Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Orman Şerhi + Tapu Hala Şahısda + Tazminat

Yanıt
Konuyu Değerlendirin Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 15-02-2013, 14:35   #1
Av.Serhat Doğan

 
Varsayılan Orman Şerhi + Tapu Hala Şahısda + Tazminat

"Orman şerhinin kaldırılması" davasının reddine dair karar Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşti.

20. Hukuk Dairesi'nin 2011/13662 E.-2011/14625 K. sayılı kararında "Mülkiyet hakkının içinin boşaltılmış olduğu gerçekçesiyle" tapu iptalini aramadığını ve benzer kararlarının olduğu biliyorum. Ve aynı yönde mera ve kıyı kenarla ilgili davalarda 5. ve 14. Hukuk Dairesi'nin kararlarının olduğunu da biliyorum.

Fakat bahsettiğim orman, kıyı kenar yada mer'a sebebiyle tapuların hukuki değerini yitirmesine ve zamanaşımına ilişkin 5. ve 14. ve 20. Hukuk Dairelerinin ilgili bu içtihatlarının tam metnine ulaşamadım.

Yardımcı olursanız memnun olurum.

Teşekkürler..
Old 15-02-2013, 15:23   #2
RuzgarEzel

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

20. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/13662

K. 2011/14625

T. 13.12.2011

• TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Davacının Tapu Kaydının Tutulması Nedeniyle Oluşmuş Bir Zararının Bulunmaması - Ayrıca Dava Konusu Olayda 10 Yıllık Genel Dava Zamanaşımı Süresinin Dolmuş Olduğunun Dikkate Alınacağı)

• ON YILLIK ZAMANAŞIMI ( Davacının Zarar Görmüş Olduğu Düşünülse Dahi 10 Yıllık Genel Dava Zamanaşımı Süresinin Dolmuş Olduğunun Dikkate Alınması Gerektiği - Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklanan Tazminat Davası)

• ZARAR ( Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklanan Tazminat Davası - Davacının Tapu Kaydının Tutulması Nedeniyle Oluşmuş Bir Zararının Bulunmadığı)

4721/m. 1007

ÖZET : Dava, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Taşınmazın tapuda davacı gerçek kişi adına kayıtlı olduğu, tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin kararın bozulduğu ve yargılamanın derdest olduğu, tapu kaydı iptaline ilişkin davanın henüz sonuçlanmadığı, bu nedenle, davacının tapu kaydının tutulması nedeniyle oluşmuş bir zararının bulunmadığı anlaşılmıştır. Davacının zarara uğradığı düşünülse dahi 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı N. G. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Nezih 05.10.2007 günlü dilekçesiyle Hazine aleyhine, S… köyü 766 parsel sayılı taşınmazın 06.03.1953 tarihinde idari karar ile özel mülkiyete geçtiği 19.03.1990 tarihinde de kendisine satıldığı, orman kadastrosuna itiraz davalarının kadastro mahkemesinin 1991/157-1992/12 sayılı kararı ile red edildiği, Orman Yönetiminin açtığı davanın kabulüne ilişkin Çanakkale Sulh Hukuk Mahkemesinin 2005/1103-2006/77 sayılı kararının kesinleşmesiyle tapu kaydının iptal edildiği, zararının karşılanması için Valiliğe ve Hazineye başvurduğu ancak isteğinin kabul edilmediği, bu nedenle, doğan zararından, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 7.000,00.-TL tazminatın davalı yönetimlerden alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.
S... köyü 766 parsel sayılı 5250 m2 yüzölçümündeki taşınmaz 26.04.1973 tarihinde kesinleşen genel kadastroda 4400 m2 yüzölçümündeki Nisan 1953 tarih ve 431 sıra numaralı tapu kaydı esas alınarak M.B. adına tesbiti kesinleşerek tapuya kayıt edilmiş, 19.03.1990 tarihinde N. G.'e satılmıştır. Tapu kaydının beyanlar hanesinde orman ya da 2/B şerhi yoktur.
Nezih tarafından davalı Orman Yönetimi aleyhine 09.05.1991 tarihinde S... köyü 766 sayılı parselin orman kadastrosu sınırları içinde bırakılmasına işleminin iptali istemiyle dava açmış, mahkemce çekişmeli parselin tesbitine esas alınan tapu kaydının 4753 sayılı Yasa hükümlerine göre 1953 yılında oluştuğu, ve çekişmeli parseli kapsadığı, ancak uzman bilirkişi raporlarıyla çekişmeli parselin orman sayılan yerlerden olduğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, taraf vekillerini temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25.05.1993 gün ve 1992/10028 - 4733 sayılı kararı ile onandıktan ve karar düzeltme isteminin de aynı dairenin 24.09.1993 gün ve 1993/8317 - 7105 sayılı kararı ile red edildikten sonra kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına kararın dayandığı gerekçeye ve S... köyü 766 sayılı parselin tapuda davacı gerçek kişi adına kayıtlı olduğu, tapu kaydının iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescili istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin kararın bozulduğu ve yargılamanın derdest olduğu, tapu kaydı iptaline ilişkin davanın henüz sonuçlanmadığı, bu nedenle, davacının tapu kaydının tutulması nedeniyle oluşmuş bir zararından söz edilemeyeceği, davacı gerçek kişi tarafından S... köyü 766 sayılı parselin orman olarak sınırlandırılması işleminin iptali istemiyle açılan davanın, sözü edilen parselin orman sayılan yerlerden olduğunun belirlendiği gerekçesiyle reddine ilişkin Çanakkale Kadastro Mahkemesinin 20.02.1992 gün ve 1991/157-12 sayılı kararının, Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleştiği, bu şekilde davacının sahip olduğu mülkiyet hakkının içinin boşaltıldığı ve davacının zarara uğradığı düşünülse dahi, Medeni Yasanın 1007. maddesi hükmüne göre açılan davalar için yasada özel bir düzenleme bulunmadığından, Borçlar Yasasının 125. maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağı, kadastro mahkemesinin kararının kesinleşmesinden sonra dava tarihine kadar, 10 yıllık genel dava zamanaşımı süresinin geçtiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre,
SONUÇ : Davacı tarafın yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden gerçek kişiye yükletilmesine, 13.12.2011 günü oybirliği ile karar verildi.
Old 15-02-2013, 15:29   #3
RuzgarEzel

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/16485
K. 2012/5021
T. 3.4.2012
• TAPU SİCİLİNİN TUTULMASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVASI (T.M.K'nın 1007. Md. Hükmüne Göre Açılacak Tazminat Davalarında Özel Bir Zamanaşımı Süresi Öngörülmediğinden 10 Yıllık Genel Zamanaşımı Süresinin Uygulanacağı )
• OBJEKTİF SORUMLULUK (T.M.K'nın 1007. Md. Hükmüne Göre Açılacak Tazminat Davalarında Özel Bir Zamanaşımı Süresi Öngörülmediğinden 10 Yıllık Genel Zamanaşımı Süresi Uygulanacağı - Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklanan Tazminat İstemi )
• ZAMANAŞIMI (Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklanan Tazminat İstemi - T.M.K'nın 1007. Md. Hükmüne Göre Açılacak Tazminat Davalarında Özel Bir Zamanaşımı Süresi Öngörülmediğinden 10 Yıllık Genel Zamanaşımı Süresinin Uygulanacağı )
• GENEL ZAMANAŞIMI SÜRESİ (T.M.K'nın 1007. Md. Hükmüne Göre Açılacak Tazminat Davalarında Özel Bir Zamanaşımı Süresi Öngörülmediğinden 10 Yıllık Genel Zamanaşımı Süresinin Uygulanacağı - Tapu Sicilinin Tutulmasından Kaynaklanan Tazminat İstemi )
4721/m.1007

ÖZET : Dava, tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminata ilişkindir. Devlet, tapu sicilinin tutulması nedeniyle doğan zararlardan objektif olarak sorumlu ise de, TMK'nın 1007. maddesi hükmüne göre açılacak tazminat davalarında özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanunu'nun 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır.

DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı gerçek kişiler 21.10.2010 tarihli dilekçeyle, T... ilçesi K... köyü H... mevkiinde bulanan 119 ada 8, 124 ada 58 ve 120 ada 53 sayılı parsellerin, Erbaa Mal Müdürlüğü'nce 04.01.1933 ve 30.05.1933 tarihlerinde yapılan müzayede ile murisleri Hopalı Şalap oğlu Hakkı Efendi'ye ihale edildiği, orman ve Hazine ile ilgisi olmadığı halde, bu yerlerin kadastroda orman sınırları içinde bırakıldığı, bu şekilde zararın oluştuğu, söz edilen parsellerin Hazine adına olan tapu kayıtlarının iptali ve adlarına tescili, olmadığı takdirde bu yerler yerine kendilerine başka yer verilmesi, başka yer verilmeyecek ise, ya da bu yerlerin belirlenecek rayiç bedellerinin kendilerine verilmesi iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece çekişmeli parsellerin orman niteliğiyle Hazine adına tesciline ilişkin kadastro mahkemesinin 20.08.1999 gün ve 1995/30-93 sayılı kararı ile birlikte 15.02.2000 tarihinde kesinleştiği, karar tarihinden sonra dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesiyle, tapu iptal tescil isteminin reddine, dava konusu taşınmaz büyüklüğünde taşınmaz verilmesi, verilmez ise günün rayicine göre bedelinin ödetilmesi, davası sübut bulmadığından reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Türk Medeni Yasası'nın 1007. maddesi gereğince tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminata ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve Medeni Yasa'nın 1007. maddesi gereğince, devlet, tapu sicilinin tutulması nedeniyle doğan zararlardan objektif olarak sorumluysa da, Medeni Yasa'nın 1007. maddesi hükmüne göre açılacak tazminat davalarında özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği için, Borçlar Yasası'nın 125. maddesindeki 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanacağı, davacı taraf bir tapu kaydına tutunmadığı, kaçak ve yitik kişilerden kalan taşınmazların ihale ile satışına ilişkin Mal Müdürlüğü yazısına dayandıkları, bu kayıtlar tapu kaydı olmadığı gibi, belgenin aslının da bulunamadığı, K... köyü 119 ada 8, 124 ada 58 ve 120 ada 53 sayılı parselleri kapsamadığı, hükmen kesinleştiği gibi Mal Müdürlüğü'nce yapılan ihaleye ilişkin aslı bulunamayan belgelere dayanarak davacı gerçek kişilerin açtığı davanın reddine ilişkin kadastro mahkemesinin 20.08.1999 gün ve 1995/30-1999/93 sayılı kararının 124 ada 58 parsel yönünden davacı gerçek kişiler, 119 ada 8 ve 120 ada 53 parseller yönünden de davacı durumundaki köy tüzelkişiliği tarafından temyiz edilmediğinden 29.01.2000 tarihinde kesinleştiği, bu tarihten sonra dava tarihine kadar 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürelerin ve Borçlar Yasası'nın 125. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığına göre,

SONUÇ : Yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 03.04.2012 günü oybirliğiyle karar verildi.
Old 15-02-2013, 17:01   #4
Av.Serhat Doğan

 
Varsayılan

Sn meslekdaşım teşekkürler,

Paylaştığınız birinci kararda dolaylı değinmiş olsa da benim asıl ihtiyacım olan karar orman şerhinin kaldırılmasının reddedildiği kararın onandığı durumlarda "Mülkiyet hakkının içinin boşaltılmış olduğu gerçekçesiyle" tapunun şahıs adına olmasının tazminat talebini engellemeyeceği ile ilgili karar.

Direkt bu konu ile ilgili karar varsa sevinirim.
Old 15-02-2013, 17:45   #5
RuzgarEzel

 
Varsayılan

Sn Meslektaşım
tazminat istenebilmesi için tapu iptaline karar verilmesi gerektiği yönünde kararlar var ancak direkt aradığınız konu ile ilgili maalesef karar bende mevcut değil
Old 17-02-2013, 19:41   #6
mehmet cevat

 
Varsayılan mülkiyet ihlali.

Sayın Meslektaşım,
Yargıtay HGK.
E: 2010/5/662
K: 2010/651
T: 15/12/2010
tarih ve sayılı HGK.kararının tüm sorularınızı kapsayacağını düşünmekteyiz.Başarı dileklerimle Saygılar.
Old 18-02-2013, 13:15   #7
Av.Serhat Doğan

 
Varsayılan

Yargıtay HGK. E: 2010/5/662 K: 2010/651 T: 15/12/2010 sy ilamı var ki bu ilamdaki dava konusu kamulaştırmasız el atma ve fakat davamızdaki konu tazminat... Bu sebeple ormanla ilgili oluşan tazminat davalarına bundan sonra bakacak olan 5. HD o yorumu burada kabul etmeyebilecektir.

Fakat oradaki park, okul, kıyı kenar vs şerhlerle buradaki orman şerhinin mülkiyet hakkına verdiği etki ile orman şerhinin verdiği etki arasında fark yok. Bu bir. Diğer yandan Hukuk Genel Kurulu kararlarının Hukuk Daireleri açısından bağlayıcı olduğunu biliyoruz. Karar bağlayıcı olduğuna göre kamulaştırmasız el atma davası hakkında yazılan gerekçede "konulan şerhin mülkiyeti ve tasarruf haklarını ortadan kaldıracak mahiyette" olması sebebiyle mülkiyete tam olarak dokunulduğu şeklindeki gerekçe ve yorumu alt daire 5. Hukuk Dairesi açısından bağlayıcı olacaktır.

Yani bir olumsuz iki olumlu sebep görüyorum. Hangisine yaslanılır şimdiden bilemiyorum. Fikrinizi ifade ederseniz ya da 5. HD'nin benzer konularda yorumunun HGK kararındakine uygun olanı varsa paylaşırsanız memnun olurum.

Bir de şunu sormak istiyorum. Ben Yargıtay 20. HD'nin aşağıda alıntıladığım kararından şunu anlıyorum. Orman şerhi varsa dava açılabilir zarar vardır ancak zarar mülkiyetin tümü ile ilgili değildir şerhten ötürü bir tespit yapıp tazminata hükmedilmesi gerekir. Böyle olduğuna göre şimdiki davada sadece şerh etkisi sebebiyle zarar tazmin edilecekse ilerde tapu iptal edildiğinde bu defa bütünsel olarak (önceki ödeneni mahsup ederek) tekrar tazminat hakkı oluşacağı fikrine varıyorum.

Teşekkürler...





T.C.
YARGITAY
20. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2011/11557
KARAR NO : 2011/11889
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Sapanca Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/05/2011
NUMARASI : 2011/4-2011/164
DAVACI : ................
DAVALI : Hazine
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ............ 12.05.2011 tarihli dilekçesiyle Hazineyi davalı olarak gösterip, Sapanca ilçesi Dibektaş köyü 463 parsel sayılı 5650 m2 yüzölçümündeki taşınmazın tapuda kendi adına kayıtlı olduğu, taşımazın 27.12.2010 tarihinde üçüncü kişiye satmak istediğinde tapu kaydının beyanlar hanesinde orman ile ilgisi olduğuna ilişkin şerhi gördüğünü, bu şerhin mülkiyet hakkını kısıtladığı, çekişmeli parselin orman tahdidi içinde kalmakla tapu kaydının hukuken değerini yitirdiği, tapu kaydının ayrıca iptaline gerek kalmadığı, şerh nedeniyle zarara uğradığı, çekişmeli parselin orman sınırları içinde kalması nedeniyle uğradığı zararın şimdilik 10.000,00.-TL.'sinin davalıdan alınarak kendisine verilmesini istemiş, davayı 22.04.2011 tarihinde ıslah ederek miktarı 113.000,00.-TL.'ye yükseltmiştir. Mahkemece davanın KISMEN KABULÜNE, 90.000,00,-TL. tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, orman kadastrosu sınırları içinde kaldığı ve tapu kaydının beyanlar hanesinde yer alan orman şerhi nedeniyle uğradığı zararın tazmini isteminden kaynaklanmaktadır.
Sapanca ilçesi Dibektaş köyünde 1974 yılında yapılıp, 11.02.1975-13.03.1975 tarihleri arasında ilan edilen kadastroda, Kızıltepe mevki 463 parsel sayılı 5650 m2 yüzölçümündeki taşınmaz tarla niteliğiyle, 155 yazım numaralı vergi kaydı ve zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Fatma Kovar adına tesbiti kesinleşerek tapuya kayıt edilmiş, 20.06.1991 tarihinde 661 yevmiye ile ............'e geçmiştir.
Mahkemece, davacının çekişmeli parseli satın aldığı tarihte tapu kaydında mevcut olmadığı halde, daha sonra tapu kaydına yazılan 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi hükmüne göre Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığına ilişkin şerh nedeniyle değerinin azaldığı, tapuya güven ilkesi gereğince davacının bilirkişi raporlarıyla belirlenen zararının tazminine karar verilmişse de, çekişmeli parselin dosyaya getirtilen tapu kaydı örneğinde orman ya da 2/B şerhi bulunmadığı gibi, mahkemece bu şerh nedeniyle çekişmeli parselin değerinde ne miktarda azalma olduğu yöntemince saptanmamış, parselin tamamının değeri emsal taşınmazlara göre belirlenerek, bu bedelin tazminine karar verilmiş, çekişmeli parselin tapu kaydının beyanlar hanesine yazılan şerh nedeniyle, değeri ne kadar düşerse düşsün, tapu kaydı iptal edilmediği sürece, davacının zararının hiçbir zaman parselin tamamının gerçek değerine ulaşmayacağı gözetilmemiş, parsel imar planı içinde yer almadığı halde emsalleri ile kıyaslamaya dayanan emlak bilirkişisinin raporu esas alınarak hüküm kurulmuş, değerin tesbitinde gelir metodu kullanılmamış, bu şerhin yasal olup olmadığı ya da adli yargıda açılacak dava ile kaldırılıp kaldırılmadığı irdelenmeden davanın kabulüne karar verilmiştir.
-2-
2011/11557-11889
O halde; mahkemece, öncelikle taşınmazın el değiştirme öncesi ve sonrasında beyanlar hanesindeki şerhleri gösteren tapu kütüğü onaylı fotokopisi getirtilerek, tapu kaydının beyanlar hanesine mülkiyet hakkını kısıtlayan, taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı ya da 6831 sayılı Yasanın 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığına ilişkin şerh yazılıp yazılmadığı, yazıldı ise ne zaman yazıldığı, tapu malikleri tarafından, bu şerhin kaldırılması istemiyle tapu müdürlüğüne ya da mahkemeye başvurulup başvurulmadığı araştırılmalı, mülkiyeti kısıtlayıcı bir şerh yazılmadığı belirlenecek olursa, taşınmazın değerinde bir eksilme meydana gelmeyeceğinden davanın bu nedenle reddine karar verilmeli, yine, davacının parseli satın almasından sonra tapu kaydının beyanlar hanesine bu yönde bir şerh yazılsa dahi, tapu maliklerinin bu şerhin kaldırılması istemiyle İdareye ya da mahkemeye başvurup vurmadığı araştırılarak, böyle bir başvuru ya da dava var ise neticesi beklenmeli, dava ya da başvuru yok ise davacının zararının henüz oluşmadığı, dava açmakta hukuki yarar bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmeli,
Böyle bir başvuru yapılmış ya da dava açılmışda red edilmişse, tapuya konulan böyle bir şerh nedeniyle az veya çok bir zararın oluşacağı, Mülkiyet Hakkı Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Yasa ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alındığı,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), TURGUT VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE Davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saydığı, KÖKTEPE-TÜRKİYE davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak, gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade ettiği,
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi, tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan, T.M.K. m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği, burada Devletin kusursuz sorumlu olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenler
Old 07-03-2016, 14:29   #8
Av. Buse

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım,
Köy içersindeki orman Köy Koruma Kurulu Kararı ile koruma altına alınmıştır. Ancak ormanın bir kısmının tapusu şahıslar adına kayıtlıdır. Orman arazisi olarak tespiti için köy muhtarlığı nın dava açma hakkı var mıdır?

Ve tapu sahibi şahısların ormana zarar vermesi halinde ne yapılması gerekmektedir, bilgisi olan var mıdır?
Old 23-03-2016, 09:26   #9
Av.Serhat Doğan

 
Varsayılan

Buse hanım merhaba.
İlgili Orman Müdürlüğü^ne başvurdunuz mu? İdari başvurunun yeterli olacağını düşünüyorum.

Fakat, Köy Tüzel Kişiliği'nin orman arazisinde herhangi bir hakkı ve tasarruf yetkisi olmadığı için o iddiayla dava açamayacağınızı düşünmekle birlikte; örn mera veya köy tüzel kişiliğine ait olabilecek başkaca nitelikte bir arazi olduğu iddiasıyla dava açıldığında zaten Orman da davaya dahil edilmek durumunda olunacak ki orman dahil olduktan sonra sorununuz kalmayacaktır diye düşünüyorum.(tabi bu yol, uygulamandan önce mutlaka tetkik edilmeli)
başka yöntem de olabilir fakat aklıma şu an için gelen ilk çözüm bu.

saygılarımla
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
Ormanlık Alan - Tapu İptali ve Orman Adına Tescil - Tazminat tbbavukat Meslektaşların Soruları 12 08-10-2013 15:20
Orman Şerhi / Tapu İptali /2B Av.Mert Meslektaşların Soruları 10 08-05-2013 09:50
Orman şerhi problemi lethe Meslektaşların Soruları 5 12-04-2013 15:57
orman şerhi + tazminat + Orman Müd T.İptali davası açmıyorsa Av.Serhat Doğan Meslektaşların Soruları 3 04-05-2012 12:58
Tazminat + Şahıs Tapusu + Orman Şerhi Bildirilmemiş Av.Serhat Doğan Meslektaşların Soruları 0 05-08-2011 08:46


THS Sunucusu bu sayfayı 0,04173303 saniyede 14 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.