Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Zamanaşımı

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 08-07-2008, 16:57   #1
Av.Tevfik TATAR

 
Varsayılan Zamanaşımı

Herkese kolay gelsin. Davalı hazine, kamu görevlisi aleyhine rücu davası açmıştır. Tazminat davasını doğuran olay ise, davalının dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu yaralamaya sebebiyet vermesinden kaynaklanmıştır. Söz konusu davanın tabi olduğu zamanaşımı BK md. 60'a göre öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl herhalde olay tarihinden itibaren 10 yıl olarak düzenlenmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında eğer tazminat davasına kaynak olan eylem aynı zamanda suç teşkil ediyorsa ceza kanununda öngörülen zamanaşımı uygulanır. İlgili TCK 66. maddeye göre de söz konusu eylem için öngörülen zamanaşımı 8 yıl olarak düzenlenmiştir. Olay ise 14.08.2000 yılında gerçekleşmiş, rücu davası ise 25.04.2008 tarihinde açılmıştır. Davalı yargılandığı suçtan dolayı suçun kovuşturmaya tabi olması ve mağdurun da şikâyetçi olmaması nedeniyle TCK 89-5 maddesi gereğince hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verilmiş ve bu karar 27.10.2004 tarihinde kesinleşmiştir.Mağdurun idareye karşı açtığı tazminat davası da 16.05.2005 tarihinde kesinleşmiştir. Öngörülen zamanaşımı tazminata kaynak olan eylemin şikâyete tabi olması nedeniyle 6 aylık şikâyet süresine mi, yoksa TCK 66 maddede düzenlenen 8 yıllık dava zamanaşımına mı tabidir. Neticede eylem şikâyete tabi olup zamanaşımının bu yönden düşülmesi gerektiği kanaatindeyim. Konu ile ilgili yorumda bulunacak tüm meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 09-07-2008, 15:08   #2
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/4156
Karar: 2003/4477
Karar Tarihi: 05.05.2003

ÖZET: Somut olayda,davalılardan sürücü, asliye ceza mahkemesinde yargılanmış olup, kişisel hak isteminde bulunmayan müştekinin şikayetçi olmadığını bildirmesi nedeniyle ceza davasının, bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Müşteki, ceza davasında kişisel hak isteminde bulunmadığından ve şikayetçi olmadığını bildirdiğinden, işbu davada zarar sorumluları bakımından ceza zamanaşımı uygulanamaz ise de, asgari süreden iki yıllık hukuk zamanaşımı süresi içinde bu dava açılmalıdır.

(6762 S. K. m. 1301) (818 S. K. m. 50, 51, 60/2, 147) (2918 S. K. m. 99, 109/1-2) (506 S. K. m. 26, 39) (5237 S. K. m. 67) (765 S. K. m. 105, 106, 565)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Suruç Asliye Mahkemesi'nce verilen 24.4.2002 tarih ve 2001/112 - 2002/92 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı H... Sigorta A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, asıl davada davalıların sürücüsü ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı, birleşen davada davalının trafik sigortacısı oldukları aracın içinde müvekkili kurum işyeri sigortalılarından yolcu olarak bulunan Talat'ın tek taraflı kaza sonucu yaralandığını, sürücü davalılardan Osman'ın tam kusurlu olduğunu, müvekkilince sigortalısına 02.06.1999 tarihinde 32.418.750 lira geçici işgörmemezlik ödendiğini, 07.04.1999 tarihinde sona eren tedavi nedeniyle 45.318.000 lira tedavi gider harcandığını, davalıların kurum zararından 506 Sayılı Yasa'nın 39 ncu maddesi gereğince sorumluluklarının bulunduğunu ileri sürerek, 45.318.000 lira'nın 07.04.1999, 32.418.750 lira'nın 01.06.1999 tarihinden itibaren temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı H... Sigorta A.Ş. vekil, 2918 Sayılı KTK'nn 109 ncu maddesi gereğince 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, birleşen davanın reddini istemiştir. Diğer davalı sigorta, asıl davanın reddini istemiştir. Diğer davalı Osman, asıl davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen adli tıp raporu doğrultusunda, davalılardan Osman'ın tam kusurlu olduğu, davanın B.K'nun 60/2 nci ve 2918 Sayılı KTK'nun 109/2 nci maddeleri karşısında 5 yıllık ceza zamanaşımı içinde açıldığı, ceza davasının hiç açılmamış olması veya mahkumiyet kararı verilmemiş olmasının işbu hukuk davasını etkilemeyeceği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararı, birleşen davada davalı olan H... Sigorta A.Ş. vekili temyiz etmiştir.

1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, birleşen davada davalı H... Sigorta A.Ş. vekilinin aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Dava, 506 Sayılı Kanun' un 39 ncu maddesine dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.

Çekişme, davanın 2918 Sayılı KTK'nun 109 ncu maddesindeki hukuk veya ceza zamanaşımı sürelerinden hangisine tabi olduğu noktasında toplanmaktadır. Mümeyyiz davalı sigorta vekili, bu maddedeki 2 yıllık hukuk zamanaşımı süresinin dolduğunu savunmuş ise de mahkemece, iddia doğrultusunda 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanarak, esasa girilmiştir.

Öncellikle belirtmek gerekir ki, 01.07.1994 tarih ve 3/3 Sayılı İBK, 506 Sayılı Kanun'un 26 ncı maddesine dayalı rücu davalarının, SSK'nun sigortalısına yaptığı ödeme tarihinden itibaren başlayan 10 yıllık akdi zamanaşımı süresi içinde açılabileceğine ilişkin olup, bu İBK'nın, işbu davada uygulanması mümkün değildir. Zira, işbu dava, aynı Kanun'un 3 ncü kişilerin sorumluluğuna ilişkin olan 39 ncu maddesine dayalı olduğundan, 2918 Sayılı KTK'nun 109 ncu maddesi, zamanaşımı bakımından uygulama yeri bulacaktır.

Bilindiği üzere, 2918 Sayılı KTK'nun 109/2 nci fıkrasında öngörülen ( uzamış ) ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için, fail hakkında ceza davası açılmış olması koşul olmayıp, haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç oluşturması yeterlidir. Bu bakımdan, takibi şikayete bağlı suçlarda, şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeniyle ceza davasının açılamaması veya bir ceza davası açılmış olup ta, bu davanın şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeni ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olması bu suça ait ceza zamanaşımının tazminat davasında uygulanmasına engel değildir. Öte yandan, ceza davasında kişisel hak istenmiş olup ta zamanaşımı nedeniyle kamu davasının ortadan kaldırılmasına karar verilirse, hukuk mahkemesinde açılacak tazminat davası, ( uzamış ) ceza zamanaşımı süresine değil, 2918 Sayılı KTK'nun 109/1 nci maddesindeki 2 yıllık hukuk zamanaşımı süresine tabidir.

Somut olayda,davalılardan sürücü Osman, Suruç Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanmış olup, kişisel hak isteminde bulunmayan müşteki Talat'ın şikayetçi olmadığını bildirmesi ve buna bağlı olarak eylemin TCK'nun 565 nci maddesi kapsamına girmesi nedeniyle ceza davasının, TCK'nun 102/6, 105/1-2 maddeleri gereğince 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Talat, ceza davasında kişisel hak isteminde bulunmadığından ve şikayetçi olmadığını bildirdiğinden, işbu davada zarar sorumluları bakımından ceza zamanaşımı uygulanamaz ise de, asgari süreden 2 yıllık hukuk zamanaşımı süresi içinde bu dava açılmalıdır. Bu dava, TTK'nun 1301 nci maddesine dayalı bir rücu davası olmadığından, Talat'ın açacağı bir hukuk davasının zamanaşımı süresinin başlangıcı olan ( eylemi ve sorumluyu öğrenme tarihi olan ) olay tarihinin, davacı SSK için uygulanması sözkonusu değildir. Zira, davacı SSK, temelinde bir dönme hakkının varlığını gerektiren ve kaynağını B.K'nun 50, 51 ve 147 nci maddelerinden alan kendine özgü halefiyete göre hak sahibi olup,alacaklısı olan sigortalısını tatmin ettiği anda yeni bir hak kazanır, dolaysıyla onun haklarını olduğu gibi devralmaz. Esasen, tüzel kişilerde dava açmaya yetkili organın, eylemi ve zarar sorumlusunu öğrenmesinden itibaren,zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Davacı SSK'nun, yetkili organının bu öğrenme tarihi ise dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.

Bu durumda, bu açıklamalara göre, 2 yıllık hukuk zamanaşımının başlangıcı tespit edilmek gerekirken, yazılı gerekçelerle 5 yıllık ceza zamanaşımı süresinin uygulanması doğru olmamıştır.

3- Birleşen davadan önce davalılardan H... Sigorta A.Ş'nin temerrüde düşürüldüğü iddia ve ispat edilmediğine göre, 2918 Sayılı KTK'nun 99 ncu maddesi uyarınca birleşen dava tarihinden itibaren bu davalı sigorta bakımından temerrüt faizi uygulanması gerekirken yazılı tarihlerden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi de kabul şekli bakımından doğru olmamıştır.

Sonuç: Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenle, birleşen davada davalı H... Sigorta A.Ş'nin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile birleşen davada verilen hükmün bu davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 05.05.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
Old 09-07-2008, 15:11   #3
Sinerji Hukuk Yazılımları

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
4.Hukuk Dairesi

Esas: 1983/5841
Karar: 1983/6468
Karar Tarihi: 23.06.1983

ÖZET: Uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için fail hakkında ceza kovuşturması yapılmış veya ceza davası açılmış olması şart olmayıp haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç olması yeterlidir. Bu bakımdan takibi şikayete bağlı suçlarda şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeni ile ceza davasının açılamaması veya bir ceza davası açılmış olsa bile bu davanın şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeni ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olması bu suça ait ceza zamanaşımının tazminat davasına uygulanmasına engel değildir.

(818 S. K. m. 60, 66) (765 S. K. m. 99, 108) (4. HD. 20.09.1979 T. 1979/4725 E. 1979/9975 K.) (HGK. 18.11.1981 T. 1979/4-231 E. 1981/744 K.)

Dava: Taraflar arasındaki tazminat davası nedeniyle yapılan yargılama sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra, dosya incelendi, gereği konuşuldu:

Karar: Dava eşya ve haksız eylemden doğma tazminat istekleridir. İddiaya göre davalı Duran evlenme vaadi ile davacı Aynur'un kızlığını bozmuş ve onunla bu vaad altında bir süre birlikte yaşadıktan sonra evden kovmuştur. Davacı bu nedenle 125.000 lira maddi ve 125.000 lira manevi tazminatın ödetilmesini istemekte ve ayrıca davalı yedinde kalan çeyiz eşyasının mevcutsa aynen teslimini ve mevcut değil ise bedeli olan 205.000 liranın ödetilmesini talep etmektedir. Davalı süresinde vermiş bulunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı def'inde bulunmuş ve mahkemece BK.nun 60. maddesinin birinci fıkrasında gösterilen bir yıllık sürenin geçmiş olması karşısında davanın zaman aşımı yönünden reddine karar verilmiştir.

1 - Mallar mevcut oldukça bunları geri isteme hakkı istihkak davası mahiyetinde olduğundan ve mülkiyete dayanan istihkak davalarında dava hakkını ortadan kaldıran bir zamanaşımı mevcut bulunmadığından BK.nun 66. maddesindeki zamanaşımının malın elden çıktığını veya telef olduğunu davacının öğrenmiş olduğu tarihten itibaren hesaplanması gerekir ve bu öğrenmenin kabulü için zan sınırlarını aşmayan bir bilgi yeter olmayıp, kesin olarak edinilen bir bilgi şarttır. O halde mahkemece öncelikle davaya konu edilen eşyanın davalı yedinde aynen mevcut olup olmadığı araştırılarak ve mevcut ise bu eşya için zamanaşımı def'inin reddine karar verilmek ve mevcut değilse bir yıllık zamanaşımının belirtilen hukuki esasa göre hangi tarihte başlamış olduğu bu def'i ileri süren davalıya ispat ettirilmek ve gerekirse davacının bu konuda göstereceği deliller de toplanarak varılacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken olaydan davanın açıldığı güne kadar bir yıldan fazla bir süre geçmiş olduğndan bahis ile sözü edilen eşya hakkındaki davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

2 - Maddi ve manevi tazminat isteklerine gelince, haksız eylemden zarar gören kişilerin tazminat davalarında uygulanacak zamanaşımı süreleri BK.nun 60. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, haksız eyleme dayanılarak açılacak tazminat davasının haksız eyleme ve tazminatla yükümlü olan kişiye ıttıla tarihinden itibaren bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağı, 2. fıkrasında da şayet tazminat davasına konu olan haksız eylem aynı zamanda suç niteliğinde bulunur ve ceza hukukunda bu eylem için BK.nun 60/1. maddesindeki süreden daha uzun bir zamanaşımı kabul edilmiş olursa tazminat davasına da ceza hukukundaki bu (uzamış) zamanaşımının uygulanacağı öngörülmüştür.

BK.nun 60. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen uzamış ceza zamanaşımı süresinin uygulanabilmesi için fail hakkında ceza kovuşturması yapılmış veya ceza davası açılmış olması şart olmayıp haksız eylemin ceza hukuku bakımından suç olması yeterlidir. Bu bakımdan takibi şikayete bağlı suçlarda (TCK. md. 99 ve 108) şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeni ile ceza davasının açılamaması veya bir ceza davası açılmış olsa bile bu davanın şikayet süresinin geçirilmiş olması nedeni ile ortadan kaldırılmasına karar verilmiş olması bu suça ait ceza zamanaşımının tazminat davasına uygulanmasına engel değildir. Çünkü, şikayet ceza kovuşturmasının bir şartıdır, bir cezalandırılabilme şartı değildir. Bir kovuşturma şartı eksik olsa bile yine suç vardır; ancak bir kovuşturmaya konu olamayacaktır. Yargıtayın yerleşmiş uygulamasıda bu yoldadır (Bkz. Yargıtay 4. HD.nin E: 1979/4725, K: 1979/9975 sayılı ve 20.9.1979 günlü kararı; Yargıtay HGK.nun E: 1979/4-231, K: 1981/744 sayılı ve 8.11.1981 günlü kararı).

Davaya konu olan olayda davalıya isnad olan eylemin şikayet süresi gerçekten 6 aydır. Bu sürenin geçirilmiş olmasına rağmen kamu davası açılmışsada şikayet süresinin geçmiş bulunduğu görülmekle ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Ancak bu durum davalıya isnad olunan eylemin cezayı gerektirmesi, niteliğini ortadan kaldırmaz. O halde mahkemece maddi ve manevi tazminata ilişkin davalar yönünden davalıya isnad olunan eylemin uzamış zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu gözetilmeksizin BK.nun 60. maddesinin birinci fıkrasında gösterilen 1 yıllık sürenin geçmiş olduğundan söz edilerek bu bölüm davanın da zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın birinci ve ikinci bentde gösterilen nedenlerle (BOZULMASINA) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23.6.1983 gününde oybirliği ile karar verildi.
Old 09-07-2008, 16:29   #4
Av.Tevfik TATAR

 
Varsayılan Zamanaşımı

Öncelikle yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Söz konusu Yargıtay kararına göre, somut olayımızda dava zamanaşımına uğramamıştır. Burada bir başka soru sormak istiyorum. Tazminat hakkı doğuran olay 14.08.2000 tarihinde meydana gelmiştir. O tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK’de söz konusu eylem için öngörülen zamanaşımı beş yıldır. Dava ise 2007 yılında açılmıştır. Dolayısıyla 765 sayılı kanun uygulanırsa zamanaşımı söz konusu olacaktır. Tabi burada TCK’de öngörüldüğü gibi öngörülen zamanaşımının başlangıcı eylemin gerçekleştiği tarih mi, yoksa davacının tazmin yükümlüsünü ve zararı öğrendiği tarihten itibaren mi başlar bu da tartışılır. Her ne kadar davalı lehine de olsa 765 sayılı TCK değil, 5237 sayılı yasa mı uygulanacaktır? Bildiğim kadarıyla hukuk davasında lehe-aleyhe kanun durumu söz konusu olmaz.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
mülkiyet hakkı zamanaşımı-kadastro tespiti zamanaşımı ADVOCATEHAKAN Meslektaşların Soruları 14 23-03-2015 16:59
Zamanaşımı Yekta Meslektaşların Soruları 6 24-06-2008 14:33
zamanaşımı Av.Günar Meslektaşların Soruları 2 05-05-2008 12:29
Zamanaşımı avukat1980 Meslektaşların Soruları 2 15-01-2008 23:16
Zamanaşımı zamanaşımı Hukuk Soruları Arşivi 1 27-02-2002 17:14


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09092212 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.