Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Hakimin verdiği 2. süre ve hukuki niteliği...

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 07-12-2009, 10:58   #1
Koray Ö.

 
Soru Hakimin verdiği 2. süre ve hukuki niteliği...

Değerli meslektaşlar,

H.U.M.K.'un 16/3. maddesine göre hakimin taraflara verdiği 2. süre kesin süre niteliğinde. Yani kanun metni bu şekilde...

Yargıtay kararlarını tarıyorum ama bu konuda somut bir karara ulaşamadım. Tüm kesin süre ile ilgili kararların ortak özelliği, kesin sürenin amacının anlatılması, kesin sürede yapılacak işlerin şüpheye mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi ve kesin süreye uyulmaması halinde sonuçlarının ihtarı üzerine.

163/3. maddesi kanundan kaynaklanan bir kesin süre. Ee hakim 2. kez süre verirken doğal olarak bu hususu atladı, "o zaman da yerine getirmezseniz kesin süre veririm" gibi bir laf bile etti. Bu durumda tutanağa kesin sürenin sonuçlarına ilişkin bir ihtarda eklenmedi haliyle.

Acaba kanundan kaynaklanan kesin süre durumunda ihtar koşulu gerçekleşmediğinden Yargıtay'ın kararlarında belirtilen şartlar gerçekleşmiş olur mu fikirleriniz nedir?
Old 07-12-2009, 11:11   #2
ALAMUT

 
Varsayılan

Bence İhtarat YapilmadiĞindan Kesİn SÜrenİn SonuÇlari DoĞmayacaktir
Old 07-12-2009, 11:11   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
8.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/893
Karar: 2004/1512
Karar Tarihi: 08.03.2004

ÖZET: Dava, kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayalı olarak açılan mülkiyetin aktarılmasına ait tapu iptali ve tescil davasıdır. Keşif için verilecek bir ara kararının usulüne uygun olduğunun kabul edilebilmesi için, ara kararında; keşfin yapılacağı tarih ve saat, bilirkişi için takdir edilecek ücret, vasıta ücreti, tanıkların ve bilirkişilerin ne biçimde çağırılıp dinlenecekleri konusunda gerekli açıklık, tanık ve bilirkişi başına alınacak davetiye adedi ve posta pulu miktarı tek tek ve kalemler halinde anlaşılabilecek şekilde hüküm altına alınmasına bağlıdır. Mahkemece keşif için verilen ara kararları ve dayandığı gerekçe kanuna aykırılık teşkil etmektedir.

(1086 S. K. m. 163, 258, 259, 364) (4721 S. K. m. 713) (3402 S. K. m. 14)

Nermin Kesici ile Tahsin Kış Dursiye Kış aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Akşehir Sulh Hukuk Hakimliğinden verilen 05.11.2003 tarih ve 652/933 s. hükmün Yargıtay’ca tetkiki davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı vekili, 211 ada 21 ve 22 no.lu parsellerin tapu kayıtlarının kısmen iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, HUMK. nun 163. maddesi gereğince verilen kesin süreye uyulmaması sebebiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğine dayalı olarak TMK. nun 713/1 ve 3402 s. Yasanın 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ait tapu iptali ve tescil davasıdır.

Mahkeme, <Davacı tarafa 22.01.2003, 16.04.2003, 28.05.2003, 10.07.2003 ve 10.09.2003 günlü yargılama oturumlarında keşfin yapılması için süre verildiğini, ancak davacı tarafın hiçbir ara kararını yerine getirmediğini, HUMK. nun 163. maddesi gereğince esasen gereksiz sayıda süre verildiğini, davacı tarafın tutumu ile davanın bitirilmesinin mümkün olmadığını, dava avukatla takip edilmekte olup, ikinci sürenin kesin süre olduğunu ve davacı tarafın kesin süreye rağmen ara kararı gereklerini yerine getirmediğini> belirtmek suretiyle davanın reddine karar vermiştir. Mahkemenin bu gerekçesine katılmak mümkün değildir. HUMK. nun 163. maddesi uyarınca; sözü edilen kesin sürenin hakkın düşümüne yol açabilmesi için, her şeyden önce verilen ara kararlarında hak ve yükümlülüklerin açıkça belirtilmiş olması ve usulüne uygun verilmiş bir ara kararı olması koşuluna bağlıdır. Mahkemenin 22.01.2003, 05.03.2003, 16.04.2003, 28.05.2003 ve 10.09.2003 günlü yargılama oturumlarında alınan ara kararları uyarınca, sırasıyla 26.02.2003, 09.04.2003, 15.05.2003, 23.06.2003 ve 22.10.2003 günlerinde keşif yapılması kararlaştırılmış ise de, bütün ara kararları tek tek incelendiğinde vasıta ücretinin tayin edilmediği, HUMK. nun 258 ve 259. maddeleri uyarınca tanıkların ne biçimde keşifte dinlenecekleri, nasıl çağırılacakları veya hazır bulundurulacakları konusunda bir açıklık bulunmadığı gibi, tanıklar ve bilirkişiler için gerekli davetiye ve posta pulu konusunda da bir karar alınmamıştır. Öte yandan, yalnızca mahkeme heyetinin ücretinin alınacağı belirtilmiş olup, rakam da ara kararına yazılmamıştır.

HUMK. nun 364/1. maddesinde; <Keşif iki taraf usulen davet edildikten sonra vicahlarında ve davete icabet etmedikleri durumda gıyaplarında mahkeme veya tahkikat hakimi tarafından yapılır.> denildiğine göre, taraflar gelmese dahi yokluklarında keşfin yapılacağı yasanın açık hükmü gereğidir. Bu bakımdan keşif için verilecek bir ara kararının usulüne uygun olduğunun kabul edilebilmesi için, ara kararında; keşfin yapılacağı tarih ve saat, bilirkişi için takdir edilecek ücret, vasıta ücreti, tanıkların ve bilirkişilerin ne biçimde çağırılıp dinlenecekleri konusunda gerekli açıklık, tanık ve bilirkişi başına alınacak davetiye adedi ve posta pulu miktarı tek tek ve kalemler halinde anlaşılabilecek şekilde hüküm altına alınmasına bağlıdır. Öte yandan, tanıklar ve bilirkişiler davetiye ile keşif yerine çağırılmak istendiği takdirde, keşif günü ile davetiyenin gidiş dönüşü arasında uygun bir sürenin de olmasına özen gösterilmelidir. Ancak bu durumda usulüne uygun bir ara kararından söz edilebilir. Bu bakımdan mahkemece keşif için verilen ara kararları ve dayandığı gerekçe HUMK. nun 163, 364, 258 ve 259. maddelerinin açık hükümlerine aykırılık teşkil etmektedir.

Davacı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan sebeplerle ve HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 10.100.000 TL. peşin harcın istem halinde temyiz edene iadesine 08.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 07-12-2009, 11:12   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi

Esas: 2006/20659
Karar: 2007/21564
Karar Tarihi: 27.12.2007

ÖZET: Somut olayda, kabule göre; tanınan kesin süreye karşın, ara karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen karar esasa ilişkin olduğu halde, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, davanın usul yönünden reddine ilişkin hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

(506 S. K. m. 79) (1086 S. K. m. 27, 160, 163, 185, 409)

Dava: Davacı, davalı işverenlere ait işyerlerinde 01.01.2001 tarihinden itibaren geçen ve SSK'na bildirilmeyen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı ve davalılardan SSK Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi T.Ö. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Karar: 1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) Davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden;

Dava, 01.01.2001 - 05.10.2004 (dava) tarihleri arasında davalı işverenlere ait iş yerlerinde hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmaların tespiti istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79 uncu maddesinin onuncu fıkrasıdır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 159 uncu maddesinde; sürelerin kanun veya hakim tarafından saptanacağı, kanunda gösterilen ayrık durumlar dışında hakimin yasal olarak belirlenen süreleri artırıp, eksiltemeyeceği, kendisince saptanan sürelerin ise, ancak, iki taraf dinlendikten sonra ve kabul edilebilir sebeplere dayanılarak hakim tarafından azaltılıp, çoğaltılabileceği yönünde düzenleme yapılmış; 160 ıncı maddesinde; sürelerin, iki tarafa tefhim ve gerekirse yöntemince tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı açıklanmıştır. 163 üncü maddesinde ise; kanunun belirlediği sürelerin kesin nitelikte olduğu, anılan sürelerde yerine getirilmesi gereken işlem yapılmadığında o hakkın düşeceği, ayrıca, hakim tarafından belirlenen süreler yönünden bu sürenin kesin olduğuna karar verilebileceği, aksi takdirde, saptanan süreyi geçirmiş olan tarafın yenisini isteyebileceği, bu suretle tanınan sürenin kesin olup, bir daha verilemeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemelere göre; hakim tarafından saptanan ve kural olarak kesin nitelikte olmayan sürenin kesin olduğuna karar verilebilir ise de, anılan kararın hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeyecek açıklıkta olması ve kesin süreye uyulmamasının yaptırımının aynı kararda gösterilmesi zorunludur. Davanın taraflarından birine kesin nitelikte süre tanınması, diğer taraf yararına kazanılmış hak doğurduğundan, daha sonra kesin sürenin uzatılması yönünde karar verilemez. Hakim tarafından verilen kesin süre, yukarıda öngörülen koşulları taşımadığı takdirde, süreyi geçirmiş olan taraf yeni süre verilmesini isteyebileceği gibi, bu başvuru üzerine verilecek ikinci süre, kararda kesin olduğu belirtilmese de söz konusu kanun hükmü gereğince kesindir ve ilgili tarafa bir daha ek süre tanınamaz.

İnceleme konusu davada yürütülen yargılamada mahkemece; davacı tarafından bilirkişi ücretinin öngörülen kesin süre içerisinde yatırılması yönünde 22.06.2006 günlü oturumda ara karar verilmiş ise de, bu yükümlülüğe uyulmamasının doğuracağı yasal sonuçlar (yaptırımlar) açıklanmamış olmakla, anılan Kanunun 163 üncü maddesi ile yerleşik Yargıtay kararlarına uygun kesin sürenin varlığından söz edilemeyeceğinden, yöntemince verilmeyen kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin hüküm kurulması isabetsizdir.

Öte yandan; hukuk yargılamasında kararlar, ara ve nihai olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ara kararları, yargılamaya son vermediği gibi, onu yürütmeye, ilerletmeye yarayan kararlardır. Yargılamaya son veren ve hakimin davadan elini çekmesi sonucunu doğuran kararlara, nihai kararlar denmektedir ve esasa ilişkin (hükümler), usule ilişkin, davanın konusuz kalması durumunda verilen olmak üzere üçe ayrılmaktadır. Mahkemenin verdiği her karar, hüküm niteliğinde değildir. Hüküm, davayı esastan çözümleyen, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai karardır. Başka bir anlatımla, hükümler, davanın esası hakkında verilen nihai kararlardır. Hüküm ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince, anılan uyuşmazlık (dava konusu) hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanılarak, <kesin hüküm> nedeniyle yeni dava açılamaz.

Usule ilişkin nihai kararlar ile, yargılama sona ermekte ve davaya bakmakta olan hakim, o davadan elini çekmekte ise de, bu kararlar ile dava konusu (istem sonucu) hakkında karar verilmediğinden taraflar arasındaki uyuşmazlık çözümlenmemekte, usule ilişkin sorunlar karara bağlanmaktadır. Örneğin; görev veya yetki yönünden dava dilekçesinin reddine (HUMK/27), davalının rızası ile davanın takibinden vazgeçilmesi nedeniyle davanın son bulduğuna (HUMK/185), davanın açılmamış sayılmasına (HUMK/409), davanın nakline, göndermeye, dava koşullarından birinin bulunmaması nedeniyle davanın reddine ilişkin kararlar bu türdendir. Kanıtlama yüküne ilişkin kesin süreye aykırılık nedeniyle verilen davanın reddi kararı ise, iddianın kanıtlanamadığı anlamını taşımaktadır ve bu yönüyle esasa ilişkin karar olup, kesin hükmün tüm hukuki sonuçlarını doğurur.

Somut olayda, kabule göre; tanınan kesin süreye karşın, ara karar gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle davanın reddine ilişkin verilen karar esasa ilişkin olduğu halde, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu, <davanın usul yönünden reddine> ilişkin hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazı kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya geri verilmesine, 27.12.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 07-12-2009, 11:16   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

İkinci sürenin verilmesine ilişkin ara kararının kapsamı ve sınırları yeteri kadar belirli ise ikinci süre kesin süredir. Örneğin, keşif gideriyle ilgili kesin süreye taalluk eden ara kararında, hakim ve katip ve bilirkişi gibi görevlilere ödenecek para ile taşıt aracı ücreti ve davetiye tebliğinin zorunlu kıldığı masraf eksiksiz olarak gösterilmemiş, bu suretle keşif giderini oluşturan kalemler ve tutarı ayrıntılı ve tam olarak belirtilmemiş ise ikinci süreye rağmen bu ara kararı ile verilen süre kesin süre değildir. Kendisine ikinci süre verilen tarafın hangi işler için ne miktar para yatırması lazım geldiği hakkında tam bir bilgiye sahip olması gerekir. Ayrıca keşif için gerekli taşıt aracını bizzat sağlaması davanın tarafından istenilemez. Mahkeme yapacağı işe ve gideceği yere göre lüzumlu gördüğü taşıt aracını kendisi tespit ve temin eder, araç için ödenecek para miktarını kararında açıklar.
Old 07-12-2009, 11:35   #6
Koray Ö.

 
Varsayılan

verilen ara kararın niteliği keşif, bilirkişi vs...tarzında değil.

karşı tarafın fotokopisini sunduğu belgenin aslının ibrazı üzerine verilmiş bir karar. bir önceki celsede karşı tarafa süre verildi, yerine getirilmedi, bu celse de yukarıda izah ettiğim üzere bir sonraki celseye kadar olmak üzere 2. süreyi verdi.

Sunduğunuz yargıtay kararları için teşekkür ederim ama bu kararlar da tam olarak 163/3 hükmünü karşılar nitelikte değil sanırım. Bu kararlar hakimin vereceği kesin sürenin şartları üzerine yoğunlaşmış.

Benim aradığım, hakimin verdiği kesin süre değil, hakim normal olarak süre veriyor ama bu karşı tarafa verilmiş 2. süre, yani kanun metnine göre KESİN SÜRE olması gereken bir süre.

Acaba kesin süre ile ilgili aranan şartlar 163/3 için de gerekli mi?

Şahsi fikrime göre hakim kendisi sürenin kesin olduğunu belirtiyorsa o zaman ihtar vs... şartlar aranmalı. Ancak somut olayımda hakim kesin süre olduğunu belirtmiyor, normal bir süre gibi ara kararını düzenliyor. Ancak bu durumda da kanundan kaynaklanan kesin süre olduğundan bizim açımızdan kazanılmış hak doğmalı diye düşünüyorum. Çünkü Yargıtay ve doktrin kesin süre verilmesi halinde diğer taraf açısından kazanılmış hak olduğunu belirtmekte.

Teşekkürler...
Old 07-12-2009, 13:03   #7
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Karşı taraf ikinci mehile rağmen belge aslını ibraz edemediğine göre anılan belgenin içeriği itibarıyla sizi bağlayacağından söz edilemez. Bu durumda uyuşmazlığın toplanmış olan diğer delillere göre çözümlenmesi gerekir. Çünkü, ikinci sürenin verilmesine ilişkin ara kararının kapsamı ve sınırları yeteri kadar belirlidir, yani sadece belge ibraz edilecektir, kapsam ve sınır bundan ibarettir. Öyle ise burada verilen ikinci süre kesin süredir. Bu durum sizin açınızdan kazanılmış hak doğurur.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Aşkın Hukuki Niteliği ! :))) Sibel Site Lokali 38 20-09-2012 20:54
İbranamenin Hukuki Niteliği Kemosabe Meslektaşların Soruları 2 26-03-2009 21:33
Faks İletisinin Hukuki Niteliği nezireselcuk Meslektaşların Soruları 4 06-10-2008 22:02
hakimin hukuki sorumluluğu Av. Naif ŞAŞMA Meslektaşların Soruları 2 16-06-2008 12:32


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04258204 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.