Suç uydurma oluşmuş mudur?

Müvekkilim aleyhine Azerbaycan'da yapılan yargılama sonucu, 2013 yılının şubat ayında müvekkillin borçlu olduğuna karar verilmiştir.
Bu karar 2013 yılının Haziran ayında "lağvedilmiş"tir. (İptal edilmiştir.)

Ancak, davacı taraf, bu kararın iptal edilmesinden takribi 3-4 gün içerisinde kararın Türkiye'de tenfizini istemiş, ayrı bir değişik iş ile ihtiyati haciz kararı almış ve icra kanalı ile esasa geçmiştir.

Bu noktada, davacı kararın iptalini bildiği halde tenfizini istemek ve ihtiyati haciz kararı almak ile, "suç uydurma" suçunu işlemiş midir, yoksa bu başkaca bir suç mu oluşturur? Ya da en kötü ihtimalle herhangi bir suç oluşmamış mıdır?

Engin bilgilerinizin yardımı rica ederim.

Bir hukuk davası söz konusudur. suç uydurma suçunun oluşabilmesi için ise işlenmediğini bildiği bir suçun işlenmiş gibi gösterilerek soruşturma kovuşturma başlatma amacı gerekir ki böyle bir suçun oluştuğundan olayda bahsedilemeyecektir. Suç uydurma suçunda zaten belli bir fail hedef gösterilmez amaç o durum itibariyle soruşturma kovuşturma yapılmasını sağlamaktır. Belki iftira suçu gündeme gelebilir ama suç isnadı yine yapılmadığından bu suçun da unsurları olayda bulunmamaktadır. Ortada kötü niyet olduğu açık olsa da herhangi bir suç oluşmamış gibi gözüküyor.

TCK 158/1-d maddesinde düzenlenmiş olan kamu kurum kuruluşlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçu oluşmuştur. Olayımızda iptal olduğunu bildiği bir mahkeme kararını Türkiye'de tenfiz ettirmek hileli davranışta bulunmaktır.

Suç uydurma, iftira ya da dolandırıcılık suçlarının oluşmadığını, tenfiz için gerekli evraklar davacının elinde mevcut iken (özellikle de kesinleşme şerhi) tenfiz talep edilmiş ise davanın kötüniyetinden bile bahsedilemeyeceğini, bu belgeler yoksa zaten davanın reddine karar verileceğini, herhangi bir suçun işlenmediğini, aksi halde her kötüniyetli ya da haksız icra takibi veya hukuk davası sonrasında ayrıca davacının ceza hukuku açısından da mahkum edilmesi gibi bir sonucun kabul edilemez olduğunu, sorudaki olayda eğer tenfiz talep edenin, kararın lağvedilmesinden (?) haberinin olduğu usulünce ispatlanır ise davacının en fazla HMK md 329 uyarınca yargılama giderlerine, vekalet ücretine ve 500 TL'den 5.000 TL'ye kadar disiplin para cezasına mahkum edilebileceğini düşünüyorum.

Alıntı: Yazan İlhan_ERDEN Suç uydurma, iftira ya da dolandırıcılık suçlarının oluşmadığını, tenfiz için gerekli evraklar davacının elinde mevcut iken (özellikle de kesinleşme şerhi) tenfiz talep edilmiş ise davanın kötüniyetinden bile bahsedilemeyeceğini, bu belgeler yoksa zaten davanın reddine karar verileceğini, herhangi bir suçun işlenmediğini, aksi halde her kötüniyetli ya da haksız icra takibi veya hukuk davası sonrasında ayrıca davacının ceza hukuku açısından da mahkum edilmesi gibi bir sonucun kabul edilemez olduğunu, sorudaki olayda eğer tenfiz talep edenin, kararın lağvedilmesinden (?) haberinin olduğu usulünce ispatlanır ise davacının en fazla HMK md 329 uyarınca yargılama giderlerine, vekalet ücretine ve 500 TL'den 5.000 TL'ye kadar disiplin para cezasına mahkum edilebileceğini düşünüyorum.

Üstadım, kararın lağvedilmesi azeri mahkemelerinde kullanılan bir tabir. Bizde mahkemenin nihai kararını kendiliğinden iptal etmesi gibi bir usul zaten yok.
Tenfiz davasında davacı olan şahsın, Azerbaycan'daki iptal kararı vekiline usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş ve buna rağmen tebliğden sonra burada tenfize girişilmiştir. Bu sebeple, ispat edilebileceği kanaatindeyim.

Cevaplarınız için çok teşekkür ederim.

ben de burada kamu kurum ve kuruluşlarının aracılığı ile dolandırıcılık suçunun oluşabileceği kanaatindeyim çünkü söz konusu karar azerbaycan'da lağvedilmiş ve karar tebliğ edilmiş ve ortada hileli bir davranış mevcut.sayın yılmaz kana bu hususta katıldığımı söyleyebilirim.kolay gelsin iyi çalışmalar