Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

5841 sayılı yasa ile ilgili yargıtay kararı arıyorum

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 11-11-2009, 12:56   #1
Av. Hamza

 
Varsayılan 5841 sayılı yasa ile ilgili yargıtay kararı arıyorum

3402 sayılı kadastro kanunun 12/3 maddesine 5841 sayılı yasa ile eklenen hüküm ile ilgili olarak devletinde 10 yıllık hakdüşüm süresi ile bağlı olduğuna dair yargıtay kararına ihtiyacım var. gönderirseniz çok memnun olurum.

Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. (EKLENMİŞ CÜMLE RGT: 14.03.2009 RG NO: 27169 KANUN NO: 5841/2) Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır.
Old 11-11-2009, 14:09   #2
Av.Hülya Büyükoğlu

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşım,

Değişiklik 25.2.2009 da kabul edilmiş 14.3.2009 da Resmi Gazete'de yayımlanmış. Sizce Yargıtay kararı var mıdır ? Çok yeni değil mi? Ben kullandığım içtihat programında bulamadım.

İyi çalışmalar
Old 16-12-2009, 09:26   #4
Av. Hamza

 
Varsayılan yargıtay kararları

T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/7583
K. 2009/10094
T. 25.6.2009

Taraflar arasındaki kamulaştırılarak sicilden yol olarak terkin edilen taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalı adına tespit edildiği ve bu tespitin kesinleşmesi suretiyle tapuya tescil edildiğinden, davalı adına oluşan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri yönünden verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

Dava, kamulaştırılarak sicilden yol olarak terkin edilen taşınmazın kadastro tespiti sırasında davalı adına tespit edildiği ve bu tespitin kesinleşmesi suretiyle tapuya tescil edildiğinden, davalı adına oluşan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkini istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Yapılan incelemede; davalının dava konusu taşınmaza 16.11.1974 tarihinde kadastro tespitinin kesinleşmesiyle malik olduğu anlaşılmaktadır.

Dosyada bulunan delil ve belgelere göre, davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir. Davalı vekilinin temyizine gelince;

14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasına "taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır... yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır" hükmü ilave edilmiştir.

Bu nedenle kadastro tespit tutanağının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gözetilerek, açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle HUMK'nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), davalıdan peşin alınan temyize başvurma harcının Hazine'ye irad kaydedilmesine ve temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 25.06.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.


T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/9195
K. 2009/11531
T. 8.7.2009

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı Orman Yönetimi, Evcili Köyü 193 ada 22 parsel sayılı 1380 m2 yüzölçümündeki taşınmazın yörede yapılan ve 16.11.1982 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığını belirterek tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkemece, 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasanın 12. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 16.11.1982 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ile 1991 yılında yapılan ve 13.06.1991 tarihinde kesinleşen arazi kadastrosu bulunmaktadır.

Mahkemece, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa ile değişik3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi gereğince 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, mahkemenin gerekçesi dosya kapsamına uygun olmamakla birlikte karar sonucu itibariyle doğrudur. Çünkü; dava konusu taşınmaz, orman kadastro tutanaklarına göre kesinleşen orman kadastrosunun sınırları dışında kalmaktadır. Dava konusu taşınmaz, 1982 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalmış olsa idi orman kadastrosu daha önce yapılıp kesinleştiğinden ve taşınmaz orman kadastro sınırları içinde olacağından, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturacaklarından, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz ( TMY.nın 1025. md. ) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve TMY.'nın 1026. ( EMY. 934. - İsviçre 976 ) maddesi gereğince sicil hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edilebilecek ve bu halde 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağı da bulunmayacaktı. Ne var ki; somut olayda, dava konusu taşınmaz orman kadastro sınırlarının dışında kalmaktadır.

SONUÇ : Mahkemece bu gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanlış gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de, karar sonuç olarak doğru olduğundan hükmün bu gerekçelerle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 08.07.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2219
K. 2009/4031
T. 1.4.2009

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, davalılar adına kayıtlı olan çekişme konusu taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, kaydın iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalılardan bir kısmı, çekişmeli taşınmazla bir ilgilerinin olmadığını belirtip, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, çekişmeli yerin keşfen belirlenen kıyı-kenar çizgisi içerisinde kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Berna Dizdaroğulları Koç’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp, düşünüldü:

Dava, çekişmeli taşınmazın kıyı-kenar çizgisine göre kıyıda kaldığı iddiasına dayalı tapu iptal ve sicilin kütükten terkini isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; çekişme konusu taşınmazın kadastro tesbitinin 05.10.1972’ de yapıldığı, 17.01.1974 tarihinde kesinleştiği ve davanın 12.08.1986 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.

Her ne kadar nizalı taşınmazın kıyı-kenar çizgisi içinde kalan bölümü devletin hüküm ve tasarrufu altında ve kamu malı niteliğinde özel mülkiyete konu olamayacak ( Anayasanın 43. 3402 sayılı Kadastro Yasasının 16/C maddesi gereğince ) yerlerden olduğu keşfen saptanmış ise de; 25.02.2009 tarihinde kabul edilip, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasanın 2. maddesi ile 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” ve 3. maddesi ile eklenen geçici 8. maddesinin “bu kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlülük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” şeklindeki hükmü gözetildiğinde kadastro tesbitinin kesinleştiği tarih olan 17.01.1974 ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinde sözü edilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu sabittir.

Bilindiği üzere, hak düşürücü süre olumsuz dava şartlarından olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Mahkemece, davanın her aşamasında res’en gözetilmesi gerekli bir kuraldır.

Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

SONUÇ : Davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2554
K. 2009/5275
T. 30.3.2009

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı Gülsüm D. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı Maliye Hazinesi 24.7.2008 tarihli dava dilekçesi ile Banaz İlçesi Şaban Köyü Köycivarı mevkinde bulunan tapunun 1532 numarasında kayıtlı 2000 metrekare yüzölçümünde ve tarla niteliğindeki taşınmazın öncesi orman tahdidi içinde iken 6831 sayılı Yasa uyarınca ve orman kadastro komisyon kararı ile bilim ve fen bakımından orman niteliğini kaybetmesi nedeniyle 2/B uygulaması sonucu orman dışına çıkarıldığı, dava konusu taşınmazın, Hazine adına tescilinin yasal olarak zorunlu olduğu belirtilerek öncelikle 1532 sayılı parselin üçüncü şahıslara devrini önlemek için taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir konulmasına, davanın kabulü ile taşınmaz tapusunun mahallinde yapılacak keşifte tespit edilecek 2/B uygulaması sonucu orman dışına çıkarılan miktarı kadar tapusunun iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın kabulü ile yapılan keşif sonucu fen bilirkişisi Özkan Gencer'in düzenlemiş olduğu 06.10.2008 günlü bilirkişi raporundaki krokide ( B ) harfi ile gösterilen ve kırmızı ile boyalı 1000 metre karelik bölümün tapusunun iptali ile davacı Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Gülsüm Demiral tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapu iptali ile tescile ilişkindir.

Dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde orman tahdidi 03.06.1970 tarihinde ilan edilip 1971 yılında kesinleşmiştir. Daha sonra Şaban Köyü mülki sınırları içinde kalan önceden tahdidi yapılmış ve sınırlaması kesinleşmiş ormanlarda 6831 sayılı Yasanın 3302 Sayılı Yasayla değişik 2/B madde uygulama çalışması yapılarak kesinleşmiştir.

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi raporuna göre çekişmeli taşınmazın 1970 yılında kesinleşen orman kadastrosu sınırları içindeyken 2007 yılında yapılıp kesinleşen 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, 1986 yılında yapılan arazi kadastro çalışmalarında tespit dayanağı 947 tahrir numaralı vergi kaydı ile kişiler adına tespit ve tapuya tescil edildiği, Anayasa'nın 169. maddesi gereğince orman nitelikli taşınmazlar zilyetlikle kazanılamayacağından, 766 sayılı Yasanın 46 ve 3402 sayılı Yasanın 22/2 maddeleri gereğince 2. kadastronun bütün hükümleriyle sonuçsuz olduğuna ve olayda 5841 Sayılı Yasa ile değişik3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığına göre,

SONUÇ : Davalının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 30.03.2009 günü oybirliği ile karar verildi.


T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/14620
K. 2009/5101
T. 26.3.2009

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı Yerel Mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 10.07.2008 gün ve 2008/5116-10320 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde Ümmü Gencay ve ark. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Karar düzeltme dilekçesinde değinilen hususlar temyiz aşamasında da ileri sürüldüğü, Dairemiz kararı bu konulara cevap teşkil edecek nitelikte olduğu gibi, çekişmeli parselin genel kadastro sırasında gerçek kişiler adına tespit tutanağı düzenlenen 178 sayılı parsel ile 177 sayılı parselden ayrılan 261 sayılı parsel ve 1947 yılı orman kadastrosu sınırları içinde olduğu için tapulama dışı bırakılan ve ihdasen Hazine adına tescil edilen 364 sayılı parselin 2981 sayılı Yasa hükümlerine göre tevhit ve ifrazıyla oluşup, 178 sayılı parseldeki payları nedeniyle gerçek kişiler adına tescil edildiği, başka deyişle çekişmeli parselin bir bölümü için genel kadastroda kadastro tespit tutanağı düzenlenmediği, bu nedenle bölüm için 14.03.2009 günlü Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasanın 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Yasası’na eklenen Geçici 10. maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmadığı,

Çekişmeli parselin bir bolümü, genel kadastroda gerçek kişiler adına tespit tutanağı düzenlenen Kütükçü köyü 177 ve 178 sayılı parsellerin çap krokisi içindeyse de, uzman orman ve fen bilirkişiler tarafından kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ve tutanakla! ile arazi kadastrosu paftasının uygulanması sonucu dava konusu taşınmazın bu bölümünün 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, taşınmaz daha önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz ( T.M.Y. nın 1025. md. ) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y. nın 1026 ( E.M.Y. nın 934. İsviçre 976 ) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran ( inşai ) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı ( izhari ), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.'nın 1023 ( E.M.Y.931 İsviçre M.Y.974 ) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı,

Kepez Belediye meclisinin Masadağı etekleri Kütükçü ve Göçerler bölgesinde 1/5000 ölçekli 23J, 22J, 21J, 22K, 21K, paftalarında yapılan revizyon plan çalışmalarına ilişkin 20.5.1996 tarih ve 31 sayılı kararının, Antalya İdare Mahkemesi’nin 1998/74-1999/1274 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve bu iptal kararı ile çekişmeli taşınmazın ifraz edildiği 177 parselden ayrılan 261 sayılı parsel, 178 parsel ve 364 sayılı parsellerin bulunduğu yer imarsız duruma düşmüşse de, 177 sayılı parselden müfrez 261 sayılı parsel ve 178 ile 364 sayılı parsellerin, 2981 sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan imar uygulaması ve parselasyonda ifraz edilerek tapudaki sayfalarının kapatıldığı gibi çekişmeli parselin tapudaki kaydının da henüz silinmediği, bu nedenle imar ve parselasyonun iptaline ilişkin kararın sonuca etkili olmadığı, Kütükçü Köyü 177 sayılı parselden ayrılan 261 sayılı parsel, 178 sayılı parsel ve 364 sayılı parsellerin ihya edilmesi halinde, dava konusu 25570 adat 1 sayılı parselin hangi kadastro parselinden ifraz edilmişse, mahkemenin bu karının ifraz parselinin geldisi olan kadastro parseli için geçerli olacağından, kadastro parselindeki davalı payının iptalen Hazine adına tescil edilerek mahkemenin kesinleşen kararının infazının yapılacağı gözetilerek, davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, yerel mahkeme kararının onanmasına ilişkin Dairemizin kararında yasaya aykırı bir yön yoktur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle ve HYUY.nın 440. maddesinde yer alan sebeplerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı yasanın 442. maddesi uyarınca takdiren 170.00, TL. para cezası ile Harçlar Yasası gereğince 32,30. TL. red harcının düzeltme isteyenlerden alınmasına, 26.03.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/129
K. 2009/7721
T. 7.5.2009
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Belediye ve Şadiye Doğan tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Davacı Hazine 24.06.2005 tarihli dava dilekçesiyle Kütükçü Köyü ( Mahallesi ) 6698 ada 8 sayılı parselin, 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastro sınırları içerisindeyken, 1989 yılında kesinleşen 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığını, taşınmazın kesinleşen orman sınırları içinde olduğu göz önünde bulundurulmadan, davalı adına tapuya kayıt edildiğini, hukuki dayanaktan yoksun ve yolsuz tescil niteliğindeki davalı adına olan tapu kaydının iptalini ve Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın Kabulüne, çekişmeli parselin tapu kaydının iptaline ve Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Belediye ve Şadiye Doğan tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, 1947 yılında kesinleşen orman kadastro sınırları içindeyken yine 15.12.1989 tarihinde kesinleşen 3302 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan parsellerin tapu kaydının iptal ve tesciline ilişkindir.

Göçerler Köyünde dava tarihinden önce 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekipçe yapılıp 17.03.1977 tarihinde, itirazlar incelenerek sonuçları 7 numaralı komisyonca 17.02.1983 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, Yine Kütükçü Köyünde dava tarihinden önce 1946 yılında yapılıp 1947 yılında kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 7 numaralı orman kadastro komisyonuna bağlı 4 numaralı ekipçe yapılıp 24.03.1976 tarihinde, itirazlar incelenerek sonuçları 7 numaralı komisyonca 06.04.1983 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 1744 Sayılı Yasa ile değişik 6831 Sayılı Yasanın 2. madde uygulaması,

Her iki köyünde Antalya Büyük Şehir Belediyesi Sınırları içine alınmasından sonra, Antalya Merkez Beldesi sınırları içindeki ormanlarda 1988 yılında yapılıp, 15.06.1989 tarihinde ilan edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı yasa ile değişik 6831 sayılı yasanın 2/B madde uygulaması vardır.

Arsa niteliğindeki ve 261 m2 yüz ölçümündeki çekişmeli parsel, genel kadastroda 1947 yılı orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı için tapulama dışı bırakılan ve ihdasen 24.05.1985 tarihinde Antalya Belediye Başkanlığı adına tescil edilen 16856 m2 yüz ölçümündeki Kütükçü Köyü 316 sayılı parselin ifrazıyla oluşmuş, aynı parseldeki payı nedeniyle 28/261 payı Antalya Belediyesi, 247 ve 258 sayılı parsellerdeki paylan nedeniyle diğer payları da Zekiye Koç, Satı Yıldırım, Nuri Mıh, Şadiye Doğan adına tescil edilmiş Antalya Büyükşehir Belediyesi payı tashih ile Kepez Belediyesine devredilmiş yine Zekiye Koç payı tashih ile zekiye Uluçay adına kayıt edilmiştir.

Kesinleşmiş orman kadastro haritasının uygulanmasına dayalı arattırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman orman bilirkişi raporuyla, dava konusu taşınmazın, 3116 Sayılı Yasaya hükümlerine göre Göçerler Köyünde 1947 yılında yapılan orman kadastrosu sınırları içinde bırakıldığı; 1952 yılında 5653 Sayılı Yasaya ve ilgili yönetmeliğe aykırı olarak kurulan ve yine yasa ve yönetmelik hükümlerine uymadan çalışma yapan maki tefrik komisyonunca, Akdeniz makisi olarak belirlemesinin yapıldığı, 1976 yılında 1744 Sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığı belirlenip,

1 ) Ağustos 2007 tarih ve 8 sayılı Yargıtay Kararlar Dergisinde yayınlanan, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20.12.2006 gün ve 2006/14641-17945 sayılı kararında da açıklandığı gibi, makiye ayırma çalışması yapan komisyon yasa ve yönetmelik hükümlerine uygun kurulmadığı gibi, yasa ve yönetmelik hükümlerine de aykırı çalıştığı, bu nedenle yaptığı makiye aynına işlemine değer verilemeyeceği, yasa ve yönetmelik hükümlerine uyulmadan yapılan çalışma sonunda makiye ayrılan yerlerin tevzii işlemlerinin de yapılmadığı, makiye ayrılan yerlerde özel yasaları gereği oluşturulan tapu kayıtları dışındaki kayıtlar ile zilyetliğe değer verilmeyeceği,

2 ) Kepez Belediye meclisinin Masadağı etekleri Kütükçü ve Göçerler bölgesinde 1/5000 ölçekli 23J, 22J, 21J, 22K, 21K, paftalarında yapılan revizyon plan çalışmalarına ilişkin 20.5.1996 tarih ve 31 sayılı kararının, Antalya 1. İdare Mahkemesinin 1998/74-1999/1274 sayılı kararı ile iptal edilmiş ve bu iptal kararı ile çekişmeli taşınmazın ifraz edildiği, çekişmeli parselin bulunduğu yer imarsız duruma düşmüşse de, bu parsellerin ifraz edildiği parsellerin, 2981 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan imar uygulaması ve parselasyonda ifraz edilerek tapudaki sayfaları kapatıldığı gibi, çekişmeli parsellerin tapudaki kaydının da henüz silinmediği, bu nedenle imar ve parselasyonun iptaline ilişkin kararın sonuca etkili olmadığı, sayfaları kapatılan parsellerin ihya edilmesi halinde, dava konusu parsel hangi parselden ifraz edilmişse, mahkemenin bu kararı ifraz parselinin geldisi olan parsel için de geçerli olacağından, kadastro parselindeki davalılar payının iptalen Hazine adına tescil edilerek. Mahkemenin kesinleşen kararının infazının yapılacağı,

3 ) 1988 yılında Belediye tarafından idari yoldan 316 parsel sayısı ile tapu kaydı oluşturulmuşsa da, orman tahdidi içinde kalıp devlet ormanı olan taşınmazın bu niteliğini koruduğu sürece her hangi bir kurum yada kişi tarafından tapu kaydı oluşturulamayacağı, bu nedenle hiçbir yasal ve hukuki dayanağı bulunmayan, bu tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği,

4 ) Uzman orman ve fen bilirkişiler tarafından kesinleşen orman kadastrosuna ait harita ve tutanaklar ile arazi kadastrosu paftasının uygulanması sonucu dava konusu taşınmazın 1947 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı, taşınmaz daha önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan, kısmen hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 Sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz ( T.M.Y.nın 1025. md. ) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 1026 ( E.M.Y. nın 934. İsviçre 976 ) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanama olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran ( inşai ) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı ( izhari ), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y.'nın 1023 ( E.M.Y.931 İsviçre M.Y.974 ) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanamayacağı,

5 ) 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince orman rejimi dışına çıkartılan yerlerde 2981 ve 3194 Sayılı Yasa uygulaması yapılacağı konusunda hiç bir yasa hükmü bulunmadığı aksine, 3194 Sayılı İmar Yasasının 4. maddesindeki “... diğer özel yasalar ile belirlenen veya belirlenecek olan yerlerde, bu ( imar ) yasanın özel yasalara aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmü ile 2981 Sayılı Yasanın 3290 Sayılı Yasa ile değişik Geçici 2. maddesinin ( e ) bendi hükmünü iptal eden Anayasa Mahkemesinin 27.09.1995 gün ve 1995/13-51 Sayılı kararı ve H.G.K.'nun 07.12.1997 gün ve 1997/1-655-1003 Sayılı kararı ile kabul edilen “... kamu malı niteliğini kazanan bir taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak özel mülkiyete dönüştürmeye idari mercilerin, yetkileri olmadığı, başka bir anlatımla, idari mercilerin yasadan kaynaklanan bir yetkileri bulunmayan konularda aldıkları kararların yok hükmünde, buna dayanan tescilinde, M.Y.'nın 1024. ( 932. ) maddesi gereğince yolsuz tescil niteliğinde olduğu, Anayasanın 169 ve 170. maddelerindeki 2924 Sayılı Yasada ve 3402 sayılı Yasanın 16/D maddesinde özel olarak düzenlenen Devlet Ormanları ve nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerlerin özel yasalarına tabii olduğu, H.G.K'nun 24.03.1999 gün 1999/1-170-167 ve 21.02.1990 gün 1989/1-700-101 kararlarında belirtildiği gibi, aslında özel mülkiyete konu olmayan taşınmazlar her nasılsa tapuya tescil edilmiş olsa bile, bu durum taşınmazın niteliğini değiştirmeyeceğinden tescil işlemi yok hükmünde olup, bu tür taşınmazlar hakkında M.Y.'nın 1023. ( 931. ) maddesinde belirtilen iyi niyetle iktisap iddiasında bulunulamayacağı, yasalarımızın, nasıl oluşursa oluşsun, yanlış ve yolsuz tescillere dayalı olarak tapu sicilinde yapılacak değişiklikleri öngören iptal davaları görevini Adliye Mahkemelerine verdiği ( M.Y. Md. 1025. ( 933 )”, 6831 Sayılı Yasanın değişik 2 ve 2/B madde uygulaması sonucu nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların, Anayasanın 170. maddesinde belirtilen kamu hizmetinin yerine getirilmesi için 2924 Sayılı Yasa gereği Orman Bakanlığının ermine geçeceği, başka bir anlatımla, Orman Bakanlığına tahsis edilmiş sayılacağından 3402 sayılı Yasanın 17. maddesi ve yine yasalar gereği Hazineye kalan yerler olması nedeniyle, aynı yasanın 18. maddesi hükmü karşısında, orman rejimi dışına çıkarma işlemi Hazine adına yapılacağından, 2896 ve 3302 sayılı yasa ile değişik 6831 sayılı yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazların Kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilmesine olanak bulunmadığı hususları gözetilerek, Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına,

SONUÇ : Karar tarihinden sonra, 27.01.2009 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5831 Sayılı Yasanın 5. maddesiyle, 6831 Sayılı Yasaya eklenen Ek. 10. maddesi uyarınca, Orman Yasasının; 20.06.1973 tarih ve 1744 Sayılı Yasayla değişik 2. maddesi, 23.09.1983 tarihli 2896 ve 05.06.1986 tarihli 3302 Sayılı Yasalarla değişik 2. madde 1. fıkra ( B ) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceğine, yasa hükmü “orman sınırları dışına çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren” denmek suretiyle, orman dışına çıkarma tarihine kadar geriye yürütüldüğüne göre, yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere ayrı ayrı yükletilmesine, 07.05.2009 günü oybirliği ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/6108
K. 2009/6573
T. 29.5.2009

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.10.2008 gününde verilen dilekçe ile vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 19.02.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

Dava, 440 ada 3, 888 ada 1 ve 2 sayılı parsellerin tapu kaydındaki idare mahkemesi kararı ile konulan vakıf şerhinin terkini istemi ile açılmıştır.

Davalı, davanın reddini savunmuş, esasen de mevcut vakıf şerhlerinin taviz bedeli karşılığı kaldırıldığını belirtmiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı temyiz etmiştir.

5737 sayılı Vakıflar Kanunu 27.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir. Yasanın geçici 5. maddesi hükmüne göre vakıf şerhleri ile ilgili devam etmekte olan davalarda diğer kanunlarda yer alan zamanaşımı ve hak düşürücü sürelere ilişkin hükümlerin bu kanun açısından uygulanmayacağı kuralı getirildiğinden burada 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin, dolayısı ile 02.04.2004 tarihli ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararının uygulanma olanağı yoktur.

Yukarıda sözü edilen 5737 sayılı Vakıflar Kanununun 18. maddesi hükmü gereğince; miri arazilerden mukataalı hayrata tahsis edilmeyenler ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlar dışındaki icareteyn ve mukataalı vakıf şerhi bulunan gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde veya tasarrufundaki taşınmazlar taviz bedeline tabidir. Yasanın 3. maddesinde yapılan tanıma göre de, mukataalı vakıf; zemini vakfa üzerindeki yapı ve ağaçlar tasarruf edene ait olan ve kirası yıllık olarak alınan vakıf taşınmazlarını, icareteynli vakıf ise; değerine yakın peşin ücret ve ayrıca yıllık kira alınmak suretiyle süresiz olarak kiralanan vakıf taşınmazlarını ifade eder. Hal böyle olunca somut uyuşmazlığın çözümü için, kayda işlenen vakfın mukataalı veya icareteynli vakıf olup olmadığının veya miri arazilerde mukataalı hayrata tahsis edilmeyen ile aşar ve rüsumu vakfedilen taşınmazlardan bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılması gerekir.

Vakfiye kapsamındaki her taşınmazın coğrafi konumu ve hukuki durumu ayrı olacağından bu taşınmazların kadim köy, kasaba ya da şehir içindeki mülk topraklar içinde olup olmadığının keşfen incelenmesi, taşınmazın konumunun düzenlenecek paftada kadim köy ve kasaba ya da şehirlere göre haritasında işaret edilmesi, vakfın niteliği hakkında bu belirlemeden sonra görüş bildirilmesi gerekir.

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere vakıf türünün belirlenmesi ve belirlenen vakıf türüne göre çekişmeli taşınmazda vakfın bir hakkının kalıp kalmadığının, taviz bedeli ödenip ödenmeyeceğinin vakıf şerhinin doğrudan kaldırılması gerekip gerekmediğinin hiçbir kuşkuya yer bırakmadan saptanması bu tür davalarda önem kazanmaktadır.

Hal böyle olunca vakıflara ait tapu kaydı ilk tesisinden itibaren getirtilmeli, vakıf durumunu gösterir kayıtlar ve dayanılan diğer belgeler merciinden istenmeli, Vakıflar Genel Müdürlüğünden kayda işaret edilmiş vakfın türü hakkında bilgi alınmalı ve HUMK'nun 275. maddesi uyarınca yukarıdan beri sayılan ilkeleri kapsar biçimde bilirkişi görüşüne başvurularak sonucuna uygun bir hüküm kurulmalıdır.

Bütün bu açıklamalara göre mahkemece yapılması gereken iş, kayıtlara vakıf şerhinin işlenmesine dair idare mahkemesine ait dosyayı getirtmek, kayıtlara işlenen vakıf şerhinin ne olduğunu tespit etmek, tapu kaydı ve vakıfnameleri davalı idareden istemek, yukarıdaki yönteme uygun keşif yapılarak bilirkişiden vakfın türünü belirleyecek ayrıntılı ve gerekçeli rapor almak, istemi bunun sonucuna uygun olarak karara bağlamak olmalıdır.

Mahkemece bu yönler üzerinde durulmaksızın dava eksik inceleme ve araştırma sonucu kabul edildiğinden, hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.05.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/1467
K. 2009/4637
T. 19.3.2009

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Rıza E. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Kadastro sırasında Akköy Köyü 545 parsel sayılı 8.880 m2 yüz ölçümündeki taşınmaz, 285 yazım numaralı vergi kaydı uygulanarak kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 1/4'er pay itibariyle Ali ve Rukiye Koç, Fatma Güldür ve Halil İbrahim kızı Aliye adına tespit edilmiş, Rukiye ve Ali Koç'un payları satış yoluyla Rıza E.'e geçmiştir. Davacı Hazine, tapu maliklerini taraf göstererek 545 parsel sayılı taşınmazın 6831 Sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığı iddiası ile dava açmıştır. Davanın devamı sırasında tapu maliklerinden Fatma Güldür'ün dava tarihinden önce ölmüş olduğunun tespiti üzerine Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı; Fatma Güldür mirasçılarını taraf göstererek aynı iddia ile dava açmışlardır. Hazine, tapu maliklerinden Halil İbrahim kızı Aliye aleyhine açtığı davayı atiye terk etmiştir. Mahkemece dava dosyaları birleştirildikten sonra Halil İbrahim kızı Aliye aleyhine açılan davanın atiye terk edilmesine, dava konusu taşınmazın fen bilirkişi tarafından düzenlenen ek krokili raporda ( C ) ile işaretlenen 2.349,266 m2 yüz ölçümlü bölümünün tapu kaydının iptal edilerek 3/4 payının 2/B niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, 1/4 payının Halil İbrahim kızı Aliye üzerinde bırakılmasına karar verilmiş, hüküm davalılardan Rıza E. tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapu iptali ve tescil niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre 1945 yılında yapılan orman kadastrosu, 1950 yılında 5653 Sayılı Yasa hükmüne göre makiye ayırma işlemi, 1958 yılında arazi kadastrosu, 1979 yılında 1744 Sayılı Yasaya göre ilk tahdidin aplikasyonu ve 2. madde uygulaması ile 1993-1995 yılları arasında 3302 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılan 2/B uygulaması bulunmaktadır.

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman orman bilirkişi tarafından yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın ( C ve D ) ile işaretlenen bölümlerinin 3116 Sayılı Yasa hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman tahdidinde Kurtdere Devlet Ormanı sınırları içinde kaldığına, 1950 yılında 5653 sayılı yasa hükümlerine göre makiye ayrıldığına, makiye ayırma işleminin 24.12.1962 tarihli rapor ile iptal edildiğine, ( C ) ile işaretlenen bölümünün 6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığına, makiye ayrılan yerlerde özel yasalar uyarınca oluşturulan tapulara değer verileceği YİBK'nın 22.03.1996 gün 5-1 sayılı ve HGK'nun YKD'nin Ekim 2002 sayısında yayınlanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararı ile kabul edildiğine, çekişmeli taşınmaza ilişkin makiye ayırmadan sonra özel yasalar uyarınca oluşturulan tapu kaydı bulunmadığına, kaldı ki taşınmazın % 30 eğimli olduğuna, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıdığı, güney tarafından meşe, arbutus ve akçakesme vb. orman bitki örtüsü bulunduğu anlaşıldığına, 6831 sayılı Yasanın 1/j bendinin karşı kavramından funda veya makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerin orman sayılacağına, bilimsel olarak da % 12'den fazla eğimli makilik sahaların orman ve toprak muhafaza karakteri taşıması nedeniyle muhafaza ( koruma ) makisi yani orman sayılması gerektiğine, bu nitelikteki taşınmazların 5653 sayılı Yasa hükümlerine göre makiye ayrılamayacağına, ayrılmış olsa bile yasal dayanağı bulunmadığından yok hükmünde sayılacağına, orman niteliğim koruyan muhafaza ( koruma ) makilik alanlarda 22.03.1996 gün ve 1993/5-1 sayılı İnançları Birleştirme Kararının ve HGK'nun YKD'nin Ekim 2002 sayısında yapılanan 27.02.2002 gün ve 2002/1-19/97 sayılı kararının uygulama yerinin bulunmadığına Rıza E.'in tutunduğu Yalova Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001/384-725 sayılı kararının çekişmeli taşınmazın beyanlar hanesindeki orman şerhinin silinmesine yönelik olup her iki davanın tarafları ve konusu aynı olmakla birlikte dava sebeplen farklı olduğundan HYUY 'nın 237. maddesi uyarınca kesin hüküm oluşturmayacağına, kaldı ki Yalova Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001/384-725 sayılı kararına ait Dairenin 19.03.2002 gün 2002/187-2455 sayılı onama kararında “davanın şerhe yönelik olup Hazine tarafından her zaman tapu iptali davacı açılabileceği” belirtilmiş olduğuna, çekişmeli taşınmaz daha önce yapılan orman kadastro sınırlar. içinde olduğu halde arazi kadastro ekiplerinin bu durumu göz önünde bulundurmadan hata ile ikinci kadastro yapıp yolsuz olarak sicil oluşturmuşsa da, 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddesi hükmüne göre ikinci kadastronun bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve TMY'nın 1026 ( E.MY'nın 934. İsviçre M.Y. 976 ) maddesi gereğince tapunun hiçbir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan bir sicil kaydının davalıya hiçbir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran ( inşai ) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran açıklayıcı ( ihzarı ) başka bir anlatımla sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda TMY'nın 1023. ( E.MY'nın 931. İsviçre M.Y. 974 ) maddesindeki “iyi niyetle edinme” kuralının da uygulanmayacağı belirlenerek;

SONUÇ : Kaydın iptaline karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, 19.03.2009 günü oybirliği ile karar verildi.

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
(Yargıtay Kararı-3201 sayılı yasa-ödenen maaşların geri talebi Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 2 17-11-2009 15:35
tck 248/1-2 ile ilgili yargıtay kararı arıyorum yasamatesi87 Meslektaşların Soruları 5 19-10-2009 22:20
2/B ile ilgili yargıtay kararı arıyorum av.bengü bulut Meslektaşların Soruları 9 29-05-2009 01:11
TMK 893./3madde ile ilgili Yargıtay Kararı arıyorum. Av.Seven Meslektaşların Soruları 2 20-02-2009 17:08
Yargıtay Kararı arıyorum/ 556 Sayılı KHK Av. Harun O Meslektaşların Soruları 1 07-12-2007 17:47


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08227611 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.