Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

yaş tashihi ilamı ile ssk dan erken emeklilik

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 12-10-2007, 19:10   #1
av.ersen

 
Varsayılan yaş tashihi ilamı ile ssk dan erken emeklilik

herkese iyi bayramlar diliyorum.
müvekkilimin elinde yaşını 2 yaş büyüten bir mahkeme ilamı mevcut. Mahkeme ilamı nazara alındığında müvekkilim bugün emekli statüsünde; ancak haricen ssk ya yaptığı başvuruda kendisine söylenen, bu mahkeme ilamının bir öneminin bulunmadığı asıl olanın ssk ya giriş sırasında kuruma sunulan belgelerde görünen yaşı olduğu ve kensinin iki yıl daha beklemesi gerektiği şeklinde. Mevzuatı tam olarak bilmiyorum fakat kişinin gerçek yaşı mahkeme kararı ile sabit olduğu halde, kurumca istenilen bir takım belgelerin bu hususta temel kriter olarak değerledirilmesinin mantıklı olmadığı kanaatindeyim. Bu konuda bilgi ve düşüncelerinizi paylaşırsanız sevinirim. saygılarımla...
Old 12-10-2007, 21:43   #2
Av.Turan

 
Varsayılan

sayın meslektaşım, kanun yaş tashihi nedeniyle kötüye kullanımları engellemek için yaş teshihinin emekliliği etkilemeyeceği hususunda düzenlemete gitmiş. bu nedenle de müvekkilinize söylenen doğrudur.
Old 12-10-2007, 22:27   #3
Av.Ergün Vardar

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2005/10-70
Karar: 2005/101
Karar Tarihi: 23.02.2005
ÖZET: Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin Anayasa Yargısı’nca, Anayasa’nın 150 vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.

(506 S. K. m. 6, 120) (1479 S. K. m. 66) (5434 S. K. m. 105 ) (1111 S. K. m. 81) (2709 S. K. m. 2, 60, 138, 150) (1587 S. K. m. 16, 46) (5198 S. K. m. 16) (Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (MÜLGA) m. 83) (Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği m. 85)
Dava: Taraflar arasındaki Tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; A. 14. İş Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 4.3.2004 gün ve 2003/26 E. 2004/101 K. sayılı kararın incelenmesi taraflar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 28.6.2004 gün ve 2004/3021-5983 sayılı ilamı ile;
(…Dava, kesinleşmiş mahkeme ilamı gereği talep tarihini takip eden aybaşı itibariyle davacının yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkin olup, uyuşmazlık, yaşlılık aylığı bağlanmasında; sigortalının ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin mi? Yoksa çalışmanın başlamasından sonra mahkeme kararı ile düzeltilen tarihin mi? Yoksa çalışmanın başlamasından sonra mahkeme kararı ile düzeltilen tarihin mi? Esas alınacağı ve bu bağlamda düzeltilen doğum tarihinin ilk defa çalışmaya başlandığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı olan doğum tarihi yerine ikame edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasamızın 2. maddesi <Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir hukuk devleti> olduğunu işaret etmekte, 60. maddesinde ise <Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir.> Denilmek suretiyle <Hiç kimsenin sosyal güvenlik hakkından mahrum> edilemeyeceği vurgulanmaktadır. Öte yandan, 506 sayılı Yasa’nın 6. maddesi de <Sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve vazgeçilemez> olduğunu hükme bağlamaktadır.
İşte bütün bu yasal düzenlemelerle, <Sosyal güvenlik> konusunun kamusal niteliği ön plana çıkartılmakla birlikte, özünde huzurlu bir toplum oluşturulması, milli dayanışmanın sağlanması, eşitlik ve adalet ilkeleri çerçevesinde insan haklarına saygılı ve bireylerin yaşam koşullarının iyileştirilerek insanca yaşam olanaklarının hazırlanması görevi cümlesinden olarak, toplumun olabildiğince kapsamlı biçimde sosyal güvenceye kavuşturulması, diğer bir anlatımla geniş halk kitlelerinin Devletin koruması (sosyal güvenlik şemsiyesi) altında toplanmasının amaçlandığını söylemek yerinde olur.
Diğer taraftan İş ve Sosyal Güvenlik Kanunlarının (vaz’ındaki) çıkartılmasındaki asıl etkenlerden bir de çalışma hayatının düzenlenmesi yanında, işverenler karşısında güçsüz ve zayıf durumda bulunan, çalışanların haklarının güvence altına alınması amacına yöneliktir.
Öyle ise, bu sosyal amaçlara ulaşılmasında yasaların genişletici yorumla el alınması, bu çevrede, çalışanlar lehine hareket edilerek, yok edici ve yıkıcı değil fakat yapıcı yaklaşımlar içinde olunması, sosyal güvenlik hukukunun evrensel ilkelerindendir.
Konuya bu açıdan bakan Dairemizin ilk günden beri sapma göstermeksizin uygulaya geldiği yerleşik inançlarına göre, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa’nın 120. maddesinde Mahkemelerden verilen yaş tashihi kararlarının uygulanmayacağına ilişkin herhangi bir açıklık bulunmadığı da göz önünde tutularak maddede sözü edilen> … ilk defa çalışmaya başlandı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur> hükümle, bir kimsenin birden çok (değişik) tarihlerde nüfusa kayıt edilmiş olması veya nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyumazlık olması gibi hallerde, uygulamada birlik sağlanmasına yönelik olarak <ilk kayıtın esas alınması> gereğine işaret edilmek istendiği kabul edilmektedir.
Kesinleşmiş Mahkeme hükmü ile düzeltilmiş doğum kadının yaş tashihine konu edilen ilk kayıtta yer alan doğum tarihindeki yanlışlığı tümüyle keenlemyekun hale getirdiği, diğer bir anlatımla ilk kayıttaki yanlışlığı başlangıçtan itibaren silmek suretiyle ortadan kaldırdığı ve yargı kararıyla düzeltilmiş şekliyle oluşturulan bu yeni kaydın ise silinen ilk kaydın yerine geçtiği ikame edildiği, yadsınamaz. Bu durumda yaş düzeltme kararıyla idarece düzenlenen ilk kayıt iptal edilmekle orta yerde, uygulamaya elverişli olarak, bir tek mahkemece düzeltilmiş kayıt kalmış olacağından artık farklı iki nüfus kaydının varlığından da söz edilemez. Aksine bir yaklaşımla, ilgili yasa maddesinde yer almadığı halde, mahkemelerce düzeltilen doğum tarihlerine değer atfedilemeyeceği, yaş tashihi kararlarının uygulamada nazara alınmayacağı gibi yasa koyucunun öngörmediği bir anlam, madde metnine yorum yoluyla dahil edilerek yüklenemez.
Esasen, Anayasa’nın 138/son maddesine göre de, kesinleşen yargı kararlarının gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı, bu cümleden olarak, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunluluğu vardır.
Bütün bu olgular yanında, 30.10.1987 tarihli Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği’nin 83.maddesi ve daha sonra bu yönetmeliği yürürlükten kaldıran 16.1.2004 tarihli yönetmeliğin 85. maddesinde de aynen tekrarlandığı şekliyle, yapılan düzenlemelerde, yukardan beri açıklaya geldiğimiz konuyla ilgili görüşlerimizin doğrulandığı görülmektedir.
Nitekim bahsi geçen yönetmeliğin anılan maddelerinde… birden fazla nüfus kaydı bulunanların bu kayıtları arasında fark varsa, tarihi eski olan kayıt, sonraki kayıt idare veya kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise, kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile, yukarda belirtilenler için bu kayıt esasa olur> denilerek, hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açık ve net olarak, <Yaş tashihi kararlarının sosyal sigorta işlemlerinde esas alınacağını> amir bulunmaktadır.
Şu hale göre kesinleşmiş mahkeme hükmü ile düzeltilmiş nüfus kütüğündeki doğum tarihi asıl ve ilk kayıt olarak kabul edilmesi ve 506 sayılı Kanun uygulamalarında dikkate alınması yasal bir zorunluluktur. Belirtelim ki 506 sayılı Yasa’nın 120. maddesinde, mahkemelerden verilen yaş tashihi kararlarının uygulanmayacağına veya bu kararın 18 yaşın doldurulmasından evvel veya işe girişten önce alınmış olmak şartıyla esas alınacağı, aksi takdirde yapılan yaş düzeltmenlerinin nazara alınmayacağına ilişkin 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun 105/2. maddesine koşut herhangi bir hüküm yoktur. Kurumun aksine işlemleri hukuki dayanaktan yoksundur.
Öte yandan somut olayda, çekişmeye konu edilen yaş tashihi davası ile son zamanlardaki Yasa değişiklikleri özellikle de 4447 sayılı Yasa ile getirilen ve aylık bağlama vs. de yaş sınırını yükselten böylece sigortalılar aleyhine ağırlaştırıcı hükümler içeren düzenlemelerden kurtulma amacının güdüldüğü; bu suretle kötü niyet gösterilerek Kanuna karşı hile yoluna başvurulduğu veya bu yaş tashihi davasının anılan manada muvazaa içerdiği de iddia ve ispat edilmiş değildir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı vekili
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar: A- Davacının İsteminin Özeti: Davacı, yaşlılık aylığı isteminin davalı Kurumca reddedildiğini belirterek, tahsis işlemlerinde düzeltilen doğum tarihinin dikkate alınarak yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemektedir.
B- Davalı Yanıtının Özeti: Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı vekili, 506 sayılı Kanun’un 120. maddesi hükmüne dikkat çekerek, malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollarında, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihinin esas alınabileceği savunmasında bulunmuştur.
C- Yerel Mahkemenin Kararının Özeti: Davacının ilk defa 8.8.1977 tarihinde sigortalı çalışmasının başladığı, bu tarihten sonraki bir tarihte ilgili mahkemece davacının yaşının büyütülmesine karar verildiği, oysa ki, davacı sigortalının ilk işe girişinden sonra mahkeme tarafından yaşının düzeltilmesinin emeklilik yaşının hesaplanmasında dikkate alınmayacağı belirtilerek; <Davanın reddine> karar verilmiştir.
D- Temyiz Evresi, Bozma Ve Direnme: Hüküm, taraflar vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarıya aynen alınan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkemece bu bozmaya karşı önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.
E- Maddi Olay: Davacı, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu kapsamında ilk defa 8.8.1977 tarihinde çalışmaya başlamış olup, anılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihi 1.1.1961 günüdür. 18.7.1978 tarihinde sonuçlanan <yaş düzeltme> davasında, 1961 olan doğum tarihi, ay ve gün aynı kalmak kaydıyla, 1959 olarak düzeltilmiştir. Düzeltilen bu tarihin bir kısım sigorta işlemlerine esas alınması gerektiği iddia edilmekte ise de Sosyal Sigortalar Kurumu, işlemlerine, ilk defa çalışmaya başlanılan tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihini esas almaktadır.
F- Gerekçe: Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 120. maddesi olup, uyuşmazlık; ilk kez sigortaya tabi bir işte çalışmaya başladıktan sonra mahkemece düzeltilen doğum tarihinin Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı’nca yaşlılık aylığı tahsis işlemlerinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Yasalarda yer alan yaşla ilgili düzenlemeler, yaşamın her alanında etkisini göstermekte, bir kısım hakların kazanılması, kullanılması ya da sona ermesinde dikkate alınmaktadır.
1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca; <Her çocuğun doğum tutanağı doğum bildirisi yapılan nüfus dairelerince adlı ve soyadlı olarak tutulur.
Anılan Kanun’un 46. maddesi ile kayıt düzeltme kapsamında, yaş düzeltme davalarına olanak tanınmış olup, düzeltilen kayıtlar ilgili kütüğe geçirilmektedir.
Değişik yasalarda, yaşla ilgili, sınırlayıcı nitelikte düzenlemeler bulunmaktadır.
1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun, <yaşlarını değiştirenler> başlıklı 81. maddesinde kural olarak; <Askerlik çağına girdikten sonra yaşlarını değiştirenlerin yaşlarında yapılan değişikliğin askerliklerine tesiri yoktur..>
5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu’nun 105. maddesi ile, yaş düzeltmesi için 18 sınırını getirmiştir. Yaş düzeltmeleri 18 yaş doldurmadan yapılmışsa geçerli sayılacak, sonraki düzeltmeler anılan Yasa açısından dikkate alınmayacaktır. Bu düzenleme ile de yaş düzeltme kararlarına sınırlı bir geçerlilik tanındığı görülmektedir.
1479 sayılı Bağ-Kur Kanunu’nun 66. maddesi hükmünde; <Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının sigortalının bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur.> Madde, açıkça yaş düzeltmesinden söz etmese de, ilk defa çalışılmaya başlayan tarihteki nüfus kütüğünde yazılı kayıtların gözetileceğinin belirtilmiş olması karşısında benzer sonuca ulaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 120/2. maddesinde de benzer bir düzenleme yer almaktadır. Bu hükme göre; <Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.>
Bu noktada uyuşmazlık, yaş düzeltmeye ilişkin yargı kararları ile sosyal güvenlik yasalarında oluşturulmuş olan sigortalılık statüsüne müdahale edilip edilmeyeceğidir.
Nüfus Kanunu’nda kayıt düzeltme davalarından amaçlanan, tutulmakta olan sicilin, gerçek duruma uygunluğunun sağlanmasıdır.
5434 sayılı Kanuna göre ölçü 18 yaş, 1479 sayılı Kanuna göre ilk defa Bağ-Kur’a bağlı çalışma, 506 sayılı Kanuna göre ilk defa herhangi bir sosyal güvenlik kurumunda çalışmaya başlama ilkesinin sosyal güvenlik yasalarında düzenlenmiş olan bir kısım sigorta kollarında, dikkate alınmasındaki amaç, sigortalı için belirtilen anlarda oluşan statükonun, eş deyişle, o anki mevcut durumun korunmasıdır.
120. maddeye, 24.6.2004 gün ve 5198 sayılı Kanun’un 16. maddesi ile eklenen 3. fıkrada; <… ilk defa çalışmaya başladı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz.> Hükmünün de bu düşünceyi amaçladığı görülmektedir.
Bu özel düzenlemelerin temelinde yer alan, statükonun korunmasına yönelik düşüncenin, kurumsal planlama ve aktüeryal dengelerin oluşturulmasında duyulan kaygılardan kaynaklandığının kabulü gerekir.
Aksinin kabulü ise, bu düzenlemelerle, yaş düzeltme davalarından kanuna karşı hilenin amaçlandığı, kişilerin yaş düzeltme konusunda kötü niyetli olduğu ve bu yönde delilleri kararttıkları, dolayısıyla, yaş düzeltme istemli davaların yargılamalarında gerekli özenin, duyarlılığın gösterilmediği ve hukuksal denetimin Yüksek Mahkeme’ce sağlanamadığı kesinleşen yargı kararlarının doğruluğunun ve geçerliliğinin tartışmalı olduğunun kabulü sonucunu doğuracaktır ki, bu düşünce, ne yasama ne de yargı organlarınca temel alınamaz, savunulamaz.
Yasa’da yer alan ve ilk defa çalışmaya başlamakla oluşmuş olan statükonun sürekliliğini sağlamayı amaçlayan 120. madde hükmü karşısında, belirtilen nedenlerle, ilk defa çalışmaya başlandıktan sonra verilmiş yaş düzeltme kararları maddede belirtilen sigorta kollarında dikkate alınamayacaktır.
Yasama Organının, yasal düzenlemelerle, dolaylı olarak yaş düzeltme kararlarına müdahale edemeyeceği yönündeki eleştirinin ise Anayasa Yargısı’nca, Anayasa’nın 150 vd. maddeleri kapsamında değerlendirilebileceğinden kuşku bulunmamaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, 23.02.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları
**************************************
Old 14-10-2007, 15:52   #4
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

17 Mayıs 2005 Tarihli Resmi Gazete
Sayı: 25818
Anayasa Mahkemesi Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/4
Karar Sayısı : 2005/7
Karar Günü : 18.1.2005
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kartal 1. İş Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 17.7.1964 günlü, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 120. maddesinin 5198 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü fıkrasının, Anayasa’nın 10., 11., 60., 61. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.

I - OLAY
Sosyal Sigortalar Kurumu’na tabi olarak çalışmaya başlayan davacının sigortalılık süresi i
çinde aldığı yaş tahsisi kararının, yaşlılık aylığı bağlanmasında dikkate alınmaması üzerine açtığı davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırılığı savını ciddî bulan Mahkeme, iptali istemiyle başvurmuştur.

II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“Davacı vekili tarafından mahkememize açılan davada, davacı vekili müvekkilinin doğumunun, doğumu takiben kuruma bildirilmediğini, 1960 yılında doğmasına karşın nüfusa 1964 tarihinde yazıldığını, 1972-1973 yılında ilkokuldan mezun olduğunu, okula başlama tarihinin 1968 olduğunu, nüfus kaydındaki doğum tarihi nazara alındığında 4 yaşında okula başlamış olması gerektiğini, bunun ise mümkün olmadığını, davacının askerlik dönemi içinde 14.11.1980 tarihinde İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin kararı ile doğum tarihinin 10.10.1962 olarak düzeltildiğini, müvekkilinin ilk işe giriş tarihinin 01.02.1977 olduğunu, bu tarihteki doğum tarihinin 10.10.1964 olduğunu, davalı kuruma yapılan yaşlılık aylığı başvurularında düzeltilmiş yaş kaydını nazara almadığını belirterek yaşlılık aylığı talebinde düzeltilmiş yaşının nazara alınması gerektiğinin tespitine karar verilmesini istemiştir. Aynı günlü dilekçesiyle de 506 sayılı Yasanın 120/2 maddesinin Anayasaya aykırı bulunması nedeni ile iptalini istemiştir.
Davalı SSK vekili davanın yersiz olduğunu, 5198 sayılı Yasa ile 506 sayılı Yasanın 120. maddesinin 2. fıkrasından sonra eklenen 3. fıkrasında yaş tahsislerinin dikkate alınamayacağı hükmünün eklendiğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davacı vekilinin bu talebi mahkememizce ciddi bulunduğundan Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiştir.
İptali talep edilen hüküm 506 sayılı Yasanın 120. maddesine 5198 sayılı Yasa ile 2. fıkradan sonra eklenen 3. fıkrasıdır. Bu fıkrada “İş kazaları ile meslek hastalıkları, malullük yaşlılık ve ölüm sigortasından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği, veya sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri nazara alınmaz” hükmü getirilmiştir. Bu hükümdeki ilk defa çalışmaya başladıktan sonraki yaş tashihleri nazara alınmaz hükmü fıkrayı Anayasaya aykırı duruma getirmiş bulunmaktadır.
Dava 506 sayılı Yasanın 60. maddesine dayanan yaşlılık aylığı talebinde, SSK tarafından 506 sayılı Yasanın 120. maddesi gereğince ilk işe girişten sonra yapılan yaş tashihinin nazara alınmadığı kurumun yerleşik uygulaması olduğundan davacının bu tespit davasını açma hakkı bulunduğu açıktır. Davacının ilk işe girişten sonra doğum tarihini 14.11.1980 tarihinde düzeltmiş bulunması nedeni ile 7902 prim ödeme gün sayısı ile de yasada belirtilen prim ödeme gün sayısını tamamladığı anlaşıldığından, davacının yaşlılık aylığı talebi halinde kurum tarafından davacıya yaşının ilk işe girişten sonra düzelttirmiş bulunması nedeni 506 sayılı Yasanın 120. maddelerinin uygulanma olanağı söz konusu olduğundan bu davayı açma olanağı mevcut bulunmaktadır. Bu nedenle iptali talep edilen 506 sayılı Yasanın 120. maddesinin davamızda uygulanması istenen hüküm olup bu nedenle mahkememizin Anayasa’nın 152. maddesi gereğince Anayasa Mahkemesine başvurma hakkı bulunmaktadır.

Uygulanması gereken Anayasa hükümleri:
Anayasa Madde 11: Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa Madde 10 : Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.
Anayasa Madde 60 : Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.
Anayasa Madde 61/3: Yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir.
Anayasa Madde 138 : Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.

İlgili kanun maddeleri :
1587 Sayılı Nüfus Kanunu Madde 11: Kesinleşmiş mahkeme hükmü olmadıkça nüfus kütüklerinin hiçbir kaydı düzeltilemez ve kayıtların anlamı ve taşıdığı bilgileri değiştirecek ilave ve şerhler yapılamaz; Ancak olayların aile kütüklerine işlenmesi sırasında nüfus memurlarının yaptıkları hatalar, dayanağı belgelere uygun olarak düzeltilir ve baş memurla nüfus memuru tarafından onama şerhi verilerek imzalanır.
İncelenen dava dosyasında, davacının 01.02.1977 tarihinde başlayan sigortalı çalışmasının 2001 yılı 2. dönemi sonunda sona erdiği ve davacının 7902 gün sigorta primi ödediği anlaşılmaktadır.
Davacının nüfus kayıtlarında 10.10.1964 olan doğum tarihinin İstanbul 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.11.1980 tarih 1980/1992 Esas, 1980/2526 Karar sayılı ilamıyla 10.10.1962 olarak düzeltilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalı kurum davacının doğum tarihinin ilk işe giriş tarihinden sonra yapılmış bulunması nedeni ile bu düzeltmeyi 506 sayılı Yasanın 120. maddesi doğrultusunda kabul etmemektedir. 506 sayılı Yasanın 120. maddesinin 2. fıkrasında, “Malullük, Yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerine uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.” Hükmüne yer verilmiştir. Bu fıkradan sonra 5198 sayılı Yasa ile yukarda belirtilen 3. fıkra eklenmiş bulunmaktadır.
Yasaya bu hükmün eklenmesinin ise, kurumun söz konusu 506 sayılı Yasanın 120. maddesini uygulamasındaki ilk işe giriş tarihinden sonra yapılan düzeltmeleri kabul etmemesi nedeni ile yargıya intikal eden uyuşmazlıklarda yargıdaki çelişkili görüşlerin önünü almak için yaptığı, ancak bunu yaparken de açık olarak Anayasaya aykırı bir hükmü yasaya ilave ettiği görülmektedir. Yasaya bu hüküm eklenmeden önceki yargılamada mahkemelerin bu maddeye göre verdiği kararların inceleme mercii olan Yargıtay 10 ve 21 H.D.leri ve YHGK.nun görüş aykırılıkları etken olmuştur. Zira, Yargıtay l0.H.D.si Mahkeme kararına dayalı olarak yapılan düzeltmeleri kabul etmekte ve gerekçe olarak ta,” İlk kaydın esas alınacağı hükmüyle güdülen amacın bir kimsenin birden çok değişik tarihlerde nüfusa kayıt edilmiş olması, nüfus kütüğü ile nüfus cüzdanı arasında uyuşmazlık olması gibi hallerde ilk kaydın esas alınacağıdır. Yoksa kesinleşmiş mahkeme hükmü ile değiştirilen doğum tarihinin gözönünde tutulmayacağı değildir. Başka bir anlatımla kesinleşmiş mahkeme hükmü düzeltilmiş yaş kaydının asıl kabul edilmesi gerekir. Nitekim anılan madde paralelinde oluşturulan Sosyal Sigorta İşlemleri yönetmelik 83. maddesi bu yön.” “...sonraki kayıt idare ve kaza mercilerinden verilmiş bir kararla yapılmış veya düzeltilmiş ise kararlar kesinleşmiş olmaları şartıyla nüfus kayıtlarına geçirilmemiş olsa bile bu kayıt esas alınır” şeklinde açıkça ifade olunmuştur... Kaldı ki, yaş tashihine ilişkin dava ilk işe giriş tarihinde henüz 18 yaşını doldurmamış olan sigortalının reşit olduktan sonra ve bu anlamda dava açma ehliyetini elde ettikten kısa bir süre sonra dava açarak gerçek yaşını kayıtlara yansıtmasının sağladığı, askerlik ve diğer resmi işlemlerinde düzeltilmiş esas alındığı, vücut gelişimi ile yaş arasında herhangi bir uyumsuzluğun, ortaya çıkmadığı dosya içeriğinden anlaşılmakta olup,... temel insan haklarından olan ve sigortalının emeği karşılığı ödediği primlere dayalı haklarına kavuşmasında yok sayılması devletin bir bütün olarak vatandaşların tüm işlemlerinde Anayasal düzenin öngördüğü yaklaşımı gösterme yükümlülüğüne de aykırı bir uygulama yol açmaktadır.” Demek suretiyle mahkememiz tarafından verilen davacının yaş düzeltmeye dayalı talebinin reddine dair 13.05.2003 tarih 2003/99 Esas, 2003/165 Karar sayılı hükmünü 09.03.2004 tarih 2003/6027 Esas, 2004/1686
kararı ile bozmuştur. Söz konusu kararı Üye M. Zafer Erdoğan muhalif kalmıştır. YHGK. ise 09.10.2002 tarih 2002/21-761 Esas, 2002/777 Karar sayılı ilamında özetle, “Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 138/4 maddesinin yasama ve yürütme organları ile idare ve mahkeme kararlarına uymak zorundadır” hükmü gereğince mahkeme kararlarına uyulmasının Anayasal zorunluluk ise de, davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 120/2 maddesinin sonradan yapılacak yaş düzeltmelerinde kimi kötü uygulamaları önlemek amacıyla özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında hangi doğum tarihinin esas alacağını açıkça belirtmiştir. ...Nitekim bu husus 1479 sayılı Bağ-Kur Yasasının 66. maddesinde hükme bağlanmış, Emekli Sandığı Yasasında anılan maddeye paralel bir hüküm yer almaktadır. Elbette ki kesinleşmiş bir yargı kararının “bu özel düzenleme dışındaki uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır” demek suretiyle mahkemenin direnme kararını bozmuş ve yaş düzeltmelerinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınmasının mümkün bulunmadığı belirtmiştir. 21.H.D.de YHGK.nun bu görüşü doğrultusunda ilk işe giriş tarihinden yapılan yaş düzeltmelerini yaşlılık aylığı taleplerinde uygulanması gerektiğine dair mahkeme kararlarını bozmuştur.
506 sayılı Yasanın 120. maddesine 2. fıkradan sonra eklenen 3. fıkrada bulunan “...ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz” hükmü Anayasa’nın 138/4 maddesine açıkça aykırı bulunmaktadır. Zira maddede açık olarak “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez” denilmektedir. Davacının yaşının düzeltilmesi işlemi Osmancık Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme kararı olup, davacı değişiklikten sonra bu doğum tarihini tüm işlemlerinde kullanmaktadır. Yasanın bu maddesi ile davacıya 506 sayılı Yasanın yaşlılık aylığı uygulamasında, açık olarak mahkemenin vermiş olduğu düzeltme kararının değil düzeltmeden önceki ve mahkeme kararı ile iptal edilen doğum tarihinin uygulanması istenmektedir ki bu husus açık olarak Anayasa’nın 138/4 maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu nedenle iptali gerekmektedir.
Bu hüküm Anayasa’nın 11/2 maddesine de aykırı bulunmaktadır. Zira bu madde de açık olarak kanunların Anayasaya aykırı olmayacağı hüküm altına alınmıştır. Yukarda açıklanan hüküm ise açık olarak Anayasa’nın 138/4 maddesine aykırı olmakla, kanunların Anayasa’ya aykırı olamaz hükmüne de aykırı bulunmaktadır. Bu nedenle de iptali gerekmektedir.
Yukarda açıklanan gerek 21.H.D.sinin gerekse YHGK.nun kararlarına gerekçe olarak gösterdikleri “kesinleşmiş bir yargı kararının bu yasadaki özel düzenleme dışındaki uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı yönündeki” görüşünün kabulü Anayasanın 10. maddesindeki Kanun önünde eşitlik ilkesine aykırı bulunmaktadır. Anayasanın 10/3 maddesinde “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Hükmüne yer vermiş bulunmaktadır. 506 sayılı Yasanın bu özel düzenlenmesinin kabul edilmesi halinde Anayasanın 10. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Bu haliyle de söz konusu hüküm Anayasa’ya aykırı bulunmaktadır. Diğer bazı kanunlarda paralel hükümlerin bulunması Anayasaya aykırı bu hükmün bu şekilde kullanılmasını gerektirmez. Söz konusu uygulamalar yönünden talep olmadığından bu husus Anayasa mahkemesine götürülmediği için bu şekilde uygulanmış bulunması, bu Anayasaya aykırı uygulamanın devam ettirilmesini gerektirmez.
Anayasa’nın 60. maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatını kurar.” hükmünü getirmiştir. Anayasa’nın 61/3. maddesinde ise yaşlılar, Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir hükmünü getirmiştir. Görüldüğü gibi herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu belirtilmiş, ve devletin bununla ilgili tedbirleri alacağı ve teşkilatlarını kuracağını belirtmiştir. Bunu yapmakla görevli kılınan Devletin yargı kararı ile kesinleşmiş yaş düzeltmesini kabul etmemesi Anayasanın bu maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Yine Anayasa’nın 61/3 maddesindeki hüküm nazara alındığında yasaya eklenen bu hüküm Anayasa’nın bu maddesine de aykırılık teşkil etmektedir. Zira Yasada Devletin yaşlıları koruyacağı hüküm altına alınmış, yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir. hükmünü getirmiştir. Böyle bir düzenleme Anayasa’da mevcut iken Devletin kurumu olan SSK.nın yaşlılık aylığı almak için talepte bulunan ve bu talebini kesinleşmiş bir yargı kararına dayandıran sigortalının talebinin yasaya eklenen bu hüküm ile ortadan kaldırılması bu hükmün Anayasa’nın 61/3 maddesine de açık olarak aykırılık teşkil etmektedir.
Açıklanmasına çalışan nedenler nazara alındığında, sigortalının kesin yargı kararına dayanan yaş düzeltmesinin yaşlılık aylığı taleplerinde nazara alınmayarak, mahkeme kararı ile iptal edilmiş ve var olmayan nüfus kayıtlarından iptal edilen ilk işe giriş tarihindeki doğum tarihinin nazara alınacağı yönündeki bu düzenlemenin Anayasa’nın 10-11-60-61-138. maddelerine aykırı olduğu düşüncesine varıldığından hükmün iptalini talep etmek gerekmiştir.

Sonuç ve Talep :Yukarda açıklanmasına çalışan nedenlerle:
506 sayılı Yasanın 120. maddesine 2. fıkrasından sonra 5198 sayılı Yasa ile eklenen “iş kazaları ile meslek hastalıkları, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz.” hükmünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10, 11, 60, 61, &shy;138. maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden iptaline karar verilmesi hususu, Anayasa’nın 152. maddesine göre talep olunur. 07.12.2004.”

III- YASA KURALLARI
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun itiraz konusu kuralı da içeren değişik 120. maddesi şöyledir:
“Madde 120.- İş kazalarıyla meslek Hastalıkları Sigortasının uygulanmasında, hak sahiplerine bağlanacak gelirler sigortalılara ödenecek sermayelerin hesabında, iş kazasının olduğu veya melek hastalığının hekim raporu ile ilk defa tespit edildiği tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur.
Malullük, yaşlılık ve Ölüm Sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sahibi çocuklarının, sigortalının yürürlükten kaldırılmış ve 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutulur.
İş kazalarıyla meslek hastalıkları, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tâbi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz.
Nüfus kayıtlarında doğum ay ve günleri yazılı olmayanlar 1 Temmuzda doğum ayı yazılı olup da günü yazılı olmayanlar o ayın 1'inde doğmuş sayılır.”

B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 10., 11., 60., 61. ve 138. maddelerine dayanılmıştır.

IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mustafa BUMİN, Haşim KILIÇ, Sacit ADALI, Fulya KANTARCIOĞLU, Ahmet AKYALÇIN, Mehmet ERTEN, Mustafa YILDIRIM, Cafer ŞAT, Fazıl SAĞLAM, A. Necmi ÖZLER ve Serdar ÖZGÜLDÜR’ün katılmalarıyla 18.1.2005 günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu üçüncü fıkranın, yargı kararlarının bağlayıcılığı ilkesiyle; kesinleşmiş yargı kararlarının yaş düzeltmesi dışında geçerli olmaya devam etmesinin yasa önünde eşitlik ilkesiyle; Devletin sosyal güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alma ve yaşlıları koruma yükümlülükleriyle bağdaşmayacak bir düzenleme getirdiği savıyla Anayasa’nın 10., 11., 60., 61. ve 138. maddelerine aykırılığı ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu kuralla, sigortalılık süresi içerisinde doğum tarihlerinde yapılan yaş düzeltmelerinin, sigortalılara aylık bağlanmasında dikkate alınmayacağı öngörülmektedir.
Anayasa’nın 138. maddesinde, hakimlerin görevlerinde bağımsız oldukları, Anayasa’ya, yasalara ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlarine göre hüküm verecekleri, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat verilemeyeceği, görülmekte olan dava hakkında yasama meclisinde soru sorulamayacağı, yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları belirtilmektedir.
Devletin, personel politikasını belirlemede büyük önemi olan emeklilik düzenini, aktüeryal dengeleri gözeterek bilimsel verilere göre belirlemesi ve buna göre gerekli yasal düzenlemeleri yapması doğaldır. Devletin bilimsel verilere dayanarak kurduğu bu düzenin korunması Anayasa’nın 60. maddesinde yer alan sosyal güvenlik hakkının güvenceye alınması için de zorunlu bir gerekliliktir. Nesnel ve sürekli kurallarla sağlam ve sağlıklı temellere oturtulmayan bir sosyal güvenlik kuruluşunun, mahkeme kararları ile alınan yaş düzeltmeleri sonucu ortaya çıkan erken emeklilik gibi nedenlerle aktüeryal dengesinin bozulması, sosyal güvenlik sisteminin sürdürülemez bir duruma gelmesine sebep olabilir.
Sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak çalışılmaya başlanıldığı tarihten sonraki yaş düzeltmelerinin dikkate alınmayacağını öngören itiraz konusu kuralın, sosyal güvenlik sisteminin kimi aksaklıklara yol açmadan sürdürülmesi amacına yönelik olarak düzenlendiği kuşkusuzdur. Burada yargı kararı hukuksal olarak değerini ve geçerliliğini korumakta, sadece emeklilik yönünden sonuç doğurmamaktadır.
Öte yandan, yasa önünde eşitlik ilkesi, hukuksal durumları aynı olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile eylemli değil hukuksal eşitlik öngörülmüştür. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin yasalar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle, aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar farklı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.
İtiraz konusu kural, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak çalışanlardan ilk defa çalışmaya başladıkları tarihten sonra yaş düzeltmesi yaptıranlar arasında farklılık yaratmadığından eşitlik ilkesine aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa’nın 10., 60. ve 138. maddelerine aykırı olmadığından istemin reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 11. ve 61. maddeleri ile ilgisi görülmemiştir.

VI- SONUÇ
17.7.1964 günlü, 506 sayılı “Sosyal Sigortalar Kanunu”nun 120. maddesinin 5198 sayılı Yasa ile eklenen üçüncü fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Fazıl SAĞLAM’ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA, 18.1.2005 gününde karar verildi.

Başkan Mustafa BUMİN Başkanvekili Haşim KILIÇ Üye Sacit ADALI
Üye Fulya KANTARCIOĞLU ÜyeAhmet AKYALÇIN Üye Mehmet ERTEN
Üye Mustafa YILDIRIM Üye Cafer ŞAT Üye Fazıl SAĞLAM
Üye A. Necmi ÖZLER ÜyeSerdar ÖZGÜLDÜR

KARŞI OY
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 120. maddesine 5198 sayılı Yasa ile eklenen itiraza konu üçüncü fıkrasına göre:. “İş kazalarıyla meslek hastalıkları, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasından gelir ve aylık tahsisleri ile sermaye değerinin hesabında, iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk defa tespit edildiği veya sigortalıların yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı kanunlara veya 506 sayılı Kanun ile diğer sosyal güvenlik kurumlarına tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonraki yaş tashihleri dikkate alınmaz.”
Anılan kural bir yasal varsayım öngörmekte ve sigorta işlemleri bakımından iş kazasının olduğu veya meslek hastalığının hekim raporuyla ilk kez belirlendiği ya da sigortalının ilk kez çalışmaya başladığı tarihte sigortalının nüfus kaydında belirtilen yaşını doğru kabul ederek, bu tarihlerden sonra yapılan yaş tashihlerinin dikkate alınmayacağını öngörmektedir. Böylece sigortalı kişi, sosyal güvenlik hakkını gerçek yaşına göre değil, aksini bir yargı kararı ile kanıtlasa bile, yasada belirtilen tarihlerde nüfus kaydında gösterilen yaşa göre kullanabilmektedir.
Oysa bugünkü bilimsel olanaklarla kişinin gerçek yaşı kemik yapısına ve sair özelliklere bakılarak tıbben belirlenebilmektedir. Yasa koyucunun bilimsel olanakları ve yanılma paylarını da göz önünde tutacak bir tespit prosedürü öngörmeksizin sigorta haklarının kullanılmasını yalnızca nüfus kaydındaki doğum tarihine bağlı kılması, bu tarihten önce doğmuş olup da kendisinin herhangi bir kusuru olmaksızın sonradan nüfusa geçirilmiş bulunan kişiler bakımından, Anayasa’nın 60. maddesindeki sosyal güvenlik hakkının özünü zedeleyeceği gibi, gerçek yaşı aynı olan (aynı gün doğmuş) kişiler arasında da haklı bir neden olmaksızın yapılmış bir ayırım sonucunu doğuracaktır.
Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kuralın iptali gerektiğinden, itirazın reddine ilişkin çoğunluk kararına katılmıyorum.
Üye
Fazıl SAĞLAM
Old 26-08-2008, 13:14   #5
Marlon35

 
Varsayılan

Sayin Ersen ,
sorunuzla ilgili, Avrupa İnsan Haklarına Mahkemsine başvurunlardan biriyim. Henüz "kabul edilebilir" kararı gelmedi.
Benim gibi sayısız başvuru olduğunu ogrendim.
Ne yazikki, bu konuda İç hukuk yollarından olumlu sonuç almak imkansız.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
izaleyi şuyu davası-veraset ilamı muzio Meslektaşların Soruları 3 15-06-2007 23:18
Boşanma ilamı tazminatlar yönünden ne zaman kesinleşir Av.fatboz Aile Hukuku Çalışma Grubu 23 05-04-2007 16:16
vatandaşlıktan çıkanlara ulaşılamaması durumunda veraset ilamı munzur0000 Meslektaşların Soruları 1 03-03-2007 11:18
Erken Emeklilik a.lawyer Meslektaşların Soruları 2 07-12-2006 13:26
Emeklilik Kanunu ve Web Siteleri Emeklilik Hesabı sedatcelil Hukuk Soruları Arşivi 4 28-05-2006 00:30


THS Sunucusu bu sayfayı 0,06322289 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.