Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Yazdıklarımız - Yazdıklarınız. Üyelerimizin yazdığı ve bizlerle paylaştığı şiir, öykü, deneme ve diğer yazınsal türler.

Bir Bozlak Hikayesi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 10-01-2010, 23:19   #1
üye25928

 
Varsayılan Bir Bozlak Hikayesi

Bir Kırşehirli olmanın birçok avantajı vardır, bir Kırşehirliye göre. Her memleketin insanına göre genel geçer bir kavramdır bu, herkes kendi ilinde doğmuş olmaktan oranın evladı olmaktan gurur duyar. İşte Kırşehir’de de durum böyledir. Birçok özelliği vardır bu bozlak şehrin. Ama yöresel bir yemeğimiz var mıdır, 20 yaşına gelmiş birisi olarak henüz öğrenemedim. Ankara ile Kayseri arasına ekonomik, siyasi, nüfus olarak sıkışmış bir şehirdir, bu şehir.

Bir Kırşehirli denildiğinde akla ilk gelen, Muharrem ve Neşet Ertaş ustaların hemşerisi olmak gelir. Yamandır, il dışına çıktığınızda ola ki birisi size “Nerelisiniz?” diye soru yöneltirse “Kırşehir” cevabına atfen “Neşet Ustanın hemşerisisin demek.” Cevabını alma ihtimaliniz oldukça yüksektir, bu cevap sizin için bir onurlanma meselesidir. Öyle ya koskocaman Muharrem ve Neşet Ertaş ustaların hemşerisi olmak.

Ben çok küçük yaşta müzikle tanıştım, beş yaşında galiba. Hatırlayabildiğim ilk parçam bir Amerikan hip-hop parçası olan Ganster Paradise’dır, hala zevkle dinlerim. Doğma büyüme Kırşehirliyim bir de. Zannımca o zamanlar beş yaşlarındaydım en küçük amcam dinlerdi ben de onun sayesinde bu parçayı dinlemeye başlamıştım. Daha sonra yabancı şarkılara hep ayrı bir ilgim oldu. Özellikle de İngilizce olanlara. Yirmi yaşında olan birisine göre çok fazla müzik dinlediğim ve çok ağır şarkılar dinlediğim söylenir hep çevremde. Aslında haksız da sayılmazlar, bu devirde kim yirmi yaşında olup da Nesrin Sipahi dinleyebilecek kadar müzik zevkini geliştirmiştir ki! Hemen hemen tüm müzik dallarına bir ilgim oldu bu sayede o müzik dalları hakkında ufak tefek kültür birikimim oldu. Ben her sabah kahvaltıyı “Klasik fm “ eşliğinde yapıyorum, yabancı pop ve Alternatif Rock tarzlarını çok seviyorum, İspanyol ve Chanson tarzlarına da haftada on saatimi ayırıyorumdur. Bir türlü sevemediğim müzik dalları da olmadı değil. Türkçe pop, Türkçe hip-hop gibi. Bunların içinde dinlemekten haz almadığım bir alan vardı ki bu kadar farklı yelpazelerden zevkle müzik dinleyebilen birisi olarak nasıl olup da Türk Halk Müziği dinlemem, hep yadırganırdı. Herhalde Kırşehirli olmasam pek de yadırganmazdı, kimse “Türk Halk Müziğini neden dinlemiyorsun?” diye bile sormazdı.

Yöresel olarak düğünlerimizde sadece Muharrem ve Neşet Ertaş ustaların parçaları çalınmaktadır, ağıtlar da şenlikler de onların türküleriyle yapılmaktadır. Ondokuz yılımı geçirdiğim memleketimde katıldığım her düğünde, bir yere giderken bindiğim her minibüs-otobüste, Resmi bayramların kutlamalarında, kısacası Kırşehir’in dünya üzerinde var-olmaya devam ettiği ve benim Kırşehir’de nefes almaya devam ettiğim her anda bir fiil bu iki üstadı haddim olmayarak dinlemeye maruz bırakılıyordum. Şikâyetçi olamazdım, çünkü ayıp etmiş olurdum çevremdekilere ama zevk meselesiydi opera dinlerken aldığım zevki bu ustalardan alamıyordum. Zaten en olmadık sanatçıların bile şarkılarının bilgisayarımda yüklü bulunup Neşet Ertaş’ın bir parçasının bile bilgisayarımda yüklü olmama sebebi bu olsa gerek. Her neyse yirmi yılda sevemedim kendi öz türkülerimizi, Kırşehir’de Ezan vakitleri hariç susmak bilmeyen bu enstantaneleri. Hiçbir zamanda sevebileceğimi düşünmüyordum, birkaç defa Neşet Ertaş’ın “Zahidem” gibi birkaç bilindik parçasını dilemeye çalışsam da başaramadım, öteye gitmedi.

Hiç unutmam teyzemin kızının düğünüydü, Cumartesi günü olması muhtemel, ikindi vakti teyzemlerdeyiz, kasaba sessiz, düğün evi en sakin zamanını yaşıyor, o kavurucu sıcağın altında bulduğumuz ve istifade etmekten pekâlâ memnun olduğumuz garajın önünde eniştemler ve dayımlar oturmuşlar sohbet ediyorlar, birkaç tanımadığım köylüyü de unutmamak lazım. Konu döndü dolaştı Neşet Ertaş’a geldi. Benim bilmediğim ve ezik kaldığım bir konu olduğu için ilgiyle takip etmeye başladım. Bir kişi “150 tane türküsünü bilirim” dedi. Bir diğeri “İyi o zaman, şu telefondaki parçanın adını söyleyiver.” Dedi. Telefondan bir ses yükselmeye başlamıştı, hepimiz Neşet Ertaş’ın söylediğini biliyorduk ama hiç birimiz bu türkünün adını bilemedik. Telefonun sahibi, kimsenin bu parçanın adını bilememesinden memnun bir vaziyette “Kıyıda köşede kalmış, gençliğine ait bir şarkı.” Dedi. Gerçekten bu sözler üzerine o kişinin o anda itibarının kat be kat arttığını gözlemledim ki bu çok da zor bir şey değildi benim yaptığım gözlemi yapabilmek. İşte Neşet Ertaş bizim kültürümüzde bu kadar önemli birisiydi ve ben ona karşı ilgisizdim.

Yaşım onsekize gelince üniversite maceram başladı ve ilimden ayrılmak durumuyla karşılaştım. Üzüldüm ama daha büyük bir ile gideceğim için pek de Kırşehir’i aramam diye düşünüyordum. Nitekim ilk başlarda aynen de öyle oldu. Ama artık gurbette yaşamaya başladığımdan ötürü, insanlarla tanışırken birbirlerimize memleketlerimizi soruyor, aldığımız cevaplara göre o memleketlerin özelliklerinden bahsetmeye çalışıyorduk. Bu en bilindik Türk huyudur işte biz de buna iştirak ediyorduk, ben ve yeni tanıştığım insanlar. İşte bu muhabbetlerde memleketimi soran sorulara verdiğim cevapların büyük bir çoğunluğunda “Neşet Ertaş” adını duyacağımı tahmin etmiyordum. Tahmin ediyordum ama Kırşehirli olduğum için onun Kırşehir’de bu kadar ünlü olacağının diğer iller de memleketimde olduğu kadar ünü yayılmış birisi olduğunu öngörememiştim. Bu yeni ortam da bile dinlemediğim ve ilgisiz olduğum Neşet Ertaş hakkında sorulan sorulardan bıkkınlık gelmişti. Herkes ya kendinin ya da bir yakının Neşet Ertaş hayranlığından ve bununla ilgili anılarından bahsediyordu. Ben Kırşehirliydim ya ortak noktamızdı bu. Benim olmadığım ortak noktamız.

Gurbet dediklerini ciddi manada ilk defa tadıyordum üniversite eğitimim sayesinde. Bu tarifsiz hasreti ilk deneyim edişimde hoşlanmadığım ve dinlemekten zevk alamadığım “Neşet Ertaş” ustayı, tanımadığını ifade eden ve sevmediğim Türkçe pop içersinde dinlediğim tek kişi olan Nil Karaibrahimgil’e tepki göstereceğimi hatta artık bir daha onun şarkılarını dinlemeyeceğimi ben bile bilmiyordum. Ne olmuştu da yıllardır sevemediğim bir Bozkırın Tezenesi’ne bu derece bağlanmış, onun şarkılarını dinlemediğim, dinleyemediğim halde en çok sevdiği Türk şarkıcılardan birisini artık dinlememe kararı almıştım? Nil Karaibrahimgil, Neşet Ertaş’ı tanımadığını ifade etmişti bir radyo programında ve ben buna çok kızmıştım. Bir insan nasıl olur da Bozkırın Tezenesi’ni tanımazdı? Aslında böyle bir tepki koyacağımı kırk yıl düşünsem yine öngöremezdim. Ama o günden sonra da bir daha Nil Karaibrahimgil dinlemedim.

Bazı geceler gökyüzü çok açık olur da ayın gecedeki hâkimiyetini izleriz ya. Bende de öyle bir şey oluyor. İçimde bir ben var benden öte, bazı geceler Bozkırın Tezenesi’nin sesini duymazsa rahat etmiyor, geceleri sabahlara kadar onu dinleyip gün ağarmadan, Muharrem Ertaş son türküsünü söylemeden, yatırmıyor beni. Öyle bir duygu ki sadece şu şekilde ifade edebiliyorum, içimde bir ben var, benden öte. Yıllarca dinlemediğim bir sanatçının türkülerini nasıl olur da saatlerce sıkılmadan dinleyebildiğime şaşıyorum, nasıl olup da sanki dinleyemezsem yaşayamaz mışım gibi bir hisse kapılıyorum ona şaşıyorum. Ben ne Neşet Ertaş ne de Muharrem Ertaş dinledim, dinlemekten zevk aldım. Neydi beni bu türkülere muhtaç kılan anlayamadım, denedim ama bu soruma bir cevap bulamadım.

Kırşehir Valiliğinin internet sayfasında, bu aralar bakım çalışması oluyor olmalı ki siteye girdiğinizde sadece Neşet Ertaş’ın Gönül Dağı adlı parçası çalıyor. www.kirsehir.gov.tr adresini bu yüzden defalarca adres çubuğuna yazıp sabahlara kadar bu türküyü dinleyeceğimi söyleseler, söyleyen insan hakkında pek olumlu düşünmezdim. Hayatımda en ufak bir değişiklik olmadı, birden bire içimdeki bozlak sevdalısını ortaya çıkartacak, cevabını bulamadım işte. Sadece dinliyorum.

Muharrem Ertaş ve Neşet Ertaş demişken, amacım sadece onların Kırşehirliler için ne kadar değerli olduklarını anlatabilmekti, bunu anlayabilmek için önce kendimdeki bozlak sevdasının farkına varabilmem gerekiyormuş meğerse. Şu an sınavlarım var, birkaç haftadır aklımda, memlekete gittiğimde ilk işim müzik-çalarımı Neşet ve Muharrem ustaların parçalarıyla donatmak olacak. Demiştim ya içimde bir ben var benden öte. İşte aynen öyle, şu an bir anlamı yok ama demek ki artık Kırşehirli olmuşum, artık düğünlerde zevkle Neşet Ertaş sohbetlerine katılabileceğim, onun şarkılarına olan yabancılığım son bulacak. Demek ki yirmi yaşımda erişebilecekmişim bu zevke, işte böyledir Kırşehirli olmak, Bozkırın Tezenesi’nin hemşerisi olmak.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
İki Balığın Hikayesi supernatural Site Lokali 58 27-12-2011 10:51
Bir kişilik hikayesi Veysel Site Lokali 103 31-12-2010 13:02
3 Adamın Hikayesi NİLGÜN SEYMEN Site Lokali 2 12-04-2006 11:24
Admin'in Hikayesi.. Admin Site Haberleri 0 23-03-2002 13:04
Bir Tayin Hikayesi Admin Hukuk Haberleri 0 03-12-2000 23:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03576803 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.