Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

maddi manevi ayırımı belirtilmeksizin yapılan ibranamenin iptali istemi

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-10-2010, 10:45   #1
neron

 
Varsayılan maddi manevi ayırımı belirtilmeksizin yapılan ibranamenin iptali istemi

arkadaşlar merhaba, stajım yeni bittiği için tam olarak hakim olamadığım bir konu hakkında bana bir dava geldi, işçi(müvekkilim) inşaatta çalışırken yük asansörünün halatının kopması sonucu 5. kattan aşağıya düşmüş, ve şu anda vücudunun yuzde 80 i tutmamaktadır. müvekkilim için maddi ve manevi eşi ve çocukları için de manevi tazminat istedik, yalnız müvekkilim düştükten sonra bir ibraname imzalamış, ve işverenden maddi manevi ve destekten yoksun kalma tazminatı ve diğer hak ve alacaklarımın karşılığı olarak toplam 30.000 tl elden aldım demiştir. öncelikli olarak böyle bir ibranamenin iptalini sağlayabilirmiyiz? eğer iptal ettiremezsek verilen 30.000 tl 'yi maddi manevi ayırımı yapılmadığı için sadece maddi tazminat olarak gösterebilirmiyiz? eğer bunu da sağlayamazsak alınan tazminatın sadece müvekkilim işçi için geçerli olduğunu diğerlerinin hakkının saklı olduğunu belirtebilirmiyiz? şimdiden teşekkür ederim
Old 27-10-2010, 11:02   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/7635
Karar: 2009/13208
Karar Tarihi: 20.10.2009

TAZMİNAT DAVASI - MADDİ VE MANEVİ TAZMİNATIN ÖDETİLMESİ İSTEMİ - TAZMİN EDİLECEK MİKTAR İLE BUNA KARŞILIK ALINAN MEBLAĞ ARASINDA AÇIK ORANSIZLIĞIN BULUNUP BULUNMADIĞI - DAVACININ MADDİ TAZMİNAT TALEBİNİN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Somut olayda ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri <kısmı ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin, ödeme tarihindeki, gerçek zararın hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davalı tarafın; ödeme yapılan tarihe göre; zararın karşılandığı oranda indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise davacının maddi tazminat talebinin reddine karar vermekten ibarettir.

(5521 S. K. m. 8) (1086 S. K. m. 434) (5510 S. K. m. 4, 13, 18) (YİBK. 01.06.1990 T. 1989/3 E. 1990/4 K.)

Dava: Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün temyizen incelenmesi davacı vekilince süresinde, davalılardan O. M. Denizcilik Ltd. Şti. vekilince de süresi dışında istenilmesi ve davacı vekilince de duruşma talep edilmesi üzerine, dosya incelenerek, işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.10.2009 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü davacı vekili ile davalılardan İ. Denizcilik Tic. A.Ş. vekili, O. M. Denizcilik Ltd. Şti. vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı gün Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Karar: 1- Davalı N. England P&I Assosiaion Ltd. Şti’ne izafeten O. M. Denizcilik Hizm. Müm. Müş. Lti. Şti. vekili, 24.04.2009 havale tarihli dilekçe ile temyiz isteminde bulunmuş ise de, temyiz dilekçesi 5521 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinde öngörülen 8 günlük temyiz süresi içinde temyiz defterine kaydedilmediği gibi, harcı da yatırılmamıştır. Öte yandan, İş Mahkemesince verilen kararların katılma yoluyla temyizine ilişkin yasada hüküm de bulunmamaktadır. Bu halde, HUMK’un 434/2. maddesine göre karar süresinde temyiz edilmemiş olduğundan, 01.06.1990 gün ve E:1989/03. K:1990/04 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı da göz önünde tutularak anılan davalının temyiz isteminin süre aşımı nedeniyle reddine,

2- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

3- Dava 29.03.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli işgörememezlik nedeniyle maddi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece davacının İstanbul 6. İş Mahkemesi’nin 2006/703F sayılı dosyasında aynı olay nedeniyle açtığı maddi tazminat davasının feragat nedeniyle reddine dair verilen kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, anılan kararın kesin hüküm oluşturduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkemece varılan sonuç hatalı olmuştur. Gerçekten davacının İstanbul 6. İş Mahkemesinin 2006/703 E. sayılı dosyasında görülen davada 22.11.2006 tarihli dava dilekçesinde zararının 295.100,00 ABD doları olduğunu açıkladıktan sonra fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 1.000,00 TL talep etmiştir. Bu haliyle açılan davanın kısmı dava olduğu ortadadır. Öte yandan kısmı davadaki feragatin bu davada talep edilen miktarla sınırlı olduğu, fazlaya ilişkin haklardan da feragat edildiğinin açıkça belirtilmediği hallerde saklı tutulan alacak kesininden feragat edilmediğinin kabulünün gerekeceği, saklı tutulan alacak kesimi ile ilgili olarak her zaman dava açılmasının mümkün bulunduğu Dairemizin ve giderek Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamalarındandır. Hal böyle olunca davacının kısmi davadaki feragatinin saklı tutulan alacak kesimini de kapsadığını, diğer bir deyişle feragat nedeniyle redde ilişkin kararın tüm alacak miktarı bakımından kesin hüküm oluşturduğunu kabul eden yerel mahkeme kararının hatalı olduğu ortadadır. Öte yandan İstanbul 6. İş Mahkemesi’nin 2006/703 F sayılı dosyasında davacı avukatının imzaladığı 06.12.2006 tarihli dilekçede aynı tarihli sulh ibra protokolüne gönderme yapılarak davadan feragat edildiği açıklanmaktadır. Diğer bir deyişle kayıtsız şartsız bir vazgeçme değil yapılan sulh anlaşmasının tasdikinin amaçladığı açıktır.

Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararın ödetilmesine ilişkin davalarda (tazminat davaları) öncelikle haksız zenginleşmeyi ve mükerrer ödemeyi önlemek için Kurum tarafından sigortalıya bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin tazminattan düşülmesi gerektiği Yargıtay'ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Diğer yandan, sigortalıya bağlanacak gelir ve hükmedilecek tazminatın miktarını doğrudan etkilemesi nedeniyle, işçide oluşan meslekte güç kayıp oranının hiçbir kuşku ve duraksamaya yer vermeksizin kesin olarak saptanması gerekir.

5510 Sayılı Yasa’nın 13. maddesinde İş Kazasının 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 5. madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma en geç kazadan sonraki üç iş günü içinde iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile bildirilmesinin zorunlu olduğu, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde iş kazasının öğrenildiği tarihten başlayacağı, Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen memurları tarafından veya Bakanlık İş Müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabileceği bildirilmiştir.

Öte yandan, 5510 Sayılı Yasa’nın 18. maddesinde Kurumca yetkilendirilen hekim veya sağlık kurullarından istirahat raporu alınmış olması şartıyla; iş kazası nedeniyle iş görmezliğe uğrayan sigortalıya her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verileceği; 19. maddesinde iş kazası sonucu oluşan hastalık ve özürler nedeniyle Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık Kuralları tarafından verilen raporlara istinaden Kurum Sağlık Kurulunca meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış bulunduğu tespit edilen sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlanacağı bildirilmiştir.

Somut olayda iş kazası olduğu iddia olunan olayın Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmediği anlaşılmaktadır. Kurumca sigortalıya gelir bağlanabilmesi için öncelikle zararlandırıcı olayın iş kazası niteliğinde olup olmadığının tespiti ön sorundur. İş kazasının tespiti ile ilgili ihtilaf Sosyal Güvenlik Kurumu’nun hak alanının doğrudan ilgilendirmekte olup tazminat davasında kurum taraf değildir.

Yapılacak iş; öncelikle davacıya iş kazasını Sosyal Güvenlik Kurumu’na ihbarda bulunması, olayın kurumca iş kazası olarak kabul edilmemesi halinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na ve hak alanını etkileyeceğinden iş veren aleyhine <İş Kazasının Tespiti> davası açması için önel vermek, tespit davasını bu dava için bekletici sorun yaparak çıkacak sonuca göre, olayın Kurumca iş kazası olduğunun kabul edilmesi halinde ise davacıya Kuruma müracaat ederek sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesi giderek iş kazası sigorta kolundan sürekli iş görememezlik geliri bağlanması için önel vermektir.

Dava konusu olayın iş kazası olduğunu ve davacının sürekli işgörememezlik oranının belirlenmesinden sonra ise geçerli bir ibranamenin bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sulh ve ibra sözleşmesine gelince; Dava, iş kazası sonucu sürekli işgörememezlik nedeniyle sigortalının maddi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, sigortalı tarafından düzenlenen <ibranamenin> içeriği ve kapsamı yönünden davacıların tüm alacaklarını aldıkları ve bu suretle borçluyu borcundan kurtardıkları biçiminde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği noktasında toplanmaktadır. Davacıya, oluşan zarar nedeni ile, maddi tazminatına karşılık toplam 60.000,00 ABD. Dolarının ödenmiş olduğu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık kazadan sonra yapılan ödemenin davada en son hesaplanan tazminattan hangi kıstaslar nazara alınarak indirileceği konusunda toplanmaktadır. Kural olarak işçiye yapılmış ödemenin bu miktarı ile sınırlı olmak üzere bağlayıcılığı asıldır. Gerçek anlamda ödemeden söz edebilmek için tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunmaması koşuldur. Başka bir anlatımla, ödemenin yapıldığı tarihteki verilerle hesaplanan tazminat ile ödenen miktar arasında açık oransızlığın bulunduğu durumlarda yapılan ödeme makbuz niteliğinde kabul edilebilir. Bu durumun, ödemenin yapıldığı tarih göz önünde tutularak davacının gerçek zararının uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanması suretiyle belirleneceği hukuksal gerçeği ortadadır. Oysa yukarıda açıklandığı biçimde inceleme ve araştırma yapılmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.

Yapılacak iş; ödemenin yapıldığı tarihteki veriler esas alınarak gerçek zararı saptamak, böylece tazmin edilecek miktar ile buna karşılık alınan meblağ arasında açık oransızlığın bulunup bulunmadığını denetlemek, açık oransızlığın bulunması durumunda ödemeleri <kısmı ifayı içeren makbuz> niteliğinde kabul etmek ve yapılan ödemenin, ödeme tarihindeki, gerçek zararın hangi oranda karşıladığını saptamak, son verilere göre hesaplanan tazminat miktarından, yasal indirimler yapılmak suretiyle belirlenecek gerçek zarardan davalı tarafın; ödeme yapılan tarihe göre; zararın karşılandığı oranda indirim yapmak daha sonra kalan miktara hükmetmek, açık oransızlığın bulunmadığının tespiti halinde ise davacının maddi tazminat talebinin reddine karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, davacı yararına takdir edilen 625,00 TL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, 20.10.2009 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 27-10-2010, 11:05   #3
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi

Esas: 2007/22243
Karar: 2008/6533
Karar Tarihi: 24.04.2008

MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI - İŞ KAZASI - OLAY NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT OLARAK YAPILAN ÖDEME VARSA BİR KISMININ MANEVİ ZARARA KARŞILIK YAPILDIĞININ KABULÜ - MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİNİN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Olay nedeniyle maddi ve manevi tazminat olarak yapılan ödemenin bulunduğunun anlaşılması halinde bu ödemenin bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden veya davalı tarafından sunulan kayıtlardan anlaşılması durumunda, manevi tazminat isteminin reddi gerekir.

(818 S. K. m. 41, 47) (1086 S. K. m. 417, 423) (YHGK. 25.09.1996 T. 1996/21-397 E. 1996/637 K.) (YHGK. 13.10.1999 T. 1999/21-684 E. 1999/818 K.)

Dava: Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün, taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Hüseyin Can tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,

2- Dava, zararlandırıcı sigorta olayı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan sigortalının maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkindir.

Mahkemece davacının maddi tazminat isteminin feragat nedeniyle reddine ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden davacının davalıya ait kereste atölyesinde 15.11.2003 tarihinde tomrukların ray üzerinde ilerletilerek kesilmesi işinde çalışırken testereye kaptırmak suretiyle sol ayağından yaralandığı, olay nedeniyle %34 oranında sürekli iş göremez duruma geldiği, mahkemece esas alınan K. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/193 Esas sayılı dosyası içerisindeki olay nedeniyle aldırılan kusur raporuna tarafların itiraz etmediği ve davalının cevap dilekçesinde ekli olduğunu bildirdiği davacının iş kazası nedeniyle maddi ve manevi zararlarını aldığına ilişkin dair ibranamenin dosya arasında bulunmadığı görülmüştür.

Gerçekten, hukuka aykırı bir eylem yüzünden çekilen elem ve üzüntüler, o tarihte duyulan ve duyulması gereken bir haldir. Başka bir anlatımla üzüntü ve acıyı zamana yaymak suretiyle, manevi tazminatın bölünmesi, bir kısmının dava konusu yapılması kalanın saklı tutulması olanağı yoktur. Niteliği itibariyle manevi tazminat bölünemez. Bir defada istenilmesi gerekir. Yargıtay H.G.K' nun 25.09.1996 gün ve 1996/21-397-637 karar ile 13.10.1999 gün ve 1999/21-684-818 sayılı Kararı da bu doğrultudadır.

Yapılacak iş; davacının maddi tazminat istemi feragat nedeniyle reddedildiğine göre manevi tazminat istemine esas olmak üzere; davalı tarafın iddia ettiği ibraname belgesi getirtilerek ibranamenin içeriğine göre maddi ve manevi tazminat türüne, aidiyetine ilişkin ödeme miktarını davacıya açıklattırmak, varsa davalı işyerinden manevi tazminat için ödeme yapıldığına. dair işverenin resmi defter ile ödemeye ait belgelerini sunması için davalı tarafa mehil vermek ve yapılan bu araştırmalar sonucunda bir ödemenin bulunmadığı sonucuna ulaşıldığında manevi tazminat istemi konusunda bir karar vermek gerekir. Ancak olay nedeniyle maddi ve manevi tazminat olarak yapılan ödemenin bulunduğunun anlaşılması halinde bu ödemenin bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden veya davalı tarafından sunulan kayıtlardan anlaşılması durumunda, manevi tazminat isteminin reddine karar vermektir.

3- Olayın oluş şekline, müterafik kusur oranlarına, meydana gelen elem ve ızdırabın derecesine, tarafların sosyal ve ekonomik durumuna, paranın alım gücüne, özellikle 26.6.1966 gün ve 1966/7-7 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı'nın içeriğine ve öngördüğü koşulların somut olayda; gerçekleşme biçimine, oranına, niteliğine hak ve nefaset kurallarına göre daha az bir miktara hükmetmek gerekirken davacı yararına 50.000,00 YTL manevi tazminata hükmedilmiş olması da mahkemenin kabul şekli bakımından hatalı olmuştur.

4- H.U.M.K 423/3 maddesine göre harç giderleri yargılama giderleri arasında sayılmıştır. H.M.U.K. 417. maddesinde ise kanunlarda aksine hüküm bulunmayan hallerde ilam harcının tümünün davada haksız çıkan tarafa yükleneceği belirtilmiştir. Mahkemece bu dava ile birleştirilen aynı mahkemenin 2007/53 Esas sayılı dosyasında açılan manevi tazminat davasında davacı tarafından yatırılan 810,00 YTL peşin nispi harcın alınması gereken ilam harcından düşülmeyerek davalıdan fazla kalan ilam harcı alınması ayrıca davacı tarafından yatırılan 810,00 YTL peşin nispi harç ile 13.10 YTL başvuru harcının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmemiş olması da mahkemenin kabul şekli bakımından hatalıdır.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, tarafların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 24.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 27-10-2010, 11:09   #4
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

İbranamede maddi ve manevi tazminattan söz edildiğine göre bu ödemenin bir miktarının manevi zarara karşılık yapıldığı ibranamenin içeriğinden anlaşılmaktadır.O halde işgücü kaybına uğrayan için manevi tazminat isteminiz red olunacaktır. Bu ibranamedeki manevi tazminata yönelik ibra işgücü kaybına uğrayanın eş ve çocuklarını bağlamaz. Onlar adına manevi tazminat talep edilebilir. Mahkemece ödenen paranın bir kısmının manevi tazminat karşılığı olduğu kabul edilecek, bakiye ödeme hesaplanan maddi tazminattan indirilecektir.
KOLAY GELSİN
Old 29-10-2010, 00:13   #5
BALDIRAN

 
Varsayılan

Sn.Av.Şenel DELİGÖZ. Yanlış anımsamıyorsam, manevi tazminat talebi için doğrudan zarar görme şartı yokmu, yansıma yoluyla zarardan (yani işgücü kaybı nedeniyle işcinin bedeninde ruhunda oluşmuş zarardan dolayı)aile manevi tazminat talep edebilirmi (Cinselliğin kaybı, feci şekilde yaralanma halleri vs.istisnai haller hariç) Sizin farklı düşündüğünüzü çıkartıyorum mesajlarınızdan, bilgilerinizi paylaşırsanız sevinirim.Saygılar
Old 29-10-2010, 12:00   #6
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Ben konuyu sadece ibraname açısından ele almıştım. Sizin de belirtmiş olduğunuz gibi Borçlar Kanununun 47. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkı doğrudan doğruya cismani zarara maruz kalan kişiye aittir. Yansıma yoluyla ayni eylem nedeniyle manevi üzüntü duyanlar manevi tazminat isteyemezler.
Gerek öğretide gerekse yargısaL inançlarda , bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun çocuk, eş,anne ,baba gibi çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle hukuken korunan ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğü ağır şekilde bozulmuşsa onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmektedir. Bu durumda olanların zararları ile haksız eylem arasında uygun illiyet bağı mevcut olduğundan, yansıma yoluyla değil, doğrudan zarara maruz kalma söz konusudur. Kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın manevi tazminat isteyebicekleri H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11122, 1995/430 sayılı kararı ile ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebilecegi yine H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655 sayılı kararı ile kabul edilmiştir.
Somut olayda, iş kazası sonucu % 80 malül kalan , ömür boyu başkasının bakımına muhtaç hale gelen kazazede ile birlikte oturan çocukları ve eşinin bu olay nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüklerinin ağır biçimde ihlal edildiği söylenebilir.
KOLAY GELSİN. SAYGILAR
Old 29-10-2010, 23:46   #7
BALDIRAN

 
Varsayılan

Sn.Av.Şenel DELİGÖZ'e katılıyorum, burada yansıma yoluyla değil, doğrudan zarar söz konusudur.İbraname konusuna gelince, en kötü ihtimalden başlayalım, ibraname, bağlayacaksa bile sadece ibra eden işciyi bağlar, onun eşini ve çocuklarını bağlamaz, dolayısıyla, onların manevi tazminat talep etmelerine engel olmaz. Daha iyi bir ihtimal, kazaya uğrayan işci, kazanın boyutlarını, maddi kayıplkarını tam olarak bilmeden, ondan alınan ibraname, ancak, üzerinde yazılı miktar kadar makbuz hükmündedir.Bu ibranameyi, (maddi zararlarınız çok daha fazla çıkacağı için) maddi zararlara mahsup ettirmeniz bence mümkün, kolay gelsin.
Old 25-12-2010, 16:07   #8
harkan

 
Varsayılan

ağır yaralanmalı bir iş kazası ya da trafik kazasısonucu yaralananın aile bireyleri de manevi tazminat talep edebilir mi?

okuduğum birkaç yargıtay kararında talep edilebileceği ancak manevi ızdırabın ispatlanması gerektiği belirtilmişti, kendi aile bireyinin kaza sonucu yaralanması veya malul olması durumunda aile bireylerinin manevi ızdırap duyacağı karine değilmidir? manevi acı duyulduğu nasıl ispatlanır anlam veremedim?
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
SGK emekli maaş iptali istemi Av. Çağla Meslektaşların Soruları 3 20-04-2010 13:05
ceza hukukunda manevi tazminat istemi Av. Reşat Özbek Meslektaşların Soruları 6 10-01-2010 15:29
manevi tazminat istemi Hk. HAWK Meslektaşların Soruları 4 02-07-2008 18:10
eşin tapu iptali istemi pegasus1 Meslektaşların Soruları 3 22-11-2007 15:07


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05254102 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.