Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Sürücünün %100 kusurlu olduğu kazada tazminat davasının ceza dosasyını bekletici meslele yapması gerekir mi?

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 01-02-2012, 12:06   #1
sailor1981

 
Varsayılan Sürücünün %100 kusurlu olduğu kazada tazminat davasının ceza dosasyını bekletici meslele yapması gerekir mi?

Sürücü trafik kazası sonrası muhakeme sırasında ADLİ TIP raporu ile %100 kusurlu bulunmuş ve Ceza Mahkemeside bu kusur oranına göre sürücüye 2 yıl 6 ay hapis cezası vermiştir.(Dosya halen Yargıtayda)
Açtığımız tazminat davasında davalılar ceza dosasyının beklenmesini talep etti, hakim ceza dosyasının celbine karar verdi.
sürücünün %100 kusurlu olduğu bu kazda ceza dsoaysnın beklenmesine gerek olmadığına ilişkin Yargıtay Kararı arıyorum.? Saygılar
Old 01-02-2012, 12:42   #2
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2011/17-50
Karar: 2011/231
Karar Tarihi: 27.04.2011
 
TAZM
İNAT DAVASI - CEZA DOSYASINDAKİ KUSUR RAPORU ESAS ALINARAK KUSUR ORANININ TESPİT YÖNTEMİNİN YERİNDE OLUP OLMADIĞI - KUSUR ORANININ UZMAN BİLİRKİŞİ ARACILIĞI İLE AYRICA TESPİT EDİLMESİ GEREĞİ - DİRENME KARARININ BOZULDUĞU
ÖZET: Olayda, mahkemece, ceza davasının sonucunun beklenmesi, davalılardan M. M.’e izafe edilen kusur oranının tespit edilen maddi olgular çerçevesinde uzman bilirkişi aracılığı ile ayrıca tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
(818 S. K. m. 53) (6762 S. K. m. 1292, 1299) (2918 S. K. m. 98, 99) (Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları (ZMSS) B.2) (YHGK 25.02.2004 T. 2004/11-115 E. 2004/108 K.) (YHGK 12.05.2004 T. 2004/4-290 E. 2004/289 K.) (YHGK 14.12.2005 T. 2005/10-680 E. 2005/733 K.) (YHGK 10.01.1975 T. 1971/406 E. 1975/1 K.) (YHGK 23.01.1985 T. 1983/10-372 E. 1985/21 K.) (YHGK 16.09.1981 T. 1979/1-131 E. 1981/587 K.) (YHGK 06.03.1996 T. 1995/14-966 E. 1996/124 K.) (YHGK 28.02.2007 T. 2007/2-91 E. 2007/85 K.)
Dava: Taraflar arasındaki davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 2.Asliye Hukuk Mahkemesince maddi tazminat yönünden davanın kabulüne, manevi tazminat yönünden ise kısmen kabulüne dair verilen 11.09.2008 gün ve 2006/192 E., 2008/402 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar M. M. ve Koç Allianz Sigorta A.Ş. vekili tarafından istenilmesi üzerine,Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 21.04.2009 gün ve 2009/76-2580 sayılı ilamı ile;
(<...Davacı vekili, davalıların işleteni-sürücüsü, trafik ve ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın neden olduğu kaza sonucunda müvekkilinin daimi maluliyete uğrayacak şekilde yaralandığını ileri sürerek, ıslah dilekçesi ile 82.699,09 YTL maddi ve 15.000,00 YTL manevi tazminatın davalılardan sigorta şirketleri maddi tazminattan sorumlu olmak üzere müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı M. M. vekili, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusuru bulunmadığını ve talep edilen tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş vekili, müvekkilinin temerrüdü söz konusu olmadığını, poliçe limiti ile sorumlu olacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı Yapı Kredi Sigorta A.Ş vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu, kaza sonucunda davacının Adli Tıp Kurumu raporuna göre % 34,2 oranında daimi maluliyete uğradığının anlaşıldığı gerekçesi ile, bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davanın kısmen kabulüne, 82.699,09 YTL maddi tazminatın davalılardan sigorta şirketleri poliçe limiti ile sorumlu olacak şekilde kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile ve 12.000,00 YTL manevi tazminatın davalı M.M.
’ten kaza tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı M. M. vekili ve davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat tazmini istemine ilişkindir.
BK
’nun 53.maddesine göre; ceza mahkemesi tarafından belirlenen kusur oranı hukuk mahkemesi için bağlayıcı değildir. Bu nedenle mahkemece, ceza dosyasındaki maddi olgular da değerlendirilmek suretiyle, İTÜ ya da Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek trafik konusunda uzman bilirkişi heyetinden kusur durumunun belirlenmesi için ayrıntılı, gerekçeli, denetime açık rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kesinleşmemiş ceza mahkemesi ilamının dayanağı olan bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
Bozma neden ve şekline göre, davalı M. M. vekilinin, maddi ve manevi tazminata ve faiz başlangıç tarihine ilişkin diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
2- Davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Kabule göre de:
a-Davalı kazaya neden olan aracın, zorunlu mali sorumluluk sigortacısıdır. TTK
’nun 1299/1.maddesi yollamasıyla aynı kanunun 1292/1, 2918 sayılı KTK’nun 98/1, 99/1.maddeleri ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi Genel Şartları’nın B-2-b.maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Bu nedenle mahkemece, öncelikle davalı sigorta şirketine ihbar yapılıp yapılmadığı araştırılmalı, ihbar yapılmış ise, hükmedilen maddi tazminattan sigorta poliçe limiti olan 40.000 YTL’nin belirlenecek temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi, dava açılmadan önce ihbar yapılmamış ise, dava dilekçesi ile talep edilen tazminat yönünden dava tarihinden, poliçe limitinin bakiye kısmı yönünden ise ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken anılan düzenleme gözardı edilerek, kaza tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru olmamıştır.
b-Ayrıca, sigorta genel şartlarının B.2 maddesi 5.fıkrası uyarınca, hükmolunan tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı yargılama giderleri ile avukatlık ücretini sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde ödemekle yükümlüdür. Mahkemece anılan düzenleme dikkate alınmadan davalı sigorta şirketinin diğer davalılar aleyhine hükmolunan yargılama gideri ve vekalet ücreti miktarı ile müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
c-Yine davalı sigorta şirketi aleyhine manevi tazminata hükmedilmediği halde, yargılama ve harç giderlerinin tamamından diğer davalılar ile birlikte sorumlu tutulması da isabetli değildir...>)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu
’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü;
Karar: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemenin; <Ceza dosyasında bulunan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi
’nce düzenlenen rapora göre, davalı sürücünün tam kusurlu olduğunun anlaşıldığı> gerekçesiyle maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne dair verdiği karar; hem davalı M. M. hem de Koç Allianz Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir. Özel Dairece her davalının temyiz istemi ayrı başlık altında incelenerek yukarıya başlık bölümüne aynen alındığı üzere iki ayrı bent halinde açıklanan nedenlerle hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozma ilamının (1) nolu bendi yönünden hüküm bozulmuş; (2) nolu kabule göre açıklaması ile başlayan bendine ise uyulmuştur.
Hükmü davalı M. M. vekili direnme kararı yönünden, davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş. vekili ise uyulduğu ifade edilen kısım yönünden ayrı ayrı temyiz etmişlerdir.
1- Davalı M. M. vekilinin bozma ilamının (1) nolu bendinde yer alan bozma nedenine karşı verilen direnme kararına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Özel Daire ile yerel mahkeme arasındaki uyuşmazlık; mahkemece ceza dosyasındaki kusur raporu esas alınarak kusur oranının tespit yönteminin yerinde olup olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, Ceza mahkemesi kararlarının hukuk davasına etkisi, eş söyleyişle; ceza mahkemesinin hangi kararlarının hukuk mahkemelerini bağlayacağı konusu üzerinde durulmasında yarar vardır:
Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesine (davasına) etkisi, hukukumuzda Borçlar Kanunu
’nun 53.maddesinde düzenlenmiş olup; hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kesinleşmiş kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu ilke, ceza kurallarının kamu yararı yönünden bir yasağın yaptırımını; aynı uyuşmazlığı kapsamına alan hukuk kurallarının ise, kişi ilişkilerinin Medeni Hukuk alanında düzenlenmesi ve özellikle tazmin koşullarını; öngörmesi esasına dayanmaktadır.
818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)
’nun İle Medeni Hukuk Arasında Münasebet> başlıklı 53.maddesinde: <Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin faili temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamıyla bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.> hükmü yer almaktadır.
Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen, beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
Yargısal uygulamada; ceza davası açılan hallerde, ceza davasında alınan kusur raporu ile karar verilip, karar kesinleşse dahi, bu raporun hukuk hakimini kusur yönünden bağlamayacağı istikrarla kabul edilmektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
’nun 25.02.2004 gün ve 2004/11-115 E.2004/108 K; 12.5.2004 gün ve 2004/4-290 E, 289 K; 14.12.2005 gün ve 2005/10-680 E, 733 K sayılı ilamları).
Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin yukarıda açıklanan bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Gerek öğretide ve gerekse Yargıtay
ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hakiminin tespit ettiği maddi olaylarla ve özellikle <fiilin hukuka aykırılığı> konusu ile hukuk hakiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK.10.1.1975 gün ve 1971/406 E. 1975/1 K. sayılı ilamı; YHGK.23.1.1985 gün ve 1983/10-372 E.ve 1985/21 K.sayılı ilamları ve yukarıda yer alan ilamları).
Bundan ayrı, hukuk mahkemesinin, ceza mahkemesinde görülmekte olan bir ceza davasının sonuçlanmasını bekletici sorun yapması halinde, ceza mahkemesinin bu konuda vereceği kararı peşinen kabul etmiş olacağından, bekletici sorun yapılan ceza davası hakkında verilen karar, hukuk davasında kesin delil teşkil eder (Prof. Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt: V, s:5153).
Bilindiği gibi kesin hüküm, ilişkin olduğu konuda uyuşmazlığı ortadan kaldırır. Bu yüzdendir ki, açılan bir dava hakkında kesin hüküm bulunmaması bir yargılama koşuludur. Özellikle bir ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgulara ilişkin kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, hukuk usulü bir şekil hukukudur. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi, yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hakimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hakimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hakimini bağlamasına, Borçlar Yasasının 53.maddesi bir engel oluşturmaz (YHGK.16.9.1981 gün 1979/1-131 E. ve 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm. 1965 s.22 vd.).
Yargıtay
ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen, aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir(YHGK.11.10.1989 gün ve 1989/11-373-472 sayılı ilamı).
Ceza mahkemesinde bir tarafın kusurlu olduğu maddi vakıa olarak kabul edilmişse, artık hukuk mahkemesinde o kişinin kusursuz olduğuna hükmedilemez. Ne var ki, hukuk hakiminin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırarak kusur oranını incelemesi olanaklıdır. Bu iki durumun birbirinden iyi ayırt edilmesi gerekir.
Görüldüğü üzere, hukuk mahkemesi az yukarıda bağlayıcılık yönü belirtilen ayrık durumlar dışında ceza mahkemesi kararları karşısında ilke olarak bağımsız kılınmıştır.
Bu noktada, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağladığı hallerde, kesin delilin etkisi nedeniyle, ceza mahkemesi kararında dayanılmış olan bilirkişi raporunun hukuk mahkemesini bağlayacağı; buna karşılık, ceza mahkemesi kararının hukuk mahkemesini bağlamadığı hallerde, ceza mahkemesinde alınmış olan bilirkişi raporunun, hukuk mahkemesini bağlamayacağı, eş deyişle hukuk mahkemesinin yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği, kuşku ve duraksamaya yer olmaksızın kabul edilmektedir (Prof.Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı 2001, cilt: V, s:5154-5155).
Özellikle tarafların, iddia ve savunmalarını ispat için, mahkemeden bilirkişi incelemesi yapılmasını istemeleri halinde; hukuk hakiminin, uyuşmazlığı kendi tespit ve takdirine, <Medeni Hukuk> alanı kurallarına göre çözümlemesi gerekir.
Tüm açıklamalar ışığında somut durum değerlendirildiğinde;
Davacının içerisinde bulunduğu dava dışı İ. K.
ın sevk ve idaresindeki aracın, 22.01.2004 tarihinde, davalılardan M. M.’in sevk ve idaresindeki araçla çarpıştığı, davalının bu kaza nedeniyle Kayseri 4.Asliye Ceza Mahkemesinin 2005/174 Esas sayılı dosyasıyla yargılandığı, M. M.’in kullandığı aracın davalılardan Koç Allianz Sigorta A.Ş tarafından zorunlu trafik sigortası yapıldığı, davalı Yapı Kredi Sigorta A.Ş tarafından da kasko sigortalı olduğu, kaza nedeniyle davacının yaralanması üzerine eldeki davanın açıldığı dosya kapsamıyla belirgindir.
Kesinleşmeyen Kayseri 4.Asliye Ceza Mahkemesinin kararında, davalı M. M.
’in kırmızı ışıkta geçerek kazanın oluşumunda tam kusurlu kabul eden Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesi raporu esas alınarak mahkûmiyetine karar verilmiş; ceza mahkemesinde görülmekte olan davanın sonucu, eldeki hukuk davası için bekletici sorun yapılmamıştır.
Esasen davacı, davalılardan M. M.
’in kırmızı ışıkta geçtiğini, davalı M. M. ise, kırmızı ışıkta geçenin davacının içinde bulunduğu araç olduğunu iddia etmişler; mahkemece de ceza dosyasında dinlenen tanık beyanları dikkate alınarak davalı M. M.’in kırmızı ışıkta geçtiği kabul edilerek, kırmızı ışıkta geçme olgusu bu şekilde kabul edildikten sonra, yine anılan Ceza Mahkemesince alınan Adli Tıp Kurumu raporu dikkate alınarak davalı M. M. tam kusurlu kabul edilmiş ve dava bu deliller ile sonuçlandırılmıştır. Davalı M. M. hem ceza dosyasında, hem de görülmekte olan davada kırmızı ışıkta kendisinin geçtiği olgusuna ve alınan kusur raporlarına karşı çıkmıştır.
Hukuk hâkimi, ceza mahkemesi kararı, kusur durumu ve bu dosyada alınan kusur bilirkişi raporları ile bağlı değil ise de, ceza mahkemesi kararındaki maddi olgular ile bağlıdır.
Kırmızı ışıkta geçme olgusu uyuşmazlığın temelini oluşturduğundan, öncelikle bu olgunun tespit edilmesi ve çözümlenmesi gerekmektedir.
Bu durumda mahkemece, ceza mahkemesinin kesinleşmemiş mahkumiyet kararı, bu karara esas alınan bilirkişi raporu ve diğer delillere dayanılarak hüküm verilemeyeceği göz önüne alınarak; öncelikle ceza mahkemesi kararının kesinleşmesinin beklenilmesi, bundan sonra maddi olguların nasıl gerçekleştiğinin saptanması, tarafların talepleri de gözetilerek uyuşmazlığın <Medeni Hukuk> kurallarına göre çözümlenmesi gerekir.
O halde yerel mahkemece, aynı yönlere işaret eden Özel Daire bozma kararına uyularak; ceza davasının sonucunun beklenmesi, davalılardan M. M.
’e izafe edilen kusur oranının tespit edilen maddi olgular çerçevesinde uzman bilirkişi aracılığı ile ayrıca tespit edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçelerle önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
2- Davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş. vekilinin Özel Daire bozma ilamının (2) .bendinde yer alan <Kabule göre> başlığı altında yapılan eleştirilere uyulmasına ilişkin karara yönelik temyizine gelince;
Hemen belirtmelidir ki, bozma ilamlarında <kabule göre de> veya <kaldı ki> gibi söz dizinleriyle başlayan, bozma sebebine göre inceleme sırası gelmemekle birlikte sadece mahkemenin hükmündeki hatanın varlığına işaret eden, hükmü o yönden eleştiren, mahkemenin aynı hataya düşmemesi için ona bir tavsiye ve yol gösterme amacına yönelik bulunan ifade ve açıklamalar; usul hukuku anlamında <bozma> niteliği taşımamaktadır. Dolayısıyla, yerel mahkemelerin, bozma ilamında yer alan bu tür ifade ve açıklamalara ilişkin direnme ya da uyma kararı veremeyecekleri belirgindir. Yargıtay
ın kararlılık kazanmış uygulaması da bu yöndedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 6.3.1996 gün ve 1995/14-966 E.,1996/124 K. sayılı ; 28.02.2007 gün ve 2007/2-91 E., 2007/85 K. sayılı kararları).
Mahkemece, bozma ilamının (2) nolu bendinde yer alan ve <kabule göre> açıklamasıyla başlayan, tavsiye niteliğinde bulunan açıklamaları bozma nedeni gibi kabul edilerek uyulmuş ve bu karar temyize konu edilmişse de; usulü anlamda bozma niteliği taşımayan bu hususlara uyulması da olanaklı olmadığından; davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Sonuç: 1- Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılardan M. M. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre bu davalının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2- Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle ortada yasal anlamda bir bozma ve uyma kararı bulunmadığından, hukuki varlık taşımayan bu karara karşı davalı Koç Allianz Sigorta A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 01-02-2012, 12:45   #3
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2003/7126
Karar: 2004/1571
Karar Tarihi: 23.02.2004
 
TRAF
İK KAZASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT İSTEMİ - CEZA DAVASININ BEKLETİCİ MESELE YAPILARAK KUSUR ORANININ ONA GÖRE TESPİT EDİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Davacı vekili, müvekkiline ait araca davalıların malik, sürücü ve trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu, müvekkilinin yaralandığını ve aracının hasar gördüğünü ileri sürerek, hasar bedeli ve tedavi giderinin davalılardan faizi ile tahsilini talep etmiştir.
(818 S. K. m. 41, 53)
Dava: Taraflar aras
ında görülen davada İzmir Asliye 3.Hukuk Mahkemesi'nce verilen 23.12.2002 tarih ve 2001/941 - 2002/1020 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili ile davalı E. Sigorta A.Ş. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi D. Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkiline ait araca davalıların malik, sürücü ve trafik sigortacısı olduğu aracın çarpması sonucu, müvekkilinin yaralandığını ve aracının hasar gördüğünü ileri sürerek, 800.000.000.-TL hasar bedeli ve 200.000.000.-TL tedavi giderinin davalılardan faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar A. ve A. T. davanın zamanaşımına uğradığını, kusur ve tazminat miktarını kabul etmediklerini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davacının tam kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı E. Sigorta A.Ş. vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, haksız eylemden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Dosya kapsamından İzmir 13.Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2001/1393 Esas sayılı dava dosyası ile ceza davası açıldığı, bu dava dosyasında davalının 1/8 oranında kusurlu bulunduğu, davanın mahkumiyetle sonuçlandığı ancak temyiz aşamasında olup henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır. Mahkemece de bu dosyada alınan bilirkişi raporu dikkate alınmadan karar verilmiştir. Tazminat davalarında delillerin değerlendirilmesi hakime aittir. Borçlar Kanunu'nun 53 ncü maddesi hükmüne göre hukuk hakimi kusurun varlığına karar verebilmek için ceza hukukunun mesuliyete dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun taktiri ve zararın miktarını tayin gibi hususlarda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değilse de, olgularda ve ortaya konulan delillerde farklılık olmaksızın aynı kazada farklı kusur oranlarına ulaşılması adalete olan güveni sarsabilecektir.
Bu ilkelere göre aynı maddi vakıalardan hareketle farklı kusur oranlarına ulaşılmasının önlenmesi amacıyla ve kaldı ki somut olayda ceza davasında kabul edilen kusur oranının farklılık arzetmesi nedeniyle ceza davasının bekletici mesele yapılmak suretiyle kusur durumu bakımından hasıl olacak sonuca göre değerlendirme yapılıp bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Davalı E. Sigorta Şirketi vekilinin temyiz itirazlarına gelince; bozma sebep ve şekline göre bu davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma sebep ve şekline göre E. Sigorta Şirketi vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 23.02.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.(¤¤)
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı
Old 01-02-2012, 12:51   #4
sailor1981

 
Varsayılan

öncelıkle teşekkürler ancak kararlar benim olayımla uyuşmamakta,bizde çelişen bir rapor vs.yok. hem trafik kaza zabtında hem ADLI TIP raporunsa sürücü 100% kusurlu
Old 01-02-2012, 12:56   #5
üye7160

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sailor1981
öncelıkle teşekkürler ancak kararlar benim olayımla uyuşmamakta,bizde çelişen bir rapor vs.yok. hem trafik kaza zabtında hem ADLI TIP raporunsa sürücü 100% kusurlu

birebir örtüşen karar bulamadım maalesef.en yakın kararları ekledim belki işinize yarayabilir diye.bulabilirsem paylaşırım.saygılar..
Old 01-02-2012, 13:09   #6
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan sailor1981
öncelıkle teşekkürler ancak kararlar benim olayımla uyuşmamakta,bizde çelişen bir rapor vs.yok. hem trafik kaza zabtında hem ADLI TIP raporunsa sürücü 100% kusurlu

Ceza dosyasının beklenmesine gerek yoktur. Aynı şekilde derdest davamızda bir önceki celse, dosyanın bilirkişiye gitmesini talep ettik, kabul edildi. Yukarıdaki HGK kararı işinize yarar.
Old 19-04-2016, 19:02   #7
heidi

 
Varsayılan

Sayın Suat Ergin üstadım, "ceza dosyasının beklenmesine gerek yoktur" şeklindeki görüşünüz 4 yıl önceye ait,acaba halen geçerli midir?
3 aracın karıştığı bir kaza oldu. İlk önce traktöre arkadan kamyonet çarptı, traktör sürücüsü metrelerce fırlamak suretiyle maalesef (muhtemelen olay yerinde) öldü. 5 dakika içinde de ortadaki kamyonete 3. bir araç çarptı.
Ceza davasında mahkeme, soruşturma safhasında alınan raporla yetindi ve dosya karara çıktı. (Bilirkişi raporu "trafik polisi, yeminli bilirkişi" imzalı olup, bu rapor "ölen traktör sürücüsü kusursuz, kamyonet asli kusurlu ve 3. araç da tali kusurlu" demektedir.)
Ceza mahkemesi kararı ise şöyle şekillendi:
1) Kamyonet sürücüsünün 5 yıl hapsine,
2) 3. araç sürücüsünün, ölüm ve yaralanmaya sebep olmadığı anlaşılmakla beraatine
..........
Ben, ölen traktör sürücüsü mirasçıları vekili olarak 5 yıl hapis azdır gerekçesiyle temyiz ettim, zira bilinçli taksir söz konusudur ısrarındayım, ceza alan sanık da verilen ceza çoktur gerekçesiyle temyiz etti. Sanık halen tutuklu ve dosya halen temyiz safhasında.. (Temyizden çabuk döneceğini tahmin ediyorum?)
Acaba ben şimdi hukuk mahkemesinde açtığım alacak davasında nasıl davranmalıyım?
1) Ceza dosyasındaki rapor, müvekkillerimin murisi için kusursuzdur dediği halde, ben hukuk mahkemesinde kusur durumuna ilişkin yeniden rapor alınmasını mı istemeliyim? (Davalı sigorta şirketi verdiği cevap dilekçesinde "dosyanın kusur tespiti için trafik ihtisas dairesine gönderilmesini" talep etmişti, ben de cevaba cevap dilekçemde "biz ceza dava dosyasındaki rapora dayanmaktayız" demiştim.)
2) Yoksa hukuk mahkemesinden, ceza davasının neticesinin beklenmesini mi talep etmeliyim?
Kilitlenip kaldığım bu konuya şimdi cevap vermem gerek, çünkü eş ve üç çocuk için talep ettiğim destekten yoksun kalma tazminatı hesabında hem gelir durumu hem de kusur durumu esas alınacak.
Yanlış bir şey yapmak istemiyorum 3 küçük çocuk söz konusu......
Old 20-04-2016, 11:32   #8
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan heidi
Sayın Suat Ergin üstadım, "ceza dosyasının beklenmesine gerek yoktur" şeklindeki görüşünüz 4 yıl önceye ait,acaba halen geçerli midir?
....



Evet yeni Borçlar Kanunu ile de mevcut durum korundu. Bir değişiklik yok. Ceza dosyası kesinleşmediği için mahkeme kusur için dosyayı bilirkişiye tevdi edecektir. Yukarıdaki kararı iyi okuyun, lütfen. Çünkü sizin işinize yarayan hususlara değinmektedir.
Old 20-04-2016, 16:33   #9
heidi

 
Varsayılan

Ceza davasının sonucunun beklenmesini, sonrasında da ehil kişilerden kusur hususunda rapor alınmasını talep ettim, dilekçemi gün içinde sundum. Çünkü ceza dosyası içindeki kusura ilişkin raporda 3. araç da var ve fakat bu aracın sürücüsü dava sonunda beraat etti. (Tazminat davasında 3. araç davalı değil) Dolayısıyla hukuk mahkemesinin kusurla ilgili yeniden rapor almasının daha sağlıklı olacağına kanaat ettim.
Çok teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum değerli üstadım.
Old 21-04-2016, 08:53   #10
Av.mehmet.av

 
Varsayılan

Yeni soru açmak yerine ben de burada konu ile ilgili bir sorum sormak isterim.
Ölümlü trafik kazasından dolayı görülen ceza davasında 2 defa bilirkişi raporu alındı ve ikisinde de karşı taraf tam kusurlu bulundu.
Bu raporları tazminat dava dosyasına sunduk. Mahkeme bu raporlara göre dosyayı bilirkişiye gönderdi.
Sorum şudur: Ceza dosyasında alınan ve aynı yönde olan 2 rapora rağmen, hukuk mahkemesi tarafından da ayrıca kusur yönünden rapor alınması gerekli midir? Alınmamış olması nedeniyle karar Yargıtay'dan döner mi? Yukarıda paylaşılan kararlar biraz kafamı karıştırdı
Old 21-04-2016, 10:35   #11
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.mehmet.av
Yeni soru açmak yerine ben de burada konu ile ilgili bir sorum sormak isterim.
Ölümlü trafik kazasından dolayı görülen ceza davasında 2 defa bilirkişi raporu alındı ve ikisinde de karşı taraf tam kusurlu bulundu.
Bu raporları tazminat dava dosyasına sunduk. Mahkeme bu raporlara göre dosyayı bilirkişiye gönderdi.
Sorum şudur: Ceza dosyasında alınan ve aynı yönde olan 2 rapora rağmen, hukuk mahkemesi tarafından da ayrıca kusur yönünden rapor alınması gerekli midir? Alınmamış olması nedeniyle karar Yargıtay'dan döner mi? Yukarıda paylaşılan kararlar biraz kafamı karıştırdı
Yukarıdaki HGK kararında diyor ki "Hukuk hakimi olarak, ceza hakiminin kararını beklemeye karar vermişsen, artık onun kararı ve bilirkişi raporu seni bağlar; kesin delil niteliğindedir. Eğer ceza hakiminin kararının kesinleşmesini beklemezsen, delilleri serbestçe takdir edeceğinden kusur bakımından bilirkişi incelemesi yaptırabilirsin"
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
trafik kazası ile açılan tazminat davasında ceza davasının bekletici mesele olması Mehmet AYDEMİR Meslektaşların Soruları 15 23-05-2014 10:29
Emniyet kemeri takmayan maktül, kazada kusurlu sayılır mı? Av.İlhami Akan Meslektaşların Soruları 17 21-05-2013 23:45
kusurlu ölen sürücünün mirasçıları kendi ZMMS sinden faydalanabilir mi? avukat erdoğan Meslektaşların Soruları 16 10-10-2012 16:09
istirdat davasının ilamını icraya koymak ceza davasının kesinleşmesi gerekir mi? seniz Meslektaşların Soruları 3 15-10-2007 17:53
ÖlÜmlÜ Kazada SÜrÜcÜnÜn Kusuru mslmklvz Meslektaşların Soruları 7 10-07-2006 16:28


THS Sunucusu bu sayfayı 0,10860300 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.