Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Fal Bakmak Suç Mudur?

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-01-2008, 14:49   #1
Av.Selim Balku

 
Varsayılan Fal Bakmak Suç Mudur?

Herkese selam

Ülkemizin birçok yerinde "fal kafe" diye adlandırılan yerler mevcuttur, bu yerlerde gerek ücret karşılığı gerek mönü karşılığı kahve tarot vb. gibi fallar bakılmaktadır.

Savcılık söz konusu fiil için 677 sy. tekke ve zaviye kanununa muhalefetten ve TCK 54. maddesine dayanarak iddianame düzenlemiştir.

Türkiye de fal bakmak, baktırmak suç mudur?

Konu ile ilgili görüşlerinizi ve yorumlarınızı öğrenirsem savunmama ışık olabileeğini düşünüyorum.

Saygılar...

Old 09-01-2008, 15:16   #2
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

İzmir Bornova'da "Medyum ..." tabelasını görünce şaşırmıştım. Sözkonusu kişinin "vergi mükellefi" bile olduğunu söylediklerinde şaşkınlığım artmıştı. Şimdi sayın Balku'nun yazdıklarına da şaşırdım.

Galiba bu ülkede şaşırmamayı, herşeyin olabileceğini ve normal karşılamak gerektiğini öğrenmek zorundayız.
Old 09-01-2008, 16:29   #3
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
KANUN NO: 677
TEKKE VE ZAVİYELERLE TÜRBELERİN SEDDİNE VE TÜRBEDARLIKLAR İLE BİR TAKIM UNVANLARIN MEN VE İLGASINA DAİR KANUN

Kabul Tarihi: 30 Teşrinisani 1341
Resmi Gazete ile Neşir ve İlânı: 13 Kânunuevvel 1341 - Sayı: 243
3.t. Düstur, c.7 - s.113

MADDE 1 - Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde gerek vakıf suretiyle gerek mülk olarak şeyhının tahtı tasarrufunda gerek suveri aharla tesis edilmiş bulunan bilûmum tekkeler ve zaviyeler sahiplerinin diğer şekilde hakkı temellük ve tasarrufları baki kalmak üzere kâmilen seddedilmiştir. Bunlardan usulü mevzuası dairesinde filhal cami veya mescit olarak istimal edilenler ipka edilir.
Alelûmum tarikatlerle şehlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, nakiplik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük ve gayıptan haber vermek ve murada kavuşturmak maksadiyle nüshacılık gibi unvan ve sıfatların istimaliyle bu unvan ve sıfatlara ait hizmet ifa ve kisve iktisası memnudur. Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde salâtine ait veya bir tarika veyahut cerri menfaate müstenit olanlarla bilûmum sair türbeler mesdut ve türbedarlıklar mülgadır.

Seddedilmiş olan tekke veya zaviyeleri veya türbeleri açanlar veyahut bunları yeniden ihdas edenler veya ayını tarikat icrasına mahsus olarak velev muvakkaten olsa bile yer verenler ve yukarıdaki unvanları taşıyanlar veya bunlara mahsus hidematı ifa veya kıyafet iktisa eyleyen kimseler üç aydan eksik olmamak üzere hapis ve elli liradan aşağı olmamak üzere cezayı nakdiile cezalandırılır.

(Ek Fıkra: 5438 - 10.6.1949) Şeyhlik, Babalık ve Halifelik gibi mensupları arasında baş mevkiinde bulunanlar altı aydan az olmamak üzere hapis ve 500 liradan aşağı olmamak üzere ağır para cezasından başka bir yıldan aşağı olmamak üzere sürgün cezası ile cezalandırılırlar.

(Ek fıkra: 5566 - 1.3.1950) (Değişik: 3612 - 7.2.1990) Türbelerden Türk büyüklerine ait olanlarla büyük sanat değerleri bulunanlar Kültür Bakanlığınca umuma açılabilir. Bunlara bakım için gerekli memur ve hizmetliler tayin edilir.

MADDE 2 - İşbu kanun neşri tarihinden muteberdir.

MADDE 3 - İşbu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur.

(*) 7 Kasım 1982 tarih ve 2709 sayılı (TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASASI )'nın 174 üncü maddesi gereğince (DEVRİM KANUNLARI)'ndan olup Anayasaya aykırı olduğu şeklinde anlaşılamaz ve yorumlanamaz.

(**) Sürgün cezası 13 Temmuz 1965 tarih ve 647 sayıl Kanunun geçici 2 nci maddesiyle kaldırılmıştır.

Sayın Av.Selim Balku,

Yasa yürürlükte olduğu için, falcılık suçtur. Bu konuda başkaca mevzuat bulamadım. Onun için bulduğum az sayıda Yargıtay kararlarına göre yorumda bulunabilirim. Yargıtay, falcılığın menfaat karşılığında yapılmasını ve bunun iş olarak seçilmesini suçun oluşması için yeterli olarak görmektedir. Ancak, fal kafelerdeki kahve veya tarot falı gibi falcılığa ilişkin bir karar bulamadım.

Alıntı:
E. 1955/9
K. 1955/17
T. 6.7.1955
• ÜFÜRÜKCÜLÜK VE NÜSHACILIK ( Suçun Oluşumu İçin Bu Eylemlerin Geçim Aracı Olarak Kullanılmasının Gerekmemesi )
• GEÇİM ARACI ( Üfürükçülük ve Nüshacılık Suçunun Oluşması İçin Geçim Aracı Olarak Kullanılmasının Gerekmemesi )
• 677 SAYILI KANUNUN AMACI ( Cemiyeti Hurafelerden ve Batıl İtikatlardan Kurtarmak Olması )

KARAR : 677 sayılı Kanunun ruh ve maksadı; cemiyeti hurafelerden ve batıl itikatlardan kurtarmak ve halkın bu yüzden istismar edilmesini önlemekten ibaret olduğuna göre üfürükçülük ve nüshacılık suçlarının kanunun maksadı dairesinde teşekkülü için bu fiillerin menfaat temini maksadına müstenit olarak mutat meşgale haline getirilmesi ve bunlarla iştigal edenlerin halk tarafından üfürükçü ve nüsha unvan ve sıfatlariyle tanınmış bulunması meşrut olup menfaat esasına dayanmıyan münferit fiillerin üfürükçülük ve nüshacılık tabirlerinin delalet ettiği mananın şümulü dışında kalması gerekeceğinden mücerret bir hastaya şifa dilemek niyetiyle Kuran okumanın ve aynı maksatla dua yazmanın üfürücülük ve nüshaalıkla bir ilgisi olmadığına ve Ceza Umumi Heyetinin yukarıda zikir ve telhis edilen ilamlariyle tesis olunan içtihadın kanunun maksadına uygun bulunduğuna; ancak, başka maişet vasıtalarına sahip, olanların da bu filler menfaat saikiyle mutat meşgale haline getirmeleri ve bunlara mahsus unvan ve sıfatları kullanmaları kabil olduğundan suçun tekevvünü için bu fiillerin medarı maişet ittihaz edilmesi meşrut olmadığına 6.7.1955 tarihinde ekseriyetle karar verildi.

Yukarıdaki İBK kararının koyulaştırdığım bölümünü savunmanızda kullanabilirsiniz. Yasanın konulduğu tarihe ve amacına vurgu yaparak amacın halkın istismar edilmesinin önüne geçmek olduğunu ancak günümüzde kafelerde eğlence amaçlı bu işin yapıldığını savunabilirsiniz. Fal baktıranların şikayeti yoksa (Bir Yargıtay kararında geçmektedir); kimsenin mağdur edilmediğini de söyleyebilirsiniz.

Alıntı:
Yazan Av. Cengiz Aladağ
İzmir Bornova'da "Medyum ..." tabelasını görünce şaşırmıştım. Sözkonusu kişinin "vergi mükellefi" bile olduğunu söylediklerinde şaşkınlığım artmıştı.

Vergi mükellefi olması tek başına cezai yaptırıma engel değildir.Tabii ki bu durum şaşkınlığımızın artmasına yol açmaktadır.

Saygılarımla
Old 09-01-2008, 17:45   #4
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Mihmandarım Sayın Ergin,

Fikirlerinize katılıyorum, her ne kadar ortada bir yasa varsa da bu yasanın uygulanabilirliği önemlidir.

Söz konusu yasanın çıkış tarihi ve günün koşulları düşünüldüğünde gerekli bir yasa maddesi gerçi hala gerekli bir yasa maddesi ancak güncellenmeli kanısındayım.

Meşhur falcılarımızın paraya para demediği, astroloji adı altında işi entellektüle döküp görsel ve yazılı medyada yer etmiş olan sütunlar dururken bu madde ne derece işlerlik kazanacağı tartışmalı elbette...

Sayın Aladağ'ın belirttiği gibi şaşılacak o kadar çok şey var ki...

Saygılar.
Old 09-01-2008, 21:53   #5
pir_i fani

 
Varsayılan

fal kafelerde falcılık hizmeti verilmiyor.Kafe hizmeti veriliyor yani böyle bir faaliyet resmen ve gayriresmen mümkün değildir.Falım sakızının satılması gibi bir olay bu.Ancak falkafede kahve içimi kahve ücretini aşıyor ve falcı kişi dolandırıcılık yapıyorsa yani halk arasındaki sansasyonel duyumlar kamuoyunu rahatsız ediyorsa savcılığın durumu araştırması ve suç unsuru araması normaldir diye düşünüyorum.Kanunda bunun yeri ve gereği muhakkak var ki.. bizim toplulumuzda köşe başı falcılar kurşuncular biter dururdu yoksa.
Old 10-01-2008, 11:34   #6
Av.Nilay TOPRAK

 
Varsayılan

Sn Balku,
Öncelikle yargıtay da menfaati temini amacıyla falcılığın mutad iştigal haline getirilmesini ve bu ünvan ve sıfatla tanınmasını suç kabul ediyor.Sn Ergin in de belirttiği üzere şikayet olup olmaması da önem arz ediyor.Eylemde mağdur ve mağdurların olmaması ve hakimin de takdir yetkisi suçu etkileyen unsurlardan.İşinize yarayacaksa yukarıda bahsettiğim mağdur durumu ve hakimin takdir yetkisi konularına ilişkin Yargıtay kararı gönderebilirim.
Saygılarımla...
Old 10-01-2008, 15:53   #7
Av.Nilay TOPRAK

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
Esas: 1938/6
Karar: 1938/4
Karar Tarihi: 18.05.1938
ÖZET: Hususi dairece eski içtihattan rücu sadedinde bir temayül hasıl olduğu cihetle ihtilaf tahaddüs edeceği bildirilen kararların mevzuu falcılık ise de hadiseler ayrı ve hükümlerin istinat ettiği mucip sebepler başka olmasına ve bir nevi suça taalluk eden hadiselerde hakimin kanaatini te'min ve hükme esas teşkil edecek suveri sübutiyenin bir kaide tahtında nev'i ve mahiyetini tayin imkan haricinde olmakla takdirî meselelerde içtihadın tevhidi mevzuubahis olamayacağına ve hususi dairenin tasdik kararı Ceza Umum Heyetince hadisede suç mahiyet ve unsurları gayri mevcut ve maznunun falcılık yaptığını tesbit eden kat'i delillerin mefkud olmasından naşi kaldırılıp hükmün bozulduğu bittetkik anlaşılmasına mebni müzekkerede yazılı kararlardan dolayı içtihadın tevhidine imkan ve mahal olmadığına karar verildi.


Hamude o
ğlu Mevlüdün falcılıktan 677 sayılı kanuna tevfikan üç ay hapsine ve elli lira ağır para cezasına mahkumiyetine dair İstanbul Birinci Ceza Mahkemesinden sadır olan 11/mayıs/937 tarihli hüküm dairemizce bittetkik tasdik edilen hükmün tashihen tetkiki Başmüddeiumumîlik makamından talep edilmiş ve tashih sebebi olarak da Ceza Heyeti Umumiyesinin zabıta tarafından tertibat alınarak maznunu iğfal suretiyle meydana getirilmiş olan hadisede suç mahiyet ve unsurları mevcut olmadığı esasını ihtiva eden 18/nisan/938 tarih ve 21/3-7 numaralı ilamındaki esbabı mucibeye istinat edilmiştir.
Temyiz Ceza Heyeti kararı, tashihi istenilen karardan dört ay sonra sadır olmuş bulunmasına göre kendinden aylarca evvel sadır olup infazına da başlanılan kararların taalluk eylediği makabli hadiselere de teşmilinin veçhi cevazı çay teemmül olsa bile mevzuu mesele yalnız falcılık cürümlerinin değil, amme intizamını yakından ihlal eden pek çok cürümlerin meydana çıkmasında zabıtaca tevessül olunagelen bir yolun akametini ve bu yolla meydana çıkarılan cürümlere müteallik mahkumiyetlerin ortadan kalkmasını intaç edebilecek olan şümul ve tesiri bakımından çok ehemmiyetle şayanı tetkik olan hususlardan görülmesine ve maamafih dairemce eski içtihattan rücu' sadedinde de bir temayül hasıl olmuş bulunmasına mebni işin tevhidi içtihat suretiyle halline zaruret hasıl olmuş olduğundan keyfiyetin tevhidi içtihat yoliyle halli Üçüncü Ceza Dairesinin 12/5/938 tarih ve 120 numaralı müzekkeresiyle talep edilmesi üzerine 18/5/938 tarihine müsadif çarşamba günü toplanan Heyeti Umumiyeye (51) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra söz alan Fahrettin; Meşhut suçlar Kanununun mer'iyetinden beri İstanbul zabıtası hassaten nüshacılık, falcılık, büyücülük şüphesi altında bulunanlara karşı suçlarını meydana çıkarmakta o zamana kadar ender hallerde tevessül edilen bir takip ve tesbit usulünü ekseriya tatbik etmektedir. Usul şudur:
Polis komiserliği rütbesini haiz hukuk me'zunu iki bayanı şüphe altında bulunan kimselerin evine gönderiyor. Bunlar kah nişanlıları veya nikahlıları ile araları açıldığından bahsederek, kah başka bir yalan uydurarak evlerine gittikleri kimselere ücretle fal baktırıyor, nüsha yazdırıyor veya büyü yaptırıyorlar. Lazım gelen tertibat daha evvel alınmış bulunduğu için o sırada zabıta memurları evi basıyor ve failini meşhut suç halinde cürüm vasıtalariyle birlikte yakalayarak adliyeye teslim ediyorlar. İstanbul adliyesi de bunları ekseriya mahkum ediyor, iş bize geliyor.
İlk gelen işten itibaren biz bu takip ve tesbit tarzı üzerinde bir hayli durduk. Hissimizle fikrimiz mücadeleden hali kalmadı. Fakat Ceza Kanunumuzun esas ve icapları karşısında maznunların sevabık hallerinin devamına delil olabildiği yerlerde verilen hükümleri ekseriya tasdik etmek izdırarında kaldık. Şu sebeplerle ki:
Ceza Kanunumuzda başkasının iğfali teşviki ile cürüm işleyen bir şahsın mes'uliyetten beri kalabileceğine medar ve mesnet olacak hiç bir hüküm yoktur. İşlenilen bir cürmün cezaî avakıbinden failini kurtaracak hal ve sebepler, malum olduğu üzere, Ceza Kanunumuzda beş hale inhisar ediyor. Yaş küçüklüğü, cinnet hali, vazifeten icrası zarurî bulunan bir emri icra hali, şahsını veya başkasını müdafaa hali ve nihayet cebir ve ikrah halidir. Bu beş halden başka cezayı kaldırıcı bir hal ve sebep kabul olunmuş değildir. Gerçi 210 uncu maddesinde bir memurun iş sahiplerinden birini para vermeğe veya sair bir menfaat te'minine ikna etmesi halinde ikna olunan kimse cezadan vareste kalıyorsa da bundaki mahiyet büsbütün başkadır. Bahusus bize gelen işlerde ikna hali asla mevzubahis değildir. Belki memurların hüviyetlerini saklayarak Alelade nüsha yazdırmak, fal baktırmak isteyen birer şahıs gibi falcıya, nüshacıya müracaat etmeleri hali vardır. Bu ise ikna değildir. Hatta iğfal de değildir. Çünkü evvela failin irade ve ihtiyarını az veya çok surette kaldıracak bir mahiyet yoktur. Saniyen, asıl faili o zamana kadar yapmadığı bir işe sevketmiş değil, belki failin yapmağa daima amade bulunduğu bir işi kendisine yaptırmıştır. Bu adeta kaçak maddeler satan bir adamdan bir memurun sıfatını saklayarak o maddeleri satın alması gibidir. Bu ne ise beriki de odur. Bu misalden kaçak maddeyi satın alan memur satanı cürüm işlemeye teşvik mi etmiştir? Hayır, sadece kaçakçı ile alelade kimseler gibi bir muamele yapmıştır. Sıfatını saklaması gayet tabiidir. Saklamasa istediğini yaptıramayacağı aşikardır. Burada sıfatını saklamanın hizmeti, cürüm işlemeğe saik olmakta değil, failin bu cürmü yapmağı kendisine şiar edinmiş olup olmadığını meydana çıkarmakta tecelli eder. Fal bakan, nüsha yazan veya kaçakçılık eden kimse, sıfatını saklayan memura hayır ben bu işi yapmam, deseydi memur zorla mı yaptıracaktı, şüphe yok ki değil. Şu halde bu sıfat saklamak failin ihtiyar ve iradesini gidermekte nasıl bir te'sir yapmıştır. Hiç Böyle olunca da buna iğfal demeye imkan yoktur. İğfal, ihtiyar ve iradeyi az çok gideren, failde asla yapmadığı bir cürmü hiç yoktan işlemek kararını uyandıran hilelerde kabili mülahazadır. Saydığım cürümlerde ise böyle bir hal ve tesir yoktur.
Bütün bu mülahazaları bir tarafa bıraksak da memurun hareketini failin ihtiyar ve iradesini az çok gideren bir saik addetsek dahi vaziyet fail hakkında yine değişmez. Failin cürme teşvik olunması, zihninde cürüm işlemek kararı uyandırılması faili cezadan vareste kılamaz, olsa olsa saik ve müşevvik olanı da cezaya teşrik eder. Müşevvik olan bu cürmü kendiliğinden işlemişse cezasını kendisi çeker, amirinin vazifeten icrası zarurî mahiyette bir emrine binaen işlemişse 49 uncu maddenin son fıkrası hükmünce cezayı amiri çeker. Fakat bu hal ve ihtimaller asıl teşvik olunan failin cezasına müessir olmaz.
İşte bu sebep ve mülahazalara mebnidir ki dairem bu cürümlere ait hükümleri çok defa tasdik etmektedir. Fakat şurasını tekrar arzedeyim ki tasdik ettiğimiz hükümler falcılığın, nüshacılığın, büyücülüğün eskiden beri devamına az çok medarı kanaat olacak delil ve emarelere iktiran eden hükümlerdir. Yoksa mazi ile irtibat ve alakasını gösterecek bir hal ve sebep inzimam etmiş olmadıkça mücerret polise falcılık etmiş olmasını hiç bir işte bizatihi mahkumiyet sebebi ittihaz etmiş değiliz. Kanunun falcılık, büyücülük, nüshacılık gibi ( ci ) edatiyle vasıflandırmaktan kasteylediği taaddüt halini lazım gelen yerlerde şüphe yok ki biz de nazara almıyor değiliz. Polisin tesbit etmiş olduğu hali sevabıka raptetmek mümkün bulunan yerlerde failin o işte devamının delili addediyoruz.
Bu tatbik tarzımız 936 senesi birinci teşrinindenberi böylece devam edip gidiyordu. Başmüddeiumumîlik makamı alisi de bu cereyana itiraza bir ay evveline kadar mahal görmüyordu. Böyle iken geçen nisanda yine şu suretle tesbit edilmiş bir falcılık suçu hakkında İstanbul Dördüncü Ceza Mahkemesinden verilen bir hükmün temyizi münasebetiyle Başmüddeiumumîlik makamı alisi ilk defa olarak ortaya bir mesele attı: Bu suç, zabıtanın iğfalile işlenmiştir. Faili hakkında cezayı müstelzim olamaz, dedi. Halbuki taalluk eylediği davadaki suç, failinin falcılıkta devamını teyit eden ahvale munzam olarak işlenmiş bir suçtu. Ve failinin bu işi gizli gizli icradan hali kalmamış olduğunu gösterecek hal ve sebepler, belki o zamana kadar gelen işlerin bir çoğundan daha kuvvetli olarak tesbit edilebilmişti. Yalnız, o işte diğerlerinde olmayan bir hususiyet vardı. Falcı, polislere polis olmadıklarına ve kendisini ele vermeyeceklerine yemin ettirdikten sonra fallarına bakmıştı. Ve bunu böyle yaptığını kendisi de ikrar ediyordu. Halbuki yemin ettirmesi, failin bu işle uğraşmadığına değil, yaptığı işin evvela kanunen men' olunmuş ve zabıtaca müstemirren takip olunmakta bulunmuş bir cürüm olduğunu bildiğine, saniyen yapacağı cürmü zahire çıkarmağa meydana vermemek kast ve niyetine delalet eder. Bir suçlunun yapacağı cürmü yapmadan önce zahire çıkmaması esbabını temin etmek istemesi kendi hakkında cürmiyeti izale eden bir sebep telakkisine kanunen nasıl imkan bulunabilir ki? Bu keyfiyet tasmimin bir delilidir ve cezayı bilakis arttırmağa sebeptir. Binaenaleyh Başmüddeiumumîlikçe ortaya konulan tez bu işte de kolay kolay iştirak olunamayacak bir tezdi. Hakikat işlenen bir suç yaşı dolgun, aklı olgun bir kimse tarafından cebir ye ikraha mukarin olmaksızın bilihtiyar işlenmiş oldukça faili nasıl cezasız bırakılabilirdi? Binaenaleyh dairem o işte bozma talebini red ile hükmü tasdik etti. Buna karşı Başmüddeiumumîlik itiraz edince Ceza Heyeti Umumiyesi cürüm unsuru olmadığına mütedair itirazı varit görerek kararımızı kaldırdı ve mahallî hükmünü bozarak mahkumun tahliyesine de karar verdi. Yine ayni tarihlerde ayni bir mesele hakkında İzmir Mahkemesinden verilmiş bir beraette ısrar kararını da aynı sebeple tasdik etti. Şu suretle Başmüddeiumumîliğin tezi Ceza Umum Heyetinin tasvibiyle takviyet buldu ve tatbikatta bir esas ve kaide halini alacak bir mahiyet aldı. Nitekim bu müracaatımıza saik olan tashihi karar işinde Başmüddeiumumîlik Makamı Alisi dört ay evvel vermiş olduğumuz bir kararı mücerret dört ay sonra ve arzettiğim surette sadır olan Temyiz Ceza Heyeti kararına muhalif bulunduğu sebebiyle tashihi karar yoliyle bozdurmak istemektedir.
Ceza Umum Heyeti, arzettiğim iki işte cürüm unsurunun ne olduğunu tasrih etmiş değildir. Şüphe yok ki bu unsur kanunun birer birer saydığı falcılık, nüshacılık, büyücülük gibi tabirlere mülasık olan (ci) edatının ifade etmiş olduğu taaddüt ve istimrardır. Bunu biz de kabul etmiyor değiliz. Böyle olunca kararlarımız eğer bu kabilden her hadisenin tazammun eylediği hususiyet bakımından haiz olması lazım gelen taaddüt ve istimrar hali olmamasından dolayı bozulmuş olaydı bu, taalluk eylediği hadisenin hududuna maksur kalırdı, bizi yolumuzdan şaşırtacak bir ehemmiyet kesbetmezdi. Halbuki Ceza Heyeti Umumiyesi kararı bizatihi buna istinat etmiyor, bilakis itiraznamede; bir esas olarak ileri sürülen noktai nazarı varit görüyor da bu kabil hadiselerde aradığı cürüm unsurunu o noktai nazara istinat olunan esasla birleştirerek bozma sebebi sayıyor. O esas da şudur:
Başkasının iğfaliyle işlenilen memnu bir fiil, suç sayılmaz.
Böyle midir? Aklı başında, yaşı ve ihtiyar ve iradesi yerinde olan bir kimse tarafından mücerret başkasının iğfaline kapılarak işlenilen bir suç suç olmaz mı?
İşte dairemin celil heyetinizden ilham ve kuvvet almak istediği mesele şudur. Huzurunuza gelmekle bundan sonraki işlerimizde celil heyetinizden şu veya bu şekilde ilham ve kuvvet almak istiyor, çünkü biraz sarsılmışızdır. İçimizde dönmek isteyenler olmuştur. Fakat şunu arzedeyim ki dönmek isteyen arkadaşlarım, şimdiye kadar hata etmiş olduklarına kani olduklarından değil, belki her vereceğimiz kararlar Ceza Umum Heyetince mütemadiyen kaldırılacağına göre noktai nazarımızda sebat etmekten bir netice çıkmayacağı fikrinde bulunduklarından dolayı dönmek istiyorlar. Halbuki bu suret işi teşevvüşte kalmaktan vareste kılamaz. Bahusus son iki işte ortaya atılan tez Tekke ve Zaviyeler Kanunu çıkalıdan beri tatbikatında dairemizde müstemirren cereyan edegelen tatbik tarzından başka bir tezdir. Bu itibarla işin celil heyetinizce halli lazımdır.
Celil heyetinizin vereceği karar bize rehber olacak ve lazımsa şimdiye kadarki yolumuzdan başka bir yol tutturacaktır.
Başmüddeiumumî Nihat: Bu işte Başmüddeiumumîlik maznunun tahliyesini istemiştir. Ve halen mevkuf kimse olmadığı için işin müstaceliyeti kalmamıştır. Tevhidi içtihada gidilip gidilmeyeceğine gelince, Temyiz Teşkilatı Kanununun okuduğum sekizinci maddesi sarihtir.
İçtihadın tebdiline saik olan meseleden malümatımız da yoktur. Bu şeraiti kanuniye ile sevkedilen işlerde tevhidi içtihat mevzuubahis olmamak lazımdır. Evvelce Birinci Ceza Dairei aliyesinin bir işinde de burada tevhidi içtihada mahal yoktur, dendi. Mesele kanunun tatbiki noktasına matuf olmayıp hadiselerin mahiyetini takdirdir. Takdire ve suveri sübutiyeye dair olan işlerde tevhidi içtihada gidilmemesi reyindeyim. Aksi halde okuduğum sekizinci maddenin mahiyetini tesbit etmenizi arzu ediyorum.
İbrahim Etem; İlamları okuyorum. Huzurunuza gelen iş bir hadisei takdiriye değil, hadisei kanuniyedir. Bütün delaili ile meydana çıkan bir suçun mücerret zabıta tarafından tertibat alınarak iğfal suretiyle meydana çıkması suçun beraetini istilzam eder diyorsunuz, biz ise etmez diyoruz. Niçin müzakereyi açmıyorsunuz? Kaldı ki dairemiz eski içtihadından da rücu etmiştir. Heyeti Umumiye kararından kat'annazar biz dönüyoruz, diyoruz. Niçin tevhidi içtihat yapılmasın, burada suçlunun sabıkasına rağmen beraet ettirdiniz.
Birinci Reis; Hadiseler başkadır. Heyeti Umumiye delaili saire ile teeyyüt etmeyen işi suç saymamıştır.
Ferit; Heyeti Umumiye kararı mesaili takdiriyeden olup olmadığını mevzuubahis etmiştir. İtiyat olup olmadığı meselesi mahkemesine aittir. Mafevk mahkeme bu sebeple bunu bozarsa hakkı takdire dokunmuş olur.
Halil İbrahim; Hazırlanmış suçta faile ceza verilir mi verilmez mi? O bizde uzun uzadıya mevzuubahis edilmiş ve 264 ve 265 inci maddelerle bizim kanunumuza girmiştir. İçtihatlar, hadiselerle takarrür eder. Hadiseler aynıdır. Mutabakat var. Binaenaleyh tevhidi içtihada lüzum vardır,
demeleriyle reye konarak neticede;
Hususi dairece eski içtihattan rücu sadedinde bir temayül hasıl olduğu cihetle ihtilaf tahaddüs edeceği bildirilen kararların mevzuu falcılık ise de hadiseler ayrı ve hükümlerin istinat ettiği mucip sebepler başka olmasına ve bir nevi suça taalluk eden hadiselerde hakimin kanaatini te'min ve hükme esas teşkil edecek suveri sübutiyenin bir kaide tahtında nev'i ve mahiyetini tayin imkan haricinde olmakla takdirî meselelerde içtihadın tevhidi mevzuubahis olamayacağına ve hususi dairenin tasdik kararı Ceza Umum Heyetince hadisede suç mahiyet ve unsurları gayri mevcut ve maznunun falcılık yaptığını tesbit eden kat'i delillerin mefkud olmasından naşi kaldırılıp hükmün bozulduğu bittetkik anlaşılmasına mebni müzekkerede yazılı kararlardan dolayı içtihadın tevhidine imkan ve mahal olmadığına ekseriyetle karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve
İçtihat Programları
**************************************
Old 10-01-2008, 15:58   #8
Av.Nilay TOPRAK

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
7.Ceza Dairesi
Esas: 2002/4173
Karar: 2002/5354
Karar Tarihi: 19.04.2002
ÖZET : Müteaddit muska yazma eylemlerinin mağdur ya da mağdurlarının tesbit edilemediği gibi isnat edilen suçun oluşması için muska yazma eylemlerinin menfaat temini maksadıyla mutad iştigal haline getirilmesi ve bunlarla iştigal edenlerin halk tarafından üfürükçü ve nüshacı unvan ve sıfatlarıyla tanınması gerektiği cihetle, olayda TCK.nun 80. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığının gözetilmemesi, bozmayı gerektirir.


(677 S. K. m. 1) (765 S. K. m. 80) (5237 S. K. m. 43)
Dava: 677 Say
ılı Kanuna muhalefetten Sanık Hüseyin K. hakkında yapılan duruşma sonunda; hükümlülüğüne, tecil ve müsadereye dair GÜNEYSU Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 12.10.2000 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının bozma isteyen 7.3.2002 tarihli tebliğnamesiyle daireye verilmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Müteaddit muska yazma eylemlerinin mağdur ya da mağdurlarının tespit edilemediği gibi isnat edilen suçun oluşması için muska yazma eylemlerinin menfaat temini maksadıyla mutad iştigal haline getirilmesi ve bunlarla iştigal edenlerin halk tarafından üfürükçü ve nüshacı unvan ve sıfatlarıyla tanınması gerektiği cihetle, olayda TCK.nun 80. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığının gözetilmemesi,
Sonuç: Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün istem gibi BOZULMASINA, 19.04.2002 günü oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Sinerji Mevzuat ve
İçtihat Programları
**************************************
Old 09-10-2010, 13:07   #9
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Mahkeme kararını verdi. 8 kişiden 4'ü fal bakmaktan ceza aldı.

Fala bakmak suç...
Old 11-10-2010, 08:21   #10
hewal65

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Mahkeme kararını verdi. 8 kişiden 4'ü fal bakmaktan ceza aldı.

Fala bakmak suç...

kararı taratıp paylaşabilir misiniz acaba? son zamanlarda duyduğum en ilginç karar!!
acaba fal baktıran da suç işlemiş oluyor mu :S rüşvet gibi
Old 11-10-2010, 10:14   #11
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan hewal65
kararı taratıp paylaşabilir misiniz acaba? son zamanlarda duyduğum en ilginç karar!!
acaba fal baktıran da suç işlemiş oluyor mu :S rüşvet gibi

Fal baktırma arzusunun alt duygusu, meraktır, mütecessis kişiliktir.

Fal bakma eyleminin alt eylemi ise lafazanlıktır, laf cambazlığıdır.

Bence merak edenin eylemi suç olmamalı

Faks numaranızı mesaj atarsanız kararı fakslayabilirim...

Kolay Gelsin...
Old 11-10-2010, 10:57   #12
Admin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Faks numaranızı mesaj atarsanız kararı fakslayabilirim...
Kararı şerhe eklerseniz minnettar oluruz.
Old 11-10-2010, 11:10   #13
Av.Erkan Şenses

 
Varsayılan

Üstelik 677 sayılı kanun İnkılap Kanunlarından sayıldığı için sanıklar hakkında HAGB kararı da verilemez. Sizin dosyada verildi mi Selim Bey?
Old 11-10-2010, 11:29   #14
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Erkan Şenses
Üstelik 677 sayılı kanun İnkılap Kanunlarından sayıldığı için sanıklar hakkında HAGB kararı da verilemez. Sizin dosyada verildi mi Selim Bey?

Sayın Admin, kararı en kısa sürede şerhe ekleyeceğim.

Özürdilerim, HAGB ne demek olduğunu ben anlayamadım.

İnkılap Kanunlarının ayırıcı özelliği ile ilgili malumatım yok.

Çok yabancı kaldım.

Kolay Gelsin...
Old 11-10-2010, 11:39   #15
Av.Erkan Şenses

 
Varsayılan

CMK m. 231/14 "Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz".
HAGB, Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıdır. Dosyanızda bu karar verildi mi yoksa erteleme yoluna mı gidildi?
Old 11-10-2010, 11:57   #16
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Erkan Şenses
CMK m. 231/14 "Bu maddenin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümleri, Anayasanın 174 üncü maddesinde koruma altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlarla ilgili olarak uygulanmaz".
HAGB, Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıdır. Dosyanızda bu karar verildi mi yoksa erteleme yoluna mı gidildi?

Kararda, hükmün açıklanması geriye bırakılmış. Aynen şu şekilde; "CMK 231/5 Gereğince Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasına"

Bahsettiğiniz konuyu bilmiyordum

Kararın tam metnini şerh bölümüne ekleyeceğim.

Kolay Gelsin...
Old 11-10-2010, 12:32   #17
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Selim Balku
Kararda, hükmün açıklanması geriye bırakılmış. Aynen şu şekilde; "CMK 231/5 Gereğince Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasına"
Bahsettiğiniz konuyu bilmiyordum

Kararın tam metnini şerh bölümüne ekleyeceğim.

Kolay Gelsin...

Yani karar her şeyiyle yanlış verilmiş.
Old 11-10-2010, 14:15   #18
Av.Erkan Şenses

 
Varsayılan

Bence kesinleştikten sonra Kanun Yararına Bozma yoluna gidilerek bozulur, ama kazanılmış hak da bir haktır..
Old 12-10-2010, 10:24   #19
Av.Selim Balku

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Erkan Şenses
Bence kesinleştikten sonra Kanun Yararına Bozma yoluna gidilerek bozulur, ama kazanılmış hak da bir haktır..

Yok daha neler
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
aşk bir suç mudur? avönder Site Lokali 214 17-04-2011 01:17
Anayasa'ya uygun mudur? Tiocfaidh Hukuk Sohbetleri 4 29-09-2007 15:47
iş ve sosyal güvenlik hukukna göre mi yoksa 657 ye göre mi bakmak gerekir. imsel Meslektaşların Soruları 2 10-06-2007 22:18
HukukÇu HukukÇunun Kurdu Mudur? SNOW Konumuz : Hukukçular 11 15-03-2007 16:13
Hukuk Sektörüne potansiyel Kâr Amaçlı Bakmak aristo Hukuk Sohbetleri 0 05-05-2002 14:58


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05208802 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.