Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Vekalet ücreti alacağı, ne yapabilirim?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 18-11-2008, 17:51   #1
nietzche

 
Soru Vekalet ücreti alacağı, ne yapabilirim?

Sayın meslektaşlarım, öncelikle siteye yeni üye oldum, hepinize saygı ve selamlarımı sunuyorum.
Sitede arama yaptım fakat önceki tartışmalar benim problemimi tam olarak karşılamıyor. Sorunum kısaca şu:

2004 yılında bir şirketle vekalet ücret sözleşmesi yaptım. Sözleşme gereği yapılacak iş, şirketin alacakları için yapılacak icra takipleri ve karşılıksız çek dosyalarının müdahil sıfatıyla takibini kapsıyor.

Sözleşmenin ücret başlığı adı altındaki önemli hususlar:
- İcra takip dosyası tamamen infaz olduğunda yasal vekalet ücreti (şirket tarafından ödenen) ile karşı taraf vekalet ücretinin tamamı avukata ödenecektir.
- Takip edilen ceza dosyaları için vekalet ücreti ödenmeyecek, yargılama sonunda ceza kararıyla birlikte hükmolunan yasal vekalet ücreti, sanıktan tahsil edilerek avukata ödenecektir.
- Dosyanın herhangi bir sebeple avukattan alınması halinde avukata yasal vekalet ücretinin 1/4'ü vekalet ücreti olarak ödenecektir.

2004 yılında başlayan vekalet ilişkimiz 2007 yılının Ekim ayında müvekkilim şirketin görmüş olduğu lüzum üzerine sona erdi ve azledildim. dosyaları, esas numarası ve duruşma günleriyle birlikte kendilerine tamamen teslim ettim ve karşılıklı olarak ibraname düzenlemedik.

Vekilliğim süresince açmış olduğumuz 300 civarında icra takip dosyası ile 50 tane kadar karşılıksız çekten kaynaklanan ceza davalarını takip ettim. Kapanan icra dosyalarıyla ilgili vekalet ücretlerimin tamamını aldım. Kapanmayan dosyalardan -ki bu dosyalarda kısmi tahsilatlar da var- ve ceza davalarından ise hiçbir vekalet ücreti almadım.

Görevimi yaparken elimden gelen dikkat ve özeni göstermeme rağmen bazı kusurlarım oldu (2 icra takip dosyasının müracaata kalması veya mazeretsiz duruşmayı kaçırmak gibi) ancak bunlardan müvekkilim şirketin haberi olduğunu tahmin etmiyorum. Kaldı ki uğranılmış bir zarar yok.

Amacım; takip ettiğim ancak tahsil edilemediği ve infaz olmadığı için ücret almadığım icra takip dosyalarından yasal vekalet ücretlerim ile takip edip de hiçbir ücret almadığım ceza davalarından vekalet ücretlerimi almak.

Anlattığım durumlar karşısında;
1- Dosyalar çok iyi incelenip bazı kusurlarım bulunursa bu durumda azil haklı olur mu? haklı olduğunu kabul edersek bu durum kusursuzca takip ettiğim ve ücretini almadığım diğer tüm dosyalardan vekalet ücreti alamayacağım gibi bir sonuç doğurur mu?
2- Azlin haklılığı kanıtlansa dahi dosya sayıları birden fazla olduğu için harcadığım emek ve mesaime karşılık yine de takip ettiğim icra takibi veya ceza davalarından ücret talep edebilir miyim?
3- Dosyanın avukattan alınması halinde yasal vekalet ücretinin ancak 1/4'ünün avukata ödeneceği şeklindeki hüküm bir anlam ifade eder mi? Ya da bu hüküm her ne kadar açıkça belirtilmemişse de cezai şart olarak kabul edilebilir mi?
4- Vekalet ücretlerimi alabilmek için öncelikle nasıl ve ne şekilde bir yola başvurmam gerekir?

Not: Yukarıdaki durumla ilgili ince araştırma yapıldığı takdirde bazı cezai sorumluluklarımın doğabileceğinin, hatta baroya şikayet halinde disiplin cezasına konu olabilecek bir ücret sözleşmesi olduğunun farkındayım ancak hatırı sayılır bir vekalet ücretine de hak kazandığımı düşünüyorum ve bu parayı tahsil etmek istiyorum.

Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim. Saygılarımla...
Old 19-11-2008, 16:37   #2
Av. Suzan ŞEN

 
Varsayılan

Azil sonucu, Avukatlık ücreti ile ilgili yapılan takiplerde, takibe avukatın azledildiğinden bahisle itiraz edilmişse eğer; Yargıtay’ın görüşü öncelikle azilin haklı mı haksız mı yapıldığının araştırılması gerektiği yönünde. Haksız azil söz konusu ise avukat, Av. K. 174 Gereği sözleşmedeki ücretin tamamına hak kazanıyor. Ancak, haklı azil söz konusu ise de, Yargıtay avukatın azile kadar sarf ettiği emeğin karşılığı olarak da bir ücret ödenmesi gerektiği görüşünde.

Avukat ile müvekkil arasında bir sözleşme var ise buradaki belirlenmiş ücret yok ise avukatlık kanununun ilgili hükümlerine göre belirlenecek ücret, avukatın haksız yere azli durumunda dava veya takibin hangi aşamada olduğuna bakılmaksızın azil beyanı avukata ulaşınca muaccel hale gelir.

Haksız azil ve haklı istifa hallerinde avukat ücretini istediğinde, davanın sonuçlanması beklenmemeli ya da sonuçlanmış ise sonuç dikkate alınmamalı avukata dava konusu değer üzerinden nispi ücret verilmelidir. Zira haksız azil ve haklı istifa avukat davanın sonucu ile ilgili olmasızın tam ücrete hak kazanır. Onun bu şekilde azledilmesinin veya istifa etmek durumunda bırakılmasının sonuçlarına iş sahibi katlanır.

Avukatın haksız azlinde, haksız azil yapan iş sahibi azlin haksız olduğunu bildiğinden ya da bilmesi gerektiğinden azlin hüküm ifade ettiği tarihten başlayarak ücret alacağı muaccel hale gelir ve bu tarihte ücretin ödenmemesi ile iş sahibi ayrıca ihtara gerek kalmaksızın temerrüde düşer. Ancak, Yargıtay bu hususta aksi görüş benimsemiştir. Burada BK 101. maddeye dayanan Yargıtay bir borcun muaccel olması için ihtar yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Yargıtay bir kararında azil tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edilmesi usul ve yasaya aykırıdır şeklinde görüş bildirmiştir. (Yargıtay 13. HD 16.03.1992 tarih ve 1667/2526 sayılı kararı, Yargıtay 13. HD 6.03.2006 tarih ve 15879/3111 sayılı kararı) Bu konuda detaylı bilgi sahibi olmak için size Hakim Murat Aydın Avukatlık Ücreti isimli 2007 baskı tarihli kitabı öneririm. Ayrıca konu ile ilgili bir takım karar örnekleri de ekliyorum.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 1381/2236

K. 1981/3017

T. 21.4.1981

• AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİ ( Kural Olarak Belli Bir Miktarı Kapsamasının Gerekmesi )

• AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNİN GEÇERLİLİK KOŞULU ( Davada Gösterilen Başarıya Göre Değişmek ve Bir Oranlama Yapılmayan Davanın Kaybedilmesi Durumundaki Oranı ise Belirlenmeyen Sözleşmenin Geçersiz Olması )

1136/m.164

ÖZET : Avukatlık ücret sözleşmesinin, kural olarak belli bir miktarı kapsaması gerekir. Davada gösterilen başarıya göre değişmek ve %25'i aşmamak üzere bir oranlama yapılmayan, davanın kaybedilmesi durumundaki % oranı ise belirlenmeyen avukatlık ücret sözleşmesi geçersizdir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1 - Davacı, aralarında yaptıkları ücret sözleşmesine dayanarak, davalıda olan 25.000 lira vekalet ücreti alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalı ücretin 25.000 lira olması karşısında dava açmaktan vazgeçtiğini, davalı avukata dava vermediğini ve onun hiçbir çalışması olmadığını savunmuştur. Yerel mahkemece, sözleşme hükümlerine göre istek tümü ile haklı görülerek ödetme kararı verilmiştir.
2 - Davacı avukatla ücret sözleşmesi yapan davalı yan, 200.000 lira değerindeki taşınmazına elatmanın önlenmesi ve 50.000 lira ecrimisil istemi ile dava açılması için bunların değerleri toplamı üzerinden %10 oranında vekalet ücreti vermeyi kabul etmiş, daha sonra 25.000 lira tutarındaki bu ücreti fazla bularak dava açılmasından vazgeçtiğini bildirmiş ve gerçekten de davacı yanca bu konuda dava açılmamıştır.
Davaya dayanak olan ücret sözleşmesinin, Avukatlık Yasasının 164. maddesinde yer alan buyurucu hükme aykırı düzenlendiği saptanmıştır. Sözleşmede, gerçekten, davada gösterilen başarıya göre ve %25'i aşmamak üzere bir oranlama ve yapılmış değildir. Yalnızca, taşınmazın değeri ve ecrimisil tutarı üzerinden %10 ücret öngörülmüştür. Davanın kaybedilmesi durumundaki, oranı ise belirlenmemiştir.
Öyle ise, anılan Yasanın 164/2. maddesi uyarınca ücret sözleşmesi geçersiz kabul edilmeli, avukatlık asgari ücret tarifesi gözetilmeli, davanın açtırılmamış olması gibi bir durumda alınacak vekalet ücreti bakımından tarifede açık bir hüküm bulunmadığından, benzetme yolu ile davacının emeği karşılığı bilirkişi aracılığı ile saptanmalı ve bu tutarla sınırlı olarak ödetmeye karar verilmelidir.
Yerel mahkemece bütün bu yönlerin gözden kaçırılması, usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına ( BOZULMASINA ), ve peşin harcın istek olursa iadesine, 21.04.1981 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/15627

K. 2006/2784

T. 2.3.2006

• VEKALET ÜCRETİ ( Ödemeyen ve Bu Konuda Yapılan İcra Takibini İtirazla Durdurmuş Olan Müvekkilin İtirazın İptal Edilmesi Üzerine İcra İnkar Tazminatı Ödemekle Yükümlü Olduğu )

• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Avukatın Vekalet Hizmeti Üstlendiği İcra ve Mahkeme Dosyalarından Doğan Vekalet Ücretlerini Ödemeyen ve Bu Konuda Yapılan İcra Takibini İtirazla Durdurmuş Olan Müvekkilin İtirazın İptal Edilmesi Üzerine Ödemekle Yükümlü Olduğu )

• KÖTÜNİYET VE BELGE ŞARTI ( İcra İnkar Tazminatına Hükmedilmesi İçin Borçlunun İtiraz Ederek İcra Takibini Durdurmuş Olması Yeterli Olduğu - Ayrıca Borçlunun İtirazında Kötüniyetli Olması Aranmadığı/Alacağın Mutlaka Bir Belgeye de Bağlı Olması da Şart Olmadığı )

2004/m. 67

ÖZET : İcra inkar tazminatına hükmedilmesi için, borçlunun itiraz ederek icra takibini durdurmuş olması yeterlidir. Bunun yanında, ayrıca borçlunun itirazında kötüniyetli olması aranmaz. Bundan ayrı alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlunun, alacağı bütün unsurlarıyla bildiği veya bilmesinin gerektiği durumlarda, başka bir deyişle borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebileceği durumlarda alacağın likit ve belirlenmiş olduğunun kabulü gerekir.
Öte yandan, alacağın mutlaka bir belgeye de bağlı olması da şart değildir.
Bu ilkelerin ışığında, avukatın vekalet hizmeti üstlendiği icra ve mahkeme dosyalarından doğan vekalet ücretlerini ödemeyen ve bu konuda yapılan icra takibini itirazla durdurmuş olan müvekkilin itirazın iptal edilmesi üzerine icra inkar tazminatı da ödemekle yükümlü olduğunun kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı bünyesindeki U AŞ'nin vekili iken bu şirketin dava dışı şahıslara satışının yapıldığını, ancak devir öncesinde alacaklarının davalıya temlik edildiğini, davacı şirket tarafından kendisine verilen süreli vekaletnameler ile takipleri sürdürdüğünü, talimat üzerine başka dosyalan da takip ettiğini, dosyalardan aciz belgesi aldığını, durumu davalıya bildirdiğini ancak vekalet ücretinin ödenmediğini, davalının yapılan icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek İtirazın iptaline yüzde 40 tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının kendilerinden önce 39.713.758.029 TL istediğini, anlaşma ile 19.856.879.009 TL'ye düştüğünü ancak kabulünden fazlasını talep ettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bilirkişi raporuna dayanılarak davacının peşin tahsil ettiği miktarın tenzili ile 39.074.827.565 TL üzerinden davanın kabulüne, inkar tazminab talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, vekalet ücretine yönelik icra takibine vaki itirazın iptali ile yüzde 40 inkar tazminatı istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne, alacak bilirkişi raporu ile belirlendiğinden ve likit olmadığından inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
İİK'nın 67. maddesinin 2. fıkrası hükmünce, icra-inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının icra hakimliğine başvurmadan, alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına İtiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır.
Bunlardan ayrı; alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir.
Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece davacının bu istemi hakkında karar verilmemesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeğinden kararın düzeltilerek onanması HUMK'un 438/7 maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davacının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte belirtilen nedenle temyiz olunan hükmün karar bölümünün ( 1 ) nolu bendinin 2. fıkrasında yer alan "Alacak likit olmayıp bilirkişi incelemesi ile belirlenebildiğinden icra inkar tazminatı şartları mevcut olmadığından bu konudaki talebin reddine" kısmının hükümden çıkarılmasına; yerine "Davacı lehine asıl alacağın yüzde 40'ı oranında inkar tazminatına hükmedilmesine" sözlerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekil ile ONANMASINA. peşin harcın istek halinde taraflara iadesine, 02.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2006/528

K. 2006/5252

T. 10.4.2006

• AVUKATIN AZLİ ( Haksız Olarak Azli Halinde Ücretin Tamamı Azil Edilen Avukata Verileceği )

• HAKLI AZİL ( Avukat Kusur veya İhmalinden Dolayı Azledilmiş İse Avukatlık Ücreti Ödenmeyeceği )

• HAKSIZ AZİL ( Ücretin Tamamı Azil Edilen Avukata Verileceği )

• AVUKATIN HAKLARI ( Haklı Olarak Azli - Azle Yol Açan Davranışı Müvekkili Aleyhine Sonuç Doğurmayan ve Azle Neden Olan Davranışıyla Müvekkiline Zarar Vermeyen Avukatın Azil Tarihine Kadar Sarf Ettiği Emek ve Mesaisine Karşılık Olarak Avukatlık Ücretine Hak Kazanacağı )

1136/m. 164, 174

ÖZET : Avukatın haksız olarak azli halinde ücretin tamamı azil edilen avukata verilir.
Avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, yani azil haklı ise avukatlık ücreti ödenmez.
Ancak; haklı olarak azledildiği halde, azle yol açan davranışı müvekkili aleyhine sonuç doğurmayan ve azle neden olan davranışıyla müvekkiline zarar vermeyen avukatın azil tarihine kadar sarf ettiği emek ve mesaisine karşılık olarak adalete uygun bir avukatlık ücretine hak kazanması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun da görüşü aynı doğrultudadır.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraflar avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı MT ile davalı İB'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının İktisat Bankasındaki hesabında bulunan paranın, 16.3.2001 tarihinde bilgisi dışında kesilmesi nedeni ile 4.379.903. YTL.'nin dava yolu ile geri alınmasında, 2.4.2001 tarihli vekaletle Avukatlığını yaptığını, dava dosyasında yargılamaya devam edip bilirkişi raporu alındıktan sonra 5.2.2002 tarihinde azledildiğini, 2/4.2001 tarihli ücret sözleşmesi gereğince kararlaştırılan ücret tutan 340.000 YTL.'nin KDV.'si ile birlikte azil tarihinden itibaren ödetilmesini istemiştir.
Davalı, İktisat Bankası'nın fona devredilip, mevduatına trilyonluk aniden el konulması nedeni ile zor durumda kaldığından ve davacının yazılı taahhütleri gözetilerek tecrübesizliğinden yararlanılarak davacı avukat ile yapılan geçersiz taahhütnamede belirtilen davanın sonuçlandırılıp ve güveninin sarsıldığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece. 4.379.903 YTL.'nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiş; hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1 - Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı ile davalı arasında imzalanan 2.4.2001 tarihli ücret sözleşmesinde; işin konusunun, davalı İB'nin iktisat -bankası mevduat hesabından 16.3.2001 tarihinde kesilen 4.379.903.108.945 TL.'nin bankadan geri alınması olduğu açıklanmış, prosedür olarak da, ihtarname çekilmesi, ihtiyati haciz kararı alınması, normal icra takibi yapılıp, banka borca itiraz ederse itirazın iptali ya da kaldırılması davası açılarak dava sonunda tahsilatın sağlanacağı. 4.379.903.108.945. TL.'nin % 5'i ile, inkar tazminatı ve tahsil tarihine kadar işleyecek faizden % 5'nin vekalet ücreti olarak ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Bu duruma göre, sözleşme, yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Kanunu'nun 163. maddesine göre başarıya göre değişme şartını içermediğinden geçersizdir. Yine, davacı avukatın imzasını taşıyan prosedür başlıklı belgede de, izlenecek yol açıklandıktan sonra, duruşma günlerinin kısa aralıklarla alınıp, davanın erken bitirilmesi konusunda avukatın özel bir gayret göstereceği, bu suretle yargılamanın 2002 şubat-mart aylarında bitirilip, paranın tahsilinin sağlanacağı, bu sürece Yargıtay aşamasının da dahil olduğu bildirilmiştir. Dosyadaki bilgi' ve belgelerden, davacının davalı avukatı olarak banka aleyhine 13.5.2001 tarihinde icra takibi yaptığı, dava dışı banka tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit davasında da, davalıyı avukat olarak temsil ettiği ve yargılama sonuçlanmadan 5.2.2002 tarihinde vekillikten azledildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; ücret sözleşmesi kapsamındaki işler nedeni ile yapılan azlin haklı olduğu ancak, menfi tespit davasındaki davacı -avukatın hizmetinin ücret sözleşmesinin kapsamı dışında -olup, sözleşme düzenlenirken tarafların öngöremedikleri bir iş görme niteliğinde bulunduğu, bu nedenle Avukatlık Kanunu'nun 164. maddesine göre, davanın değeri üzeriden % 5 vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğine ilişkin. 2.5.2005 tarihli bilirkişi kurulu görüşü esas alınarak karar verilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme ve avukat imzalı belge içeriğinden, davacı avukatın sözleşme konusu alacak bakımından sonuç borcu altına girdiği yani, davalı hesabından el konulan meblağın geri alınmasının dava yolu ile sağlanacağının kararlaştırıldığı, bu davanın icra takibi ya da itirazın iptali davası ile sınırlı tutulmadığı kabul edilmelidir. Yani yapılan takibe itiraz edilmesi halinde açılacak itirazın iptali davası ile itiraz edilmemesi halinde açılan menfi tespit davasının her ikisi de aynı sonuca yöneliktir. Bu durumda, davacı tarafından, davalının avukatı olarak temsil edildiği menfi tespit davasının da, ücret sözleşmesinin kapsamı içinde olduğu kabul edilmelidir.
Ücret sözleşmesi ile eki avukat imzalı belgeye göre, başarılı sonucun taahhüt edilen sürede sonuçlandırılamamış yani, paranın tahsilinin sağlanamamış olması, azlin haklı olduğunu göstermektedir. Aslında mahkemenin de kabulü bu yöndedir.
Avukatlık kanununun 174. maddesine göre, avukatın haksız olarak azli halinde ücretin tamamı azil edilen vekile verilir ancak, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise, yani azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez. HGK.'nın 23.9.1987 gün 87/3-188 esas 87/657 karar sayılı ilamında da açıklandığı gibi, haklı olarak azledildiği halde, azle yol açan davranışının davalı aleyhine herhangi bir sonuç doğurmayan ve azle neden olan davranışı iş sahibine zarar vermeyen avukatın, azil tarihine kadar sarf ettiği emek ve mesaisine karşılık adalete uygun bir avukatlık ücretinin ödenmesi hakkaniyet gereği olarak kabul edilmelidir.
Mahkemece, davacı avukatın azil tarihine kadarki emek ve mesaisi ile yapılan işin önemi ve işin bulunduğu aşama göz önünde bulundurularak, hakkaniyete uygun olarak takdir edilecek uygun bir miktarın davacı ücreti olarak davalıdan tahsiline karar verilmelidir. Yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3- Kabule göre, ücret sözleşmesinde 658.379.369.100 TL.'nin banka tarafından ödenmiş olması nedeni -ile, bu miktar için avukatlık ücretinin alınmayacağı kabul edildiği halde, bu miktar da dahil olmak üzere vekalet ücretine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : 1. bent gereği davacı ve davalının diğer temyiz itirazlarının reddine. 2. ve 3. bent gereği kararın BOZULMASINA. peşin harcın istek halinde iadesine. 10.04.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/8188

K. 2008/253

T. 14.1.2008

• AVUKATIN HAKLI NEDENLE AZLİ ( Sözleşmeye Göre Ücret İsteyemez İse de Sarfettiği Emeği Mesaisi Üstlendiği İşi Getirdiği Durumu Nazara Alınarak Uygun Bir Ücretin Takdir ve Tayin Edilmesi Gereği )

• VEKALET ÜCRETİ ( Avukatın Haklı Nedenle Azli/Uygun Bir Ücretin Takdir ve Tayin Edilmesi Gereği - Sözleşmeye Göre Ücret İsteyemez İse de Sarfettiği Emeği Mesaisi Üstlendiği İşi Getirdiği Durumu Nazara Alınması )

• AZİLİN HAKLI SEBEBE DAYANMASI ( Avukatın Sözleşmeye Göre Ücret İsteyemeyeceği - Uygun Bir Ücretin Takdir ve Tayin Edilmesi Gereği/İşi Azil Tarihine Kadar Vekil Eden Lehine Takip Edip Getirdiği )

• HUKUKİ DANIŞMANLIK SÖZLEŞMESİ ( Taraflardan Her Birinin Sözleşmeyi Her Zaman Feshedebileceği - Fesih Haksız İse Avukatın Kalan Sürenin Sonuna Kadarki Ücretin Tamamına Hak Kazanacağı )

818/m. 389, 390, 392, 396/1

1136/m. 163

ÖZET : 1- Avukatın azli her ne kadar haklı ise de, davacının üstlendiği işi azil tarihine kadar davalı vekil eden lehine takip edip getirdiği, davalının, davacının azil tarihine kadarki emek ve mesleki bilgisinden yararlandığı, davacının davranışı nedeniyle davalının herhangi bir zarara uğramadığı da anlaşıldığından, davacı sözleşmeye göre ücret isteyemez ise de, davacının sarfettiği emeği, mesaisi, üstlendiği işi getirdiği durumu nazara alınarak uygun bir ücretin takdir ve tayin edilmesi hakkaniyete uygun olacaktır.
2- Ayrıca, taraflar arasında düzenlenen "Hukuki Danışmanlık Sözleşmesi" ile davacı avukat, davalıya hukuki konularda danışmanlık hizmeti vermeyi, davalı da her ay belli bir ücret ödemeyi üstlenmişlerdir. Vekalet sözleşmeleri karşılıklı güvene dayanan bir sözleşme olup, güven sözleşmenin en önemli bir özelliğini teşkil eder. Bu nedenle taraflardan her biri sözleşmeyi her zaman için fesih edebilir. Yani vekaletten istifa ve azil BK.nun 396/1. maddesi gereği her zaman için mümkündür. Ne var ki, azil haksız ise, davacı kalan süre sonuna kadarki ücretin tamamına hak kazanır.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl dava ve davalının birleşen davasının kabulüne, davacı avukatın birleşen davasının reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı kooperatife ait A... İlçesi A... adasındaki 1. derece doğal sit alanı içine alınan ve kesin inşaat yasağı getirilen 15 parça 269.145 metrekare alanındaki taşınmazların sit alanı dışına çıkarılması, inşaat yasağının kaldırılması, olmadığında kamulaştırılmasının temini için vekili olarak resmi mercilere başvurduğunu, davalar açtığını, iç hukuk yollarının tükendiğinde de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde dava açtığını, başvurunun kabul edilip, dosyanın incelenmek için beklediğini, ancak 09.08.2005 tarihinde haksız olarak azil edildiğini bildirip ücretinin tespiti ile fazlası saklı 20.000 YTL'nin faizi ile tahsilini, birleşen davası ile aralarındaki "hukuki danışmanlık" sözleşmesinin süresinde fesih edilmediğinden 01.01.2004 tarihinden itibaren 1 yıl uzadığını bildirip, 2004 yılı ücreti 6.645 YTL'nin faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, azlin haklı olduğunu, davacının aldığı avansın hesabını istemelerine rağmen vermediği gibi, daha fazla avans istediğini ve meslek kurallarına aykırı davranıp, güvenleri sarsıldığından azlettiklerini bildirip, asıl ve birleşen davanın reddini savunmuş, açtıkları birleşen davaları ile de hesabı verilmeyen 10.000 YTL avansın faizi ile tahsilini istemiştir.
Davacı, hakkında açılıp, birleşen davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, azlin haksız olduğu gerekçesi ile asıl davanın ve davalının birleşen davasının kabulüne, davacı avukatın birleşen davasının reddine karar verilmiş; hüküm, her iki tarafça temyiz edilmiştir.
1- Davacı avukatın, davalının vekili olarak davalıya ait 25 parça 269.145 m2 alanlı taşınmazlarının sit alanı dışına çıkarılması işini üstlendiği, aralarında birisi tarihsiz diğeri 29.07.2004 tarihli avukatlık ücret sözleşmeleri imzalandığı, davacının üstlendiği işi sonuçlandırmak için uğraşlar verip davalar açtığı ve iç hukuk yollarını tükettikten sonra da 22.09.2003 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunduğu, yapılan bu başvurunun sonuçlanmadığı, davacıya davalı vekil eden tarafından dosyada örneği olan 03.08.2004 tediye fişinden ve davacının davalıya yazdığı 14.04.2005 tarihli yazı örneği ve yine davacının 28.11.2005 tarihli layihasından 10.000 YTL'nin ödendiği, daha sonra davalı tarafından davacının 09.08.2005 tarihinde noterden gönderilen azilname ile azil edildiği hususu tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Davacı, azlin haksız olduğu iddiası ile hakettiği ücretin belirlenip, şimdilik 20.000 YTL'nin tahsilini istemekte, davalı, azlin haklı olduğunu, davacının ücrete hak kazanmadığını bildirip, ödediği avansın tahsilini birleşen davası ile istemektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için öncelikle azlin haklı olup olmadığı ile, davacının ücrete hak kazanıp kazanmadığı, ödenen paranın avans mı, ücret mi olduğu hususlarının belirlenmesi gereklidir.
Vekil, üstlendiği işi BK.nun 389, 390, 392. maddeleri hükmüne göre, vekil edenin talimatı doğrultusunda iyi bir surette, hüsnüniyetle ve özenle ifa etmekle yükümlü olduğu gibi, vekil edenin talebi üzerine yapmış olduğu işin hesabını vermekle yükümlüdür. Azlin haklı olup olmadığının belirlenmesi için, taraflar arasındaki ücret sözleşmesinin ve gelişen olayları gösteren belgelerin incelenmesi gerekir.
Taraflar arasında önce yapıldığı anlaşılan tarihsiz ücret sözleşmesinde özetle "sit kararı alınan kooperatif arsaları için açılacak davalar sonucunda hükmedilecek bedelin %10'unun dava hitamında ücret olarak ödeneceği, giderler için 500.000.000 TL avans ödeneceği", 29.07.2004 tarihli ücret sözleşmesinde yine özetle "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde kooperatif taşınmazları için açılan davanın kooperatif lehine sonuçlanması halinde, dava değerinin %5'inin ücret olarak, paranın veya taşınmazların kooperatifin zilyetliğine geçmesinden sonra ödeneceği, avukata yapılan ödemelerin dava avansı olduğu, dava sona erdiğinde avukat tarafından defaten kapatılacağı" belirtilmiştir. Her iki sözleşme içeriğinden, davacı avukatın ücretinin dava sonucu ödeneceği, davacıya davalı tarafından ödenen 10.000 YTL'nin masraf avansı olarak ödendiği hususu açık ve net olarak anlaşılmaktadır. Bunun böyle olduğu davacının davalıya yazdığı 06.10.2003, 16.10.2003, 15.03.2004, 11.03.2005 tarihli yazıları ile, yaptığı harcamalar ve emeğine karşılık ödeme yapılmasını istemesinden de anlaşılmaktadır. Sözleşmede davacının ücretine karşılık peşinen ve aralıklarla bir ödeme yapılacağına dair açıklık bulunmamaktadır. Öyle olunca yapılan ödemenin masraflara karşılık avans olduğunun kabulü de zorunludur. Davacının sözleşme şartlarına aykırı olarak devamlı avans ve ödeme istemesi üzerine, davalının 12.04.2005 ve 21.04.2005 tarihli noter aracılığı ile gönderilen ihtarlara rağmen aldığı avansın hesabını vermemesi karşısında, davacı avukatı 09.08.2005 tarihinde azil etmesi haklı sebebe dayanmakta ve davacı, azil edilmesine kusurlu, haksız tutum ve davranışlarıyla neden olmuştur.
Azil her ne kadar haklı ise de, davacının üstlendiği işi azil tarihine kadar davalı vekil eden lehine takip edip getirdiği, davalının, davacının azil tarihine kadarki emek ve mesleki bilgisinden yararlandığı, davacının davranışı nedeniyle davalının herhangi bir zarara uğramadığı da anlaşıldığından, davacı sözleşmeye göre ücret isteyemez ise de, HGK.nun 1987/3-186 E, 957 K sayılı ilamında belirtildiği gibi, davacının sarfettiği emeği, mesaisi, üstlendiği işi getirdiği durumu nazara alınarak uygun bir ücretin takdir ve tayin edilmesi hakkaniyete uygun olacaktır.
Öte yandan, davacı avukatın aldığı avans nedeniyle davalı vekil edenine ve mahkemeye belge ibraz edip, hesap vermemiş ise de, davalı adına üstlendiği işi sonuçlandırmak için iç hukuk yollarını tüketerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruda bulunduğuna göre, birtakım masraflar yaptığının kabulü de zorunludur. Öyle ise, davacının yapması zorunlu olan masrafların da araştırılıp, belirlenerek aldığı avanstan düşülmesi gerekir. Mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacının talep edebileceği avukatlık ücreti ve yaptığı masraflar belirlenip, sonucuna uygun olarak davacı avukatın ve davalı vekil edenin birleşen davası hakkında karar verilmesi gerekirken, yetersiz ve çelişkili bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Taraflar arasında 01.01.2002 tarihinde düzenlenen "Hukuki Danışmanlık Sözleşmesi" ile davacı avukat, davalıya hukuki konularda danışmanlık hizmeti vermeyi, davalı da her ay belli bir ücret ödemeyi üstlenmişlerdir. Sözleşmenin 8. maddesinde süresinin bir yıl olup, taraflar süre sona ermeden 30 gün önce yazılı olarak feshi ihbarda bulunmadıkları takdirde, sözleşmenin aynı süre için yenilenmiş sayılacağını da taraflar kararlaştırmışlardır. Sözleşme gereği 2002, 2003 yıllarında tarafların edimlerini yerine getirdikleri konusu tartışmasızdır. Davalı vekil eden 31.12.2003 tarihli yazı ile aralarındaki "hukuki danışmanlık sözleşmesini" fesih ettiğini davalıya bildirmiş ise de, bu fesih sözleşmede belirtilen feshi ihbar süresine uygun olarak yapılmamıştır. Dolayısı ile taraflar arasındaki hukuki danışmanlık sözleşmesi 2004 yılı içinde yenilenmiştir. Ne var ki, vekalet sözleşmeleri karşılıklı güvene dayanan bir sözleşme olup, güven sözleşmenin en önemli bir özelliğini teşkil eder. Bu nedenle taraflardan her biri sözleşmeyi her zaman için fesih edebilir. Yani vekaletten istifa ve azil BK.nun 396/1. maddesi gereği her zaman için mümkündür. Ne var ki, azil haksız ise, davacı kalan süre sonuna kadarki ücretin tamamına hak kazanır. Davalı kooperatifin feshi ihbar süresine uymadan sözleşmeyi fesih etmesi, haksız fesih ve azil niteliğindedir. Bu nedenle davacı, 2004 yılı ücretinin tamamını bir önceki yıl ücretine göre istemeye hak kazanmıştır. Ancak BK.nun 390 ve 325. maddeleri uyarınca davacının işi yapmadığından dolayı tasarruf ettiği, yahut diğer bir iş ile kazandığı ve kazanmaktan kasten feragat ettiği şeylerin ücretinden indirilmesi gerekir. O halde mahkemece uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılmalı, BK.nun 325. maddesi hükmü gereğince davacı avukatın ücretinden indirilmesi gereken miktar saptanarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : 1. bent gereği asıl davanın taraflar yararına, davalının birleşen davasının davacı ( birleşen dava davalısı ) yararına, 2. bent gereği davacının birleşen davasının davacı yararına ( BOZULMASINA ) , peşin alınan harcın istek halinde taraflara iadesine, 14.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Old 19-11-2008, 16:50   #3
Av. Suzan ŞEN

 
Varsayılan

Bu arada eklemeyi unuttuğum birkaç konu daha var. Ama öncelikle size tahsil edemediğiniz avukatlık ücretleriniz ile ilgili olarak icra takibi başlatmanızı öneririm. Borçlu itiraz ederse itirazın iptali davası yolu ile devam edebilirsiniz. Bu davalarda genellikle haklı azil-haksız azil tartışması yapılıyor uygulamada. Bunun sonucuna göre itiraz iptal ediliyor. Ancak yukarıda belirttiğim üzere haklı azil durumunda da sarf edilen emeğe oranla ücrete hükmedilmesi gerektiği yönünde görüşler mevcut. Bir dosyada ihmal ya da eksik takip edildiği yönünde kuvvetli bulgular olsa dahi kişisel kanaatim bunun tüm dosyalar için geçerli kabul edilemeyeceği yönünde. Mahkeme aşamasında vekil sıfatı ile yapılan işlemler inceleniyor bildiğim kadarı ile bu halde azilin haklılığı-haksızlığı ortaya çıkıyor.
Dosyanın avukattan alınması halinde, derken hangi halden bahsettiğinizi anlayamadım. Azil durumu mudur? Avukatın işini yapmasının engellenmesi ise söz konusu olan zaten avukat için haklı istifa hali olduğundan avukat bu durumda sözleşmede kararlaştırılmış olan vekalet ücretini talep etmeye hak kazanacaktır.Bu yönde Yargıtay kararları da mevcut.
Umarım yanıtım açıklayıcı olmuştur.
Saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Azledilen Vekalet İlişkisinde Vekalet Ücreti Alacağı Av. Tuncer Öztürk Meslektaşların Soruları 17 02-10-2015 16:18
Müvekkil alacağı temlik etti, vekalet ücreti alacağı için ne yapmalıyım? ACİL!!! avdyg Meslektaşların Soruları 18 02-07-2009 10:26
sözleşmeye dayanmayan Vekalet Ücreti alacağı üye25667 Meslektaşların Soruları 2 27-08-2008 17:21
altın alacağı davasında vekalet ücreti miss_lawyer Meslektaşların Soruları 2 02-04-2008 17:02
İcra Satışı- Vekalet Ücreti Alacağı Av.Cemil Cengiz Meslektaşların Soruları 2 22-02-2007 20:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05743003 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.