Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

yargıtay kararı arıyorum.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 19-02-2011, 14:24   #1
avukat1980

 
Varsayılan yargıtay kararı arıyorum.

Değerli meslektaşlarım 11.Hukuk Dairesinin 2007/12238 e. ve 2009/7422 k. sayılı ilamının arıyorum.
Old 19-02-2011, 19:59   #2
tiryakim

 
Varsayılan

Sinerjide aradığınız içtihat yok malesef.Aradığınız içtihatın ne ile ilgili olduğunu söylerseniz yardımcı olabilirim...
Old 19-02-2011, 23:29   #3
avukat1980

 
Varsayılan

SGK tarafından bağlanan aylıkların ölümlü trafik kazası neticesi mirasçılara ödenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülemeyeceğine dair bir karar.
Old 19-02-2011, 23:45   #4
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat1980
SGK tarafından bağlanan aylıkların ölümlü trafik kazası neticesi mirasçılara ödenecek destekten yoksun kalma tazminatından düşülemeyeceğine dair bir karar.

Sayın meslektaşım, aşağıdaki kararlar işinize yarayacaktır. Saygılar.

Alıntı:

Ölenin eş ve çocuklarına bağlanan dul ve yetim aylıkları tazminattan indirilmez.
Sosyal Sigortalar Kurumu’nun ölenin eş ve çocuklarına bağladığı dul ve yetim aylıklarının peşin sermaye değerinin destekten yoksun kalma tazminatın­dan indirilmeyeceği Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarındandır. 506 sayılı Yasa’nın 65 ve sonraki maddelerine göre ölenin dul ve yetimlerine bağlanan aylıklar bakımından, Kurumu’un halefiyet hakkı doğacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, hakssız fiil sorumlularının mükerrer (iki kez) ödeme duru­munda kalmaları söz konusu değildir. Bu tür yararların indirilmeyeceği kabûl edilmiştir. Aynı Yasa’da 10, 15, 26, 27, 28, 39 ve 41. maddelerde Kuruma rücu hakkı tanınmış olmasına göre, bu maddelerle ilgili ödemeler (yararlar) bakımın­dan indirim gerekecektir. Dava konusu olayda ise, Sosyal Sigortalar Ku­rumu’nca davacılara bağlanan dul ve yetim aylıkları, 506 sayılı Yasa’nın 66. maddesi gereğince (ölüm sigortasından) bağlandığı anlaşılmasına göre, yukarda açıklanan ilke gereğince bu gelirlerin peşin sermaye değerlerinin destekten yoksun kalma tazminatından indirimi gerekmeyecektir.
11. HD. 27.04.1982, 1762-1988 ( YKD. 1982/7-954)

Ölüm sigortasından bağlanan dul aylığı tazminattan indirilmez.
SSK.’nca davacı eşe, yalnızca ölüm sigortası dalından dul aylığı bağlan­mıştır. Bu, belirli bir süre sigortalı olmanın ve prim ödemiş bulunmanın sonucu­dur. Destek kocanın ölümüne yol açan haksız eylemin doğurduğu zararla, Ku­rum’un bu vesile ile sağladığı yarar arasında uygun nedensellik bağının bulun­maması, hukuki dayanaklarının ayrı oluşu ve denkleştirme kuralının esasları birlikte gözönünde tutulduğunda, ölüm sigortasından davacı eşe Kurum’ca bağ­lanan dul aylığının, haksız eylemin yol açtığı zarardan indirilmesi gerekme­mektedir.
HGK. 28.11.1979, E.1977/4-1110 K.1979/1395 (YKD. 1980/7-938)

Ölüm sigortasından bağlanan dul ve yetim aylıkları maddi tazminat­tan indirilmez.
Sosyal Sigortalar Kurumu’nca, sigortalının haksahiplerine sağ­lanan sigorta yardımları (506 sayılı Yasa’nın 65 ve sonraki maddelerine göre) ölüm sigortası dalından bağlanan dul ve yetim aylığı ise: a) Bu sigorta yardımlarının sağlanmasının 506 sayılı yasanın 66/d maddesi hükmünce öngörülen “belirli bir süre sigortalı olma ve prim ödeme” şartlarının gerçekleşmesine bağlı bulunması; b) Ölüme neden olan haksız eylemin doğrudan doğruya “uygunve normal” bir sonucu olmaması; c) 506 sayılı yasada da ölüm sigortasından yapılan yardımlardan dolayı Kurum’a rücu hakkı tanıyan bir hükme yer verilmemesi itibariyle; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.1979 gün 1977/41110 Esas ve 1979/1395 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi, ölüm sigortasından sigortalının hak sahiplerine sağlanan yardımların destekten yoksun kalanların zararlarından düşülmesi mümkün değildir. Sosyal Sigortalar Kurumu’nun sözkonusu yazılarında, davacılara sağlanan sigorta yardımlarının hangi sigorta dalından yapıldığı araştırılmadan ve yardımların sağlandığı sigorta dalına göre, bu yardımların zarardan düşülmesinin gerekip gerekemediği üzerinde durulmadan, bildirilen sigorta yardımları zarardan düşülmek suretiyle davacıların maddi tazminat isteklerine hükmedilmiş olması bozmayı gerektirir. O halde, mahkemece yapılacak iş, Kurum’ca sağlanan sigorta yardımlarının hangi sigorta dalı ile ilgili bulunduğunu araştırmak ve ölüm sigortası dalından sağlanan dul ve yetim aylığı olduğu anlaşılırsa, bu yardımlar düşülmeksizin davacıların maddi tazminat isteklerini hüküm altına almak, eğer iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortası dalından sağlanmış yardımlar ise, maddi tazminat istekleri hakkında şimdiki gibi karar vermekten ibarettir. 4. HD. 30.01.1980, 10479-1018

Ölüm sigortasından bağlanan aylıklar için 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesine göre Kurum’un rücu hakkı bulunmadığından, işverenin iki kez ödemede bulunması gibi bir durum olmaz. Bu nedenle, ölüm sigortasından bağlanan dul ve yetim aylıkları tazminattan indirilmez.
İş kazası sonucu ölen işçinin hak sahiplerine hem 506 sayılı Yasa’nın 23. ve sonraki maddeleri uyarınca iş kazası sigortasından gelir bağlanmış, hem de aynı Yasa’nın 65. ve sonraki maddeleri uyarınca ölüm sigortasından aylık bağlanmıştır. Mahkemece, iş kazası sonucu ölen sigortalı işçinin hak sahipleri tarafından açılan davada, destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde iş kazası sigortasından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değeri maddi tazminattan düşülmüş, fakat ölüm sigortasından bağlanan aylığın peşin sermaye değeri zarardan düşülmemiştir. Yerel Mahkeme ile Özel daire arasındaki uyuşmazlık iş kazası sonucu ölen işçinin hak sahipleri tarafından açılan davada, destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde “ölüm sigortası” dalından hak sahiplerine bağlanmış olan aylıkların da zarardan düşülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Önce şu husus belirtilmelidir ki, iş kazası sonucu ölümlerde, ölenin des­teğinden yoksun kalanlara 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 23. ve sonraki maddeleri uyarınca bağlanan “gelir”in hukuki niteliğinin de belirlenmesinde yarar vardır.
Gerçekten 506 sayılı Yasa’nın 23 ve 24. maddelerine göre iş kazası sonucu ölen sigortalının eş ve çocukları ile ana ve babasına gelir bağlanabilecektir. Bunun için ölümün iş kazası sonucu meydana gelmiş olması yeterli olup, ayrıca sigortalının ölmeden önce 506 sayılı Yasa’nın 2’nci maddesi uyarınca belirli bir süre sigortalı olması ve belirli gün sayısında prim ödemiş bulunması gibi koşullar aranmaz. İstekte bulunma koşulu da gerekmez. Kurum doğrudan gelir bağlar ve bununla ilgili iş kazası ve meslek hastalığı sigorta priminin tamamı işveren tarafından ödenir, sigortalının bir katkısı yoktur.
Söz konusu “gelir”in hukuki niteliği ise, destekten yoksun kalanların maddi zararlarının “kanuni sigorta” kavramı içinde, sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereğince Sosyal Sigortalar Kurumu’nca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme olarak ifade edilebilir.
Buna göre “gelir” zarar karşılığı olması itibariyle bir tazminat niteliğindedir ve sorumluluğu gerektiren hallerde işverenin genel hükümlere göre ödemekle yükümlü olduğu tazminatın bütünlüğü içinde yer alır. Bu, bazen işverenin ödemesi gereken tazminata eşit olabileceği gibi, bazen de onun altında veya üstünde olabilir. Altında olduğu zaman ikisi arasındaki fark destekten yoksun kalanların işverenden isteyebilecekleri maddi tazminat miktarını oluşturur. Bunun için sigorta gelirinin peşin sermaye değerini işverenin sorumlu olduğu maddi tazminat miktarından mahsup etmek gerekir. Aksi takdirde hak sahipleri aynı tazminatı ayrı ayrı hem işverenden hem de Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan almış olurlar ki, bu, haksız zenginleşmeye sebep olacağından hukuken korunamaz. Konu ile ilgili Yargıtay kararlarında yer alan “bu tür davaların hukuki sebebi, Sosyal Sigortalar Kurumu’nca sağlanan gelirlerle karşılanmayan kısmın ödetilmesi ilkesine dayanır” şeklindeki sözlerde aynı görüşü yansıtmaktadır. Bu suretle, Kurum’un 506 sayılı Yasa’nın 26. maddesi uyarınca rücu hakkına sahip olduğu hallerde, işverenin mükerrer ödemede bulunması da önlenmiş olur.
İşte, S.S.Kurumu’nca bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin sözkonusu maddi tazminattan mahsubu gerekmesinin hukuki sebebini böylece açıklamak mümkündür.
Uyuşmazlığın asıl konusunu oluşturan “ölüm sigortası”ndan bağlanan aylığa gelince:
Konu ile ilgili hüküm, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 66. maddesinde yer almaktadır. Bu madde hükmüne göre, ölüm sigortasından aylık bağlanabilmesi için sadece ölüm olgusu yeterli olmayıp, bundan başka sigortalının ölmeden önce 506 sayılı Yasa’nın 2. maddesine göre belirli bir süre sigortalı olması ve belli gün sayısında malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları primi ödemiş bulunması da gerekmektedir. Ölümü meydana getiren olay, hangi sebepten ileri gelmiş olursa olsun, buradaki koşullar gerçekleşmedikçe ölüm sigortasından aylık bağlanmaz. Ölümle sonuçlanan olayın iş kazası olması da farklılık yaratmaz. Ölüm aylığı, ölümü meydana getiren olayın sebebinden tamamen bağımsız olarak gerçekleşir. Bu nedenle, ölüm aylığının gerçekleşmesi ile ölümü meydana getiren olayın sebebi arasında uygun sebep-sonuç bağı yoktur.
Bunun sonucu olarak ölüm aylığının, ölümle sonuçlanan olayın sebebiyle uygun sebep-sonuç bağı içinde gerçekleşen bir yarar olduğundan söz edilemeyecektir.
Bu yüzden, ölüm aylığının, destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde zarardan indirilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki 73. maddede görüldüğü gibi, ölüm aylığının maddi kaynağını oluşturan malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin bir bölümü sigortalı işçi tarafından ve bir bölümü de işveren tarafından ödenmektedir. İşverenin ödediği primler de aslında sigortalıya ait olmaktadır. Toptan ödemeyle ilgili 506/71. maddesinin, ölen sigortalının kendisinin ve işverenlerinin ödedikleri malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri toplamının, hak sahibi kimselerine ödeneceğine ilişkin hükmü de bunu göstermektedir. Öyleyse, işçiye ait olan sigorta primleri karşılığı ödenen ölüm aylığından işverenin yararlandırılması da doğru olmayacaktır. Bu durum, T.C. Emekli Sandığı’nca hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylığına benzemektedir. Bununla ilgili 06.03.1978 gün 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında, T.C. Emekli Sandığı’nca mensuplarının hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde zarardan düşülmeyeceği kabul edilmiştir. O halde Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından haksahiplerine ölüm sigortasından bağlanan aylıklar için ayrı bir işlem yapılmasını haklı kılacak yasal ve makûl bir neden olamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.1979 gün ve E.1977/4-1110- K.1979/1395 sayılı kararında da vurgulandığı gibi, ölüm sigortasından bağlanan yardımlar için 506 sayılı S.S.Kanunu’nun 26. maddesine göre Kurum’un rücu hakkı bulunmadığından, işverenin mükerrer ödemede bulunması gibi bir durum olmayacaktır.
Bu nedenle, mahkemenin direnme kararı yerinde bulunduğundan, hesap yönünden inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daire’ye gönderilmelidir. (HGK. 31.01.1986, E.1985/9-853 K.1986/67)

Yargıtay İçtihadı Birleştirme BGK. 06.03.1978 gün 1/3 sayılı kararı:
Borçlar Kanunu’nun 45. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile düzenlenen destekten yoksun kalma tazminatı, doğrudan doğruya zarar görenin tazminat isteyebileceğine ilişkin kuralın bir istisnasıdır. Bu hüküm ile olaydan dolaylı olarak zarar görene de tazminat isteme hakkı tanınmıştır. Bu istem, Borçlar Kanunu’nun 41, 45/1, 47, 48, 49, 55, 56, 58 ve diğer maddelerinde düzenlenen tazminat istemleri ile eşdeğerde olmadığı gibi, eylemin karşılığı olan bir ceza da değildir. Ölümün sonucu olarak, ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek, yaşamının, desteğin ölümünden önceki düzeyinde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde ve kendine özgü bir tazminat biçimidir. Tazminatın saptanmasında gözönünde bulundurulacak hususlardan biri de, destekten yoksun kalanın, desteğin ölümünden önce onun geniş yardımları sonucu sürdürdüğü aşırı masrafları gerektiren, savurgan bir yaşam şeklinin devam ettirilmesi değil, toplum içindeki sosyal durumuna uygun yaşantısını sürdürebilmesi için desteğinin olanakları içinde yapabileceği para ile değerlendirilebilir yardımın belirlenmesidir.
Ölenin yardım ettiği ve bakıp gözettiği kişilerin bu ölüm nedeni ile malvarlıklarında çoğalma olabilir. Ölen T.C. Emekli Sandığı iştirakçilerinden ise hayatta kalan yakınlarına 5434 sayılı yasanın öngördüğü dul ve yetim maaşı bağlandığı gibi toptan ödeme de yapılmış olabilir. Bu dul ve yetim maaşları veya yapılan toptan ödeme, destekten yoksun kalma tazminatı gibi hayatta kalanın şahsına bağlıdır, ölenin terekesine dahil değildir; mirasın reddedilmiş olması, maaşların alınmasına engel olmaz. İşte bu ortak nitelikleri itibariyle destekten yoksun kalma tazminatı saptanırken dul ve yetim maaşlarının peşin sermaye değerlerinin veya toptan ödeme yapılmış ise ödenmiş bu paranın nazara alınıp alınmayacağı çözümlenmesi gereken sorundur.
(...) Çoğunluğun benimsediği görüş, T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 129. maddesinde bir hesaba sayılmanın öngörülmediği, aksine madde metninin açık olduğu ve zarar veren kişinin T.C. Emekli Sandığı’nın ödediği paranın, kendisinin ödemek zorunda kalacağı tazminattan indirilmesini isteyemeyeceği biçiminde belirlenmiştir. Gerçekten, haksız eylem onucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek Sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir.
Sonuç: Ölenin bakmakta olduğu veya ilerde bakacağı sayılan kişilerin yoksun kaldıkları zararın, diğer deyişle destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında, T.C. Emekli Sandığınca bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerekir.

Old 20-02-2011, 00:10   #5
avukat1980

 
Varsayılan

değerli meslektaşlarım 2006 ve sonrası kararlar olursa daha işime yarayacak.
Old 20-02-2011, 00:18   #6
Av.Ömer Güntay

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avukat1980
değerli meslektaşlarım 2006 ve sonrası kararlar olursa daha işime yarayacak.

O da mevcuttur elimizde, buyrun:

Alıntı:

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9289 K. 2008/1157 T. 09.10.2008

TRAFİK KAZASINDA ÖLÜM NEDENİYLE
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
DUL VE YETİM AYLIKLARI TAZMİNATTAN İNDİRİLMEZ

Özet : İş kazasına bağlı olmayan haksız eylem sonucu ölen sigortalının hak sahipleri tarafindan açılan destekten yoksun kalma tazminatının kapsamının belirlenmesinde, Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Kanunun 65 ve sonraki maddeleri uyarınca ölüm sigortası kolundan hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının zarardan düşülmesi mümkün değildir.

DAVA VE KARAR : Davacı Zeliha Mutlu vd. vekili Avukat M. Nail Kocakaya tarafından, davalı Fikret Küçükerdemir vd. aleyhine 18/10/2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda ; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/09/2006 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan Fikret Küçükerdemir vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 26/02/2008 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat M. Nail Kocakaya ile karşı taraf davalılardan Fikret Küçükerdemir vekili Avukat Kürşat Güvenç geldiler, diğer davalılar adlarına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi Dosyanın görüşülmesine geçildi Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
l- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacıların diğer temyiz itirazına gelince; dava, trafik kazası nedeniyle desteğin ölümünden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkin olup mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş ve karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Sigortalı işçi olan davacıların desteğinin, iş kazası sonucu olmadığı anlaşılan ölümü nedeniyle Sosyal Sigortalar Kurumunca davacılara ölüm sigortası kolundan aylık bağlandığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Dairemizce istikrarla uygulandığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.1979 günlü ve Esas 1977/4-1110, Karar 1979/1395 sayılı kararında benimsendiği gibi, iş kazasına bağlı olmayan haksız eylem sonucu ölen sigortalının hak sahipleri tarafindan açılan destekten yoksun kalma tazminatının kapsamının belirlenmesinde , Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Kanunun 65 ve sonraki maddeleri uyarınca ölüm sigortası kolundan hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının zarardan düşülmesi mümkün değildir. Mahkemenin belirtilen ilkeye aykırı olan bu uygulaması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına BOZULMASINA; davalıların tüm, davacıların öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılar yararına takdir olunan 350.00 YTL duruşma avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/10/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E.2007/10817 K.2008/85 T.15.01.2008
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
DUL AYLIĞI
Özet: Haksız eylem sonucu ölen kişi yaşamı süresince çalışmış ve maaşından belirli miktar para Emekli Sandığı'na kesilmiştir. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamayacağından davacının destekten yoksun kalma tazmi¬natının hesabında Sandık tarafından bağlanan dul aylığı ile tütün ikramiyesinin indirilmesi doğru değildir.
(BK m. 41,42,43,44,45) (5434 m. 129)
Davacı, vatani görevini yaparken meydana gelen trafik kazasında vefat eden eşinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Dosyadaki kanıtlardan desteğin eşine dul aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece destekten yoksun kalma tazminatının miktarının belirlenmesi için bilirkişi görüşüne başvurulmuştur. Hük¬me esas alınan bilirkişi raporunda davacıya TC Emekli Sandığı tarafından bağlanan görev şehidi dul aylığı tutarının peşin sermaye değeri ile davacıya ödenen tütün ikramiyesi gözetilerek indirim yapılmıştır. Mahkemece bu rapor doğrultusunda maddi tazminata hükmedilmiştir.
Ölen, TC Emekli Sandığı iştirakçilerinden ise, hayatta kalan yakınlarına 5435 sayılı Kanun'un öngördüğü dul ve yetim maaşı bağlandığı gibi toptan ödeme de yapılmış olabilir. Bu dul ve yetim maaşları veya yapılan toptan ödeme destekten yoksun kalma tazminatı gibi hayatta kalanın şahsına bağlıdır, ölenin terekesine dahil değildir. Mirasın reddedilmiş olması maaşların alınmasına engel olmaz. İşte bu ortak nitelikleri itibariyle destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken, öncelikle dul ve yetim maaşlarının peşin ser¬maye değerinin veya toptan ödeme yapılmış ise ödenmiş bu paranın nazara alınıp alınamayacağı sorununun çözümlenmesi gerekir.
06.03.1978 tarih ve 1978/1 Esas, 1978/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Karan gereğince, destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında Emekli Sandığı tarafından bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerekir. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu'nun 129. mad¬desinde, görevleri içinde veya dışında ölenlerin dul ve yetimlerinin, ölüme sebep olanlar aleyhine açacakları davaları kovuşturmaya, davalılar üçüncü şahıs ise bunu doğrudan doğruya açmaya Sandık yetkili kılınmıştır. Dava sonunda para tazminatı da alınırsa kovuşturma masrafları ile birlikte, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı, toptan ödeme yapılan hallerde de yarısının Sandıkça alınarak, varsa geri kalanının ilgililere ödeneceği öngörülmüştür. Esasen 129. madde zarar verenden tazminatın tamamının alınacağı hükmünü getirmiş ve Emekli Sandığı davaya katılmış veya doğrudan doğruya dava açmış olduğu takdirde alınacak tazminatın zarara uğrayanlar ile Sandık arasında nasıl bölüşüleceğini saptamıştır. Bu itibarla, tazminat ödemekle yükümlü olan kişi bu maddeye dayanarak tazminatın indirilmesini isteyemez. Haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek Sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir.
Somut olayda; destek, vatani görevini jandarma asteğmen olarak yaparken vefat etmiş olup, ölmeden önce yedek subay maaşı almaktadır. Emekli Sandığı tarafından davacıya bağlanan aylık desteğinin hayatta iken maaşından Emekli Sandığı tarafından kesilen miktarların karşılığıdır. O halde Emekli Sandığı tarafından bağlanan aylıklar 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu gereğince rücua tabi olmayıp destekten yoksun kalma tazminatının hesa¬bında gözetilmemesi gerekir. Açıklanan nedenlerle davacının destekten yoksun kalma tazminatının hesabında TC Emekli Sandığı'nca bağlanan dul aylığı ile tütün ikramiyesinin indirilmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece açık¬lanan bu yön gözetilmeksizin yukarıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınmış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA) 15.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 20-02-2011, 00:23   #7
avukat1980

 
Varsayılan

Ömer bey 5510 sayılı yasanın 39.maddesi mucibince verilen kararlar varmıdır acaba?
Old 21-02-2011, 16:58   #8
Burak Ülker

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/22780
K. 2009/2317
T. 26.2.2009
� SİGORTALININ GEÇİRDİĞİ TRAFİK KAZASINDA VEFATI ( Kurum Zararının Tahsili - Kanunların Geriye Yürümemesi Kuralı Karşısında Davanın Yasal Dayanağının 1479 S. Kanunun 63. Maddesi Olduğu Gerçeği de Bozma Üzerine Yürütülecek Yargılama Sürecinde Göz Önünde Bulundurulması Gerektiği )
� KURUM ZARARININ TAHSİLİ ( Sigortalının Geçirdiği Trafik Kazasında Vefatı Nedeniyle - Kanunların Geriye Yürümemesi Kuralı Karşısında Davanın Yasal Dayanağının 1479 S. Kanunun 63. Maddesi Olduğu Gerçeği de Bozma Üzerine Yürütülecek Yargılama Sürecinde Göz Önünde Bulundurulması Gerektiği )
� RÜCUAN TAZMİNAT ( Sigortalının Geçirdiği Trafik Kazasında Vefatı Nedeniyle Rücuan Tazminat - Davanın Yasal Dayanağının 1479 S. Kanunun 63. Maddesi Olduğu Gerçeği de Bozma Üzerine Yürütülecek Yargılama Sürecinde Göz Önünde Bulundurulması Gerektiği )
1479/m.63
5510/m.39

ÖZET : Dava, sigortalının geçirdiği trafik kazasında vefatı üzerine hak sahiplerine bağlanan gelirler ve yapılan masraflar sebebiyle oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkindir. Her ne kadar 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; �Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir� düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi ( geçmişe etkili olmaması ) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Kanunun 63. maddesinin olduğu gerçeği de bozma üzerine yürütülecek yargılama sürecinde göz önünde bulundurulmalıdır.

DAVA : Dava, sigortalı Ali U.�ın 08.09.1999 tarihinde geçirdiği trafik kazasında vefatı üzerine hak sahiplerine bağlanan gelirler ve yapılan masraflar sebebiyle oluşan Kurum zararının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece ilamında belirtildiği şekilde davanın kesin süreden reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ebru Pakin Akın tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

KARAR : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu�nun 163. maddesinde belirtildiği üzere, hakim tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu sürenin tereddüte yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uymamanın müeyyidesinin gösterilmiş olması gereklidir. Bu durumda diğer taraf için bir kazanılış hak da doğmaktadır. Yine, aynı Yasanın 414. maddesi gereğince, taraflardan her biri dinlenmesini talep ettiği tanık ya da bilirkişi veya keşif masrafını yatırmaya mecbur olup, hakim tarafından belirlenen süre içinde masrafı vermeyen taraf talebinden sarfınazar etmiş sayılır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu�nun 05/11/2008 gün ve 2008/4-655, 2008/664 sayılı Kararında da belirtildiği üzere, bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmesi durumunda; bu kararında, bilirkişi incelemesi isteyen tarafa, bilirkişi giderlerini, özellikle bilirkişi ücretini mahkeme veznesine yatırması için bir süre verilir. Taraf bu süre içinde bilirkişi giderlerini ödemezse, mahkeme, kendisine ikinci bir süre verir ve bu süre kesindir ( HUMK. m.163 c.4-6 ); bu kesin süre içinde de bilirkişi giderlerini ödemezse, bilirkişi incelemesi talebinden vazgeçmiş sayılır ( HUMK. m.414 c.2 ). Burada önemle vurgulanmalıdır ki; bilirkişi incelemesi yapılmasını isteyen tarafın kesin süre içinde bilirkişi giderlerini yatırmamış olması nedeniyle bu talebinden vazgeçmiş sayılabilmesi için, mahkemenin bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin kararında ve ikinci defa süre verirken, bilirkişinin isim olarak belirlenmesi, tebligat masrafının gösterilmesi ve özellikle, bilirkişi ücretinin açık bir şekilde belirtilmesi ve tarafa bildirilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Salt, bilirkişi giderlerinin yatırılması gibi genel bir ifade ile veya açık olmayan, noksan bir kararla verilen kesin süreye uyulmamış olması, tarafın bilirkişi incelemesi yapılması talebinden vazgeçmiş sayılması için yeterli değildir.

Somut yargılamanın 19.06.2007 tarihli celsesinde kurulan ara kararında; davacı tarafa bilirkişi ücreti hususunda açık şekilde kesin süre verildiği, ancak, bu süreye uymamanın müeyyidesinin �...HUMK.nun 163. ve 414. maddeleri gereği davanın reddedileceği...� şeklinde belirtildiği, kaldı ki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu�nun 415/2. maddesine göre, resen bilirkişi incelemesine ve taraflardan biri, ya da her ikisinin masrafı tediyesine karar verilip, yatırılmaması halinde, ileride icabedenden alınmak şartıyla Devlet hazinesinden karşılanmasına karar verilebileceği gözetilmeksizin verilen kesin süreye uymamanın sonucunun davanın reddi değil, davacının bilirkişi incelemesine dayanmaktan vazgeçmiş olması gerektiğinin gözetilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.

Her ne kadar 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 39. maddesinde; �Üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malül veya vazife malülü olan sigortalıya veya ölümü halinde hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurum zarara sebep olan üçüncü kişilere rücu edilir� düzenlemesi getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemenin anılan kanunda, yürürlüğü öncesinde gerçekleşen olaylardan kaynaklanan rücuan tazminat davalarında uygulanmasına olanak veren bir düzenleme bulunmadığı ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi ( geçmişe etkili olmaması ) kuralı karşısında davanın yasal dayanağının 1479 sayılı Kanunun 63. maddesinin olduğu gerçeği de bozma üzerine yürütülecek yargılama sürecinde göz önünde bulundurulmalıdır.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 26.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yargıtay kararı arıyorum yargıtay 10.ceza dairesi müebbet Meslektaşların Soruları 4 16-12-2010 14:00
Yargıtay Kararı Arıyorum Av.Mehmet Saim Dikici Meslektaşların Soruları 3 26-07-2010 11:29
Yargıtay Kararı Arıyorum??? av_ttc Meslektaşların Soruları 4 18-05-2010 16:00
Yargıtay Kararı arıyorum ........ radikal Meslektaşların Soruları 0 24-06-2008 09:47
Yargıtay Kararı arıyorum erdal7 Meslektaşların Soruları 1 13-06-2008 11:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,13114691 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.