Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Ceza Yargılamasında Süre Tutum/ Bölge Adliye Mahkemeleri Faaliyete Geçinceye Kadar

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 04-06-2007, 01:22   #31
Ali Basyurt

 
Varsayılan

"Süre tutum" diye bir olanak yoktur. Bu yanlış bir tabirdir Verilen dilekçe ile kararın temyizedilmektedir
Temyizsüreside tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gündür. Bu süreyikaçırısanız, karar kesinleşir.Gerekçelikararın tebliğinde başlayan süretemyiz süresi değildir, Gerekçeli lahiyanın verilmesi gerekliolan süredir Süre uzatılmamaktadır. Bu süregerekçehazırlamanız için kullanacağınız süredir.
Gerekçesiz olan dilekçenizde mürafaa istememişseniz.bunu sonradan vereceğinizgerekçeli dilekçenizle steyemezsiniz

Temyizdilekçenizdedebütün temyizsebepleriniyazmak zorundasınız. Selamlar
Old 05-06-2007, 19:13   #32
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
KANUN NO: 5320
CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN
Kabul Tarihi: 23 Mart 2005

Alıntı:
Temyiz ve Karar Düzeltme

MADDE 8.- (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322 nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326 ncı maddeleri uygulanır. (Ek cümle: 5560 - 6.12.2006 / m.29) Yargıtay ceza daireleri ile Ceza Genel Kurulu kararlarındaki yazıma ilişkin maddi hataların düzeltilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, ilgili ceza dairesi veya Ceza Genel Kuruluna başvurabilir.

(2) Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce ilk derece mahkemelerince Karar verilmiş olup, temyiz edilmekle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiş bulunan dava dosyalarından, lehe kanun hükümlerinin uygulanması yönünde mahkemesince değerlendirme yapılması gerektiği açıkça anlaşılanlar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca doğrudan ilgili mahkemesine iade edilebilir. Bu halde, mahkemesince duruşma yapılarak karar verilir.

(3) Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önce Yargıtay'ca incelenip kesinleşen hükümler hakkında, başvuru süresi dolmamış olması kaydıyla karar düzeltme yoluna gidilebilir.


Sayın katılımcılar,

Sayın korayad yukarıdaki maddeyi alıntılayıp, yanıt vermesine rağmen kafalarda kuşkular dağılmamışa benziyor...Özellikle sekreterime not yazdırıp, mesaj şikayet butonu ile de ayrıca uyaran değerli meslektaşımın uyarısından ve bugün Hukuk Haberleri Alanında yayınlanan konuyla ilgili(Bölge Adliye Mahkemelerinin bir kısmının kuruluşu ile ilgili)yayınlanan bir habere eklenen yorumlardan sonra bu mesajı yazmak zorunluluk halini almıştır.

4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununda temyize ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Ancak, bu hükümlerin geçerli ve yürürlükte olacağı zaman Bölge Adliye Mahkemelerinin faaliyete geçeceği zamandan sonraya bırakılmıştır. Bugünkü tarih itibariyle, BAM faaliyete geçmemiştir.Yukarıdaki maddeye göre; Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihinden önceki temyize ilişkin hükümler; 1412 Sayılı Ceza Usulü Muhakemeleri Kanunundaki temyize ilişkin hükümlerdir.

Kısacası Resmi Gazetede BAM faaliyet tarihi açıklanana kadar eski usul kanununun temyize ilişkin hükümleri yürürlüktedir.

Saygılarımla
Old 06-06-2007, 09:11   #33
Y.Kurban

 
Varsayılan

Bu tartışmalar bizi dikbaşlı yapmasın. Eğer murafaa talebimiz varsa muhakkak süre tutum dilekçesinin üst sağ köşesine yazalım. Uygulamada aksi takdirde reddediliyor.
Old 13-06-2007, 11:05   #34
parézer

 
Soru ceza mahkemesinde temyiz süresi

Merhaba.....
Ceza mahkemesinde verilen karara karşı temyiz süresi içerisinde süre tutum dilekçesi verdik.Gerekçeli kararın tarafımıza tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçemizi vermek için de aynı temyiz süresi mi geçerli???
şimdiden teşekkürler
Old 13-06-2007, 11:07   #35
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Bu konu forumda çok tartışıldı.Lütfen forumda arama yapmadan soru yöneltmeyiniz.Hatta bu sayfanın en altında konuyla ilgili diğer forum başlıkları da yer almaktadır.
Old 13-06-2007, 11:51   #36
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan parézer
Merhaba.....
Ceza mahkemesinde verilen karara karşı temyiz süresi içerisinde süre tutum dilekçesi verdik.Gerekçeli kararın tarafımıza tebliğinden sonra gerekçeli temyiz dilekçemizi vermek için de aynı temyiz süresi mi geçerli???
şimdiden teşekkürler

Bülent Bey'in uyarısına katılarak; mesajınızı buraya taşıdım. Yukarıda tatminkar yanıtlar bulunmaktadır.

Saygılarımla
Old 14-06-2007, 13:08   #37
AKTAŞ HUKUK

 
Varsayılan

Sayın Av.Kadir COŞKUN;
Süre tutum dilekçesi diğer meslektaşlarımızın ayrıntılı olarak açıkladığı gibi temyiz dilekçesidir zaten.Süre tutum dilekçesi olarak verdiğimiz dilekçeden sonra gerekçeli karar tarafınıza tebliğ edilir.Siz bu tebliğden sonra gerekçeli bir temyiz dilekçesi vermeseniz de dosyanız yargıtaya ulaşır ve incelenir.
Bu durumda mürafaa talebiniz varsa mutlaka süre tutum dilekçenizde belirtmeniz gerekiyor.Kararın tebliğinden sonra mürafaa talep edecek olursanız(gerekçeli temyiz dilekçenizde) reddedilecektir.
Old 09-11-2008, 13:48   #38
caner87

 
Varsayılan

Emin olmak için bir kere de ben sormak istiyorum çünkü ceza ile ilgili konularda tarihler çok önemli, bu cevaplardan sonra değişen bir durum var ise kaynak gösterir iseniz sevinirm.
Özetle,
Sanık ve sanık avukatları huzurunda ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanacağı üzere karar verilmiş ve bu kararda sanık aleyhine hapis cezasına hükmedilmiş ve kanun yolu olarak da temyiz olduğu ve tefhim veya tebliğden itibaren 7 gün süre içinde dilekçe ile kullanılır ifadesi de var ise bu durumda duruşma gününden itibaren 7 gün içinde vereceğimiz dilekçe temyiz dilekçesi mi oluyor, gerekçeli karar tarafımıza tebliğ edildikten sonra herhangi bir savunma yapmaya luzum kalıyor mu? Özetle temyiz için gerekçeli kararı beklemek gerekmiyor değil mi sanık huzurunda verilen cezalar için.
Old 09-11-2008, 17:37   #39
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın caner87

Sanık ve sanık avukatları huzurunda ayrıntısı gerekçeli kararda açıklanacağı üzere karar verilmiş olduğuna göre duruşma gününden itibaren 7 gün içinde ''Kararı temyiz ediyoruz. Gerekçeli karar tebliğ edildiğinde temyiz nedenlerimizi bildireceğiz'' diyen bir temyiz dilekçesi verilmek zorundadır. (Bu dilekçeye halk arasında süre tutum dilekçesi denir) Aksi halde karar süresinde temyiz edilmemiş olur.

Gerekçeli karar size tebliğ edildiğinde gerekçeye göre temyiz ettiğiniz hususları ayrıntısıyla açıklayan bir dilekçeyi de 7 gün içinde verebilirsiniz. Bu ikinci dilekçe sadece açıklama dilekçesi olup, ikinci dilekçe verilmese de ilk dilekçe ile kararı temyiz etmiş olursunuz.

Özetle karar (süre tutum dilekçesi ile) kararın tefhim edildiği duruşmadan itibaren 7 gün içinde verilmelidir.

Saygılarımla
Old 10-11-2008, 10:43   #40
caner87

 
Varsayılan

Teşekkür ediyorum.
Bir sorum daha olacak, tefhim edildiği duruşmadan itibaren 7 gün içinde verdiğimiz dilekçede süre nasıl hesaplanıyor.?
Örneğin ayın 7'sinde duruşmada yüze karşı kısa karar okundu. Ayın 8'i birinci gün mü oluyor yoksa duruşmanın yapıldığı gün olan 7. gün mü birinci gün kabul ediliyor.
Old 10-11-2008, 10:55   #41
Avukat Hakan Eren

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan avmehmetkaramanli
bu konuda kanun kötü yazılmış diyebilir miyiz?

ticari konularda bile temyiz süresi 15 gün iken (tebliğden sonra)

hürriyeti ilgilendiren ceza kararları 7 gün

üstelik tefhimden itibaren

bu durum savunma hakkının kısıtlanması değil midir?

ayrıca ceza usulünün bir kıstası yok
kimileri 8 gün
kimileri 7 gün

kimi idari davalar ceza mahkemelerinde

bir sürü karışık iş

çözüm

adam gibi nedediği belli olan bir kanun çıkartmak

Sayın meslektaşım,
Aydın Bölge İdare Mahkemesi yargıçları da sizinle aynı fikirde...
Kararı, Yargıç Osman Ermumcu'nun adalet.org sitesindeki yazısından alıntıladım.

Tüm üyelere saygılarımla...








Türk yargı sistemi hep çok başlılığıyla eleştirilir ve bu eleştiriler doğrudur.Kıta Avrupası hukuk sistemindeki ana ayrım olan adli-idari yargı ayrımı dışında neden askeri ceza ve askeri idari yargı vardır hukuk bilimi ile izah edilemiyor.
Benim esas değineceğim ise bunun kadar önemli olmakla birlikte pek dikkat çekilmeyen birbaşka karmaşa alanıdır ve bence bu karmaşanın da hukuk bilimiyle izahı yoktur: DEĞİŞİK YARGI YERLERİNDE HATTA AYNI YARGI KOLUNDA NEDEN PEK ÇOK SÜRE VARDIR?
örneğin idari yargıda genel olarak vergi mahkemelerinde dava süresi 30 idare mahkemelirde 60 gündür.Temyiz süresi her ikisinde de 30 karar düzeltme 15 gündür.Yürütmeyi durdurmaya itiraz 7 gündür.4483 sayılı yasaya göre itiraz ise 10 gündür.Bütün bu süre farklarının da hukuki bir zarureti yoktur.Ama yine de bu süreleri ezberlemeniz idari yargıda süreleri öğrendiğiniz anlamına gelmiyor.Örneğin 50 kadar idari para cezası için özel yasalarındaki süreleri bilmeniz lazım(7-10-15-30-60 günlük süreler var.)Bir ödeme emri sözkonusu ise önce kaynagının vergi alacağımı idari işlemmi olduğunu bilmeniz ve vergi mah.mi idare mah.mi görevli onu çözmeniz gerekir.Görevli yargı yerini çözmeniz sürnin 30 veya 60 gün olduğu anlamına gelmiyor.6183 sayılı özel yasaya göre sürenin 7 gün olduğunu bilmeniz için idari yargı uzmanı olmanız gerekir.İşte zurnanın zırt dediği nokta burası:BASİT BİR DAVA SÜRESİNİ BİLMEK İÇİN NİYE UZMAN OLMAK GEREKİR?Bu kadar süre farklılığı inanın hukuk tekniğinin gereği değil.Ancak sonuçta çokca hak kaybına yol açıyor ve ADİL YARGILANMA HAKKI İHLAL EDİLİYOR.
Tüm bu tespitlerden hareketle mahkeme olarak,yargıdaki tüm süre karmaşasının giderilmesi gerektiğine inanmakla birlikte bir ödeme emri davasında süreyi kaçıran bir davacının itirazı üzerine 6183 sayılı kanundaki 7 günlük süreyi AYM ne götürdük.Ama tek tek tüm anlamsız süreleri götürme olanağımız yok .Yasa koyucu basit bir yasa ile yargıdaki süreleri sadeleştise hem bizi hem AYM ni yormasa diyoruz.Üstelik AYM son zamanlarda yorgun düştü.




T.C.
AYDIN
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ

ANAYASA MAHKEMESİNE
MÜRACAAT EDEN : Aydın Bölge İdare Mahkemesi

İTİRAZ EDEN : Ferah Akyar

VEKİLİ : Av.Esra Akay
Hocabedretttin Mah.Park Cad.No:22-Milas/MUĞLA

KARŞI TARAF (Davalı) : Beçin Belediye Başkanlığı

VEKİLİ : Av.Mustafa Ali Mersin
Hacıilyas Mah.Avcılar Sk.Artunlar İşmerkezi 19/114-Milas/MUĞLA

MÜRACAAT KONUSU : 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58.maddesinin 1.fıkrasının" ....7 gün içinde...." ibaresinin Anayasanın 2 ve 36. maddelerine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle mahkememizce re'sen iptali istemidir.


TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Aydın Bölge İdare Mahkemesi'nce işin gereği görüşüldü:

A) MADDİ OLAY VE UYGULANACAK HÜKÜM KONUSU:
Anayasanın 152/1.maddesinde "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesi'nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır" hükmüne yer verilmektedir.
Ancak bu kurallar uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için, elinde yöntemince açılmış ve görevine giren bir dava bulunması ve iptali istenen kuralların da o davada uygulanacak kural olması gerekmektedir. Uygulanacak yasa kuralları, davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak nitelikte bulunan kurallardır.(Anayasa Mahkemesi'nin 05.04.2007 gün ve E:2007/35 K:2007/36 sayılı kararı)
Dava konusu ihtilafta, davacıya imar kanunun 32 ve 42.maddesi uyarınca 2.500.-YTL idari para cezası ve yıkım kararı verildiği, davacının bu işleme karşı Muğla 1. İdare Mahkemesinin E:2007/498 sayılı dosyasında iptal davası açtığı, bu dava derdest iken davalı idarece bu sefer, para cezasına ilişkin 24.4.2007 gün ve seri no:9 sıra no:7 işlem no:7 takip no:2007/7 sayılı ödeme emri düzenlendiği, ödeme emrinin 27.4.2007 tarihinde tebliği üzerine 28.5.2007 tarihinde Aydın Vergi Mahkemesinde dava açıldığı vergi mahkemesinin davayı görev yönünden reddi üzerine Muğla 1.İdare Mahkemesinin 11.3.2008 gün ve E:2007/2257 K:2008/478 sayılı kararıyla, 6183 sayılı yasanın 58.maddesi uyarınca " 7 gün içinde dava açılması gerektiği" gerekçesiyle davanın süre yönünden reddedildiği, anılan karara karşı mahkememiz nezdinde itiraz edildiği anlaşılmaktadır.
İdare mahkemesinin itiraz konusu kararının yasal gerekçesi 6183 sayılı yasanın 8.maddesinin 1.fıkrasının " 7 gün içinde" itiraz edilebileceği hükmü olup, mahkememizce yapılan itiraz incelemesinde bu ibare uygulanarak yasa hükmü halini almıştır.
b)İLGİLİ KANUN MADDESİ: 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 58.maddesinin l.fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan şahsın " 7 gün içinde" dava açabileceği hükme bağlanmıştır.
c) ANAYASAYA AYKIRILIK SEBEBLERİ:

1) ANAYASANIN 2.MADDESİ YÖNÜNDEN :
Anayasanın 2.maddesinde Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzura, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde; insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk demektir." hükmüne yer verilmektedir. Hukuk devleti, insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kuran bunu sürdürmekte kendini yürümlü sayan bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir. Hukuk Devleti ilkesi; Devletin tüm organlarının üstünde hukukun mutlak egemenliğinin bulunmasını, yasa koyucunun da her zaman Anayasa ve Hukukun üstün kuralları ile kendisini bağlı saymasını gerektirir. Bu bağlamda yasa koyucunun yasal düzenlemeler yaparkenki takdiri, sınırsız ve keyfi olmayıp, hukuk devleti ilkeleriyle sınırlıdır.
Hukuk devletinin unsurları doktirinde belirlenmiş olup, bunlardan konuyla ilgili olan iki tanesi " belirlilik" ve " hukuki güvenlik" ilkesidir. (Doç.Dr.Bahtiyar Akyılmaz İdare Hukuku 2003) Bunlardan belirlilik ilkesinin gereği ise, maddi hukuk ve usul kararlarının önceden öngörülebilir, bir açıklılıkta ve kişilerin haklı beklentilerini bariz bir şekilde bertaraf etmeyecek bir şekilde düzenlenmesini gerektirir.
Buna göre sözkonusu yasa maddesi incelenecek olursa:Bilindiği üzere yargı sistemimiz çok çeşitli ve çok başlı bir yargı sistemi olup genel ve doğal ayrım olan Adli ve İdari Yargı ayrımı ötesinde Askeri Yargı ve onun alt dalları, Anayasa Yargısı ve Uyuşmazlık Mahkemesi ayrı ayrı yargı kollarını oluşturmakta olup her bir yargı kolunun farklı müracaat yolları ve farklı yargılama usulü mevcuttur. Bu farklılık bazen yapılan görevin doğası gereği olmakla birlikte çoğu zaman hukuk tekniğinin zorunlu sonucu olmayıp siyasi bir sistem tercihinden kaynaklanmaktadır.( Askeri Ceza Yargısı ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi gibi) Bu çok başlılık ve çeşitlilik çoğu zaman yetki ve görev karmaşasına yol açmakta olup, hukuk devleti ilkesinin "belirlilik" "istikrar" "öngörülebilirlik" ve "haklı beklenti" kriterleriyle çelişmektedir.karmaşanın ve belirsizliğin tek sebebi yargı kollarındaki çok başlılıktan ibaret olmayıp yargı kollarının kendi içinde hukuk tekniği gereği oluşan farklı yargı yerlerinde farklı müracaat şekilleri ve farklı yargılama usulleri uygulanması bu karmaşa ve belirsizliği arttırmaktadır. Örneğin Adli yargıda genel ayrım olan ceza ve hukuk alanlarındaki dava süreleri farklı olduğu gibi hukuk mahkemelerinin her birinde de (Sulh-Asliye-Ticaret-Aile-Tüketici-icra) ayrı ayrı müracat süreleri uygulanmaktadır. Yine idari yargı yerleri dört ayrı alandan oluşmakta olup( vergi mahkemesi-idare mahkemesi-Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay) her birisine müracat süresi ve şekli farklılık arzetmektedir.konuyu ilk derece davaya indirgeyecek olursak genel dava süresi vergi mahkemelerinde 30 gün, idare mahkemelerinde ve Danıştayda 60 gündür.Bölge İdare Mahkemesinde ilk derece davaya bakılmamakla birlikte 4483 sayılı yasa uyarınca itirazen bakılan işlerde 10 gün, idare ve vergi mahkemesinin esastan kararlarında 30 gün, yürütmeyi durdurma ile ilgili kararlarında 7 gün ve karar düzeltmelerde 15 gündür. Bunun yanında idare mahkemelerinin görevli olduğu başka dava türlerinde (özellikle idari para cezalarında çok farklı müracaat süreleri öngörülmüş olup (7 gün-15 gün 30 gün vb.) tam bir süre karmaşası mevcuttur.
Bu karmaşaya ve belirsizliğe katkıda bulunan bir başka yasa hükmü de 6183 sayılı yasanın 58.maddesinin 1.fıkrasında düzenlenen " 7 gün" lük süredir. Anılan hüküm ödeme emirlerine karşı dava açılma usul ve süresini düzenlemektedir ve bu süre 7 gündür.Oysa ödeme emri vergilendirmeye ilişkin bir işlemle ilgili ise görevli mahkeme vergi mahkemesi, genel idari işlemle ilgili ise görevli mahkeme idare mahkemesidir. Yukarıda da belirtildiği üzere istisnalar dışında dava süresi genel olarak vergi mahkemesinde 30 gün idare mahkemesinde ise 60 gün olarak bilinmektedir. Oysa ödeme emri sözkonusu olunca idare-vergi ayrımı da olmadan sürenin 7 gün olduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca, yargıdaki genel çok başlılıktan dolayı belirlilik ve istikrar unsuru ihlal edilmişken idari yargı içindeki farklılıklar yanında ödeme emri sözkonusu olunca daha farklı bir müracaat süresi ile karşılaşılması" belirlilik" "hukuki güvenlik" ve "haklı beklenti" unsurlarının dolayısıyla hukuk devleti ilkesinin ihlali anlamına gelmektedir.
2)ANAYASANIN 36.MADDESİ YÖNÜNDEN:
Anayasanın 36.maddesinde "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki bir davaya bakmaktan kaçınamaz" hükmü düzenlenmiştir.Burada bahsi geçen "Adil Yargılanma hakkı" Anayasal bir hüküm olduğu gibi, yerel mevzuatın (kanunların) üstünde kabul edilen ve ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 6.maddesinde de düzenlenmiştir. Adil yargılanma hakkının da birçok unsuru bulunmakla birlikte bizim ihtilafımızla ilgili olan kısmı, başvuru (dava) surelerindeki belirsizlik-kısalık ve çeşitlilikten kaynaklanan "öngörülebilirlik" ve "haklı beklenti" unsurlarıdır. Hukukta süre, soyut bir kavram olan "zaman" ın somut bir kesimini ifade eder.İdare hukukunda süre ile ilgili ilkeler hak arama özgürlüğünü yakından ilgilendirdiğinden özellikle yargısal denetimi etkisizleştirmemesi gerekir.İdari dava ve uyuşmazlıkların belli surelere bağlı tutulması bir anlamda kişilerin hak arama özgürlüğünün sınırlandırılması demek olsa da idare hukukunda "süre" sınırlamasının genel anlamda idarenin faaliyetleri bakımından "istikrar etkisi"ne sahip olduğu kabul edilmektedir. Pek çok ülkenin hukuk düzeninde davayı yargıya taşımak için zamanaşımı süresi öngörülmüştür. İdari işlemler bu süreden sonra hukuka aykırı bile olsa artık yargı organı tarafından denetlenememektedir. Adalete erişim bakımından idare hukukunda yargı yoluna başvurmak için öngörülen süre ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir. Öğretide idari dava açma süresinin altmış gün veya daha kısa tutulması" otoriter, emreden,ceberrut bir yönetim düzeninin göstergesi" olarak algılanıp hak arama özgürlüğünü engellediği ileri sürülerek eleştirilmektedir. Buna göre, özel hukuk uyuşmazlıklarında idari dava açma süresi olan altmış günden daha uzun bir süre tanındığı halde aynı kişinin, gerçek kişilerle ilişkilerindeki uzun dava açma süresine kıyasla idareyle açılan uyuşmazlıklarda sürenin oldukça kısa tutulması eşitliğe aykırıdı.
Diğer taraftan idari yaptırımlarla ilgili itiraz süresinin yasalarda yedi veya onbeş gün gibi kısa sürelerle sınırlandırılması da idareye karşı hak arama özgürlüğünü daraltarak yargısal korumayı etkisiz hale getirmektedir. Esasınde süreler "koruyucu" niteliktedir.ve ilgililerin düşünerek karar vermelerini sağlamak üzere konulmuşlardır. Bunların kabulünde idari uyuşmazlıkların gecikmeden yargı önüne çıkarılarak çözüme ulaştırılması isteği de etkili olmuştur. Sürenin bireyi koruyucu niteliği, sürenin kısa tutulması durumunda tersine dönerek idarenin kusur ve sakatlıklarını korur duruma gelmektedir. (Dr.Müslüm Akıncvı-İdari Yargıda Adil Yargılanma Hakkı.Ankara-2008 Sayfa:177 ve 181)
Görüldüğü gibi doktirinde sürelerdeki karmaşa ve belirsizlik bir tarafa 60 günlük genel başvuru süresi bile eleştirilip adil yargılama hakkının ihlali olarak görülmekte iken vergi ve idare mahkemelerindeki genel süreler dışında ödeme emrine özgü ve öngörülemez şekilde, idari yargı ile ilgili en alt düzeyde (kısa) 7 günlük süre öngörülmesi adil yargılanma hakkının daha radikal bir ihlalidir.
Öte yandan:bir davanın açılmasındaki veya temyize ilişkin "süre sınırlamaları" adaletin iyi bir biçimde işlemesi açısından kabul edilebilir sınırlamalardır. Bu hak düşürücü sürelerin varlığı, bazı meşru nedenlere dayanır. Çok eski iddiaların gündeme getirilmesinin zararları savunma tarafının geçmiş olaylara ilişkin iddiaları yanıtlama açısından eskimiş delillere ulaşmada zorluklarla karşılaşmasının önlenmesi gibi nedenler, bu tür sınırlamaları haklı kılar. Ayrıca bu nedenlerin yanı sıra hukuki kesinlik ve hukuk güvenliğinin sağlanması da, bu "meşru nedenler" arasında kabul edilebilir.
Fakat öngörülen sürenin uygulamada davayı açmayı veya temyiz ve itirazı imkansız kılacak kısa tutulmuş ve katı bir biçimde uygulanmış olmaması da gerekmektedir. Bu durum mahkemeye başvurma hakkının özünü zedeleyebilmektedir. Uygulanan usulün karmaşıklığı ve açık olmaması nedenleriyle başvuru süresi aşılmıssa yine mahkemeye başvurma hakkı ihlal edilmiş kabul edilmektedir. (Doç.Dr.Sibel İnceoğlu.Adil Yargılanma Hakkı ve Yergı Etiği.Ankara-2007.sayfa:25-26)
Anılan doktirin değerlendirilmesinde de görüldüğü gibi yargıda başvuruların belli sürelerle sınarlandırılması elbette kaçınılmazdır. Ancak bu sınırlama yapılırken, hem hakkın özünü ihlal eder derecede kısa tutulmaması hem ilgili yargı yerinde uygulanan genel sürelerden farklı hale "öngörülemez" ve "haklı beklenti" halinin ihlali biçiminde olmaması gerekmektedir. Nitekim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin De Geouffre de la pradelle Fransa kararında; uygulanan usulün karmaşıklığı ve açık olmaması nedeniyle başvuru süresinin aşılması mahkemeye başvurma hakkının (adil yargılanma) ihlali sayılmıştır. Nitekim ödeme emrine özgü 7 günlük süre idari yargıda öngörülen idare ve vergi mahkemelerine genel başvuru süresiyle bağdaşmamakta olup," haklı beklenti" "öngörülebilme" unsurları yönünden adli yargılanma hakkını ihmal etmektedir.
SONUÇ VE TALEP :
Dava, davacıya verilen idari (imar) para cezasının tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış olup, Muğla 1.İdare Mahkemesinin 6183 sayılı yasanın 58. maddesinin 1.fıkrası uyarınca davayı süre yönünden reddi üzerine anılan kararın bozulması için mahkememize itiraz edilmiştir.
İtiraz üzerine yapılan inceleme sonunda; 6183 sayılı yasanın 58.maddesinin 1.fıkrasında bulunan "...... 7 gün içinde" ibaresinin Anayasanın 2 ve 36. maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, Anayasanın 152/1.maddesi uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58.maddesinin 1.fıkrasında yer alan " 7 gün içinde...." ibaresinin iptali istemiyle re'sen Anayasa Mahkemesine gidilmesine, ve anılan yasa hükmünün iptalinin istenilmesine, dava dosyasının tüm belgeleriyle onaylı suretinin dosya oluşturularak karar aslı ile birlikte Anayasa Mahkemesine sunulmasına, iş bu karar aslı ile dosya suretinin yüksek mahkemeye tebliğinden itibaren beş ay beklenilmesine, beş ay içinde netice gelmezse mevcut mevzuata göre dosyanın görüşülmesine, 25.09.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

BAŞKAN
ZEYNEL ILICA
26762
ÜYE
OSMAN ERMUMCU
32699
ÜYE
DR.MERİÇ ERDOĞAN
38005
Old 10-11-2008, 11:25   #42
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

CMUK 310.maddesine göre temyiz süresi 1 haftadır. Salı günü olan duruşmada tefhim edilen bir kararın temyiz süresi ertesi hafta Salı gününün mesai saatinde sona erer.

Bakınız :
CMUK MADDE 40 - (Değişik: 3006 - 08.06.1936) Mehil, hafta veya ay olarak tayin edilmişse cereyana başladığı gün, son haftada isim ve son ayda sayı itibarile tekabül eden günün tatil saatinde ve şayed ay sonunda başlayıp da nihayet bulduğu ayda sayı itibarile mukabil gün yoksa ayın son gününde biter.
Son gün pazara veya her hangi bir tatile tesadüf ederse mehil; tatilin ertesi günü biter.
Kendisine mehil verilen kimsenin ikametgâhı muamele yapacağı mahalden uzaksa Hukuk Muhakeme Usulü Kanunu'nun 164 üncü maddesi hükmü tatbik olunur.

Saygılarımla

Not: "7 gün" olarak belirlenen bir süre de, karar salı günü tefhim edilmiş ise salı gününden sonra 7 gün sayıldığında yine Salı günü mesai saatinde biter.
Bakınız:
CMK - MADDE 39.- (1) Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.

Old 10-11-2008, 11:42   #43
caner87

 
Varsayılan

çok teşekkür ederim, medeni usul hukukunda süreleri biliyorum ama ceza yargılaması için biraz daha bakmam gerekiyormuş.
Old 19-11-2009, 11:15   #44
elevent

 
Varsayılan

Asliye Ceza mahkemesinde müvekkil aleyhine mahkumiyet ve tahliye kararı verildi. Kararda gerekçeler açıklanmış bir buçuk sayfalık bir karar. Ama bu bir duruşma zaptı ve dolayısıyla karar no'su falan yok. Kısa karar aslında bayağı bir gerekçeli olduğu halde, yine de karar nosu olan gerekçeli kararı beklemek için süre tutum dilekçesi verilebilir mi ?
Old 19-11-2009, 11:44   #45
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elevent
karar nosu olan gerekçeli kararı beklemek için süre tutum dilekçesi verilebilir mi ?
Karar duruşmada yüze karşı verilmişse bir hafta içinde temyiz dilekçesi (süre tutum dilekçesi) vermek zorundasınız. Karar numarası olmasa da olur.
Old 19-11-2009, 12:09   #46
elevent

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Armağan Konyalı
Karar duruşmada yüze karşı verilmişse bir hafta içinde temyiz dilekçesi (süre tutum dilekçesi) vermek zorundasınız. Karar numarası olmasa da olur.


Teşekkürler, benim sormak istediğim, süre tutum dilekçesi vermeden doğrudan temyiz gerekçelerimizi içeren bir temyiz dilekçesi (süre tutum değil) versek, kararın tebliğ edilmesinden sonra yeniden dilekçe vermemize gerek olur mu ? Yasal olarak buna gerek olmayacağını düşünüyorum.

Aslında, gerekçesini bildiğim bir kararda illaki süre tutum dilekçesi verip, tebliği beklemenin uygulamadaki faydasının ne olabileceğidir sorum ?
Old 19-11-2009, 13:04   #47
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elevent
Teşekkürler, benim sormak istediğim, süre tutum dilekçesi vermeden doğrudan temyiz gerekçelerimizi içeren bir temyiz dilekçesi (süre tutum değil) versek, kararın tebliğ edilmesinden sonra yeniden dilekçe vermemize gerek olur mu ? Yasal olarak buna gerek olmayacağını düşünüyorum.

Aslında, gerekçesini bildiğim bir kararda illaki süre tutum dilekçesi verip, tebliği beklemenin uygulamadaki faydasının ne olabileceğidir sorum ?

"Süre tutum dilekçesi" diye nitelendirilen dilekçe zaten "temyiz dilekçesidir". Dolayısıyla bu dilekçede tüm temyiz sebeplerini yazabilirsiniz. Daha sonra yeni bir dilekçe verme zorunluluğu bulunmamaktadır.
Old 19-11-2009, 16:46   #48
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan elevent
doğrudan temyiz gerekçelerimizi içeren bir temyiz dilekçesi (süre tutum değil) versek, kararın tebliğ edilmesinden sonra yeniden dilekçe vermemize gerek olur mu ?
Özür dilerim. Sorunuzu yanlış anlamışım.
Cevaben: Sayın Av.Suat Ergin'in doğru yanıtına katılıyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Bölge Adliye Mahkemeleri bazı illerde kuruldu Armağan Konyalı Hukuk Haberleri 6 05-06-2007 18:50
Bölge Adliye Mahkemeleri Kadir COŞKUN Hukuk Haberleri 3 02-06-2007 13:26
Duruşma istemsiz süre tutum dilekçesi AV.SERTANn Meslektaşların Soruları 4 30-01-2007 12:35
Süre Tutum Dilekçesi, Ek Temyiz Av.Levent Meslektaşların Soruları 21 24-08-2006 15:30
İstinaf (bölge Adliye) mahkemeleri sbudak Hukuk Sohbetleri 0 28-09-2004 22:09


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08075690 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.