Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Anlaşmalı Boşanma

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 03-09-2009, 13:49   #1
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan Anlaşmalı Boşanma

Merhaba,anlaşmalı boşanma davası açmadan önce müvekkil noterde davalı anlaşmalı boşanmayı kabul etmesi takdirde satıldığında evin bedelinin yarısını kendisine vereceğim diye belirtip sözleşme imzalasalar bu geçerli olu mu?
Bunu protokolde belirtebilir miyim?Şartlı olduğu için protokolde yer alamaz diye düşündüm.

Teşekkür ediyorum.Saygılarımla
Old 03-09-2009, 14:23   #2
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Özlem PEKSÜSLÜ
Merhaba,anlaşmalı boşanma davası açmadan önce müvekkil noterde davalı anlaşmalı boşanmayı kabul etmesi takdirde satıldığında evin bedelinin yarısını kendisine vereceğim diye belirtip sözleşme imzalasalar bu geçerli olu mu?
Bunu protokolde belirtebilir miyim?Şartlı olduğu için protokolde yer alamaz diye düşündüm.

Teşekkür ediyorum.Saygılarımla

Sayın Peksüslü;

Anlaşmalı boşanma protokolü, imzalandıktan ve mahkemeye sunulduktan sonra (ve tabi ki karar kesinleştiğinde) hüküm ifade edeceğinden protokole böyle bir şart koymanız lüzumsuzlaşacaktır, diye düşünüyorum.

Çünkü; karşı tarafın anlaşmalı boşanmaya yanaşmaması durumunda protkol zaten hüküm ifade etmeyecektir. Ayrıca "anlaşmalı boşanmayı kabul etmesi" şartına bağlamanıza gerek olmadığını düşünüyorum.

Ya da "şart"'tan kastınız "ev satılırsa" şartı ise bunun sonuca etkili olduğunu düşünmüyorum.

Saygılarımla
Old 03-09-2009, 15:23   #3
Av.Özgür KARABULUT

 
Varsayılan

Bu kararı bir inceler misiniz?

Alıntı:
T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2004/7471
Karar: 2004/7735
Karar Tarihi: 24.06.2004

ÖZET: Dava, boşanmayı temin amacıyla düzenlenen belgeye dayalı olarak temlik edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davalı kadının boşanma davası açarak sözü edilen belge gereğini yerine getirdiği, iptal davacısı kocanın davayı devam etme olanağı varken kendi iradesi ile davanın takipsiz bırakılmasına rıza gösterdiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davacı tarafından yapılan temlikin iradi olduğu, iradeyi ve koşulları bozucu davalıdan kaynaklanan bir nedenin söz konusu olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekir.

(1086 S. K. m. 428)

Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, 193 ada 6 parsel s. taşınmazdaki 19 no.lu bağımsız bölümü boşanma davasındaki protokol gereğince davalıya bağışladığını, boşanma gerçekleşmediği için protokolün hükümsüz kaldığını ileri sürerek tapu iptal tescil isteğinde bulunmuştur.

Davalı, boşanma davasının davalının beyanı sebebiyle gerçekleşmediğini taşınmazın protokole göre değil rızaen devredildiğini bildirip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava konusu taşınmazın protokol gereği davalıya devredildiği, protokolün şartı olan boşanmanın gerçekleşmediği, davalının haksız iktisap sebebiyle mal edinen durumunda bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sadettin Akyol'un raporu okundu, düşüncesi alındı.

Dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, boşanmayı temin amacıyla düzenlenen belgeye dayalı olarak temlik edilen taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, yanların halen evlilik birliğinin devam ettiği, davacının imzasını taşımayan davalının imzası bulunan 31.7.2001 günlü protokol başlıklı belgede, çekişmeye konu taşınmaza ait kooperatif payının davalı kadına, davacı koca aleyhine boşanma davası açılması amacıyla devredildiği ve davalı kadının adına tapu kaydının oluştuğu anlaşılmaktadır. Öte yandan Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.9.2002 tarih ve 2001/26 esas 2002/533 karar s. boşanma davası dosyasının incelenmesinden, boşanma davasının 31.7.2001 gününde davalı kadın tarafından açıldığı, 22.11.2001 günlü oturumda iptal davacısı kocanın <Ben davacı ile çocuklarımla birlikte İzmit'te oturmak istemiyorum. İl dışında çocuklarımla birlikte oturarak evliliği yürütmek istiyorum> dediği, 6.3.2002 günlü oturuma tarafların gelmemesi sebebiyle davanın işlemden kaldırıldığı, yukarda gün ve numarası yazılı karar ile de davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği görülmektedir.

Bu halde davalı kadının boşanma davası açarak sözü edilen belge gereğini yerine getirdiği, iptal davacısı kocanın davayı devam etme olanağı varken kendi iradesi ile davanın takipsiz bırakılmasına rıza gösterdiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca davacı tarafından yapılan temlikin iradi olduğu, iradeyi ve koşulları bozucu davalıdan kaynaklanan bir nedenin söz konusu olmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü yönünde hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan sebeplerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.06.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Davalı Filiz Güney tarafından eşi davacı Gürcan Güney aleyhine Kocaeli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/726 E. s. dosyasında açılan boşanma davasında davacı kadın eşi ile boşanma konusunda anlaştıklarını bu boşanma sebebi ile maddi ve manevi davalıdan hiçbir isteminin bulunmadığını belirterek boşanma isteminde bulunmuş ve davanın açıldığı tarih de eşi ile boşanmanın feri hükümleri ile ilgili bir protokol düzenlemiştir. Bu protokolde her ne kadar yalnızca boşanma davasının davacısı olan kadının imzası bulunmakta ise de karşı taraf da bu protokolü kabul ettiğinden ve tapu iptal tescil davasını bu protokole dayandırdığından söz konusu protokolün taraflarca düzenlendiğinin kabulü gerekmektedir. Taraflar boşanma davasının ilk celsesine gelmişler davalının tekrar anlaşabilecekleri hususundaki beyanı üzerine duruşma başka bir güne ertelenmiş o tarih de taraflar takip etmediklerinden müracaata bırakılmış ve 18.9.2002 gününde de açılmamış sayılmasına karar verilmiş böylelikle anlaşmaya dayalı olarak açılan boşanma davasında esasla ilgili karar verilmemiş tarafların evlilik birliği devam etmiştir.

Boşanma davasının davalısı olan koca boşanmanın gerçekleşmesi amacı ile yapılan protokole göre kooperatif hissesini eşine ve çocuklarına devretmeği kabul etmiş ve devri eşi adına gerçekleştirmiş daha sonra da kooperatif hisse devri kat irtifakı kurulup ferdileştirmeye geçildikten sonra davalı eş adına tapuya tescil edilmiştir. Bu davada davacı boşanma amacı ile davalıya kooperatif hissesini devrettiğini ancak boşanmanın gerçekleşmediğini böylelikle hisse devrinin kanuni dayanağı kalmadığından buna dayalı olarak yapılan tapudaki tescil işleminin de yolsuz tescil durumuna düştüğünü belirterek tapu iptal ve tescil isteminde bulunmaktadır. Davalı vekili yapılan protokole karşı çıkmamakta ancak hisse devrinin bu protokolle bir ilgisinin bulunmadığını savunmaktadır. Taraflarca itiraza uğramayan protokolde niza konusu kooperatif hissesinin davalı kadına devredileceği belirtildiğine ve hisse devri de bu protokolden sonra yapıldığına göre devir nedeninin protokol olmayıp başka bir sebeple yapıldığının ispat yükümlülüğü davalıya aittir. Davalı bu konuda hiçbir delil ibraz etmediğinden devir nedeninin protokol olduğunun kabulü gerekir. Zaten devrin bu protokole göre yapıldığı gerek mahkemenin gerekse sayın Daire çoğunluk görüşünün de kabulündedir.

Anlaşmalı boşanmanın feri hükümleri olarak düzenlenen protokol gereği kooperatif hissesi davalıya devredilmiş ise de boşanma gerçekleşmediğinden hisse devri sebepsiz kalmış olup buna dayalı olarak yapılan tescil de yolsuz tescil durumuna düşmüştür, kaldı ki anlaşmalı boşanmanın feri hükümleri ile ilgili protokolün geçerli olabilmesi hakim onayına bağlıdır, böle bir onay bulunmadığından zaten bu protokole göre yapılan devir işlemi geçersizdir.

Dairenin sayın çoğunluğu isteseydi davacının, davalı olduğu boşanma davasını eşinin takip etmemesine karşın kendisi takip edip sonuçlandırabileceğini, bunu yapmamakla davanın takipsiz bırakılmasına onay verdiğini, bu sebeple tapunun iptalini isteyemeyeceğini kabul etmektedirler, öncelikle belirtmek gerekir ki anlaşmalı boşanmada taraflardan birisinin davayı takip etmesi sonuca etkili değildir, çünkü anlaşmalı boşanmanın gerçekleşebilmesi için her iki tarafın mahkemede bizzat hazır bulunup anlaşmalı boşanma konusunda açık beyanda bulunmaları gerekmektedir, boşanma davasının davalısı olan kocanın tek başına davayı takip etmesi sonuç doğurmayacağından davanın boşanma ile sonuçlanmamasından kocayı sorumlu tutmak mümkün değildir, kaldı ki her ne nedenle olursa olsun anlaşmalı boşanmanın gerçekleşmemesi halinde bu amaçla verilen şeyin veren kişiye döndürülmesi en azından sebepsiz zenginleşme sebebi ile gerekmektedir.

Sonuç olarak nizalı taşınmazın anlaşmalı boşanmanın eki olan protokol sebebi ile davalıya geçtiği protokol hakim tarafından onaylanmadığı gibi boşanmanın da gerçekleşmediği böylelikle tapudaki tescil yolsuz tescil durumuna düştüğünden yerel mahkemenin davanın kabulü yolunda vermiş olduğu kararın onanması görüşündeyim. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 04-09-2009, 13:14   #4
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2000/10748
Karar: 2000/12926
Karar Tarihi: 26.10.2000
ÖZET : Taraflar arasında anlaşmalı boşanma söz konusuysa boşanma üzerinde hiçbir çelişki ve tartışma anlaşmazlıklarının olmaması gerekmektedir.bu nedenle koca üzerinde bulunan tapulu taşınmazın diğer eş adına tescili mahkemece gözetilmeden hüküm verilmesi hukuka aykırıdır.Ayrıca.Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca, mahkeme kararında taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar, şüphe ve tereddüte yer bırakmaması gerekir.bu nedenle taraflar arasında anlaşmazlık çıkmaması gerekmektedir.mahkemenin bunu göz ardı ederek karar vermesi yasaysa aykırıdır.


(1086 S. K. m. 388/son) (743 S. K. m. 134/3)
Dava: Taraflar aras
ındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taşınmaz yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 388/son maddesi; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yükletilen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır.
Medeni Kanunun 134/3. maddesinde ifadesini bulan anlaşmalı boşanma halinde de eşlerin anlaştıkları her konuda infazda karışıklık yaratmayacak şekilde hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, kocanın eşine vermeyi kabul ettiği 4 nolu taşınmazın tapusunun istenilmesi, taşınmazın koca adına olan kaydı iptal edilip kadın adına tapuya tescil edilmesi gerekir. Bu husus üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 26.10.2000 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve
İçtihat Programları

Şartlı bir maddenin olmaması gerektiğini düşünüyorum.Evi satınca 50.000,00 TL verilecek dersek bu mümkün olübilir mi?

Bilgi ve görüşlerinizi paylaşırsanız sevinirim.
Old 04-09-2009, 13:18   #5
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 1995/10640
Karar: 1995/11879
Karar Tarihi: 09.11.1995
ÖZET: Anlaşmalı boşanmada anlaşmada yer alan edimlerin ifasına imkan veren eda hükmünü taşıyan karar verilmelidir.
(743 S. K. m. 134)
Dava: Taraflar aras
ındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Anlaşmalı boşanma taraflar arasındaki tüm uyuşmazlıkları halledecek nitelikte olmalı ve hüküm buna göre kurulmalıdır.

Bu nedenle tarafların anlaştıkları seksen milyon lira konusunda da sadece anlaşmanın onanması ile yetinilmeyip eda hükmü taşıyan infazı kabil hüküm kurulmalıdır. Bu yön gözetilmeden hüküm tesisi doğru görülmemiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple, BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine mahal olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 9.11.1995 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 04-09-2009, 13:32   #6
Av.Özlem PEKSÜSLÜ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/3511
Karar: 2003/4414
Karar Tarihi: 30.09.2003
ÖZET : Taraflar arasında düzenlenen sulh anlaşmasının şarta bağlı olduğu görülmüştür. Sulh anlaşmasının şarta bağlı olarak yapılmış olması halinde, mahkemenin böyle bir sulh anlaşmasına dayanarak esas hakkında karar vermesi imkansızdır. Çünkü şarta bağlı hüküm verilemez. Yanlar aralarında vaki sulh uyarınca hüküm kurulmasını talep etmişlerdir. Mahkemece tespit edilen hadiseye hukuk kaideleri tatbik edilerek HUMK.nun 388 ve 389. maddeleri dikkate alınarak her türlü tereddütten uzak uyuşmazlığın esasını çözen şekilde infazı kabil hüküm verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına sözleri ile verilen karar bozulmalıdır.
(1086 S. K. m. 388, 389)
Dava: Yukar
ıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
Karar: Davacı vekili Avukat Ö dava dilekçesinde yanlar arasında düzenlenmiş 7.5.1999 ve 25.9.2000 günlü sözleşmelerin, davalı tarafından tek taraflı olarak feshinin haksız olduğunun tespitine, anılan sözleşmelerin 5. maddesinde kararlaştırılan 25.000.000.000 TL.nın feshin bildirim tarihi 3.6.2002 gününden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, birleştirilen 2002/694 esas sayılı dava dosyasında 31.12.2001 günü itibariyle düzenlenen 3. hakediş raporu uyarınca, gerçekleşmiş olan 140.262.000.000 TL. alacağın 28.5.2002 tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yapılmış olan eserin dava tarihi itibariyle taraflar arasında düzenlenmiş olan sözleşmelerde belirlenen koşullar gözönünde tutularak kesin hesabın çıkartılarak sonuç olarak alacağın tespitine fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili avukat M savunmasında davacı yanın kesinleşmiş bir alacağı olmadığını, isteminin yasal dayanağının bulunmadığını, davacı tarafından yaptırılan tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun da gerçeği yansıtmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Dava haksız fesih nedeniyle maddi giderim istemine ilişkindir.
Yargılama sürecinde yanlar arasında dava dışı 12.12.2002 günlü sulh sözleşmesi düzenlenmiştir. Dosyaya sunulmuştur. 14.3.2003 günlü oturum sırasında taraf vekilleri sözleşme kapsamını aynen benimsediklerini açıklayarak uyuşmazlığın esasını çözecek şekilde karar verilmesini istemişlerdir. Mahkemece yapılan anlaşma dikkate alınarak bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına şeklinde karar verilmiştir.
Davalı yanın temyizi üzerine yapılan incelemede taraflar arasında düzenlenen sulh anlaşmasının şarta bağlı olduğu görülmüştür. Sulh anlaşmasının şarta bağlı olarak yapılmış olması halinde, mahkemenin böyle bir sulh anlaşmasına dayanarak esas hakkında karar vermesi imkansızdır. Çünkü şarta bağlı hüküm verilemez. Yanlar aralarında vaki sulh uyarınca hüküm kurulmasını talep etmişlerdir. Mahkemece tespit edilen hadiseye hukuk kaideleri tatbik edilerek HUMK.nun 388 ve 389. maddeleri dikkate alınarak her türlü tereddütten uzak uyuşmazlığın esasını çözen şekilde infazı kabil hüküm verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına sözleri ile verilen karar bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 30.9.2003 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve
İçtihat Programları
Old 09-09-2009, 13:39   #7
Av.Şenol Saltık

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşım,

Boşanma protokolü sözleşme serbestisi prensibine bağlı olarak her türlü hüküm ve uygulamayı içerebilir. Ancak Kanun gereğince, bu şartın kanuna, ahlaka aykırı veya uygulanması imkansız bir hüküm olmaması gerekmketedir. Olayımızda taraflar ev satıldığı takdirde birbirlerine pay vermeyi düşünmektedirler. Boşanma ve malların paylaşımını ayrı ayrı değerlendirmek gerekmektedir. Neticede boşanma şartları oluştuğuna göre taraflar evin satılmasını beklemek zorunda değildir. Hukuk çerçesinde bu işin bir çözümü olması gerekmektedir. Aksi takdirde malların paylaşımı boşanma iradesinin önüne geçmiş olacaktır. Bu düşüncelerden hareketle, boşanma protokolüne talebinizi doğrultusunda hüküm ekleyebileceğinizi düşünüyorum. İşlemi noterden yapmanız tekrardan ibaret olacak ve ayrıca gereksiz harç maliyeti doğuracaktır. Bu sebeple, protokolde belirtmeniz yeterlidir. Fakat burada asıl önemlisi protokol imzalandıktan sonra karşı tarafın evi satmaya yanaşmaması halinde sorun yaşanabilir. Neticede evi satması kanuni bir zorunluluk değildir. Karşı taraf evin satışında yarı bedelini size vermeyi kabul ediyorsa evin 1/2 hissesini size devretmesi için protokole madde ekleyin ve Mahkeme kararı neticesinde tapu tescilini yapın, bu durumda riskleri en aza indirmiş olacaksınız...

İyi Çalışmalar
Old 09-09-2009, 14:54   #8
Av.Özlem Ay Bilgin

 
Varsayılan

Sayın Meslektaşlarım,
Kısa bir süre önce ben de, tapuda devir hükmü içeren bir protokole dayalı, anlaşmalı bir boşanma davası açtım. Davalı müvekkilim ile yarı yarıya hissedar olduğu bir dairenin malik olduğu kısmını müşterek çocuklar adına devir hükmü içeren bir protokol imzalamıştı. Ancak hakim infaz kabiliyeti olmadığı gerekçesiyle, uygulamada sıkıntı olmaması için, tapuda devir ve tescil işlemlerini duruşmadan önce bitirip, tapu kaydını dosyaya ibraz etmemizi istedi. Ancak tapu dairesi, davalının halen çocukların velisi olması sebebiyle, alıcı olarak müvekkilim ile müşterek imzaların gerektiğinden, aynı zamanda diğer yandan da satıcı olacağı gerekçesiyle, iki taraflı bir akit oluşamayacağından bahisle işlem yapmayı reddetti. Bunun üzerine, biz de bu işlemleri hükmün kesinleşmeden sonraya bırakmak zorunda kaldık, davalı bize ayrıca teminat senedi verdi. Ancak hükümde bu hususla ilgili hiç bir karar verilmedi. Ben sehven yazılmadığı düşüncesiyle kalemi arayıp bu durumu bildirdim, ancak hakimin infaz kabiliyeti olmaması sebebiyle, bu hususları özellikle hükme geçirmediğini söylediler. Elimde teminat senedi bulunması sebebiyle temyiz etmedim, ama şimdi bu soruyu okuyunca uygulamadaki bu sıkıntıya dikkat çekmek istedim. Ayrıca, örnek olarak verilen Yargıtay içtihatlarından yanlış anlmadıysam, hakimin infaz kabiliyeti bulunmadığı yönündeki beyanı da yanlış büyük ihtimalle.
Ancak, benim de soruyu soran meslektaşıma tavsiyem,protokolde dairenin bedelinin yarısı kadar bir tazminat belirlemek ya da mümkün olabilirse yarısının müvekkili adına tescili yönünde bir hüküm koydurmak
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
şiddetli geçimsizlik nedeni ile açılan boşanma davasının anlaşmalı boşanma olması? caner87 Meslektaşların Soruları 9 23-03-2008 23:01
Boşanma - Kesin Süre İhlali - Duruşmada Anlaşmalı Boşanma Av.METİN Meslektaşların Soruları 13 21-02-2008 20:46
Anlaşmalı Boşanma Konuk Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 12 03-04-2007 18:40
Anlaşmalı Boşanma güzin Hukuk Soruları Arşivi 4 05-03-2007 17:26
Anlaşmalı Boşanma CANOLA Hukuk Soruları Arşivi 1 25-09-2003 16:33


THS Sunucusu bu sayfayı 0,08535910 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.