Yükleniciye açılan tazminat davası

Meslektaşlarım merhaba. Müvekkil müteahhitliğini üstlendiği kendi inşaatında mobilyalar için bir yüklenici ile anlaşıyor. Yaptıkları sözleşme noter onaylı ve ayrıntılı değil. Çok basit yapılacak işler ve maliyetle ilgili bir evrak hazırlayıp imzalamışlar. Yüklenici işi tamamlamıyor. Sözleşme ilk yapıldığı zaman müvekkil kendisine ödeme yapmış. Yüklenici ödeme yapıldığı zaman malzemeleri almamış, 3-4 ay sonra almaya kalkınca (bu arada da inşaat ruhsatı beklenmiş.) zam geldi diyerek müvekkilden tekrar para talep ediyor. Müvekkil de anlaşılan parayı kendisine ödediğini, vaktinde almadığı ve tamamlamadığı için çıkan farktan sorumlu olmadığını belirtmiş. Yüklenici zaten işe de geç geliyormuş. Son durumda müvekkil kendisini inşaata almıyor. Mal sahiplerine de teslim taahhütü verdiği için başka birine işleri bitirtip evleri teslim etmiş. Biz bu arada bir tespit yaptırdık. Tespitte yüklenicinin yarım iş yaptığı ve müvekkilin şuan bu tamamlanmayan işlerin yapımı için ne kadar masraf yapması gerektiği hususunda bir rakam çıkardı. Ben şimdi asliye ticarette tazminat davası açmayı düşünüyorum. Yükleniciye ödenen rakamın yarısının iadesini ve yaşanan zarardan dolayı da tazminat talep edeceğim ancak kafamı karıştıran konu şudur; yüklenici ödemeleri hiç kendi adına almamış, yazılan çekler ve yatırılan paralar yüklenicinin eşinin adına. Özel bir açıklama da yapılmamış ödenirken aralarındaki güvene dayanmışlar. Bir takım whatsapp konuşmaları var, bu ödemelerin bu iş için olduğunu gösterebilecek ancak yine de emin olamıyorum. İspat konusunda sıkıntı yaşama ihtimalimiz var mıdır ? Nasıl bir yöntem tavsiye edersiniz ?

Konu hakkında Müspet zarar- menfi zarar ve zarar veya tazminat hesabında kullanılan mutlak metod - nisbi metod konularına bakmanızı öneririm.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 3.7.2014 Tarihli ve 2014/9225 Esas ve 2014/22864 karar sayılı kararında “Dava, satış esnasında sunulan projede ve tanıtımlarda siteye ait mülkiyet alanı içinde yapılması taahhüt edilen ancak Belediyeye ait alan üzerine inşa edilen sosyal tesisler sebebiyle davacının satın aldığı dairede oluşan değer kaybının ödetilmesi istemine ilişkindir. Satış bedelinden indirilecek miktarın tespitinde, doktrinde, “mutlak metod”, “nisbi metod” ve “tazminat metodu” adıyla bilinen değişik görüşler mevcutsa da, gerek Dairemiz gerekse Yargıtay tarafından öteden beri uygulanan “nispi metod” olarak adlandırılan hesaplama yöntemi benimsenmektedir. ( Bkz. 13.HD. T.26.12.1997, E.1997/7580; K. 1997/10870 ) Bu metoda göre; satış tarihi itibariyle satılanın, ayıpsız ve ayıplı değerleri arasındaki oranın, satış bedeline yansıma miktarı belirlenmektedir. Başka bir ifade ile satılanın, tarafların kararlaştırdıkları satış bedeli gözetilmeksizin, satış tarihi itibariyle gerçek ayıpsız rayiç değeri ile, ayıplı haldeki rayiç değeri ayrı ayrı belirlenerek, bu iki değerin birbirine bölünmesi suretiyle elde edilecek oran, satış bedeline uygulanmaktadır. Somut olayda, davaya konu bağımsız bölümün satış tarihindeki ayıplı ve ayıpsız değerlerinin belirlenerek nispi metodun uygulandığı anlaşılmaktadır. “