Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

vekaletin kötüye kullanılması hile nedeniyle tapu iptali.

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 30-03-2011, 23:56   #1
nejdet tarhan

 
Varsayılan vekaletin kötüye kullanılması hile nedeniyle tapu iptali.

merhaba arkadaşlar.

6'sı bayan biri bay 7 kardeş babalarının vefatı üzerine miras intikal işlemlerine başlıyorlar. erkek kardeş kız kardeşlerini aralarından birine vekalet verme konusunda ikna ediyor. (bunu miras intikal işlemlerinin kolaylaşacağı bahanesiyle yapıyor) vekalet verilmesi üzerine de vekil olan kız kardeşin bilgisizliğinden faydalanıp miras kalan taşınmazların tapusunun kendisine devrini sağlıyor.

bu devirler 2001 yılında yapılıyor. yalnız vekil olan kız kardeş de dahil olmak üzere kız kardeşlerin durumdan haberleri yok. ta ki 2010 yılının aralık ayında tekrar bir araya gelene kadar.o zaman taşınmazların hepsinin erkek kardeşlerine devredildiğini anlıyorlar.

şimdi vekil olan kız kardeş de dahil olmak üzere 6 kız kardeşin de vekiliyiz. bu konuda zamanaşımı ve hak düşürücü süre ile ilgili yardımcı olabilecek cevaplar arıyorum. şimdiden teşekkür ederim.
Old 31-03-2011, 00:01   #2
BALDIRAN

 
Varsayılan

Merhaba.Vekaletin kötüye kullanılmasına dayalı tapu iptal davaları, mülkiyet hakkına dayandığından zaman aşımı süresi söz konusu değildir zira burada, vekalet verenin iradesi mülkişyeti nakletmek değildir, onun iradesi dışında mülkiyet nakledildiği için, bu olgu ispatlandığında, tapudaki tescil, yolsuz tescil haline gelecektir ve mahkeme kararı geriye etkili olACAKTIR kanısındayım.Bu konuad Yargıtay kararı bulursam eklerim.Saygılar
Old 31-03-2011, 13:36   #3
BİRKAN YILDIZHAN

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/837
Karar: 2005/1805
Karar Tarihi: 23.02.2005

ÖZET : Vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekaletin hile ile alındığı iddiasının, aynı zamanda vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerdiği kabul edilmelidir. Davada temel olarak dayanılan hukuki neden, vekalet görevinin kötüye kullanılmasıdır. Bu tür davalar zamanaşımı yada hak düşürücü süreye tabi değildir.

(4721 S. K. m. 2, 3) (818 S. K. m. 31, 390/2)

Dava: Taraflar arasında görülen davada; Davacılar; çaplı taşınmazlardaki intikal işlemleri ve davacı Nefiye'nin paylarının davacı Mustafa'ya satışı konusunda davalı Mehmet'e vekaletname verdiklerini, ancak, anılan davalının bu vekaletnamelere dayalı olarak taşınmazları başkalarına sattığını, tüm davalıların ortak hareket ettiklerini ileri sürerek; 3172 parsel sayılı taşınmazdaki 384/1152 payın iptali ile tescil, olmazsa tazminat isteğinde bulunmuşlardır.

Davalı İlhan; dava konusu taşınmazdaki çekişmeli payı dava dışı kişiden,tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetle satın aldığını,diğer davalılar ve olaylarla ilgisinin bulunmadığını belirterek;davanın reddini savunmuştur.

Davalı İsmail; davaya yanıt vermemiştir. Diğer davalılar;davacı Mustafa ile davalı Mehmet arasında düzenlenen sözleşme gereği çekişmeli taşınmazın iş karşılığı davalı vekil Mehmet'e bırakıldığını, hata ve hilenin söz konusu olmadığını, hak düşürücü sürenin geçtiğini öteki, davalıların da sıfatlarının bulunmadığını bildirerek; davanın reddini istemişlerdir.

Mahkemece; davacıların davasının BK.'nun 31 maddesindeki hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Karar,davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla;Tetkik Hâkimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi,gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Dava; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

Mahkemece; hak düşürücü süre geçtiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Dava dilekçesinin içeriğinden ve dilekçede ileri sürülen vakıalardan; davacıların kendilerinden hile ile alınan vekaletin kötüye kullanılması suretiyle dava konusu taşınmazın temlikinin sağlandığını bildirdikleri görülmektedir.

Vekaletin hile ile alındığı iddiasının, aynı zamanda vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerdiği kabul edilmelidir. Davada temel olarak dayanılan hukuki neden, vekalet görevinin kötüye kullanılmasıdır. Bu tür davalar zamanaşımı yada hak düşürücü süreye tabi değildir.

Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden ( resen )göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Sonuç: Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilerek gerekli araştırmanın yapılması, soruşturmanın tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.2.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.





Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
Old 31-03-2011, 15:10   #4
Av.H.Kaya

 
Kitap Tapu İptali

[ Merhaba,

Olayın izah şeklinden vekaletin hem intikal hem taşınmaz satış yetkilerini taşıdığı, ancak kızkardeşlerin satış değil intikal yetkisi vermek istediği sonucuna gidiyorum.
Tapuda işlem yapılırken aynen Noter de olduğu gibi,işlemi yapan görevli taşınmazı sattığını(asaleten veya vekaleten) vekile veya asile açık açık anlatır veya anlatmak zorundadır.
Vekil olan kızkardeş gerek kendi ,gerek diğer kızkardeşlerinin hisselerini (rızası hilafına) satmış ise burada esaslı bir yanılgı veya yanlış yönlendirme mutlaka var.Ya vekil ehil değil ne yaptığını bilmiyor veya taşınmaz hisselerini alan erkek kardeş desise ile böyle bir işlemin yapılmasını temin ediyor.
Eğer böyle ise; tescilin sebebi olan "satış akdi" hukuken muteber değildir.Borçlar Kanununun akde ilişkin hükümlerine göre,akdin taraflarının esaslı noktalarda uyuşması gerekir.
Tapudaki işlemin bir parçası olan Satış Akdi hukuken muteber olmadığına göre zaman aşımı söz konusu olmaksızın taşınmaz kaydının iptali için dava açılabilecektir.Ancak davayı açarken ,davalının iyi niyetli olmadığı öncelikle ileri sürülmelidir.
Tarihleri biraz eski olmakla beraber H.G.K nun 28.10.1972 tarih,1968/7-563 E,882 K.sayılı ilamı ile 14.2.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının incelenmesinin yararlı olacağını düşünüyorum.
İyi çalışmalar,başarılar
Old 31-03-2011, 16:07   #5
uğur deniz

 
Varsayılan hile ile alınan vekaletname nedeni ile tapu iptali tescil ve ecrimisil

Merhabalar,
Konuya ilişkin yeni tarihli Yargıtay kararı ekliyorum.Umarım işinize yarar.
T.C.
YARGITAY
1. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/106
KARAR NO : 2010/2876 Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : EDİRNE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2009
NUMARASI : 2008/210-2009/265
DAVACI : KADRİYE GÜLER
DAVALI : MUSTAFA YASLI VS.
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL,ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 30.000-TL. karşılığı satmaya karar verdiği kendisine ait 455 ada 35 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümünü satmak üzere davalı Metin Fırtına ve arkadaşlarının iradesini fesada uğratması sonucunda Halis Çetin’e vekaletname verdiğini, bu vekaletname kullanılarak dava konusu taşınmazın davalı Metin Fırtına’ya, ondan da diğer davalı Halis Çetin’e temlik edildiğini, satış işlemlerinin muvazaalı olduğunu, tüm işlemlerin 10 gün içerisinde bitirildiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescili ve kira bedellerinin tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının hile hukuksal nedenine dayandığı, ancak davanın bir yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Celal Çelik’in raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, tapu iptali-tescil ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dayanılan hile hukuksal nedeni yönünden bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, davanın ileri sürülüş biçiminden davacının, hile ile alınan vekalet kullanılarak taşınmazının muvazaalı satışlarla davalılara temlik edildiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteğinde bulunduğu, vekaletin hile ile alındığı iddiasının vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içereceği bu durumda vekalet görevinin kötüye kullanıldığı hukuksal nedenine de aynı zamanda dayanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, vekalet görevinin hukuksal nedenine de aynı zamanda dayanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak, vekalet görevinin kötüye kullanılması davalarının açılması herhangi bir süreye tabi olmamasına rağmen mahkemece iddia hile olarak tavsif edilmek suretiyle hatalı değerlendirme ile Borçlar Kanununun 31. maddesindeki hak düşürücü süreden davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
./...
ESAS NO : 2010/106
KARAR NO : 2010/2876 -2-
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ayrıca üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen hukuki sebebi dayalı herhangibir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlere HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
M.Y.Aydın N.Koyuncu A.S.Togay B.Erensevi H.H.Ünaldı
Başkan Üye Üye Üye Üye



Okundu 20.4.2010 BK.Not:
Old 29-04-2013, 21:35   #6
ehlihibre

 
Varsayılan Konu ile ile ilgili dumanı üstünde olmasa da yeni bir karar

YARGITAY
1. Hukuk Dairesi 2012/452 E.N , 2012/1796 K.N.

DAVA AÇMA SÜRESİ
VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI HUKUKSAL NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL
VEKİL İLE SÖZLEŞME YAPAN ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN DURUMU
VEKİLİN SORUMLULUĞU

Özet
MÜLKİYETTEN KAYNAKLANAN HAK İSTEKLERİ İLE VEKALET GÖREVİNİN KÖTÜYE KULLANILMASI İDDİASINA DAYALI AYIN İSTEKLİ DAVALAR BİR SÜREYE BAĞLI OLMAKSIZIN HER ZAMAN İLERİ SÜRÜLEBİLİR.

VEKİL, VEKİL EDENİN YARARINA VE İRADESİNE UYGUN HAREKET ETME, ONU ZARARLANDIRICI DAVRANIŞLARDAN KAÇINMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ ALTINDADIR. VEKİL EDENİN YARARI İLE BAĞDAŞMAYACAK BİR EYLEM VEYA İŞLEM YAPAN VEKİL SORUMLUDUR.

VEKİL İLE SÖZLEŞME YAPAN ÜÇÜNCÜ KİŞİ İYİNİYETLİ İSE VEKİLLE YAPTIĞI SÖZLEŞME GEÇERLİDİR. VEKİL İLE ÇIKAR VE İŞBİRLİĞİ İÇERİSİNDE İSE VEKİL EDEN, SÖZLEŞME İLE BAĞLI DEĞİLDİR.


İçtihat Metni

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, miras bırakanlarından intikal eden 6 parsel sayılı taşınmazdaki 6 numaralı bağımsız bölümün, kardeşleri olan davalı Şeref'e verdikleri vekaletnameler ile diğer davalı olan eşine temlik edildiğini, temliklerin vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacılardan Ahmet, davasından feragat etmiştir.

Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davacı Ahmet yönünden feragat, diğer davacılar yönünden de zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, bir kısım davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakiminin raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davacı Ahmet yönünden feragat, diğer davacılar yönünden de zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davada vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayanıldığı açıkça anlaşılmaktadır.

Davada istek, ayna yönelik olup, mülkiyetten kaynaklanan hak istekleri ile vekalet görevinin kötüye kullanılması iddiasına dayalı ayın istekli davaların bir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebilmesi olanaklıdır. Bu nitelikteki davaların zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi olmadığı da kuşkusuzdur.

Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2. maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanun'un 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötüniyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanun'un 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) gözönünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış, daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde soruşturma yapılarak, tüm delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

Bir kısım davacıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Old 30-04-2013, 09:20   #7
justiz

 
Varsayılan

Sözkonusu olayda vekil tayin edilen kişinin bu hakkını kötüye kullandığı anlaşılıyor. Bu durumda MK m 2 devreye girmesi gerekir. Evrensel bir ilke olan dürüstlük kuralı kaidesine göre hiç kimse haklarını kullanırken dürüstlük kurallarına aykırı hareket edemez ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını kanun himaye etmez. Bu halde herhangi bir süreye bağlı olmaksızın hakkın kötüye kullanıldığı , dürüst hareket edilmediği ve kötüniyetli şekilde hareket edildiği gerekçesiyle yapılan işlemler geriye doğru olarak iptal edilebilmelidir.
Old 01-12-2016, 13:16   #8
Peyote

 
Varsayılan

Merhabalar,

Başımda benzer bir olay var ve zamanaşımı hususunu kararları okuyunca netleştirdim. Ancak benim asıl merak ettiğim husus davanın esası ile ilgili olacak. Gerçekten vekalet akdini kötüye kullananın bu hakkını kötüye kullandığını tanık haricinde nasıl ispatlayabileceğim? Yani sonuç olarak vekaletnamede tapu satış yetkisi veriliyor. Ve bu vekaletnameler verilirken noter tarafından vekalet veren bilgilendiriyor. Yani noterin bir sorumluluğu yok. Özellikle yakın akrabalarda yapılan bu gibi yolsuz tescillerde başka ne gibi delillere dayanabiliriz? Sonuçta bir para alışverişi yok. Ama acaba eski tarihli satış işlemlerinde (ki benim olayımda 1985'te yapılıyor)bankadan yerin bedelinin gönderilmesi hususunun az olduğunu düşünüyorum Daha çok elden satış bedelleri ödeniyodur.Arada bir sözleşme falan da yok.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Vekaletin kötüye kullanılması ex lege Meslektaşların Soruları 4 11-04-2015 12:50
Vekaletin kötüye kullanılması,muvazaa S.YÜCE Meslektaşların Soruları 3 08-04-2010 20:54
tapu iptali tescil davası- kooperatif- vekaletin kötüye kullanılması gujankaracay Meslektaşların Soruları 3 18-01-2010 18:19
tapu iptali ve tescil vekaletin kötüye kullanılması Av.şebnem çiçek Meslektaşların Soruları 1 21-08-2008 23:54
vekaletin kötüye kullanılması Avukat Kamer Akgül Meslektaşların Soruları 3 01-12-2006 13:38


THS Sunucusu bu sayfayı 0,12449002 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.