Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

karı koca olan hakim ve savcının durumu

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 4,50 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 27-01-2010, 01:15   #1
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan karı koca olan hakim ve savcının durumu

Bulunduğum ilçede bayan bir savcı var ve savcının eşi de Sulh Ceza Hakimi.
Bazen Bayan savcı tarafından yürütülen soruşturmada şüpheli tutuklamaya sevk ediliyor ve o savcının eşi olan hakim tarafından tutuklanıyor ya da tutuklanmıyor. Bu olayla çok sık karşılaşıyoruz.
Şimdi ben 2 soru sormak istiyorum.
1-Karı koca olan savcı ve hakimlerin yukarıda belirttiğim şekilde görev yapmaları yasaya aykırı değil midir?
2-Hakim ve savcıların nöbetlerini belirleyen Adalet Komisyonlarının ve ilgili savcııkların, karı koca olan hakim ve savcılara aynı zamanda nöbet yazmaları yasal mıdır?
Old 27-01-2010, 11:55   #2
Av.Şenel DELİGÖZ

 
Varsayılan

Ceza Muhakemesi Kanunu ceza hukukunun yürüyüş şemasının ne şe kilde olacağını açıkça belirtmiş olmasına rağmen uygulamada hala bazı maddelerin hâkim ve savcılar tarafından görmezden gelinmesi kabul edilemeyecek bir durumdur. Bu görmezden gelinen olgulardan biri de hâkimin eşinin aynı davanın savcısı olması dolayısı ile hâkimin tarafsızlığından şüphe duyulup duyulmayacağı sorunudur.

Bu durumu düzenleyen CMK madde 24/1’dir. Hâkimin reddi sebepleri ve ret isteminde bulunabilecekler başlığı altında;
MADDE 24. – (1) Hâkimin davaya bakamayacağı hâllerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir.
(2) Cumhuriyet savcısı; şüpheli, sanık veya bunların müdafii; katılan veya vekili, hâkimin reddi isteminde bulunabilirler.
(3) Bunlardan herhangi biri istediği takdirde, karar veya hükme katılacak hâkimlerin isimleri kendisine bildirilir.
Madde 24’ün 1. Fıkrasının ilk cümlesinde CMK’nın 22/1. maddesine atıf yapmaktadır. Buna göre (1) Hâkim;
a) Suçtan kendisi zarar görmüşse,
b) Sonradan kalksa bile şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlilik, vesayet veya kayyımlık ilişkisi bulunmuşsa,
c) Şüpheli, sanık veya mağdurun kan veya kayın hısımlığından üstsoy veya altsoyundan biri ise,
d) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında evlât edinme bağlantısı varsa,
e) Şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında üçüncü derece dâhil kan hısımlığı varsa,
f) Evlilik sona ermiş olsa bile, şüpheli, sanık veya mağdur ile aralarında ikinci derece dâhil kayın hısımlığı varsa,
g) Aynı davada Cumhuriyet savcılığı, adlî kolluk görevi, şüpheli veya sanık müdafiliği veya mağdur vekilliği yapmışsa,
h) Aynı davada tanık veya bilirkişi sıfatıyla dinlenmişse,
Hâkimlik görevini yapamaz.
Görüldüğü üzere CMK 22/1’de hâkimin hangi hallerde davaya bakamayacağı açık ve net belirtilmiştir. Madde de yazan şartların gerçekleşmesi durumunda hâkim o davaya bakamayacaktır. Fakat CMK 24/1 biraz daha farklıdır. “Hâkimin davaya bakamayacağı hallerde reddi istenebileceği gibi, tarafsızlığını şüpheye düşürecek diğer sebeplerden dolayı da reddi istenebilir” şeklindeki metni ile yoruma açıktır. Burada yoruma açık olan husus hâkimin tarafsızlığını şüpheye düşürebilecek diğer sebeplerin neler olabileceğidir. Örneğin: Uygulamada da en çok karşılaşılan problemlerden biri olan HÂKİMİN EŞİNİN AYNI DAVANIN SAVCISI olmasıdır. Bu durumun CMK 24/1’deki hâkimin tarafsızlığını şüpheye düşürecek hallerden olduğu kabul edilerek, hâkimin reddi istenebilir mi? İddia makamı ile davayı tahlil edip Türk Milleti Adına Karar veren mahkemenin bir üyesi arasında Türk Medeni kanunun ilgili hükümleri gereğince evlilik birliği olması, kafalarda soru işareti kalmasına sebep olur mu? Şüphesiz bu soruların cevapları kişiye göre değişebilecektir. Fakat kesin olan bir şey var dır ki o da Öncelikle Mahkeme üyesi hâkimler birey olarak tarafsız olmalıdır. Bir diğeri ve en önemlisi olan ise mahkemeler kurum olarak kişilerde güven verici izlenim ve görünümde olmalıdırlar. Yargıtay bir emsal kararında “..yargılanan kişilere adil yargılanma haklarının tanınmış olması için mahkeme kurulunun tarafsız, yansız ve adil olması da yeterli olmamakta, bunun böyle olduğunun yargılanan kişilerce de objektif ölçülere göre kabul edilebilir nitelikte olması gerekmektedir…” ( Prof. Dr. Bahri Öztürk; Doç. Dr Mustafa Ruhan Erdem Ceza Muhakemesi Hukuku 11. Bası 228. Sahife) Şeklinde görüş bildirmiştir.
Böyle bir durumla karşılaşıldığında CMK’ da gösterilen usule uygun Reddi Hâkim isteminde bulunabileceğiniz gibi o davanın savcısını da ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet edebilirsiniz. Peki, sonuç ne olur derseniz işte orası hukuki açıdan tam bir faciadır. Şayet hâkim kendi arzusuyla o dava için üyelikten çekilmez ise hâkimin reddi dilekçeniz veya başsavcılığa şikâyetiniz, 2802 Sayılı HSY 46/1 maddesine göre “Karı – koca, ikinci derece dâhil kan ve sıhrî hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapamazlar.” Gerekçesiyle red edilecektir. Çünkü Savcı o dairenin bir görevlisi değildir. Yani dairenin zabıt kâtibiyle, hâkimlerden biri arasında karı-koca, ikinci dereceye kadar kan ve sıhrî hısımlık olur ise hâkim veya kâtip görev yapamaz iken, İddia makamındaki Savcı ile Hâkim arasındaki karı-koca ilişkisi olması görevlerini yapmasında hukuki olarak bir engel teşkil etmeyecektir. Fakat HSY 46/3 maddesine göre “Bulundukları yerde kendi kusurları olmaksızın; herhangi bir nedenle hâkimlik ve savcılık mesleğinin gerekli kıldığı şeref veya tarafsızlıkla görev yapamayacakları veya bulundukları yerde kalmaları mesleğin nüfuz ve itibarını sarsacağı soruşturma veya belgelerle anlaşılanlar, isteklerine bakılmaksızın bulundukları bölge içinde başka bir yere atanırlar.” denmektedir. Buna göre hâkimin kusuru bulunmasa dahi tarafsız yargılama yapmasında şüpheye düşülecek olur ise isteğine bakılmaksızın atama yapılabilecektir.
Aslında sorun yukarıda bahsettiğim kanun maddelerinin yanlış yorumlanması veya uygulanmaması değildir. Çünkü bir hâkimin aynı davanın savcısı ile arasında evlilik birliği olması şüphe duyulmaksınız adil yargılanma ilkesine ters düşmektedir. Sonuçta verilecek karar ne olursa olsun taraflar açısından kafalarda hep aynı soru kalacaktır. Bu noktada emsal davalarda neler olmuş derseniz, üst derece mahkemelerinde görevli ya da emekli çeşitli hâkimlerin görüşlerini okuyabilirsiniz. Yaptığım araştırmalara göre genel olarak yapılan yorumlar şu şekildedir. “Anadolu’da görev yapan hâkimlerin, çoğu kez savcı eşlerinin hazırladıkları iddianameyle açılan davalara baktıklarını bu durumun ”tarafsızlığı şüpheye düşürecek bir hal” kabul edilmesi halinde eş olan savcı ve hâkimlerin görev yapmalarının imkânsızlaşacağını ve işin içinden çıkılmaz bir hale geleceğini ayrıca bu durumun ret sebebi diye ileri sürülmesinin getireceği prosedürün işlemesiyle usul ekonomisi yönünden yargının zarar göreceği” belirtilmektedir. İster istemez bu gerekçe hukuk dışı düşünmeme ve Lise’deki edebiyat hocamın anlattığı bir hikâyeyi sizinle paylaşmama sebep oldu. “İncili Çavuş Osmanlı tarihinde, sivri dili ve dilini bağışlatan keskin zekâsı ile ünlüdür. Rivayet o ki, günlerden bir gün Padişahtan özür dilemesi gerekmiş. Padişah da: – Öyle bir şey söyle ki özrün kabahatinden büyük olsun demiş! Adam düşünmüş düşünmüş Tam mabeyinden dışarı çıkılacakken Padişah dönünce arkadan kaba etine bir tokat patlatmış. Padişah sinirle dönüp napıyorsun sen münafık deyince, özür dilerim padişahım sizi Valide sultan zannettim demiş.”
Sonuç olarak adil yargılanma ilkesine ters düşen bu durumun bir an önce mahkemeler tarafından önemsenmesi gerekmektedir. Bir hâkim için o davadaki savcının eşi olması tarafsızlık hususunda kendisini etkilemeyebilir. Lakin sanık veya müşteki tarafından aynı güven verici izlenim oluşup oluşmadığı sorgulanmalıdır. Anadolu da Hâkim ve savcı evliliklerinin fazla olduğu sorunu da usul hukukunu pek ilgilendirmeyecektir. Zira bu gerekçe İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirle için de asla kabul edilemez. Çünkü büyükşehirlerde yeteri kadar hâkim ve savcı vardır. Kaldı ki hukuk sistemimiz gereği Büyükşehirler ile Anadolu arasında bir ayırım da yapamayız. Bu durumun kısa vadede tek pratik çözümü ilgili hâkimin kendi isteğiyle üyelikten çekilmesidir. Böylece Mahkeme kurum olarak rahatlayacağı gibi, hâkimin eşi, sanık veya müşteki açısından da son derece isabetli bir karar alınmış olacaktır. Aksi durumda maalesef Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Önünde Türkiye Cumhuriyetini yine zor günler beklemektedir. Çünkü Adil yargılanma ilkesinin düzenlendiği AHİS madde 6 gayet açıktır. Yasayla kurulmuş tarafsız ve bağımsız bir mahkemeden bahsetmektedir. Şimdi soruyorum size Türkiye Cumhuriyetinin Avukatı olsanız bu durumu Avrupa da ki yargıçlara nasıl izah edip, ülkenizi hukuken nasıl savunursunuz?
Stj. Av. F. Ünsal ÖZMESTİK
Çengelköy/2009
(http://unsalhukukcu.wordpress.com/20...atinden-buyuk/)
Old 27-01-2010, 11:58   #3
av.araf

 
Varsayılan

KANUN NO: 2802
HAKİMLER VE SAVCILAR KANUNU
madde 46- Karı-koca, ikinci derece dahil kan ve sıhrî hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapamazlar.
Bu şekilde görev yapmalarına olanak bulunmayanlardan o yere sonradan atanan; daha sonra meydana gelen aynı nedenlerden dolayı birleşemeyeceklerden istekli olanı, istekli olmaması halinde kıdemsiz olanı bulunduğu bölge içinde başka bir daire veya yere atanır.
Bulundukları yerde kendi kusurları olmaksızın; herhangi bir nedenle hâkimlik ve savcılık mesleğinin gerekli kıldığı şeref veya tarafsızlıkla görev yapamayacakları veya bulundukları yerde kalmaları mesleğin nüfuz ve itibarını sarsacağı soruşturma veya belgelerle anlaşılanlar, isteklerine bakılmaksızın bulundukları bölge içinde başka bir yere atanırlar.
Görev yerlerindeki işlerin çokluğuna ve çeşidine göre gereken sürat ve başarıyı gösteremedikleri soruşturma veya belgelerle anlaşılanlar, bölge ve meslek kıdemine bakılmaksızın, hizmetlerinden yararlanılabilecek diğer bir göreve atanırlar.
T.C. YARGITAY CEZA GENEL KURULU E. 1999/1-136 K. 1999/147 T. 1.6.1999
• TASARLAYARAK ADAM ÖLDÜRMEK ( Müdafiilerle Tanığın Önceki Anlatımlarının Talimatla Gönderilmemesi Nedeniyle Okunamamasının Doğru Olmaması )
• ANLATIMLARIN KARŞILAŞTIRILMASI GEREĞİ ( Talimatla Gönderilmemesi Nedeniyle Okunamamasının Yasaya Aykırı Olması )
• HAKİM-SAVCININ EŞ OLMASI ( Tanığın Anlatımlarının Bunlar Tarafından Alınmasının Yasaya Aykırı Olması )
• KATILANLARIN TANIK SIFATIYLA DİNLENMESİ ( Ceza Usul Yasasına Aykırı Olması )
1412/m.367 2802/m.46

ÖZET : 1- Katılanlar ile tanıdığın önceki anlatımlarının, talimatla gönderilmemesi nedeniyle okunamaması doğru değildir. 2- Yönerge ile olsa dahi katılanlar ile tanığın anlatımlarının karı-koca hakim-savcı tarafından alınması 2802 sayılı Yasanın 46; 3- Katılanların tanık sıfatıyla dinlenmeleri CYY.nın 367. maddelerine aykırıdır.
DAVA : Tasarlayarak adam öldürmek suçundan sanık Hasan'ın değişen suç niteliğine göre TCK.nun 448. maddesi uyarınca 30 sene ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin ( Bolu Ağır Ceza Mahkemesi )nce verilen 6.10.1998 gün ve 71/118 sayılı karar, resen temyize tabi olması yanında sanık ve katılanlar vekillerinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay Birinci Ceza Dairesince 14.4.1998 gün ve 210-1182 sayı ile;
Tebliğnamede müdahiller Hatice ve İbrahim'in talimatla ifadelerinin alınma yönetiminde yasaya aykırılık bulunduğuna, toplanan kanıtların yetersizliğinden bahisle yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına yönelik soruşturmayı genişletme düşüncesine iştirak olunmayarak tebliğname hilafına onanmıştır.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 11.5.1999 gün ve 2354 sayı ile;
İlk tebliğname doğrultusunda ve müdahillerin tanık sıfatıyla yeminli olarak dinlenip, önceki ifadelerinin okunarak ifade özetlerinin tutanağa dercedilmemesi nedeniyle usul, eksik soruşturma sonucu hüküm kurulduğu gerekçesiyle sübut noktalarından itiraz ederek onama kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasını talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının, yargılama usulündeki yanılgılar ile esasa ilişkin yanılgılar olmak üzere iki gurupta toplandığı anlaşılmakta olup usule ilişkin itiraz nedenleri Yargıtay Yönetmeliğinin 27. maddesinde öngörüldüğü şekilde esasa girilmeden "ilkin görüşülmesi" gereken sorunları oluşturduğundan, öncelikle bu konular ele alınıp incelenmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre; Bolu Ağır Ceza Mahkemesinin "müdahillerin aynı zamanda olayın tanıkları olduğu anlaşıldığından usuli yeminleri verdirilerek, olay hakkındaki şikayet ve delillerinin tesbiti ile ekte gönderilen ifade tutanaklarının kendilerine okunarak, çelişki görüldüğü takdirde sebebi de sorulmak suretiyle beyanlarının alınması" şeklindeki talimatı gereği olarak Tosya Asliye Ceza Mahkemesince;
a- Katılanlar ile tanıklardan Bahri'nin beyanlarının, Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce karı-koca oldukları bildirilen Hakim Aysun ile C. Savcısı Göksel tarafından alındığı,
b- Katılanlara yemin ettirildiği,
c- Beyanlarının, C. Savcılığında verdikleri ifadelerinde olayı ayrıntılı olarak anlattıklarını ve aynen tekrar ettiklerini bildirmeleri şeklinde tutanağa dercedildiği ve ayrıca talimata ekli ifadelerinin bulunamadığında okunamadığı anlaşılmaktadır.
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 46. maddesinin 1. fıkrası "karı-koca, ikinci derece dahil kan ve sıhri hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapmazlar" hükmünü taşımaktadır.
Yine, sanığın cezalandırılmasını talep eden ve bunu sağlamak için yargılamada görev üstlenen katılan veya katılanların tanık sıfatıyla dinlenilmeleri usul kurallarına aykırılık oluşturur. Nitekim CYUY.nın 367. maddesi, dahili dava olan kimsenin şahsi dava müddeisinin haiz olduğu aynı haklardan yararlanacağı hükmünü taşımaktadır. Davanın bu bakımdan önemli bir tarafı olan katılanın tanık sıfatıyla dinlenilmesi "tanıklık" müessesesinin, yine usul kurallarından çıkartılan tarafsızlık ögesine de aykırıdır. Öğretide ki hakim görüş ile yargısal kararlarda bu doğrultuda bulunmaktadır.
Katılanlar ile tanık Bahri'nin önceki beyanlarının, yazılan talimata eklendiği bildirilmişse de eklenmediği ve bu nedenle okunamadığı tutanak kapsamından anlaşılmakta ve böylece beyanlar arasında çelişki olup olmadığı saptanamamaktadır.
CYUY.nın 307. maddesinin 2. fıkrası hukuki bir kaidenin tatbik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanununa muhalefettir hükmünü taşımaktadır. Yargılama usulü yasanın esaslı kurallarına aykırılık, kamu güveni bakımından konulmuş ve bertaraf edilemeyecek olan nitelikleri itibariyle bozma nedenlerini oluşturur. Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünde öncelikle bu usulü nedenlerden dolayı ve sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının ( KABULÜNE ), Özel Daire kararının kaldırılarak, Yerel Mahkeme hükmünün yukarda saptanan değişik usuli nedenlerden dolayı ve sair yönleri incelenmeksizin ( BOZULMASINA ), 1.6.1999 günü oybirliği ile karar verildi. kazancı
Old 28-06-2014, 08:33   #4
fatihünal

 
Varsayılan

Y8CD Esas : 2010/4773 Karar : 2010/8979 Tarih : 22.06.2010 CUMHURİYET SAVCISI VE HAKİMİN KARI/KOCA OLMASI
2802 Sa.Ka.46
CMK.22
1412 Sa.Ka.308
İddianameyi düzenleyen C.Savcısı ile Sulh Ceza Mahkemesinde hüküm veren hakimin karı - koca olması, usul ve yasaya aykırıdır.mfk
DAVA VE KARAR:
Gereği görüşülüp düşünüldü:
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ KARARI: İddianameyi düzenleyen C.Savcısı ile Sulh Ceza Mahkemesinde hüküm veren hakimin karı - koca oldukları,
2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunun 46. maddesi hükmüne göre; karı - koca ikinci derece dahil kan ve sıhri hısımlar bir mahkemenin aynı dairesinde görev yapamayacakları öngörülmüş olması,
5271 sayılı CMK.nun 22. maddesinde de mani bir düzenleme getirilmiş bulunması karşısında, uyulması zorunlu bir usul kuralı olduğu gözetilip davadan çekilmesi gerekirken, yargılamaya devamla 1412 sayılı CMUK.nun 308/1. madde ve fıkrasına aykırı davranılması,

SONUÇ:
Bozmayı gerektirmiş sanık Levent Çeltik müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeksizin hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Y8CD 22.06.2010 - K.2010/8979
____________ oOo ____________

aksine bir içtihat yoksa bozma sebebidir
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Karı Koca Arasında Yapılmış Bulunan Satış Vaadinin Tescili Davasında Tanık Av.S.C Meslektaşların Soruları 15 05-09-2008 13:43
Karı koca Avukat biri diğerinin sağlık sigortasından faydalanabilir mi? acan49 Meslektaşların Soruları 5 20-07-2007 17:42
karı koca arasında izaleyi şuyu davası açılabilirmi flamelegal Meslektaşların Soruları 4 18-05-2007 11:46
Karı-koca arası ortak malda izale-i şuyu comoka Hukuk Soruları Arşivi 5 16-06-2006 15:35


THS Sunucusu bu sayfayı 0,05875993 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.