Meslektaşların Soruları 4 24-06-2008 14:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05331802 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.