Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Şirket ortağının 7 günlük dava açma süresini kaçırması.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 17-04-2012, 13:09   #1
av.knel

 
Varsayılan Şirket ortağının 7 günlük dava açma süresini kaçırması.

"Ltd. Şti'nin hisselerinin devrinden sonraki şirket yetkilisine (müdüre) ihbarnamenin/ödeme emirlerinin tebliğ edilmesi gerekir" gerekçesi ile açtığımız ödeme emirlerinin iptali davası "usule uygun bir tebligat olmaması nedeniyle ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmamıştır." gerekçesi ile kabul ile sonuçlanmıştır. Dava temyiz aşamasında derdesttir.

Dava açtığımız tarihlerde aynı zamanda şirket ortağı adınada ödeme emirleri tebliğ edilmiştir. Şirket ortağı kendisi ile birlikte hisselerini devir ettiği şirket yetkilisinin dava açması ve ödeme emirlerini iptal ettireceği düşüncesi ile kendine gönderilen ödeme emirleri için herhangi bir dava açmamıştır.

Son durumda şirket yetkilisinin açtığı dava kabul ile sonuçlanmıştır. Bu durumda 7 gün dava açma süresini geçiren şirket ortağı kendine tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptalini isteyebilir mi?
Şirket ortağının araçları üzerindeki haciz bu aşamada kaldırılabilir mi?

Vergi dairesi diğer davanın kesinleşmemesi sebebiyle bu aşamada araçlardaki haczi kaldırmayacağını ve ödeme emirlerini iptal etmeyeceğini, durumu sonra değerlendireceğini bildirmiştir.
Old 18-04-2012, 11:26   #2
PINAR YILMAZ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av.knel
"Ltd. Şti'nin hisselerinin devrinden sonraki şirket yetkilisine (müdüre) ihbarnamenin/ödeme emirlerinin tebliğ edilmesi gerekir" gerekçesi ile açtığımız ödeme emirlerinin iptali davası "usule uygun bir tebligat olmaması nedeniyle ödeme emirlerinde hukuka uyarlık bulunmamıştır." gerekçesi ile kabul ile sonuçlanmıştır. Dava temyiz aşamasında derdesttir.

Dava açtığımız tarihlerde aynı zamanda şirket ortağı adınada ödeme emirleri tebliğ edilmiştir. Şirket ortağı kendisi ile birlikte hisselerini devir ettiği şirket yetkilisinin dava açması ve ödeme emirlerini iptal ettireceği düşüncesi ile kendine gönderilen ödeme emirleri için herhangi bir dava açmamıştır.

Son durumda şirket yetkilisinin açtığı dava kabul ile sonuçlanmıştır. Bu durumda 7 gün dava açma süresini geçiren şirket ortağı kendine tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptalini isteyebilir mi?
Şirket ortağının araçları üzerindeki haciz bu aşamada kaldırılabilir mi?

Vergi dairesi diğer davanın kesinleşmemesi sebebiyle bu aşamada araçlardaki haczi kaldırmayacağını ve ödeme emirlerini iptal etmeyeceğini, durumu sonra değerlendireceğini bildirmiştir.

İİK.nun 16/son maddesinde yer alan "Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir." hükmü gereği şansızını deneyebilirsinizi. Başka bir yol aklıma gelmiyor. Saygılar...
Old 18-04-2012, 11:58   #3
av.knel

 
Varsayılan

Bu yargıtay kararı sorumun cevabı olabilir. Bu karar çerçevesinde işlem yaparsam; yine her ödeme emri için ayrı ayrı kuruma başvurup, olumsuz cevap halinde ayrı ayrı her ödeme emri için bir dava mı açmam gerekiyor?




DANIŞTAY

VERGİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU

E. 2002/610

K. 2003/319

T. 13.6.2003

• KANUNİ TEMSİLCİ SIFATINI TAŞIMAYAN ORTAK ( Kamu Alacağı Nedeniyle Ödeme Emri Tebliği - Dava Açma Süresi Geçtikten Sonra Düzeltme ve Şikayet Yoluna Gidilmesi/Mükellefte ve Matrahta Hata Bulunduğu İddiasının İncelenmesi Gereği )

• ÖDEME EMRİ ( Kamu Alacağı/Kanuni Temsilci Sıfatı Taşımayan Ortağa - Dava Açma Süresi Geçtikten Sonra Düzeltme ve Şikayet Yoluna Gidilmesi/Mükellefte ve Matrahta Hata Bulunduğu İddiasının İncelenmesi Gereği )

• DAVA AÇMA SÜRESİ GEÇTİKTEN SONRA DÜZELTME VE ŞİKAYET YOLUNA GİDİLMESİ ( Kamu Alacağı Nedeniyle Ödeme Emri Tebliği - Mükellefte ve Matrahta Hata Bulunduğu İddiasının İncelenmesi Gereği )

• MÜKELLEF VE MATRAHTA HATA BULUNDUĞU İDDİASI ( Kamu Alacağı/Kanuni Temsilci Sıfatı Taşımayan Ortağa Ödeme Emri Tebliği - Dava Açma Süresi Geçtikten Sonra Düzeltme ve Şikayet Yoluna Gidilmesi/İncelenmesi Gereği )

• DÜZELTME VE ŞİKAYET YOLUNA GİDİLMESİ ( Dava Açma Süresi Geçtikten Sonra/Kamu Alacağı Nedeniyle Ödeme Emri Tebliği - Mükellefte ve Matrahta Hata Bulunduğu İddiasının İncelenmesi Gereği )

6183/m.Mük.35

213/m.10,116,117,118,124

6762/m.540

ÖZET : Şirketten tahsil imkanı kalmadığı saptanan kamu alacağının, öncelikle kanuni temsilcilerin mal varlığından aranılması, buna rağmen tahsil edilememesi halinde, konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortaklardan tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, ilgili dönemde kanuni temsilci sıfatı taşımadığı ihtilafsız olan davacının takibata tabi tutulmasının, açık vergilendirme hatası olduğu, mükellefin şahsında ve matrahta hata yapıldığı sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın düzeltme ve şikayet başvurusuna konu yapılabilecek nitelik taşıdığı gözetilmelidir.
İstemin Özeti : ... Haddecilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin 1993 yılına ait ödenmeyen vergi borçlarının şirket malvarlığından tahsil edilememesi nedeniyle şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı dava açma süresi geçtikten sonra yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddi üzerine dava açılmıştır.
Balıkesir Vergi Mahkemesi 22.12.1999 günlü ve E: 1999/363, K: 1999/479 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116 ıncı maddesinde vergi hatasının, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması biçiminde tanımlandığı, 117 inci maddede, matrah hataları ve vergi miktarındaki hatalarla verginin mükerrer olmasının hesap hatası olarak nitelendirildiği, 118 inci maddesinde, mükellefin şahsında, mükellefiyette, mevzuda, vergilendirme veya muafiyet döneminde yapılan hataların vergilendirme hatası olarak belirlendiği, aynı Yasanın 122-124 üncü maddelerinde yer alan düzeltme şikayet yoluna başvurulabilmesi için vergilendirme işlemleri sırasında anılan yasanın 117 ve 118 inci maddelerinde tanımı yapılan bir hatanın yapılmış olması gerektiği, ödeme emirlerinin tebliği üzerine, 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesi uyarınca sadece, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı iddiaları ile sınırlı olarak yedi gün içinde vergi mahkemelerinde dava yoluna başvurulabileceği, bu husus dikkate alındığında dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların hukuki olayların değerlendirilmesi ve irdelenmesini gerektiren hukuksal bir sorun olarak ortaya çıktığı ve yorumu gerektirmesi nedeniyle hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu, düzeltme şikayet başvurusunun reddi üzerine açılan davada ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir.
Yükümlünün temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi 19.3.2002 günlü ve E: 2001/1869, K: 2002/863 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesi, Türk Ticaret Kanununun 540 ıncı maddesi ile 6183 sayılı Yasanın 35 inci maddesi hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, limited şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağının, öncelikle kanuni temsilciden ( müdürden ) aranılması gerektiği, kanuni temsilcilerden tahsil edilememesi halinde de konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlığından tahsili cihetine gidilebileceği sonucuna ulaşıldığı, dava dosyasında mevcut Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 26.8.1992 tarih ve 2846 sayılı nüshasında yayımlanmış olan ... Haddecilik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin ana sözleşmesinin "şirketin idaresi" başlıklı 8 inci maddesine göre, şirketin işleri ve muamelelerinin ortaklar kurulu tarafından seçilecek bir müdür tarafından yürütüleceği, ilk üç yıl için ...'un şirket müdürlüğüne getirildiği, şirket ana sözleşmesinin temsil başlığını taşıyan 9 uncu maddesinde ise şirketi, müdürün temsil edeceği, şirketi ilzam edecek imza ve imzaların ortaklar kurulu tarafından tespit, tescil ve ilan olunacağı düzenlemesine yer verildiği, bu durumda şirketten tahsil olanağı kalmadığı saptanan kamu alacağının, öncelikle kanuni temsilcilerin mal varlıklarından aranılması, buna rağmen tahsil edilemediği takdirde konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortakların takibe alınması gerekirken, ilgili dönemde kanuni temsilci sıfatı taşımadığı ihtilafsız olan davacının takibata tabi tutulmasına ilişkin ödeme emrinde ve bu ödeme emrine ilişkin olarak yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemde isabet görülmediği, gerekçesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan Balıkesir Vergi Mahkemesi 24.9.2002 günlü ve E: 2002/281, K: 2002/331 sayılı kararıyla, ilk kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca ısrar etmiştir.
Israr kararı yükümlü tarafından, hukuka aykırı olarak vergi istendiği, sorumlu tutulacağı kısmın, sadece koymayı taahhüt ettiği sermaye ile sınırlı olması gerektiği ileri sürülerek temyiz edilmiştir.
Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi Gülsen Bişkin'in Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı Zerrin Güngör'ün Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddi ile Vergi Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Limited şirketin, 1993 yılına ait ödenmeyen vergi borçlarının şirket mal varlığından tahsil edilememesi nedeniyle, şirket ortağı olan davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrine karşı dava açma süresi geçtikten sonra yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddi üzerine açılan davayı, uyuşmazlığın Vergi Usul Kanununda yer alan vergi hataları kapsamına girmeyen, hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı yükümlü tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 116 ncı maddesinde vergi hatası, vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmış ve bu hatalar, hesap hataları ve vergilendirme hataları başlığı altında 117 ve 118 inci maddelerde iki ayrı grup halinde düzenlenmiş, aynı Kanunun 124 üncü maddesinde de vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talebi reddolunanların şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri kurala bağlanmıştır.
Davacının düzeltme isteminin reddine dair, vergi dairesi müdürlüğünün 25.5.1999 gün ve 10392 sayılı yazısında, şirketin vergi borçlarını karşılayacak mal varlığı bulunmadığı ve dört yıldan beri faal olmadığının 15.6.1998 günlü ve 189383 sayılı haciz tutanağı ile tespit edildiği, kamu alacağının bir an önce tahsilini sağlamak amacıyla; 6183 sayılı Yasaya 4108 sayılı Yasanın 11 inci maddesi ile eklenen mükerrer 35 inci maddeye göre ortak ve sorumlular adına ödeme emri düzenlendiği belirtilmektedir.
6183 sayılı Yasanın mükerrer 35 inci maddesinin gerekçesinden, Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden bu Kanunun 10 uncu maddesi uyarınca sorumlu olan kanuni temsilcilerin, diğer amme alacaklarının ödenmesinden de bu esaslara göre sorumlu olmalarının amaçlandığı anlaşılmaktadır. 6183 sayılı Yasayla, 1 inci maddesinde sayılan vergiler dahil tüm amme alacaklarının tahsil usulü düzenlendiğinden, mükerrer 35 inci madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir görünse de, Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin özel nitelikli bir tahsil hükmü olan ikinci fıkrası zımmen veya açık olarak ilga edilmediği için vergi ve buna bağlı alacaklarda 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35 inci maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Nitekim Yasanın gerekçesinde de Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesine atıfta bulunulup, 35 inci maddenin diğer amme alacakları için getirildiği belirtilerek paralel bir düzenlemeyle bu ayrıma gidilmiştir. Bu durumda vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için 213 sayılı Yasanın 10 uncu maddesinin uygulanacağı, 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35 inci maddesinin ancak diğer amme alacakları için uygulanabileceği sonucuna varılmaktadır.
Olay tarihinde 6183 sayılı Yasanın yürürlükte olan 35 inci maddesi gereğince, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vazını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu Kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları öngörülmüştür.
Bu durum karşısında, şirketten tahsil imkanı kalmadığı saptanan kamu alacağının, öncelikle kanuni temsilcilerin mal varlığından aranılması, buna rağmen tahsil edilememesi halinde, konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortaklardan tahsili yoluna gidilmesi gerekirken, ilgili dönemde kanuni temsilci sıfatı taşımadığı ihtilafsız olan davacının takibata tabi tutulmasının, açık vergilendirme hatası olduğu, mükellefin şahsında ve matrahta hata yapıldığı sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın düzeltme ve şikayet başvurusuna konu yapılabilecek nitelik taşımadığı gerekçesiyle davanın reddi yolundaki ısrar kararı hukuka uygun görülmemiştir.
SONUÇ : Bu nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Balıkesir Vergi Mahkemesinin 24.9.2002 günlü ve E: 2002/281, K: 2002/331 sayılı ısrar kararının bozulmasına, yeniden verilecek kararda karşılanacağından yargılama giderleri yönünden hüküm kurulmasına gerek bulunmadığına 13.6.2003 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI oY :
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, bozulması istenilen ısrar kararının dayandığı hukuksal nedenler ve gerekçe karşısında yerinde ve istemin kabulünün gerektirecek nitelikte görülmediğinden karara katılmıyoruz.
danx
Old 18-04-2012, 12:04   #4
Av. Öznur Aktürk

 
Varsayılan

İİK'nun 16/son maddesinin olayda uygulanma imkanı bulunmamaktadır.
İdarenin taraf olduğu ve 6183 sayılı kanun hükümleri dairesinde cebren tahsiline girişilen amme alacaklarına ilişkin itiraz ve davalar yine 6183 sayılı AATUHK ve VUK hükümlerine göre görülür ve çözümlenir.
Adli yargıyı ilgilendiren İİK hükümlerinin uygulanması mümkün değildir.
Kaldı ki, uygulanma ihtimali olsa dahi, somut olaya uygun da değildir.
Zira şirket ortağı 7 günlük sürede Vergi Mahkemesi nezdinde "öncelikle şirketin takip edilmesi, amme alacağının şirketten tahsil edilememesi veya edilemeyeceğinin anlaşılması halinde kendisinin sorumluluğuna gidilebileceği" gerekçesiyle ödeme emrine karşı dava açabilecekken açmamış ve hakkındaki takip kesinleşmiştir.
Haliyle malvarlığı üzerine haciz konulması da son derece doğaldır.
Ödeme emirlerinin aynı aşamada şirket yetkilisine usulsüz olarak tebliğ edilmesi ve sizin buna istinaden açmış olduğunuz ödeme emrinin iptali davasını kazanmanız(karar henüz kesinleşmemiştir), şirket ortağı açısından hüküm ifade etmez ve bu aşamada kanımca hacizler kaldırılmaması da yerindedir.
Şirket ortağının Vergi Dairesine karşı dava açma hakkı mevcuttur.
Saygılarımla...
Old 18-04-2012, 16:43   #5
Hassas Terazi

 
Varsayılan Ödeme Emrinin Niteliği

Sayın Av. Knel,

gelen ödeme emrinin niteliği sorunuzdan anlaşılmıyor. Eğer ödeme emri borçlu şirkete gelmişse, kazanılan dava diğer ortak açısından da geçerli olur. Dava temyiz aşamasında kesinleşince vergi dairesi ödeme emirlerini iptal eder.

Ancak, anlatımınızdan, vergi borcunun ait olduğu dönemdeki tüm ortakların şahsına (müdür olan ve olmayan, eski ve yeni)
6183 mükerrer 35'e göre, şahsi sorumluluktan ötürü, ödeme emri tebliğ edilmiş. Ortaklar borcun ait olduğu dönemde aynı zamanda müdür ise borcun tamamından, müdürlük sıfatı yoksa hissesi nispetinde sorumlu olacaktır. Olay bu şekilde ise diğer ortak dava açmak için süreyi geçirmiş. Olayda vergi hatası diyebileceğimiz açık bir hata varsa, GİB'na şikayet yolu ile başvurarak, reddedilmesi halinde dava açabilirsiniz.
Old 19-04-2012, 17:39   #6
av.knel

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Hassas Terazi
Sayın Av. Knel,

gelen ödeme emrinin niteliği sorunuzdan anlaşılmıyor. Eğer ödeme emri borçlu şirkete gelmişse, kazanılan dava diğer ortak açısından da geçerli olur. Dava temyiz aşamasında kesinleşince vergi dairesi ödeme emirlerini iptal eder.

Ödeme emri şirket ortağına gelmiş (müdür olmayan) . Ödeme emri kdv ve cezalarla ilgili.

Alıntı:
Yazan Hassas Terazi
Ancak, anlatımınızdan, vergi borcunun ait olduğu dönemdeki tüm ortakların şahsına (müdür olan ve olmayan, eski ve yeni)
6183 mükerrer 35'e göre, şahsi sorumluluktan ötürü, ödeme emri tebliğ edilmiş. Ortaklar borcun ait olduğu dönemde aynı zamanda müdür ise borcun tamamından, müdürlük sıfatı yoksa hissesi nispetinde sorumlu olacaktır. Olay bu şekilde ise diğer ortak dava açmak için süreyi geçirmiş. Olayda vergi hatası diyebileceğimiz açık bir hata varsa, GİB'na şikayet yolu ile başvurarak, reddedilmesi halinde dava açabilirsiniz.

Evet olayı doğru anlamışsınız. Müvekkilin mali müşaviri GİB şikayetini yapmış; fakat olumsuz cevap almışlar. Karar kesinleşince değerlendirebilceklerinden bahsetmişler. Bildiğiniz üzere temyiz aşaması çok uzun sürüyor. Müvekkilin şuan araçları ve taşınmazları haczedilmiş ve temyiz sonrasında vergi dairesinin olumlu bir işlem yapacağının garantisi yok.
Redden dolayı her ödeme emri için tek tek dava mı açmak gerekir?
Tek bir davayla iptallerini isteyebilirmiyiz?
Old 19-04-2012, 21:15   #7
Hassas Terazi

 
Varsayılan dava açma

Anlatımınızdan tam olarak konuyu anlamadım..ancak ödeme emirlerini görünce konuyu tam anlamıyla anlaşılacak gibi görünüyor. Ben en iyisi sizin sorunuz cevaplayayım. Her vergi türünün her yılı için ayrı dava açacaksınız...örneğin ödeme emirleri sadece kdv den oluşuyorsa, kdv nin her ayrı yılının ödeme emirlerine toplu dava açabilirsiniz. Örneğin 2010 yılı kdv si için 12 ayrı ödeme emri varsa hepsine tek dava açabilirsiniz. 2011 yılında 5 tane kdv ödeme emri var diyelim, 2012 için de tek dava. Örneğin ayrıca bu yıllarda gelir ya da kurumlar vergisi için de ödeme emirleri varsa, bunlar için de her yıl için ayrı ayrı ve yılların her biri ve her bir vergi için tek ve ayrı dava açacaksınız.

Ancak; eğer dava açtığınız konu henüz kesinleşmemişse, derdestlikten sonra davanız reddedilebilir. GİB bunu kastetmiş sanırım...
Old 01-07-2012, 17:25   #8
Av. Gül Kadı

 
Varsayılan

Karar KesİnleŞse De BİrŞey DeĞİŞmez... Ltd. Şİrket Ortaklarinin Amme BorÇlarini DÜzenleyen 6183 S.y. 35 Maddesİ Ve 55. Maddesİ İle 58 Maddesİ Bİrlİkte DeĞerlendİrİldİĞİnde MÜvekkİlİnİz Şİrket OrtaĞi, Ödeme Emrİne Dava AÇmadiĞi İÇİn Şİrkete Koymayi TaahhÜt EttİĞİ Sermaye Oraninda Vergİ Borcunu Öder. Şİrkete RÜcu Edebİlİr. Devİr Etmekle Şİrketİn Mevcut DÖnem BorÇlarindan Orantisal Olarak BorÇludur. DİĞer Taraftan Dİyelİm Kİ DİĞer Davaniz Onandi. İdare, Yargi Kararindakİ İptal Sebebİnde BelİrttİĞİ DÜzeltmeyİ Yaparak Yenİden Ödeme Emrİ TeblİĞe Çikarir. Sİz Ödeme Emrİnİ Şeklen İptal EttİrmİŞsİnİz. Bu Durumda Şİrket Eskİ Ortaklarinin Sorumluluktan Kurtulmalari MÜmkÜn DeĞİldİr. Ayrica Malİ MÜŞavİrİn Gİb. İtİrazi GeÇersİzdİr. Ödeme Emİrlerİ Dava Konusu Edİlebİlİr Nİtelİktedİr. Vuk. 116 Ve Devam Maddelerİnde Belİrtİlen Hatalar Tarh AŞamasinda İlerİ SÜrÜlÜp Reddİ Halİnde Dava Konusu Edİlebİlİr Özellİktedİr. Tahsİl AŞamasinda Vergİ Hatalari BaŞliĞi Altindakİ DÜzenlemeden Faydalanamazsiniz.
DİĞer Taraftan Ödeme Emİrlerİ İÇİn Tek Tek Dava AÇma Konusuna Gelİnce,hukukİ Dayanak Kismina Bakin Orada 213 Sy. 10/6183 Sy. MÜkerrer 35 Maddesİne GÖre Dİyorsa Ve TÜmÜnde Ayniysa, Ayni DÖnemler Mesela 2009 Yili TÜm DÖnemsel İhbarnameler Tek Davada AÇilabİlİr. Kdv Vergİ Zİyai Ayirimi Yapilmaz. ÇÜnkÜ İŞİn Esasina DeĞİl Mİktari Bellİ Bİr Paraya "borcum Bulunmamaktadir" İddİasiyla Dava AÇacaksiniz. Ama Dİyorsaniz Kİ Ben Fazla Dava AÇmak İstİyorum, O Zaman Tek Hakİmle Bakilacak Dava Sinirina Bakacaksiniz, Özel UsulsÜzlÜk Ayri, Kdv Ayri Vergİ Zİyai Ayri Da Olabİlİr... Sİze KÜÇÜk Bİr Tavsİyede BulunacaĞim... Sİz Hukukİ Dayanak Kismina Bakin Yukarida YazdiĞim Gİbİyse Anayasal Hakki İhlal SÖz Konusudur. Ayrica MÜkerrer 35. Madde Vergİ Daİresİ Alacaklari Harİcİnde Kalan DİĞer Kamu Alacaklari İÇİn Var Olan Bİr Maddedİr. Yanİ Şİrket OrtaĞi 213 S.y. 10 Maddesİnde Sayilan KİŞİ DeĞİldİr, Hem İkİlem YapilmiŞtir, Hem De MÜkerrer 35 Vergİ AlacaĞinda Hukukİ Dayanak Olamaz. Selamlar....
Old 10-07-2012, 17:01   #9
av.knel

 
Varsayılan Danıştay onama kararı.

Konunun ve sorularımın açıklığa kavuşması için aşağıdaki linklerde bulunan Danıştay onama kararını ekliyorum.

http://b1207.hizliresim.com/z/b/9lr3x.jpg

http://b1207.hizliresim.com/z/b/9lr3k.jpg
Old 13-07-2012, 19:24   #10
Av. Gül Kadı

 
Varsayılan

Sizin yayınlamış olduğunuz karar gerekçesi çok farklı... orada açılan davanın kabul gerekçesi " Vergi Ceza İhbarnamelerinin asıl amme borçlusuna usulsüz tebliği" dir. Bu durumda; ihbarname tebliği usulsüz ise ihbarnameden sonra düzenlenen ödeme emri tabiki usulsüz olacaktır. Ancak bu dava açmakla tespit edilen bir şeydir. Sizin müvekkilin dava açma süresini kaçırmış olmasına etki etmez. Size biraz daha uzun bir yol yöntem var. Eğer şirket şimdiki yetkilisini bulup usulünce tebliğ edilmediği sabit vergi ceza ihbarnamelerinin iptali için dava açın. birinci gerekçe onanan bu davanızı ilgi tutup Usulsüz tebligatı iddia edin. İkincisi ise; 2004 yılı için vergi ceza ihbarnamelerini tebliğ etmek için zamanaşımının ortaya çıktığını bildirin. Dava dilekçenizin tebliğ tarihini ise öğrenme tarihi olarak 30 günden önce bir tarih bildirin. bu davayı ilk derece mahkemesinde kazandıktan sonra vergi dairesine hacizlerin kaldırılması için talepte bulunun. Aksine cevap verirlerse bu defa da olumsuz yazılarına karşı kazandığınız davayı ilgi tutarak asıl borcun zamanaşımına uğradığını için asıl borcun yok olması sebebiyle ödeme emirlerinin iptalini isterseniz sonuç alırsınız. saygılar...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
cevap süresinin uzatılması kararının karşı dava açma süresini uzatıp uzatmadığı yer-sub Meslektaşların Soruları 4 11-09-2011 18:15
MüdafininTemyiz Süresini Kaçırması ve Tutuklu Sanıkların Gerekçeli Kararın Kendilerine Tebliği Talebi seyyid el semavi Meslektaşların Soruları 14 25-04-2011 08:52
Davacıya yasal danışman atanması önceki dava açma süresini keser mi? ATARAS Meslektaşların Soruları 15 20-12-2010 01:04
çekte ki on günlük ibraz süresini kesen sebepler var mıdır avönder Meslektaşların Soruları 1 29-03-2007 20:05
Şirket Ortağının şirkete dava açması Av.Ender Meslektaşların Soruları 3 15-02-2007 14:55


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05623603 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.