Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

arazi zilyetliğinden kaynaklanan ağaç bedellerinin tahsili

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 02-02-2009, 02:15   #1
önder özoğlu

 
Varsayılan arazi zilyetliğinden kaynaklanan ağaç bedellerinin tahsili

Sayın Meslektaşlarım,
Müvekkilimin uzun yıllardır zilyedi olduğu 2b vasfındaki orman arazisi üzerinde mülkiyeti müvekkilime ait fındık ağaçları bulunmaktadır. Bu arazi üzerinde il özel idaresinin bir projesi sonucunda gölet yapımı inşaatı başlatılmış olup köy tüzel kişiliğince bir '' Kamu yararı kararı'' alınmış fakat kamulaştırma işlemi tamamlanmadan gölet inşaatı başlatılmıştır. Dolayısıyla da arazi üzerindeki fındık ağaçları sökülmüş olup müvekkil zarara uğratılmıştır. İl özel idaresi ise tarımsal faaliyet sürdüren arazilerde oluşacak zararların tazmininin köy tüzel kişiliğince yapılacağını söylemektedir.
Daha sonra yaptırdığım tespitte de sökülen fındık ağaçlarının miktar ve bedeli belirlenmiştir.
Tapudan aldığım kayıtlara göre arazinin niteliği fındıklık olup sahibi maliye hazinesi olarak görünmektedir. Yine Mal Müdürlüğünden alınan evrakta da arazinin şagil hanesinde müvekkilin ismi yeralmakta ve fındıklık olduğu doğrulanmaktadır.

Benim burada sormak istediğim ne tarz bir davayla müvekkilin zararını tazmin yoluna gidebilirim??? Davada hasım olarak il özle idaresini mi göstermem gerekiyor?? Olayda Kamulaştırmasız el atma davasının şartları oluşmuşmudur??

Yardımcı olacak bütün üstadlara şimdiden çok teşekkür ediyorum..
Old 14-03-2009, 16:45   #2
Av. Ö.Erol Yavuz

 
Varsayılan

1)2942 sayılı yasanın 19 uncu maddesinin son fıkrası şöyledir:

(EK FIKRA RGT: 05.06.2004 RGNO: 25483 KANUN NO: 5177/35) Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgarî levazım bedeli, ağaçların ise 11 inci madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir.



2)Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun aşağıdaki kararı, benzeri bir konuyu çözümlerken konu hakkındaki düzenlemeleri oldukça ayrıntılı olarak ele almıştır.


T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu


Esas: 2006/5-227
Karar: 2006/265
Karar Tarihi: 03.05.2006


ÖZET: Kamu malı niteliğindeki meralar üzerinde, özel hukuk hükümlerine göre hak iktisabına yasal olanak bulunmamaktadır. İşte bu nedenledir ki, mera, özel mülkiyete konu olamayacağından, mera üzerinde oluşturulan muhtesatın ve muhtesatı meydana getiren kimsenin, mera tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesi olanaklı değildir. Merayı ek fıkradaki sahipsiz yer kapsamına dahil etmek mümkün değildir.


(2942 S. K. m. 11, 19, 35) (3402 S. K. m. 16, 18, 19)


Dava: Taraflar arasındaki <kamulaştırmasız el atılan kavak ağaçlarının bedelinin tahsili> davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Dicle Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.12.2004 gün ve 2004/183-208 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesi'nin 27.10.2005 gün ve 11491-11653 sayılı ilamıyla;


(...Dava; kamulaştırmasız el atılan kavak ağaçlarının bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece merada yetiştirilen mütemmim cüzlerin bedeline hükmedilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Dairemizce Onanmış, bu Onama kararına karşı davacı vekilince de karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.


Dosyada yapılan incelemede;


Dava konusu taşınmazda davacı tarafından yetiştirilen kavak ağaçlarının 1997 tarihinde davalı idarece kamulaştırdığı, kıymet takdir komisyonunca belirlenen kamulaştırma bedelinin bloke edildiği, ancak taşınmaz davalı olduğundan tebliğe çıkarılmadığı, taşınmaza 08.02.1998 günü el atıldığı anlaşılmıştır.


2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun değişik 19. maddesi uyarınca, kavak ağaçlarının el atma tarihindeki özelliklerine göre dava tarihindeki değeri belirlenip, bedelinin zilyedine ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.


Hükmün bu nedenle Bozulması gerekirken onandığı bu defa yapılan incelemede anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 19.07.2005 gün ve 2005/6586 Esas, 2005/8901 Karar sayılı Onama ilamının kaldırılmasına ve hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına...), gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:


Karar: Dava; kamulaştırmasız el atma nedeniyle, merada yetiştirilen ağaç bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.


Davacı vekili; kadastro tespiti sırasında mera niteliği ile sınırlandırılan 104 ada 93 parsel sayılı taşınmazın müvekkili tarafından kapama kavak bahçesi olarak tasarruf edildiğini, taşınmazın baraj suları altında kalması nedeniyle Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü'nce müvekkiline ait kavak ağaçlarının bedelinin tespit edilmesine rağmen, ağaç bedellerinin müvekkiline ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, zemin bedeli indirildikten sonra 10.000.000.000 TL kapama kavak bedelinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.


Davalı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili; mera niteliğiyle sınırlandırılan taşınmaz üzerinde bulunan muhtesatın devlete ait olduğunu ve tescil harici bırakılan taşınmazda davacı tarafından muhtesat oluşturulmasının hukuken himaye edilemeyeceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.


Mahkemenin <devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olan meraların özel mülkiyete konu olamayacakları, bu itibarla merada yetiştirilen ağaç bedellerinin davacıya ödenmesi olanağının bulunmadığı> gerekçesiyle <davanın reddine> dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; Yerel Mahkemece <mera niteliği ile sınırlandırılan taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesi kapsamında kamu mallarından olup, Mera Kanununun 4. maddesi uyarınca özel mülkiyete geçirilemeyeceği gibi, amacı dışında da kullanılamayacağı, diğer taraftan meradan özel tasarrufta bulunmanın suç teşkil ettiği> gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.


Dava konusu ağaçların üzerinde bulunduğu 104 ada 93 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında <mera> vasfı ile sınırlandırıldığı; davacının itirazı üzerine Kadastro Mahkemesince, 3402 sayılı Kadastro Kanununun, 16. maddesi uyarınca mera olarak sınırlandırılmasına karar verildiği; baraj gölü suları altında kalan taşınmaz üzerinde bulunan ağaçlar için davalı idarece bedel takdir ettirilmesine karşın, kamulaştırma işleminin tamamlanmadığı, davacıya tebligat ve ödeme yapılmaması nedeniyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.


Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle uyuşmazlık, mera üzerinde meydana getirilen muhtesat bedelinin, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 19. maddesine 5177 sayılı Kanunla eklenen Ek Fıkra uyarınca, davacıya ödenip ödenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.


Bilindiği üzere, 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun <Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların idare adına tescili ve zilyedin haklarına> ilişkin hükümler içeren 19. maddesi, 24.04.2001 gün ve 4650 sayılı Kanunun 11. maddesi ile değiştirilmiş; tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların kamulaştırılmalarında, kamu malı olan ve kamulaştırma konusu olamayacak yerlerin kamulaştırılmasının önlenmesi amacıyla, bu tür taşınmaz malların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16. maddesinde sayılan yerlerden olup olmadığının ilgili yerlerden sorularak tespit edilmesi külfeti idarelere yükletilmiş; kamu malı olmadıkları belirlendikten sonra, bedel tespiti ve tescil istemiyle Mahkemeye başvurulması ve taşınmaz malın idare adına tesciline karar verilebileceği belirtilmiştir.


Anılan değişiklikle, kamu malları dışında, kamulaştırma konusu olabilecek başkası adına tapulu, sahipsiz ve zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yer üzerinde bulunan muhtesat bedelinin zilyedine ödenip ödenmeyeceğine ilişkin bir düzenleme getirilmemiş; uygulamada ortaya çıkan sorunlar da dikkate alınarak, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 4650 sayılı Kanunla değişik 19. maddesine, 26.05.2004 gün ve 5177 sayılı Kanunun 35. maddesi ile; <Başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş yerin kamulaştırmasında binaların asgari levazım bedeli, ağaçların ise 11. madde çerçevesinde takdir olunan bedeli zilyedine ödenir.> hükmü eklenmiştir.


Açıklanan yasal düzenleme karşısında, zemin malikinden başkası tarafından oluşturulan muhtesatın bedelinin ödenebilmesi için, zeminin başkası adına tapulu, sahipsiz ve/veya zilyedi tarafından iktisap edilmemiş bir yer olması; eş söyleyişle özel kişilerin mülkiyetine konu olabilecek yerlerden bulunması gerektiği kuşkusuzdur.


Bu noktada sorunun çözümü, somut olaydaki gibi; <mera'nın> 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesinin Ek fıkrasında ayrık tutulup tutulmadığı; anılan fıkrada öngörülen <sahipsiz yer> kavramının merayı kapsayıp kapsamadığı sorusuna doğru cevabın verilmesiyle mümkündür.


Bu sorunun cevaplanabilmesi ise, merada, yasal anlamda muhtesat oluşturulup oluşturulamayacağı sorusunun cevaplanmasını gerektirir.


3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 16. maddesinde Kamu malları; hizmet malları, orta malları, sahipsiz mallar ile genel sular ve ormanlar olmak üzere dört gruba ayrılmış; anılan maddenin B bendinde, orta mallarından olan meraların özel mülkiyete konu teşkil etmeyecekleri belirtildikten sonra, C bendinde ayrıca açıklanan sahipsiz yerlere ilişkin bu şekilde bir düzenlemeye yer verilmemiştir.


Buna göre meralar, özel mülkiyete konu olamazken; sahipsiz yerlerin, devletin veya özel bir kişinin mülkü haline gelmesi imkan dahilindedir. Örneğin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen arazinin imar-ihya yoluyla özel kişiler adına tesciline imkan sağlamıştır.


Diğer taraftan, Arazi Kanunu'nun 97. maddesinde, meraların tarla haline getirilemeyeceği, alınıp satılamayacağı, üzerine bina yapılamayacağı ve ağaç dikilemeyeceği belirtilmiş; 78. ve 102. maddelerinde de zamanaşımı yoluyla kazanılamayacağına işaret edilmiştir.


Yine, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesinde, orta mallarının, kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemeyeceği öngörülmüştür.


Görüldüğü üzere, kamu malı niteliğindeki meralar üzerinde, özel hukuk hükümlerine göre hak iktisabına yasal olanak bulunmamaktadır.


İşte bu nedenledir ki, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 19. maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen muhtesata ait hükümler, meralarda uygulanamaz. Bir başka ifadeyle mera, özel mülkiyete konu olamayacağından, mera üzerinde oluşturulan muhtesatın ve muhtesatı meydana getiren kimsenin, mera tutanağının beyanlar hanesinde gösterilmesi olanaklı değildir. Merayı ek fıkradaki sahipsiz yer kapsamına dahil etmek mümkün değildir.


Bundan ayrı, Türk Ceza Kanunu'nun 513. maddesinin 2. fıkrası (5237 sayılı Kanunun 154/2), meradan tasarrufta bulunmayı yasaklamış ve müeyyideye bağlamıştır. Böyle bir fiil sonucu ortaya çıkan muhdesat suça konu şeylerden olup, hiç kuşkusuz suç teşkil eden fiilin hukuken himaye edilmesi düşünülemez.


Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, kamu malı olan meranın; 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 19. maddesine 5177 sayılı Kanun ile eklenen Ek fıkrada açıkça ayrık tutulduğu, anılan hükümde sayılan ve farklı bir hukuki statüsü bulunan <sahipsiz yer> kavramının merayı kapsamadığı; dolayısıyla mera üzerinde, Kanunun tarif ettiği biçimde muhtesat oluşturulması ve bedelinin ödenmesi olanağının bulunmadığı, duraksamaya yer olmaksızın görülmektedir.


Hal böyle olunca; Yerel Mahkemece, mera vasfı ile sınırlandırılan taşınmaz üzerinde davacı tarafından yetiştirilen kavak ağaçlarının kamulaştırmasız el koyma karşılığının talep edildiği davanın reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygundur. Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.


Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 03.05.2006 gününde oyçokluğu ile karar verildi.(¤¤)


Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları


3)Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin, 04.05.2006 tarih ve 2006/1307 e. 2006/5553 sayılı kararında “Dava kamulaştırmasız el atılan meyve ağaçlarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Yapılan incelemede, zemini orman sayılan yerlerden olan taşınmaz üzerinde, davacının meyve ağacı yetiştirdiği anlaşılmıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 19/son maddesine 05.06.2004 tarihinde 5177 sayılı Yasa ile eklenen fıkra uyarınca, ağaçların 11.madde çerçevesinde takdir olunan bedeline hükmedilmesi gerekir.” gerekçesi ile meyve ağaçlarının bedelinin tahsiline ilişkin davayı reddeden yerel mahkeme kararı bozulmaktadır. Karar oy çokluğu ile alınmış olup, muhalefet şerhinde yukarıya alınan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun kararına göndermede bulunulmaktadır.
( Bkz. Kamulaştırma Davaları – Bekir Yıldırım – Naci Başsorgun Yetkin yayınları Ankara 2007, sayfa 716 )


4)5831 sayılı yasanın 5 inci maddesi ile 6831 sayılı yasaya eklenen madde şöyledir :


EK MADDE 10 - Bu Kanunun; 20/6/1973 tarihli ve 1744 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesi ile 23/9/1983 tarihli ve 2896 sayılı Kanun ve 5/6/1986 tarihli ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendi uygulamaları ile orman sınırları dışına çıkarılan yerler, çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.


Belirtilen yasa 27.01.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir.


5)Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki durumu, Sayın Doç. Dr. Aynur Aydın Coşkun, sitenin Hukuki İncelemeler Kütüphanesi kısmında “2b Arazilerinde İlk Perde (5831 Sayılı Kanuna İlişkin Bir Analiz)” isimli makalesi ile şöyle açıklamaktadır. “ Bu düzenleme, 2B alanlarında zilyedliğe dayalı kazanımların önünü kesmektedir. Nitekim, son dönem Yargıtay kararlarında bu alanların zilyedlikle kazanılması yönünde hükümler tesis edilmeye başlanmıştır. Bu düzenleme, orman sınırları dışına çıkarılan tüm alanlarda, işgalcilerin zilyedlikten ve işgalden doğan hak iddialarının önüne set çekmiştir.



Sonuç olarak, konu tartışmaya açıktır. Kamulaştırmasız el atılan ağaçlar bedelinin tazmin edilip edilmeyeceği meselesinde azınlık görüşüne katılmaktayım. Yine de çoğunluk görüşünün, müvekkilinizin lehine olduğu görülmektedir.



Saygılarımla.

Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Hangi Ağaçsınız? Bir Ağaç Olmadığımız Kalmıştı Sonunda Olduk supernatural Site Lokali 90 31-05-2009 22:33
İzale-i Şuyu Davası - Yapı ve Ağaç Bedelleri güneşhukuk Meslektaşların Soruları 3 14-04-2007 17:59
Arazi İşgali Ertuğrul Ayrancı Hukuk Soruları Arşivi 4 27-02-2002 20:45


THS Sunucusu bu sayfayı 0,09092999 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.