Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

İşçi Çalıştıranın sorumluluğu

Yanıt
Old 20-12-2006, 10:38   #1
Av. Yetkin Kayaoğlu

 
Karar İşçi Çalıştıranın sorumluluğu

Kurum lojmanlarında bulunan dairesinin önüne park edilmiş aracının üstüne idare işçisinin çatı tamiratı sırasında, çıkan aşırı rüzgar etkisiyle düşürdüğü kovanın araca verdiği zarar nedeniyle idaremize karşı araç sahibi tarafıdan açılan tazminat davasında,
_Rüzgarın idaremizin kusursuz sorumluluğu üzerindeki etkisi,
_ Site içerisinde park alanı olarak tahsis edilmiş bir alan olmamasına rağmen davacının park ettiği yer onada sorumlululk getirirmi.
Old 20-12-2006, 10:49   #2
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2000/21-1333
K. 2000/1594
T. 1.11.2000
• TAZMİNAT DAVASI ( İstihdam Edenin Sorumluluğu )
• İSTİHDAM EDENİN SORUMLULUĞU ( Kendisinin Veya Çalıştırdığı Kişinin Kusurunun Koşul Olmaması )
• KUSURA DAYANMAYAN SORUMLULUK ( İstihdam Edenin Sorumluluğu )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( İstihdam Edenin Sorumluluğu İçin Kendisinin Veya Çalıştırdığı Kişinin Kusurunun Koşul Olmaması )
• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM NEDENİYLE TAZMİNAT TALEBİ ( İstihdam Edenin Sorumluluğunun Kapsamı - Ölen İşçinin ve Üçüncü Kişinin Kusuru Sonucu Meydana Gelen Kazada )
• HUSUMET ( İş Kazası Sonucu Ölüm Nedeniyle İstihdam Eden İşverenden Tazminat Talebi - İş Kazasında Ölen Müstahdemin ve Üçüncü Kişinin Kusurlu Olması )
506/m.10,26
818/m.55,100
ÖZET : İstihdam edenin sorumluluğu için kendisinin veya çalıştırdığı kişinin kusuru koşul değildir. Buradaki sorumluluk özen ve gözetim ödevinin objektif olarak yerine getirilmemesinden kaynaklanan kusura dayanmayan bir sorumluluktur. Zararın hizmet sırasında çalıştırılanın eylemi sonucunda meydana gelmesi yeterlidir. Başka bir anlatımla kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması sorumluluk için yeterli olmayıp, eylemle zarar arasındaki uygun neden-sonuç bağının işçinin ya da üçüncü kişinin tam kusuru ile kesilmemiş olması da zorunludur.

T.C.
YARGITAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
E. 1957/1
K. 1957/3
T. 27.3.1957
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Kusura İhtiyaç Duyulmaması )
• KUSUR OLMADAN DA SORUMLU TUTULMA ( Adam Çalıştıran Kimse )
• SORUMLULUĞUN KUSURA DAYANMAMASI ( Adam Çalıştıran Kimsenin Kusuru Olmasa Bile Sorumlu Tutulması )
• ÇALIŞTIRILAN KİŞİNİN VE ÇALIŞTIRANIN KUSURUNUN BULUNMAMASI ( Tazminat İçin Yükümlü Tutulabilmek Açısından Kusura Gerek Olmaması )
• TAZMİNAT ÖDENMESİ AÇISINDAN KUSURUN GEREKLİ OLMAMASI ( Adam Çalıştıran Kimsenin Sorumluluğu )
818/m.54,55,56,58
743/m.1
ÖZET : Borçlar kanunu'nun 55. Maddesine göre adam çalıştıranın ödence ile yükümlü tutulabilmesi için kendisinin kusuru bulunması gerekli olmadığı gibi, çalıştırdığı adamın da kusuru bulunması gerekmez.

DAVA : Avukat H.B. Arcael tarafından 23/6/1956 da Birinci Reisliğe verilmiş bulunan dilekçede adam kullananın kullandığı adamın sebebiyet verdiği zarardan dolayı Borçlar Kanununun 55. maddesi hükmünce mesul tutulabilmesi için kullanılan adamın zarara sebebiyet vermesinden kusurunun kanuni şartlardan olup olmadığı meselesinde Temyiz Mahkemesi Dördüncü Hukuk Dairesi kararıyla Üçüncü Hukuk Dairesi kararı arasında birbirini tutmazlık bulunduğu ileri sürülerek bu durumun içtihadı birleştirme yoluyla giderilmesi istenilmiştir.

KARAR : Dördüncü Hukuk Dairesi Reisliği'nin 5.4.1956 günlü yazısında her ne kadar İsviçre Şarihlerinden Rossel ile Oser- Seköenberger Borçlar Kanununun 55. maddesinin tatbiki için zararın meydana gelmesinde kullanılan adamın kusurunun bulunmasının aranmadığını yazmakta iseler de, kanununun tatbikinden şarihlerin noktai nazarından ziyade kanun metninin mana ve medlülünün nazara alınması gerekli olması ve 55. madde hükmünün mutlak mesuliyet esasını tazammun etmemesi ve dolayısıyla adam kullananın mesuliyeti için kullanılan adamın kusuru kanuni şartlardan olduğu, Üçüncü Hukuk Dairesi Reisliği'nin 13.7.1956 günlü yazısında ise Borçlar Kanununun 55. maddesinde kabul edilen mesuliyetin sebebiyet verme esasına dayanan ve kusur aranmayan bir mesuliyet hali olduğu cihetle bu madde hükmünce adam kullananın mesul tutulmasının, kullanılan adamın kusuru neticesinde zararın meydana gelmiş olması şartına bağlı bulunmadığı bildirilmiştir.

Her iki dairenin kararları arasında birbirini tutmazlık bulunduğu cihetle içtihadın birleştirilmesi gerektiğine ittifakla karar verildikten sonra Hukuk Kısmı İçtihadı Birleştirme Umumi Heyetince mesele görüşülmüş ve aşağıda bildirilen sebeplerle Üçüncü Hukuk Dairesi içtihadının kanuna uygun bulunduğu neticesine varılmıştır.

1 ) - Kanun hükmünün manasını tayin etmekte ilk esas, metnin meydana geldiği sözlerden çıkan manadır ve ancak bu şekilde metne verilmesi gereken mana, hükmün kanuna konulmasıyla güdülen gayeye aykırı neticeler doğuracak olduğu takdirde, lafızdan çıkan mana yerine, kanunun ruhundan çıkan manaya göre hüküm verilmesi gerektir ki, bu durum, Medeni Kanunun birinci maddesinde kabul edilen, kanunun lafzıyla ve ruhuyla temas ettiği bütün meselelere tatbik olunacağı kaidesinin neticelerindendir. Tefsiri söz konusu edilen Borçlar Kanununun 55. maddesinin birinci fıkrasında ( Başkalarını istihdam eden kimse, maiyetinde istihdam ettiği kimselerin ve amelesinin hizmetlerini ifa ettikleri esnada yaptıkları zarardan mesuldür. şu kadar ki, böyle bir zararın vukubulmaması için hal ve maslahatın icap ettiği bütün dikkat ve itinada bulunmuş olsa bile zararın vukuuna mani olmayacağını ispat ederse mesul olmaz ) denilmektedir. Bu metin, kasıt ile veya kusuru ile meydana gelen zarardan bahsetmediği cihetle adam kullananın, adamının ( kusuru olsun veya olmasın ) işini gördüğü sırada meydana gelen zarardan mesul tutulacağını anlatmaktadır. Hususiyle, aynı kanunun 41. maddesinin metni ile bu metnin karşılaştırılmasıyla tespit olunan yazılış farkı, bu cihetle açıkça göstermektedir.

2 ) - 19. yüz yıl başlarındaki kanun yapma hareketlerinde haksız fiilden doğan mesuliyet hükümleri, zararı meydana getirenin kusurlu olması esasına dayanmakta idi yani bir kimsenin isteyerek yahut önleyebileceği bir zararı önlemek için dikkatli davranmamış olması yüzünden meydana getirdiği bir zararın karşılığını tazmin etmesi kabul edilmekte idi, diğer tabirle iradesini gereği gibi kullanmayan kimse, iradesini kullanıştaki bozukluktan dolayı mesul tutuluyordu. Lakin o yüz yılın ortalarına doğru tatbik sahasına giren yeni keşifler ve bu arada sanayiin ve ziraatın gösterdiği olağanüstü gelişmeler ve iktisadi hayata hakim olan makineleşme hareketi, insanlar arasındaki münasebetleri eskisine göre çok sıklaştırdığı gibi tehlike ihtimallerini eskisine göre pek çok artırdığı cihetle kusura dayanan mesuliyet sistemi ile zararların karşılanmasına bir çok hallerde imkan kalmadığı görüldüğünden, kanunlara, sırf zarar tehlikesinin mevcut olması esasına dayanan bir takım mesuliyet hükümleri konulmasına zaruret duyulmuştur ki, bunlara kusursuz mesuliyet hükümleri yahut tehlike esasına dayanan mesuliyet hükümleri denilmektedir. Nitekim, Borçlar Kanununun 54. maddesinin birinci fıkrası, 56. maddesinin birinci fıkrası, 58. maddesinin birinci fıkrası hükümleriyle Medeni Kanunun 320. maddesi hükmü, kusursuz mesuliyet hükümlerindendir. Borçlar Kanununun haksız fiile ait hükümlerinin yazılışına esas olan sıraya göre dahi kusursuz mesuliyet hükümleri arasına konulmuş bulunan bu 55. madde hükmünü kusur sebebine dayanılarak değil ve fakat içtimai tehlike dolayısıyla kabul edilmiş hükümlerden saymak, iktisadi ilerleme yolunda bulunan ve bu bakımdan gerek sanayi sahasına, gerekse makineleşmek üzere olan ziraat sahasında fertler için bir çok zarar tehlikesi ihtimalleri beliren memleketimiz bakımından da içtimai ihtiyaçlara tamamıyla uygun düşücektir ve böylece, kanunun lafzına dayanan tefsiri, onun ruhuna da uygun neticeler verecek demektir.

Bu 55. madde hükmünün kusura değil, sadece içtimai tehlike esasına dayandığı kabul edilince, bir kimsenin bir işini görmekle vazifelendirdiği diğer kimsenin bu işi görmesi dolayısıyla meydana gelen zarardan, ne kendisinin, ne de işi görenin her hangi bir kusuru aranmaksızın mesul tutulacağı neticesine varılır. Bu esası, ( Nimet külfete göredir ) şeklinde de anlatabilir; gerçekten, bir kimseyi işinde kullanarak onun emeğinden faydalar sağlayan kimsenin, kullanılan adamın işini gördüğü sırada sebebiyet verdiği zararlardan da mesul tutulması yani elde ettiği nimate karşılık külfete de katlanması hakkaniyete uygundur.

3 ) - Bu hükmün mehazı olan İsviçre Borçlar Kanununun 1881 yılında kabul edilen ilk şeklindeki metin, bazı tereddütler uyandırmış ve ilk zamanda bazı hukukçular iş görenin kusurunun adam kullanılan mesuliyeti için şart olduğunu ileri sürmüşlerse de, zaman geçtikçe hükmün manası daha iyi anlaşılmış ve böyle bir şartla lüzum olmadığına müdafaa eden bir çok hukukçular ortaya çıkmıştır. Hatta İsviçre Borçlar Kanununun 1911 tarihli değişikliğinin hazırlanması sırasında metne ( Kullanılanın kusurlu olarak sebebiyet verdiği zarar ) sözlerinin konulması teklifi ileri sürülmüşken böyle bir şarta ihtiyaç görmeyenlerin görüşü üstün geldiğinden, bu teklif neticesiz kalmış ve teşrii meclise yollanan metne zararın günahsız olan mağdura çektirilmesinden ise adam kullanana çektirilmesinin hakkaniyete daha uygun olacağı düşüncesiyle geçirilmemiştir. ( J. Chamorel, La Responsabilite de 1'employeur le fait de ses employes en matiere extracontractuelle, These de Lausanne 1925 27-29 ). 1911 de yürürlüğe giren ve bizim kanunumuzun mehazı olan İsviçre Borçlar Kanununun tatbikatında ve bu kanuna ait ilmi içtihatlarda bu madde hükmünün tatbiki şartları arasında zararı meydana getiren kimsenin kusuru aranmamaktadır ve önceden bu meselede görüşünü bildirmekten çekinen İsviçre Temyiz Mahkemesi dahi bugün bu görüşü benimsemiş bulunmaktadır ( V, Tuhr Borçlar Kanunu Umumi Hükümleri, Cevad Edege tercümesi 491 ve N. 23 a, Fritz Funk, Borçlar Kanunu şerhi 1 Umumi Hükümler, Hıfzı Veldet-Cemal Hakkı Selek tercümesi Üniversite Kitabevi İstanbul Mad. 55 N. 6; Oser-Schönenberger, Borçlar Hukuku, Recai Seçkin tercümesi, ikinci kısım, Yeni Ceza Evi Basımevi 1950 Mad. 55 N. 18 ). Demekki Medeni Kanunun birinci maddesi hükmünce kanun tatbikatında istifade edilmesi gereken ilmi içtihatlar ve kazai kararlardan başka, hükmün İsviçre'de kanuna konuluş tarihi dahi aynı görüşü haklı göstermektedir.

4 ) - Burada adam kullananın halin gerektirdiği şekilde özenmiş olduğunu ispat ederek mesuliyetten kurtulmuş olmasını kanunun kabul etmiş bulunmasına dayanılarak, 55. maddenin, nihayet adam kullananın kusurunu ispat külfetini tersine çeviren bir hükümden ibaret olup kusura dayanan mesuliyet esasının aslında baki olduğu ve bu itibarla kullanılan adamın kusurunun da aranması gerektiği yollu bir itiraz hatıra gelebilir. Ancak, adam kullanananın tedbirleri almış olduğunu ispat etmesi imkanı kusursuzluğunu ispat etme imkanı değildir. Nitekim, tedbir alınmış olmasının adam kullananın ani bir akıl hastalığına veya kazaya uğraması gibi sebeplerle imkansız bulunması halinde dahi adam kullanan mesuliyetten kurtulamayacaktır. Halbuki burada adam kullananın kusursuzluğunu ispat, onun mesuliyetten kurtulması için kafi görülse idi, ani akıl hastalığına veya ani bir kazaya uğrama durumları mücbir sebep mahiyetinde olduklarından tedbir alınmamasının neticesinden dolayı onun hiç bir şekilde mesul tutulmaması lazım gelirdi. Bu itibarla, hatıra gelen itiraz yersizdir. Esasen mesuliyetten kurtulma sebeplerinin kanuna konuluşu ile güdülen tek hedef, iş sahiplerini mesuliyetten kurtulacakları düşüncesiyle zararları önleyici tedbirlere teşvik ederek içtimai tehlikeyi azaltma düşüncesidir; yoksa metne kusur unsurunu sokma düşüncesi değil.

5 ) - İçtihadı Birleştirme Umumi Heyetindeki görüşmeler sırasında beliren bazı tereddütlere cevap olmak üzere şu ciheti açıklamak zaruridir ki, kanun koyucu, Borçlar Kanunu'nun 41. maddesinin birinci fıkrası hükmü ile haksız fiil sebebiyle tazminat için aranan dört şarttan ( yani zararın varlığı, zararın bir kimsenin hareketi veya ihmali neticesi meydana gelmesi, hareketin veya ihmalin kanuna aykırı olması, hareketin veya ihmalin kasıt şeklinde veya diğer şekilde bir kusurun neticesi olması şartlarından ) sadece kusur şartını 55. madde hükümleri arasına almamıştır. Fakat diğer üç şart, bu maddenin tatbikinde de aranacaktır. Bu itibarla, zararın kullanılan adamın faaliyetlerinden doğmayıp başka bir sebepten doğmuş olması halinde tazminata yer yoktur. Bunun gibi, zarara sadece adam kullananın hareketinin değil, fakat zarara uğrayanın hareketinin veya diğer bir amilin de beraberce sebebiyet vermiş olduğu hallerde, Borçlar Kanununun 44. maddesinin ilk cümlesi hükmünün tatbiki dahi mümkündür.; lakin mesuliyet, gerek adam kullanan kimse gerekse kullanılan adam bakımından, kusuru şart kılan bir mesuliyet mahiyetinde olmadığından dolayı, Borçlar Kanununun 43. maddesindeki kusurun ağırlığı ile tazminat miktarının mütenasip olacağı hükmü, 55. maddeye ilişkin tazminatlarda tatbik olunmaz. Netice:

SONUÇ : Borçlar Kanunun 55. maddesi hükmünce adam kullananın tazminat ile mesul tutulabilmesi için kendisinin kusuru şart olmadığı gibi, kullandığı adamın dahi kusurunun kanuni şartlardan bulunmadığına ve bu itibarla Üçüncü Hukuk Dairesi'nin içtihadının kanuna uygun olduğuna ilk toplantıda bir muhalif reye karşı 48 reyle ve 27.3.1957 de karar verildi.

yarx
Old 20-12-2006, 11:15   #3
Av. Yetkin Kayaoğlu

 
Varsayılan

Adam çalıştıranın kusursuz sorumluluğu yanında mağdurun da gerekli itimamı göstermemekten kaynaklanan (apartman önüne park etme )bir sorumlulugundan söz edilemez mi?
Old 20-12-2006, 11:27   #4
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Elbette, sorumluluğun daha doğrusu kusurun miktarını azaltan sebeplerden söz etmek gerekir. Ancak, olayınızda, apartman önüne park etmenin bir kusur doğuracağını düşünmüyorum doğrusu.
Old 25-04-2012, 13:18   #5
av.metinmso

 
Varsayılan

Yeni başlık açmama adına;

Müvekkilim, eşi ve ailesi ile ikamet ettiği konutunda temizlik ve yemek işleri için bir yardımcı istihdam etmek istiyor.

Bu konularda danışmanlık veren bir firmaya başvuruyor ve firmanın önerdiği kişilerden birisini istihdam ediyor.

Firmaya aracılık bedelini ödedikten sonra bütün ödemeleri elden işçiye yapıyor.

Bu işçinin çalıştığı evde yaptığı hırsızlık nedeni ile şirketten tazminat talep edilebilir mi?
Old 25-04-2012, 14:46   #6
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yeni başlık açmama adına;

Müvekkilim, eşi ve ailesi ile ikamet ettiği konutunda temizlik ve yemek işleri için bir yardımcı istihdam etmek istiyor.

Bu konularda danışmanlık veren bir firmaya başvuruyor ve firmanın önerdiği kişilerden birisini istihdam ediyor.

Firmaya aracılık bedelini ödedikten sonra bütün ödemeleri elden işçiye yapıyor.

Bu işçinin çalıştığı evde yaptığı hırsızlık nedeni ile şirketten tazminat talep edilebilir mi?
Sayın av.metinmso;

Firma ile akdedilmiş bir sözleşme var ve sözleşme kapsamında istihdam edilen görevlinin yol açacağı kusurlu ya da kusura dayanmayan davranışlar vs.. kaynaklanan zararların firma tarafından tanzim edileceğine ilişkin bir hüküm mevcut ise tazminat talebinde bulunulabileceği ve somut durumda istihdam edenin, danışmanlık hizmeti veren firma değil bizzat müvekkiliniz olduğu kanaatindeyim.

Şöyle düşünelim: Eğer evde istihdam edilen şahıs, kusuruyla ya da kusuru olmaksızın biri ya da birilerine zarar verirse burada müvekkiliniz "istihdam eden"dir ve kusursuz sorumluluğu bulunmaktadır. Oysa olayda zarar gören müvekkiliniz olduğundan firmadan tazminat talebinde bulunulabileceği kanaatinde değilim.

Saygılarımla..
Old 25-04-2012, 14:52   #7
av.metinmso

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Sayın av.metinmso;

Firma ile akdedilmiş bir sözleşme var ve sözleşme kapsamında istihdam edilen görevlinin yol açacağı kusurlu ya da kusura dayanmayan davranışlar vs.. kaynaklanan zararların firma tarafından tanzim edileceğine ilişkin bir hüküm mevcut ise tazminat talebinde bulunulabileceği ve somut durumda istihdam edenin, danışmanlık hizmeti veren firma değil bizzat müvekkiliniz olduğu kanaatindeyim.

Şöyle düşünelim: Eğer evde istihdam edilen şahıs, kusuruyla ya da kusuru olmaksızın biri ya da birilerine zarar verirse burada müvekkiliniz "istihdam eden"dir ve kusursuz sorumluluğu bulunmaktadır. Oysa olayda zarar gören müvekkiliniz olduğundan firmadan tazminat talebinde bulunulabileceği kanaatinde değilim.

Saygılarımla..

Öncelikle ilginize teşekkür ederim.

Şöyle detaylandırmam gerekir ise, bu şahsın söz konusu olay gerçekleştiğinde devam eden 3 yargılaması varsa (yine hırsızlık ve güveni kötüye kullanmadan kaynaklanan), bu kişiyi istihdam etmemize sebep olan firmanın sorumluluğu doğmayacak mıdır?

Zira kendilerinden talep edilen tek husus Türk ve güvenilir birisini bulmaları..

Teşekkürler.
Old 25-04-2012, 14:58   #8
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.metinmso
Öncelikle ilginize teşekkür ederim.

Şöyle detaylandırmam gerekir ise, bu şahsın söz konusu olay gerçekleştiğinde devam eden 3 yargılaması varsa (yine hırsızlık ve güveni kötüye kullanmadan kaynaklanan), bu kişiyi istihdam etmemize sebep olan firmanın sorumluluğu doğmayacak mıdır?

Zira kendilerinden talep edilen tek husus Türk ve güvenilir birisini bulmaları..

Teşekkürler.
Bu durumda firmanın danışmanlık hizmeti verdiği konu evlerde istihdam üzerine olduğu, kısaca ifade etmek gerekirse hassasiyet ihtiva ettiği için elbette özen yükümlülüğüne aykırı hareket edip etmediği üzerinde durulması gerekecektir.

Ancak dikkate edilmelidir ki söz konusu şahıs, firma bünyesinde görev almaya başladığı tarihte firma tarafından talep edilen sicil kaydı bilgilerini sunduğunda hakkında herhangi bir sabıka kaydı mevcut değil ise firma, şahıs hakkında devam etmekte olan davalardan da haberdar olamayabilir.

Dolayısıyla somut olayda firmanın, az önce de ifade ettiğim gibi özen yükümlülüğüne uygun hareket edip etmediği, hırsızlık fiilini işleyen görevli şahıs hakkındaki yargılamaların mevcudiyetine ilişkin bilgi sahibi olup olamayacağı gibi hususlar incelenmelidir diye düşünüyorum.
Old 25-04-2012, 15:19   #9
av.metinmso

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av. Engin EKİCİ
Bu durumda firmanın danışmanlık hizmeti verdiği konu evlerde istihdam üzerine olduğu, kısaca ifade etmek gerekirse hassasiyet ihtiva ettiği için elbette özen yükümlülüğüne aykırı hareket edip etmediği üzerinde durulması gerekecektir.

Ancak dikkate edilmelidir ki söz konusu şahıs, firma bünyesinde görev almaya başladığı tarihte firma tarafından talep edilen sicil kaydı bilgilerini sunduğunda hakkında herhangi bir sabıka kaydı mevcut değil ise firma, şahıs hakkında devam etmekte olan davalardan da haberdar olamayabilir.

Dolayısıyla somut olayda firmanın, az önce de ifade ettiğim gibi özen yükümlülüğüne uygun hareket edip etmediği, hırsızlık fiilini işleyen görevli şahıs hakkındaki yargılamaların mevcudiyetine ilişkin bilgi sahibi olup olamayacağı gibi hususlar incelenmelidir diye düşünüyorum.

Bildiğim kadarı ile firma sabıka kaydı almıştır, yargılama da devam ettiği için muhtemelen adli sicil kaydı temizdir.

Ancak firmanın verdiği hizmet alelade bir hizmet olmadığından, insanlar her türlü güvene dayalı biçimde mallarını, hatta canlarını teslim edecekleri insanları bu tarz firmalar kanalı ile seçtiğinden, özen yükümlülüğünün kapsamının aracı firmalar açısından daha geniş olması gerektiğini düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 
Konu Araçları Konu İçinde Arama
Konu İçinde Arama:

Detaylı Arama
Konuyu Değerlendirin
Konuyu Değerlendirin:

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
bankanın sorumluluğu balturk Meslektaşların Soruları 2 23-07-2006 23:14
İşçi Filmleri 2006 Ankara Av.Habibe YILMAZ KAYAR Sinema ve Televizyon 0 25-04-2006 22:09
2004 Yılı Asgari İşçi Ücretleri Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 0 31-12-2003 12:06
İşçi 3. kişilere Karşı, İşverenin Temsilcisi Olabilir Mi? Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 8 26-04-2002 12:06
Sigortasız İşçi Çalıştırma Yasası Ve Cezaları Yasemin Bozkurt Hukuk Soruları Arşivi 1 01-03-2002 22:18


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05519795 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.