Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

çekin yetkisiz temsilci tarafından imzalanmış olması

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-01-2010, 00:45   #1
Av.meric

 
Varsayılan çekin yetkisiz temsilci tarafından imzalanmış olması

Müvekkilim ortağı ve birlikte imza yetkilisi olduğu firma adına bir çek imzalıyor ve çeki diğer şirket yetkilisininde imzalaması için işyerinde bırakıyor. Ancak ortağı kötü niyetli olarak çeki kendisi imzalamadan alacaklıya veriyor. Bu arada Çekin verildiği tarih 2009 ocak vade tarihi haziran 2009. Müvekkil şubat ayında kendi payını devrederek ortaklıktan ayrılıyor. diğer ortak ise çekin vade tarihinden 1 hafta önce çeklerinin rızası hilafına elinden çıktığı gerekçesiyle çekten cayma hakkını kullanıyor. Alacaklı çeki bankaya ibraz ettiğinde ödeme alamıyor ve şirkete karşı icra takibi başlatıyor. Müvekkilin eski ortağı takibe şirket yetkilisi olarak itiraz ediyor ve imza inkarı davası açarak bu davayı kazanıyor. İmza inkarı davasında müvekkilimn imza örnekleri alınıyor ve imzanın ona ait olduğuna gerekçeli kararda yer veriliyor. Bu arada alacaklılar aynı zamanda karşılıksız çek şikayetinde bulunuyorlar ve sanık olarak müvekkil yargılanıyor. fakat savcılığa ve mahkemeye banka tarafından müvekkilin ev adresinin bildirilmiş olmasına rağmen (10 yıllık ikametgah adresi) bütün tebligatlar ayrıldığı eski şirketine yapılmış ve müvekkil hakkında mahkumiyet çıktığını tesadüfen öğreniyor. Bu durumda ne gibi işlemler yapmamı tavsiye edersiniz. Görüldüğü üzere durum çok karışık ve müvekkilim mağdur durumda. Aynı zamanda alacaklı müvekkile yetkisiz temsilci olmasından dolayı icra takibide başlattı. Biz bu takibe itiraz ettik. Ama sonraki aşamaları tam olarak kestiremiyorum. Ayrıca çek mahkumiyeti ile ilgili de şu noktada ne yapılabilir. Yardımlarınız için şimdiden teşekkürler.
Old 05-01-2010, 10:33   #2
gursan

 
Varsayılan

Mahkumiyet cezasının kesinleşip kesinleşmediği belirtilmemiş. Kesinleşmiş ise; CMK 311. maddesi gereğince YARGILAMANIN YENİLENMESİ istenmelidir. Keşideci şirketin temsil ve ilzamı MÜŞTEREK imza ile gerçekleşebileceğine ve bu durum TİCARET SİCİL KAYITLARI İLE isbatlanabileceğine göre, suç konusu çek üzerinde TEK imza bulunması karşısında HUKUKEN GEÇERLİ BİR ÇEKİN VARLIĞI KABUL EDİLEMEYECEĞİNDEN. yargılamanın iadesi yolu ile sonuç alınabileceği düşüncesindeyim. Yargılamanın iadesi yoluna başvururken CEZANIN İNFAZININ ERTELENMESİ de talep edilmelidir.
Saygılarımla.
Old 05-01-2010, 10:54   #3
Av.meric

 
Varsayılan

Evet yargılamanın iadesini talep edicem zaten. Özelliklede müvekkile ev adresi yerine eski iş adresine tebligat yapıldığı geekçesiyle. Ancak icra takibi konusunda ne yapılabilir bilmiyorum TTK uyarınca yetkisiz temsilci çek imzalıyorsa bundan şahsen sorumlu oluyo...
Old 05-01-2010, 11:55   #4
Av.meric

 
Varsayılan

arkadaşlar öneride bulunacak kimse yokmu? Olay gerçekten karışık ve aleyhte farkındaym ama sizlerinde yorumlarını alarak müvekkile yardımcı olmak istiyorum. Çünkü tamamen planlı ve kötü niyetli eylemlerin neticesinde hiç suçu olmadığı halde sonuçlarına katlanmak zorunda kalıcak.
Old 05-01-2010, 11:55   #5
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 2004/8668
Karar: 2004/9548
Karar Tarihi: 28.09.2004

3167 SAYILI YASAYA AYKIRI DAVRANMAK SUÇU - ÇİFT İMZA ŞARTI - SUÇA KONU ÇEKİN KOOPERATİF BAŞKANI SANIK TARAFINDAN TEK İMZA İLE KEŞİDE EDİLDİĞİ - ATILI SUÇUN YASAL UNSURLARININ OLUŞMADIĞININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Suça konu çekin kooperatif başkanı sanık tarafından tek imza ile keşide edildiğinin anlaşılması karşısında karşılıksız çek keşide etme suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmelidir.

(3167 S. K. m. 16)

Dava: 3167 sayılı Yasa'ya aykırı davranmak suçundan sanık Mustafa Kadız'ın yapılan yargılaması sonucunda, hükümlülüğüne ilişkin Pendik 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 22.09.2003 tarih ve 2002/275 esas, 2003/695 karar sayılı hükmün süresi içerisinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının bozma isteyen tebliğnamesi ile 04.05.2004 tarihinde daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü.

Karar: Dosya içerisinde mevcut yetki belgesine göre, hesap sahibi SS Renktaş Toplu Konut Yapı Kooperatifinin, kooperatif bakanı veya ikinci başkanlarından birinin imzasıyla birinci derecede olmak üzere herhangi bir yönetim kurulu üyesinin imzasıyla toplam iki imza ile temsil edileceğinin belirtildiği halde suça konu çekin kooperatif başkanı sanık tarafından tek imza ile keşide edildiğinin anlaşılması karşısında, 3167 sayılı Yasa'nın 16/1. maddesinde düzenlenen karşılıksız çek keşide etme suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı nazara alınmadan yazılı şekilde hüküm tesisi;

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş,sanık vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA, 28.09.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-01-2010, 11:56   #6
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 2004/618
Karar: 2004/2540
Karar Tarihi: 08.03.2004

ÇEK KANUNUNA AYKIRILIK - KARŞILIKSIZ ÇEK - YETKİSİZ KİŞİNİN KEŞİDESİ

ÖZET: Somut olayda şirket yönetim kurulu başkanı sanığa, isimleri yazılı yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin imzası ile birlikte müştereken çek keşide etme yetkisi verilmiştir . Suça konu çekin ise tek imza ile sanık tarafından keşide edildiğinin anlaşılması karşısında; karşılıksız çek keşide etmek suçunun oluşmadığı ancak, sanığın eyleminin diğer unsurları gerçekleştiği takdirde dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekir.

(3167 S. K. m. 16) (765 S. K. m. 503)

3167 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık Ömer'in yapılan yargılanması sonunda; Hükümlülüğüne dair DENİZLİ 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 15.07.2003 gün ve 2000/873 esas, 2000/496 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen tebliğnamesi ile 20.01.2004 tarihinde daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:

1-Suça konu çekin T...Tarım Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına bankadaki hesaptan keşide edilmiş olduğu, dosyada bulunan Denizli 3.Noterliği tarafından düzenlemiş 31.8.2000 günlü ve 32113 Yevmiye Nolu imza sirkülerinde şirket yönetim kurulu başkanı sanık Ömer'e isimleri yazılı yönetim kurulu üyelerinden herhangi birisinin imzası ile birlikte müştereken çek keşide etme yetkisi verildiği, suça konu çekin ise tek imza ile sanık tarafından keşide edildiğinin anlaşılması karşısında; karşılıksız çek keşide etmek suçunun oluşmadığı ancak, sanığın eyleminin diğer unsurları gerçekleştiği takdirde dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağı tartışıldıktan sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiğinin düşünülmemesi,

2-Kabule göre de;

4814 sayılı Yasa ile değişik 3l67 sayılı Yasanın l6/3.maddesi uyarınca çek keşide etmeden yasaklama kararı verilemeyeceğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanık vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 08.03.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 1999/7590
Karar: 1999/8214
Karar Tarihi: 14.06.1999

3167 SAYILI KANUNA AYKIRILIK SUÇU - SANIĞIN KEŞİDE TARİHİNDE SÖZÜ EDİLEN HESAPTAN MÜNFERİDEN ÇEK KEŞİDE ETME YETKİSİNİN OLUP OLMADIĞININ SAPTANMASI GEREĞİ

ÖZET: Sanığın keşide tarihinde sözü edilen hesaptan münferiden çek keşide etme yetkisine sahip olup olmadığının saptanması gerekir.

(3167 S. K. m. 16)

Dava: 3167 sayılı Kanuna aykırılıktan sanık Asım .......in yapılan yargılanması sonunda; hükümlülüğüne dair İstanbul 7. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 26.5.1998 gün ve 1996/1421 esas 1998/628 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığının bozma isteyen tebliğnamesi ile 03.06.1999 tarihinde daireye gönderilmekle incelenip gereği düşünüldü:

Karar: Sanık hakkındaki sabıka belgesi araştırılarak tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağının tartışılmaması karşı temyiz olmadığından bozma sebebi sayılmamıştır. Sanığın, suça konu çekin bankadaki hesabından keşide edildiği ....... Televizyon ve Radyo İletişim Şirketini Kenan ve Zekeriya'dan her hangi birisi ile müştereken temsil ve ilzama yetkili bulunduğunun dosyada mevcut Trabzon Ticaret Sicili memurluğunun 1.4.1994 tarihli sicil tasdiknamesi örneği ve Trabzon 1. Noterliğince düzenlenmiş 15.8.1996 tarihli vekaletname örneğinden anlaşıldığı cihetle keşide tarihinde sözü edilen hesaptan münferiden çek keşide etme yetkisinin sahip olup olmadığı kuşkuya yer vermeyecek biçimde saptanıp, varsa belgenin getirtilmesi, münferit yetkisi yok ise davaya konu çekin şikayet hesabından sanık tarafından tek imza ile keşide edilmiş olması nedeniyle karşılıksız çek keşide etme suçunun oluşmayacağı, diğer unsurları da gerçekleştiği takdirde sanığın eyleminin dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağı karar yerinde tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden eksik soruşturmaya dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması,

Sonuç: Yasaya aykırı, sanık vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 14.06.1999 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-01-2010, 12:03   #7
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Çek mahkumiyeti ile ilgili karar kesinleşmemiş ise temyiz yoluna bayşvurabilirsiniz. Ancak, karar kesinleşmiş ise yazılı emir yoluna gitmenizi öneririm.
Yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 343. maddesinde, Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümlere karşı gidilebilen ve yasa (hukuk) yararı temeline dayanan, <yazılı emirle bozma> denilen olağandışı (olağanüstü) bir yasayolu bulunmaktaydı. 5271 Sayılı Ceza Yargılama Yasasında da bu korunmuştur.

5271 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 309.maddesinde yer alan <Kanun yararına Bozma> istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümlere karşı başvurulan olağandışı (olağanüstü) bir yasa yoludur.

Yasa yararına bozma yolu, yasaların eşit olarak daha doğrusu, aynı (tek) biçimde uygulanmasını sağlamak için salt yasa yararına benimsenmiş olağanüstü bir yasa yoludur. Bu nedenle çarpıcı hukuki aykırılıklara konu edilebilecek sıra dışı bir yasa yoludur.
T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 2007/6711
Karar: 2008/16830
Karar Tarihi: 17.11.2008

KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇU - USULSÜZ TEBLİGAT - SANIĞIN SAVUNMA HAKKININ KISITLANAMAYACAĞI - SUÇA KONU ÇEKLERDEKİ YAZI RAKAM VE KEŞİDECİ İMZASININ SANIĞA AİT OLUP OLMADIĞI HUSUSU

ÖZET: Sanığın çek hesap sahibi şirketteki müdürlük görevinden istifa edip hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, çekteki keşideci imzasının sanığa ait olmadığını belirtmesi; suça konu çeklerdeki keşideci imzasının sanığın dosya içerisinde bulunan imza sirkülerindeki imzasına benzemeyip, şirket ortaklarından İ.'nin imzasına benzediğinin görülmesi karşısında; suça konu çeklerdeki yazı, rakam ve keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığı bilirkişi marifeti ile tesbit ettirildikten sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması, bozmayı gerektirmiştir.

(1412 S. K. m. 225) (5271 S. K. m. 195) (7201 S. K. m. 35)

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık Cengaver ….… hakkında Antalya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu, 15.06.2005 tarihinde 2004/106 esas ve 2005/368 karar sayı ile kurulan mahkumiyet hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, aynı Mahkemenin temyiz talebinin süre yönünden reddine ilişkin 29.01.2007 tarih ve 2004106 esas ve 2005/368 karar sayılı ek kararının da sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bozma isteyen tebliğnamesi ile Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi.

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Gerekçeli kararın 7201 sayılı Kanun’un 35.maddesine göre tebliği usulsüz olup, temyiz isteğinin öğrenme üzerine ve süresinde olduğu kabul edildiğinden; temyiz talebinin reddine ilişkin karar kaldırılarak yapılan incelemede:

1- Sanık için CMUK’nın 225. (CMK’nın 195.) maddesi gereğince düzenlenecek uyarılı davetiyenin; öncelikle bilinen son adresine (sanığın Mahkemeye bildirdiği veya daha önce kendisine geçerli bir tebligat yapılmış olan ya da Tebligat Kanunu’nun 35/son maddesinde sayılan kurum ve kuruluşlara sanık tarafından bildirilmiş bulunan adrese) gönderilmesi; tebligat memurunca, sanığın adresini değiştirmesi ve yeni adresinin belirlenememesi nedeniyle davetiyenin tebliği edilemeyerek iade edilmesi durumunda, bu kez Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre tebliği edilmesi gerektiği gözetilmeden; imza sirkülerinde yazılı olan adrese doğrudan sözü edilen 35. maddeye göre yapılan usulsüz tebligata dayanılarak ve bu nedenle sanığın savunma hakkı kısıtlanarak yazılı biçimde hüküm kurulması,

2- Sanık müdafii temyiz dilekçesinde; sanığın çek hesap sahibi şirketteki müdürlük görevinden istifa edip hisselerini devrederek şirketten ayrıldığını, çekteki keşideci imzasının sanığa ait olmadığını belirtmesi; suça konu çeklerdeki keşideci imzasının sanığın dosya içerisinde bulunan imza sirkülerindeki imzasına benzemeyip, şirket ortaklarından İsmail Yıldız’ın imzasına benzediğinin görülmesi karşısında; suça konu çeklerdeki yazı, rakam ve keşideci imzasının sanığa ait olup olmadığı bilirkişi marifeti ile tesbit ettirildikten sonra, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün istem gibi BOZULMASINA, 17.11.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-01-2010, 12:03   #8
Av.meric

 
Varsayılan

dosyada müvekkilin ev adresinin bulunmasına (banka tarafından mahkemeye ev adresi bildirilmiş) rağmen eski iş yeri adresine tebligatların yapılmış olması yargılamanın iadesi sebeplerinden sayılabilirmi sizce? mahkumiyet kararı esasen kesinleşmiş ama müvekkilin karardan yeni haberdar olduğunu düşünürsek temyiz hakkının olduğunu düşünebilirmiyiz?
Old 05-01-2010, 12:09   #9
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

BU KARARA GÖRE USULSÜZ TEBLİGATI YENİ ÖĞRENDİĞİNİZDEN BAHİSLE TEMYİZ YOLUNA BAŞVURMANIZ, ÖĞRENME TARİHİNDEN İTİBAREN TEMYİZ SÜRESİ GEÇMİŞ İSE YAZILI EMİR YOLUNA GETMENİZ GEREKTİĞİ SONUCUNU ÇIKARTIYORUM.

T.C. YARGITAY
10.Ceza Dairesi

Esas: 2006/7324
Karar: 2006/12735
Karar Tarihi: 16.11.2006

KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK SUÇU - YARGILAMANIN YENİLENMESİ - KARARIN KESİNLEŞMEDİĞİ - KESİNLEŞMEYEN KARAR HAKKINDA KANUN YARARINA BOZMA YOLUNA BAŞVURULAMAYACAĞININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Sanık yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur. Sanık usulsüz tebligatı öğrendiğinden yargılamanın yenilenmesi isteğinin süresinde yapılmış bir temyiz isteği olduğundan karar kesinleşmemiştir. Henüz kesinleşmeyen karar hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulamaz.

(7201 S. K. m. 32, 35) (3167 S. K. m. 16) (765 S. K. m. 72) (Tebligat Tüzüğü m. 28, 55) (10. CD. 16.03.2005 T. 2005/4007 E. 2005/2776 K.)

Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık ………………., 3167 sayılı Kanun'un 16/1 ve 765 sayılı TCK'nın 72. maddeleri uyarınca 35.151.730.000.-TL ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 09.06.2004 gün ve 2001/763 esas, 2004/502 karar sayılı hükmü aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı'nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 01.03.2006 gün ve 8682 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 26.04.2006 gün ve 2006/40736 sayılı tebliğnamesi ile dosya Dairemize gönderilmekle incelenip, gereği görüşülüp düşünüldü:

Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede, <Sanığın mahkumiyetine konu çeklerden 28.1.2001 keşide tarihli ve 4.330.000.000 Türk lirası, 20.479.730.000 Türk lirası, 7.442.000.000 Türk lirası bedelli çeklerdeki imzalar ile sanığın Ankara 9. Noterliğince düzenlenen 01.10.1999 tarih 39037 sayılı imza sirkülerinde yer alan imza örneğinin benzerlik taşımadığı, söz konusu çeklerdeki imzaların şirketin diğer münferit temsilcisi olan …………’a ait olduğunun anlatılması karşısında, sanığın sadece keşide ettiği 28.01.2001 tarihli ve 2.900.000.000 Türk lirası bedelli çekin tutarı kadar ağır para cezası ile cezalandırılması gerektiği" gözetilmeden yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmemiştir.> denilerek, anılan hükmün, bozulması istenmiştir.

Gerekçeli kararın yokluğunda karar verilen sanığa tebliği işlemlerinin, ayrıntıları Dairemizin 16.03.2005 tarih ve 2005/4007-2776 sayılı ilamında açıklanan (Yargıtay Kararlar Dergisi, Ağustos 2005, s. 1311) Tebligat Kanunu'nun 35. maddesi ile Tebligat Tüzüğü'nün 28 ve 55. maddelerine uymadığı için geçersiz olduğu, aynı Kanun'un 32. maddesi uyarınca, sanığın yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunduğu 08.11.2005 tarihinde usulsüz tebligatı öğrendiğinin ve yargılamanın yenilenmesi isteğinin süresinde yapılmış bir temyiz isteği olduğunun kabul edilmesi gerektiğinden; bu durumda, temyiz yoluna başvurulup, henüz kesinleşmeyen söz konusu karar hakkında kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının olanaklı olmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK'nın 309/1. maddesi uyarınca talebin REDDİNE; dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına TEVDİİNE, 16.11.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-01-2010, 12:11   #10
Av.meric

 
Varsayılan

yeni mesaj attığımda son mesajınızı okumamıştım. Öncelikle teşekkür ederim yardımlarınız için. Bizim durumumuz son yarg. kararına uyuyo tek fark çekteki imza müvekkile ait. Ancak imza kötü niyetle atılmamış, çeki önce kendisi imzalayıp, imzalaması için ortağına bırakmış, ortağıda kötü niyetle imzalamadan alacaklıya vermiş. Aleyhe olan bir durum daha var; müvekkil çekin düzenlendiği tarihte müştereken imza yetkilisiymiş. çek ocak ayında düzenlenmiş, vadesi ise haziran ayı. müvekkilde şubat ayında ortaklıktan ayrılmış. Yani çekin vade tarihinde müvekkilin şirket üzerinde hiç bir yetkisi yok...Ortağıda bunu bilerek çeklerim rızam hilafında elimden çıkmıştır diyerek çekten cayma hakkını kullanmış....
Old 05-01-2010, 12:14   #11
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/14079
Karar: 2004/10744
Karar Tarihi: 02.11.2004

BORÇLU KOOPERATİFİN ALEYHİNE GİRİŞİLEN İCRA TAKİBİNE KARŞI ALACAKLI İMZASINI TAŞIYAN BONONUN HAMİLİNE ÖDENDİĞİ - SENET ALTINDA İMZASI OLAN KİŞİNİN SORUMLULUĞU - BORÇ KONUSU OLMAYAN ŞEYİN TEDİYESİ - İSTİRDAT DAVASI

ÖZET : Davacının yetkisi olmadığı halde tek imza ile kooperatif adına bono keşide ettiği sabit olup, anılan bonoların Kooperatifi bağlamayacağı, ancak senet altında imzası bulunan davacının şahsi sorumluluğuna yol açacağı tartışmasızdır. Somut olayda kooperatif kaşesini taşıyan iki bonoda, davacının tek imzası bulunduğundan, kooperatifin söz konusu bonolar karşılığında bir hizmet alıp almadığı belirlenerek hüküm tesis edilmesi gerekir.

(818 S. K. m .62) (1163 S. K. m. 60)

Dava: Taraflar arasında görülen davada Konya Asliye 1. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 24.09.2003 tarih ve 2001/699-2003/503 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.11.2004 günde davacı avukatı Elif Ö ile davalı avukatı Zeliha B gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatif yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde kooperatifin boya-badana işlemi yapan Adem Ü'e hakedişlerinin bakiyesi olan ( 550.000.000 ) TL.nı ödeyecek kaynak bulunamaması nedeniyle bu şahsın talebiyle alacağına karşılık olmak üzere Ş Ticaret Ltd. Şti. sahibi Sabit K'ten satın alınan bir buzdolabı, bir çamaşır makinası ve bir TV'nin karşılığını teşkil etmek üzere iki adet ( 275.000.000 ) TL. bedelli senedin müvekkilince imzalanarak verildiğini, davalı kooperatifin senetteki imza eksikliğinden yararlanarak, kooperatif aleyhine yapılan icra takibinden dolayı alacaklıya karşı İcra Tetkik Mercii nezdinde dava açarak takibi iptal ettirdiğini, bunun üzerine alacaklının müvekkiline rücu ederek alacağının ödenmesini istemesi üzerine, müvekkili tarafından takip dosyasına ( 1.136.428.000 ) TL. ödenmek zorunda kalındığını ileri sürerek, bu miktar paranın faiziyle birlikte davalıdan tahsilini, %40 inkar tazminatının davalıdan alınarak, müvekkiline verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının müvekkili Kooperatifte yönetim kurulu başkanı olduğu dönemde çift imza kuralına uymaksızın tek imza ile keşide ettiği senetlerin sadece kendisini bağlayıp, kooperatifi bağlamayacağını belirterek, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporlarına nazaran, dava dışı Şamil Ltd. Şti.nin davalı kooperatif aleyhine iki adet bonoya dayalı takibe giriştiği, icra dosyasında davacının takip borçlusu olarak gözükmediği, icra takibine İcra Tetkik Mercii Hakimliği nezdinde itiraz eden davalı borçlunun talebinin kabul edilerek takibin durdurulduğu, bu kararın onandığı, buna rağmen davacıdan her hangi bir talep olmamasına, icra tazyik ve tehdidi altında bulunmamasına rağmen davacının borcu ödediğini iddia ettiği, BK.nun 62. maddesine göre borçlu olmadığı şeyi ihtiyari ile veren kimsenin hataen kendisini borçlu zannederek verdiğini ispat etmedikçe onu istirdat edemeyeceği, davacının da herhangi bir zorlama olmaksızın kendiliğinden ve durmuş olan takibe rağmen borcu ödediğini iddia ettiğinden ödediği miktarı istirdat edemeyeceğinden sabit olmayan davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dava, borçlu kooperatif aleyhine girişilen icra takibine dayanak olarak, kooperatifin borcu için alacaklı davacının imzasını taşıyan bono bedelinin bono hamiline ödendiği ve kefaleten yapılan bu ödemenin gerçek borçlu olan kooperatiften rücuen tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece, BK.nun 62. maddesi uyarınca borçlu olmadığı şeyi ihtiyarıyla ödeyen davacının ödediğini istirdata hakkı olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. BK.nun 62. maddesinin uygulanabilirlik koşulları, sırasıyla bir kimsenin, bir başkasına bir borcu ifa etmek zannıyla bir kazandırımda bulunması, bu kazandırmanın rıza ile yapılması, gerçekte bu borcun mevcut olmaması ve nihayet kazandırıcı işlemi yapanın kendisini borçlu veya karşısındakini alacaklı sanmış olmasıdır. İfada bulunan kişinin kendisini hataen borçlu zannetmesi, bu borcun hiç meydana gelmemiş olması veya meydana gelmişse de sonradan ortadan kalkmış olması yada borçlunun alacaklının kimliğinde yanılmış olması hallerinde gerçekleşebilir. Bu genel açıklamalardan sonra, somut olaya dönüldüğünde, davacının yetkisi olmadığı halde tek imza ile kooperatif adına bonolar keşide ettiği sabittir. Anılan bonoların Kooperatifi bağlamayacağı, ancak senet altında imzası bulunan davacını şahsi sorumluluğuna yol açacağı tartışmasızdır. Bu durumda, ortada davacının sorumluluğunu gerektirir bir borç mevcut olmakla BK.nun 62. maddesinin tatbik koşullarının bulunduğundan söz edilemez. Bu durumda, ortada kooperatif kaşesini taşıyan iki bono söz konusu olup, davacının tek imzasını taşıdığı sabit olduğundan, kooperatifin söz konusu bonolar karşılığında bir hizmet alıp, almadığı belirlenerek, hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve kararın açıklanan nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 375.000.000 TL duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 02.11.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 05-01-2010, 12:18   #12
gursan

 
Varsayılan

Yargılamanın iadesini talep etmek için tebligatın usulüne uygun olup olmamasının önemi yoktur. CMK 311/1-e " Yeni olaylar veya yeni deliller ortaya konulup da bunlar yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatini veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olursa" YARGILAMANIN İADESİ İSTENEBİLİR. ŞİRKETE AİT TİCARET SİCİL KAYITLARI "SANIĞIN BERAATİNİ SAĞLAYACAK DELİL" niteliğindedir.
Old 05-01-2010, 12:36   #13
Av.meric

 
Varsayılan

evet ama şirkete ait ticaret sicil kayıtları zaten dosyada mevcut. Bu durumda bu belgeler yeni delil olmuyo..
Old 05-01-2010, 12:43   #14
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Sayın Meriç'e katılıyorum. Yargılamanın yenilenmesi olmaz. Tebligatın usulsüzlüğü karşısında yargılamının yenilenmesini talep etseniz bile yukarda verdiğim içtihatda da belirtildiği gibi bu durum "yargılamanın yenilenmesi isteğinin süresinde yapılmış bir temyiz isteği olduğu" anlamına gelecektir.BENCE USULSÜZ TEBLİGATI YENİ ÖĞRENDİĞİNİZDEN BAHİSLE KARARI TEMYİZ EDİN. KARAR HEM SAVUNMA HAKKINIZIN KISITLANDIĞI HEM DE SUÇUN YASAL UNSURLARININ OLUŞMADIGĞI GEREKÇESİ İLE BOZULACAKTIR.
Old 05-01-2010, 12:48   #15
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Diğer yandan çekin şirketi bağlamayacağı, ancak çek altında imzası bulunan müvekkilinizin şahsi sorumluluğuna yol açacağı tartışmasızdır. İçtihatda da belirtildiği gibi , ortada müvekkilinizin sorumluluğunu gerektirir bir borç mevcut olmakla bu borç müvekkiliniz tarafından ödenecek, sonrasında şirkete açacağı rücu davasında şirketin söz konusu çek karşılığında bir mal ya da hizmet alıp, almadığı belirlenerek,mal ya da hizmet aldığı sabit olursa müvekkiliniz ödediği parayı şirketten rücuan geri alabilecektir.
KOLAY GELSİN...
Old 06-01-2010, 14:18   #16
Muhsin KOÇAK

 
Varsayılan

Daha Önce aşağıdaki karar paylaşıldı mı bilmiyorum ama son derece önemli bir karar olduğunu düşüyorum,


SAKARYA 1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ, DEĞİŞİK İŞ KARAR, DEĞİŞİK İŞ NO : 2009/247,

T.C.
SAKARYA
1. AĞIR CEZA MAHKEMESİ
DEĞİŞİK İŞ KARAR
DEĞİŞİK İŞ NO : 2009/247

BAŞKAN : ABDÜLKADİR YAVUZ
ÜYE : BURHANETTİN ESENKAR
ÜYE : CEVDET BAK
KATİP : BİLGEN EL

Hükümlü vekili tarafından Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.02.2009 tarih 2007/299-590 karar sayılı ek kararı ile sanık vekilinin talebinin reddine ve mahkemelerinin 2007/299 esas-2007/590 karar sayılı ilamının değiştirilmesine ve infazın durdurulmasına yer olmadığına ve infazın devamına dair kararına dosya içeriğine göre süresi içerisinde; müvekkilinin 3167 Sayılı Kanuna Muhalefet nedeni ile para cezasına mahkum edildiği ve para cezasının ödenmemesi nedeni ile hapse çevrildiği halen ceza evinde olduğu, 5275 Sayılı Yasanın 98. maddesi uyarınca yaptıkları başvurunun reddedildiği, bu kararın 5237 Sayılı TCK nun 5, 5252 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesi, 3167 Sayılı Yasanın 16. maddesi ayrıca TCK 20.43.52,53,60,61 maddelerinde yer alan düzenlemelere aykırı olduğu, 31.11.2008 tarihi itibari ile karşılıksız çek keşide etmek eyleminin suç olmaktan çıktığı, böylece suçta ve cezada kanunilik ilkesi uyarınca hükümlü hakkında verilen cezanın yasal dayanağının kalmadığı iddiası ile Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 04.02.2009 tarihinde infazın devamına ilişkin ek kararın itiraz incelemesi ile kaldırılmasını ve müvekkili hakkında tayin edilen cezanın bütün sonuçları ile ortadan kaldırılmasını ve tahliyesini istemiştir.
İddia makamının mütalaası alındı, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Konu ile ilgili yasal durum incelendiğinde;
1-3167 Sayılı Yasanın 16. maddesinde :
(1) Üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya ibraz süresi içinde 4 üncü madde uyarınca ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri, kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere, çek bedeli tutarı kadar ağır para cezasıyla cezalandırılırlar. Ancak verilecek para cezası +++enmilyar liradan fazla olamaz. Bu miktar, 01/03/1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun ek 2 nci maddesine göre her yıl artırılır. Bu suçtan mükerrirlere, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
2 – 5237 Sayılı TCK nun 2/1-3 madde ve fıkralarında ;
(1) “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz.”
(3) Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.
3- 5237 Sayılı TCK nun 5/1 madde ve fıkralarında :
“Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır. “
4-5237 Sayılı TCK nun 52/1-2-3 Madde ve fıkralarında;
(1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsî hâlleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.
(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir. “
5-5252 Sayılı Yasanın 5349 Sayılı Yasanın 6. Maddesi ile değişik Geçici 1. Maddesinde:
(1) Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.
6-5275 Sayılı Yasanın 98/1-3 madde ve fıkrasında:
(1) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.
(3) Yukarıdaki fıkralar uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.
7- 5275 Sayılı Yasanın 101/1-3 Madde ve fıkrasında:
(1) Cezanın infazı sırasında, 98 ilâ 100 üncü maddeler gereğince mahkemeden alınması gereken kararlar duruşma yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı ve hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmeleri istenebilir.
(3)Bölge adliye mahkemesi veya Yargıtaydan başka mahkemeler tarafından verilmiş olan bu kararlara karşı itiraz yoluna gidilebilir.” hükümleri bulunmaktadır.
Ayrıca TBMM tarafından 5728 Sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacı ile Çeşitli Kanunlar ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile düzenleme yapıldığı ve bu kanunun yürürlükte olduğu ancak yapılan bu düzenlemeler içerisinde 3167 Sayılı Yasanın 16. Maddesi ile ilgili bir düzenlemenin bulunmadığı da ortadadır.
Kararına itiraz edilen mahkemenin itiraz edilen kararında; 5252 Sayılı Kanunun geçici 1. Maddesinde 5560 Sayılı Kanunla yapılan değişiklik üzerine belirlenen 31.12.2008 gününe değin, diğer kanunların TCK nun birinci kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümlerinin düzeltilmesinin öngörüldüğü halde bu kapsamdan olarak yasa koyucu tarafından 5728 Sayılı “Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”u va’zettiği, dolayısıyla da uyumlaştırılması murat olunan diğer kanunların bu kapsamda yeniden düzenlenildiği., ancak bu çerçevede 3167 Sayılı Kanun hükümlerinin ayrık tutulduğu, bunun ise tamamen mevzuatın “Özel” niteliğinden kaynaklandığı, hal böyle olunca da Yargıtay Yüksek Dairesi’nin pek çok uygulamalarında da “özel yasa ” niteliğinden dolayı pek çok uygulanabilir (önödeme-uzlaşma…gibi) hukuk müessesesinden ayrık değerlendirildiği nazara alındığında, ekonomik düzenin önemli bir ödeme aracı teşkil eden çeklerden dolayı tayin olunacak ceza hükmünde de “çek bedeli kadar adli para cezası” olmasında hukuken aykırı bir durum görülmediğinden” sanık vekilinin talebinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Yürürlükte olan yasal durum incelendiğinde; TCK nun 5/1 maddesinde bu kanunun genel hükümlerinin özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanacağı belirtilerek ceza hukukunda yeknesaklık sağlanmak istenmiştir.
Bu amaçla 5252 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesine; diğer kanunların TCK nun birinci kitabında yer alan düzenlemesine aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31.12.2008 tarihine kadar uygulanır hükmü konulmuş ve bu süre yeniden uzatılmamıştır.
Yasa koyucu 5252 Sayılı Yasanın geçici 1. Madde hükmünü dikkate alarak ” Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacı ile Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” adı altında 580 maddeden oluşan 5728 Sayılı Yasayı çıkartmış ve bu yasa yürürlüğe girmiştir.
Buradan da anlaşıldığı üzere yasa koyucunun amacı TCK nun genel hükümlerinin bütün özel yasalarda ve ceza hükmü içeren yasalarda uygulanmasını sağlamaktır.
5237 Sayılı TCK nun 52. maddesi dikkate alındığında adli para cezasının tanımının yapıldığı görülmektedir. Buna göre adli para cezası , beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmadığı hallerde 730 günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması sureti ile hesaplanan meblağın hükümlü tarafından devlet hazinesine ödenmesinden ibarettir
Bu maddenin 1. fıkrasında bulunan “kanunda aksine hüküm bulunmayan haller” tanımının adli para cezası gün sayısının bu genel düzenlemeye aykırı olarak 730 günün altında veya üstünde düzenlenecebileceği ve bu düzenlemenin de geçerli olduğu anlamındadır. Buradan da anlaşıldığı üzere TCK genel hükümlerinde gün adli para cezası sistemi benimsenmiştir.
3167 Sayılı yasanın 16. maddesi değerlendirildiğinde; “….. çek bedeli tutarı kadar ağır para cezası (adli para cezası) ile cezalandırılırlar . Ancak verilecek para cezası 80 milyar liradan fazla olamaz. ” hükmünün bulunduğu, bu düzenlemenin gün para cezası içermemesi nedeni ile TCK nun 52/1 maddesine uygun olmadığı ortadadır.
Yasa koyucunun 5252 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesinde sözünü ettiği diğer kanunlar içerisinde 3167 Sayılı Yasanın da olduğu hususunda tereddüt yoktur. Buna göre 3167 Sayılı Yasada bulunan ve 5237 Sayılı TCK nun 1.Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümler 31.12.2008 tarihine kadar uygulanabilecektir. Bu düzenlemenin mevhumu muhalifinden 3167 Sayılı (özel) Kanunun TCK nun 1. kitabının 52. maddesinde düzenlenen gün para sistemine aykırı olan ceza kuralının 31.12.2008 tarihinden sonra uygulanmayacağı 5252 Sayıl Yasanın geçici 1. Maddesinin emredici hükmüdür. Kaldı ki yasa koyucu 5252 Sayılı Yasanın geçici 1. maddesini dikkate alarak 5728 Sayılı Yasa ile özel yasalarda ayrıntılı düzenlemeler yapmasına rağmen 3167 Sayılı Yasada herhangi bir düzenleme yapmamıştır.
Ayrıca Adalet Bakanlığı’nın http://www.kgm.adalet.gov.tr/basbakanlik/cekkanunu.pdf adresinde bulunan ve Çek Kanunu Tasarısı Taslağı olarak Başbakanlığa gönderilen metnin 5/1 madde ve fıkrasında “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adlî paracezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adlî para cezası, çek bedelinin karşılıksız kalan miktarından az olamaz.” düzenlemesinin bulunduğu, bu düzenleme dikkate alındığında yasama organının büyük çoğunluğunu oluşturan yürütmeyi (hükümeti ) temsilen Adalet Bakanlığının da itirazı reddeden mahkeme ve red kararında belirtilen Yargıtay Dairesinin inancına aykırı olarak çek kanununda verilecek adli para cezasının gün para sistemine uygun olması gerektiğini öngördüğü, bu durum karşısında subjektif değerlendirme niteliğinde olan “çekin ekonomik düzenin önemli bir ödeme aracı teşkil etmesi” bu nedenle 3167 Sayılı Yasanın 16/1 maddesindeki düzenlemenin değiştirilmediği yani ayrık tutulduğu (temel düzenlemeden istisna edildiği) yönündeki değerlendirmenin mevcut yasal durum karşısında yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yasa koyucunun atlama yaptığı, bir konuyu unuttuğu kabul edilemeyeceğine ve yukarıda da değinildiği gibi bu konuda değişiklik yapmak için Başbakanlığa kanun tasarısı taslağıda sevk edildiğine göre yürütmenin, (hükümetin ) ve yasa koyucunun (TBMM’nin) muradının 3167 Sayılı Yasanın 16/1 maddesi ile düzenlenen ceza kuralının ortadan kalkması ve yeni yasal düzenleme yapılana kadar bu ceza hükmünün uygulanamaz olmasını sağlamak olduğu kabul edilmelidir. Çünkü ceza kuralları uygulanmak amacı ile konulur. Uygulanamayan bir ceza kuralı kaldırılmış demektir. Uygulanamayacağı yasa ile düzenlenen, bu nedenle yasal olarak kaldırılma dışında yok hükmünde olan bir kurala göre ceza vermek gerek Anayasa’da yapılan temel haklar ile ilgili düzenlemelere, temel hak ve özgürlükleri içeren Uluslararası Sözleşme hükümlerine ve gerekse Türk Ceza Kanunun 2. maddesinde düzenlenen kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz, kanunlarda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz kuralına da aykırıdır.
Bu yasal durum karşısında hükümlünün, 31.12.2008 tarihinden itibaren zımni olarak yürürlükten kaldırılan ve yerine yeni hüküm konulmaması nedeni ile cezasız bırakılan karşılıksız çek keşide etmek eyleminden dolayı cezalandırıldığı, hükümlü müdafiinin yaptığı itirazın hukuka uygun olmayan mülahazalarla red edildiği, itirazın yasal ve yerinde olduğu anlaşılmakla, 5275 Sayılı Yasanın 101/3 madde ve fıkrasının verdiği yetkiye dayanarak ve hükümlünün telafisi mümkün olmayan zararlara uğramasını engellemek amacı ile 5275 Sayılı Yasanın 98/1-3 maddesi gereğince mahkumiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında açıklanan nedenlerle duraksama olduğundan 3167 Sayılı Yasada yeni bir düzenleme yapılana ya da 3167 Sayılı Yasanın 16/1 maddesinin açıkça yürürlükten kaldırılması anına kadar infazın ertelenmesine, yasa koyucunun yeni bir düzenleme yapması halinde hükümlünün durumunun yeniden mahkemesince ele alınarak değerlendirilmesi için itirazın kabülü ile hükümlüye Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.07.2007 tarih ve 2007/299 esas 2007/590 karar sayılı ilamı ile verilen adli para cezasının infazının durdurulmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Hükümlü H.S.S. müdafiinin yapmış olduğu İTİRAZIN KABÜLÜNE,
2-Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.02.2009 tarih ve 2007/299 esas 2007/590 karar sayılı EK KARARININ KALDIRILMASINA
3-Sanık hakkında Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 31.07.2007 tarih ve 2007/299 esas 2007/590 karar sayılı ilamı ile verilen 26000TL adli para cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA,
4-Kararın bir örneğinin gereğinin yerine getirilmesi için Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine,
Dosyanın Sakarya 3. Asliye Ceza Mahkemesine iadesine,
Karardan bir örneğin hükümlü vekiline TEBLİĞİNE ,
Dair; 5275 Sayılı Yasanın 101/3 ve CMK nun 271/4 madde ve fıkrası gereğince incelenen dosya üzerinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi..16.03.2009
Old 06-01-2010, 19:09   #17
Av.meric

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Şenel DELİGÖZ
Sayın Meriç'e katılıyorum. Yargılamanın yenilenmesi olmaz. Tebligatın usulsüzlüğü karşısında yargılamının yenilenmesini talep etseniz bile yukarda verdiğim içtihatda da belirtildiği gibi bu durum "yargılamanın yenilenmesi isteğinin süresinde yapılmış bir temyiz isteği olduğu" anlamına gelecektir.BENCE USULSÜZ TEBLİGATI YENİ ÖĞRENDİĞİNİZDEN BAHİSLE KARARI TEMYİZ EDİN. KARAR HEM SAVUNMA HAKKINIZIN KISITLANDIĞI HEM DE SUÇUN YASAL UNSURLARININ OLUŞMADIGĞI GEREKÇESİ İLE BOZULACAKTIR.

Sayın meslektaşım bu noktada kesinleşmiş ve hatta müşteki vekili tarafından kesinleşme şerhi bile alınmış bir kararı nasıl temyiz edebileceğim hususu kafama takılıyor. Yani bunun usulü ne şekilde olacaktır. Ben bu dosyayı ilk incelemeye gittiğimde kalem müdürüne, müvekkile tebligat yapılmadığını, tebligatın usulsüz olduğunu o nedenle temyiz edeceğimi söyledim. Ancak kararın kesinleştiği için temyiz dilekçesini işleme koyamayacaklarını söyledi....
Old 06-01-2010, 21:00   #18
Av.meric

 
Varsayılan

[quote=Av.Şenel DELİGÖZ]Çek mahkumiyeti ile ilgili karar kesinleşmemiş ise temyiz yoluna bayşvurabilirsiniz. Ancak, karar kesinleşmiş ise yazılı emir yoluna gitmenizi öneririm.
Yürürlükten kaldırılan 1412 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 343. maddesinde, Yargıtay denetiminden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümlere karşı gidilebilen ve yasa (hukuk) yararı temeline dayanan, <yazılı emirle bozma> denilen olağandışı (olağanüstü) bir yasayolu bulunmaktaydı. 5271 Sayılı Ceza Yargılama Yasasında da bu korunmuştur.

5271 sayılı Ceza Yargılama Yasasının 309.maddesinde yer alan <Kanun yararına Bozma> istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar ve hükümlere karşı başvurulan olağandışı (olağanüstü) bir yasa yoludur.

Yasa yararına bozma yolu, yasaların eşit olarak daha doğrusu, aynı (tek) biçimde uygulanmasını sağlamak için salt yasa yararına benimsenmiş olağanüstü bir yasa yoludur. Bu nedenle çarpıcı hukuki aykırılıklara konu edilebilecek sıra dışı bir yasa yoludur. "


5271 SY m. 309-310 uyarınca Kanun yararına bozma, Adalet Bakanlığı ya da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kullanılacak bir yol...
Old 20-01-2010, 11:53   #19
Av.meric

 
Varsayılan

Arkadaşlar konu ile ilgili olarak Hakimle görüştüm Temyiz dilekçesi vereceğimi söyledim. Bana 5941 SY nın 5. maddesinin bizim konumuz açısından daha lehe olduğunu o yüzden temyiz ya da yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmamamı bir dilekçeyle başvurarak yeni yasa yönünden beraat talep etmemi söyledi. Ama bu talebimin dayanağı ne olacak hiç bir fikrim yok yani bu şekilde hangi yasa yoluna dayanmış olacağım. Ayrıca ben bu şekilde bir başvuruda bulunduğum vakit temyiz süremi de geçirmiş olacağım. Ama hakim böyle söyledikten sonra da başka türlü hareket etmekte inat edersem olumsuz sonuçlar doğabilir. Kafam çok karıştı. Fikir verirseniz sevinirim...
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
sözlü talimat ile yetkisiz kişinin yazdığı çekin hükmü av.harun sevimli Meslektaşların Soruları 2 15-09-2011 16:30
Yetkisiz Temsilci karşılıksız çek Av.Murat Bölükbaş Meslektaşların Soruları 2 06-07-2007 13:47
Yetkisiz Temsilci Viyola Meslektaşların Soruları 10 08-06-2007 19:02
çekin yetkisiz kişi tarafından imzalanması atak Meslektaşların Soruları 1 08-11-2006 14:13
Çekte Vade - Çekin Keşide tarihinin İlerki bir Tarih olması ve Çekin İbrazı uye9493 Meslektaşların Soruları 6 20-10-2006 02:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06506801 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.