Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

alkollü araç kullanmak

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 05-02-2015, 17:20   #1
Av. Bestami

 
Varsayılan alkollü araç kullanmak

Değerli meslektaşlarım Müvekkil 1.02 promil alkollü araç kullanırken yakalanmıştır.TCK 179/2-3 Trafik güvenliğini tehlikeye atmaktan dava açılmıştır. dava ile ilgili yagıtay kararı veya tecrübesi olanların yardımlarını bekliyorm, şimdiden teşekkürler.
Old 06-02-2015, 11:32   #2
Avukat Kaya

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım, yakın zamanda buna benzer bir davam olmuştu. Müvekkil 1,13 promil alkollü iken trafik polislerine yakalanmış ve kendisine para cezası kesilmişti. Sonrasında başlatılan soruşturma neticesinde Sulh Ceza Mahkemesi müvekkil aleyhine 25 gün hapis cezası ve HAGB kararı verdi. O zamanlar yaptığım araştırma neticesinde, sürücünün 0,50 promil alkolün üzerinde bir alkol oranı ile yakalanması halinde hakkında TCK 179/3'ten dolayı ceza verilebileceği yönündeydi. Ancak bir kısım Yargıtay kararlarında ise sadece alkollü olmak trafik güvenliğini tehlikeye düşürmek suçunun oluşması için yeterli olmamakta ayrıca kazanın meydana gelmesini veya sürücünün aşırı derecede alkollü olduğunun tutanak veya tutanak tanıkları ile tespit edilmesini aramaktaydı. Ben bu durumu, davada dile getirdiğim halde savunmamı Mahkeme önemsemeyerek cezayı vermişti. Siz ise lehe yargıtay kararlarını derleyip duruşma öncesinde mahkemeye sunabilirsiniz. Şimdi bakıp bulduğum birkaç kararı ekliyorum. Kolay gelsin


T.C YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
Esas: 2010 / 2-131
Karar: 2010 / 181
Karar Tarihi: 05.10.2010

ÖZET: Sanığın adli sicil kaydında yer alan ve ilama konu mahkumiyet hükmü dışındaki hükümlerin kabahat türünden olması nedeniyle, bu mahkumiyetin silinme koşulları araştırılarak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanma olanağının bulunup bulunmadığının yerel mahkemece değerlendirilmesi için sair yönleri incelenmeyen direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.(2709 S. K. m. 174) (5237 S. K. m. 50, 53, 58, 179) (5326 S. K. m. 19) (5271 S. K. m. 231) (5395 S. K. m. 23, 40) (1632 S. K. Ek. m. 10) (3713 S. K. m. 13) (765 S. K. m. 466) (647 S. K. m. 4)

Dava: Sanık H. B.'ün, 5237 sayılı TCY'nın 179/3. maddesi gereğince 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Yasanın 53. maddesinin 2. fıkrası gereğince 1. fıkrada sayılan haklardan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yasaklanmasına, 5326 sayılı Yasanın 19/1-c maddesi hükmü gözetilerek 2918 sayılı Yasanın 48/5. maddesi gereğince Karşıyaka Trafik Şube Müdürlüğünden aldığı 1688 belge nolu 03.04.1995 tarihli B sınıfı sürücü belgesinin 5 yıl süre ile geri alınmasına ilişkin, Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 31.01.2006 gün ve 855-65 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince 11.04.2007 gün ve 1156-5327 sayı ile;

1- 5237 sayılı TCK'nun 179/3. maddesinde belirtilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluşması için, kişinin alkol ya da uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına karşın, araç kullanması gerekir.

Oluşa ve dosya içindeki bilgi ve belgelere göre olay sırasında sanığın emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olduğuna dair dışa yansıyan herhangi bir davranışı saptanmamış olup, 17.06.2005 günlü tutanağı düzenleyen zabıt mümzileri dinlenerek sanığın olay sırasında emniyetli bir şekilde araç kullanamayacağına ilişkin dışa yansıyan davranışlarının olup olmadığı sorularak ve olay sırasında sanığın 1.96 promil alkollü olduğunun belirlenmesi karşısında belirlenen alkol düzeyine göre emniyetli bir şekilde araç sevk edip edemeyeceği hususunda konunun uzmanlarından rapor alınıp, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, açıklanan şekilde araştırma yapılmadan eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabul ve uygulamaya göre;

2- Sanığın tayin edilen hapis cezasına bağlı olarak 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde gösterilen hak yoksunluğunun kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilinceye kadar devamına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi,

3- 5237 sayılı TCK'nun 53/6. maddesinde <... belirli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkumiyet halinde 3 aydan 3 yıla kadar bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebileceği' düzenlendiğinden sanığın eyleminin trafik güvenliğini kasten tehlikeye düşürmek suçunu oluşturması karşısında, sürücü belgesinin geri alınamayacağının gözetilmemesi...>,

İsabetsizliğinden bozulmuştur.

Kabule göre yapılan bozma nedenlerine uyan Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesince (1) nolu bozma nedenine karşı ise 30.07.2007 gün ve 935-1068 sayı ile;

<... 5237 sayılı TCY'nın 179/3. maddesinde tanımlanan suçun soyut tehlike suçu olduğu, Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulunun <kandaki alkol düzeyinin 0,50 promili geçmesi ile bütün sürücülerde, kan alkol düzeyinin artışına paralel olarak artan derecelerde aracı güvenli sevk edebilmek için gerekli olan dikkat düzeyinde azalma, refleks aktivite hızında düşme, doğru karar verebilme yeteneğinde ve psikomotor koordinasyon kapasitesinde azalma olacağından kan alkol düzeyi 0,50 promilin üzerinde olan sürücünün kusurlu davranışı tıbben beklenen bir durumdur> şeklindeki bilimsel görüşü karşısında, her an kaza yapması beklenebilen bir sürücünün, emniyetli şekilde araç kullanamayacak durumda olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmakta olup, bu koşullarda bozmada belirtildiği gibi sürücünün dışa yansıyan bir davranışını aramaya, bu konuda tutanak düzenleyicilerini dinleyerek olay anında tutanağa yansıtmadıkları gözlemi sorgulamaya ve ilgili ihtisas kurulu raporu ortada iken uzman hekime ya da hekimlerden görüş almaya gerek bulunmamaktadır...>,

Gerekçeleriyle sanığın yine aynı şekilde 5237 sayılı Yasanın 179/3. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hakkında 53. maddenin 1 ve 2. fıkralarının uygulanmasına karar verilmek suretiyle direnilmiştir.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C. Başsavcılığının <bozma> istekli 16.11.2009 gün ve 14069 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 2. Ceza Dairesine, Özel Dairece de 04.05.2010 gün ve 54007-14773 sayı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 5237 sayılı TCY'nın 179. maddesinin 3. fıkrasındaki suçun oluşup oluşmadığı yönünde bir karar verebilmek için tutanak tanıklarının yeniden dinlenmesi ile bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmakta ise de;

Direnme hükmünden sonra, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun sanık hakkında uygulanması olanağının bulunup bulunmadığı yönünden bir değerlendirme yapılması zorunluluk arz etmektedir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu hukukumuzda ilk kez 15.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile çocuklar hakkında, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesine eklenen 5-14. fıkralar ile de yetişkinler için kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuklar ile yetişkinler hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.

Yetişkin sanıklar yönünden başlangıçta şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesiyle 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş, böylece başlangıçta yetişkin sanıklar hakkında şikayete bağlı suçlarla sınırlı olarak uygulanan bu kurum Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Yasalarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekle dönüştürülmüş, ancak; 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 26.02.2008 gün ve 5739 sayılı Yasa ile 3713 sayılı Yasanın 13. maddesinde yapılan değişiklik ve 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasına eklenen Ek 10. madde ile; 15 yaşından büyüklerin işledikleri terör suçları ile 1632 sayılı Yasada yer alan suçlar hükmün açıklanmasının geri bırakılması kapsam dışına çıkarılarak kurumun uygulanma alanı tekrar daraltılmış, 25.07.2010 gün ve 27650 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 22.07.2010 gün ve 6008 sayılı Yasanın 7. maddesi ile 231. maddenin 6. fıkrasına eklenen cümle ile, sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği esası getirilmiş, 3713 sayılı Yasanın 13. maddesindeki <onbeş yaşını tamamlamamış> ibaresi yürürlükten kaldırılmak suretiyle bu kurumun terör suçu işleyen 15 yaşından büyük çocuklar yönünden de uygulanmasına olanak sağlanmıştır.

Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY'nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. 5560, 5728, 5739 ve 6008 sayılı Yasalar ile 5271 sayılı CYY'nın 231. maddesinde gerçekleştirilen değişiklikler nazara alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının koşullarını şu şekilde belirlemek mümkündür.

Yapılan yargılama sonucunda, sanık hakkında tesis edilen mahkumiyet hükmünde, hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasından ibaret olması, suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılap Yasalarında yer alan suçlar ile 01.03.2008 tarihinden itibaren işlenen suçlar yönünden suçun ayrıca büyükler açısından 3713 sayılı Yasa kapsamındaki suçlar ile 1632 sayılı Yasa kapsamında yer alan suçlardan olmaması halinde, daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunan veya mahkum olmasına karşın 3682 sayılı Adli Sicil Yasası uyarınca silinme koşulları oluşan, 01.06.2005 tarihinden sonra işlenen suçlar yönünden ise 5237 sayılı TCY'nın 58. maddesinde tekerrür hükümlerinin uygulanması için öngörülen sürelerin geçtiği mahkumiyetlerde, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi koşullarının birlikte gerçekleşmesi ve mahkemece de, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması, sanığın da açıkça kabul etmeme yönünde irade beyan etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve sanık beş yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacak, denetim süresince de dava zamanaşımı süresi duracaktır.

Maddede sayılan objektif ve subjektif koşulların da bulunması halinde, önceki hükmün kesinleşmiş olması veya hukuki yararı bulunmak koşuluyla infaz edilmiş olması da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine engel oluşturmayacak, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği halde hükmolunan ceza, kişiselleştirmeye ilişkin erteleme veya adli para cezasına çevrilemeyeceği gibi, 5237 sayılı TCY'nın 50. maddesindeki tedbirlere de dönüştürülemeyecek, sanığın denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlememesi ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranması halinde, hakkında tesis edilen hüküm kaldırılarak davanın düşmesine karar verilecek, denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde hakkındaki mahkumiyet hükmü açıklanacak, yükümlülüklerin yerine getirilememesi durumunda ise, kısmen infaza karar verilebileceği gibi koşulları bulunmakta ise, hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesi suretiyle yeni bir mahkumiyet hükmü de tesis edilebilecektir. İncelenen dosya içeriğinden,

Sanığın adli sicil kaydında yer alan ve 21.10.1999 gün ve 243-1912 sayılı ilama konu TCY'nın 466/2 ve 647 sayılı Yasanın 4/1. maddeleri uyarınca verilen 600.000 lira ağır para cezasına ilişkin mahkumiyet hükmü dışındaki hükümlerin kabahat türünden olması nedeniyle, bu mahkumiyetin silinme koşulları araştırılarak, 5728 ve 6008 sayılı Yasalarla değişik 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin uygulanma olanağının bulunup bulunmadığının yerel mahkemece değerlendirilmesi için sair yönleri incelenmeyen direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1- Sanığın temyiz isteminin kabulü ile Karşıyaka 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 30.07.2007 gün ve 935-1068 sayılı hükmünün sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

2- Dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak, 05.10.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi. (¤¤)





T.C YARGITAY
2.Ceza Dairesi
Esas: 2007 / 10012
Karar: 2007 / 9265
Karar Tarihi: 21.06.2007

ÖZET: Trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemi TCK'nunun 179/3. maddesinde düzenlenen ve adli yargı mahkemelerinin görevine giren bir suç olduğu durumda yalnızca alkollü olarak araç kullanma eylemi Karayolları Trafik Kanunu'nda düzenlenen ve idari makamlar tarafından işlem yapılmasını gerektiren bir kabahattir. Sanık hakkında, Karayolları Trafik Yasası gereğince, işlem yapılmadığı belirlenmiş ise de; yetkili idari makamlarca anılan kanun hükümleri uyarınca gerekli işlemin yapılması mümkündür. Sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan dolayı açılan davada suçun oluşmaması sebebiyle sanığın beraatine karar verilmesi gerekir.(5237 S. K. m. 50, 179) (2918 S. K. m. 48) (5271 S. K. m. 309)

Dava: Alkollü araç kullanmak suçundan sanık Abbas Tekeli'nin, 5237 s. TCK. nun 179/3, 50/1-a. maddeleri uyarınca 900 YTL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Gölhisar Sulh Ceza Mahkemesinin 09.02.2006 günlü ve 2006/13-29 s. karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 27.04.2007 tarih ve 22268 s. yasa yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay C.Başsavcılığının 07.06.2007 tarih ve 2007/96775 s. tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu;

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

01.06.2005 gününde yürürlüğe giren 5237 s. TCK. nun <Trafik güvenliğini tehlikeye sokma> başlıklı 179. maddesinin 3.fıkrasında alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir biçimde araç sevk ve idare edemeyecek olan kişinin araç kullanma halinin suç olarak düzenlendiği, maddede belirtilen <emniyetli bir şekilde> ifadesinin kişilerin hayatı, sağlığı ve mal varlığı açısından bir tehlikeye neden olunması biçiminde anlaşılması gerektiği, salt alkollü araç kullanmanın ne biçimde trafik güvenliğini tehlikeye düşürdüğü tesbit edilmeden bu madde uyarınca cezalandırılmayacağı, keza 2918 s. Karayolları Trafik Kanunu'nun 48. maddesinde alkollü araç kullanma eyleminin düzenlendiği ve dosya kapsamına göre, somut olayda sanığın yapılan kontrol sırasındaki ölçümde görevlilerce %202 promil alkollü olduğunun tesbit edildiği, bu nedenle de hakkında trafik ceza tutanağı düzenlendiği, 2918 s. Kanun'un 48. maddesine dayanılarak çıkarılan yönetmelikte belirtilen %50 promilin üzerinde alkollü araç kullanmanın her zaman 5237 s. Kanun'un 179. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, aynı zamanda alkolün etkisiyle trafik güvenliğinin tehlikeye sokulması da gerektiği cihetle, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden 5271 S. CMK. nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yasa yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Gereği düşünüldü:

Karar: Alkollü olarak araç kullandığı belirlenen sanığın araç kullandığı sırada alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir sebeple emniyetli bir biçimde araç sevk ve idare edemeyecek halde olduğuna dair tıbbi bulgular veya sanığın dışa yansıyan davranışlarına bağlı olarak yapılan bir tespit ve delil olmaması karşısında sanığa atılı trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu oluşmayacağından, sanığın yalnızca alkollü olarak araç kullanma eyleminin ayrıca 2918 s. Karayolları Trafik Yasası'nın 48. maddesi kapsamında değerlendirilmesi ve bu madde gereğince idari işlemlerin yetkili mercii tarafından yapılması gerekecektir.

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma eylemi 5237 s. TCK. nunun 179/3. maddesinde düzenlenen ve adli yargı mahkemelerinin görevine giren bir suç olduğu durumda yalnızca alkollü olarak araç kullanma eylemi 2918 s. Karayolları Trafik Kanunu'nda düzenlenen ve idari makamlar tarafından işlem yapılmasını gerektiren bir kabahattir.

Dosya kapsamına göre, sanık hakkında, 2918 s. Karayolları Trafik Yasası gereğince, işlem yapılmadığı belirlenmiş ise de; yetkili idari makamlarca anılan kanun hükümleri uyarınca gerekli işlemin yapılması mümkündür. Sanık hakkında 5237 s. TCK. nun 179/3-2 maddeleri uyarınca trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan dolayı açılan davada suçun oluşmaması sebebiyle sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması kanuna aykırı bulunmakla yasa yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Gölhisar Sulh Ceza Mahkemesi'nden verilip kesinleşen 09.2.2006 ün ve 13-29 s. kararın 5271 s. Ceza Muhakemesi Yasası'nın 309. maddesinin 4.fıkrasının (d) bendi uyarınca BOZULMASINA, sanığın atılı suçtan beraatine ve tayin edilen cezanın çektirilmemesine 21.06.2007 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Old 06-02-2015, 11:58   #3
Mozkul

 
Karar 1Promil ve üstü mahkumiyet

Alıntı:
Yazan Av. Bestami
Değerli meslektaşlarım Müvekkil 1.02 promil alkollü araç kullanırken yakalanmıştır.TCK 179/2-3 Trafik güvenliğini tehlikeye atmaktan dava açılmıştır. dava ile ilgili yagıtay kararı veya tecrübesi olanların yardımlarını bekliyorm, şimdiden teşekkürler.

Yeni içtihatlar Adli Tıp Kurumunun bu konudaki bilimsel görüşleri çerçevesinde 100 promil üzeri alkolle araç kullananların güvenli sürüş yeteneğini yitirmesine sebebiyet verdiğini kabul ettiğinden bu şekilde araç kullandığı sabit olan sürücülere ceza verilmesi gerektiği yolundadır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, Esas: 2012/12992, Karar: 2012/5144 İçtihat

(Karar Tarihi : 23.02.2012)

"Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, mahalli Cumhuriyet Savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi gereği düşünüldü:

KARAR : 5237 sayılı TCK'nın 179/3. maddesinde düzenlenen; alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle "emniyetli bir şekilde" araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu, kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte; Adli Tıp Kurumu Beşinci İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin bilimsel olarak kabulü gerektiği anlaşılmakla;

KARAR : İncelenen dosyada; 104 promil alkollü olarak araç kullandığı tespit edilen sürücü belgesiz sanığın, güvenli sürüş yeteneğini kaybettiği ve dolayısıyla atılı suçtan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği halde beraatine karar verilmesi isabetsiz olup, mahalli Cumhuriyet Savcısı temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
Old 09-09-2016, 11:42   #4
Av. Hatun Olguner

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ
ESAS NO. 2016/3381
KARAR NO. 2016/9737
KARAR TARİHİ. 8.6.2016

>TRAFİK KAZASINDAN İKİ SAAT SONRA ALINAN RAPORDA SANIĞIN 57 PROMİL ALKOLLÜ OLDUĞUNUN TESPİT EDİLMESİ--GÜVENLİ SÜRÜŞ YETENEĞİNİN KAYBEDİLMESİ--TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMA SUÇU

5237/m. 179/3

ÖZET : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine dair hüküm kurulmuştur.

Alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir sebeple emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerekir.

Olaydan iki saat sonra alınan raporda 57 promil alkollü olan sanığın idaresinde bulunan araç ile, meskun mahal dışında bulunan 8.4 metre genişliğindeki, aydınlatmanın bulunmadığı çift yönlü düz yolda gece vakti seyir halinde iken, karşı şeritte seyreden 248 promil alkollü olan temyiz dışı diğer sanık idaresindeki motosikletin şerit ihlali yapması ve motosikletin farının yanmaması nedeniyle, kendi şeridinde seyreden sanığın aracının ön sol kısmı ile, temyiz dışı diğer sanık idaresindeki motosikletin ön kısmına çarpması neticesinde, 1 kişi kemik kırığı olacak şekilde yaralanmıştır. Kendi şeridinde seyreden sanığa atfedilecek bir kusur bulunmadığı, meydana gelen olayda temyiz dışı diğer sanığın tam kusurlu olduğu, 1 saatte alkol miktarının 0,12-0,20 promil arasında düştüğü dikkate alındığında, sanığın olay anında 100 promilin altında olduğu, ayrıca sanığın güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğine dair başkaca bir delil veya tespit bulunmadığı dikkate alındığında, sanığın beraati gerekir.

DAVA : Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine dair hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : 5237 Sayılı TCK'nın 179/3. maddesinde düzenlenen; alkol ve uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir sebeple “emniyetli bir şekilde” araç kullanamayacak kişinin, bu halde araç kullanması suçu kasıtla işlenebilecek bir suçtur. Alkol ve uyuşturucu maddenin sırf kullanılmış olması bu suçun oluşması için yeterli olmamakla birlikte Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Kurulu raporlarında istikrarlı bir şekilde vurgulandığı üzere; alkollü bir şekilde trafikte seyreden bir sürücünün alkol konsantrasyonu hangi seviyede olursa olsun bireysel farklılıklar göstermekle birlikte trafik güvenliği açısından değişen derecelerde risk oluşturabileceği, ancak bu durumun tehlike arz edecek düzeyde olup olmadığı, dolayısıyla sürücünün tesiri altında bulunduğu alkol seviyesinde araç kullanması halinde, güvenli sürüş yeteneğini kaybedip etmediği, bireyin o andaki sürüş ehliyetini belirleyebilecek dikkat, algı, denge, refleks, psikomotor ve nöromotor koordinasyon gibi nörolojik, nistagmus, akomadasyon, görme gibi oftalmolojik ve genel durumunun tespitine yönelik detaylı dahili muayenesine yönelik tıbbi verilerin değerlendirilmesi ile mümkün olabileceği, ancak böyle bir tespit yapılmamış olsa bile bireysel farklılıkları da elimine edebilecek şekilde 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin, bilimsel olarak kabulü gerektiği;

İncelenen dosyada ise; olaydan iki saat sonra alınan raporda 57 promil alkollü olan sanık ...'ın idaresinde bulunan araç ile, meskun mahal dışında bulunan 8.4 metre genişliğindeki, aydınlatmanın bulunmadığı çift yönlü düz yolda gece vakti seyir halinde iken, karşı şeritte seyreden 248 promil alkollü olan temyiz dışı diğer sanık idaresindeki motosikletin şerit ihlali yapması ve sanık ...'ın beyanıyla motosikletin farının yanmaması nedeniyle, kendi şeridinde seyreden sanık ...'ın aracının ön sol kısmı ile, temyiz dışı diğer sanık ...'nin idaresindeki motosikletin ön kısmına çarpması neticesinde, 1 kişinin kemik kırığı olacak şekilde yaralandığı olayda, kendi şeridinde seyreden sanık ...'a atfedilecek bir kusur bulunmadığı, meydana gelen olayda temyiz dışı diğer sanık ...'nin tam kusurlu olduğu, 1 saatte alkol miktarının 0,12-0,20 promil arasında düştüğü dikkate alındığında, sanık ...'ın olay anında 100 promilin altında olduğu, ayrıca sanığın güvenli sürüş yeteneğini kaybettiğine dair başkaca bir delil veya tespit bulunmadığı dikkate alındığında, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

SONUÇ : İsabetsiz olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 Sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 Sayılı CMUK'un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 08.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
alkollü araç kullanmak dermet Meslektaşların Soruları 3 01-10-2009 14:58
alkollü araç kullanmak-Ehliyete el konulması-Acil Neslihan Meslektaşların Soruları 1 26-05-2008 14:50
alkollü araç kullanmak rizan Meslektaşların Soruları 2 08-10-2007 17:03


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05122805 saniyede 16 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.