Ana Sayfa
Kavram Arama : THS Google   |   Forum İçi Arama  

Üye İsmi
Şifre

Meslektaşların Soruları Hukukçu meslektaşların hukuki nitelikte sorularını birbirlerine yöneltecekleri mesleki yardımlaşma forumu. SADECE hukuk fakültesi mezunları ile hukuk profesyonellerinin (bilirkişi, icra müdürü vb.) yazışmasına açıktır. [Yeni Soru Sorun]

Aslıye Hukuk Mahkemesı İle Tespıt yapılabilir mi?

Yanıt
Konu Notu: 2 oy, 5,00 ortalama. Değerlendirme: Konu İçinde Arama Konu Araçları  
Old 09-04-2007, 15:30   #1
sincap

 
Acil Aslıye Hukuk Mahkemesı İle Tespıt yapılabilir mi?

Merhaba,

Bugüne kadar sadece sulh hukuk mahkemesi ile tespit yapan bir meslektaşınız olarak sorumu bağışlayın, asliye hukuk mahkemesi ile tespit yapışabilir mi? yapılabilir ise koşulları nelerdir?

Şimdiden teşekkür ederim.
Old 09-04-2007, 15:36   #2
Av. Çetin

 
Varsayılan

Asliye Hukuk Mahkemesi ile de tespit yapılabilir. Tespit sonrası davayı açacağınız mahkeme Asliye ya da sulh den hangisi ise, o mahkeme de tespit yaptırmak da sizin avantajınızadır. Bildiğim kadarı ile bir koşulu yok. Sulh mahkemesi ile aynı prosedür. Fakat bilirkişi ücretleri biraz artıyor yanlış hatırlamıyorsam...
Old 09-04-2007, 15:40   #3
sincap

 
Varsayılan

Sayın Çetin,

Davayı idari yargıda açaçak isem ne önerirsiniz? Gerekliliği nedir, nelerdir?

Teşekkür ederim.
Old 09-04-2007, 15:47   #4
Av. Çetin

 
Varsayılan

Sayın Sincap, ben tespit konusunu bilmediğim için şu an size ne yorum yapsam boş. Ama benim demek istediğim tespit yaptırırken hangi mahkeme olduğu çok da önemli değil bence. Açıkçası ben hangi mahkeme boşsa onunla tespite çıkıyorum. Sizin içiniz benim bu söylemlerimden dolayı yine de rahat etmezse tespit hususunu yine kitaplardan bir araştırabilirsiniz. Saygılar...
Old 09-04-2007, 16:01   #5
halit pamuk

 
Varsayılan

Merhaba,



İdari yargıda delil tespitinde İYUK'TA

İdari davalarda delillerin tespiti:
Madde 58 – 1. Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinden isteyebilirler.
2. Davaya bakan Danıştay, İdare ve Vergi Mahkemeleri istemi uygun gördüğü takdirde üyelerden birini bu işle görevlendirebileceği gibi, tespitin mahalli idari veya adli yargı mercilerince yaptırılmasına da karar verebilir.
3. Delillerin tespiti istemi, ivedilikle karara bağlanır.

Demektedir

Yine İYUK.m.31 de

1. Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygunlanır.

Yani dava açmadan delil tespiti talebinde bulunacaksanız;Hukuk Usulü uygulanacaktır. Yani, en az masrafla delil tespitinin kabil mahkeme ya da sulh hakimidir.

Old 09-04-2007, 16:08   #6
Av.Yüksel Eren

 
Varsayılan

D 06 <> E: 1994/3089 <> K: 1995/925 <> Tarih: 09.03.1995

* KEŞİF VE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
* ADLİ YARGIDA YAPILAN İŞLEMLER
* İDARİ DAVALARDA DELİLLERİN TESPİTİ

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 38. maddesinin 2. fıkrası delil tesbitine ilişkin hükümler taşımakta olup bu hükümleri dayanılarak adli yargı mercilerine keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bunun sonucuna göre karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

(2577 s. İYUK. m. 31, 58)

Temyiz İsteminde Bulunan : ... Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. ....

Karşı Taraf : ...

Vekili : Av. ...

İstemin Özeti iyarbakır İdare Mahkemesinin 10.2.1994 günlü, E:1991/71 K: 1994/61 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

Tetkik Hakimi Metin Güven Gökçek''in Düşüncesi :İdari yargıda keşif ve bilirkişi incelemelerinin davaya bakan idari yargı mercileri tarafından yapılması gerekli olduğundan, 2577 sayılı Yasanın 58. maddesinin 2. fıkrasındaki delil tespitine ilişkin hükümlere dayanılarak mahalli adli yargı merci tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bunun sonucuna göre işlemlerin iptaline karar verilmesinde isabet bulunmadığından temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Savcı Habibe Ünal''ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince tetkik hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, ... 323 parsel sayılı taşınmaza inşaat ruhsatı verilmesi yolundaki başvurunun reddine ilişkin 15.10.1990 günlü, 3686 sayılı davalı idare işleminin ve taşınmazın otopark yeri olarak ayrılmasına ilişkin imar planının iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden dava konusu taşınmazın otopark alam olarak tahsis edilmesinin planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı sonucuna varıldığından dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu''nun "İdari Davalarda Delillerin Tespiti" başlıklı 58. maddesinin 2. fıkrasında "Davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemeleri istemi uygun gördüğü takdirde üyelerden birini bu işle görevlendirebileceği gibi, tespitin mahalli idari veya adli yargı mercilerince yaptırılmasına da karar verebilir" hükmü kurala bağlanmış bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden mahkemece yukarıda anılan yasa hükmü dayanak alınarak uyuşmazlığın çözümü için yapılması gerekli görülen keşif ve bilirkişi incelemesinin mahalli adlı yargı merciince yaptırılması yolunda karar alındığı, bunun üzerine adli yargı mercinin tesbit ettiği bilirkişi tarafından mahallinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan rapor esas alınarak dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan yasa hükmü delillerin tespitine ilişkin düzenlemeyi içermekte olup idari yargı yerlerince keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yolunda mahalli idari veya adli yargı mercilerinin görevlendirileceği yolunda karar alınabileceğine ilişkin hüküm taşımamaktadır.

İdari yargıda keşif ve bilirkişi incelemelerinin davaya bakan idari yargı mercileri tarafından yapılması gerekli olduğundan 2577 sayılı Yasanın 58. maddesinin 2. fıkrasındaki delillerin tespitine ilişkin hükümlere dayanılarak mahalli adli yargı mercii tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bunun sonucuna göre işlemlerin iptaline karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle temyize konu Diyarbakır İdare Mahkemesinin 10.2.1994 günlü. E:1991/71 K:1994/61 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 9.3.1995 gününde oybirliğine karar verildi.

Kaynak : DKD. Sayı : 91

Sn.korayad benden önce davranmış
Dava açılmadan evvel HUMK ilgili hükmü gereğince en az masrafla ve en seri şekilde yapılacak şekilde Sulh ya da Asliye Hukuk Mhk. nden yapılabilir.
Yukarıdaki tam olarak olaya uymasa da fikir vermesi için ekledim.
Old 09-04-2007, 16:21   #7
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

Delil tesbitinde asıl dava nerde açılacaksa o mahkeme görevlidir.İYUK DA bu konuda humk a yollama var.Dolayısıyla davayı idari yargıda açacaksanız delil tesbiti için idare mahkemesine başvuracaksınız.
Old 09-04-2007, 17:15   #8
halit pamuk

 
Varsayılan

Uyarma ihtiyacı duydum:

Sayın Rasnolnikov,

Dava açıldıktan sonra idari yargıda delil tespiti mümkün.Ancak; Dava açılmadan önce,İdare mahkemesinde müstakil olarak delil tespiti isteminde bulunulması MÜMKÜN DEĞİL!!!!
Old 09-04-2007, 20:03   #10
irfan AYDIN

 
Varsayılan tespit iptal davasına bakacak mahkemeden istenmelidir.

Sn.SİNCAP,
Olayınıza uygulanacak Yasa 2577 sayılı yasanın 58.maddesidir. Yani açacağınız iptal davası ile birlikte aynı mahkemeden tespit de istemelisiniz.
Bu olayda Adli Yargı yerlerinde tespit yaptırmanız mümkün değil.Ancak yer yer bazı mahkemeler bu türden talepleri yerine getirmektedirler ne varki bu neviden kararlar yasal değildir.Sonuç bu olayda ne 2577 nin 31.maddesi hükmü ve ne de Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanabilir. En azından ben böyle düşünüyorum.
Size Işık tutması açısından bir de Uyuşmazlık Mahkemesi kararı örneği sunuyorum.
Sevgi ve Saygılarımla.
T.C.
UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ
HUKUK BÖLÜMÜ
E. 2002/102
K. 2002/100
T. 23.12.2002
• KÖYLER ARASINDAKİ MEVCUT SINIRLAR ( Topraküstü Uygulamasına İlişkin Olarak İdarece Yapılan Tespite Karşı Çıkılarak Mahkemeden İstenilen Tespit )
• TESBİT TALEBİ ( Köyler Arasındaki Mevcut Sınırlar - Topraküstü Uygulamasına İlişkin Olarak İdarece Yapılan Tespite Karşı Çıkılarak Mahkemeden İstenilen )
• İDARENİN UYGULAMA İŞLEMİNİN İPTALİ İSTEMİNE BAĞLI TESBİT TALEBİ ( Köyler Arasındaki Mevcut Sınırların Değiştirilmesi - İdari Yargı Yerinde İncelenmesi Gereği )
442/m.4, 5
2247/m.2/1, 14, 15, 5/1
ÖZET : Köyler arasındaki mevcut sınırların topraküstü uygulamasına ilişkin olarak idarece yapılan tespite karşı çıkılarak mahkemeden istenilen tespitin, idarenin uygulama işleminin iptali istemine bağlı olarak İDARİ YARGI YERİNDE incelenmesi gerekir.

OLAY : İstanbul-Şile İlçesi, Hasanlı Köyünden ayrılma Çengilli Köyü ile Yazmanayır Köyünden ayrılma Ağaçdere Köyü arasında sınır olarak, 1970 yılındaki mülki ayrılma sırasında bir tespit yapılmadığından, ayrıldıkları köyler için Şile İlçe İdare Kurulunca 1947 yılında belirlenen sınır esas alınmış olup, buna göre Karagöl Tepesi ile Kovuk Pınarı ve Alçağı olarak geçen sınır hattı bölgesinde bulunan baltalık ormanın 2000 yılındaki kesim izninin Çengilli Köyü ahalisine verilmesi üzerine Ağaçdere Köyü Muhtarlığınca 21.2.2000 gününde Şile Kaymakamlığına verilen dilekçe nedeniyle, iki köy arasındaki sınırın arazi üzerine aplikasyonunu yapmakla görevlendirilen Komisyon tarafından 28.3.2000 gününde düzenlenen tutanakta: her iki köy ihtiyar heyeti ve bilirkişilerce Kovuk Pınarı ve Alçağı olarak farklı yer gösterildiği ve aynı yerlerin tarif edildiğinden bahisle, sınırın başlangıç noktası olan Kurt Burnundan hareketle sonuç noktası Karagöl Tepesine ulaşmak için Kovuk Deresinin izlendiği ve bu hattın Kovuk Pınarı Alçağı olarak tespit edildiği belirtilmiştir.

Davacı Çengilli Köyü Tüzelkişiliği vekilince, baltalık ormanın kesimi konusunda ortaya çıkan ihtilafın Kaymakamlıkça da çözümlenemediği, Kovuk Deresinin iki köy arasındaki sınır olmadığı öne sürülerek, ihtilaf konusu alanın Çengilli Köyünün mülki hudutları içinde kaldığının tespitine ve Ağaçdere Köyü ile olan nizanın bu şekilde giderilmesine karar verilmesi istemiyle, 30.6.2000 gününde adli yargı yerinde dava açılmıştır.

ŞİLE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 31.1.2001 gün ve E: 2000/141, K: 2001/15 sayı ile, taraflar arasındaki anlaşmazlığın Kovuk Pınarı ve Alçağının neresi olduğu hususundan kaynaklandığı; her iki köy ihtiyar heyeti ile bilirkişilerin bu noktaları farklı yerler olarak bildirdikleri; bu durumda, yapılacak olan belirlemenin sınır tespitine yönelik olacağı; köy sınırlarının belirlenmesi işlemi Köy Kanunu'na göre idareye verilmiş bir görev olduğundan sınır tespitine ilişkin davanın görülme yerinin idari yargı olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ'nin 7.6.2001 gün ve 2001/3805-4279 sayılı kararıyla onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

Davacı Köy vekilince, aynı istekle, 30.7.2001 gününde idari yargı yerinde dava açılmış ise de, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 18.9.2001 gün ve 2001/1032-1070 sayılı dilekçe ret kararı üzerine yenilenen 23.10.2001 günlü dilekçe ile, bu kez, Şile Kaymakamlığının 28.3.2000 tarihli aplikasyon işleminin iptali ile Kovuk Pınarı ve Alçağının mahallen tespitine karar verilmesi istemiyle dava açılmıştır.

İSTANBUL 1. İDARE MAHKEMESİ; 7.3.2002 gün ve E: 2001/1436, K: 2002/320 sayı ile, ihtilafın sınır çizimine yönelik karara ilişkin olmayıp, hudutnamede belirtilen Kovuk Pınarı ve Alçağının neresi olduğunun tespitine yönelik topraküstü uygulama olduğundan davanın görüm ve çözümünün idare mahkemelerine ait bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün Ali HÜNER'in Başkanlığında, Üyeler: Mahir Ersin GERMEÇ, Dr. Mustafa KILIÇOĞLU, Bekir AKSOYLU, Ayla ALKIVILCIM, Ertuğrul TAKA ve Dr. Serdar ÖZGÜLDÜR'ün katılımlarıyla yapılan 23.12.2002 günlü toplantısında, Raportör-Hakim İsa YEĞENOĞLU'nun davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet BEŞİNCİ ile Danıştay Savcısı Emin Celalettin ÖZKAN'ın davada idari yargının görevli olduğu yolundaki yazılı ve sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

USULE İLİŞKİN İNCELEME:

2247 sayılı Yasa'nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre, anılan Yasa'nın 14. maddesinde öngörülen "...tarafları, sebebi ve konusu aynı olan dava..." koşulu dikkate alındığında, adli ve idari yargı yerleri arasında, davacı Çengilli Köyü Tüzelkişiliği tarafından Ağaçdere Köyü Tüzelkişiliği aleyhine Kovuk Pınarı ve Alçağının arazi üzerinde tespiti istemiyle açılan dava yönünden olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğu ve idari yargı dosyasının, 15. maddede belirtilen yönteme uygun olarak davacı tarafın istemi üzerine, son görevsizlik kararını veren mahkemece Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği anlaşılmaktadır. Usule ilişkin herhangi bir noksanlık görülmediğinden esas inceleme yapılmasına oybirliği ile karar verildi.

ESASA İLİŞKİN İNCELEME:

Dava, köyler arasındaki mevcut sınırların, toprak üstü uygulamasında taraf köyler arasında anlaşmazlık bulunduğu nedeniyle tespiti istemiyle açılmıştır.

Görev uyuşmazlığının çözümü için öncelikle, tespit davasının hukukumuzdaki yerinin incelenmesi gerekli bulunmaktadır.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda tespit davasını düzenleyen açık ve genel bir hükme yer verilmemekteyse de, doktrinde ve yerleşik yargısal içtihatlarla, bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının saptanması için tespit davası açılabileceği kabul edilmiş bulunmakta; tespit davasının esasının incelenebilmesi için de, genel dava koşullarının yanısıra, dava konusunun bir hukuki ilişki olması ve bu hukuki ilişkinin var olup olmadığının öncelikle saptanmasında hukuki yarar bulunması koşulları aranmaktadır. Buna göre, özel hukuk alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin saptanması için adli yargı yerinde müstakil olarak bir tespit davası açılabilmesi olanaklı bulunmaktadır.

Buna karşılık, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari dava türleri: iptal, tam yargı ve genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış olup, tespit davası şeklinde bir dava türüne idari yargıda yer verilmemiştir. Anılan Yasanın "İdari Davalarda Delillerin Tespiti" başlıklı 58/1. maddesi "Taraflar, idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tespitini ancak davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinden isteyebilir." hükmünü taşımakta olup, idari yargıda, ancak açılmış bir idari dava ile ilgili bulunan "delillerin tespiti"nin istenilmesine olanak bulunmaktadır. Buna göre, idari dava türleri arasında sayılmayan tespit davasının, yorum yoluyla idari yargının görevine müstakil bir dava olarak dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, idari yargı yerinde, idare hukuku alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin varlığının ancak açılmış bulunan bir idari davaya bağlı olarak delil tespiti kapsamında saptanabileceği açıktır.

Belirtilen yasal durum karşısında, tespit davasına konu olabilecek hukuki ilişkinin özel hukuk alanını ilgilendirmesi gerektiği ve bir eda davasının öncüsü durumunda olan tespit davasının adli yargı yerinin görevine girdiği ortaya çıkmaktadır. Ancak, adli yargıda açılacak bir eda davasında hiçbir zaman kullanılmayacağının, buna karşılık idari bir işlem tesisi istemiyle bir idari makama veya idari yargıda açılacak bir davada idare mahkemesine ibraz edilmek ve bu makam veya mahkemeyi hukuken bağlayacak nitelikte belge elde etmek amacıyla açıldığının anlaşılması halinde tespit davası adli yargıda görülemeyecek ve görev yönünden reddi gerekecektir. Bu durumdaki tespit davasının idare hukuku kurallarına göre çözümlenmesi gerekmekteyse de, müstakil bir dava olarak açılması halinde idari yargı yerince, idari yargıda böyle bir dava türü olmadığı ve ancak bir idari dava açıldıktan sonra bu davaya ilişkin delil tespiti kapsamında incelenebileceği noktasından reddedilmesi uygun olacaktır.

Nitekim, idari yargı yerinde önce yalnızca tespit istemiyle dava açılmış ise de, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 18.9.2001 gün ve 2001/1032-1070 sayılı dilekçe ret kararı üzerine yenilenen 23.10.2001 günlü dilekçe ile, Şile Kaymakamlığının uygulama işleminin de iptali istenilmek suretiyle, tespit isteminin bir idari davaya bağlandığı anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalara göre tespit isteminin konusu incelendiğinde:

18.3.1924 tarih ve 442 sayılı Köy Kanunu'nun 4. maddesine göre, bir köyün sınırının mümkün olduğu kadar kolay anlaşılacak surette dereler, tepeler, yollar veya diğer değişmeyen işaretli yerlerden geçmesi ve bu dere, tepe ve yolların veya işaretli yerlerin köylüce adları ne ise behemehal sınırda sırasıyla yazılması; eğer bir köyün sınırını derelerden, tepelerden, yollardan veya diğer değişmeyen yerlerden geçirmek kabil olmazsa o halde sınırın mümkün olduğu kadar düz yapılması ve büyük taşlar dikilerek sınırın gösterilmesi gerektiğine işaret edilmiştir.

Aynı Yasa'nın 5. maddesinde, "İki köy arasında nizalı sınırların çizilmesi için Hükümetin emriyle iki köy heyeti ihtiyariyesi bir araya toplanarak işin kendi aralarında düzeltilmesi için çalışılır. Gene uzlaşamadıkları halde idare meclisi tetkikat ve tahkikat yaparak altı ay içinde doğrudan doğruya sınırı çizer ve bu kati olur. Beş sene müddetle değiştirilemez.

Bir köy sınırı; bu Kanun mucibince çizildikten beş sene sonra hasıl olacak lüzum ve ihtiyaç üzerine ihtiyar meclisi sınırın büyütülüp küçültülmesi için müracaatta bulunabilir. Şayet bu sınırın büyütülmesi ve küçültülmesi başka bir köye dokunmuyorsa vilayet veya kaza idare meclisleri kararıyla sınır tahsis olunur ve tasdikli deftere yazılır.

Sınırın büyütülmesi veya küçültülmesi başka bir köye dokunuyorsa bu maddenin birinci fıkrasına göre halledilir." hükmüne yer verilmiştir.

Öte yandan, 11.5.1988 tarih ve 19811 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Sınır Anlaşmazlığı, Mülki Ayrılma ve Birleşme ile Köy Kurulması ve Kaldırılması Hakkında Yönetmelik"in 4. maddesinde "5442 sayılı İl İdaresi Kanununa göre belirlenmiş sınırların değişmezliği esastır.

Mevcut sınırların değiştirilmesi ancak, sınır noktalarının belirginlik ve değişmezlik niteliklerini yitirmiş olması, idari birimlerin sosyal, ekonomik, idari ve coğrafi durumlarında eskiye oranla farklılıkların meydana gelmesi ve bu sonuçların sınır anlaşmazlığına yol açmış olduğunun Bakanlıkça tespit edilmesi halinde mümkündür." denilmiş; aynı Yönetmeliğin "Müracaat ve İlk İnceleme" başlığını taşıyan 5. maddesinde, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu kapsamına giren sınır anlaşmazlıkları ile ilgili olarak valiliklere intikal eden müracaatlar üzerine valilikçe: ihtilaflı yerde daha önce 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'na, 442 sayılı Köy Kanunu'na veya 1580 sayılı Belediye Kanunu'na göre çizilmiş bir sınırın mevcut olup olmadığının araştırılacağı; ihtilaflı yerde daha önce kararname ile çizilmiş bir sınır bulunup bulunmadığının kesin olarak belirlenmesi amacıyla Bakanlıktan arşiv incelenmesinin isteneceği; bu şekilde çizilmiş bir sınır varsa uygulama imkanlarının bulunup bulunmadığının araştırılarak uygulama imkanları bulunamıyor ve yeniden sınır çizilmesi gerekiyorsa bunun hukuki ve idari sebeplerinin açıklığa kavuşturulacağı; anlaşmazlığın orman, mera, otlak, yaylak, kışlak veya su anlaşmazlığı mahiyetinde olduğunun saptanması halinde ihtilafı 5442 sayılı Kanun kapsamı dışında olduğundan bu konularla ilgili mevzuata göre işlem yapılması gerektiğinin taraflara duyurulacağı belirtilmiştir.

Anılan yasal düzenlemelerden, köyler arasında mevcut sınırların toprak üstü uygulanmasında anlaşmazlık doğması halinde, bu anlaşmazlığın belirtilen idari usul ve esaslara göre idarece çözümleneceği ve gerekirse sınırların yeniden çizileceği anlaşılmaktadır.

Olayda, davalı Köy Tüzelkişiliği tarafından, açıklanan yönteme uygun şekilde idareye başvuruda bulunulmuş ve köyler arasında 1947 yılında çizilmiş mevcut sınırların toprak üstü uygulaması Şile Kaymakamlığınca kurulan Komisyon tarafından yapılmış; ancak, davacı Köy Tüzelkişiliğince, sözkonusu idari uygulamanın sorunu çözümlemediği öne sürülerek, bu kez, anlaşmazlık konusu sınırların toprak üstü uygulamasına ilişkin olarak hükmen tespiti amacıyla dava açılmıştır.

Belirtilen duruma göre, eda davasının öncüsü niteliğinde bir özel hukuk ilişkisinin tespitine ilişkin olmayıp, yukarıda belirtilen idari usuller çerçevesinde idarece yapılan tespit işlemine karşı çıkarılarak aynı konuda mahkemeden hükmen tespit istenilmiş olması karşısında, Şile Kaymakamlığının uygulama işleminin iptali istemine bağlı olarak sözkonusu tespitin de idari yargı yerinde inceleneceği açıktır.

Bu nedenle, İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nce verilen görevsizlik kararının kaldırılması gerekmektedir.

SONUÇ : Tespit istemine yönelik davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle İstanbul 1. İdare Mahkemesi'nin 7.3.2002 gün ve E: 2001/1436, K: 2002/320 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 23.12.2002 gününde KESİN OLARAK OYBİRLİĞİ İLE karar verildi.
Old 10-04-2007, 07:51   #11
halit pamuk

 
Varsayılan

Merhaba,

Sayın Rasnolnikov,

Sayın İrfan Aydın'ın sunduğu içtihatta açıkça görüldüğü üzere,

"Buna göre, idari dava türleri arasında sayılmayan tespit davasının, yorum yoluyla idari yargının görevine müstakil bir dava olarak dahil edilmesine hukuken olanak bulunmadığından, idari yargı yerinde, idare hukuku alanını ilgilendiren bir hukuki ilişkinin varlığının ancak açılmış bulunan bir idari davaya bağlı olarak delil tespiti kapsamında saptanabileceği açıktır"

Yani idare mahkemesini iki şekilde meşgul edebilirsin:
1. İptal davası açarak
2. Tam yargı davası açarak

Üçüncü bir yol mümkün değil.

Ayrıca sanırım karıştırdığınız nokta:Soruyu tespit davası olarak algılmanız;soruda tespit dense de sorunun soruş şeklinden bunun delil tespiti olduğu anlaşılıyor; cevap veren arkadaşlar da ona göre cevaplamışlar.

Burada sorulan delil tespitinin nereden isteneceği? Yani yaptınız mı bilmiyorum. Hani bir kaza olur, kaza öncesi meydana gelen hasarın bilirkişi yoluyla tespitini isteriz falan genellikle sulh mahkemelerinden.

Eğer delil tespitini istiyorsak:HUMK.m.368-374 bakın. Orada ne diyor. en az masrafla ve en seri şekilde yapılacak mahkeme. Asliye ya da sulh makemesi farketmez. Genelde sulh'dan isteriz.Ama ben asliyede de tepit yaptırmıştım.

Yani soruya hatalı cevap vermeniz: soruyu yanlış anlamanızdan kaynaklı.

Sizin anladığınız şekilde tespit davası olarak anlasak dahi zaten yukarıda açıkladığım nedenlerle yani idari yargıda tespit davası açılamaz gerekçesiyle de sizin cevabınız doğru değildir.

------------------------------------------------------




Sayın İrfan Aydın,

Yukarıda açıladım,sunduğunuz içtihat son derece yerinde ve haklı.

Ancak burada sorun idari yargıdan önce açılacak delil tespitinin nerede isteneceği yönünde.Dikkat edin:tespit davası değil, delil tespit...

Bu konuda uygalama da ve teoride bir tartışma yok.Delil tespiti idari dava açmadan önce adli mahkemelerinden tespiti yapılıyor.Ancak tespit davası şeklinde değil.Mesala kazaya uğrayan aracın değeri tespit ediliyor.Bunu da idari mahkemesinde tam yargı davası şeklinde açarken bunu da delil olarak sunuyor.Burada bir sorun yok sanırım.



--------------------------------------
Sayın sincap

Özet:

iki yolunuz var:

1. Delil tespitini dava açmadan asliye veya sulh hukuk mahkemesinden yaptırabilirsiniz.

2. Eğer idari dava açtıktan sonra yaptıracaksınız,tespiti,Ancak idare mahkemesinden isteyebilirsiniz.


Saygılarımla
Old 10-04-2007, 12:01   #12
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

Sayın korayad,delil tesbitini hangi yargı olunda davayı açacaksanız,o yargı yolundaki mahkemeden isteyeceksiniz,iyuk 31 de delil tesbitine ilişkin hükümlere yollama yapılıyor olması delil tesbitinin özel hukuk yargı kolundaki mahkemelerin yapacağı anlamını taşımaz.Aksine idari yargı kolunda bu işin nasıl yapılacağına ilişkindir.Örneğin 31. maddede feragat,kabul gibi konulara da yollama yapılmış.Bu durumda kişi idare mahkemesindeki bir davadan feragat etmek istese adli yargıya mı başvuracak.Yanıtınız hayırsa deliltesbiti için de hayır olmalıdır.Devam edelim saygılar
Old 10-04-2007, 13:50   #13
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Sayın Prof.Dr.Baki Kuru Hocamız da, kanunun lafzına hürmeten, Sayın rasnolnikov’un savunduğu görüşü kabul etmekte. Ancak, kabul ederken, her cümlenin ardına “kanısındayım” sözcüğünü ekleyerek konunun uygulamada farklı olduğunu ve tartışmaya açık olduğunu da ima etmiş.

Ben ise Sayın korayad’ın savunduğu görüşün doğru olduğunu, kanunun lafzı karşısında doğru olmasa bile, en azından uygulamada böyle olduğu kanısındayım.

Kendi “kanımı” Sayın Hocamızın kanısıyla karşılaştırmak haddime düşmez. Sayın Hocamızın kanısına verilecek değer, 40 yıllık uygulamaya verilecek değerden daha fazladır.

Sayın Hocamızın görüşünü aşağıda aktarıyorum :
“İdari dava açılmadan önce delil tespiti için idare (ve vergi) mahkemelerine de başvurulabileceği ve idare mahkemelerinin de delil tespiti yapabilecekleri kanısındayım. (bak: İYUK 31. HUMK 370) yani İYUK 31.maddesinin yaptığı yollama nedeniyle, HUMK 370.maddesindeki “mahkeme” deyimine idare (ve vergi) mahkemelerinin de dahil olduğu kanısındayım.“

Saygılarımla
Old 10-04-2007, 14:52   #14
Armağan Konyalı

 
Varsayılan

Aslında anlaşmazlığın temelinde delil tespitinin niteliği yatmaktadır:

- Sayın Prof.Dr.Baki Kuru ve Sayın rasnolnikov delil tespitini bir dava olarak görmemekte; bir ihtiyati tedbir olarak nitelendirmektedir. İhtiyati tedbir talebinin idare mahkemesinden istenemeyeceğine ilişkin kanuni bir engel bulunmadığını düşünmektedir.

- Sayın korayad, tespit davası ile delil tespitinin farklı olduğuna işaret etmekte ancak uygulamaya göre doğru bildiğini savunmaktadır. Delil tesbitinin bir dava olmadığı konusunda herkesle hemfikirim. Sayın korayad'a uygulama konusunda katılıyorum.

- Uygulamada Danıştay delil tespiti talebini bir dava olarak nitelendirerek idare hukukunda tespit davası olmadığını gerekçe göstermektedir.

Uygulamaya örnek olarak aşağıdaki Danıştay kararını sunuyorum:
T.C.
DANIŞTAY
5. DAİRE
E. 1987/2333
K. 1988/408
T. 3.2.1988
• TESPİT DAVASI ( İdare Hukukunda Bulunmadığı )
• DELİL TESPİTİ ( İdari Davalardan Birinin Açılmış Olması Gereği-Müstakil Bir Talep Olarak Mahkeme Önüne Getirilemeyeceği )
2577/m.58
ÖZET : Delillerin tespiti istemi ancak idari davalardan birinin açılmış olması durumunda istenebilir.

İsteğin Özeti: Öğretmen olan davacının annesine bakmakla yükümlü olduğunun tespit edilmesi isteminin incelenmesinin reddi yolunda Trabzon İdare Mahkemesince verilen 6.7.1987 günlü, E: 1987/570, K: 1987/541 sayılı kararın temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Danıştay Tetkik Hakimi: S.A.

Danıştay Savcısı N.G.`nin Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp İdare Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle İdare Mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

Türk Milleti Adına Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince işin gereği düşünüldü: Öğretmen olan davacı, kimsesiz ve bakıma muhtaç durumdaki annesinin ikamet ettiği ... iline naklen atanmasının yapılması için yapacağı başvuraya dayanak olmak üzere annesine bakmakla yükümlü olduğunun tesbiti isteğinde bulunmuştur.

Trabzon İdare Mahkemesinin 6.7.1987 günlü, E: 1987/570; K: 1987/541 sayılı kararıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 2. maddesinde idari dava türlerinin sayıldığı, idari yargıda "tesbit davası" niteliğinde bir dava türü bulunmadığı gerekçesiyle inceleme olanağı bulunmayan istemi reddetmiştir. Davacı bu kararın temyizen bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun "İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında idari dava türleri İptal, tam yargı, genel hizmetlerden birinin yürütülmesi için yapılan idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar olarak sayılmış olup tesbit davası şeklinde bir dava türüne idari yargıda yer verilmemiştir, Aynı yasanın "İdari Davalarda Delillerin Tesbiti" başlıklı 58. maddesinde yer alan "Taraflar idari dava açtıktan sonra bu davalara ilişkin delillerin tesbitini ancak davaya bakan Danıştay, İdare ve Vergi Mahkemelerinden isteyebilirler" şeklindeki hüküm ise, münhasıran yukarıda sayılan idari davalardan birinin açılması halinde bu davayla ilgili "delillerin" tesbitinin de yine idari yargı mercilerinden istenebileceğine işaret etmektedir.

Davacının, kimsesiz ve bakıma muhtaç durumda olduğunu öne sürdüğü annesinin ikamet ettiği ... iline naklen atanmasının yapılmasını sağlamaya yönelik olan istemi ancak, naklen atanmasının yapılmaması yolunda davalı idarece bir işlem tesis edilmesi ve bu işleme karşı iptal davası açılması halinde incelenebilecek nitelik taşımaktadır. Trabzon İdare Mahkemesinin 6.7.1987 günlü, E: 1987/570, K: 1987/541 sayılı kararı açıklanan nedenlerle usule uygun olduğundan temyiz isteğinin reddi ile anılan kararın yukarıda belirtilen gerekçeler de eklenmek suretiyle ONANMASINA, 3.2.1988 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(Karar Kazancı İçtihat Bankasından alıntıdır)
Old 11-04-2007, 09:35   #15
Hasan Coşkun

 
Varsayılan

Sayın konyalıya katılıyorum.Yukarda alıntı yapılan uyuşmazlık mahkemesinin kararında da sanki ortada bir dava varmış gibi yorum yapılmış,ana uyuşmazlık noktası delil tesbitinin bir dava olup plmadığında yatmakta.
Old 14-01-2011, 17:00   #16
gonovenkov

 
Varsayılan Farklı

Alıntı:
Yazan Av.Yüksel Eren
D 06 <> E: 1994/3089 <> K: 1995/925 <> Tarih: 09.03.1995

* KEŞİF VE BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ
* ADLİ YARGIDA YAPILAN İŞLEMLER
* İDARİ DAVALARDA DELİLLERİN TESPİTİ

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 38. maddesinin 2. fıkrası delil tesbitine ilişkin hükümler taşımakta olup bu hükümleri dayanılarak adli yargı mercilerine keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bunun sonucuna göre karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

(2577 s. İYUK. m. 31, 58)

Temyiz İsteminde Bulunan : ... Belediye Başkanlığı

Vekili : Av. ....

Karşı Taraf : ...

Vekili : Av. ...

İstemin Özeti iyarbakır İdare Mahkemesinin 10.2.1994 günlü, E:1991/71 K: 1994/61 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından, usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.

Tetkik Hakimi Metin Güven Gökçek''in Düşüncesi :İdari yargıda keşif ve bilirkişi incelemelerinin davaya bakan idari yargı mercileri tarafından yapılması gerekli olduğundan, 2577 sayılı Yasanın 58. maddesinin 2. fıkrasındaki delil tespitine ilişkin hükümlere dayanılarak mahalli adli yargı merci tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bunun sonucuna göre işlemlerin iptaline karar verilmesinde isabet bulunmadığından temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Savcı Habibe Ünal''ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp idare mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddiyle idare mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince tetkik hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

Dava, ... 323 parsel sayılı taşınmaza inşaat ruhsatı verilmesi yolundaki başvurunun reddine ilişkin 15.10.1990 günlü, 3686 sayılı davalı idare işleminin ve taşınmazın otopark yeri olarak ayrılmasına ilişkin imar planının iptali istemiyle açılmış, idare mahkemesince; mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen rapor ile dosyadaki bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden dava konusu taşınmazın otopark alam olarak tahsis edilmesinin planlama esaslarına, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı sonucuna varıldığından dava konusu işlemlerin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idare vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu''nun "İdari Davalarda Delillerin Tespiti" başlıklı 58. maddesinin 2. fıkrasında "Davaya bakan Danıştay, idare ve vergi mahkemeleri istemi uygun gördüğü takdirde üyelerden birini bu işle görevlendirebileceği gibi, tespitin mahalli idari veya adli yargı mercilerince yaptırılmasına da karar verebilir" hükmü kurala bağlanmış bulunmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden mahkemece yukarıda anılan yasa hükmü dayanak alınarak uyuşmazlığın çözümü için yapılması gerekli görülen keşif ve bilirkişi incelemesinin mahalli adlı yargı merciince yaptırılması yolunda karar alındığı, bunun üzerine adli yargı mercinin tesbit ettiği bilirkişi tarafından mahallinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan rapor esas alınarak dava konusu işlemlerin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

Yukarıda anılan yasa hükmü delillerin tespitine ilişkin düzenlemeyi içermekte olup idari yargı yerlerince keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması yolunda mahalli idari veya adli yargı mercilerinin görevlendirileceği yolunda karar alınabileceğine ilişkin hüküm taşımamaktadır.

İdari yargıda keşif ve bilirkişi incelemelerinin davaya bakan idari yargı mercileri tarafından yapılması gerekli olduğundan 2577 sayılı Yasanın 58. maddesinin 2. fıkrasındaki delillerin tespitine ilişkin hükümlere dayanılarak mahalli adli yargı mercii tarafından keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak bunun sonucuna göre işlemlerin iptaline karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle temyize konu Diyarbakır İdare Mahkemesinin 10.2.1994 günlü. E:1991/71 K:1994/61 sayılı kararının bozulmasına, dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 9.3.1995 gününde oybirliğine karar verildi.

Kaynak : DKD. Sayı : 91

Sn.korayad benden önce davranmış
Dava açılmadan evvel HUMK ilgili hükmü gereğince en az masrafla ve en seri şekilde yapılacak şekilde Sulh ya da Asliye Hukuk Mhk. nden yapılabilir.
Yukarıdaki tam olarak olaya uymasa da fikir vermesi için ekledim.
İYUK'taki kural sadece dava açıldıktan sonrası için geçerlidir.dava açılmadan önce adli yargıda da delil tespiti yaptırabilirsiniz.
Old 15-01-2011, 00:10   #17
Av. Eyüp KATI

 
Varsayılan

Arkadaşlar SHM veya AHM nin tespit yapacağına ilişkin açık hüküm yok ancak HUMK da en hızlı ve en ucuz yol' dan bahseder. Bazı AHM leri Sulh Hukuk alanında diyerek tespitten kaçmakta iken bazı mahkemeler değerin yüksekliğine bakarak Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir demektedirler. Davanın niteliği denizcilik, fikri sınai gibi özel mahkemeleri ilgilendirmekte ise bu mahkemelerden talep etmek en doğrusudur bence. Bir tespit istemimi hukuk mahkemesi cezai durum var savcılık baksın dedi savcılık talebi üzerine Sulh Ceza hakimi ise olay hukuki nitelik iceriyor diyerek reddetti hiçbir işlem yapamadık ortada kaldık.
İdare Mahkemeleri Adli Mahkemelerin tespitlerini kabul etmektedir. Yapılmaması halinde ise her hangi bir tespitin bulunmaması gerekçe gösterilerek çok kolay dava reddedilmektedir.
Yanıt


Şu anda Bu Konuyu Okuyan Ziyaretçiler : 1 (0 Site Üyesi ve 1 konuk)
 

 
Forum Listesi

Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Yanıt Son Mesaj
TÜKETİCİ MAHKEMESİ GÖREVSİZLİK Ki m_kesik Meslektaşların Soruları 7 12-11-2009 12:43
Ssk 140 İpc İtİraz Anayasa Mahkemesİ Karari Av.Duran Küçüköner Hukuk Haberleri 0 06-04-2007 12:40
Anayasa Mahkemesİ Karari Av.Yüksel Eren Hukuk Haberleri 0 06-04-2007 08:24
Menfİİ Tespİt Ve Çek İptalİ Davasi Çekte ZamanaŞimi av.selcukacar Meslektaşların Soruları 2 26-03-2007 12:32
Menfİ Tespİt Davasi ZamanaŞimini Keser Mİ? kum Hukuk Soruları Arşivi 17 29-10-2006 23:36


THS Sunucusu bu sayfayı 0,11595392 saniyede 15 sorgu ile oluşturdu.

Türk Hukuk Sitesi (1997 - 2016) © Sitenin Tüm Hakları Saklıdır. Kurallar, yararlanma şartları, site sözleşmesi ve çekinceler için buraya tıklayınız. Site içeriği izinsiz başka site ya da medyalarda yayınlanamaz. Türk Hukuk Sitesi, ağır çalışma şartları içinde büyük bir mesleki mücadele veren ve en zor koşullar altında dahi "Adalet" savaşından yılmayan Türk Hukukçuları ile Hukukun üstünlüğü ilkesine inanan tüm Hukukseverlere adanmıştır. Sitemiz ticari kaygılardan uzak, ücretsiz bir sitedir ve her meslekten hukukçular tarafından hazırlanmakta ve yönetilmektedir.