Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Hukuk Haberleri Hukuk Haberleri, duyuruları, güncel hukuki gelişmeler. [Haber Ekleyin]

YARGITAY HGK Baz İstanyonlarına Fren...

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 31-07-2012, 13:26   #1
Av.Emin

 
Varsayılan YARGITAY HGK Baz İstanyonlarına Fren...

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, aldığı bir
kararla Baz İstasyonlarının sağlığa
olası zararlı etkileri nedeniyle
yerleşim yerine kurulumunu engelledi.


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, aldığı bir kararla Baz İstasyonlarının sağlığa olası zararlı etkileri nedeniyle yerleşim yerine kurulumunu engelledi. Gerekçeli kararda özetle şu ifadelere yer verildi: Anayasa tarafından korumaya alınan ;yaşama hakkı, haberleşme hürriyeti ve mülkiyet hakkı gibi temel haklar arasında bir çatışma meydana gelmesi halinde bu durumun, yargılama makamları tarafından hassasiyetle değerlendirilmesi ve çatışan yararlar arasında öncelik düşüncesine dayalı bir denge kurulması gerekir.

Dava konusu tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi ilgilendirmesi nedeniyle kamuya hizmet vermeyi amaçladığı tartışmasız ise de insan yaşamında tehlike yaratma ihtimalinin bulunması halinde insan yaşamına, sağlığına üstünlük tanınması gerekir.

Başka bir deyişle; Yaşama Hakkı en kutsal ve birincil hak olup tehdit altında olma şüphesi dahi diğer Anayasal haklardan önce gözetilmesi gereğini doğurur. Aksi halde yaşam hakkının tehlikede olduğu bir yerde diğer tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmayacaktır.

Kaynak : http://www.istanbulbarosu.org.tr/Det...=1&ID=7236
Old 01-08-2012, 23:52   #2
Av.Emin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Emin
T.C. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2012/4-147
KARARNO : 2012/327 Y A R G I T A Y İ L A M I
Taraflar arasındaki "Baz İstasyonunun Kaldırılması" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Ankara l.Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 30.09.2010 gün ve
2009/274 E. 2010/235 K. sayılı kararın incelenmesi davalılardan A. İletişim Hizmetleri A.Ş. vekili
tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 23.03.2011 gün ve 2011/2930 E.
2011/3058 K. sayılı ilamıyla onanmış, A. İletişim Hizmetleri A.Ş. vekilinin karar düzeltme istemi
üzerine Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 7.7.2011 gün ve 2011/7887 E. 2011/8096 K. sayılı ilamı ile;
(...Dava, sağlığa zarar verdiği iddiası ile davalı şirkete ait baz istasyonunun kaldırılması talebine
ilişkindir. Mahkemece dava kabul edilmiş; karar. Dairemizce onanmış; davalı karar düzeltme istemiştir.
Baz istasyonları temel olarak, alıcı/verici antenler sayesinde elektromanyetik dalgayı (sinyali)
alma ve gönderme işlemi yapan cihazlardır. Baz İstasyonları; konuşma trafiğinin az olduğu kırsal
alanlarda 35 km'lik bir mesafe içinde hizmet verebilen (macro), konuşma trafiğinin daha yoğun
olduğu şehir içlerinde 1-2 km'lik bir mesafe içinde hizmet verebilen (mikro) ve bina içleri ve alış veriş
merkezleri gibi yerlere kurulan çıkış güçleri oldukça düşük olan (piko) çeşitlerinden oluşur.
Cep telefonlarının sağlıklı çalışabilmesi için; baz istasyonlarının bal peteği benzeri şeklinde bir
yapıda ve her bir peteğin içinde de en az bir baz istasyonunun kurulu bulunması gereklidir. Her ba2
istasyonu belirli sayıda abone konuşturabilir. Bu nedenle insanların yoğun yaşadığı yerlerde konuşma
trafiğinin bir kesintiye uğramaksızın karşılanabilmesi için daha çok sayıda baz istasyonunun kurulması
gerekmektedir.
Baz istasyonunun şehir dışına çıkartılması halinde, hücresel yapı oluşturulamaması nedeni ile,
sinyallerin abonenin cep telefonuna ulaşabilmesi için çok yüksek elektromanyetik dalgalar
oluşturması gerekecektir. Aynı zamanda kullanıcı cep telefonu da baz istasyonuna sinyali yeteri
seviyede ulaştırabilmek için daha fazla güç kullanacağından daha fazla insanın daha fazla
elektromanyetik alana maruz kalması kaçınılmaz olacaktır.
Baz istasyonlarının insan sağlığına etkileri konusunda başta Dünya Sağlık Örgütü olmak üzere,
Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu (ICNIRP), Elektrik Elektronik
Mühendisleri Enstitüsü (IEEE), ... vb bir çok ulusal ve uluslararası kuruluş çalışmalar yapmakta ve bu
çalışmaların neticesinde bir takım sınır değerler belirlenmiş bulunmaktadır.
Mevzuat gereğince baz istasyonlarının sağlığa ve çevreye zarar vermeyecek şekilde; nerede,
nasıl, hangi ölçü ve limitler dahilinde kurulacağını belirlemek ve kurallarını koymak işlemleri, Bilgi
Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanlığının (BTK) görev ve yetkisindedir.
Baz istasyonları, 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 37 nci maddesine dayanılarak BTK
tarafından bu konuyu düzenleyen Yönetmelikdeki yer, ölçü ve limit değerlere göre verilen güvenlik
sertifikası gereğince kurulmaktadır.
BTK tarafından yürürlüğe konulan yönetmelikte, Türkiye'de geçerli olacak sınır değerleri;
İngiltere, Amerika, Kanada, ICNIRP ve Avrupa Birliğinin kabul ettiği değerin yaklaşık 1/4'ü olarak
belirlenmiştir.
Sağlığa zarar veriyor iddiası haricinde baz istasyonlarının sertifikada belirtilen limit değerlere ve
güvenlik mesafesine uygun olarak kurulmadığı, başlangıçta uygun kurulsa dahi sonradan
sertifikadaki limit değer ve güvenlik mesafelerine aykırı davranıldığı gerekçesi ile kaldırılmasına
ilişkin talep ve itirazların mevzuat gereğince BTK'ya yapılması gerekmektedir. Bu kurumun uygulama
ve verdiği kararın uygun bulunmaması halinde idari yargıda dava açılması gerekir. Keza davacı, baz istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafelerine uygun olmasına rağmen zararlı olduğunu
iddia ediyorsa, idari yargıda idareye karşı yönetmeliğin iptali davası açması gerekir.
Sağlığa zarar veriyor iddiası ile baz istasyonunun kaldırılması, MK'nun 737. Maddesinde
düzenlenen komşuluk hukukuna göre adli yargıda açılacak dava ile istenebilir. Bu davada davacının
baz istasyonunun sağlığına zarar verdiğini ve baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere
uygun bulunmadığını ispatlaması gerekir. Kanıtlanmayan mücerret (soyut) "uzun vadede zarar
verir, baz istasyonu yakın mesafede, görünce moralim bozuluyor, .. vs gibi nedenlerle dava açılması
ve kabulü hukuka ve yasalara uygun değildir.
Bu şekilde adli yargıda açılan davalarda mahkemece, tarafların delil ve belgeleri toplandıktan sonra
dava konusu baz istasyonunun yönetmelikte belirtilen limit değerlere ve güvenlik mesafesine
uygun olup olmadığı, davacının sağlığına zarar verip vermediği konusunda uzman bilirkişiler
marifetiyle keşif yapılarak, alınacak bilirkişi raporu ve tüm deliller birlikte değerlendirilip
sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Dosya kapsamı ve yukarıda belirtilen ilke ve bilgiler göz önüne alındığında davaya konu baz
istasyonunun limit değerlere ve güvenlik mesafesine uygun olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca baz
istasyonunun soyut değerlendirmeler dışında davacının sağlığına zarar verdiği teknik, ilmi ve inandırıcı
delillerle kanıtlanamamıştı. Şu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekir. Bu yön
gözetilmeden davanın kabul edilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. Ne var ki, Dairemizce karar
onandığından karar düzeltme istemi kabul edilerek Dairemizin onama kararının kaldırılıp, kararın
bozulmasına karar vermek gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda;
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN avalılar vekilleri
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı B.'a ait elektrik direğine diğer davalı tarafından montajlanmış GSM Baz istasyonunun
sağlık yönünden endişe yarattığından bahisle kaldırılması istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin evinin 25 metre kadar yakınındaki boş arsada bulunan elektrik
direğine baz istasyonunun kurulduğunu, uzmanlarca baz istasyonunun faaliyet halindeyken radyasyon
yaydığının belirtildiğini, müvekkilinin kızının lenf kanserine yakalandığını, bu durumun aile
açısından yıkıma neden olduğunu, baz istasyonunun faaliyetine devam ediyor olmasının müvekkili ve
diğer aile bireylerinin sağlığı için de endişeye yol açtığını belirterek maddi ve manevi zararları
yönünden talep hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin evinin yakınında faaliyet gösteren baz
istasyonunun sökülmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı B. vekili, dava konusu baz istasyonunun ölçüm yöntemleri ve denetlenmesi hakkındaki
yönetmeliğin resmi gazetede yayınlanan tebliğdeki kriterlerine uygun bulunarak verdiği güven
sertifikası çerçevesinde, müvekkili şirket ile diğer davalı şirket arasında imzalanan sözleşme
gereği kurulduğunu, müvekkili şirketin dava konusu işlemde herhangi bir sorumluluğunun
bulunmadığını belirterek haksız ve yersiz davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı A. İletişim Hizmetleri A.Ş. vekili, baz istasyonlarının, Bilgi Teknolojileri ve İletişin Kurumu
tarafından verilen güvenlik sertifikasına istinaden ve dolayısıyla yönetmelikte belirlenen limit değerler
ve kıstaslar çerçevesinde çalıştırıldığını ve denetlendiğini, baz istasyonlarının insan ve çevre
sağlığına olumsuz etki yaptığı konusunda herhangi bir bilimsel dayanak olmadığı gibi, müvekkili
şirkete ait baz istasyonunun ithali montajı ve işletilmesi yasal mevzuat çerçevesinde yapıldığını,
davacıların iddiasının varsayıma dayandığı belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkeme, "...söz konusu baz istasyonunun getirdiği yararın haberleşmeyi amaçladığı
görülmekteyse de zararının ise insan sağlığı ve yaşamı ile ilgili olduğu gözetildiğinde ikinci değere
önem verilmesi gerekir. Bu itibarla yapılan belirlemelerin dar anlamda parayla ölçülebilen bir zarar yok
ise de çevre binalarda ve bu bağlamda davacının oturduğu konutta yaşayanlar için sağlık bakımından
büyük endişeler taşıdığı, psikolojik olarak yaşamlarını olumsuz bir biçimde etkilediği ve bunun da
psikolojik yapıda tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı ve bu haliyle de yaşamdaki sağlık değerleri
düşünüldüğünde burada oturmanın olumsuz hale geleceği nazara alınarak davacının zarar gördüğü
kabul edilmiş, baz istasyonunun kurulması için iki davalı arasında yapılan sözleşme nedeniyle
müteselsil sorumlu oldukları..." gerekçesi ile davanın kabulüne karar vermiş; davalılardan A. iletişim
Hizmetleri A.Ş. vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece önce onanmış, aynı davalının karar
düzeltme istemi üzerine yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkeme, aynı gerekçeyle önceki kararında direnmiş; hükmü davalılar vekilleri temyi2
etmişlerdir.
Hukuk Genel Kurulu'nca işin esasının görüşülmesine geçilmeden önce; ilk kararı temyiz etmeyen
davalılardan B.'ın direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı olup olmadığı hususu ön sorun
olarak ele alınmış, yapılan tartışmalar sonucu direnme kararı verilirken B. hakkında da hüküm
kurulduğundan ve ayrıca verilecek karar sonucu itibariyle her iki davalıyı da etkileyeceğinden direnme
kararını temyiz etmekte hukuki yararı olduğu sonucuna varılarak ön sorunun oyçokluğu ile
reddine karar verilmiştir.
İşin esasına gelince:
Kaldırılması istenen baz istasyonunun davalı B. ile diğer davalı A. İletişim Hizmetleri A.Ş. arasında
4.3.2008 tarihinde yapılan protokol sonucu B.'a ait elektrik direğine ve davacılara ait taşınmaza 15-
31 metre uzaklıkta yönetmeliğe uygun olarak kurulduğu, davacının 1994 doğumlu kızının da kanser
hastası olduğu noktasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki Anayasa'nın 17.maddesinde "Yaşama hakkı", 22. maddesinde
"Haberleşme Hürriyeti", 35.maddesinde "Mülkiyet Hakkı" düzenlenmiştir.
Yine Anayasa'nın; Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması başlıklı 56. maddesinde, herkesin
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşın ödevi olduğu hükmüne yer
verilmiştir. İnsan Hakları Evrensel beyannamesinin 25 maddesi de aynı yöndedir.
Anayasa tarafından korumaya alınan "yaşama hakkı", "haberleşme hürriyeti" ve "mülkiyet hakkı" gibi
temel haklar arasında bir çatışma meydana gelmesi halinde bu durumun, yargılama makamları
tarafından hassasiyetle değerlendirilmesi ve çatışan yararlar arasında öncelik düşüncesine dayalı bir
denge kurulması gerekir.
Dava konusu tesisin cep telefonlarının kullanımı için zorunlu olduğu ve bu tesisin geniş bir kitleyi
ilgilendirmesi nedeniyle kamuya hizmet vermeyi amaçladığı tartışmasız ise de insan yaşamında tehlike
yaratma ihtimalinin bulunması halinde insan yaşamına, sağlığına üstünlük tanınması gerekir.
Başka bir deyişle; "Yaşama Hakkı" en kutsal ve birincil hak olup tehdit altında olma şüphesi dahi diğer
Anayasal haklardan önce gözetilmesi gereğini doğurur. Aksi halde yaşam hakkının tehlikede olduğu
bir yerde diğer tüm temel hak ve hürriyetlerin hiçbir değeri kalmayacaktır.
Türk Medeni Kanunu'nun 737 vd. maddesinde ise komşuluk hukuku düzenlenmiş bu maddede
herkese taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken komşularını olumsuz şekilde etkileyecek
taşkınlıktan kaçınma yükümlülüğü getirilmiştir.
Baz istasyonu yönetmeliğe uygun olarak çalıştırılsa dahi zararın veya zarar ihtimalinin bulunması
halinde yönetmeliğe uygun olduğundan söz edilerek zarar verenin sorumluluktan kurtulması,
kullanıma devam edilmesi sonucunu doğurmaz. Yönetmeliğe uygun değilse, zaten hukuka aykırılık
gerçekleşmiş olacaktır. Hukuk kurallarındaki norm düzenlemesi itibariyle yönetmelik ve yönetmeliğe
uygun bir işlem yapılsa bile buna karşın çevreye verilen zarardan eylemi gerçekleştirenin sorumlu
olmayacağı sonucu doğmaz. Ayrıca yargıç uyuşmazlığın çözümünde yönetmeliğe değil, yasaya, genel hukuk kurallarına ve bu bağlamda sorumluluk ilkelerine göre karar vermek zorundadır. Bu
bakımdan yönetmeliğe göre verilen sertifikayı bağlayıcı olarak kabul etmek mümkün değildir.
Dosya arasında bulunan Nükleer Tıp uzmanı öğretim üyesi bilirkişi raporunda; baz istasyonlarının
genel performansa ve sağlığa olan etkileri konusunda günümüze kadar yayınlanmış çeşitli çalışmaların
olduğunu, bu çalışmalarda uzun süre baz istasyonlarının yakınında yaşayanların genel vücut
sağlıklarının etkilendiğinin gösterildiğini, baz istasyonlarının yaydığı radyofrekans elektromanyetik
dalgalarına maruz kalanlarda en sık rastlanan semptomların, baş ağrısı, konsantrasyon bozuklukları,
huzursuzluk, uykusuzluk ve el titremesi olarak saptandığını ne var ki kontrollü ve sistematik yapılmış
baz istasyonlarının kanser yapıcı etkisini araştıran bir çalışmanın günümüze kadar
gerçekleştirilemediğini belirtmiş ve sonuç olarak baz istasyonlarının kanser yapıcı etkisine yönelik
şüphenin şu anda tam olarak ortaya konmamış olmasının, ileride yapılacak çalışmalarda da bu etkinin
gösterilemeyeceği anlamına gelmediğini, bu nedenle geçmişe yönelik telafisi mümkün olmayan
kanser gibi hastalıkların önlenmesi açısından toplumumuzu baz istasyonlarının yaydığı
elektromanyetik radyasyondan en makul düzeyde korumak gerektiğini, ayrıca söz konusu davada
davacının kızının 1994 yılından beri bir lenf kanseri çeşidi olan malign lenfoma tanısı ile izlendiği
Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen epikrizden anlaşıldığını, bu kanser ile baz istasyonlarını
ilişkilendirmenin bilimsel açıdan doğru olmadığını ancak bir hekim sıfatıyla, keşif sırasında davacı ve
kızı ile yaptığı görüşmede, zaten ailede yaşanan kanser hastalığı nedeniyle endişeli olan ailenin
yaşadıkları evin karşısında boş arsada bulunan baz istasyonu nedeniyle sağlık açısından ek endişeler
taşıdığını, söz konusu baz istasyonunun psikolojik olarak yaşamlarını olumsuz biçimde etkilediğini ve
tedirginlik yarattığını gözlemlediğini belirterek dava konusunu teşkil eden baz istasyonunun yapılan
ölçümler sonucunda fımit değerleri aşmadığı tesbit edilmiş olsa bile yukarıda belirtilen nedenlerden
dolayı mevcut yerinden alınarak başka bir yere yerleştirilmesinin uygun olacağı saptamasında
bulunmuştur.
Yine dosyada bulunan Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığının 17.6.2010 havale tarihli yazısından baz
istasyonlarının insan sağlığına zararlı olup olmadığını söyleyebilmenin bilimin bugünkü geldiği
noktada mümkün olmadığı ancak bu konudaki çalışmaların devam ettiği anlaşılmaktadır.
Davacının dar anlamda ve para ile ölçülebilen bir zararı kanıtlanmamış ise de, baz istasyonunun
yukarıda açıklanan zarar verme ihtimali ile birlikte davacının evine olan mesafesi, kanser hastası bir
kızının bulunması, içinde bulunduğu psikolojik ortamın kendisinde tedirginlik ve ümitsizlik yaratacağı
ve bu konudaki doktor bilirkişi raporu ile davacının yaşamdaki sağlık değerleri, Anayasaca teminat
altına alınan yaşam hakkı, mülkiyet hakkı birlikte değerlendirildiğinde dava açmakta haklı olduğu ve
davasının kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.
Kaldı ki, bu hizmetin davacıya ait konutun bulunduğu yerde verilmesinde zorunluluk bulunmadığı gibi,
davacıya ve çevreye zarar verme ihtimali olmayan bir başka yerde de verilmesi olanak dahilindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan
gerekçelerle ONANMASINA, gerekli ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına maha
olmadığına, hükmün tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere
30.05.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

Ben gazeteci olsam bu haberi şöyle sunardım: YARGITAY 4. HD. 2 GSM şirketleri 0

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi sağ gösterip sol vurdu ve gol oldu.

Tabiki bir hukukçu olarak benim kullanacağım tabirler değil, ancak baz istasyonu ile ilgili davaların uzun zamandır takip ettiğim için argo tabirle bu şekilde yorumlanabilir haber. Şöyle ki,

Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin Baz İstasyonlarının İnsan ve Çevre Sağlığına olası zararları nedeniyle GSM şirketleri aleyhine verdiği kararlar istikrar kazanmıştı. Doğal olarakta kaba tabirle 1-0 öndeydi.

Ancak, GSM şirketleri bu nedenle açılmış davaları kaybetmek uğruna bu davaların Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gitmesinden ve bağlayıcı bir karar çıkmasında bir manada çekiniyorlardı.

Örneğin; A isimli şahıs Baz İstayonun sağlığa zararlı olduğu iddiasıyla Gsm şirketi aleyhine dava açmış ise, davalı Gsm şirketi lehine yerel mahkemeden karar çıkmış, temyiz aşamasında bu karar Yargıtay 4. H.D. istikrarlı kararıyla bozulmuş olsa dahi, Davalı yerel mahkemeye karara direnmesi yönünde baskı kurmuyor, tam aksine aleyhine kararı kabullenip, olayın Hukuk Genel Kurulu önüne gitmesine mani olmak istiyordu.

Habere konu Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı bu açıdan baktığımda gerçekten çok ilginç.

Davalı GSM şirketi aleyhine çıkan kararı temyiz ediyor karar onanıyor. Davalı Vekili Karar Düzeltme talebinde bulunuyor. Uygulamada nadiren karşılaştığımız (hatta 4 yıldır ben hiç karşılaşmadım ) bir şekilde davalının karar düzeltme talebi doğrultusunda Yargıtay 4. H.D. onama kararından vazgeçip, kendi kararını bozuyor ve doğal olarak Yerel Mahkeme kararında direniyor.Böylelikle dava Yargıtay Hukuk Genel Kurulu önüne gelmiştir.

Onadığı kararı, nadir bir yöntemle bozan 4. Dairenin bu kararı argo tabiriyle sağ gösterip sol vurmak, dolayısyla 2-0 öne geçmektir.

Bu habere ilişkin olarak Baz İstayonun insan sağlığına zararlı olduğu veya zararsız olduğu yönünde bir iddia ya da görüşüm bulunmamaktadır. Belki ilerleyen süreçte gerek Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) Elektronik alanlar ve Halk sağlığına ilişkin çalışmaları gerekse Tübitak raporu doğrultusunda fikirlerimi beyan etme hakkımı saklı tutmaktayım.

Saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
40 Liralık Temyiz Harcına Anayasa Mahkemesi'nden Fren Emin Cihan UYSAL Hukuk Haberleri 2 02-11-2011 11:56
Kefile hacze Yargıtay’dan fren av.sally Hukuk Haberleri 14 13-04-2011 15:43
Yargitay Kararlari Av.Mehmet_Ali Meslektaşların Soruları 2 08-07-2009 15:43
Yargitay Karari Ersin KUŞ Meslektaşların Soruları 2 22-04-2008 08:57


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04834008 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.