Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

itirazin iptalinde yetkili mahkeme

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 13-06-2008, 11:23   #1
av_sibelll

 
Karar itirazin iptalinde yetkili mahkeme

Herkese iyi günelr öncelikle. Bne düzenleme tarihi olamayn bir senedi( yazılı delil başilangıcını) ilamsız takibe koymuştum. Borçlu tokatta ikamet ediyor, alacaklı yani müvekkilim sivasta oturuyor. Bu senette sivas mahkemelerinin yetkisi borçlu tarafından kabul edilmişti.Bu kabulün ilamsız takipteki yetkiye bir etkisi olur mu? Borçlu tarafın avukatı alacağa, işleyecek faize ve ferilerine itiraz ettti. Gerçi ben takipte fazi belirtmemiştim. Fazizi takip talebinden itibaren istemiştim ama yinewde karşı taraf itiraz etmiş. Borç miktarı 2.000 YTL .
1)Şimdi Sulh hukuk mahkemesinde itirazin iptali davası açacağım ama tokatta mı yoksa sivasta mı açmam gerekiyor. Karar vermedim.
2)Acaba Sivasta açsam yetki yönünden itiraz etme olasılıkları olabilirmi? Çünkü sonuçta takibi sivasta açmıştım ve yetkiye itiraz edilmemiş. Bu durum yetkinin kabul edildiği anlamına gelmiyor mu?
Cevap veren ilgi göstern tüm meslektaşlarıma şimdiden teşekkür ederim.
Old 13-06-2008, 11:39   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, "düzenleme tarihi olmayan senet"den kastınız, düzenleme tarihi olmadığı için kambiyo senedi niteliğinde olmayan bir bono ise, bu adi senet yazılı delil başlangıcı değil, yazılı delildir. Bu adi senetteki yetki şartı geçerlidir.
Old 13-06-2008, 11:51   #3
hukukcu1985

 
Varsayılan

Takipte yetkiye itiraz edilse bile tanzim tarihi olmadığı için bono hükmünü ihtiva etmeyen adi senette, yetki anlaşması olduğundan Sivas mahkemeleri yetkili olacaktır.İyi çalışmalar
Old 13-06-2008, 12:42   #4
av_sibelll

 
Karar

cevaplarınız için teşekkür ederim. Av. Cengiz Bey kastettiğim kambiyoda var olan bono ama düzenleme tarihi olmadığı için artık adi senet. Bir çok yargıtay kararında bu tür senetlerin yazılı delil başlangıcı olacağı belirtiliyor. Bu hususu belirtmek istedim yanlızca. Yazılı delil olacağına ilişkin yargıtay kararları da mevcut olabilir elbette ama benim karşılaştığım yargıtay kararlarında hep bu senetlerin yazılı delil başlangıcı olduğu belirtiliyor.
Zaten benim sorum bu değildi. Sadece belirtmek istedim.
Tekrar teşekkür ederim. Anladığım itirazin iptali davasını sivasta yani senette yetkisi kabul edilen yerde açabileceğim. Herkese iyi çalışmalar diliyorum
Old 13-06-2008, 12:50   #5
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av_sibelll
Bir çok yargıtay kararında bu tür senetlerin yazılı delil başlangıcı olacağı belirtiliyor. Bu hususu belirtmek istedim yanlızca. Yazılı delil olacağına ilişkin yargıtay kararları da mevcut olabilir elbette ama benim karşılaştığım yargıtay kararlarında hep bu senetlerin yazılı delil başlangıcı olduğu belirtiliyor.

Unsurları eksik olduğu için kambiyo senedi niteliğinde olmayan bir bonoyu "yazılı delil başlangıcı" olarak niteleyen bir içtihada hiç rastlamadım. Çek ile ilgili içtihatlar vardır ama.

Sonuç itibariyle, elinizdeki bir adi senet olmakla, yetki şartından yararlanarak davanızı orada açabilirsiniz.
Old 13-06-2008, 13:18   #6
av_sibelll

 
Varsayılan

YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2002/932 E 2002/1298 K


ÖZET: Bono şeklinde düzenlenmekle beraber yasal unsurlarından biri noksan olduğu bono niteliği taşımayan belgeye doğrudan doğruya dayanılarak alacağın varlığı hakkında hükmün kurulması mümkün değildir. Adi yazılı belge niteliği taşıyan belge, davalı tarafından verilmiş olduğundan yazılı delil başlangıcı sayılır. Bu da anılan temel borç ilişkisinin ispatı yolunda tanık dinleme olanağı sağlar.




(1086 S. K. m. 292, 428)

Dava dilekçesinde itirazın iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.

Davacı, davalının işlerini takip ettiğini karşılığında senet verildiğini ancak senet süresinde takibe konulamadığı için ilamsız takibe geçildiyse de itiraz ile durduğundan bahisle itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, senetlerin zamanaşımına uğradığını, davacıya herhangi bir borçları olmadığını savunmuş mahkemece davacının senede dayandığı ve imzanın inkar edilmemiş olması nedeniyle davanın kabulü cihetine gidilmiş olup hükmü davalı taraf temyiz etmektedir.

Bono şeklinde düzenlenmekle beraber yasal unsurlarından biri noksan olduğu için bono niteliği taşımayan belgeye doğrudan doğruya dayanılarak alacağın varlığı hakkında hükmün kurulması mümkün değildir. Adi yazılı belge niteliği taşıyan belge, davalı tarafından verilmiş olduğundan HUMK. nun 292. vd. anlamında yazılı delil başlangıcı sayılır. Bu da anılan temel borç ilişkisinin ispatı yolunda tanık dinleme olanağı sağlar.

O halde davacı tarafın temel borç ilişkisinin ispatı konusunda göstereceği deliller toplanıp hepsi birlikte değerlendirilerek (gerektiğinde davacı tarafın yemin teklifi hakkı da hatırlatılarak) sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.02.2002 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sayın Av. Cengiz bey bu kararla ilk defa karşılaştınız demektir. cevaplarınız için teşekkür ederim tekrar.
Old 13-06-2008, 18:06   #7
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Bononun eksik unsuru yalnızca tanzim tarihi ise,kambiyo vasfı olmamakla birlikte adi yazılı senet hükmünde olacaktır. Cengiz Bey"in yorumu soru konusu olan bu ihtimal içindi ve doğru idi sanırım.

Ama eksiklik lehtar adı ise,tanzim tarihi ve vade tarihi birlikte eksik ise veya borçlu senedi elle yazmış,imza atmayı unutmuşsa bu gibi asli eksiklikler karşısında adi yazılı senet vasfının da gerçekleşmesi mümkün olmayacağından bu gibi durumlarda belgenin yazılı delil başlangıcı vasfında olduğunu düşünmek mümkün olur.

İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olması, itirazın iptali davalarında mahkemede yetkisizlik itirazında bulunmaya engel teşkil etmemektedir. Bu konuda yerleşik yargısal uygulama vardır.

Yetki itirazının kabul edilebilmesi,somut olaya göre ,yetkisizlik itirazının haklı olmasına ve yetki itirazı ile birlikte :

1- Yetkili mahkemenin,
2-Doğru olarak gösterilmiş olmasına bağlıdır.

Yetkisizlik itirazı haklı olmakla birlikte,itirazında yetkili mahkemeyi, doğru olarak göstermeyen davalının yetki itirazı kabul edilmemektedir.
Old 14-06-2008, 11:46   #8
av_sibelll

 
Karar

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Bononun eksik unsuru yalnızca tanzim tarihi ise,kambiyo vasfı olmamakla birlikte adi yazılı senet hükmünde olacaktır. Cengiz Bey"in yorumu soru konusu olan bu ihtimal içindi ve doğru idi sanırım.

Ama eksiklik lehtar adı ise,tanzim tarihi ve vade tarihi birlikte eksik ise veya borçlu senedi elle yazmış,imza atmayı unutmuşsa bu gibi asli eksiklikler karşısında adi yazılı senet vasfının da gerçekleşmesi mümkün olmayacağından bu gibi durumlarda belgenin yazılı delil başlangıcı vasfında olduğunu düşünmek mümkün olur.

İcra dairesinin yetkisine itiraz edilmemiş olması, itirazın iptali davalarında mahkemede yetkisizlik itirazında bulunmaya engel teşkil etmemektedir. Bu konuda yerleşik yargısal uygulama vardır.

Yetki itirazının kabul edilebilmesi,somut olaya göre ,yetkisizlik itirazının haklı olmasına ve yetki itirazı ile birlikte :

1- Yetkili mahkemenin,
2-Doğru olarak gösterilmiş olmasına bağlıdır.

Yetkisizlik itirazı haklı olmakla birlikte,itirazında yetkili mahkemeyi, doğru olarak göstermeyen davalının yetki itirazı kabul edilmemektedir.
Sayın Av. Hatun, sizin cevabınızdan anladığım kadarıyla ben itirazin iptali davasını sivasta açarsam buna davalı taraf yetki itrazında bulunabilir. İtirazında yetkili mahkemeyi de gösterirse yetki itirazı kabul olabilir. Diğer cevaplarla tam ters yönde cevap verdiniz. Kafam karıştı şu anda. Diğer cevaplarda adi senetteki sivas mahkemelerinin yetkisinin kabul edilmesi halinde yetki itirazında bulunulamıyacağı söylendi. Siz ise adi yazılı senette sivas mahkemelerinin yetkisinin kabul edilmesinin itirazın iptali davalarında bir etkisinin bulunmadığını söylüyorsunuz. Yanlış anladıysam lütfen düzeltin.
Eğer bu konuda yargıtay kararı veya elinizde buna ilişkn mahkeme kararı var ise ekleyebilirmisiniz? Cevabınız ve zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. İyi çalışmalar.
Old 14-06-2008, 13:18   #9
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Gerçekten de yazdıklarıma yanlış anlamlar yüklemişsiniz. Ben yetki konusunda sizin somut olaya ilişkin açılım yapmamıştım,genel kuralı yazmıştım. Ayrıca,sizin olaya konu senedin tanzim tarihi eksikliğinden kambiyo vasfı olmasa da adi yazılı belge vasfının tamam olduğunu düşündüğümü de yazmıştım,ki bu durumda özel yetkili mahkeme olarak Sıvas Mahkemelerinin yetkili olduğunu kabul etmek sonucı çıkıyor. Sözleşmenin yapıldığı yer veya ifa yeri olarak ta Sıvas mahkemesinin yetkisi sözkonusuydu sanırım.

Kararlar ve kaynaklar işyerinde olduğu için şimdilik aktaramıyorum.
Old 14-06-2008, 14:32   #10
av_sibelll

 
Karar

Alıntı:
Yazan Av. Hatun Olguner
Gerçekten de yazdıklarıma yanlış anlamlar yüklemişsiniz. Ben yetki konusunda sizin somut olaya ilişkin açılım yapmamıştım,genel kuralı yazmıştım. Ayrıca,sizin olaya konu senedin tanzim tarihi eksikliğinden kambiyo vasfı olmasa da adi yazılı belge vasfının tamam olduğunu düşündüğümü de yazmıştım,ki bu durumda özel yetkili mahkeme olarak Sıvas Mahkemelerinin yetkili olduğunu kabul etmek sonucı çıkıyor. Sözleşmenin yapıldığı yer veya ifa yeri olarak ta Sıvas mahkemesinin yetkisi sözkonusuydu sanırım.

Kararlar ve kaynaklar işyerinde olduğu için şimdilik aktaramıyorum.
Elimdeki belgenin adi senet olduğu hususunda hiçbir şüphem kalmadı Karşı taraf elbetteki yetki itirazında bulunabilir. Am benim sorunum bu itirazın kabul edilme olasılığıydı. Bu konuda da açıklık getirdiğiniz ve yanlış anlamamı düzelttiğiniz için teşekkür ederim. Davayı pazartesi günü Sivas Sulh Hukuk Mahkemesinde açmayı düşünüyorum. İyi çalışmalar.
Old 14-06-2008, 22:59   #11
_EEE_

 
Varsayılan

itirazın iptali takibin yapıldığı yer mahkemesinde acılmalıdır, yetki itirazını bu mahkeme değerlendirir.
Diğer hususta sudur kanaatimce; elinizdeki senet her nekadar adi senet hükmünde olsada oradaki yetkili mahkemeler ifadesi yetki sözleşmesi anlamını kaybetmemiştir.Saygılarımla
Old 14-06-2008, 23:39   #12
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Sibel Hanım : Şu açılımları da yapmakta fayda var :

Tanzim tarihi olmadığı için adi senet vasfında olan senetteki mümzinin(borçlunun) borç ikrarına konu alacağı
ilk lehtar olarak adı geçen alacaklının takipte bulunması veya dava açması halinde alacaklı/davacı sıfatında problem yaşanmazsa da,böyle bir senetteki hakkın,senedin kambiyo vasfı bulunmamasının sonucu olarak ciro yoluyla devredilmesi mümkün olmayacaktır. Yalnızca b ir ciro imzası ile alacaklı hakkını devredemeyecek,bu senetler BK m 169 da düzenlenen alacağın temliki hükümlerine göre : ' Bu senetteki alacağımı/hakkımı ...... a devrediyorum' şeklindeki açık ve yazılı bir temlik ifadesi ile devredilebilecektir. Öyle bir temlik yoksa sırf ciro imzası ile senedi elinde bulunduran kişi yetkili hamil/alacaklı sıfatı kazanamayacaktır.

Yine alacağın temliki hükümlerine göre borçlu/davalı şahsi defilerini hem kendi lehtarı-muhatabı olan alacaklıya hem de senedi alacağın temliki ile iktisab eden yeni alacaklıya karşı ileri sürebilecektir. Mesela bedelsizlik defini ileri sürme hakkına sahip olacaktır. Zira kambiyo senetlerinde borç ikrarı müceret olduğu (ve keşideci yalnızca kendi lehtarına karşı şahsi defilerde bulunabileceği) halde adi senetlerde borcun sebebi tartışılabilecek ve bu tartışma,yani şahsi defiler senetteki alacağı temlik yoluyla alan sonraki hamillere karşı da ileri sürülebilecektir.

Ve yine senedin adi senet vasfında olması ve BK m l69 a tabi olarak devredilebilmesinin yasal sonucu olarak hem senetteki borcun sebebi araştırılacak hem de senetteki hak temlik edilmiş ve temlik alan tarafından tahsiline girişilmişse,senetteki hakkını temlik eden ilk alacaklı,ayrıca ve açıkça,yazılı olarak yükümlenmiş olmadıkça borçlunun(keşidecinin)aczinden sorumlu olmayacaktır. Bu sonuçlar senedin kambiyo vasfında bulunmamasının ve adi senet vasfında olmasının farkları ve bu farkın yasal sonuçlarıdır.

Bu nedenle de tanzim tarihinin varlığı ayrıca önem taşımaktadır.
----------------------------------------------------------

Somut olayı tüm bu açıklamalar ve ihtimallere göre değerlendirip en uygun davayı açmak tabii ki sizin özel çalışmanız olacaktır. Yine de açıklamalarla ilgili karar ibraz etmeniz gerekirse buraya aktarmaya gayret ederim. Çünkü kararlar kitaplarda ve yazmak gerekecek,umarım ihtilaf konusu olacak bir durum olmaz.
Old 15-06-2008, 00:59   #13
Av.Feridun Yurtsever

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/4124

K. 2004/13816

T. 6.10.2004

• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( İtirazın İptali Davalarında Yetkili Mahkemenin Takibin Yapıldığı İcra Dairesinin Bulunduğu Yer Mahkemesi Olduğu )

• YETKİ ( İtirazın İptali Davaları - Yetkili Mahkemenin Takibin Yapıldığı İcra Dairesinin Bulunduğu Yer Mahkemesi Olduğu )

• İCRA TAKİBİ ( İtirazın İptali Davalarında Yetkili Mahkemenin Takibin Yapıldığı İcra Dairesinin Bulunduğu Yer Mahkemesi Olduğu )

• DAVANIN DİNLENME KOŞULU ( İtirazın İptali Davalarında Davanın Dinlenebilme Koşulunun Mahkemenin Bulunduğu Yerdeki İcra Dairesine Usulüne Uygun Takip Yapılmış Olmasına Bağlı Olduğu )

2004/m.50,67

1086/m.9,10,188


ÖZET : İtirazın iptali davalarında yetkili mahkeme takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. Bu nevi davaların dinlenebilme koşulu ise mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesinde usulüne uygun takip yapılmış olmasıdır. Somut olayda, mahkemenin bulunduğu yerdeki icra dairesinde yapılmış bir icra takibi bulunmamaktadır. Bu durumda davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Avukat S.B. gelmiş diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının dava dışı V'den kiraladığı dükkanları daha önce kullandığı için içinde malzemeleri ve eşyaların bulunduğunu, bunları davalıya satıp protokol yaptığını, satış bedelinin davalıca ödenmediğini, yaptığı İcra takibine itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar vermiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir. Davacı alacaklı tarafından alacağının tahsili için Kartal 4. İcra Müdürlüğü'nün 2001/3708 sayılı takip dosyası ile giriştiği İcra takibine karşı borçlunun hem İcra dairesinin yetkisine hem de borca itiraz etmesi üzerine icra takibi durmuştur. Alacaklı davacı tarafından itirazın iptali, takibin devamı için Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin açılan dava sonucunda davalının yetki itirazında bulunması üzerine mahkemece görevsizlik sebebi ile dava dilekçesinin reddine, davalının adresi itibariyle dosyanın talep halinde görevli Pendik Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiştir.
Yetkisizlik kararının kesinleşmesi üzerine dava dosyasının gönderildiği Pendik Asliye Hukuk Mahkemesi'nce işin esasına girilerek yargılama neticelendirilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, itirazın iptaline yetkili olan mahkeme, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yerdeki mahkemedir. İtirazın iptali davasının dinlenebilmesi için de o mahkemenin bulunduğu yerdeki İcra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış bir İcra takibinin bulunması gerekir. Oysa, Pendik İcra Dairesi'nde girişilmiş bir icra takibi bulunmamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, Pendik İcra Daireleri'nde girişilmiş bir İcra takibi olmadığı, bu itibarla böyle bir davanın dinlenme olanağı bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şeklide hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 375.000.000.- Lira duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 06.10.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.


Yukarıdaki Yargıtay içtihadına göre, senedin hukuki niteliğinin ne olduğu, senet metnindeki yetki sözleşmesinin geçerli olup olmadığı tartışmalarına girmeksizin, Sivas mahkemelerinin yetkisinin varolduğunu söyleyebiliriz.

Kaldı ki; tanzim tarihi olmadığı için bono vasfını yitiren evrak sayın av sibelll'in aktarmış olduğu Yargıtay kararına göre yazılı delil başlangıcıdır. Zira tanzim tarihi bononun zorunlu unsurlarındandır. Yargıtay da kararda "zorunlu unsurlarından biri eksik olan..." demek suretiyle bu noktaya işaret etmiştir. Yetki tartışmasına girmeksizin, bu karara(YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2002/932 E 2002/1298 K) katılmadığımı da belirtmek isterim. Zira, kayıtsız şartsız bir borç ikrarını havi, aleyhine delil olarak kullanılacak kişiden sadır olduğu basit bir imza incelemesi ile tespit edilebilecek, vadesi belirli bir senedi, yazılı delil yerien yazılı delil başlangıcı olarak nitelemek ne hakkaniyete ne de hukuka uygundur.
Old 15-06-2008, 06:17   #14
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

Yalnız bu tartışmanın konusu,icra dairesinin yetkisine itiraz etmeyen borçlunun,itirazın iptali davası sırasında
yetki itirazında bulunup bulunmayacağıydı,ki bu konu da özellik arzetmekteydi.İcra takibine itiraz dilekçesinde veya ayrı bir dilekçe ile icra dairesinin yetkisine itiraz etmeyen borçlunun itirazın iptali davası sırasında mahkemede yetkiye itiraz edebileceğine dair yerleşik uygulama vardır. Konu ve soru buydu.

Ayrıca,tanzim tarihi olmayan senedin adi senet vasfında olacağına dair de sayısız Yargıtay Kararı ve yine yerleşik uygulama var. Yukarıdaki kararda yazılı delil başlangıcı nitelemesi yapılması,adi senet vasfına bağlı olarak borcun sebebi veya şarta bağlı olması vb nedenlerle temel ilişkiden kaynaklanan defilerin ileri sürülebilmesi imkanı olması nedeniyle,kambiyo senetlerindeki borcun sebebe bağlı olmaması(borcun müceret oluşu) sonucundan farklı olarak adi senette borcun sebebine ve varlığına yönelik defilerin hem ilk lehtara hem de sonraki temlik alanlara karşı ileri sürülebileceğini vurgulamak. Bu niteleme ve sonucu asıl uygulama ve kabul şekli olarak yansıtan kararlar istikrarlıdır.

Yine tanzim tarihi olmayan ve adi senet vasfında kabul edilen senedin ciro yoluyla devredilemeyeceği ve BK m 169 a göre alacağın temliki hükümlerine göre (tek ciro imzası ile değil,devredilen kişi ismi açıkça yazılarak, bu kişiye hakkımı/ alacağımı devrediyorum şeklinde bir yazılı alacağın temliki beyanıyla)devredilebileceğine,böyle bir temlik yoksa devralan alacaklının takip ve dava hakkı bulunmayacağına dair sonuçlara ulaşan kararlar da vardır.(Alacağın temliki senet üzerine yazılabileceği gibi ayrı bir temlikname ile de yapılabilir,senet üzerinde yapılması zorunlu değildir) Bu kararlardan bulup aktarmak konuyu doğru olarak değerlendirmek için daha faydalı.

Tanzim tarihi bulunmayan bononun kambiyo vasfında olmaması ve adi senet vasfında oluşunun ve bu nedenle ciro edilmesinin mümkün bulunmamasının, ancak BK m169 a göre alacağın temliki hükümlerine göre devredilebilmesinin,en önemli ve üzerinde durulması,tekrar edilmesinde fayda bulunan bir sonucu da alacağı temlik alan alacaklı davacının,alacağını temlik eden lehtara müracaatta bulunmasının :

1- Alacağını temlik eden lehtarın,borçlunun aczi halinde ödemeden sorumluluk kabul ettiğini yazılı olarak taahhüt etmiş olmasına ;
2- Borçlunun takip edilmiş ve aciz halinde bulunduğunun,hukuken ortaya çıkmış olmasına bağlı olduğudur;ki kambiyo takibi ile adi senedin takibi arasındaki en önemli fark ta aslında budur.
Old 16-06-2008, 08:52   #15
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

YETKİ İLE İLGİLİ VE KAMBİYO VASFI OLMAYAN,ADİ SENET SAYILAN SENETLERİN TEDAVÜL ŞEKLİ(ANCAK ALACAĞIN TEMLİKİ HÜKÜMLERİNE GÖRE DEVREDİLEBİLECEĞİ),ANCAK BORÇLUNUN ACZİNİN HUKUKEN ORTAYA ÇIKMASI VE BORÇLUNUN ACZİ HALİNDE SORUMLULUĞU YAZILI OLARAK YÜKÜMLENMİŞ İSE TEMLİK EDENE MÜRACAAT EDİLEBİLECEĞİNE DAİR YARGITAY KARARLARI :

Borçlunun İcra takibi sırasında yetki itirazında bulunup bulunmaması İİK m 67 ye göre açılan itirazın iptali davası sırasında yetki itirazında bulunmasına engel değildir.

Ayrıca İİY nın 67. maddesine dayanan davanın takibin yapıldığı icra dairesinin çevresinde bulunan mahkemede açılacağını gösteren bir kural da yoktur.Öyleyse davalının yetki itirazının kabulü gerekmektedir.
Y 1 HD 23.10.1986 4885-3475
----------------------------------------------------------
İcra dairesinin yetkisine yapılacak itirazın mahkemede cevap verme süresi içinde yapılması gerekmez.(Borçlu icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş,ancak itirazın iptali davası sırasında,cevap süresi gectikten sonra yetki itirazında bulunmuş,mahkeme cevap süresi geçtikten sonra yapılan yetki itirazının yetki itirazından zımni feragat mahiyetinde bulunduğunu kabul etmiş,Yargıtay kararı yukarıdaki gerekçeyle bozmuştur.)
19 HD 18.3.1997 4771-2757
----------------------------------------------------------

Yetki itirazında bulunurken yetkili mahkemenin de doğru olarak gösterilmesi gerekir.
2 HD 14.3.1990 2119-8313
Aynı Doğrultuda : 2 HD 16.11.1992 11091-11314
----------------------------------------------------------
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/4599
K. 2002/1222
T. 19.2.2002
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Takip Konusu Belgenin Bono Niteliğine Sahip Olmaması Nedeniyle Davalı Bankanın Bunu Ciro Yolu ile Elde Edememesi )
• BONO VASFI ( Takip Konusu Belgenin Tanzim Tarihini İçermemesi Nedeniyle Bono Niteliğinde Olmadığının Kabulü )
• TANZİM TARİHİ ( Takip Konusu Belgenin Tanzim Tarihini İçermemesi Nedeniyle Bono Niteliğinde Olmadığının Kabulü )
• TEMLİK ( Bono Vasfı Olmayan Belge ile Takip Yapılması Nedeniyle Davalı Bankanın Bunu Ciro Yolu ile Elde Edememesi-Alacağın Devrinin Temlik Hükümlerine Tabi Olması )
2004/m.72
6762/m.688,689
818/m.163
ÖZET : Takip konusu belgenin tanzim tarihini içermediğinden bono niteliğinde bulunmadığı mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda alacağın devri temlik hükümlerine tabi olup davalı bankanın ciro yolu ile alacağı iktisap edemeyeceği ve esasen geçerli bir temlik olsa dahi borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği def'ileri temlik alana karşı da ileri sürebileceği de gözetilerek davanın kabulü gerekir.

DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı A..... Pres.... Ltd.Şti'ye hatıra binaen kambiyo senetleri ve adi borç belgeleri verdiğini, bunlardan bir kısmının kendisine iade edilmiş olmasına rağmen 3.1.1999 tarihli belgenin iade edilmediğini ve ciro yolu ile temliki mümkün olmayan işbu belgenin tahsili için davalının aleyhlerine takibe geçtiğini iddia ederek belgenin iptaliyle borçlu olmadıklarının tesbitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili süreden sonra verdiği cevabında davanın Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre dava ve takip konusu belgenin ciro yoluyla davalıya intikal etmediği ve kredinin teminatı olarak verildiğinin anlaşılması ve davacı iddiasını senedi bankaya veren A... Pres... Ltd.Şti.ye karşı ileri sürebileceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Takip konusu belge TTK.nun 688/6.maddesi gereğince tanzim tarihini içermediğinden aynı kanunun 689. maddesi gereğince bono niteliğinde bulunmadığı mahkemenin de kabulündedir. Bu durumda alacağın devri BK.nun 163. ve devamı maddeleri gereğince temlik hükümlerine tabi olup davalı bankanın ciro yolu ile alacağı iktisap edemeyeceği ve esasen geçerli bir temlik olsa dahi borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği def'ileri temlik alana karşı da ileri sürebileceği de gözetilerek davanın kabulü gerekirken reddinde isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.2.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

-------------------------------------------------------------------------
T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 1997/7828

K. 1997/8297

T. 10.7.1997

• TANZİM ( DÜZENLEME ) TARİHİ BULUNMAYAN SENET ( Kambiyo Senedi Olmaması )

• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Tanzim Tarihi Olmayan Senedin Ciro ve Teslimi Temlik Hükmünde Olamaz )

• CİRO VE TESLİM ( Tanzim Tarihi Olmayan Senette Anlamı )

• TEMLİKNAME ( Takip ve Yargılama Sırasında Sunulmayıp Temyiz Dilekçesine Eklenen )

818/m.162

6762/m.593,688

2004/m.62

ÖZET : Takip dayanağı belgede tanzim tarihi bulunmadığı için bu belge kambiyo senedi vasfında değildir. Bu itibarla belge içeriğinde yazılı hakkın göre ciro ve teslim ile intikal edeceğinden söz edilemez.Bu sebeple borçlar kanunu hükümlerine göre yapılmış bir alacağın temliki de bulunmadığından alacaklının takip hakkı yoktur. Yargılama ve takip sırasında sunulmayıp temyize cevap dilekçesine eklenen ve temlikname olduğu ileri sürülen belge temyiz aşamasında nazara alınamaz
DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki Borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 23.6.1997 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Alacaklı C.D. tarafından borçlu M.A. hakkında 400 milyon liralık asıl alacağıntahsili için genel haciz yolu ile icra takibine geçilmiş ve 49 örnek ödeme emri 6.2.1997 tarihinde tebliğ edilmiştir. Borçlu vekili tarafından süresinde İcra Dairesine başvurularak borca ve alacaklının takip yetkisinin bulunmadığına değinilerek takibe itiraz edildiği görülmektedir. Takip dayanağı belgede tanzim tarihi bulunmadığı için TTK.`nun 688/6. maddesinde yazılı unsurun eksikliği sebebi ile bu belge kambiyo senedi vasfında değildir. Bu itibarla belge içeriğinde yazılı hakkın TTK. 593 ve müteakip maddelerinde yazılı kurallara göre ciro ve teslim ile intikal edeceğinden söz edilemez. B.K. 162. ve müteakip maddelerinde öngörülen ve yöntemince yapılmış bir alacağın temliki de bulunmadığına göre alacaklının takip hakkı yoktur. Yargılama ve takip sırasında sunulmayıp temyize cevap dilekçesine eklenen ve temlikname olduğu ileri sürülen belge temyiz aşamasında nazara alınamaz. Bu nedenlerle itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 10.7.1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
---------------------------------------------------------------------------------------------
[b]T.C.

YARGITAY

12. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/9794

K. 2001/10915

T. 18.6.2001

• SENETTE VADEDEN SONRAKİ CİRO ( Alacağın Temliki Hükümlerinin Uygulanması)

• CİRO ( Senette Vadeden Sonra - Alacağın TemlikiHükümlerinin Uygulanması)

6762/m.599/son,602,690

YHGK. Kararı-13.3.1970 tarih ve E. 69, K. 898 s.

ÖZET : Senetlerin ödenmesine protestosundan veya protestonun tanzimi için muayyen olan müddetin geçmesinden sonra ciro edilmeleri, kıymetli evrak niteliklerini kaybetmesine neden olmaz. Sadece, defiler yönünden alacağın temlikinhükümlerinin uygulanmasını gerektirir.

DAVA : Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı vekilince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü. KARAR : TTK.nun 602. maddesinde ".. ödenmeme protestosundan yahut bu protestonun tanzimi için muayyen olan müddetin geçmesinden sonra yapılan ciro ancak alacağın temlikii hükümlerini meydana getirir" hükmü öngörülmüştür. Senetlerin bu tarihten sonra ciro edilmeleri kıymetli evrak niteliklerini kaybetmesine neden olmaz. Sadece defiler yönünden alacağın temliki hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ( HGK.nun 13.3.1970 gün E. 69 İcra İflas 898 K. da bu doğrultudadır). TTK.nun 690. maddesinin göndermesiyle bonolar hakkında da uygulanması gerekli sözü edilen bu yasa hükmü ve ayrıca aynı Kanunun 599/son maddesi hükümleri uyarınca borçlunun itirazının alacağın temliki alacağın hükümlerine göre mercice değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptaline kısmen karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mercü kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA), 18.6.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

---------------------------------------------------------------------------
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/14642
K. 2003/18012
T. 19.9.2003
• KAMBİYO SENEDİ VASFI ( Tanzim Yeri ve Keşidecinin Adı ve Soyadı Yanında Yazılı Bir Yer İsmi de Bulunmaması - Senetteki Hakkın Ciro İle Alacaklıya İntikalinin Mümkün Bulunmadığı )
• CİRONUN MÜMKÜN BULUNMAMASI ( Senette Tanzim Yeri ve Keşidecinin Adı ve Soyadı Yanında Yazılı Bir Yer İsmi de Bulunmaması - Kambiyo Senedi Vasfı Taşımama )

6762/m.688/6,689/son
818/m.162
ÖZET : Takip dayanağı olan senette, tanzim yeri yazılı olmadığı gibi, keşidecinin adı ve soyadı yanında yazılı bir yer ismi de bulunmadığından kambiyo vasfını taşımayacağına göre, senetteki hakkın ciro ile alacaklıya intikali mümkün bulunmamaktadır. Borçlar Kanununun 162 ve sonraki maddelerinde öngörülen biçimde alacağın temliki de sözkonusu olmadığına ve alacak da kabul edilmediğine göre, itirazın kaldırılması isteminin reddi gerekir.

DAVA : Mahalli mahkemesinden verilen merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlular vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Alacaklı vekili tarafından borçlular hakkında 127.507.102.000-TL toplam alacağın tahsili için genel haciz yoluyla icra takibine geçilmiş ve adı geçenlere örnek 49 nolu ödeme emri tebliğ edilmiştir. Borçlular tarafından süresinde icra dairesine başvurularak takibe ve borca itiraz edildiği görülmektedir. Takip dayanağı olan 10.11.2001 vade tarihli senette tanzim yeri yazılı değildir. TTK.nun 688/6. maddesinde yer alan bu unsur senette mevcut olmadığı gibi, aynı kanunun 689/son maddesinde öngörülen ve keşidecinin adı ve soyadı yanında yazılı bir yer ismi de bulunmamaktadır. HGK.nun 02.10.1996 tarih ve 96/12-590 E, 96/650 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere bu durumda dayanak belge kambiyo senedi vasfını taşımaz. O halde senetteki hakkın ciro yoluyla alacaklıya intikali mümkün bulunmamaktadır. Borçlar Kanunun 162 ve sonraki maddelerinde öngörülen biçimde alacağın temliki de sözkonusu olmadığına ve alacak da kabul edilmediğine göre itirazın kaldırılması isteminin reddi yerine kabulü isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 19.09.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
----------------------------------------------------------------------------------------------
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 1986/1275

K. 1986/1998

T. 3.4.1986

• TEMLİK EDİLEN ALACAĞIN TAHSİLİ DAVASI ( Temlik Edilen Alacağın Borçlusunun Ödeme Gücünün Mevcudiyeti )

• BORÇLUNUN ÖDEME GÜCÜ ( Dava Konusu Temlikin İvaz Mukabilinde Yapılması )

• RÜCU ( Temellük Ettiği Alacağın Tahsili İçin Gerekli Teşebbüste Bulunmayan ve İcra Takibini Sonuçlandırmayan Alacaklının Temlik Edene Rücu Edememesi )

818/m.169/1,170


ÖZET : Dava konusu alacağın temlik edildiğii hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık temlik konusu alacağın borçlusunun ödeme gücünün mevcut olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Davacı, borçlunun tüm malları hacizli olduğundan dolayı alacağın tahsil edilemediğini ileri sürmekte; davalı ise borçlunun ödeme gücü olduğunu savunmaktadır. Oysa dosya içeriğine göre dava konusu temlik ivazı mukabilinde yapıldığından temlik eden ( davalı )alacağın mevcudiyetini zamin ise de ayrıca taahhüt etmemiş olduğundan dolayı borçulunun aczinden sorumlu değildir. Temellük ettiği alacağınn tahsili için gerekli teşebbüste bulunmayan ve icra takibini sonuçlandırmayan alacaklı bu aşamada temlik edene rücu edemez.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü :
KARAR : Davacı, 1982 yılında davalıya traktör remorku ve bıçağını sattığını, satış parasından 800.000 lira alacağı için verilen senetlerin davalı tarafından ödenmemesi üzerine, davalının ( H.M.A. ) isimli şahıs hakkında yaptığı takip konusu alacağının 1.200.000 lirasını kendisine temlik ettiğini, ancak alacağın tahsil edilmediğini ileri sürerek 1.200.000 liranın davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı, davacıya borçlu olmadığını, traktör satışına aracı olduğunu,alacağın temlikii hakkındaki iddianın doğru olduğunu, ne var ki tahsilinin imkansız olmadığını davacının takip görevini yerine getirmediğini, icra dosyasındaki temlik konusu alacağın borçlusunun ödeme gücünün olduğunu, temlik nedeniyle satış isteme yetkisinin davacıya geçtiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkeme, temlik konusu alacağın borçlusuna ait taşınmazların başka alacaklar nedeniyle hacizli olduğundan ve tahsil edilemediğinden dava konusu 1.200.000 liranın davalıdan yasal faiziyle alınmasına karar vermiş ve hüküm davalı yanca temyiz edilmiştir.
Dava konusu alacağın temlik edildiğii hususunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık temlik konusu alacağın borçlusunun ödeme gücünün mevcut olup olmadığından kaynaklanmaktadır. Davacı, borçlunun tüm malları hacizli olduğundan dolayı alacağın tahsil edilemediğini ileri sürmekte; davalı ise borçlunun ödeme gücü olduğunu savunmaktadır. Oysa dosya içeriğine göre dava konusu temlik ivazı mukabilinde yapıldığından Borçlar Kanunu 169/1 inci maddesi gereğince, temlik eden ( davalı ) alacağın mevcudiyetini zamin ise de ayrıca taahhüt etmemiş olduğundan dolayı borçlunun aczinden sorumlu değildir. Ne var ki Borçlar Kanunu'nun 170 inci maddesinde açıklandığı üzere, dava konusu temlik tediye makamına kaim olmak üzere yapıldığından temellük eden davacının ancak borçludan bilfiil tahsil etmiş olduğu veya gerekli özeni gösterdiği halde tahsil edilebileceği miktarı kendi alacağından mahsup etmekle mükelleftir. Oysa davacı temellük ettiği alacağın tahsili için gerekli teşebbüste bulunmamış ve icra takibini sonuçlandırmamıştır. Öyleyse temlik eden davalıya bu aşamada rücu edemez. Mahkemece bu yönlerin gözardı edilerek yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA, 3.4.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
yetkili mahkeme Nuriye Değer Meslektaşların Soruları 10 04-01-2012 16:30
yetkili mahkeme lawyer_721 Meslektaşların Soruları 7 07-12-2010 14:48
itirazın iptalinde görevli mahkeme Av.Zeynep Meslektaşların Soruları 5 07-11-2008 14:10
yetkili mahkeme nazell Meslektaşların Soruları 5 16-05-2008 14:11
yetkili mahkeme av.mansur Meslektaşların Soruları 3 07-06-2007 13:42


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09497404 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.