Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Banka kredisi, kefilin borcu ödemesi, ipotek

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-12-2008, 13:47   #1
krizantem

 
Varsayılan Banka kredisi, kefilin borcu ödemesi, ipotek

Değerli Mesliktaşlar....Bir bankadan genel ticari kredi kullanan şahıs aynı zamanda ticari işletmesini rehin olarak vermiştir fakat kefillerden birisi kredi borcunun tamamını ödeyip bankadan alcağın temlikini ve ipoteğin kendisine devrini talep etmektedir. Banka ise alacağı temlik edebileceğini ancak kefilin borcu ödemesi sebebiyle ipotekli taşınmazı temlik edemeyeceğini, ancak 3.bir şahsın kredi borcunu ödemesi söz konusu olursa ipoteği temlik edebileceğini ifade etmiştir.Ne dersiniz?
Yanıtlara teşekkürler...
Old 13-12-2008, 16:57   #2
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Kredi borçlusunun kefili de bu borcun borçlusu sayılmaz mı? bu durumda zaten ortada bir kötü niyette gözüküyor;

Bence bir borcun borçlusu borcun tamamını ödemesi sonucu borça konu olan ipoteğin kendisine verilmesini talep edemez ancak borc kapanır ve borç nedeni ile konulan ipotek ortada kalkar ancak 3. bir kisi borcu oderse bu nedenle ipotegin kendisine devrini isteyebilir cünkü alacaklı banka yerine bu 3ç kisi alacaklı olmuştur ve ipotek 3. kisi adına tescil edilerek borcun bu kisiye odenmesi gerekir

Burada sanırım borçlu ve alacaklının bir kişide birleşemeyeceği gibi bir esas uygulanıyor olması lazım ya da yanlış da hatırlıyor olabilirim ama kesin olan birşey varsa kefilin de borçlu kabul edildiği için kefilin tüm borcu kapatması halinde ancak ipotek kalkar devredilmez diye biliyorum...

Sürçi lisan ettiysek affola
Old 13-12-2008, 23:55   #3
gursan

 
Varsayılan

Sayın Melektaşım;
Borcuödeyen kefilin alacaklının sahip olduğu tüm haklara halef olması yasanın düzenlemesindedir. BK. 496. maddesi düzenlemesi açıtır.Borcu ödeyen kefil alacaklının sahip olduğu teminatlara halef olur. Kanunun düzenlemesi ve yargıtayın uygulamaları tereddüte yer vermeyecek açıklktadır.

1 - Alacaklının haklarına halefiyet

Madde 496 - Kefil eda ettiği şey nisbetinde alacaklının haklarında, ona halef olur. Bu halefiyet kaidesinden evvelce feragat etmek caiz değildir. Şu kadar ki kefil ile borçlu beynindeki hukuki münasebetlerden mütevellit dava ve defi hakları mahfuzdur.
Borcu ödeyen kefil alacaklının haklarına halef olur. Dolayısıyla rehin hakkının alacaklısı haline gelir.
Sagılarımla.
Old 14-12-2008, 12:10   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Kefil de 3. kişidir. Bir kişinin bir borca kefil olması onu borç ilişkisinin doğrudan tarafı haline getiremez. Bu nedenle, Sayın Gürsan'ın atıf yaptığı kefalete ilişkin hüküm doğrultusunda "Kanun icabı" alacaklının haklarına halef olur. Başka bir ifade ile alacaklı bankadan ipotek alacağını kendisine geçirmesini (temlik etmesini) istemesine bile gerek olmadığı kanaatindeyim.
Saygılarımla.
Old 14-12-2008, 15:18   #5
korayoz

 
Varsayılan

Alacağın temlikiyle BK m.168 hükmü gereği alacağa bağlı fer'i haklarda yeni alacaklıya geçer. Bunlara kefalet ve ipotekte dahildir. Ayrıca MK m.891 gereği bir ipotekle güvence altına alınmış bir alacağın temlikinin tapu kütüğüne tescil edilmesi gerekli değildir. Yukarıda kefaletle ilgili yapılan yorumlara katılıyorum zira borcu ödeyen kefil alacaklıya halef olur ve zaten ipotektende yararlanabilir. Ancak alacağın temlikinin şöyle bir avantajı olabilir, kefalet sözleşmesinde şekil veya başka sebeble meydana gelebilecek geçersizlikleri bertaraf etmiş olur.
Old 20-02-2012, 16:08   #6
tiryakim

 
Varsayılan

Bununla ilgili Yargıtay Kararı konusunda yardımcı olursanı sevinirim...
Yani GKS ' yi imzalayan kefil borcu öderse ipotekli taşınmaz kefile temlik edilir mi edilmez mi ?
Old 20-02-2012, 16:33   #8
Av.Hatice Sarıbardak

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan krizantem
Değerli Mesliktaşlar....Bir bankadan genel ticari kredi kullanan şahıs aynı zamanda ticari işletmesini rehin olarak vermiştir fakat kefillerden birisi kredi borcunun tamamını ödeyip bankadan alcağın temlikini ve ipoteğin kendisine devrini talep etmektedir. Banka ise alacağı temlik edebileceğini ancak kefilin borcu ödemesi sebebiyle ipotekli taşınmazı temlik edemeyeceğini, ancak 3.bir şahsın kredi borcunu ödemesi söz konusu olursa ipoteği temlik edebileceğini ifade etmiştir.Ne dersiniz?
Yanıtlara teşekkürler...

Borç kapanınca ipoteğin fekki gerekir.Kefile, asıl borçlunun muvafakatı olmadan ipoteğin devri gerçekleştirilemez kanaatindeyim.
Old 21-02-2012, 15:22   #9
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Borç için verilmiş olan ipotek rehni de borcu ödeyen şahıs ister kefil olsun ister 3. kişi olsun o kişiye devredilir. Çünkü borca asıl olan bu ipotektir yani borcun verilmesine sebep olan güvence bu ipotektir. Bu nedenle borcun tek başına temliki zaten geçersizdir. Borca konu taşınmazın da ipotek rehni borcun tamamını ödeyerek alacaklı sıfatını da alan kişiye devredilir.

Burada borcun tamamını ödeyenin sıfatı değil o borcu ödeyerek almış olduğu alacaklı sıfatı önemlidir. Borca konu ipotek rehnine konu olan taşınmazın üzerindeki ipotek rehninin devredilmeden sadece borcun temlik edilmesinin geçerliliği olmayacaktır.

Bu nedenle borcu ödeyen ister kefil olsun ister 3. kişi banka hem borcu hem de borca konu ipotek rehnini bu kişiye devreder.

Saygılar...
Old 27-07-2012, 10:42   #10
av.metinmso

 
Varsayılan

bankanın bir kredi borçlusuna 40.000 TL için kefil olan ve taşınmazını ipotek ettiren şahsa banka 59.000 TL için ihtarname gönderiyor.

Kefil 40.000 TL'yi nereye ödeyerek bu ipoteği kaldırabilir? (Banka 40.000 TL'ye ipoteği kaldırmam, borcun tamamını ödersen kaldırırım diyor)
Old 30-07-2012, 08:34   #11
av_yaseminceylan

 
Varsayılan

Anlaşılan o ki borç muaccel olmuş; 40.000-TL, işlemiş faizler, faizin gider vergisi vs. ile birlikte 59.000-TL'ye ulaşmıştır.

Eğer durum böyleyse, yani bankanın ihtarnamede yer alan tutarla ilgili herhangi bir hesap hatası yoksa, ihtarnamede yer alan tutarı ödemeniz halinde ipotek banka tarafından kaldırılacaktır.
Old 14-01-2013, 16:30   #12
Av.Gök

 
Varsayılan

Uygulamada bankalarca borç 3.kişi tarafından ödenince alacağın temliki sözleşmesi ile alacak bu kişiye devrediliyor. Ancak burada temlik değil, bir halefiyet olduğu kanaatindeyim.Zira ödenmiş bir borcun temliki nasıl mümkün olabilir.Borç itfa ile sona ermiştir. Sona ermiş bir alacağın temliki yapılamaz kanaatindeyim.Dolayısıyla temlik geçersizdir. Burada halefiyet esasları gereği 3.kişinin asıl borçlu ve kefile rücu hakkı doğmaktadır. Ancak bu rücu hakkının ipotek takibinde ipotekli taşınmazı kapsayıp kapsamayacağı konusunda tereddütlerim var.Zira BK.md.131 gereği itfa ile rehin gibi diğer haklar da sona erer.İpotek dosyasından dosya borcunu ödeyen 3.kişi (temliğin geçersiz olduğu üzerinden gidiyorum) burada genel hükümlere göre(sebepsiz zenginleşme) alacak davası mı açmalıdır ya da aynı ipotek dosyası üzerinden takibe devam edebilir mi? İpoteğin fekki için ipotek veren mahkemeden borç ödendiği için tapu kaydının düzeltilmesi davası açarak ipoteği fekkedebilir mi?
Old 14-01-2013, 20:44   #13
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Sayın Gök; temlik bir alacağın bir alacaklıdan diğer bir alacaklıya geçmesi durumudur.

"Alacağın temliki, hukuki bir işleme dayalı olarak bir alacağın bütün hak ve vecibeleri ile birlikte alacaklıdan (temlik eden, devir eden) başka bir kişiye (temellük eden, temlik alan, temlik edilen, devir alan) devir edilmesi. Değişik amaçlarla yapılan temlik, genellikle tediyenin sağlanması (borcun ödenmesi) için yapılmaktadır."

Yani temlik zaten devirdir aslında. Bu durumda zaten yeni alacaklı aslında kendi de BORÇLUDUR ve kendini bu sorumluluktan kurtarmak ve yine bu borcun bir bakıma yasal yollardan ödenmesini sağlamak için borcu bankaya ödeyerek borlu sıfatından alacaklı sıfatına geçer.

Aslında baya iddialı yazmışsınız ama HALEFİYET sözcüğünün anlamından bile bihaber olduğunuz açık sayın meslektaşım kusura bakmayın...

Halefiyet; TDK daki basit anlamı ile BİR BAŞKASININ YERİNE GEÇMEKTİR. Ancak sizin bu konuda kaçırdığınız bir takım unsurlar var. Burada bir halefiyet yok. Çünkü gerek KEFİL gerekse 3. Kişi ASIL BORÇLUNUN borcunu ödeyerek borcu bankadan temlik alır yani devralır. Burada borcun nereye nasıl ödenmiş olması önemli değildir.

Buradaki tek halefiyet Bankanın yerine geçme olabilir. Yani borcu ödeyen 3. kişi bankanın yerine geçmiş sayılabilir ama bu durumda bir şahsın banka yerine yani bir gerçek kişinin tüzel kişi yerine geçmesi mümkün olmayacağından TÜM KANUNLAR VE MEVZUATTA DA düzenlenmiş olduğu gibi TEMLİK hükümlerine göre iş yapılır...

Malesef sizin halefiyet iddianız geçersiz. Nasıl oluyor da "Sona ermiş bir alacağın temliki yapılamaz kanaatindeyim.Dolayısıyla temlik geçersizdir. Burada halefiyet esasları gereği 3.kişinin asıl borçlu ve kefile rücu hakkı doğmaktadır." bu kadar net bir cümle yazabiliyorsunuz hayret ettim. Resmen HUKUK yaratmışsınız!
Old 14-01-2013, 20:54   #14
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

İpotek dosyasından dosya borcunu ödeyen 3.kişi (temliğin geçersiz olduğu üzerinden gidiyorum) burada genel hükümlere göre(sebepsiz zenginleşme) alacak davası mı açmalıdır ya da aynı ipotek dosyası üzerinden takibe devam edebilir mi? İpoteğin fekki için ipotek veren mahkemeden borç ödendiği için tapu kaydının düzeltilmesi davası açarak ipoteği fekkedebilir mi?

sorusuna gelince:

SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME nedir sayın mesleştaşım!?

Bankaya bir borçlunun borcunu ödeyen 3. kişi neye dayanarak kime sebepsiz zenginleşme davası açacak? Sebepsiz zenginleşme nedir? Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığında haklı bir nedene dayanmaksızın , başkasının zararına meydana gelen zenginleşme. Geçerli bir hukuksal neden bulunmadan, hukuksal bir neden gerçekleşmeden ya da hukuksal neden sona erdikten sonra bir işlem yapılması ve borç olmayan bir edimin ödenmesi gibi durumlarda ortaya çıkar.

Yani Haklı bir sebep olmadığı halde başkası aleyhine zenginleşme olarak tanımlanmaktadır. Sebepsiz zenginleşen kişi, bu zenginleşmeyi, aleyhine zenginleştiği şahsa iade etmek mecburiyetindedir(BK 61/1). Sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkisinde haklı bir sebep olmaksızın başka bir şahıs aleyhine zenginleşen kimsenin malvarlığında meydana gelen artışın (zenginleşmenin) aynen veya nakden iadesi söz konusudur. Dolayısıyla hukuk düzeni, malvarlığı sebepsiz olarak başkası aleyhine artan kişiye müeyyide olarak bu zenginleşmeyi iade borcu yüklemek suretiyle hukuki değerler arasında bozulmuş olan dengeyi yeniden kurmuş olur.

Burada kim sebepsiz zenginleşiyor??
Old 14-01-2013, 23:12   #15
Av.Gök

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Öncelikli olarak verdiğiniz hukuk dersi için teşekkür ederim.Ancak üslubunuzu değiştirmenizi öneririm, zira bu şekilde verdiğiniz bu dersler pek ikna edici olmayacak ve dayanaksız kalacaktır. Kanundaki maddeleri tekrarlamaktan ve hafiften de alaylı bir tarzdan öteye gitmeyen anlatımınıza gerek olmaksızın tüm maddeleri buradaki tüm meslektaşlar ve ben de biliyoruz. Ancak bildiğiniz üzere hukuk bir yorum işidir. Maalesef ezberci eğitim uygulamada bir takım yanlışlıkların ortaya çıkmasına ve avukatların da yorum yapmayarak olanı ve uygulamayı kabul etmesine sebep olmaktadır.Ya sorumu düzgün soramadım ya da eksik anlattım , ki bu ihtimalde dahi ayrıntı isteyerek sorumu cevaplayabilirdiniz. Basit şekilde anlatırsak:
Temlikte A (alacaklı) , B (borçlu) 'den olan alacağını borçlu olduğu diğer alacaklı C 'ye devreder.C için B'den olan alacağı tahsil etme hakkı doğar. Burada amaç ifa sebebiyledir.Ancak dikkat ederseniz A burada C'ye bu borcu ödememektedir. Sadece C , A'nın haklarını devralmaktadır. Benim bahsettiğim olayda ise 3.kişi (C) (ipotek veren,kefil ya da 3.kişi) ipotek takibindeki dosya borcunun tamamını A'ya (Banka)ödemekte ve A'dan alacağı temlik almaktadır. Yanlışlık buradadır, burada borcun ifası vardır ve borç bu şekilde sona ermektedir. Diğer durumda ise borç devam etmektedir. Nitekim cevabınızdan sonra araştırdım ki Oğuzman hoca derki "Bir alacak ifa, ibra,takas vb. sona erdikten sonra ortada tasarruf edillebilecek bir alacak bulunmadığı için temlik söz konusu olmaz " demekle savunduğum fikre doktrinsel olarak paralel bir fikir savunmuştur. (Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Oğuzman - Öz, 2009,s.931)
Demişsiniz ki "Bu durumda zaten yeni alacaklı aslında kendi de BORÇLUDUR ve kendini bu sorumluluktan kurtarmak ve yine bu borcun bir bakıma yasal yollardan ödenmesini sağlamak için borcu bankaya ödeyerek borçlu sıfatından alacaklı sıfatına geçer." Yalnız benim olayımda alacaklı aslında BORÇLU DA DEĞİLDİR.KİMSEYE BORCU OLMAYAN OLAYLA İLGİSİ OLMAYAN 3.BİR KİŞİDİR.
Demişsiniz ki "Buradaki tek halefiyet Bankanın yerine geçme olabilir. Yani borcu ödeyen 3. kişi bankanın yerine geçmiş sayılabilir ama bu durumda bir şahsın banka yerine yani bir gerçek kişinin tüzel kişi yerine geçmesi mümkün olmayacağından TÜM KANUNLAR VE MEVZUATTA DA düzenlenmiş olduğu gibi TEMLİK hükümlerine göre iş yapılır..." Ben de zaten halefiyetle 3.kişinin bankanın yerine geçeceğini ve halefiyet kuralları gereği alacağını tahsil edebileceğini söylüyorum. Dayanak noktamı halefiyet olarak alıyorum. Ancak siz gerçek kişi tüzel kişi yerine geçemeyeceği için halefiyet değil de temliğin mümkün olduğu gibi bir fikir ortaya atarak gerçekten hukuk dışına çıktığınızı itiraf etmeliyim, kusura bakmayın.
Demişsiniz ki "..bu kadar net bir cümle yazabiliyorsunuz hayret ettim. Resmen HUKUK yaratmışsınız" Hukuk yaratmadım ancak yorum yaptım,keza ikisi çok farklı kavramlardır.
Diğer sebepsiz zenginleşmeye ilişkin cevaplarınızı da zaten konuyu ilk başta anlamadığınız ve uslübünuza devam ettiğiniz için cevap vermiyorum.

İyi çalışmalar dilerim
Old 14-01-2013, 23:16   #16
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Siz bilirsiniz... Size iyi yorumlamalar o zaman...
Old 14-01-2013, 23:17   #17
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Polemik yaratmayacağım veya tartışmayı devam ettirmeyeceğim... Ancak kimin hukukun içinde kimin dışında olduğu belli... Neyse sizin dedikleriniz ve yorumlarınız doğru benimkiler hukuk dışı ve yanlış olsun...
Old 14-01-2013, 23:19   #18
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Ayrıca zaten Sebepsiz zenginleşmeye ile ilgili soruyu da bu bilgi birikimi ile cevaplayabileceğiniz sanmıyorum o da ayrı bir konu... Neyse uzatmaya gerek yok... Siz zaten gereken tüm cevapları vermişsiniz kendi kendinize...

Saygılar iyi geceler...
Old 14-01-2013, 23:21   #19
Av.Gök

 
Varsayılan

Benim bilgi birikimim bu kadar meslektaşım. Hayatta başarılar dilerim.
Old 22-01-2013, 23:44   #20
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan BK ve TBK Düzenlemeleri...

BK m. 499 "Esbabı Subutiyenin Teslimi": Alacaklı mekfulünbihi tediye eden kefilin borçluya rücu hakkını kullanmağa ve elinde bulunan rehinleri nakde tahvile medar olabilecek senetleri ona teslime mecburdur.

Borç bir gayrimenkul rehin ile temin olunmuş ise alacaklı rehin hakkının kefile devri için ifası lâzım gelen merasimi icra ile mükelleftir."

BK m.500 "Borçlarını İfa Etmeyen Alacaklının Mesuliyeti" : Alacaklı kefaletten dolayı tahakkuk eden borcun temini için kefaletin akdi esnasında tesis yahut sonradan istihsal olunan teminatı kefilin zararına olarak tenkıs eder veya elinde bulunan delâili elden çıkarırsa kefile karşı mes'ul olur.

Resmî memurlar ile müstahdemlere kefalet vukuunda alacaklı, bu borçlular hakkında ifasiyle mükellef olduğu nezareti icrada ihmal eylediği ve borç bu ihmalden tevellüt ettiği yahut ihmal vukubulmamış olsaydı bu nisbette tezayüt etmiyeceği muhtemel bulunduğu takdirde dahi mesuldür."

Karşılığı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Düzenlemesi:

TBK m.592: "Özen Gösterme, Rehin ve Borç Senetlerinin Teslimi" : Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır. Kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı saklıdır.

Çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal eder veya kendisinden beklenebilen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş ya da bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya borcun artan kısmını kefilden isteyemez.

Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmekveya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır. Alacaklının, diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından sıraca önce geldikleri ölçüde saklıdır.

Alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmez, ağır kusuruyla mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarırsa, kefil borcundan kurtulur. Bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini isteyebilir."

Madde Gerekçesi:
818 sayılı Borçlar Kanununun 499 uncu maddesi ile 500 üncü maddesini kısmen karşılamaktadır.

Tasarının dört fıkradan oluşan 592 nci maddesinde, alacaklının özen gösterme, borcu ödeyen kefile, rehin ve borç senetlerini teslim etme yükümlülüğü düzenlenmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanununun 499 uncu maddesinin kenar başlığında kullanılan "II. Alacaklılara karşı / 1. Esbabı sübutiyenin teslimi", 500 üncü maddesinin kenar başlığında kullanılan "2. Borçlarını ifa etmeyen alacaklının mes'uliyeti" şeklindeki ibareler, Tasarıda "d. Özen gösterme, rehin ve borç senetlerinin teslimi" şeklinde değiştirilmiştir.

Maddenin birinci fıkrası, 818 sayılı Borçlar Kanununun 500 üncü maddesinin birinci fıkrasıyla benzer bir içeriğe sahiptir. Buna göre, alacaklı, kefalet sırasında var olan veya daha sonra asıl borçludan alacağın özel güvencesi olmak üzere elde ettiği rehin haklarını, güvenceyi ve rüçhan haklarını kefilin zararına olarak azaltırsa, zararın daha az olduğu alacaklı tarafından ispat edilmedikçe, kefilin sorumluluğu da buna uygun düşen bir miktarda azalır. Aynı fıkra uyarınca, kefilin fazladan ödediği miktarın geri verilmesini isteme hakkı saklıdır.

Maddenin ikinci fıkrası, 818 sayılı Borçlar Kanununun 500 üncü maddesinin ikinci fıkrasını karşılamaktadır. Buna göre, çalışanlara kefalet hâlinde alacaklı, çalışanlar üzerinde yükümlü olduğu gözetimi ihmal ederse veya kendisinden beklenen özeni göstermezse ve borç da bu sebeple doğmuş ya da bu özeni göstermesi hâlinde ulaşamayacağı ölçüde artmış olursa, bu borcu veya borcun artan kısmını kefilden isteyemeyecektir.

Maddenin üçüncü fıkrası, 818 sayılı Borçlar Kanununun 499 uncu maddesini karşılamaktadır. Buna göre alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlü olacak ve kefalet sırasında var olan veya asıl borçlu tarafından alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek veya bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorunda bulunacaktır. Bununla birlikte alacaklının, diğer alacakları sebebiyle sahip olduğu rehin ve hapis hakları, kefilin haklarından sıraca önce geldiği ölçüde saklıdır.

Maddenin son fıkrasında ise, alacaklının, haklı bir sebep olmaksızın yükümlülüklerini yerine getirmemesi, ağır kusuruyla mevcut belgeleri veya rehinleri ya da sorumlu olduğu diğer güvenceleri elinden çıkarması hâlinde, kefilin borcundan kurtulacağı kabul edilmiştir. Aynı fıkraya göre, bu durumda kefil, ödediğinin geri verilmesini ve varsa ek zararının giderilmesini isteyebilecektir.

Maddenin düzenlenmesinde, kaynak İsviçre Borçlar Kanununun 503 üncü maddesi göz önünde tutulmuştur."
+
1447 sayılı Ticarî İşletme Rehni Kanunu

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=58032

Saygılar...
Old 14-08-2013, 21:58   #21
law in law

 
Varsayılan

E: 2008/5475 - K: 2009/9997


İÇTİHAT METNİ


ÖZET :

Davalının, BK'nun 499. ve 501. madde hükümlerine uygun davranarak krediden kaynaklanan alacağın ve ipoteğin temliki işlemini yerine getirmesi usul ve kanuna uygundur.


DAVA :
Taraflar arasında görülen davada Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 29/02/2009 tarih ve 2007/447-2008/68 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Ç. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

KARAR :
Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı A.'ın davalıdan aldığı kredinin müteselsil kefili olarak iki taşınmazını 50.000,00 YTL bedelle üst sınır ipoteği ile ipotek verdiğini, asıl borçlunun kredi borcunu ödememesi üzerine dava dışı diğer kefil M.'in borcu 53.300,00 YTL olarak ödediğini, bunun üzerine müvekkilinin davalı bankaya 11.07.2006 tarihinde ulaştırdığı ihtarnamede borcun tamamen ödenmesi nedeniyle ipoteklerin fekki gerektiğini kefilin diğer kefile olan rücu haklarının farklı işlemler olduğunu, BK'nun 496. ve 499. madde hükümlerinin geçerli olmadığını, ipotek haklarının aktarılmaması gerektiğini davalıya bildirdiği halde, davalının ipotek alacaklarının tamamını 08.07.2006 ve 19.07.2006 tarihli temlik sözleşmeleri ile M.'e temlik ettiğini, oysa müvekkilinin gerçek borçla olmayıp müteselsil kefil durumunda olduğunu temlik alan M.'in müvekkili aleyhine başlattığı takip nedeniyle toplam dosya borcu olan 70.072.49 lirayı 14.03.2007 tarihinde ödediğini, bunun üzerine müvekkilinin asıl borçlu aleyhine başlattığı takibin haksız itiraz üzerine durması nedeniyle açtıkları itirazın iptali davasının devam ettiğini, davalının diğer kefil M.'e sadece yarı oranında temiatları vermekle yükümlü olduğunu, bu nedenle fazladan verdiği yarısını iade etmesi gerektiğini ileri sürerek, 27.650,00 YTL'nin faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin tahsil ettiği alacak tutarında kefile alacağı ve teminatları BK'nun 496 v.d. maddeleri uyarınca temlik etmek zorunda olduğu, kefiller arasındaki rücu ilişkisinin BK'nun 488/2. maddesinde düzenlendiğini müvekkilini ilgilendirmediğini, diğer kefile yasal haklarını kullanmadan fazladan ödeme yapan davacının bunu müvekkilinden talep edemeyeceğini, kefiller arasındaki sorumluluk tutarının yargılamayı gerektirdiğini, davacının muhatabının asıl borçlu A.ve diğer kefil Muhanmed olduğunu, kaldı ki davacının asıl borçlu A.'a açtığı davanın sonuçlanmasını beklemeden işbu davayı açmasında da hukuki yarar bulunmadığını, asıl borçlunun halen borçlu olduğunu, alacaklılık sıfatı bankada iken M.'e geçtiğini, bu nedenlerle davanın yasal dayanaktan yoksun bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre davalının BK'nun 499. ve 501. madde hükümlerine uygun davranarak alacağın ve ipoteğin temliki işlemini yerine getirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 91,60 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 05.10.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
kaynak. kararevi.net
Old 15-08-2013, 13:55   #22
VolkanS

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şehper Ferda DEMİREL
Kefil sıfatıyla borcu kapatacak olan kişi, GKS çerçevesinde "Müşterek borçlu ve müteselsil kefil" sıfatıyla kredi sözleşmesini imzalayan taraf olduğu ve bu anlamda bankaya karşı kredi borçlusundan "farksız" olduğu için, kapatılan kredi çerçevesinde 3.kişi olduğunu söylemek bence olanaklı değil. Bu nedenle haricen yapılabilecek işlem de hukuksal niteliği itibariyle alacak temlikinden çok, rücu belgesi niteliğinde bir işlem olabilir. (Borç takibe girmişse, icranın yapabileceği işlemleri düşünün, kredi borçlusu da, müşterek borçlu ve müteselsil kefili de, takibin borçlu hanesinde, dosyayı temlik edebilir misiniz?). Borcun ödenmesi nedeniyle ipoteğin -başkaca borçların teminatı olmadığı takdirde- fekkinin gerekeceği ise, ayrı bir konu.

Saygılarımla...

Kesinlikle katılıyorum, uygulaması da böyledir. Banka kredilerinde kefil, müşterek borçlu müteselsil kefalet ilişkisi içerisindedir. Bu hukuki ilişki içerisinde olan kişi, herhangi başka biri gibi muhatap alınmaz. Kefil borcu öderse, (asıl borçlunun bankaya başkaca bir borcu ve bankayla başka bir ilişkisi yoksa) ipoteğin terkinini talep edebilir fakat ipotek hakkının kendisine direkt temlikini talep edemez. Çünkü ipotek tesis edilmesinin asıl amacı bankanın kullandırdığı kredidir. Banka kredi alacağını temlik ederse, ipotek hakkını da devredebilir. Yani 3. bir kişi gelip bankaya, ben bu alacağını temlik almak istiyorum dediğinde, temlik alacaklısı bankanın sahip olduğu tüm haklara ve teminatlara sahip olur. Ancak kefilde bu durum tamamen farklıdır. Kefil bankadan alacağı temlik alamaz, ancak borçları ödemek suretiyle borçlunun kredi ilişkisinden kalan tüm edimlerini kefil sıfatıyla kendi adına yerine getirmiş olur. Bu aşamada, bankaya ödediği tüm bedeli asıl borçludan direkt talep edebilir.

Kefil zaten, kefaleti kabul ettiği için, hiçbir teminata gerek kalmaksızın asıl borçluya garantörlük üstlenmiştir. Ayrıca teminat arayışına girmesi; " ben kefil oldum ama pişman oldum keşke olmasaydım, madem bu borcu ödeyeceğim en azından elimde teminatım olsun" mantığıyla hareket ettiğinin açık göstergesidir.

Kredi borcu ve borçlunun bankaya olan diğer tüm borçları tamamen kapatılması durumunda bankadan zaten ipoteğin fekkini talep edecektir. TBK` sayın ÖKSÜZ`ün de dikkatlerinizi çektiği ilgili kanun maddesinde alacaklının yükümlülüklerini açıklamıştır. Burada banka ipoteği terkin ettirmekle yükümlüdür, meğer ki tüm alacaklarını tahsil edememiş olsun.

Ülkemizde tüm banka kredilerinde, kefil, sıradan borcu ödeyecek olan ya da alacağı temlik alacak olan bir 3. kişiyle aynı statüye sahip değildir, kefil olunmakla o borç ilişkisinin müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olursunuz, siz o ilişkinin direkt içerisinde olursunuz. Banka GKS`leri de bu şekilde düzenlenmiştir.

Benim tavsiyem şöyle olur, Tapuda kefil lehine yeni ikinci derece bir ipotek tesis edilip, ipotek sözleşmesini de şarta bağlayarak ("kefilin borcu kapatması şartı olabilir bu") asıl borçludan alacağını en azından teminat altına alabilmesinin yolu açılır. Serbest dereceden istifade hakkı tesis edilirse, banka alacağını tahsil ettiğinde ipotek de terkin edileceği için, kefil ile asıl borçlu anlaşarak kefil lehine ilk dereceden ipotek tesis edilmiş olur. Bu tamemen borçlu ile kefil arasındaki bir ilişkiyle yapılabilir.

Eğer sizin konunuzda, banka direkt olarak kefile de takibe geçmiş ve tahsil etmek istemişse, zaten kefil de bu borcun borçlusu olduğu için bankaya; "borcu kapatırım ama şu şartla..." deme lüksüne sahip değildir.

Bunu belirtmemişsiniz. Eğer bankanın kefile herhangi bir müracaatı yokken kefil böyle bir girişimde bulunuyorsa, bence bunu asıl borçlu ile yukarıda örneklediğim gibi bir şekilde yapabileceklerdir.

Eğer banka kefile de başvurmuşsa, zaten kefilin böyle bir talepte bulunma lüksü yoktur. Olsa olsa dediğim gibi, borç tamemen kapatıldığında ipoteğin fekkini talep edebilecektir.

Not: Genelde bankalar ipotek tesis ederken, mevcut krediyle birlikte, borçlunun "bankadan kullanmış olduğu ve kullanacağı kredilerin teminatı olmak üzere" cümlesini eklerler, bundan dolayı yukarıda sürekli "bankaya başkaca bir borcu yoksa" diyorum. Yoksa her teminat teminata konu ilişkiyle sınırlıdır, ancak ülkemizde hemen hemen banka ipoteklerinin çoğunda yukarıdaki cümle yer almaktadır.

Saygılar sunarım.
Volkan
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
banka kredisi - kredi kartı borcu miss_lawyer Meslektaşların Soruları 6 23-04-2010 13:45
Kefilin bono bedelini ödemesi hakkında.. Hak ve Nisfet Meslektaşların Soruları 2 04-07-2008 14:53
Banka Kredisi Av. Mehmet YÜCEL Meslektaşların Soruları 10 15-01-2008 00:32
Banka Kredisi gunay Hukuk Soruları Arşivi 2 27-02-2002 17:31


THS Sunucusu bu sayfayı 0,07611799 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.