Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Bilirkişi Raporlarının bağlayıcılığı hakkında Yargıytay Kararı..

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 14-12-2009, 13:33   #1
nephilis

 
Varsayılan Bilirkişi Raporlarının bağlayıcılığı hakkında Yargıytay Kararı..

Tüm meslektaşlarıma kolaylıklar diliyorum..

Hukuk yargılamasında; Yargıtayın, bilirkişi raporunu yeterli görmeyen hâkimin ancak yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği ve fakat bilirkişi raporunun aksine karar veremeyeceği yönündeki kararlarına ihtiyacım var.

Yardımcı olabilecek meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 14-12-2009, 13:52   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

E:2008/4-823
K:2009/50
T:04.02.2009

Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Şişli 2.Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 29.06.2006 gün ve 2005/608 E- 2006/327 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi’nin 02.10.2007 gün ve 2006/12489-2007/11369 sayılı ilamıyla;
(...Dava, trafik kazası sonucu yaralanan davacının, maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerden; davalı O... K..... hakkında davacı K....'e, sürücüsü olduğu aracı ile çarpması nedeniyle Şişli 6. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/142 esas sayılı dosyası ile 765 sayılı TCK'nun 459/1 maddesi gereğince cezalandırılması için dava açıldığı, Şişli Etfal Hastanesi tarafından düzenlenen 17.01.2004 tarihli sağlık raporunda davacının 10 gün mutad iştigaline engel olacak derecede yaralandığının belirlendiği, mahkemece çıkarılan önödeme teklifinin, süresinde yerine getirildiğinin anlaşılması karşısında sanık-davalı hakkında, 765 sayılı TCK'nun 459/1,119 maddeleri gereğince, ceza davasının ortadan kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda önödeme teklifini yerine getiren davalı O... K.....'ın, davacıya yönelik eyleminde hiçbir kusurunun bulunmadığını kabul etmek doğru değildir. Mahkemece davalının kusur durumu da saptanarak haksız eylem ile oluşan bedensel zararın maddi ve manevi tazminat gerektirdiğinin gözetilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 21.12.2004 tarihli dava dilekçesiyle; davalı O...'un 15.1.2004 tarihinde kullandığı ve diğer davalı G....'e ait olan otomobil ile davacıya çarptığını, davacının şikayetçi olduğunu, kaza sonrasında işine gidemediğini, bu sürede maaşından kesinti yapıldığını, hastane masraflarının SSK tarafından karşılandığını, Adli Tıp Kurumu tarafından 10 günlük kati rapor verildiğini, bu arada çalışamadığını, davalı O... hakkında kamu davası açıldığını, Şişli 6.Asliye Ceza Mahkemesince önödemeye tabi suç olduğunun belirlendiğini, maddi zorluk içine düştüğünü, psikolojisinin bozulduğunu, zor günler geçirdiğini, davalıların davacı ile ilgilenmediklerini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile, 300 TL maddi, 5.700 TL manevi olmak üzere toplam 6.000 TL tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı O... K....., davacının otomobile sağ arka taraftan çarptığını, hastaneye götürdüklerini, hastane polisinin kendisini alıkoyduğunu, bu sebeple davacı ile ilgilenemediğini, davacının yanında bulunan şahsın, kendisinin öğrenci olduğunu anlayınca "Keşke bir Mercedes bulsaydık" diye söylendiğini, olayın davacı ve arkadaşı tarafından düzenlendiğini, bu şahıslardan korktukları için ilişki kuramadıklarını, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Diğer davalı G.... K..... (K......) da davanın reddine karar verilmesini, A...... Sigortanın zararı ödemesi gerektiğini, davanın bu sigortaya ihbarını cevaben bildirmiştir.
Yerel Mahkemece deliller toplanmış, şahitler dinlenilmiş, Şişli 6.Asliye Ceza Mahkemesinin 2004/142 Esas ve 2471 sayılı kararı dosyaya eklenmiş, bunda önödemede bulunulduğu ve ödendiği için davanın ortadan kaldırılmasına karar verildiği saptanmış, İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi, Öğretim Üyesi, Doç.Dr.dan kusur raporu alınmış, davacının olayda %100 kusurlu olduğunun, davalı sürücünün kusursuz bulunduğunun bildirildiği belirlenmiştir. Bilirkişi raporuna karşı davacı vekili, 29.9.2006 günlü celsede, imzalı beyanı ile, bir itirazlarının olmadığını, talebi gibi karar verilmesini beyan etmiştir.
Olayı tüm dosya kapsamı ile değerlendiren Yerel Mahkeme, davanın reddine karar vermiştir. Kararı davacı vekili temyiz etmiştir. Özel Daire; Yukarıya metni alınan bozma kararında olayı özetledikten sonra; "...önödeme teklifini yerine getiren davalı O.... K.....'ın davacıya yönelik eyleminde hiçbir kusurunun bulunmadığını kabul etmek doğru değildir. Mahkemece davalının kusur durumunun da saptanarak haksız eylem ile oluşan bedensel zararın maddi ve manevi tazminat gerektirdiğinin gözetilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş..." gerekçesi ile hükmü bozmuştur. Yerel Mahkeme ilk kararında direnmiştir.
Uyuşmazlık; önödemede bulunan davalının bir miktar kusurunun bulunduğunu kabul etmiş sayılıp sayılmayacağı ve;
Olayın gelişimine göre davalının tamamen kusursuz kabul edilmesinin doğru olup olmadığı mahkemece takdir edilecek kusur oranına göre, bir miktar tazminata hükmedilip, edilemeyeceği noktalarında toplanmaktadır.
Yukarıda değinildiği gibi, davalı-sanık O...'a ceza davasında önödeme teklifinde bulunulmuş, sanık tarafından önödeme yerine getirildiğinden davanın ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir. Önödemeyi yerine getiren davalı-sanığın bu eylemi ile bir miktar kusurun kendisinde olduğunu kabul etmiş sayılmasına olanak var mıdır? Hemen belirtmek gerekir ki bir miktar kusuru kabul etmiş sayılması gerektiğine olanak yoktur. Zira; önödeme ne bir mahkumiyettir, ne de suçu kabul anlamındadır. Sadece işin uzamasını önlemek, basit olaylarda şahısların mahkemelere gidip gelmelerine mani olmak ve ağır suçlara daha fazla zaman ayırabilmek için kanun koyucu tarafından kabul edilmiş bir müessesedir. Önödeme ile kamu davası ortadan kalmakta, yargılama yapılamamaktadır. Maddenin gerekçesinde, yargının iş yükünün azaltılması için önödemenin kabul edildiği vurgulanmıştır. Buna rağmen sanık istese bu kararı dahi temyiz edebilir. Önödeme; kamu davasının açılmasını önlemesi durumunda, usul hukuku kurumu, açılmış kamu davasını ortadan kaldırması durumunda ise, ceza ilişkisinin düşmesi sonucunu doğuran suç hukuku kurumudur. Önödeme, hazırlık soruşturması sırasında veya Cumhuriyet Savcısının hazırlık soruşturmasında gereğini yapmadığı hallerde ya da doğrudan doğruya mahkemeye intikal eden işlerde, T.C.Y.119 ncu maddesindeki sınırlar dahilinde kalan yaptırımlar söz konusu olduğunda, önemli davalara mahkemelerin daha fazla zaman ayırabilmesine olanak sağlamak için kabul edilmiş idari bir kurumdur.
İşte açıklanan bu nedenlerle ve muhakeme yapılması olanaksız bulunduğundan önödemede bulunan davalı-sanığa kusur izafe etmek mümkün değildir.
Bu görüşümüzü Yargıtay İçtihadı Birleştirme Ceza Bölümü Genel Kurulumun 11.4.1983 gün ve 1983/2 E, 2 K; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 5.2.1990 gün ve 1989/2-367 E, 1990/6 S.K; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 3.10.1995 gün ve 1995/7-235 E, 262 s. Kararlarının gerekçeleri de doğrulamaktadır.
Olayda, davacı vekili rapora itiraz etmediği gibi, yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasını da istemediğinden Yerel Mahkeme kararının gerekçesinde açıklandığı gibi, davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemenin bu durumda kendiliğinden yeni bir bilirkişi incelemesine gitmesi de mümkün değildir. Davacı olayda, tüm dosya kapsamına göre ağır kusurludur.
Müzakere sırasında, bazı konuşmacılar hakimin bilirkişi raporu ile bağlı olmadığını dile getirmişlerdir. Bu husus çok doğrudur.
Ancak, hakim kendisini bilirkişi veya bilirkişi kurulu yerine koyamaz. Özel ve teknik bilgiyi gerektiren konularda şahsi bilgisi ile kusur belirleyemez. Bu görüşü Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2.4.1986 gün ve 1984/4-847 E, 1986/338 K; 8.11.1995 gün ve 1995/19-601 E, 938 K; 2.4.2003 gün ve 2003/4-185 E, 263 K; 7.3.2007 gün ve 2007/11-94 E, 113 K; 19.3.2008 gün ve 2008/11-262 E, 260 K; 14.5.2008 gün ve 2008/11-392 E, 377 sayılı kararları da doğrulamaktadır.
Hakim özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde şahsi bilgisi ile kusur belirlemesi yapamayacağına göre, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırması gerekecektir. Bu görüş de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 8.12.2004 gün ve 2004/4-642 E, 648 K; 2.3.2005 gün ve 2005/11-81 E, 118 K; 30.1.2008 gün ve 2008/11-42 E, 45 K; 5.11.2008 gün ve 2008/4-655 E, 664 sayılı kararlarında vurgulanmıştır.
Ancak, davacı vekili, gerek Yerel Mahkemenin ilk verdiği kararı ve gerekse direnme kararını temyiz ederken, bilirkişi raporunun yetersizliğinden bahsederek yeniden rapor alınması hususunu dile getirmediği gibi, duruşmada imzalı beyanı ile rapora itirazı olmadığını bildirmiştir. Özel Dairede hiçbir şekilde yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği yönünde bozma yapmamıştır. Zira, bozma kararında bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu açıklamamış, o raporu kabul etmiş, davacının kusurlu olduğunu benimsemiş ve hakime bütün bunlara rağmen bilirkişi yerine geçerek, bir miktar davalıya kusur verdiyerek bozma yapmıştır.
O halde; bu somut olayda bilirkişi raporu kesinleşmiştir. Davalı yönünden raporda ki kusur oranı kazanılmış hak haline dönüşmüştür.
Bu görüşü Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü isimli 1995 basım tarihli El Kitabının 837. sahifesininde "...Mahkeme, eski kararının kısmen onanan (bozma kararının kapsamı dışında kalan) bölümü üzerinde (usule ilişkin kazanılmış hak nedeniyle) yeni bir inceleme yapamaz..." demek suretiyle desteklemektedir.
Ayrıca; "...III-Usule ait müktesep hakkın diğer bir şekli de bazı konuların temyiz dairesinin bozma kararının şümulü dışında kalarak kesinleşmesi ile meydana gelen şeklidir..." açıklaması yapan İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 9.5.1960 tarih ve 1960/21 E, 9 sayılı kararı da doğrulamaktadır.
Burada bir hususu daha açıklamak gerekmektedir. Özel Daire ve bu konu ile ilgili diğer Yargıtay Daireleri, ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip, karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağını içtihat etmektedirler ve bu konu Hukuk Genel Kurulunca da benimsenmektedir.
Örnek olarak; Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 13.3.1980 gün ve 1980/1279 E, 3256 K; 4.4.1983 gün ve 1983/2980 E, 3596 K; 20.11.2000 gün ve 2000/7530 E, 10263 K; 3.4.2002 gün ve 2001/12922 E, 2002/4096 K; Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 4.7.2005 gün ve 2005/8185 E, 7316 K; 16.10.2006 gün ve 2006/4396 E, 7881 K; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 sayılı kararları gösterilebilir.
Tatbikat ceza davasındaki kusurun hukuk hakimini bağlamayacağını, hukuk hakiminin yeniden kusur incelemesi yaptırması gerektiğini içtihat ettiğine ve bilirkişi incelemesi yapılmasının gerektiğini vurguladığına göre, somut olayda Özel Dairenin hakimin bilirkişi heyeti yerine geçip kusur belirlemesi yapması gerektiğini ileri sürmesini benimsemek mümkün değildir.
Bilirkişi müessesi tenkit edilebilir. Verdikleri raporlar hukuki çerçevede yok sayılabilir. Ama o müessese kaldığı sürece yeniden rapor alınmasını gerektiren durumlarda, başka bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılabilir. Yoksa hakim bilirkişi heyeti yerine geçirilemez. Özel ve teknik bilgiyi gerektiren durumlarda da şahsi bilgisine göre kusur belirlemesi sonucu karar vermesi istenilemez. Şimdiye kadarda hukuk dairelerinin tümü bilirkişi incelemesi yapılmasını icap ettiren hallerde bilirkişiden rapor alınmasının şart olduğunu içtihat etmişlerdir.
Bu görüşlerimizi de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 24.12.2008 gün ve 2008/4-734 Esas, 766 sayılı kararı da doğrulamaktadır.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle ve mahkeme kararında yer verilen gerekçelerle usul ve yasaya uygun bulunan mahalli mahkeme kararının onanması gerekmektedir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 04.02.2009 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
Old 08-03-2010, 11:21   #3
Av.Uğur Hakan Kahraman

 
Varsayılan

Sayın Av Cengiz Aladağa bir sorum olacak.Tek bir bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna tarafımızca itiraz edilmiştir ve de yeniden 3 kişilik bilirkişi kurulunca bilirkişi incelemesi yapılmasını mahkemeden dilekçemiz ile talep ettik.Mahkeme bilirkişi raporunu yeterli görüp yeniden bilirkişi incelemesi yapılması talebimizi reddedip açtığımız davayı reddetti.Biz bu konuda bilirkişi raporunun eksik düzenlendiğini ve buna dayanarak hüküm verilmesini eksik soruşturma olarak nitelendiriyoruz.Ancak bu konuda bir yargıtayın içtihadı birleştirme kararı varmı o konuda yardımınızı bekliyoruz. Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Adli Tıp Raporlarının Sıhhati Ve Hukuken Geçerliliği Doç. Dr. Özge Yücel Kadın Hakları Çalışma Grubu 27 29-01-2015 17:24
eser sözleşmesi bağlayıcılığı balturk Meslektaşların Soruları 4 05-11-2009 20:11
Velayetin bağlayıcılığı Başak Ankara Kadınlara Hukuki Destek Merkezi (KAHDEM) 1 06-05-2008 21:22
bilirkişi raporları hakkında olcsvl Meslektaşların Soruları 2 19-11-2006 17:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,03848791 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.