Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Asli Müdahale Talebi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-04-2012, 17:11   #1
av.ta

 
Varsayılan Asli Müdahale Talebi

Devam etmekte olan bir "muvaaza sebebine dayalı tapu iptal davası" var.Davanın tarafları mirasbırakanın çocukları.İki kardeş bir kardeşe karşı dava açmışlar.Davada keşif yapıldı ve halen karar verilmedi,ilk başta dava açmayan başka bir kardeş(mirasçı) dava sonuçlanmadan davaya müdahil olmak istiyor,bildiğim kadarıyla müdahil olmaz ya da yeni bir dava açmazsa diğer iki kardeş davayı kazansalar dahi kendisi herhangi bir hak talep edemiyor.

Sonraki mirasçının asli müdahilliği mahkemece kabul edilir mi?Asli müdahale talebinde bulunacak mirasçının menfaati davalının menfaatiyle çatışsa da dava açan diğer iki kardeşle çatışmıyor,bu durum asli müdahalede bir sıkıntı yaratır mı?Çünkü asli müdahale talebinde bulunabilmek için her iki tarafın menfaatlerine zıt olmak gerekir diyor bazı kaynaklar..

Eğer asli müdahale talebinde bulunamazsa yeni bir dava açma dışında başka bir alternatif mevcut mudur?

Teşekkürler...
Old 11-04-2012, 14:46   #2
Av. Aylin Kaya

 
Varsayılan

Ben de tapu iptal davasında asli müdahalede bulundum, zaten mahkemeye havale ettirip önce dilekçeyi verdim, ardından dilekçeyi verdikten sonraki ilk celseye katıldım ve talebimi anlattım, hakim önce harçları yatırmamı istedi,ben de yatırdım. Bir sonraki celse talebimi incelemiş asli müadahil olma talebimizi kabul etti ve delilleri sunmamızı istedi. Bence siz de bu yolu deneyim derim, zaten mahkeme müdahalenizi kabul etmezse dava açıp birleştirme falan istersiniz.Kolay gelsin
Old 12-04-2012, 12:34   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/8884
Karar: 2008/182
Karar Tarihi: 15.01.2008


TENKİS DAVASI - ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ - MURİS MUVAZAASI İDDİASI - MİRASÇILIK BELGELERİ ARASINDAKİ ÇELİŞKİNİN GİDERİLMESİ - EKSİK İNCELEME - HÜKMÜN BOZULMASI GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda, öncelikle mirasçılık belgeleri arasındaki çelişkinin giderilmesi konusunda davacılara olanak sağlanması, ondan sonra muris muvazaası iddiası yönünden gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek hüküm tesisi isabetsizdir.

(818 S. K. m. 18, 511, 514) (Tapu Sicili Tüzüğü m. 19) (YİBK 01.04.1974 T. 1974/1 E. 1974/2 K.)

Dava: Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;

Davacılar, miras bırakanın mahfuz hisselere tecavüz etmek kastıyla 358 ada 88 parsel sayılı taşınmazdaki 122/192 payını davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini, davalının bakım borcunu yerine getirmediğini, ölünceye kadar bakma akdinin şekil koşullarını taşımadığını ileri sürüp, ölünceye kadar bakma akdinin feshine, olmadığı taktirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Asli müdahil Ali, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 358 ada 88 parsel sayılı taşınmazdaki 122/192 payını davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini, ölünceye kadar bakma akdinin şekil koşullarını taşımadığını ileri sürüp, muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Asli müdahil Feride, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla 358 ada 88 parsel sayılı taşınmazdaki 122/192 payını davalıya ölünceye kadar bakma akdi ile temlik ettiğini, murisin tek mirasçısı olup diğer davacıların sahte mirasçılık belgeleri ile murisle evlatlık ilişkisi kurduklarını, mirasçılık belgesinin iptali için derdest dava bulunduğunu, davalının bakım borucunu yerine getirmediğini ileri sürüp, ölünceye kadar bakma akdinin iptaline, taşınmazın adına tesciline, olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, dava konusu taşınmazın temlikinin bakım ihtiyacı nedeniyle yapıldığını, bakım ödevini yerine getirdiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikine dair ölünceye kadar bakma akdinin şekil koşullarına uygun olarak yapılmadığı, davalının akitten doğan bakım borcunu yerine getirmediği, murisin akitten kısa bir süre sonra ölmüş olup akdin iptalini isteme hakkının mirasçılarına geçtiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı ve asli müdahil Sefa Gürten tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden Durdu Göl vekili Av. İrfan Yamanoğlu, Av. Bülent Kıvanç, Sefa Gürten vekili Avukat Mustafa Durmaz ile temyiz edilen v.s. vekili Avukat Uğur Karaca geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi Emine Solmazlar tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Davacılar ve birleşen davacı, akdin şekil koşulları oluşmadığından ve akde aykırılıktan dolayı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis, asli müdahiller ise, akde aykırılıktan dolayı ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğinde bulunmuşlardır.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 88 parsel sayılı taşınmazın 122/192 payını miras bırakanın 26.10.1992 tarihli akitle ölünceye kadar bakma akdiyle davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Davacılar, ölünceye kadar bakma akdinin koşullarının bulunmadığını, temlikin tasarruf nisabını aştığını, bakım ödevinin yerine getirilmediğini, asli müdahiller ise, temlik her ne kadar ölünceye kadar bakma akdi ile yapılmışsa da, esasen akdin şekil unsurlarından yoksun bulunduğunu, işlemin tapu sicil müdürlüğünde değil, başka bir işhanındaki büroda gerçekleştirildiğini, yine davalının akitten doğan bakım ödevini yerine getirmediğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları görülmektedir.

Hemen belirtilmelidir ki, akde aykırılıktan dolayı davacıların iddiaları gözetildiğinde, miras bırakanın sağlığında akde aykırılıktan dolayı açmadığı davayı mirasçıların açmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Bir başka ifadeyle, akde aykırılık iddiasında bulunmak Borçlar Yasası'nın 511 ve devam eden maddeleri hükümleri gereğince, akdin tarafı olan miras bırakana aittir. Mirasçıların böyle bir talebi ileri sürmelerine imkan olmadığı gibi, bu istekle açılan davanın dinlenilmesine de yasal açıdan olanak yoktur.

Diğer taraftan, ölünceye kadar bakma akdi ivazlı akitlerden olup, tenkis hükümlerinin de uygulanmayacağı tartışmasızdır. Ayrıca, Tapu Sicil Tüzüğü’nün 19. maddesi hükmü karşısında daire dışında istem belgesinin düzenlenmesine veya akdin yapılmasına yasal açıdan bir mani bulunmadığı açıktır.

O halde, davacılar ile birleşen davacının ve müdahillerin açmış olduğu akde aykırılık iddiasına dayalı davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı ve yerinde olmayan gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.

Öte yandan; dava konusu taşınmazın davalıya temlikinin muvazaalı olduğu yönündeki asli müdahillerin iddiası bakımından mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.

Bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (BK.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (BK.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (BK.m. 18).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı ( bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 Sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.

Diğer taraftan, hükme esas alınan mirasçılık belgesinin dosya kapsamında bulunan mirasçılık belgeleri ve iddialar gözetildiğinde murisin gerçek mirasçılarını ve doğru pay oranlarını gösterdiğini kabule olanak yoktur. Karardan sonra dosyaya ibraz edilen ve hasımlı olarak alınan mirasçılık belgesi ile hükme esas alınan mirasçılık belgesi arasında çelişki bulunduğu da tartışmasızdır. Öyle ise, mirasçılık belgeleri arasındaki çelişkinin de giderilip ondan sonra bir hüküm kurulması gerekeceği kuşkusuzdur.

Hal böyle olunca; öncelikle mirasçılık belgeleri arasındaki çelişkinin giderilmesi konusunda davacılara olanak sağlanması, ondan sonra yukarıda değinilen ilkelerde gözetilmek suretiyle muris muvazaası iddiası yönünden gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.

Sonuç: Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekilleri için 550.00'şer.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 15.01.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 12-04-2012, 12:34   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2007/10807
Karar: 2008/709
Karar Tarihi: 24.01.2008


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - GABİN - KABULÜN HUKUKİ NİTELİĞİ - ASLİ MÜDAHİLİN TALEBİNİN KABUL SEBEBİ İLE DAVANIN KABULÜNE ETKİSİNİN BULUNUP BULUNMAYACAĞI - ASIL DAVA VE ASLİ MÜDAHİLİN DAVASININ FARKLI DAVALAR OLDUĞU

ÖZET: Gerek asıl dava gerekse asli müdahale yolu ile açılan davaların her biri bağımsız nitelikte ayrı birer dava olup, ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Bu yapılmadan yalnızca asıl dava üzerinden hüküm kurularak davanın ret edilmesi doğru olmadığı gibi asli katılma yolu ile açılan davada dava konusu payın değeri belirlenerek, bu miktar üzerinden peşin harç alınması gerekirken, maktu harç alınması da doğru değildir. Yine müdahil davacı Nadir'in açtığı davada sair davanın taraflarının zorunlu dava arkadaşı olarak birlikte davalı olarak bulunması gerekirken birisinin davacı birisinin davalı olarak yazılması da düzeltilmesi gereken bir husustur.

(1086 S. K. m. 92, 95, 151)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, adına kayıtlı 152 ada 1 parsel s. taşınmazdaki payını, davalının hile ile gerçek değerinin çok altında bir bedelle üzerine devrini sağladığını, gabinin söz konusu olduğunu ileri sürüp, tapu iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalı, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

Mahkemece, davacı tarafça gabin ve hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Berna Dizdaroğulları Koç'un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Karar: Davacı Mustafa Kağnıcıoğlu tarafından davalı Zafer Karaman aleyhine gabin hukuksal nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davası mahkemece ret edilmiş, karar davacı Mustafa tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında temyize konu bu davada davacı Mustafa niza konusu taşınmazdaki payını davalıya sattığını, davalıya borcu olduğunu, taşınmazın gerçek değerini o zaman bilmediğini, gerçek değerin çok yüksek olduğunu belirterek, gabin sebebi ile temlike konu davalı adına olan payın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı Zafer 25.4.2007 tarihli celsede davacının zor durumundan yararlanarak taşınmazdaki dava konusu payı devraldığını, niza konusu 152 ada 1 parselde davacının satışı sureti ile kendi adına tapuda tescilli bulunan payın iptali ile davacı adına tescilini kabul ettiğini açıklamış ve bu beyanı HUMK. nun 151. maddesi gereğince belirlenmiştir.

Bu dava açıldıktan sonra 20.4.2007 gününde Nadir Özdemir adlı kişi harcını yatırarak verdiği dilekçede bu payla ilgili olarak Altınekin Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/69 E. S. dosyasında nizalı payı satın alan Zafer aleyhine kendisi de taşınmazda paydaş olduğundan şufa davası açtığını, bu davada lehine verilebilecek kararın infazının önlenmesi için taraflar arasındaki bu davanın danışıklı olarak açıldığını belirterek davanın reddi isteminde bulunmuştur.

Mahkemece davalının davayı kabulü dikkate alınmayarak, yapılan keşif, tanık ve bilirkişi beyanlarına göre nizalı 1/8 payın satışında gabin ve hile hususu ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir.

HUMY.nın 92. maddesine göre kabul bir tarafın, sair tarafın davadaki talebine muvafakat etmesidir, yine HUMY.'nın 95. maddesine göre kabul kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Davalı duruşma sırasında davayı kabul etmiş olup bu halde başka hiçbir delil toplanmasına gerek kalmaksızın davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken toplanan delillere göre gabin ve hile hususunun ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi kural olarak doğru değildir.

Ancak, burada araştırılması gereken sair konu asli müdahil olarak dilekçe veren Nadir'in talebinin kabul sebebi ile davanın kabulüne etkisinin bulunup bulunmayacağıdır.

Bilindiği gibi uygulamada davaya iki türlü müdahale söz konusudur. Birisi fer'i müdahale olup, bu tür müdahalede katılanın bağımsız hak talebi olmayıp müdahale ettiği tarafla birlikte hareket etmesidir. Örneğin birlikte olduğu taraf kararı temyiz etmediği taktirde kendisi tek başına temyiz talebinde bulunamaz. Asli müdahalede ise, davaya müdahale eden kişi görülmekte olan bir davada o, davanın taraflarının hak sahibi olmayıp, onlardan ayrı ve bağımsız olarak kendisinin hak sahibi olduğunu iddia etmektedir. Olayımızda asli müdahil, davanın şufa davasını sonuçsuz bırakmak amacı ile açıldığını iddia etmektedir. Bu nedenle, asıl davanın muvazaalı bir sonuç elde etmek için açıldığının ispatında hukuki yararı bulunmaktadır. Ne var ki, henüz şufa davası sonuçlanmamış ve korunması gereken bir hakkının varlığı kesin mahkeme kararı ile saptanmamıştır.

Bu halde asli müdahilin açtığı şufa davasının sonucunun beklenmesi, o davada davacı Nadir'in şufaya konu olan pay üzerinde hakkının bulunduğu kesinleşmiş kararla saptandığı taktirde (çünkü şufa davasının herhangi bir sebeple reddi durumunda davacının asli katılım yolu ile açtığı davanın reddi gerekecektir) eldeki davanın asli müdahilin şufa davasından doğan hakkını bertaraf etmek amacı ile açılıp açılmadığının mahkemece incelenmesi, davanın danışıklı açıldığı sonucuna varıldığı taktirde, davalının kabulüne rağmen tapu iptal ve tescil davasının ret edilmesi, aksi durumda davanın kabul sebebi ile kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Sair taraftan gerek asıl dava gerekse asli müdahale yolu ile açılan davaların her biri bağımsız nitelikte ayrı birer dava olup, ayrı ayrı hüküm kurulması zorunludur. Bu yapılmadan yalnızca asıl dava üzerinden hüküm kurularak davanın ret edilmesi doğru olmadığı gibi asli katılma yolu ile açılan davada dava konusu payın değeri belirlenerek, bu miktar üzerinden peşin harç alınması gerekirken, maktu harç alınması da doğru değildir. Yine müdahil davacı Nadir'in açtığı davada sair davanın taraflarının zorunlu dava arkadaşı olarak birlikte davalı olarak bulunması gerekirken birisinin davacı birisinin davalı olarak yazılması da düzeltilmesi gereken bir husustur.

O durumda davacının temyiz itirazları yerindedir.

Sonuç: Hal böyle olunca, öncelikle açılan şufa davasının sonucunun beklenmesi ve eldeki dava bakımından bekletici sorun kabul edilmesi, ondan sonra gerekli araştırma ve inceleme yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığından yerel mahkeme kararının HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.01.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 12-04-2012, 12:39   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

6100 SAYILI H.M.K.

Asli müdahale

MADDE 65 - (1) Bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir.

(2) Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanır.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
HMK m.65 Görevsiz Mahkemede Asli Müdahale Talebi by dinçer Meslektaşların Soruları 10 11-01-2012 15:05
asli müdahale Av.Asuman Meslektaşların Soruları 1 24-08-2011 00:23
Asli Müdahale Av.Özlem PEKSÜSLÜ Meslektaşların Soruları 3 30-01-2011 13:24
Asli Müdahale muzio Meslektaşların Soruları 1 09-12-2009 15:16


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05290699 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.