Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Müvekkilin arazisinde bulunan.(komşu arazinin sahibine ait) ahır ile ilgili tecavüzün giderilmesi davası hakkında

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-04-2012, 10:38   #1
Av.Eymen Berki

 
Varsayılan Müvekkilin arazisinde bulunan.(komşu arazinin sahibine ait) ahır ile ilgili tecavüzün giderilmesi davası hakkında

Değerli Meslektaşlarım;

Yeni aldığım bir davada durum şöyle;
İki komşu arazi var. Bir tanesi müvekkilime ait. Kadasto geçmeden önce diğer arazinin maliki kendi arazisi olarak düşündüğü alana bir ahır inşa ediyor ve kullanıyor.Daha sonra kadastro ile sınırlar belirleniyor ve ahırın bulunduğu alanın müvekkilin arazisinin sınırları içerisinde olduğu anlaşılıyor. Ahırın sahibi itiraz ediyor ancak itirazı reddediliyor.
Şimdi ise ahır arazinin büyük bir bölümünü kapladığı için silahla tehditle müvekkillerimi araziye sokmuyor. Polis te biz karışamayız diyerek müvekkilin korunma vesair talebini reddettiğinden araziyi kullanamıyorlar.
Ben tecaüzün giderilmesi davası açmayı düşündüm ancak bulduğum kararlarda ahır gibi imar ihyası bulunmayan bir yapıya ilişkin birşey bulamadım.
Böyle bir dava açarsam nasıl bir sonuç alabilrim ya da daha iyi bir fikriniz var mı?

Bulduğum karar aşağıdadır.


T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
İMAR VE GECEKONDU MEVZUATINA AYKIRI YAPILARA UYGULANACAK BAZI İŞLEMLER VE 6785 SAYILI İMAR KANUNUNUN BİR MADDESİNİN DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA KANUN. Madde 10
İMAR KANUNU Madde 18
TÜRK MEDENİ KANUNU Madde 684


Esas No : 2002/1210
Karar No: 2002/1757
Karar Tarihi: 13.02.2002

İMAR UYGULAMASI
MÜDAHALENİN MENİ VE KAL
MÜTEMMİM CÜZ

Bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. Bu nedenle yapı sahibinin haklan imar parseli malikine karşı korunur.

Davacı TaRafından, davalı aleyhine açılan davada, mahkemece verilen karar şüresinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, ğereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, imar parseline elatmanın önlenilmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Davalı, yıkımı istenen muhtesatları imar uygulamasından önce kadastral parsel sınırları içerisine yaptığını söyleyerek zararının karşılanmasını istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Nevarki verilen hükmün toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz''ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus MK.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Nevarki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı Yasanın 1605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar Yasasının 18. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parca (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yonde bir anlasma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası acılmadığı surece bu yapıların omurlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı saglanmıstır.
Öte yandan, zeminin malikı olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış), ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 2981 sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cuz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli icerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum soz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz, işte bu nedenle yukarıda değinildigi gibi yasa koyucu imar parseli malikine karsı yapı sahibinı koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olayda, çekişme konusu olan ihata duvarının imar öncesi inşa edildiği anlaşılmaktadır. Esasen bu husus davacının da kabulündedir. Bunun yanısıra bir kısım ağaçların yaşları itibariyle imar öncesinde mevcut oldukları sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca;, duvarın ve imar öncesinde mevcut olan ağaçların değerlerinin saptanması ve yukarıdaki ilkelere göre bir hüküm kurulması gerekirken mutlak şekilde elatmanın önlenilmesi ve yıkıma karar verilmesi doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.''nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.2.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

İyi haftalar İyi Çalışmalar
Old 02-04-2012, 13:16   #2
avukat ışık

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2011/868
Karar: 2011/2495
Karar Tarihi: 03.03.2011


ELATMANIN ÖNLENMESİ VE YIKIM DAVASI - İMAR UYGULAMASI - İMAR ÖNCESİ YAPILAN DUVARIN KORUNMASI GEREKLİ AYRILMAZ PARÇA NİTELİĞİNDE OLUP OLMADIĞI - İMAR SONRASI TAŞKIN OLARAK YAPILAN AHIR VASFINDAKİ MUHDESATIN YAPIMINDA İYİNİYETTEN BAHSEDİLEMEYECEĞİ

ÖZET: Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Çekişmeli taşınmazdaki tecavüzlü durumun imar uygulaması ile oluştuğu saptanmış, ancak imar öncesi yapılan duvarın korunması gerekli ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde olup olmadığı belirlenmemiştir. Ayrıca imar sonrası taşkın olarak yapılan ahır vasfındaki muhdesatın yapımında iyiniyetten bahsedilemeyeceği gibi korunmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı da sabittir. O halde, ahırın bedel takdir edilmeksizin, duvarında ayrılmaz parça özelliğinde olduğu saptanır ise belirlenecek kaim bedeli depo ettirilerek davalılara ödenmesi suretiyle yıkımına karar verilmesi gerekir.

(4721 S. K. m. 683) (6785 S. K. m. 42) (3194 S. K. m. 5, 18) (2981 S. K. m. 10)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, kayden paydaşı olduğu 4 parsel sayılı taşınmaza komşu 3 parsel maliki davalıların taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğinde bulunmuştur.

Davalılar, G. ve R., davanın reddini savunmuşlardır.

Diğer davalılar, yanıt vermemişlerdir. Mahkemece, davalı G. yönünden elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, yıkım isteğinin reddine, diğer davalılar yönünden taşınmazı kullanmadıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar: Davacı ve davalı Gürses vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sadettin Akyol’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece, çekişmeli 256 ada 4 parsel sayılı taşınmaza davalı Gürses tarafından haklı ve geçerli bir nedeni olmaksızın, bilirkişi rapor ve krokisinde gösterildiği şekilde, müdahale edildiği gözetilmek ve kayda üstünlük tanımak suretiyle elatmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı G.’in bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine; Davacının temyiz itirazlarına gelince; çekişme konusu 4 parsel sayılı taşınmazda davacının kayden paydaş bulunduğu, bu parselin imarla oluştuğu, davalıların miras bırakanı ile dava dışı Belediye adına kayıtlı 3 parsel sayılı taşınmaz ile 4 parsel sınırında bulunan taş duvarın imar uygulaması sonucu 4 parsel içerisinde kaldığı imar sonrası da taş duvar üzerine ahır olarak kullanılan muhtesat yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz’ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkça vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın 1605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3194 sayılı imar yasasının 18. Maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Yapı tanımı da 3194 sayılı İmar Yasasının 5. maddesinde yapılmıştır.

Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.

2981 Sayılı Yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik 10/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir. Gerçekten bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.

Somut olayda, çekişmeli taşınmazdaki tecavüzlü durumun 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesi uygulaması ile oluştuğu saptanmış, ancak imar öncesi yapılan duvarın yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde korunması gerekli ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde olup olmadığı belirlenmemiştir. Ayrıca imar sonrası taşkın olarak yapılan ahır vasfındaki muhdesatın yapımında iyiniyetten bahsedilemeyeceği gibi korunmasını gerektirir bir durumun bulunmadığı da sabittir. O halde, ahırın bedel takdir edilmeksizin, duvarında yukarıda değinilen özellikte olduğu saptanır ise belirlenecek kaim bedeli depo ettirilerek davalılara ödenmesi suretiyle yıkımına karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Davacının, temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 02-04-2012, 18:24   #3
yılmazkan

 
Varsayılan

TMK 684 anlamında bir bütünleyici parçadan söz edebilmek için o şeyin, asıl şeyin temel unsuru olması, o şey yok edilmedikçe, zarara uğratılmadıkça, yapısı değiştirilmedikçe ondan ayrılması mümkün olmamalıdır. Olayda bahsetmiş olduğunuz ahır temelsiz, araziye zarar vermeden sökülmesi mümkün ise, arzla bütünleşmiş değildir. Ahır, TMK 686/2 anlamında eklenti olup, taşınır mal sayılır. Ahır, arazinin bütünleyici parçası olmadığından TMK 722 ve devamındaki imkanlardan da yapı sahibinin yararlanması mümkün değildir. Aşağıda bahsettiğiniz kararda da yapının arazinin bütünleyici parçası durumuna geldiğinden bahsedilmiştir. Bu nedenle açacağınız müdahalenin önlenmesi ve kaldırma davasında olumlu karar alacağınız düşünüyorum.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hakkında İcra Takibi Bulunan Borçluya Ait Olan İddiaa Bayiliği ile ilgili Ne Tür İşlemler Yapılabilir. av.ozancelik Meslektaşların Soruları 4 20-01-2012 15:50
Ortaklığın giderilmesi davası ile ilgili Av.Ayşegül Çoban Meslektaşların Soruları 0 11-11-2009 22:12
Belediye'ye ait arazinin ihale usulüyle kiraya verilmesi hakkında soru a.lawyer Meslektaşların Soruları 2 23-01-2008 16:56


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05055690 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.